Bölüm 4 - "Ateşin Fitili"

"Ben de ressamım ama çelikle resim yaparım."

Muhteşem Güzellik

Bölüm 4 -Ateşin Fitili

Niyeti tanımamış gibi davranmaktı Clarissa'nın. Başıyla selam verdiğinde anın getirdiği huzursuzluktan kurtulduğunu ve yeni tanışmış gibi yapacaklarını düşünmüştü. Lakin Andreani onunla aynı fikirde değildi. Ellerini arkasında birleştiren adam, tok sesiyle konuşmuştu.

"Aslına bakarsanız, biz Bayan Virgilio ile tanışıyoruz. Kendisi şenlik akşamı Tommasso ile tanışma şansızlığına erişti."

Clarissa'nın yüzü telaş ve öfkeyle gerilmişti. Adamın kendisiyle eğlendiğini hisseden genç kızın yeşil gözleri bir an öfkeli baksa da kendine verdiği sözleri hatırlayıp gülümsemesini korudu. Bugün sinirlenmeyecekti.

"Evet. Bay Ludovico ile tanışıyoruz."

"Ah... Tommasso ile mi? Umarım tatsız bir tanışma değildi."

Rosia Panzio kibar gülümsemesi ile oğlu yerine koyduğu yeğenine dönmüştü. Zarif yüzünün aldığı ifade sevgi barındırıyordu. Andreani'nin kalın kaslı kolunu şöyle bir okşayan kadın genç kıza döndüğünde devam etti.

"Hadi oturalım. Roma'dan buraya yolculuk, yorucu geçmiş olmalı. Hemen iş konuşacak değilsiniz."

Kadın başıyla salonun ortasına yerleştirilmiş erguvan rengi koltukları işaret etmişi. Gülümseyerek koltuktaki yerini alan Clarissa'nın yanına sarı bukleleri, beyaz teni ve pembe elbisesiyle Lavinia oturmuştu. Kızın yüzüne muhteşem bir masumluk hakimdi. Bebek gibi cildi, küçük burnu küçük ağzı ile güneş tanrıçasına benzetti Clarissa kızı.

Ardı arkası bitmeyen ikramlar, en kaliteli şaraplar... Clarissa'nın kaç tane olduğunu sayamadığı, her seferinde salona giren farklı hizmetliler ile mütevazi Virgilio köşkünün ile Panzio Malikanesi'nin arasındaki uçuruma, şaşırmadan edememişti Clarissa. Erguvan rengi mobilyalar, kaliteli ahşaptan olan cilalı dolaplar, küçük masalar, yere kadar uzanan göz alıcı kadifeden perdeler ve altın yaldızlı şömine ile Panziolar oldukça zevkli insanlardı. Duvarlarda Clarissa'nın tüm gün hayranlıkla izleyebileceği tablolar, evin köşelerine yerleştirilmiş heykeller ile ev kırda bir cennet gibiydi. Paha biçilemez sanat eserlerine sahipti Panzio'lar.

Büyük salonda koltuklara yerleşmişlerdi. Önlerindeki üzümler, tatlılar ve daha bir çok ikramları, şaraplarıyla tadarlarken, koyu bir sohbetin içine girmişlerdi. Juan Panzio ve Rosia Panzio kesinlikle sanattan ve felsefeden anlıyordu. Konuşacak ortak konu bulmanın mutluluğuyla, hiç olmadığı kadar çok konuşmuş ve gülmüştü genç kız. Bu halini yadırgayan çenesi şimdiden gülümsemekten ağrımaya başlamıştı. Kız bugün, kesinlikle tanınamaz bir karaktere bürünmüştü.

Rosia Panzio, kusursuzluğun ve zarafetin vücut bulmuş haliydi. Sevecen yapıda olmasına rağmen, her an asilzade olmasının getirdiği üstün tavrı ortaya koyuyordu kadın. Tatlı sözlerinin arasında gizli, soyuna olan böbürlenmesi göz ardı edilemeyecek kadar belirgindi. Soylu bir aileden gelmiyor olması, Clarissa için hiçbir zaman problem olmamıştı. Roma'da ikamet eden köklü ailelerinden olmaları onun için yeterliydi. Aksine soylu aileye sahip kızların küçük yaşta, aileleri uğuna evlendirilmeleri onu her zaman üzerdi.

Juan Panzio, Rosia Panzio ve Clarissa keyifli sohbetlerinin içindeyken, Sandrino da birkaç kez muhabbetlerine dahil olsa da genelde sessiz kalmayı tercih etmişti. Lavinia ise Clarissa'yı hayranlıkla süzmekle meşguldü. On sekiz yaşındaki kız, Clarissa'nın dik duruşu ve kendine güvenen ifadesini şimdiden örnek almaya niyetlenmişti. Sandrino'nun yanında oturan ve keskin mavi gözlerini hiç çekinme ihtiyacı hissetmeden, genç kızın üzerinde gezdiren Andreani ise rahatsız edecek kadar sessizdi.

Önüne gelen büyük fırsatı tepmeyen Andreani, kendisine karşı kayıtsız tavır takınan kızı uzun uzun süzüyordu. Yeşil elbisesinin içinde her nefes alış verişinde yukarıya kalkan dolgun göğüsleri, göğüslerinin hemen üzerindeki diğer mütevazi haçına benzemeyen büyük yeşil taşlarla bezeli haç kolyesi, saçlarının üst kısmını yeşil bir kurdele ile toplayıp alt kısım buklelerinin omzundan beline düşmesi ile ışık saçan güzelliğe sahip olduğunu düşünüyordu.

Clarissa hakkında, karar veremediği duyguları ile savaşan Andreani'nin o an tek düşünebildiği genç kıza sahip olmak istediğiydi. Soylu bir aileden gelmemesi ya da bir evlilik sözü olup olmaması umurunda değildi. İçinde engel olamadığı istek ya Clarissa'yı yakacak boyuta gelecekti ya da gelip geçici bir heves olduğuna karar verip uzaklaşacaktı. Kız için en doğrusunun vazgeçmesi olduğunu düşünüyordu. Vazgeçerse Clarissa'nın iyiliğine olurdu. Aksi takdirde sanat tutkusu ile yanıp tutuşan aynı zamanda kibrinden önünü göremeyen genç hanımın, dışına ördüğü sahte duvarları yıkmaktan inanılmaz keyif alırdı Andreani Ludovico.

Elinde sıkmaktan yamulma noktasına gelen kadehin içindeki şarabı içerken, zerre haz almadığı muhabbete verdi kulağını.

...

"Venedik'i kesinlikle görmelisin o halde. Avrupa'nın en zarif şehridir." dedi Juan Panzio.

"Ah.. biliyorum duymuştum. San Marco'da yapılan eğlencelerde havai fişekler ve kalabalık olağanüstüymüş."

Sözlerinin ardından, yüzüklerle bezeli elindeki şarap kadehini dolgun dudaklarına götürmüştü Clarissa.

"Evet. Birkaç sene önce gitmiştik. Köprüdeyken havai fişekleri izlemek... muhteşem görüntüydü."

Rosia Panzio'nun sözleriyle, Sandrino nadir duyulan sesiyle katılmıştı konuşmaya.

"Benim favorim Floransa."

"Çılgın fikirlerin şehri." diye iç geçirdi Clarissa.

"Floransa Katedralini ziyaret ettin mi tatlım?"

Soru Rosia'dan gelmişti.

"Evet bir sene önce Rinaldo'nun iş görüşmesi için onunla seyahat etmiştim. O işlerle ilgilenirken şehri keşfetmek çok zevkliydi. Katedralin Brunelleschi'nin aklına ve Cosimo Medici'nin emrinde efsunlandığı söyleniyor."

"Kesinlikle katılıyorum. Tanrı'yı onurlandırmak için harika bir yol." dedi Rosia.

Uzayıp giden konuşmaların ardından, Juan Panzio ve Rosia Panzio bir başka muhabbete girmişken, Lavnia'nın içten teklifi üzerine büyük salonun duvarlarına işlenen fresklere göz gezdiriyordu Clarissa. Yukarı kaldırdığı başıyla, hayranlıkla duvardaki freskleri incelerken adeta kendinden geçmişti. Yeni sürülmüş ıslak sıva üzerine boyalarla resim yapma tekniği ile ortaya çıkan resimler, oldukça eski duruyordu. Neredeyse her soylu ailenin duvarlarını süsleyen yapımı oldukça zor olan freskler, Panzio Malikanesi'nde duvarlarında baş köşeyi kaplıyordu.

"Büyük büyük dedem sanata oldukça düşkünmüş. Manastırda yaşayan öksüz bir çocuğun yeteneğini keşfettiğinde kendi himayesi altına almış. Kendi çocukları ile büyütmüş. Bu freskleri de o yapmış."

Pembe elbisenin içinde adeta inci tanesi kadar zarif kıza çevirdi bakışlarını Clarissa. Sanki etrafına ışık saçar gibi gülümsüyordu. Masumluğu ve kaygısız ifadesine imrenmeden edememişti. Lavinia kesinlikle pamuklara sarılarak büyütülmüş bir asilzadeydi.

"Göz kamaştırıcılar. Kuzenimin, Roma'da sanat atölyesi var. Sanatkar Micho görseydi, şüphesiz saatlerce kendini izlemekten alamazdı."

"Gerçekten mi? Çok şanslısın. Roma'da yaşıyor olmak eğlenceli olsa gerek. Viberto'nun kırsal kesimi oldukça sakin ve sıkıcıdır. Bazen biz de Roma'da yaşasaydık nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyorum."

Gülümsemişti Clarissa. Genç kızın sesindeki imrenmenin anlamsız olduğunu düşünüyordu.

"İnan bana, bazen Roma'da oldukça sıkıcı olabiliyor."

İki kız sohbetlerine devam ederlerken, oturduğu koltuktan hareketlenmişti Andreani. Elindeki şarap kadehini yanından geçen hizmetlinin eline tutuşturduğunda, usulca geniş duvarın önündeki kuzeni ve Clarissa'nın yanına ilerlemişti. Kendisine arkası dönük iki kız, yaklaştığını fark etmemişti. Kayıtsız halde yanlarından geçip hemen duvara dayalı konsola belini dayamıştı. Bununla birlikte iki kızın dikkatini çekmiş ve duruşları karşı karşıya gelmişti. Ellerini belini dayadığı ahşap konsola yerleştirdiğinde, yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı.

"Lavinia, ben misafirimize fresklerin geri kalan kısmını anlatırım. Halam, senin tatlı servisine bakmanı söylüyordu."

Şaşkınlıkla kuzenine bakmıştı Lavinia. Tazecik gençliğinin, tecrübesizliğine sahipti. Gözlerindeki anlamsız bir bakış vardı. İşaret parmağı ile kendisini göstermişti.

"Ben mi? "

Tüm ciddiyeti ile onaylamıştı Andreani. Oldukça ciddi olan bakışları, Lavinia'ya sorgulama şansı bırakmamıştı. Kızın pembe dudaklarından, mırıltı halinde tamam çıkmıştı. Bir eliyle eteğini kavrayan Lavinia, usulca uzaklaşmıştı. Salonun çıkışına ilerleyen kuzeninden bakışlarını alan Andreani'nin yüzüne, tekrar gülümseme yerleşmişti. Fakat bu kez gülümsemesine arsız bir yan da eşlik ediyordu.

"Bayan Virgilio, sizi yalnız yakalamak ne hoş."

"Kuzeninizi siz yolladınız, Bay Ludovico."

Arkasındaki konsola yerleştirdiği ellerini çeken Andreani, kalın kollarını göğsünde birleştirmişti Clarissa'nın sözleri ile adamın yüzünde etkileyici bir gülüş belirmişti. Adamın gözleri içindeki eğlenen ifadeyi fark eden Clarissa ise yargılayan bakışları ile adama bakıyordu. Yoğun yargılayıcı bakışlarına aldırış etmeyen Andreani, rahat tavrı ile konuşmuştu.

"Freskler ilginizi çekmiş gibi duruyor. Sanatla ilgilisiniz. Benim sanata ilgim, sizden oldukça farklı. Ben de ressamım ama çelikle resim yaparım."

Soğukkanlı, kibar ve ölçülü davranmaya özen gösteren Clarissa, genç adamın rahat tavırlarından rahatsız olmuştu. Adam, tanıştıkları ilk andan bu yana içinde nefret duygularını harekete geçiriyordu. Önünde birleştirdiği zarif elleriyle ve dik duruşuyla adama bakmayı sürdürdü.

"Anlıyorum. Zira benim aşina olduğum sanatla ilgilenecek kadar ince bir ruha sahip olmadığınızdan oldukça eminim."

Clarissa'nın bu sözleri üzerine, başını geriye atan Andreani keyifle gülmüştü. Üzerinde gece kadar siyah bir ceket vardı. Ceketi ile zıtlık içinde olan beyaz parlak gömleği, kendini aralardan belli ediyordu. Siyah pantolonu, parlak deri çizmeleriyle oldukça kalıplı bir adamdı. Teninin açıkta kalan kısmından adamın, parlak ve yanık tene sahip olduğu anlaşılıyordu.

"Evet. Ben tuval üstündeki bir güzelliğe, önümde ete kemiğe bürünmüş bir güzellik varken hayranlık duymam. Muhteşem güzellikleri onurlandırmak için çizdiklerini söylüyorlar. İnanın bana Bayan Virgilio, güzellikleri onurlandırmak için başka zevkli yollar da mevcut."

Histerik bir kahkahaya engel olamadı genç kız. Adamın bu cüretini anlayamıyordu. Clarissa'ya bakarken gözlerinde öyle pervasız ve tehlikeli bir ifade vardı ki genç kız diken üzerinde hissetmişti. İçinden yükselmek için can atan öfkesini yutup, soğukkanlılığıyla korumaya özen göstererek konuştu.

"Haklısınız. Bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır. Hangi yolu seçtiğimize biz karar veririz. Ve benim gittiğim yol ile sizin yolunuz oldukça farklı."

Yüzünde ince bir gülüş barındıran adamın, kaşları çatılmıştı. Usulca belini dayadığı konsoldan doğruldu. Üzerindeki ceketini iri eliyle düzelttiğinde, genç kızın önünde durmuştu. Kuşkulu mavi gözlerini genç kızın yeşim rengi gözlerinde gezdiriyordu.

"Oradan bakıldığında, benim gittiğim yol nedir Bayan Virgilio? Merak ettim doğrusu."

"Bence, sahip olduğumuz karakter neyse yolumuz da odur."

Adamın üzerinde gezinen bakışlarını görmezden gelmek için büyük çaba harcayarak konuşmuştu Clarissa. Hemen önünde duran adamla yakınlığından rahatsız olmuştu. Umursamaz görünmeye çalışarak adamın yanından geçtiğinde, fresklere çevirmişti yeşim rengi gözlerini. Lakin Andreani'nin araya mesafe koyma niyeti yoktu. Tekrar kıza yaklaştığında arkasında durmuştu. Kulağına fısıldadı.

"Beni geçiştiriyorsunuz. Sizin fikirlerinizi duymayı bekliyorum."

"Söylememeyi tercih ederim."

"Kabalık olur. Üstelik, şenlikte bu konudaki hassasiyetinizi oldukça net belirttiğinizi hatırlıyorum."

Yeşim rengi gözlerini fresklerden çevirmemişti Clarissa. Lakin fresklerin ilgisini çektiği de yoktu. O an tek yaptığı şey, uzun boyu ile arkasında dikilen Andreani'nin küstah, kibirli havasını görmezden gelmeye çalışmaktı.

"Buna kabalık değil aksine kibarlık derler Bay Ludovico. İnsanların dilinden tatsız sözler dökülmesi yerine susmayı tercih etmeleri kibarlıktır. Ayrıca istesem de yapamam. Ailem beni bu şekilde yetiştirdi."

"Ailenizi olmadığınız biri gibi davranmak hakkında ne öğretti?"

Adamın dudaklarının her an alayla kıvrılmaya hazır olduğunu gören Clarissa, hınçla cevap vermek için dudaklarını araladığında, mantığının onu esir almasıyla isteksizce kapatmıştı dudaklarını. Yapamazdı. İçindeki keskin dilli kız, ne kadar öfkesini kusmak istese de karşısında soylu bir haneden asilzade vardı. Adama saygı duyduğu için değil, yetiştirilme tarzına ve koruduğu hanımefendi duruşuna tersti bu. Soylu bir adama ailesinin yanında hakaret edemezdi. Öfkesini kusamadığı için daha çok öfkelenmiş olsa da keskin dilini ortaya çıkarmayacaktı.

Clarissa'nın hınçla aralanan kırmızı dudaklarının acı içinde geri birleştiğini görmüştü Andreani. Önünde tüm mağrur duruşuyla dim dik dikilen genç kız gerçek düşüncelerini dile getirmekten çekiniyordu, lakin yeşim yeşili gözler masum havasından çıkmış öfkeyle bakıyordu. Başka bir zamanda bu geri çekiliş, Andreani'yi hiç olmadığı kadar keyiflendirirdi; Clarissa'nın kibrini kırmak ona zevk verirdi, lakin o an kızın saf hislerini duymak istiyordu.

"Israr ediyorum Bayan Virgilio." dedi sabırsızca.

Bununla birlikte arkasındaki adama dönmüştü genç kız. Bir müddet gözlerini, Andeni'nin ciddi olup olmadığını anlamak için üzerinde gezdirdi. Keskin dilini bir kez ortaya çıkarırsa dizginlemeyeceğini biliyordu. Adamın mavi renk gözlerinin içinde, sabırsızlandığını gördüğünde kısık ama kendinden emin sesiyle konuşmaya başladı.

"Bence küstah, kibirli, istediği her şeyi elde edebileceği düşüncesinde olan soylu, kendini beğenmiş bir adamsınız. Ayrıca beyefendi duruşunuzun içinde de kaba bir adam olduğunu düşünüyorum. Bir hanımefendiyle alay edebilen, onunla eğlenen, gözünü dikip uzun uzun bedeninin inceleyecek kadar kaba bir adam."

Hızını alamayan Clarissa devam etti.

"Öncesinde sağ kolunuzun daha kaba olduğunu düşünmüştüm lakin yanılmışım. En azından o bu tip incelikleri bilmeyerek yetiştirilmiş. Fakat siz, tüm görgü kurallarını bildiğiniz halde kullanmaktan kaçınıyorsunuz. Bence bu sizi daha kaba bir adam yapar."

Sözlerinin bitiminde nefes nefese kalmıştı genç kız. Tepki bekledi Clarissa. Üzerine yürümesini, hakaret etmesini ama hiçbiri olmadı. Andreani keskin bakışlarıyla kendisine bakarken sessizliğini koruyordu. Mavi gözlerde bir şey yanıp sönüverdi aniden fakat rahatsız edici boyutta sessizdi. Duvar gibi sessizliğe tahammül etmek istemeyen genç kız, adamın yanından geçip gitmek için adım attığında Andreani bir adımda önüne geçmişti.

"Sana da donuk, mesafeli diyorlar."

Adamın sesi buz gibi çıkmıştı. Bir an ürkse de Clarissa'nın çenesi kibirli duruşunu aldı.

"Benim hakkında söylenenleri mi soruşturdunuz Bay Ludovico."

"Roma konuşur Bayan Virgilio. Benim soruşturmama gerek yok."

Sabrının sonlarında olduğunu hissediyordu genç kız. Soracağı sorunun cevabından hoşlanmayacağından adı gibi emin olsa da mağrur duruşunu bozmadan, soğuk bakışlarını takınıp sordu.

"Anlatın Bay Ludovico. Başka ne konuşuyorlar?"

Kızın kibirli tavrının uçlarında dolaşmak konusunda kararlıydı Andreani. Kibirden örülmüş duvarı çatlatmak niyetindeydi en azından küçük bir taş atıp sağlamlığını ölçecekti.

"Evde kaldığınızı. Bu keskin dilinizle sizi alacak bir adam bulamamanız normal. Yaşınız kaç Bayan Virgilio?"

Andeani'nin ilk duyduğu şey hızlanan nefes alışverişleriydi. Göğüsleri hızla inip kalkarken pürüzsüz yüz, ifadesizdi. Öfkeden parlayan yeşil gözlere baktı. Kızın bakışları buzdan yapılmış bir oklardı sanki. Göz göze geldiğinde soğuğun içine işlediğini hissetti. O an ileri gittiğini düşünmeye başlamıştı adam lakin beklemediği bir tepki kaldı.

Zarif uzun elini zarafetle havaya kaldırmıştı Clarissa. Adamın siyah ceketinin kenarını tuttu usulca. Parmaklarının arasında siyah ceketin kenarlarına işlenen altın sarısı işlemeleri okşarken, buz gibi fısıltısıyla konuştu.

"Benim, -sizin değiminizle- beni alacak bir adam istediğimin kanaatine nereden vardınız Bay Ludovico? Benim hakkında konuşmalarının sebebi, evde kalmam değil. Onlardan özgür olmam."

Her bir kelimesini üstüne basarak buz gibi sesiyle söylemişti genç kız. Andreani'nin bakışlarındaki keyifli ifade silindiğinde, nazikçe adamın ceketini düzeltip elini çekti.

Andreani'nin omzuna sürtünerek yanından geçmişti Clarissa. Niyeti, adamın kendine duyduğu küstahça güveni bir parça olsun kırmaktı. Arzusunu gerçekleştirmenin keyfiyle gözlerinin içi gülüyordu. Adamı orada bırakıp keyifle halen sohbet içerisinde olan Panzio'ların yanına ilerledi. Yanlarına yaklaştığında, bakışlarını genç kıza çevirmişti Juan Panzio.

"Artık bu güzel hanımla bu yaşlı adam iş konuşacak."

Biraz önce Andeani'ye karşı kazandığı zaferin keyfi içinde olan Clarissa, artık rol yapmıyordu. Gerçekten mutluydu. Sesindeki mutlu havayla konuştu.

"Memnuniyet duyarım."

Clarissa'nın vaftiz babasının koluna keyifle girip adamın çalışma odasına doğru ilerlemesini izleyen Andreani'nin öfkeden çenesi kısılmıştı. Kibirden örülmüş kaleye attığı taşın, kendisine bu şekilde geri döneceğini hiç düşünmemişti. Ne var ki çalışma odasındaki toplantı sürerken, merakı, öfkesinden ağır basmıştı. Rinaldo Virgilio kız kardeşinin evlenmek istememesini onaylamış mıydı? Ömür boyu bekar kalacak bir kız kardeş, her açıdan bela demekti. Özellikle bu keskin dilli, güzel bir kız kardeşse. Kızlar genelde on yedi yaşlarında evlenirlerdi. Evde kalmış ifadesine inanmıyordu Andreani. Fakat bunu kendi istemiş olması karşısında da şaşırmıştı açıkça.

Yaklaşık yarım saat sonra uzun parmaklarının arasında tutuğu parşömen ile yüzünde zafer kazanmış ifade olan Clarissa, çıkmıştı çalışma odasından. Arkasındaki Juan Panzio'da keyifliydi. İmzaların atılmasıyla Roma'ya dönmek için refakatçısıyla at arabasını beklemeye başlamıştı genç kız. Uzun uzun vedalaşmıştı Panzio ailesiyle. Çalışma odasından çıktığında Andeani'yi görememiş genç kızın merakını, Rosia gidermişti. Kibarca, yeğenin işini çıktığını söylemişti kadın. Başıyla onaylayan genç kız, Berta ile at arabasındaki yerini alırken nefret ettiği yolculuğuna tekrar başlamıştı.

Eve zaferle dönmenin keyfini sürüyordu Clarissa. Arabanın hareketlenmesiyle parmakları, boynunda asılı olan büyük haç kolyesine gitmişti. Tüm gün ağır kolyeyi takmaktan boynu acıyan kız kolyeyi çıkardı. Ardından parmaklarındaki gereksiz yüzüklerini de çıkarıp Berta'ya uzatırken hizmetlisinin yüzündeki tuhaf ifadeyi fark etti.

"Sorun ne Berta?"

Sitemle söylenmişti Clarissa. Keyfi yerindeydi ve Berta'nın bunu bozmasını istemiyordu.

Hanımından gözlerini kaçıran Berta, elbisesinin bileğine sakladığı küçük parşömeni çıkarıp, genç kıza uzattı. Berta'nın titrek ellerinin uzanmasını bekleyemeyen Clarissa, uzanıp hızla almıştı. Rulo yapılmış kağıdı açıp aceleyle yazılmış yazıyı okudu.

Bugün kendi ellerinle, seni yakacak bir ateşin fitilini ateşledin Clarissa.

-Andeani Ludovico.

Havada asılı kalan korku içinde, elindeki parşömene baktı Clarissa. Titremeye başlayan soluklarıyla, yazılanlara bir anlam veremeye çalıştı. Ne demek istemişti? İçi titreyerek nefes aldı. Bedeninde yükselen kuşku, tedirginlik korku ile kalakalmıştı genç kız. Mağrur duruşu, dik ifadesi uçup gitmişti. Elinde tuttuğu parşömenin, iyi niyetlerle yazılmadığına emindi. Yolculuğun geri kalan kısmı ölüm sessizliği içinde geçerken, hala elindeki parşömeni bırakmamıştı. Clarissa'nın zihni hiç olmadığı kadar huzursuzdu. Batmaya yüz tutmuş güneş Roma'yı kızıllığa boyarken gözlerine perde inmiş genç kızın içinde dalga dalga endişe yayılmaya devam etti.

**

Panzio Malikanesi'ndeki iş görüşmesinin üzerinden yaklaşık üç hafta geçmişti. Gün boyu yağan yağmurla ıslanmış arazinin içinde ilerleyen at arabasına bakıyordu Tommasso. Gökyüzüne toplanan bulutlar güneşin kendisini göstermesine izin vermiyordu. Kapalı ve boğuk bir hava hakimdi. Ellerini arkasında birleştiren adam, huysuz suratıyla yaklaşmakta olan arabaya baktı. At arabasının tekerleklerindeki çamur izlerine bakılırsa, zor bir yolculuk olmuştu. Lakin ertelenemeyecek kadar önemli bir görüşmeydi bu. Hemen arkasındaki malikanenin içinde, yaklaşık üç haftadır bu günün gelmesini bekleyen adam anlayışlı olmaktan çok uzaktı.

Malikanenin önüne geldiğinde at arabası yavaşça durdu. Gentile Nazario, deri koltuğa bıraktığı Bayan Clarissa Virgilio hakkında raporların bulunduğu deri çantasını eline aldığında, at arabasından indi. Ayağı zemine bastığında başını kaldırdı. Asilzade Andreani Ludovico'nun İtalyan mimarisini yansıtan görkemli malikanesi, yeşil sonsuzluğun tam ortasında tüm asaleti ile önünde duruyordu. Her gördüğünde kendini hayran hayran bakmaktan alı koyamayan ellili yaşlardaki adam, malikanenin geniş kemerli girişinde Tommasso'yu gördüğünde başıyla selam verdi. Önünde uzanan taş yolda ilerleyip malikaneye ulaşan merdivenleri çıktı. Tommasso ile malikanenin içine girdiğinde, Andreani Ludovico'nun çalışma odasına kabul edilmişti. Yüzünde her daim bulunan suratsızlığı ile beklemesini, efendisine haber vereceğini söyledi Tommasso.

Gentille, uzun yıllardır Ludovico ailesinin özel danışmanlığını yapıyordu. Andreani Ludovico'nun merhum babası Alessandro Ludovico tarafından işe alınmıştı. Alessandro Ludovico öldüğünde, oğlu ile devam etmişti çalışmaya. Andreani Ludovico, İspanya'da olduğu süre boyunca adamın mülklerini ve topraklarını sık sık onun adına denetlemiş, düzenli olarak İspanya'daki adama raporlar vermişti. Ne var ki bu kez malikaneye çağırmasının nedeni başkaydı.

Omuzuna astığı deri çantasıyla, geniş mermer şöminenin önünde dikiliyordu Gentille. Yağan yağmurun esen soğuk havası, bedenine işlemişti. Ellerini gürül gürül yanan şömineye uzattığında ısınmaya çalıştı. Geçen dakikaların ardından çalışma odasının kapısı açıldı. Andreani Ludovico ve arkasındaki gölgesi Tommasso odaya girmişti. Gentile, hızla arkasındaki kapıya döndüğünde, varlığı ile odayı aniden dolduran adama bakıyordu. Andreani Ludovico, yirmili yaşlarının sonunda yakışıklı bir adamdı. Üzerinde yeşil renk kaliteli kumaştan olduğu belli olan bir ceket vardı. Altın yaldızlı ceket, kapalı havaya rağmen parıldıyordu. Deri çizmeleriyle çalışma odasının ahşap zemininde ilerleyen adamın gözleri kendisine odaklanınca başıyla selam verdi. Çalışma masasındaki yerine geçen Andreani, eliyle oturmasını emreder gibi masanın önündeki sandalyeyi gösterdi.

"Doğrudan konuya girelim Bay Nazario."

"Tabi."

Hızla kendisine gösterilen sandalyeye yerleşti Gentile. Kucağına aldığı deri çantasının etrafına dolanan ipi çözdüğünde, içindeki dosyaları onu izleyen Andreani'ye uzattı.

"Efendim istediğiniz gibi hanımefendinin ailesi ve geçmişi hakkında araştırmamı yaptım. Bayan Virgilio, kendisi henüz on beş yaşındayken vefat eden Esta Virgilio ve halen hayatta olan Marco Virgilio'nun üç çocuğundan ortanca ve tek kız çocuğu. Esta Virgilio'nun doğum esnasında, karnındaki çocuğu ile vefat ettiğini öğrendim. Bayan Virgilio, 26 Ekim 1487 tarihinde, Virgilio konağında dünyaya gelmiş."

"Ailenin başında Rinaldo Virgilio bulunuyor. Öğrendiğim bilgiye göre, köşkün hanımının ölümü oldukça sarsıcı olmuş. Marco Virgilio tüm işleri oğluna devretmiş. Adam konaktan oldukça nadir ayrılıyormuş. Söylentilere göre buhran içindeymiş. Rinaldo Virgilio, asilzade Matteo ailesinin küçük kızı Lucrezia Matteo ile evli. Evlilik taraflar çocuk yaştayken, anlaşma karşılığında sağlanmış. Adamın kısa zaman önce bir oğlu olmuş. Ailenin bir diğer üyesi Guliano Virgilio, on altı yaşında. Kendisi rahip."

"Bildiğiniz gibi, Virgilio ailesi Roma'da oldukça eskiler. Bankalarının başarıları, kendilerine oldukça iyi bir ün sağlamış. Soylu kana mensup değiller fakat yüksek statüye sahipler. Bir dönem Roma'nın en zengin aileleri arasındalarmışlar. Atalarından birkaçı soylu aileler ile evlilikler yapmışlar. Bu nedenle Roma'da asil kan satın alacak kadar küstahlaştıkları dahi söylenmiş. Ne var ki tüm bu görkemli zamanları geçmişte kalmış. Araştırmama göre şuan itibar kaybı yaşıyorlar."

"Özellikle Bayan Esta Virgilio'nun ölümünden sonra hızlı bir düşüş var. Ödenmemiş ticaret banoları artmış, gelir kaynakları büyük ölçüde azalmış. Tüm bunların sonucunda, Rinaldo Virgilio durumu düzeltmek için yeni anlaşmalar yapmış lakin bunların bir çoğu başarısızlıkla sonuçlanmış. Karsız ve riskli teşebbüslerin ardından lüks içindeki hayatlarından ödün vermek zorunda kalmışlar. Üç yıl önce şehrin çıkışında bulunan av köşklerini elden çıkarmışlar. Anlayacağınız üzere adam aile servetini elde tutma konusunda oldukça başarısız."

Andreani önüne açtığı kağıtları incelemeye devam ediyordu. İfadesiz yüzünden hiçbir anlam çıkaramamıştı Gentille.

"Bankanın batacağını mı düşünüyorsun?"

"Dört hafta önce, tahıl ambarlarından biri yanmış. Ürünlerin çoğu heba olmuş. En fazla iki yıla kadar iflas vereceklerini düşünüyorum. Juan Panzio ile yeni bir anlaşma imzalamışlar fakat bankayı kurtarmaya yetmeyecektir."

Belli belirsiz başını salladı Andreani. Bakışlarını önündeki kağıtlardan kaldırmıştı. Büyük ellerini kağıtların üzerinde koyduğunda, bakışları karşılaştı.

"Bayan Clarissa Virgilio hakkında ne öğrendiniz?"

Kararlı bir biçimde karşısında oturan adama bakıyordu Gentile. Yerleştiği koltukta tüm heybeti ile otururken yüzü ifadesizdi fakat niyetini dile getirmesine de gerek yoktu. Yaklaşık üç hafta önce aldığı görevin ne anlama geldiğini biliyordu Gentile. Andreani Ludovico, metresi yapmak istediği genç hanımın ailesinin durumunu öğrenmek istemişti. Aileyi sorun çıkarmamaları için avucunun içine alma niyetindeydi adam.

Yavaşça yerinde kıpırdanan Gentile, adamın elinin altındaki kağıt yığının altında kalan, siyah renk dosyayı işaret ettiğinde konuşmaya başlamıştı.

"Araştırmamı dikkat çekmeden yapmaya özen gösterdim. Hanımefendi hakkındaki tüm bilgiler dosyada fakat kendisi oldukça gizemli bir hanım. Hakkında belli başla bilgiler var. Annesi oldukça kültürlü ve bilgili bir kadınmış. Bu nedenle iyi bir eğitimden geçmiş. Roma'nın en iyi hocalarından dersler almış. Felsefe, edebiyat ve bütün büyük tutkuları tatmış. Latince, Yunanca ve İngilizce bildiği bir gerçek. Öğrendiğim kadarıyla, ağabeyinin banka işlerine danışmanlık yapıyormuş. İş görüşmelerinde de bulunuyormuş."

Gentile'nin sözleriyle Andreani'nin dudaklarında kısa bir gülümseme belirmişti. Panzio Malikane'sindeki kendinden emin genç kızın tavırları gözü önüne geldiğinde, keyiflense mi öfkelense mi karar verememişti. Devam etti Gentile.

"Edindiğim bir başka bilgiye göre, özgür ruhu ailesi içinde kabul görüyormuş. Danışmanlık yaptığı abisi ile aileyi birlikte yönettiklerini söyleyen dahi var. Ayrıca Virgilio köşkünün hanımı olarak görülüyormuş. Aile içinde alışılmışın dışında bir söz hakkına sahipmiş. Bekar bir hanımın bu tutumu zaman zaman dedikodulara da sebep oluyormuş. Ayrıca, şehirde düzenlenen davetlere gerekmedikçe katılmadığını duydum. Bu nedenle.. şey.. ee... soğuk mizaçlı, hatta kibirli diyenlerde var."

Adamın kendisinden çekindiğini fark eden Andreani hafifçe gülümsemişti.

"Devam edin Bay Nazario."

"Bayan Virgilio, geçmişte oldukça fazla evlilik teklifi almış. Kendisinin mizacından çekinildiği için bu teklifler çoğunlukla ağabeyine gitmiş. Fakat Rinaldo Virgilio hep bir bahane ile talipleri geri çevirmiş. Bununla birlikte daha çok araştırdım lakin bir sonuca ulaşamadım. Nişanlanma dedikodusu dahi çıkmadığı gibi hanımefendinin görüştüğü bir bey olduğunu da duymadım."

"Ayrıca oldukça güçlü bir sanat tutkusu varmış. Kuzeni Cesare Virgilio'nun Roma'da küçük bir sanat atölyesi var. Çizim yeteneği konusunda bir bilgi edinemedim fakat günlerinin çoğunu orada geçiriyormuş. Bay Cesare Virgilio ile yakın bir kuzen ilişkisi olduğunu öğrendim. Aynı şekilde atölyede de yakın arkadaşı varmış. Pietro Serio. Genç adam, hanımefendiden yalnızca bir yaş büyük. Atölyeye birini gönderip gözlemek dikkat çekeceği için yapmadım fakat atölyedeki vakitlerini birlikte geçirdiklerini öğrenebildim."

"Bu adam hakkında daha fazla bir şey öğrenebildin mi?"

Andreani'nin tehlike içeren sorusu üzerine bir an duraksamıştı Gentile. Doğru sözleri arayan adam, tekrar konuşmaya başladığında sesi temkinliydi.

"Aslında öğrendim efendim. Bay Serio, tüccar bir ailenin en büyük çocuğu. Roma'da ikamet ediyorlar. Boş vakitlerinde resim yaptığını duydum. Dediğim gibi yakın arkadaşlıkları var. Öyle ki bir kez gözlemleme şansına eriştim. Geçen hafta, işlerim için Roma'daki çarşıda bulunuyordum, Bayan Virgilio ve Bay Serio boya satan bir dükkanın önündeydi. Birlikte, Bay Serio için boya seçtiler. Ben de biraz daha gözlemledim. Bayan Virgilio'nun mesafesini koruyan, ölçülü bir hanım olduğunu söyleyebilirim. Fakat Bay Serio'nun bakışlarında arkadaşlıktan ötesi olduğunu düşünüyorum. En azından benim vardığım kanı buydu."

Andreani heybetli cüssesiyle arkasındaki deri koltuğa yaslanmıştı. Bir elinde hala genç kızın bilgilerinin bulunduğu siyah deri dosya vardı. Koltuğunun kenarına dayandığı elini havalandırıp kirli sakallarında şöyle bir gezdirdi. Elindeki deri dosyayı bacağına usulca vururken, verdiği kararı zihninde tekrar tartıyordu.

İspanya'dan döndüğü günden bu yana, genç kızın kibirle parlayan yeşil gözlerini zihninden atamıyordu. Kendi gözlerine meydan okurcasına bakan Clarissa Virgilio, eşsiz bir güzelliğe sahipti. Lakin güzelliğinin tamamı görünüşünden gelmiyordu. Güçlü ruhu sanki etrafında ışık saçan bir hare gibi onu çevreliyor ve öne çıkarıyordu. Kendine duyduğu güveni, her daim dik tuttuğu omuzları ve meydan okuyan yeşim taşı rengi gözleri Andreani'nin daha önce deneyimlemediği kadar cüretkâr aynı zamanda soğuktu. Uzun uzun düşünen adam genç kıza en uygun tanımlamanın içinde zıtlıkları barındıran hazine olduğuna karar kılmıştı. Öyleydi Clarissa, onun için hem lanet hem de vazgeçemediği bir hazineye dönüşmüştü.

Bayan Virgilio ile üç kez karşılaşmıştı. Geçirdikleri kısa zaman içinde kendini uzaklaşmak için elinden geldiğince zorlamıştı Andreani. Panzio Malikanesi'ndeki tavrı kasıtlı değildi. Genç kızla uğraşmak niyetindeydi fakat konuşmanın bu şekilde sonuçlanacağını kestirememişti. Kaldı ki daha önce hiçbir kadınla bu şekilde çatışmamıştı. Clarissa, kendine özgü mizacı ile karşısına geçmiş, açıkça onunla eğlenmişti.

Bu güçlü ruha sahip genç kızın, gönlünü çalabilmenin kolay olmadığını görmüştü Andreani. Clarissa, dikenlerle bezeli bir duvarın arkasındaydı ve kur yapmanın bir faydası olmazdı. Kaldı ki kur yapmak söz konusu olduğunda Andreani'nin aşk hayatında bir kadına gerçek anlamda kur yapmak zorunda kaldığı olmamıştı. Ayrıca Clarissa Virgilio'nun kurla elde bilecek bir kadın olduğundan dahi emin değildi... lakin sabrı kalmadığı da bir gerçekti.

Rahat koltuğunda oturmuş tüm bunları düşünürken, belli belirsiz gülümsemişti Andreani. Ruhunun derinliklerinde kararını çoktan verdiğini biliyordu. Üç hafta önce, genç kıza o tehditkar mektubu gönderirken niyetini açıkça belli etmişti. En azından kendi içinde o an karar vermişti. Clarissa Virgilio'yu kendisi için istiyordu. Daha önce hiçbir kadını elde etmek için bu denli istek duymamıştı ve bu onun için yeterliydi. Bu konuda isteksiz genç kızın önüne çıkardığı tüm zorlukların üstesinden geleceğinden emindi.

Kararlı, keskin mavi gözlerini tekrar Gentile ile buluşturduğunda tok sesiyle konuştu Andreani.

"Bana bir iş anlaşması hazırlayacaksın. Teferruatları sana bırakıyorum fakat meblağ büyük olacak."

"Tabi efendim... fakat cüretimi mazur görürseniz bir şey eklemek istiyorum."

Başıyla onaylamıştı Andreani. Bunun üzerine adam utana sıkıla sözlerine başladı.

"Söylemeyi atlamış olabilirim lakin bildiğinizi düşünüyorum. Virgilio ailesi oldukça dindardır. Öyle ki küçük çocukları Guliano Virgilio rahip. Clarissa Virgilio ise kiliseye oldukça sık gitmekle birlikte kardeşi Guliano ile ayın belirli günlerinde düşkünler evinde hastaların bakımına yardım ediyor."

Andreani'nin yüzünü kahkaha atacak bir ifade almıştı. Ardından ifadesini toparladığında sesinde alay vardı.

"Teklifimin reddedileceğini düşünüyorsun."

Gentile endişe ile karışık temkinli ifadesiyle bakıyordu adama. Bir an sözlerinin devamını getirmekten çekindi. Belki de üstelememeliydi. Ona düşmezdi. Fakat, genç hanım metres yapılamayacak kadar zarif ve temiz bir kişiliğe sahipti. Virgilio hanesi sıkıntılı bir süreçten geçtiği bir gerçekti. Fakat ailenin kızlarını metres olarak satmak isteyeceklerini de düşünmüyordu adam. Andreani Ludovico, maddi olarak aileyi destekleyip genç kıza lüks bir hayat sunabilirdi. Aynı zamanda bu, adeta beyaz gül kadar berrak olan genç hanımın parlaklığını söndürmek anlamına da geliyordu. Ve bu düşünceler, üç haftadır titizlikle genç kızı araştıran adamın içine adeta kor gibi düşüyordu. Clarissa Virgilio'nun kumaşında metreslik yoktu. Kısa zamanda anlamıştı adam bunu.

Karşısında ona eğlenen gözlerle bakan Andreani Ludovico'nun tavrı rahattı. Tüm cesareti ile konuştu adam.

"Efendim sizi gücendirmek istemem fakat genç hanımın kumaşında metreslik olduğunu düşünmüyorum."

Adamın sözleri üzerine yüzündeki eğlenen ifade yerini kibirli bir kendini beğenmişliğe bırakmıştı. O kadar ki buz gibi rahatsız edici tınıyla kahkaha atmıştı. Elindeki dosyayı masanın üzerine bıraktığında yerinden kalktı Andreani.

"Tommasso, Rinaldo Virgilio'ya onunla iş görüşmesi yapmak istediğimi ilet. En kısa zamanda görüşmek istiyorum. Yalnız görüşme gerçekleşene kadar kimsenin haberi olmayacak. Bilhassa Bayan Clarissa Virgilio'nun. Özellikle belirt."

YAZAN: MİRENA MARTİNELL.

Andreani Ludovico.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top