Bölüm 93
Ali Ömerin şu an ki halini anlatmaya kelimelerim yeterli gelmezdi. Salonun ortasında oğlumuza bakakalmış, hiç bir tepki vermiyordu. Bu anlaşılabilir bir şeydi farkındaydım. Bir an bakışlarını bebekten kaldırıp bana baktı. "Oğlumuz. Sera sen hamile miydin?"
"Ben de buraya geldikten bir ay sonra öğrendim."
"Neden bana söylemedin?"
" Ali Ömer beni kovmuştun. Kızmızı da. Üstelik artık ne sesini duymak ne de seni görmek istemiyorum dedin."
"Sera ben ne yaptım?"
"Oğlunu kucağına almayacak mısın?"
Kollarını açıp Güneşi kucağına alırken "Başına dikkat et." dedim.
"Ne kadar küçük."
"Daha yeni iki aylık olacak."
"Merhaba ufaklık. Ben .....baban."
Güneş minik eliyle Ali Ömerin kocaman parmağını tutmuştu. Babasının kucağında ona gülücükler saçarak duruyordu. "Galiba beni sevdi."
"Galiba."
"Sera .....Ben.... geri zekalı herifin tekiyim."
O sırada Ali Ömerin gözlerinden süzülen yaşları gördüm. Ağlıyordu. Geldiğinden beri üçüncü defa ağladığını görmüştüm. "Kendini suçlama. Onun varlığını bilmiyordun ki."
"Ya sana yaptıklarım? Sera beni affetsen bile ben kendimi nasıl affederim?"
"Aşkım yapma. Bak burdayız. Seninle birlikte. Tek eksiğimiz sendin. Ve sen geldin."
"Geldim." dedi kısık bir sesle. Dudaklarına bir öpücük kondurup gülümsedim. Artık tamdık. Ailemiz bir aradaydı.
"Babbaa ayyama."
"Ağlamıyorum prensesim. "
"Kaydeşşş. Düneş."
"Evet meleğim. Güneş senin kardeşin."
"Sera ben sizi hak etmiyorum."
" O nereden çıktı Ali Ömer?"
"Sen hamileydin ve ben saçmasapan bir gurur uğruna seni kovdum. Kızım kendini terk edilmiş hissetti. Ve sen kim bilir nasıl bir hamilelik geçirdin? Nasıl doğum yaptın? Ben hiç yanında olmadım."
"Bunları düşünme artık. Bak kızımız ve oğlumuz yanımızda. Sen buradasın. Başka ne isteyebilirim ki?"
"Sera ben çok özür dilerim. " diyerek beni öptüğünde ben de gözlerimden yaşların akmasına engel olmamıştım. Ayrıldığımızda ikimizde gülümsedik.
"Ali Ömer bir de söylemek istediğim bir şey daha var."
"Sakın bana ikiz çocuklarımız olduğunu söyleme."
"Hayır aşkım. Tabi ki ikiz çocuklarımız yok. Aslında onlar üçüz."
"Üçüz mü?"
"Aşkım iyi misin?"
"Ben sadece çok mutluyum Seram." dediğinde gözlerinin içine bakıp gülümsedim.
"Ben de çok mutluyum."
"Oğlummm. Sen babaya gülüyor musun?"
"Ali Ömer bilmeni siterim ki eğer test yaptırmak istersen buna hiç bir şekilde karşı çıkmam. İçinde şüphe kalsın istemiyorum."
"Test mi? Seram sen ne testinden söz ediyorsun?"
"Güneşin senin oğlun olduğundan emin olmak istersen. " dedim gözlerinin içine bakarak "Bunu yapabilirsin."
"Seram ben o aptallığı bir kere yaptım. Ve sonucunda da neredeyse seni kaybediyordum. Teste gerek yok. Sen söyledin o bizim oğlumuz. Hem şuna bir baksan. Tıpkı ben."
"Evet aslında bence de sana benziyor" dedim gülerek. "Yine de bilmeni istedim. "
"Buna gerek yok aşkım. Bunu söylemene gerek yok. Sana inanıyorum. Bize inanıyorum."
Onun bu sözlerine gülümseyerek karşılık verdikten sonra gözlerimden akan yaşları sildim. "Evet hadi bakalım. Acıkmadınız mı siz daha? O kadar yemek yaptım. Deniz? Ali Ömer?"
"Acıkyıımmm."
"Sera ben...ben teşekkür ederim. "
"Ne için aşkım?"
"Beni bu kadar mutlu ettiğin ve sevdiğin için. Ve Deniz için. Güneş için. Ve benim şu kalın kafama rağm....."
Onu susturmanın en güzel yolunu seçerek bir öpücük verdim. "Sen burdasın ya. Bizimlesin ya. Başka bir şeye gerek yok"
"Peki yemekte mantı da var mı?"
"Olmaz mı? Hatta su böreği ve ince ince sarılmış dolma da var beyyy."
"Domaaaaa"
"Babası kılıklı"
"Ama sen bu kadar yemeği yaparken yorulmadın mı Seram? Niye bu kadar uğraştın?"
"Çünküüüü kızım ve hayatımda gözümü kırpmadan onun için canımı vereceğim o üçüncü kişi bu yemekleri seviyor. Değil bir gün her gün yaparım ben."
"Üçüncü kişi ben miydim Seram?"
"Yok. Aslında o Muhittin."
"Hangi Muhittin?"
"Hani senden önceki sevgilim Muhittin aşkım. Saymıştım ya sana Cabbar Muhittin....."
"Seraaaaammm seni var ya."
"Ama aşkım sen sordun. Hem ne yaparmışsın beni?"
"Öperim." diye cevap verip beni öpmeye başladığında nefesim kesilmişti. Galiba onun yanında her zaman heyecanlanacaktım. Ayrıldığımızda "Beni hep böyle sev olur mu? " dedi.
"Sanki aksi mümkünmüş gibi."
Yanağımı okşayan elini tuttum. Bir süre gözlerimiz birbirine daldıktan sonra oğlumuza döndü. "Uyumuş."
"Eeee babasının kucağında rahat etti demek. "
Güneşi yavaşça ondan alıp "Ben yatırıp geleyim" dedim. Ali Ömer başını tamam anlamında sallayarak Güneşin başını öptü. Merdivenlere yönelip yukarı çıktım. Oğlumu beşiğine yatırıp üzerini örttüm. Bir süre durup onu izledim. Olmuştu işte. Oğlum babasıyla tanışmıştı. Kızım babasına kavuşmuştu. Ve elbette ben de sevdiğim adama. Ailem bir aradaydı.
Aşağı indiğimde Deniz babasına bir şeyler anlatıyor, Ali Ömer de onu ciddiyetle dinliyordu.
"Paykta sayıncaya bindimmm. "
"Aferin benim kızıma. "
"Oydaki çocukyayı babaları dötötrüyo payka. Senle didelim mi babaa?"
"Gidelim tabi prensesim. Hatta yarın sabah birlikte gideriz olur mu?"
"Oyuy. Onyay da seni göysün. Baya senin babaan yok diolardı."
"Kızım benim. Ben burdayım. İşlerim çoktu gelemedim. Beni affedebilecek misin?"
"Hı hı. Sen deydin. Peter amca babaan oyayım isteymisin dedi. Ben istemedim. Babamm vay deddim. Anneemm kızdı oya."
"Demek bu Peter amca sana öyle dedi. Annen de kızdı ona. "
" Evet Ali Ömer. Peter. Şirkette gördün onu. Mimarlardan biri. Bir kaç kere bana ilgisi olduğunu söyledi ama hep reddettim onu. "
"Kabul etseydin de seni suçlayamazdım Seram."
"Edemezdim Ali Ömer. Kalbim bir başkasına ait ve hep öyle kalacak. Bunu o da biliyor."
"Buraya gelirken çok korkmuştum biliyor musun? Yani şirkette ilk karşılaştığımızda evet parmağında yüzük felan yoktu ama ya kaybettiysem dedim. Ya kalbi artık başkasınınsa? O zaman ne yapacaksın Ali Ömer dedim. "
"Ali Ömer ben..."
"Seram bitirmeme izin ver ne olur. Ben aslında buraya dün gelmedim. Yaklaşık beş gündür burdayım. Ben seni izledim. "
"Beni mi izledin?"
"Yani Rıfat öğrenebildiği kadarıyla hayatında kimse yoktu ama emin olmak istedim Seram. Seni çocuklarla bahçe de koşarken izledim. Arkadaşlarınla gülerken. Yemek yerken. Geceleri odanın ışığının kapanmasını izledim. Hatta..."
" Hatta?"
"Hatta şirketin otoparkında o adamı reddederken izledim. Onu Peter'ı. Ona söylediklerini duydum. Seram ben seni hak etmek için ne yaptım?"
"O sabah sen orda mıydın?"
"Evet. Ona dedin ki; kalbim de, ruhum da, hayatım da Ali Ömere ait. Ve onun başka bir ailesi olması bunu değiştirmeyecek. Kızımdan da uzak dur. Bir daha en ufak bir şey yapmaya ya da söylemeye kalkarsan seni kovarım. dedin. "
"Ama o zaman neden karşıma çıkmadın?"
"İstedim Seram. Yemin ederim o an oraya gelip o herifin ağzını burnunu kırmayı sonra da sana sımsıkı sarılmayı çok istedim, fakat yapamadım. Ben kim oluyordum ki? Sen beni böylesi sevip bağımıza leke sürmezken ben seni haksız yere kovup bir de utanmadan soya adını hem senden hem de kızımızdan alan aptal herifin tekiydim. Karşına ne yüzle çıkabilirdim?"
"Ama şimdi burdasın. İyi ki geldin. "
"Geldim Seram. Beni affetmeyeceğinden o kadar korktum ki."
"Peki ya hayatımda biri olsaydı? Öylece çekip gidecek miydin? Mücadele etmeden? "
Ali Ömer bana iyice yaklaşıp kollarının arasına alınca yüzünü ellerimin arasına aldım. " Ya da bu soruya cevap verme. Vazgeçtim. "
"Seram hayatında biri olsaydı bile yine de karşına çıkardım. Beni affetmen her şeyden önemli benim için. Ve evet mücadele ederdim. Neden biliyor musun? Çünkü sen benimsin ve sen gitmek istemediğin sürece de benim olacaksın. "
Ali Ömer bana sımsıkı sarılmışken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Asla Ali Ömer. Asla gitmek istemiyorum. Ama sen de bir daha gönderme beni olur mu?" Bana sarılışı daha da sıkılaşırken kulağıma "Asla" diye fısıldadı. "Seram ben senden bir daha asla vaz geçmem. "
"Haaa bu arada" diye de ekledi. " Yarın şirkete beraber gidelim, o Peter mıdır ne halttır kızıma baba olmak neymiş görsün bakalım."
"Aşkım biliyor musun...."
"Seram bu konuda itiraz istemiyorum. Beraber gideceğiz o kadar. "
"İtiraz etmeyecektim ki. Sadece şey diyecektim. "
"Ney?"
"Seni çok seviyorum ben. Çok çok çok fazla seviyorum. "
"Ya ben ne yapayım? Senin için deliriyorum hatun."
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top