Bölüm 89

İşte şimdi heyecanlanmıştım. Sakin olmam gerekiyordu. Hatırla Sera. Hatırla. Sana yaptıkları işe yaramıyorsa Denizin söylediklerini hatırla. Beşiğinde her şeyden habersiz uyuyan Güneşi hatırla. Sen değil o düşünsün. Sen değil o debelensin biraz da.

"Sera sakin ol. Her şey iyi gidecek. Biz hep yanındayız."

"Biliyorum Marcela.ve bunun için ne kadar teşekkür etsem az."

Hadi geliyor musunuz?"

Derin bir nefes alıp Arthur'un yanına ileledim. "Evet geliyoruz. Hadi kızlar toplantı bizi bekler."

Toplantı odasının kapısına geldiğimizde onu gördüm. Değişen hiç bir şey yoktu. Aynı Ali Ömerdi Aynı saçlar. Aynı boy pos. Kendime sakin ol Sera diye tekrar edip içeri girdim. Önce beni fark etmedi. Önündeki dosyalarda bir şeylere bakıyordu ve elindeki kalemi masaya vuruyordu. Kafası dalgınsa ya da bir şey düşünüyorsa hep böyle yapar elindeki şeyi masaya vururdu. Aman neyse ne. Bana ne. Toplantıdaki biri işte. Herhangi biri. Yine de gözlerim onun üzerindeydi. Giydiği siyah takım yeşil gözlerini iyice açığa çıkarmıştı. Kalemi masaya vuran elindeki yüzük..... Yüzük? Hah işte. Al sana Ali Ömer Sera. O bu işte. Seni kovup, üç ay sonra evlenen adam. Çocuklarını babasız bırakan adam. Ne bekliyordun ki acaba?

Beni ilk fark eden Rıfat olmuştu. Gözlerindeki şaşkınlığı gördüğümde gülmemek için kendimi zor tuttum. Artık yeterdi. Kendimi belli etmek amacıyla hafifçe öksürdüm. Ali Ömer başını yavaşça kaldırıp olduğum tarafa baktı. İlk önce gördüğünü algılayamamış gibi bir hali vardı. Fırsattan istifade edip "Hoş geldiniz" dedim. Ve Arthur ve Marcella ile birlikte geçip masanın karşı tarafına oturdum. Ali Ömer tam karşımdaydı. Gözleri beni incelemekle meşguldü. Sanki beni gördüğüne hala inanamıyor gibiydi. Sesimin güçlü ve kendinden emin çıkmasına gayret ederek karşımdaki ekibe doğru konuştum.

"XY Coopration'du değil mi?" dedim biraz da küçümseyerek. "Adım Sera Güçlü. Bu şirketin Yeni Zenlanda şubesinin başkanıyım. Ve merkezi İngiltere'de bulunan ana şirketin de baş başkan yardımcısıyım. Aynı zamanda mimarım. Ekibimizden Bayan Marcela ve Bayan Rose, Bay Arthur ve Bay Peter." diye ekledim.

Ali Ömer hala şaşkınlığını üzerinden atamamış gibiydi. Ben az çekmedim Ali Ömer bey biraz da sen çek. "Sizler kendinizi tanıtmayacak mısınız?" dedim ona doğru bakarak. Sevimli ve profesyonel bir gülümseme takınmıştım.

"Ha....hadi. Ge..gerçekten mi?" dedi Ali Ömer. Yanımda oturan Marcela ayağıyla ayağıma vurup başını önüne eğdi. Gülmemeye çalışıyordu. Eğer toplantıda olmasaydık ben de kahkahalar eşliğinde ona katılırdım.

"Evet tabi. Asistanım Bayan Rose bana sizler ve şirketiniz hakkında bilgi verdi. Fakat toplantıya geçmeden önce hanginiz Ali Ömer bey hanginiz Rıfat bey? Ve diğer arkadaşları da tanımak isterdik. "

"Sera sen ciddi misin? Gerçekten mi?"

"Evet. Ne yani? Ortak işşş yaptığımız kişileri tanımak istememizin neyi yanlış? Ayrıca evet adım Sera fakat sen yerine sizi tercih ederim. "

Marcela artık daha fazla dayanmamış olacaktı ki bir kıkırtı sesi çıkardı. Sakin olması için bacağına ayağımla bir tekme geçirdim. Kendine gelerek konuşmaya başladı. "Başkanım, ben daha önce kendileriyle tanışmıştım. İsterseniz ben aktarayım. Malum kendileri biraz heyecan yaptı. İlk defa büyük çaplı bir firma ile iş yapıyorlarsa demek. Karşınızda oturan Ali Ömer Yüceler. Yüceler holdingin sahibi. Sağ tarafında oturan beyefendi ise onun yardımcısı Rıfat bey."

"Teşekkür ederim Marcela. İsteseniz toplantıya geçmeden önce bir kahve molası verelim. Böylece beyefendi de biraz kendine gelir. Ben odama geçiyorum. Rose toplantı başlayınca haber verirsin. Peter benimle gelir misin?"

Odadan çıkarken Ali Ömerin bakışları hala üzerimdeydi. Ben bile nasıl bu kadar bu kadar soğukkanlı ve kendimden emin davrandığıma şaşırırken onun bu hali normaldi aslında. Ne bekliyordu ki? O hayatını yaşarken benim bir yerlerde sürünüyor olmamı mı? Belki de beni sürünüyor görmek ister bundan keyif alırdı. Bakışlarımız bir an için kesşince önce biraz panikledim ama sonra ona sıcak bir gülümseme ile başımı eğerek selam verip, Peter'a dosyaları verdim ve odadan çıktım. Başarmıştım. Yapmıştım işte. Odama girince telefonumun mesaj sesini duydum. Kızlar gruptan yazıyorlardı. Marcela, bitirdin adamı kızım yazmıştı. Rose da o nasıl cevaptı öyle? kekeledi mi o? diye sormuştu. Isabella ve Jade ise burada olup göremedikleri için üzülüyorlardı. Telefona bakıp gülümserken kapım çalındı. Başımı kaldırıp "Gir" dedim. Elbette gelen Ali Ömer'di.

"Sera. Bu gerçek mi? Bu sen misin sahiden?"

"Sanırım beni başkasıyla karıştırıyorsunuz Ali Ömer bey. Ben Sera Güçlü."

"Sera yapma. Ben sadece şaşırdım. Hem de çok. "

"Şaşırdınız mı? Neden?"

"Seni burada, böyle gördüğüm için." Eliyle beni işaret ederken dikkatimi gözleri çekti. Aynı Ali Ömer derken biraz yanılmış olabilirdim. Oldukça yorgun ve bitkin görünüyordu. Eskiden dimdik duran o Ali Ömer gitmişti. Yine de bu meselem değilimdi.

"Ne bekliyordun peki? Bir yerlerde sefilce yaşadığımı? Yaşamaya çalıştığımı?"

"Sera ben sadece...... Yani sen çok değişmişsin."

"Evet değiştim. Değiştirdin. Artık yeni bir hayatım var. Yeni bir Sera var. Hiç kimsenin kendisinin ve sevdiklerinin canını yakmasına, üzmesine izin vermeyen bir Sera. Hayatı öğrenmiş bir Sera. "

"Sera ben ne diyece........"

"Hiç bir şey söyleme. Biz bu gün tanışan iki iş ortağıyız sadece. Ötesi yok. Benim için yok. Sadece şunu bil. Bana yaptıkların bir derece ama Denize hissettirdiklerin için seni asla affetmeyeceğim. Umurunda olsun ya da olmasın. Eskiyi unuttum ben. Sen de unut. Bu arada seni tebrik ederim. Hem evliliğin hem de çocuğun için. Hepsi bu işte. "

"O nasıl? Deniz?"

"İyi. Çok iyi. Artık seni sormuyor biliyor musun. Alıştı çünkü. Fakat sen artık Denizi düşünme. Doğacak bebeğini düşün. Hem o senin öz çocuğun. Her neyse. Seninle bunları niye konuştuğumu bile bilmiyorum aslında. "

"Anladım."

"Acaba neyi anladın Ali Ömer?"

Vereceği cevap bir şeyi değiştirmeyecekti biliyordum. Duymak istiyor muydum onu bilmiyordum işte. Daha fazla ne konuşacaktık? Ne söylenebilirdi? Beni suçlamamış, sadece şaşırdığını söylemişti. Ne fark ederdi ki? Belki zamanında sakince oturup konuşabilsek bir şeyler çözülebilirdi ama şimdi buradaydı ve parmağında o yüzük vardı. Üstelik yakında baba olacaktı. Benim çocuklarımsa babasız büyüyecekti.

Rose kapıyı çalıp içeri girince biraz olsun rahatlamıştım aslında. Onunla aynı ortamda daha fazla kalırsam söylenebileceklerden korkuyordum. Ötesi ağlamaktan korkuyordum.

"Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama toplantı başlarken haber vermemi istemiştiniz efendim"

"Teşekkür ederiz Rose. Hemen geliyoruz. Ali Ömer bey geçelim mi?"

Ali Ömerle toplantı salonuna gittiğimizde tekrar Marcelanın yanına oturdum. O da bana doğru dönerek ne oldu anlamında bir bakış attı. "Bitti." dedim yavaşça. "Eskiye dair ne varsa az önce kapandı." Marcela anlayışla başını salladı. Belki de en iyisi buydu. Ne kadar acı verirse versin geçmiş geçmişte kalmalıydı. Ali Ömer ile bakışlarımız buluşurken gözlerinde anlamlandıramadığım bir şey sezdim. Üzerine çok düşünmeye gerek yoktu, sanırım o da benimle aynı fikirdeydi.

**********************
Merhaba,
Umarim beğenerek okursunuz.
Oy ve yorumlarınızı da eksik etmeyin.
Görüşmek üzere. 🙌 🙇
* * * * * * * * * * * * * * * *

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top