Bölüm 83
Açık perdeden vuran güneş yüzümde dans ederken elimi kaldırıp usulca ışığın geldiği yeri kapatmaya çalıştım. Parmaklarımın arasından süzülen parlamalar eşliğinde kendi kendimi eğlendirirken içimden gelen bağırma isteğine engel olmaya çalışıyordum. Ben mutluydum ve bence bunu herkes hatta tüm dünya duymalıydı. Yavaşça yan tarafıma doğru döndüğümde görüp görebileceğim en güzel manzara karşımdaydı. Bana doğru dönük, bir eli sahiplenircesine bana sarılmış bu adam benim kocamdı. Uyurken masum, küçük bir çocuğa benziyordu. Umarım çocuğumuz tıpkı onun gibi mert, adil ve dürüst biri olurdu. Saçları, gözleri, elleri, boyu posu her şeyiyle o olsundu.
"Ama hepsi bu kadar mı karıcım? Mert, adil ve dürüst biri ha?"
"Sen nasıl ? Ay ben yine içimde tutamadım değil mi? Öyle ortadan ortadan şey yaptım konuştum."
"Yaniiii. Pek sır küpü olduğun söylenemez."
"Yaaaa offff. Bi öğrenemedim şu çenemi kapalı tutmayı. Hayır anlamıyorum ki bir insan düşünürken bile niye düşündüklerini dışarı vurur?"
"Benim bu durumdan bir şikayetim yok."
Bir an da kendimi Ali Ömerin kolları arasında bulunca sızlanmayı bırakıp yeşil gözlerine bakakalmıştım. Ben şanslıydım galiba. Ya da kader. Hangisi olursa olsun ne fark eder? Sekiz sene önce aynanın karşısında ne yapacağını şaşırmış bir şekilde kendisine bakan Sera olsaydı şimdi ne derdi acaba? Aslında şu an düşünmek istediğim en son şey eski Seraydı. Ben onu çoktan aşmıştım. Kırıntısı bile kalmamıştı. Yani. Elbette öyleydi.
Ali Ömer sessizliğime anlam verememiş olacaktı ki, başını geriye atıp bana dikkatlice baktı. E yani. İçimiz dışımız bir dediysek her zaman dışa yayın yapıyoruz demedik Ali Ömer bey. Bu sefer ki canlı yayın değil hem. Sorsan bile anca kayıttan dinlersin. Aferin kızım Sera. Kedi olalı bir fare tutabildin. Fare derken .... amannnn neyse ne. Burda şimdi eski Serayı nereden hatırladıysam? Evlililiğimin ilk sabahı. Kocam yanımda. Ben onu kimlerin elinden kurtardım bir kere. Çarpık bacak Arzu mu desem makyaj küpü zombi Ceyda mı desem. Demesem. Ay yok demeyeyim. Hiç bir şey demeyeyim ben. Çağırmak olur o. Durup dururken ne çağırayım? Bu kadar güzel bir adam benim yanımda. Beni seçmiş. Ben onu sevmişim. Evlenmişiz. Ay ne diyorum ben ya. Biri durdursun beni. "Ali Ömerrrrr. Aşkım durdur beni. Duramıyorum ben."
"Hayatım. hiç bir şey anlamadım desem."
"Boşver kocacım işte.....eskilere dalıp gittim öyle."
"Sen şimdi bırak eskileri de. Ne demiştin sen? Çocuğumuz da benim gibi mert, adil ve dürüst olsun."
"Yani. Senin gibi olsun işte. "
"Hepsi o kadar mı?"
"İşte gözleri yeşil olsun. Boyu uzun olsun. "
Ali Ömer bana daha sıkı sarılıp "Sanki başka bir özellik daha var." deyince söylemek daha doğrusu söyletmek istediğini anlamıştım fakat birazcık oyun oynamaktan zarar gelmez diye düşünüp "Başka ne olsun kocacım işte ha biraz işkoliksin ama yapacak bir şey yok sevdik bir kere katlanacağız." dedim. Karşılığında aldığımsa, "Demek öyle küçük hanım." diyerek beni gıdıklamaya başlayan bir Ali Ömerdi. Fakat altta kalacak halim yoktu elbette, ben de ona savaş açtım. Kahkahalarımız odamızın içinde yankılanırken, saçlarımız darmadağın olmuştu. Nefes nefese kalmış bir şekilde yüzümdeki aşık ve mutlu gülümsemeyle sevgili kocama bakarken onun da farksız olduğunu gördüm. Acaba şu an dünya üzerinde benim kadar mutlu başka bir yeni gelin var mıydı? Varsa bile kocası bu kadar yakışıklı mıydı? Hakkını teslim etmem gerekirdi. "Dünyanın en iyi en mert, en adil en dürüst ve en .... yakışıklı kocası." dedim gözlerinin içine bakarak. "Ben seninle evlenmekle ne kadar iyi yapmışım hatun." diyerek beni öpmeye başladığında dünyadan kopmaya hazırdım. Hatta kopmuştum bile fakat aniden ısrarla çalmaya başlayan telefon buna izin vermemişti. Ali Ömer sinirle telefona uzanıp "Ne var?" diye sordu. Bir süre karşı tarafı dinledikten sonra sa "Rıfatı arasanıza. Ben daha yeni evlendim ve rahatsız edilmek istemediğimi dün söylemiştim." diye ekledi. Elini okşayıp ona bir öpücük verdim. "Aşkım önemli değil. Sakin ol lütfen. Sen işini hallet gerçekten sorun değil. "
Ali Ömer bir eliyle karşı tarafın duymasına engel olmak amacıyla ahizeyi kapatırken diğer eliyle saçlarımı karıştırdı. " Rıfat önmeli bir toplantıdaymış hayatım. En fazla iki saat. Söz veriyorum. Hemen dönmeye çalışacağım. "
"Kocacım gerçekten sorun değil. Git hadi. Ben burdayım. Artık senin karınım. Hem karın sana mantı yapar belki ne dersin? "
"Yapar mı gerçekten?" diye sorup beni öpmeye başladığında "Aşkım telefon" diye ondan ayrıldım. Ali Ömer bana bir öpücük daha verip telefona döndüğünde "Geliyorum. Her şey hazır olsun. Eksik bir şey istemiyorum ona göre. " dedi.
Telefonu kapatıp bana döndüğünde kalkmış, sabahlığımı giymiştim bile. "Hadi kocacım ben hemen toparlanıp sana kahvaltı hazırlayayım. Sen de o arada hazırlan ve aşağı gel olur mu?"
"Kocan daha ilk günden seni yalnız bırakıp işe gidiyor ama."
"Olsun. Nasılsa yine bana dönecek"
"Her zaman aşkım. Seram ben seni çok seviyorum."
"Ben de seni çok seviyorum hayatım ama beni bırakırsan çabucak gidip geri gelebilirsin. Hem seni bekliyorlar." diyerek ona bir öpücük verdim ve kollarından ayrıldım. Ali Ömerin küskün ve mız mız yüz ifadesine içimden gülsem de birlikte geçirecek bir sürü zamanımız olduğunu bilsem bile içten içe ben de üzülüyordum. Elbette bunu ona söylemek gibi bir niyetim yoktu, çünkü daha cümleye başlar başlamaz gitmekten vaz geçip beni öpmeye başlayacağı kesindi.
Kahvaltı hazırlamak için mutfağa indiğimde evdeki sessizlik dikkatimi çekmişti. Ali Ömerin çalışanlara izin verdiğini biliyordum yine de koca ev de yalnızca ikimizin olması bana çok güzel gelmişti. Hem ne demişti. - Bu ev seninle her zaman güzel ama şimdi bir yuva.- Omlet için yumurtaları almak üzere buzdolabına yöneldiğimde aklıma onunla ilk tanıştığımız zaman gelmişti. Dedesi ve babaannesi yerine onunla çalışacak olmak nasılda korkutmuştu beni. O kadar sert, disiplinli ve ciddi görünüyordu ki. Ama o adam şimdi benim kocamdı. Dolabın kapağını kapayıp yumurtaları kırmaya başlamıştım. Üstelik hiç de göründüğü kadar sert ve ciddi biri değildi. Yani işte öyle olabilirdi ama sevdiklerine karşı değildi. Sevdiklerine...... Her şey bir mucize gibiydi. Mucizeler hep vardır derlerdi. Artık ben de var olduğuna inanıyordum. Omlet pişerken yıkadığım salatalık ve domatesleri doğramaya başladım. Bitirince peynirleri çıkarmak için tekrar dolabı açtım. Gözüm düğün pastamızdan kalanlara takılınca gülümsedim. Aklıma dün gece gelmişti. Kapağı kapatıp peynir tabağını da masaya koyduktan sonra çayın altını kapatacakken aniden durdum. Dün gece? Ama. Nasıl unutabilmiştim? Dün gece evlenmiştik Fakat elbette hepsi bu kadar değildi. Ali Ömerin annesi gelmişti. Ah ben bunu nasıl unutmuştum. Sabah söyleyecektim güya. Mutluluktan akıl mı kalmıştı ki ben de? Şimdi yukarı çıkıp konuşsam? Zaten gözümün içine bakıyor gitmesin diye. Hem iş önemliymiş de. Gece, yemekten sonra konuşayım en iyisi. Evet en iyisi bu.
Arkamdan belime sarılan kollar ile burnuma dolan kokusu eşliğinde ona doğru döndüğümde bana ışıldayarak bakan o güzel gözleri hatırına içimden ondan bir şey sakladığım için kendime kızsam da en iyisinin gece konuşmak olduğuna karar vermekle en iyisini yaptığımı düşündüm.
"Benim güzel karım ne düşünüyormuş böyle bakalım? "
"Aşkım sen geç kalmıyor musun? Hadi otur masaya başla. ben de çayını doldurayım. "
"Seram sen iyi misin? Bir şey var değil mi? Hadi söyle bana. "
Ah be adam. Yapma böyle. Şimdi değil. Şimdi olmaz. Sen bu kadar iyi ve anlayışlıyken senden bir şey saklamak ne kadar zor bir bilsen. Ne kadar ağır. Zaman sanki geçmiyor. Zaman sanki taş. Acıtıyor. Acıyor. Oysa ben bir kuş kadar hür olmak isterdim sana duygularımda. Gözlerin gözlerimdeyken suçluluk duymadan bakabilmeliyim sana. Kalbim ağlamamalı böyle. Maskeler ardından değil en doğal halimle tutabilmeliyim elini. Fakat az kaldı. Bitecek. Bu gece anlatacağım sana olanları. Söylemem lazım. Bilmen gerek.
"Seram?"
"Aaaa yok hayatım bir şey. Benim ki sadece mutluluktan. Fazla mutluluk diye bir şey var mıdır Ali Ömer?"
Ali Ömer beni kendine çekip sımsıkı sarıldıktan sonra başıma bir öpücük kondurup "Mutluluğun fazlası varsa bile Seram biz onu fazlasıyla hak ettik. " diye kulağıma fısıldadı. Ona daha çok sokulup, kokusunu iyice içime çekerken "İyi ki sen. " dedim. "İyi ki senin karınım."
***********************************
Merhaba,
Sera hala söyleyemedi.
Bu sefer de geceye kaldı.
Sizce ne olacak?
Ali Ömer annesini affeder mi?
Ya Serayı?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Görüşmek üzere.
**************************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top