XIV

Geminin üzerinde paylaştığımız onlarca duyguyu barındıran öpücük saniyeler içerisinde masumluğunu yitirirken, Harry'nin elleri büyük bir şehvetle boynuma sarılmış bir halde geminin kaptanının bizi görmesinin ihtimalini düşünüyordum. Zorlanarak onu kendimden ayırmış ve hızla etrafı kolaçan ettikten sonra kaldığımız yere, geminin alt kısmına inip kapağı üzerimize kapatmıştım. Harry'nin yanına ilerlediğimde elbisesini düzeltiyordu sonraysa eski yerine yerleşti. Ben yanına oturur oturmaz ellerimi tuttu. Yüzü yine benimkine yakın duruyordu. "Ne yapacağız şimdi? Nereye gidiyoruz? Almanya'da beni öldürürler."

"Normalde yardımcım Hank her gün limandaki meydana bir adam gönderiyor beni almak için. Bizse saraya gitmek yerine, Hank'i bekleyeceğiz."

"Ne için? Ona neden ihtiyacımız var ki?"

"Ailemin geri kalanını kurtarabilmem için, Harry."

Anladığını belirtmek için yavaşça başını salladı. Artık çok daha rahat hissettiğinden huzurla kucağıma koydu ve sert tahta üzerine boylu boyunca uzandı. Boya yüzünden biraz da olsa sertleşen kabarık saçlarını okşarken, hayatımda ilk defa yaptığım bir şeyden bu kadar emin olduğum için, çok mutlu hissediyordum.

Ellerim saçları arasında hala gidip gelirken, Harry önce yüzünü bana çevirdi, sonraysa yattığı yerden yavaşça doğruldu. Gözleri, hangi günün hangi saatinde olduğumuzu bilmediğim halde ışıl ışıl parlıyordu, içindeki heyecan gözlerine vurmuştu adeta. "Benimle sevgili olman için bunu bekliyordun demek."

"Ne?" Cümlesiyle şaşkınca güldüm.

"Ülkeden ayrılmamız ve artık Prens Harry olmamam."

Çenesini elimle kavradım. Teni yumuşacıktı. Ona aşık olduğum için vatanhaini olmuş olmam çok komikti. Aslında bu, umurumda bile değildi. "Sanırım."

Tatlı ufak dudaklarını, benimkilerin üstüne sabitledi ve acemi öpücüklerini kondurmaya başladı. Elleri de dudakları gibi tenime temas ederken, gözlerim kapanıp gitmişti bile. Artık ona neden karşı koyamadığımı biliyordum, ona karşı bir şeyler hissettiğim kaçınılmaz bir gerçekti; üstelik bu şeylerin çok büyük olduğundan da adım gibi emindim.

Dizleri üzerinde kalkıp kucağıma tırmandı. Dudaklarımdan ayrıldıktan hemen sonra boynuma burnunu sürttüğünü hissetmiştim. Bu beni güldürmüştü, ama hoşuma gittiği içindi. Onunla o gemide yaptığımız ufak yakınlaşma bana gerçek anlamda büyük bir zevk vermişti; asla bitmesini istemediğim.

~~~~

Geminin Almanya'yı ilk gördüğü sıralarda güvertede etrafı kolaçan ettikten sonra dışarıyı seyrediyordum. Güneş çoktan doğmuştu. 2 günlük bir yolculuk sonrasında sonunda Bremen Liman'ına varmıştık.

Yolculuktan önce konuştuğum geminin kaptanı dışında üst güvertede görevli birkaç kişi daha vardı. O ana kadar 5 kişi saymıştım ve onlardan biri bile bizi gördüyse bu bizim sonumuz demekti.

Neyse ki inerken adama beş kese altın vermeden önce dahi hiçbir sorun çıkmamıştı. Harry korku dolu bakışlarıyla elimi sıkı sıkı tutarken, vatanıma döndüğüme sevinmediğim için şaşırıyordum açıkçası.

Dikkat çekmeden bir köşeye sinip oturduğumuzda, daha birkaç saat geçmişti ki, Harry bana bakarak sırıtıyordu, neden sırıttığını bilmiyordum üstelik. "Yeni elbiseler istiyorum. Şuradakiler muhteşem görünüyor."

Onun aklını okumak için Tanrı olmaya veya özel bir güce ihtiyacınız yoktu. Şatafatlı elbise kumaşlarına bakarken bile aslında istediği şeyin gerçek soylu bir omega gibi kabarık tüylü ve çekici elbiseler giymek, büyük mücevherler takmak istediği anlaşılıyordu. Gülümsedim. "Giyeceksin, sana söz veriyorum."

Yanağını öpmek için uzandığımda hemen gülerek öne atılmıştı. Önce yanağına sonra burnuna hatta yüzünün her noktasına ufak ufak tatlı öpücükler bırakıyordum, ta ki sesle ikimiz de irkilene kadar.

"Mein Herr?"

Bu Hank'ti. O an ki heyecan ve mutlulukla omuzlarına sıkıca sarıldım. "Sonunda geldin."

Bu sefer konuşmayı bölen ise arkadan gelen Harry'nin öksürük sesleriydi.

"Hadi, hemen gidelim buradan."

~~~

Harry'nin buralı olmadığı belli olduğu ve Hank ve benim ülkece az çok tanındığımız için hepimiz kara başlıklarla binmiştik atlara. Limana en yakın evime ulaşmak için biraz yol katetmemiz gerekiyordu ve bunun için de at gerekliydi.

"Bu o mu?" Hank sorarken, Harry'i gözüyle işaret etti.

"Evet. Bana kızdın mı?"

"Hayır, lordum."

"Neden bir şey demiyorsun o zaman onun hakkında?" Hank bana bakmasa da, ben ona bakarak yüz ifadesinden ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordum. İnsanların benim yaptığım bu davranış için ne diyeceğini bilmiyordum. Desteklenecek miydim yoksa vatanhaini mi denecektim? Öyle olacaksa bile bu benim ne kadar umurumdaydı?

"Kalbinizdeki veya aklınızdaki en doğru neyse onu yapmışsınız. Buna benim bir yorumum olamaz."

"Biraz almanca bildiğimi unuttun mu Willy?" Harry araya karıştığında, Hank'le birlikte ona dönmüştük. "Yoruldum."

Onu kendi önüme almak için durup, sonrasında hemen yolumuza devam etmiştik. Atın dizginlerini bir yandan, Harry'nin dakikalar geçtikçe daha çok sızan bedenini de tutuyordum. Kollarımda sıkıca bana sarılarak uyuyakalmıştı. Günlerdir onu ne kadar yorduğumu hatırlayıp Hank'e döndüm. "Biraz geride bir Han var. Orada kalmalıyız."

"Bizi tanırlar. Kral geldiğini bilmiyor."

"Çaresine bakarız Hank. Hadi."

Atlarımızı, geride bıraktığımız Han'a doğru sürmüştük.

.
.

Etraf çoktan kararmıştı, Harry çiftlikteki hayvanların sesine uyandığında nerede olduğunu çözmeye çalışır bakışlarıyla etrafı süzüyordu. Onu attan indirdiğimde, elime sarılmış ve bedenime sokulmuştu. "Evin burası mı?" diye mırıldandı uykulu bir şekilde.

"Hayır. Evime biraz daha var."

Hank içeriden iki anahtarla beraber geldiğinde, yine dikkat çekmemeye çalışarak içeri girdik. Çok ufak bir yerdi. Üçümüzün kalması zaten imkansız gözüküyordu. "Sen onunla kal."

"Başka bir seçeneğimiz yok zaten." Sessizce Hank'in peşinden mırıldansam da bana verdiği anahtarla, ufak, tahta ve oldukça derme çatma olan odaya girmiştik. Harry üstüne birkaç gün önce köylü kadından aldığı elbiseyi çıkartıp içlikleriyle samanlar üzerine serilmiş çarşafa uzandı. Kapıyı kilitlediğime emin olduktan sonra yutkunarak ona yaklaştım. Ufak yere sığmaya çalıştığımı fark ettiğinde, Harry yer açmak için bana sırtını dönmüştü. Sırtımı dönmek istemediğimden, yavaşça ona arkasından sarıldım.

"Louis." Fısıldadığında, hala gözlerim kapalıydı.

"Harry?"

"Korkuyorum." Cümlesinde hissettiğim, hala var olan çaresizlik yutkunmama sebep olmuştu.

"Korkma. Seni seviyorum." Kulağına fısıldadığında, kalbim nedenini bilmediğim bir şekilde alevlenerek hızla çarparken, Harry elimi bulup sıkıca tutmuştu biraz olsun rahatladığını belirtircesine.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top