Bölüm 91
Birisi saçlarımla oynuyordu. Kesin yine salondaki koltukta uyuyakaldım ve birazdan Denizin "Annnniii" diyen sesiyle gözlerimi açacaktım. Ama bir dakika. Ben yeni mi uyandım? Deniz benden önce uyandı? Üstelik sabah. Yok. Hayır. Mümkün değil. Ayrıca Denizin eli öyle kocaman da değil ki. Ve o bana böyle sıkıca sarılabilecek kadar büyümedi daha. Hayır ya. Biliyordum. Sonunda dileğim kabul oldu, kabus görmeden uyuyabildim, fakat bu sefer ben fazla abarttım. Biraz fazla uyudum değil mi? Deniz koca kız oldu. Hatta bu Güneş bile olabilir. Açmam gözlerimi işte. Bana ne. Yaşlandım ben. Ama ben daha gençtim ya.
"Sen sabah sabah bu enerjiyi nereden buldun?"
Bir dakika. Bu ses. O rüya değil miydi? Yok ya Güneştir o. Ne işi olacak Ali Ömerin burda? Benim salonumda. Benim kanepemde. Bana sarılmış. Saçlarımı severken. Hah. Ben deki de akıl yani. Olamaz öyle bir şey. Olsa bile hayal olur. Da. Ama onun gibi kokuyor. E ben hala rüyadayım o zaman. Ben biraz daha uyuyayım. Gözümü açınca gidecek. Bitecek. Artık bir daha uyandığımda da torunlarım olur. Olsun. Ne yapayım. Ben az daha uyuyayım da.
"Bence gözlerini aç."
"Açmam. Açarsam gidersin."
"Geçen sefer de öyle demiştin ama bak gitmedim."
"O zaman farklıydı ki."
"Nasıl farklıydı?"
"Ben senin öldüğünü sanıyordum ve sen beni Thomas'la evlenmekten kurtarmıştın. "
"Yani?"
"Yani o zaman beni seviyordun. Şimdi sevmiyorsun. Kovdun beni. Hem de suçsuz yere. Ama lütfen konuşmak istemiyorum ben sadece sana sarılıp biraz daha kokunla uyumak istiyorum. Bir yıldır kargalar uyanmadan uyanıyorum ben ya. Kabussuz bir gece nasıl bir şey unutmuşum. O yüzden bi sus. Uyumam lazım. "
"Seram bence sen yine de uyuma. "
"Nedenmiş o?"
"Çünkü konuşmamız gerek. Unuttun mu?"
"Unutmadım. Ama Konuşabilmemiz için benim uyumam gerek, çünkü sen rüyamdasın. "
"Seram. Ben rüyanda değilim. Gerçeğim."
"Sen gerçek olamazsın. Gerçek olsan burada olmazdın."
"Sana söz veriyorum gözlerini açınca kaybolmayacağım."
"Offff. Peki."
Gözlerimi açıp başımı yavaşça yukarı kaldırdığımda Ali Ömerin bana gülümseyerek bakan yüzüyle karşılaştım. Gözlerim yine yeşillerine dalıp gitmişti. İçimi çekip çenemi göğsünün üzerine koyduğum elime yasladım. "Bak gördün mü burdayım işte. Hiç bir yere gitmedim."
"Bu da rüya değil mi? Yok dur. Rüya içinde rüya. "
"İstersen rüya olmadığını kanıtlayabilirim. "
"Nasıl olacakmış ki o?"
"İşte böyle." diyerek beni öpmeye başlayınca zaten yerinde olmayan aklımda iyice uçup gitmişti. "Şimdi inandın mı?" dedi dudakları hala dudaklarıma değiyordu.
"Yani biraz daha kanıtlayabilirsin aslında. "
Ali Ömer beni tekrar öpmeye hazırlanırken telefonumun çalan alarm sesiyle kendime gelmem bir oldu. Başımı geriye atıp ona baktım. Gerçekti. Buradaydı. O zaman olanlar bir rüya değildi. Rüya değilse ..... Bana uzattığı telefonu alarak alarmı susturdum. Dün sabah Cereni aramayı unutmamak için kurmuştum. Bir an da yerimden fırlayıp ayağa kalktım. Aniden kalktığım için başım dönmüş ve dengemi kaybedip yine Ali Ömerin yanına düşmüştüm.
"Seram iyi misin?"
"Bana Seram deme. Ben senin Seran değilim artık. "
"Sen benim Seramsın ve hep öyle kalacaksın. Ne olursa olsun. "
"Yani artık benden nefret etmiyor musun?"
"Ben senden hiç nefret etmedim ki. Sana en kızdığım an bile deli gibi seviyordum seni. "
"O yüzden mi kovdun beni? O yüzden üç ay geçmeden o çarpık bacaklı manken bozmasıyla evlendin değil mi? Üstelik bir de çocuk yaptın. "
"Dur. Dur. O konu hiç öyle değil."
"Nasıl öyle değil?" Elini tutup havaya kaldırdım. "Bu ne peki? Evli değil misin?"
"Evliyim. evliyim ama bu yüzüğün o evlilikle alakası yok."
"Ali Ömer senin yanında aklımın yarısı zaten uçup gidiyor. Kalan yarısı da seni anlamam için yetmiyor. Ne demek alakası yok. Ben hiç bir şey anlamıyorum. "
Yüzüğü parmağından çıkarıp elime tutuşturdu ve "Bak." dedi. "Bak bakalım içinde ne yazıyor?"
"Ay bana ne içinde ne yazdığından? Beni ilgilendirmiyor Arzuyla yüzüklerinize ne yazdırdığınız?"
"Bir insan kocasının alyansını tanımaz mı Seram? "
"Kocasının alyansını mı?"
Yüzüğü elimde çevirip içinde yazan yazıyı yüksek sesle okudum. "Mucizem." Gözlerim akmaya hazır yaşlarla dolu bir şekilde ona döndüm. "Ama bu. ....Bu......"
"Bu bizim evlilik yüzüğümüz. "
"Ama nasıl? Yani neden? Ben bir şey anlamıyorum."
"Evet evliydim Arzu ile. Ama bu hiç bir zaman gerçek bir evlilik olmadı. Evliliğimiz boyunca ayrı odalarda kaldık. Ve evet o hamile, ama çocuk benim değil."
Duyduklarım var ya. İşte şimdi rüya görmeye başlamış olabilirdim. Ya da hayal. Ya da halüsünasyon. Veya başka herhangi bir şey. Şu son bir yıl içinde kurduğum hayallerin en çaresizinde bile bu kadarı yoktu. Ali Ömerden ne dediğini tekrar etmesini istedim, ama yok hala aynı şeyleri duyuyordum.
"Seram inan durum bu. Ben Arzuya hiç bir zaman dokunmadım. "
"Ama neden? Yani onunla neden evlendin? Yani çocuk başkasındansa?"
"Senin gitmenin üzerinden bir ay geçmişti. Arzu bana geldi. Hamile olduğunu ve bebeğin babasının onu terk ettiğini söyledi. Elinde Semih ile ilgili bilgiler olduğunu ve eğer ben ona yardım edersem onun da bana o bilgileri vereceğini söyledi. "
"Ama Semih onun babası? Nasıl bir insan babası için böyle bir şey yapar ki?"
"Semih onun öz babası değilmiş. Daha doğrusu babasının iflasına ve onun intiharına neden olan adammış. "
"İyi de intikam almak istiyorduysa niye bu kadar beklemiş?"
"Bunu ben de sordum Seram. Yeni öğrenmiş. Dediğine göre bir ay kadar olmuş öğreneli."
"Vay be. Arzuya da bak sen. Hiç beklemezdim ondan böyle bir şey. "
"Ben de beklemezdim."
"Ve sen o belgeler için onunla evlendin."
"Evet. Ve biraz da senin canını yakabilmek için. Benim yaşadığım acının yarısını olsun yaşamanı istedim. Seni unuttuğumu ve kendime yeni bir hayat kurduğumu duy istedim."
"O yüzden evimizi satmaktan vaz geçip orada yaşamaya başladınız."
" Tam olarak öyle değil aslında. Evi satışa ilk çıkardığımda bir kaç alıcı çıkmıştı aslında. Ve bir tanesiyle tam anlaşacakken yapamadım Sera. Evimizi, hatıralarımızı satamadım. Yok edemedim."
"Ve orada Arzuyla ve çocuğunla yaşıyor olacağını bilmem daha fazla canımı yakacaktı. "
"Aptalca bir şeydi Biliyorum."
"Aslında başardın. Canımı yaktın. Hem de çok fazla. "
"Seram bak ben doğru düşünemedim. Seni gecenin bir yarısı bahçede pijamalarınla o adamın kollarında görünce...... Ben..... ben seni o kadar çok seviyordum ki kafam doğru çalışmadı. Benim Seram yapmaz diyemedim. "
"Peki sonra ne değişti Ali Ömer? Ne değişti de benim suçsuz olduğuma inanmaya karar verdin?"
"Aslında uzun süredir içimde bir şey vardı. Giderken Deniz dışında hiç bir şey almamıştın. Seni çok aradım biliyor musun? Ceren söylememekte diretti. Sonra geçen ay seni gördüğümde. Sen karşımda o kadar güçlü o kadar kendinden emin duruyordun ki. Ama gözlerin. Saf ve masumdular. İşte o an emin oldum. Döndüğümüzde bahçıvan bir kutu getirdi. Bahçedeki büyük çınar ağacının orada bulmuş. Çiçek ekmek isterken orayı kazıyormuş ve bir kutu bulmuş. Seni o....o adamla gördüğüm yerdi orası Seram. Kutunun içinden bir flash bellekle annemin yüzüğü çıktı. Belleği bilgisayara takınca Semih ve adamlarının şirkette yaptığı her şeye ait belgeler olduğunu gördüm. Rıfata son bir yılın kamera kayıtlarını inceletmesini söyledim. Kayıtlarda sen gece evden bahçeye çıkıyordun. Sonra o adamı görüyordun ve o da sana kutuyu veriyordu. Rıfatla birlikte o adamı bulup konuştuk. Annemin şoförü olduğunu, o gece annemin acilen gitmesi gerektiği için kutuyu sana annemin yerine onun getirdiğini ve seni daha önce hiç görmediğini söyledi. Annemin lafı geçince ona inanmadım. Annem ve babam yıllar önce ölmüştü. Fakat Rıfat kamera kayıtlarında gördüğü bir şeyi hatırladı. Düğün gecemiz olduğu için çok üzerinde durmamış. O kaydı açıp izlediğimizde sen evin yakınlarında biriyle konuşuyordun. Önce yüzünü göremedik ama sonra Rıfat görüntüler üzerinde inceleme yaptırdı ve kim olduğunu gördük. Annemdi Sera. Yıllardır öldü bildiğim annem. "
"İyi ama neden böyle bir şey yapmış? Kendini öldü göstermiş yani?"
"Bilmiyorum Seram. İnan bilmiyorum. Sen giderken telefonunu bile almamıştın ve ben o görüntüleri izledikten sonra senin telefonunu alıp son arandığın ama ismi kayıtlı olmayan numarayı aradım. Onun sesiydi. Sera üzerinden yıllar geçmişti. Daha küçücük bir çocuktum ama unutmadım. Tanıdım."
"Sana ne dedi?"
"Telefonu açınca onun konuşmasını beklediğim için kim olduğumu anlamadı. Sen sandı. Sera kızım bir sorun mu var? Yolladığım kutuyu Ali Ömere verdin değil mi? diye sordu. "
"Sen ..... kim olduğunu söylemedin mi?"
"Söyledim Seram. Önce sustu. Sonra demek Sera sana söyledi dedi. O kadar ısrar ettim söylemesin diye dedi. Sen bana bunu söylemeye çalışıyordun değil mi o günlerde?"
"Evet ama yapamadım. Hep bir şey çıktı. Senin işlerin. Deniz. Ceren. Şirin. Rıfat. Başka şeyler."
"Ama sonunda öğrendim işte."
"Peki neden öldü bilinsin istemiş?"
"Onu yüz yüze anlatmak istedi. Gelecek hafta buluşunca anlatacak. "
"Anladım."
"Sera beni affedebilecek misin?"
"Ali Ömer bak ben....biz...."
"Seram biliyorum ben geri zekalı, işe yaramaz ve anlayışsız herifin tekiyim. Ve seni çok üzdüm. Kırdım. Haksız yere acı çektirdim. Çok özür dilerim. Ama yemin ederim seni çok sevdiğimden. Kendime hakim olamadım. Seni kendi canımdan çok seviyorum ben. "
"Seni affetsem bile bu bizim bir şansımız olmasına yetmez ki. Tekrar bir araya gelemeyiz. Yardım için bile olsa sen evlisin Ali Ömer ve senin olmasa bile bir çocuk var ortada."
"Hayır Seram. Öyle bir şey yok. Arzu ile bebek doğunca boşanacaktık. Ama o ve bebeğin babası iki ay önce barıştı. Ve biz de erkenden boşandık. "
"İyi ama herkes o bebeği senin sanıyor."
"Hayır aşkım sanmıyor. Arzudan bunu da beklemezsin ki inan ben de beklemezdim ama boşandıktan sonra basına bebeğin babasının ben olmadığımı açıkladı."
"Vay be. Arzuyu sevmeye başladım. "
"Peki ben? Beni yine sevecek misin Seram? Affedebilecek misin?"
Aslında yapmamam gerekti biliyorum ama ben seni çoktan affettim. Dün gece kapımda belirdiğin ve içeri girip giremeyeceğini sorduğun an affettim seni. Ama elbette bunu yüzüne söylemem. Önce biraz daha sürün bakalım Ali Ömer Yüceler.
"Bilmiyorum Ali Ömer. Affetmek o kadar kolay değil. Deniz kendini terk edilmiş hissetti. Ben bir yıl boyunca her gece kabus görerek uyandım. Çok acı çektim."
"Hepsi benim suçum."
"Ama bir şansın olabilir. Hayatımda uğurlarına canımı bile verebileceğim üç kişi var. Biri Deniz ki o seni affetti. Diğeri Güneş. Ki sen onunla henüz tanışmadın. Akşam onunla tanışacaksın ve o seni sever ve kabullenirse ben de affederim. Ve üçüncü kişi kim söylerim. Anlaştık mı?"
"Güneş kim? Erkek mi? Kadın mı?"
"Dedim ya akşam tanışacaksın. Ve o bir erkek."
Ali Ömer. Ah Ali Ömer gözlerindeki o kıskançlığı görmüyorum sanma. Şimdi kıskanıyorsun bakalım onu görünce ve kim olduğunu öğrenince ne yapacaksın?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top