XXVII

y/n: herkese merhaba!!!
birkaç ay oldu hikayede neler olup bittiğini unuttuysanız dert etmeyin, bu bölümü bilerek -ve ihtiyacı olduğundan- bir özet gibi yazdım ama kesinlikle yeni şeyler de oluyor, hem de çok güzel şeyler. Final değil, finale çok var. Siz sormadan söyleyeyim c: 1K'dan fazla yazdım, gözlerinizden öpüyorum sakın yorum yapmayı ihmal etmeyin!!
Bu bölüm sabırlı bebeğime, hugwithlarry


Kalemi tutan eli yavaş ve özenli bir şekilde saf kağıt yaprağının üzerinde kayarken, ucunu gerektikçe mürekkep kutusuna daldırıp çıkarıyor ve yazmaya devam ediyordu. Ülkenin veliaht prensi Harry tarafından yazılan bu kağıt, birazdan babası Kral Edward tarafından imzalanacak ve tüm mal varlıklarıyla birlikte İngiltere krallık tacının en büyük oğluna geçmesi hususunda imzalı hükmünü verecekti. Bir kişinin bile itiraz hakkı olmadan. Bunu yapan bizdik, Edward'ın siyasi adamları, dostları yoktu artık herhangi bir şekilde bize karışacak. Engel olabilecek her şeyi ortadan kaldırmıştık. Edward'ı, kralın kendisini hariç.

Harry kağıdı kendi elleriyle götürüp verecekti krala. Odaya girdiğinde herkes onu eğilerek selamladı. Gücün artık Harry'de olduğunu bilmek, onun için kuşkusuz gurur vericiydi. Bu yüzden hep omuzları dik, başı yukarıda ve göğsü kabarıktı. Babasının bilinci sık sık gidiyordu. İmzalamasında hiçbir engel olmayacağını biliyordu bu yüzden. Hizmetçilerinden bir tanesi, ona istediği kalemi verdiğinde Harry kralı nazik olmayacak şekilde dürttü ve uyanmasını sağladı. "Artık her şeyi bana devretme vakti." diyerek mırıldandı karşısındaki Omega oğlu, Edward'ın onu anlayacak kadar kendinde olmadığını bilerek. Düzgün bir şekilde imza atması için yatakta doğrulmasını sağladı ve kalemi eline tutturdu. Edward ve Harry, göz gözeydi birkaç dakika boyunca. Harry onun tatmin olacağı şekilde, gerçek alfa bir prens gibi giyinmişti. Edward hasta olmasına rağmen gururlu bir şekilde gülümsüyordu ona doğru. "Sen olmasaydın, ben hala acılar içinde kıvranıyordum." Edward güçsüzce konuştuğunda, Harry saygıyla başını eğdi. Krala göre, oğlu onu kurtaracak ilaçları getirtmişti.

Harry bir saniye bile tereddüt etmedi. Babası kağıdı imzaladıktan sonra, kral Edward sonsuza dek sessiz kalacak ve derin uykusundan büyük kıyamete kadar uyanmayacaktı. Elindeki ruloyla kralın odasından çıktı. İçeride kalan hemşireler, yatağında dinlenen adama son kez, rahatlatıcı ve derin bir uykuyla ölüme kavuşturan bir ilaç vereceklerdi iğneyi bir tarafına batırıp.

Ruloyu okumama gerek yoktu, ama yine de okudum. Harry, omegalığını reddetmeyecek ve İngiltere'deki ilk omega kral olacaktı. Buna karşı gelen her kim olursa, vatan haini olarak cezasını misliyle çekecekti. Ama tüm bunların en güzel kısmı, belki de artık kan döken meseleler olmadan birkaç yıl huzurlu bir şekilde Harry'nin krallığında yaşayabilecek olmamızdı. Harry buna inanıyordu. Ben de ona inanıyordum, çünkü şu ana kadar neyi hayal ettiyse, elde etti. Böyle söylememe kızıyordu çünkü o sürekli bunları tek başına yapamayacağını, benimle birlikte yaptığını dile getiriyordu. Haklıydı da. Ben babamın öldürülmesinden sonra İngiltere'ye gelmemle, Harry babasıyla konuşup bazı fedakarlıklarımızla beraber -benim sessiz sakince olması şartıyla- yaşamamı sağlamıştı.

Bilmedikleri bir husus vardı ki, bu da benim kral kanı taşıyor olmamdı. Gerçek ismim Louis Tomlinson değil, Louis William Auistin oluşuydu. Bunu bilmeleri imkansızdı çünkü, babam bana hemen ölmeden önce söylemişti bu gerçeği. Onlar Louis Tomlinson'ı ölü olarak gösterdiler, ama eski Alman kralının oğlu, hala yaşıyordu.

İngiltere sarayına dönüp, George ve kralın emriyle Almanya'daki sarayımızı basıp herkesi yakarak öldüren tüm herkesi yok etmeden önce, Harry'le mühürlenmiş ve aynı birkaç gün içerisinde kilisede evlenmiştik; bunun içinse 2 hafta önceye gidilmesi gerekiyor...

Harry, beyaz soylu elbisesi ve başına örttüğü krem rengi tülle her zamankinden daha çok meleği andırdığı gün, aşkımıza ve mührümüze ne olursa olsun tüm kalbiyle inanan bir rahip, sadece üçümüzün bulunduğu küçük bir kilisenin içerisinde bizi eş ilan etmişti. O kutsal gün, benim ve Harry için en güzel günden daha fazlası olmuştu. "Bundan böyle, sizin yüce tanrımıza sunduğunuz şükranlarla bu dünyada hep birbirinize sevgiyle ve saygıyla beraber yaşayacak, Tanrının size gösterdiği cennet kapısından beraber geçeceksiniz. Amin."

Rahibin söyledikleri, ikimizin de suratında sonu olmayan bir gülümsemeye sebep olmuş gibiydi. Harry'e döndüğüm zaman o da bana döndü. Yüzünü örten tülü kaldırdığım anda, aklımdan asla silemediğim onu ilk gördüğüm an tekrar canlandı. Heyecanlanmamı gizleyemiyordum. Onu Whitehall sarayının bahçesinde gördüğüm ilk andan bu zamana kadar yaşadığımız onca şey; heyecan, acılar, mutluluklar, kayıplar ve daha nice hem çok kötü hem de çok iyi şeyler. Gözlerine baktığımda tüm hepsini bana yansıtıyordu sanki, onunla beraber başardığımız her şey. Biz mutluluğu fazlasıyla hak etmiştik ve o andan itibaren bunu kazandığımızı biliyordum. Harry'nin, eşimin bana aşkla bakan gözlerinde görüyordum tüm bunları. Dudaklarımızdaki aşk mührünü birbirimize bulaştırmadan hemen önce...

İşte böyle olmuştu herkesten gizli saklı olan nikahımız. Ama Harry, rulosunda da söylediği gibi yapacaktı. Herkese bu evliliği duyuracaktı ama sadece sözlerle değil. Büyük bir törenle, ancak yapılması gereken çok şey vardı.

Öncelikle, Edward'ın ölümü ilan edildi halka sonrasındaysa onun ağzından -Harry tarafından- yazılmış, yine onun imzasını taşıyan ruloyu okudu. Bunu yapan kişi kralın sekreterlerinden biriydi. Harry bilerek o adamın söylemesini emretmişti çünkü halk onun sözüne inanırdı. Harry'ninkine değil. En azından şimdilik.

Aynı sekreter Beta, tüm haberin ülkede duyulmasını sağladıktan sonra soylu toprak sahiplerinin hepsinin katılımı olacak şekilde Harry için taç giyme töreni de yapacaktı. Yanımda olmamı istedi. Kim ne derse desin, hiçbirine aldırış etmeyecek ve gerekli cezayı vereceğini söylemişti.

Törene bir saat kala, büyük odada kendisi için kısa sürede hazırlanan büyük kabarık elbisesi giydiriliyordu üstüne. Etek boyu hiç olmadığı kadar uzundu, altınaysa topuksuz bir pabuç giydirilmişti. Eteklerinden zaten hiç gözükmüyordu. Sol kolunu o taraftaki hizmetçiye doğru uzattı yüzükleri takması için. Tüm kıyafet hazırlıkları bittiğinde, ikimiz de bilerek aynı renk giymiştik. Ama onun töreni olduğu için, birazdan o güzel kral kürkünü onun giymesi gerekecekti.

Tören vakti geldiğinde sarayda çanlar çalmaya başladı. Harry büyük kapının açılmasıyla içeri ilerlerken benle birlikte birkaç kişi de onu takip ediyordu. O anlar boyunca hep Harry'nin yanında kalmayı sürdürdüm. İnsanlar ikimize birden bakıyordu. Bunu garipsiyolardı, bakışları bunları açıkça söylüyordu ama Harry bu kadar mutluyken, kim umursayacaktı ki? Salon boyunca serilen kırmızı halıdan yürüdük. Önümüze çıkan iki basamaktan önce, bana doğru döndü ve ellerimi tuttu. Basamakların üstünde ikimizin oturması için, altın varaklı iki sandalye vardı. Ancak öncelikle Harry'nin kendisine özel kürkü giymesi gerekirdi.

Hala yaşayan büyük amcası ve ülkenin önde gelen iki din adamı, sadece törende giyilen yeni kralların omuzlarında durması gereken kırmızı kürk-pelerini Harry'e giydirmem için bana uzattı. Harry'ye bu önemli pelerini ben giydirmiştim. Başını hafifçe eğmesiyle içinde pelerinle aynı kumaştan bulunan kırmızı büyük tacı taktım. Harry başını kaldırdığında bana büyük bir gülümseyiş bahşetti ama sadece benim görebileceğim kadardı. Eline aldığı altınküreden sonra, diğer eliyle elimi tekrar tuttu. İnsanlara döndü, tüm saray sessizlik içerisinde töreni izliyordu. "Atalarımız bizim için bu ülkeyi kurdu ve bu ülke için öldü. Hiçbir zaman erdem ve adeletten kaçınmadılar. Onların soyundan gelen her atamız gibi soylu kralımız Harry Edward'ı ve ülkemizi Tanrı kutsasın. Yeni kralımız çok yaşa."

Herkes hep bir ağızdan aynı şeyi tekrarladığında salonda büyük bir gürültü kopmuştu. Harry ve ben, tahta aynı anda oturduğumuzda, ayakta olan herkes de yerine geçmişti. Elimi tekrar tutmuştu, bundan, benim yanımda olmamdan cesaret aldığını görebiliyordum.

"Hepinizin formaliteden burada olduğunu biliyorum, ezbere söylemek zorunda olduğunuz şeyleri de biliyorum. Ama şunu da biliyorum, ben sizin bildiğiniz krallardan olmayacağım. Ben, Harry Edward, bildiğiniz en güçlü alfa yöneticilerden daha adaletli ve daha bilgili bir omega yönetici olarak size doğruyu göstereceğime ant içiyorum."

Halk bununla gaza gelmiş gibiydi, en azından öyle gözüküyordu. Harry'nin sözlerinden sonra her zamanki yapılan tören geleneklerini bozmuştu, sonrasında ise sessiz durması gereken tüm izleyiciler alkışlayarak töreni formalitesinden daha çok çıkartarak Harry'nin rahatlamasına ve sevinmesine sebep olmuştu.

Evlilik töreninin de aynı gün yapılmasında uygunsuzluk gören siyaset adamlarını bir şekilde susturduktan sonra, dışarıda bekleyen halkın içinden alkışlarla ve konfetilerle geçmiştik. Üstü açık at arabasının üstünde, fazlasıyla mutlu bir evlilik töreniydi bu. İngiltere kralı, Alman prensiyle evliydi artık resmi bir şekilde. Yıllardır iki ülke arasında süre gelen tüm kan davaları bitmişti. Masum insanların ölümü durmuştu artık.

Tüm bunları hak etmiştik, rahatlamayı, endişesiz bir günü, huzuru ve mutluluğu ve en önemlisi; sakinliği. Harry için ben her zaman onun huzur kapısıydım aslında, o da benim için öyleydi ya. Her hikayenin mutlu bir sonu vardı, ama bizimkisi yeni başlıyordu. En azından birkaç sene boyunca bunun böyle süreceğini biliyor ve mutlu oluyorduk. Birbirimize tekrardan sahip olabildiğimiz için, kavuşabildiğimiz için. Harry'i her ne kadar kral olursa olsun, korumam gerektiğini biliyordum. Benim görevim buydu her zaman. Evlenmeden önce bile.

Şimdi ise, oturduğu güllerle dolu tahtında, dikenleri batmaması için ona vücudumu siper edecektim.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top