VIII
Günler, haftalar, aylar geçmişti.
Sarayda herkes kraliçenin karnındaki bebeğin heyecanını yaşarken, aynı zamanda Prens Harry'nin hala alfa kızgınlığına girmemiş olmaması dillerinden düşmüyordu. Elbette Harry de dedikoduların farkındaydı. Bu yüzden fazlasıyla gergindi.
Ben de öyleydim.
Özellikle kral, Harry'nin alfalığı hakkında konuşmak için odasına çağırdığında.
Birden elini masaya vurdu. "Bana neden hala kızgınlığa girmediğini söyle!"
Sertçe yutkundum. "Aslında ona ne dediysem anlatamadım, Majesteleri. Şu günlerde fazlasıyla utangaç. Hizmetçisiyle ilişkiye girmiş ama bu yaptığının fazlasıyla ayıp olduğunu düşünüyor. Kızı da kimseye söylememesi için tehdit etmiş." Edward elini alnına vurduğunda nefeslenerek devam ettim. "Kız da bana gelip haber etmese kimsenin haberi olmayacaktı, majesteleri. Kız da çok korkuyor."
"Bu çocuk çok aptal! Nesinden utanıyor! Kutlanması gerekirken! Çarşaf duruyor mu?"
Yanağımın içini ısırdım. "Prens... Onu da ortadan kaldırmış."
"Kızın yalan söylemediğini ne bilelim? Getirin o kızı derhal buraya."
Ayakta beklerken, fazlasıyla streslenmiş ve kötü şeyler düşünmeye başlamıştım. Kız geldiğinde soğuk kanlılığımı korumaya çalışıyordum. Eğer rolünü düzgün yapmazsa, hepimizin sonu olacaktı.
"Beta Margaret. William'a prensle birkaç gece önce birlikte olduğunuzu söylemişsin."
Kız rol icabı veya gerçekten korkuyla yutkundu. "Evet, Majesteleri. Olduk. Tek bir gece değil. Tüm kızgınlığı boyunca." Kız iyi rol yaptığı için biraz rahatlamıştım. Edward'a baktığımda tek kaşı havada dinliyordu.
"Ne bilelim senin yalan söylemediğini?"
Kız dudağını ısırdı. "Sol alt kasığında dikene benzeyen bir doğum lekesi var."
Edward, rahatlamışçasına nefesini verdiğinde suratı gülüyordu. "Çekilebilirsin Margaret. William sen kal." Kız çıktığında, krala döndüm. "Şu çocuğu törenden önce adam etmen için son fırsatın. Omegalar gibi nazik olmayı kessin!"
"Elimden geleni yapacağım majesteleri."
Selam verip kralın odasından çıkmıştım. Harry'nin odasına yürürken nedensizce kızın o bilgiyi nasıl ve nereden öğrendiğini düşünüyordum.
Kapıyı çalıp içeri girdiğimde, Harry diğer hizmetçi kızlarla tuvalde bir şeyler boyuyolardı. Ben girince hepsinin dikkati bana kesilmişti. "Biri seni bu şekilde görse ikimizin de sonu olur."
"Çekilebilirsiniz kızlar." Hizmetçiler, odadan çıktığında Harry tuvalin arkasından çekildi ve karşıma dikildi. "Yüzün gülüyor."
"Planımız işe yaradı. Baban töreni yapacak." Söylediğimle, önümden çekilip odanın diğer ucuna gitti.
"Keşke ben de senin kadar buna mutlu olabilsem." dedi dalgınca. "Annem benim alfa olmadığımı biliyor. Neden uğraşıyoruz ki?"
"Oğlunu kaybetmeye gücü yetmez. Sen tek varissin."
"Şimdilik." Tekrar bana döndü. "Törenden sonra bu saraydan gideceğiz. Belki beni unuturlar." Üzgünce mırıldandı.
•~•
Odamın camından siyah atlı bir habercini geldiğini gördüğümde, hızla aşağıya inip bana gelen herhangi bir mektubun olup olmadığını sormuştum. Aylardır aldığım cevabın aksine, bu sefer bana gelen bir mektup olması beni mutlu etmişti. Üstünde yardımcım Hank'ın mührü vardı. Birkaç ay öncesinde ona gizlice mektup yazıp, olanları birer birer anlatmıştım.
Mektup Almanca olduğundan, odamda açıp rahatça okumaya başladım.
Lordum Louis William Tomlinson,
Verdiğiniz haber için fazlasıyla üzüldüm. Ama bunu sizden başkasının bilmemesi bir avantaj. Kralımız da sizin görevinizi tam ve doğru yaptığınızı düşünecek ve sizi ödüllendirecek. Acele etmeyin. Aileniz burada iyi. Sadece sizi çok özlediler. Kendinize iyi bakın.
Hizmetkarınız Hank.
Kapım çalındığında, okumam bitmişti bu yüzden kağıdı tekrar rulo yapıp masamın altına doğru yerde ittirdim. Yardımcılarımdan biri gelmişti neyse ki. "Kral sizi çağırıyor."
~•~
"Tören yapıldıktan sonra, Harry'nin kardeşini unutmaması için doğumuna kadar sarayda kalmasını istiyorum. Sonra Blenheim sarayına geçecek. Orada eğitim görmesi gerekli ergenliğinden sonraki yaşlarında. Ayrıca başta politik açıdan öğretmenleri de olacak tabi sen daha yakın olduğun için onunla neredeyse 1 senedir, sen başlarında olacaksın." Hızla başımı salladım. "Saray Oxford'ta. Yolda size eşlik edecek bir sürü atlı da olacak. Ama onun güvenliğinden en çok sen sorumlusun. Sarayda veya başka bir yerde kılına zarar gelirse seni yaşatmam William."
Çenem kasıldı. Yine de soğukkanlılıkla başımı salladım. Odama dönmek için kralın odasından çıkıp yürürken, yardımcım gerekli evrakları bana vermişti. O kadar çok şey yazıyordu ki, bu kağıtlar bana birkaç yıl lazım olacak diye düşündüm. Tabii işim o kadar uzun sürerse.
Odaya girdiğimde, yine Harry içerideydi. Yardımcımın dışarı çıkmasını söyleyip kapıyı kilitledim. Bu çocuğun odama girmesinden hiç hoşlanmıyordum. Elimdeki kağıtları hızla masama koyarken geriden beni izliyordu.
"On dördüncü yaş günün ve alfalık törenin için hazırlıklara başlandı. Saray değiştirmeden önce kardeşinin doğumunu bekleyeceksin."
"Louis." dediği anda, yutkundum ve hızla ona döndüm. Yatağımın ucundaki tahta üzerindeki işlemelerle oynuyordu. "Sana böyle hitap edebilir miyim?"
Kağıt... Kağıdı görmüş olmalıydı. Ama Almanca bilmiyordu. Sadece ismimi okuyabilmiş olmalı.
Louis. Sadece ailem bana ismimle seslenirdi. Ya da Almanya'daki tanıdığım tüm insanlar mı demeliydim?
"Eşyalarımı mı karıştırıyorsun artık?"
"Sen benim en büyük sırrımı biliyorsun. Ben seninki bilemez miyim? Bir lord olduğunu. Soyadın bile var. Nereden geldin sen? Ajan falan mısın yoksa?"
"Omegalar dedektiflikte pek iyi değillerdir. Bence bu işi çok uğraşmadan bırak."
"On beş." Yine bana yaklaştığında, neden bunu sık sık yaptığını sorgulamıştım. Neredeyse burun burunaydık.
"Ne?"
"On dört değil. On beşinci yaş günüm. Babam ve diğer saraydakiler on dördü bitirdim sanıyor. On beşimci yaş günüm. Bu da planın bir parçasıydı yıllardır."
"Yani aslında on altı olacaksın." Kollarımı birleştirdim. O ise kollarımı tutup serbest bıraktırdı.
"Çok abartma istersen." Elleri, kolumdan aşağı inip ellerime buluştuğunda, parmak uçlarımla çocukmuş gibi oynuyordu.
"Ne yapıyorsun Harry?"
"Hiç bir omegayla beraber oldun mu Louis?"
Amacını anladığımda, hızla elimi çektim. "Bu seni ilgilendirmez."
"Peki sen kaç yaşındasın? Bence yirmi beş, hatta yirmi altı bile olabilir."
Yumruğumu sıktım o anda. "Yirmi bir. O kadar yaşlı mı gösteriyorum?"
Birden gülmeye başladığında, ben de sert durmayı bırakıp tebessüm etmiştim. Bunu biraz geç fark etmiştim tabii.
"İyi geceler Louis."
"İyi geceler Prens."
Odadan çıkmadan önce bana gülümsemişti. Tatlı bir çocuktu. Bunu kabul etmeliydim.
y/n: merhabalar, üzerinden çok zaman geçti biliyorum. Bunun için fazlasıyla üzgünüm...
Ama bunu telafi etmek için bir gecede bu hikaye için 3 bölüm falan yazdım. Yani bundan sonraki bölümün hemen geleceğinden emin olabilirsiniz c:
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top