XI
Oxford, o gün hiç olmadığı kadar güneşliydi.
Küçük göletin yanındaki nergis çiçeklerini izliyordum ama başka şeyler düşünüyordum. Ailemin ne yaptığını, ülkemi özleyip özlemediğimi. Bir görevin her şeye değip değmeyeceğini. Neden buradaydım? Ben değil de bir başkası gelebilirdi. Babamın başka alfa oğlu yoktu evet ama neden başka ufak alfa bir oğlanı alıp neredeyse 5 sene eğitmediler? Kendimi bildim bileli öldürmeye odaklandım. İnsanlara acıdığımda cezalandırılırdım, şimdi ise ufak bir çocuğa yardım ediyorum. Neden ettiğim konusunda ise hala belirsizlikler var. Gerçekten sırf ailem için mi, yoksa ona karşı bir zayıflığım olduğu için mi? Benim için iki cevap da itiraf etmesi zor oluyordu.
"Hey."
"Majesteleri." Harry'e döndüğümde, arkamda durmuş beni seyrediyordu. Ben onu selamlarken yavaşça yanıma adımladı. Ellerini sırtının alt kısmında birleştirmişti. "Yeni iki öğretmeniniz daha geldi. Siyasal bilgileriniz için."
"Hiç anlamıyorsun değil mi bunlardan?"
"Dürüst olmak gerekirse, pek sayılmaz."
Yanımda dururken, onu seyrettim. Tıpkı nergis çiçeğini andırıyordu, ama mitolojik hikayesinden çok farklıydı. Belki birkaç benzerlikleri vardı. Onda nergis çiçeğinin sessizliği ve sakinliği vardı, ama içindeki buhranı da vardı. Herkes uzaktan onun kusursuz olduğunu düşünüyordu ama içini bilenler kaçacak delik arıyordu. Nergis çiçeğinin aksine aslında Harry güçlüydü. Bunca şeye rağmen ayaktaydı. Kibre düşmemişti nergis çiçeği gibi.
"Aramızda bir şey olmadığını iddia edemeyiz, öyle değil mi?"
Başını bana doğru kaldırdığında, yutkundum. "Bu sizi üzmesin prensim ama, aramızda bir şey yok."
"Margaret'la yattığım için mi bana kızgınsın? Günlerdir benimle konuşmuyorsun, odama uğramıyorsun."
"Ne haddime? Siz prenssiniz."
"Palavra." Gözlerini devirerek hızlı adımlarını saraya yöneltmişti.
Ona acıma duygumdan uzaklaşmam gerekliydi. Yoksa asla başarılı olamazdım.
~•~
Buradaki odam, önceki saraydakine göre çok daha büyüktü. Kendimi hak ettiğim yerdeymiş gibi hissettiriyordu, en azından.
Gece yatmadan önce, aylar öncesinde kralın bana verdiği yapmam gereken ve uymam gereken maddelere tekrardan baktım. Harry'nin alfalığı söz konusu olduğunda, arkasında ben olacağım için neredeyse her şeyinden ben sorumlu oluyordum. Aslında buraya gelmeden önce böyle bir şey olacağını hiç düşünmezdim. Bir gün onu uzaktan izlerken doğru zamanı bulacak ve onu kaçıracaktım. Sonra ise onu bir şekilde öldürüp ortadan yok olacaktım. Yıllardır eğitildiğim şey bunun üzerineydi çünkü. Burada omega olan birine alfalık vermek , ki alfa olsaydı bile beceremezdim, hiç aklımdan geçmiyordu.
Odada sadece birkaç mum yanıyordu. Meşaleler söndürülmüştü. Rahat ve büyük yatağıma girdiğimde, düşünceler uykuyla birlikte kolaylıkla aklımdan sıyrılıp gitmişti.
Omzumda hissettiğim baskıyla birden uyandığımda, böyle bir şey beklemediğim için baş ucuma sakladığım hançeri, ona doğrultmuştum. Yeşil gözleri, onları büyüttüğünü için resmen parlıyordu. Nefes nefese, hançeri kenara koydum. "Harry! Ne yapıyorsun burada?"
"Margaret'la yattığım için özür dilerim. Lütfen eskisi gibi olalım."
Fısıldayarak söylediğinde bıkkınlıkla nefesimi verdim. "Bakın majesteleri, kaç şekilde söylemem gerek bilmiyorum ama bu beni ilgilendirmiyor."
Ağladığını fark etmem biraz geç olmuştu. Yatakta biraz daha doğrulduktan sonra çenesini tuttum. "Tamam hadi formaliteyi bırakalım ve sen de şöyle yapmayı kes."
"Anlamıyorsun. Kızgınlığımı senle geçirmeye çalışırsam çok farklı şeyler olur."
"Tamam Harry. Eğer seni affetmemi istiyorsan, affettim." Hemen çenesini tutan elimi alıp yanağına götürdü ve okşamam için başını oynattı. Nazikçe yanağına dokunmaya başladım. Birkaç saniye önce kapalı olan gözleri birden açıldı ve tekrar benimkilere yaklaştı. Öpeceğini anladığımda, onu omuzlarından tutarak durdurdum. "Bunu konuştuk sanıyorum."
"Beni ne zaman itmekten vazgeçeceksin?"
"Bilmem. Kralın oğlu olmayı bıraktığında?" Cevabım onu güldürmüştü.
"Derdin bu mu? Kimseye söylemem olur biter."
"Bir de yaşın. Bir de durumun uygunsuzluğu."
Tekrar öpmek için denediğinde onu yine durdurdum. "Hadi ama... Biraz öpüşeceğiz."
"O biraz öpüşmekle kalmıyor." diyerek ikaz ettim. Tekrar güldü. Bu seferki deneyişi başarılı olmuştu, pes etmiştim. Ona karşı koymadım. Üstümdeki kalın yorganı çekip kucağıma oturdu. Ellerim onun dizlerindeyken, üstündekinin bir elbise gecelik olduğunu fark etmiştim. Bir anlık boşluğumdan faydalanarak boynuma indiğinde, aniden onu yatağa serdim. Hoşuna gitmiş olacak ki, yaramazca gülmüştü. "Bu kadar oyun yeter, ufaklık."
"Daha yeni başlamıştık." Kalkmayı denediğinde, kollarını tutarak onu yatağa sabitledim.
"Hayır. Harry." dedim ciddice. Sesimin tonu onu sakinleştirmişti. Yutkunduğunu duydum.
"Aptal alfa sesin." diye mırıldandığını duydum.
"Ne dedin sen?" Bu sefer sırıtan bendim. Ama ona karşı nazik olmak istiyordum. "Uslu olduğun için bu gece benimle uyuyabilirsin. Birisi seni dışarıda bu elbiseyle görmesin."
"Ne olur kıskanır mısın yoksa?" Tekrar yaramazca gülmeye başladığında gözlerimi devirdim.
"Ah tanrım!"
Ben yorganı düzeltirken, o ise burnuyla yine işler çeviriyordu. "Burası muhteşem kokuyor."
Siktir. Tamamen unutmuştum. "Bu bir tehlike arz etmez değil mi?"
"Azıp azmayacağımı mı soruyorsun?" Karanlıktı ama hala gözleri parlıyordu.
"Sen çok yaramaz ve terbiyesizsin."
~•~
Odadaki camın kenarında dururken, dışarıya gözüm dalmıştı. Sonradan kadraja giren Harry, dikkatimi toplamamı sağlamıştı. Hızlı hızlı bir yere gittiğini gördüm. Atların olduğu ahıra yürüdüğünü fark eder etmez, hızla yerimden kalkmış ve koşarak yanına inmiştim. Bu saatte derste olmalıydı.
"Atımı çıkart derhal!"
"A-ama majesteleri —"
Harry, ahırda duran betaya bağırırken çocuksa ne yapacağını kestirememişti. Harry'den önce o beni görmüştü, dediğini yapmasına izin verdiğimi belirtircesine başımla hafifçe onayladım. Çok geçmeden Harry de beni fark etmişti. Hemen yanıma koşup beni uzak bir yere çekti. "Benimle gelmelisin. Seninle konuşmalıyız."
Ağlamış gibiydi. Gözleri kıprkırmızıydı ve bazen konuşurken zorluk çekiyordu. Başta koştuğu için nefeslerinin hızlı olduğunu düşünsem de ciddi bir olayın geliştiğinin farkına varmıştım.
"Benim atımı da hazırla."
Atlarımızla beraber saraydan hızla ayrılmıştık. Harry anlatana kadar ne olduğunu kestirmeye çalışsam da başarısızdım. At tepesinde koşturalı neredeyse yarım saat olmuştu ki Harry'e seslendim. "Artık bir yerde durup olanları bana anlatmalısın."
Aniden atını durduğunda, atın canı acıdığı için sesli bir şekilde kişnedi. Harry bana doğru döndü. "Politika dersine giren beta. Benim omega olduğumu anladı."
"İnanmazlar. Törenin yapıldı."
"Anlamıyorsun. Hemen gidip babama söyleyecek. Babam da bir haber bekliyordu sadece. Ufacık bir şüphe ona yetecek."
"Sikeyim." Sessizce mırılsam da Harry ağlamaya başlamıştı bile. "Ben çaresine bakacağım. Buralarda bir han olmalı. Oraya git ve beni bekle."
"Ne yapacaksın!" Bağırsa bile, arkamda kaldığı için sorusunu cevapsız bırakmak zorunda kalmıştım.
Birkaç saat sonra nihayet Harry'i bulduğumda, onu bıraktığımdan daha darmadağın gözüküyordu. Hemen bana sarıldı. Onu handan hızla çıkarttım. "Ne yaptın Louis? Ayrıca atlar şu tarafta kaldı."
"Evet biliyorum." Kararlı adımlarla yürümeye devam ederken aynı zamanda Harry'i de handan ve insanların olabileceği herhangi bir yerden uzaklaştırıyordum.
"Ne yaptığını söylesene."
En sonunda durduğumda, bir ormanın içine girmiştik. İnsanların bulunduğu herhangi bir yer bile bize artık çok uzaktaydı. "Saray kül oldu."
"Ne?" Harry, gözlerini fal taşı gibi açtı. "Sen mi-"
Ona sertçe vurduktan sonra naif bedeni hemen yere düştü. Bayıldığı için cümlesini tamamlamamış olsa da, ne soracağını biliyordum. "Evet. Ben yaktım. Ve şimdi kurtulma sırası sende."
Saraydan çıkarken aldığım, önceden içini hazırladığım çantamdan büyük kumaşı çıkardım. Ya da çuval demeliydim. Harry uyanmadan önce ikimiz de buradan hızla uzaklaşmalıydık. İkimizin de kaybedecek vakti yoktu.
y/n: bu bölümün son kısmıyla ve devamıyla, hikayenin asıl konusuna daha yeni girmiş oluyoruz c: Bundan önceki bölümler ısınmanız içindi... Yaniii daha yeni başlıyoruuuz
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top