Bölüm 79

Belki de bu dünya, başka bir dünyanın cehennemidir. demiş şu an adını hatırlayamadığım bilge biri. Bu günlerde en çok inandığım şeylerin başında bu geliyor. Son zamanlarda yaşadıklarım-yaşamak zorunda kaldıklarım- hepsi anlamlandıramadığım bir labirentin parçaları gibi. Ve her bir parça hezeyanlı bir şekilde yerine otururken yeni bir parça ya da parçalar nereye ait olduğunu bilmediğim paradokslar gibi gelip kalbimin orta yerine yerleşiyor. Ve ben hiç bir şey yapamıyorum. Canım yanıyor. İçimi saran kaos etrafımı sarandan daha beter durumda. Hiç bir şeyi içselleştiremiyorum. İçime attıklarım dışıma vurdıklarımdan fazla olmak zorunda, çünkü bir kere bile ağlarsam duramayacağımı biliyorum. Zaten belki de tek bildiğim şey bu.

Onu orada, öylece yatarken gördüğümden beri yani yıllar sonra ilk kez- anne karnından beri ilk kez- neler hissettiğimi anlatabilmem mümkün değil. Aynadaki yansımama bakıyor gibi, sanki orada yatan benmişim gibi. Ne kadar benziyor bana. Oysa görene dek reddetmişti kalbim. Hep bir çıkış yolu aramıştı. Yalan demişti. Oyun demişti. Oysa şu an tek hissettiğim bilinmezlik. Ve biraz da suçluluk. Hayır kimi kandırıyorum ki? Bayağı fazlaca suçluluk. Neden ben değil de o? Orada yatan ben de olabilirdim. Onun yerinde ben de olabilirdim. Kendi hayatımı karmaşık ve zor zannederdim. Nedir bu peki? Şans mı? Kader mi? Ne olduğunu bile bilmiyorum.

Neler olacağını da bilmiyorum. Orada öylece yatan. İkiz kardeşim. Bilmediğim. Görmediğim. Haberim bile olmayan. Ya bundan sonra ne olacak? Eğer iyileşebilirse, bizi ne bekliyor olacak? Ya benim beklediğim ne? Uyanır uyanmaz boynuma sarılması ve bizim ağlaşmamız mı? Birden bire kardeşliğimizi kabullenmemiz mi? Ben sadece, sadece ..... Bilmiyorum işte.

Ali Ömere de kızgınım. Sadece onun oyununu ortaya çıkarmak adına aylarca beni ve kızını bilerek terk ettiği üzüntülerden, göz yaşlarımdan, acılarımdan, kabuslarımdan ve merak içinde kıvrandığım her an dan dolayı kızgınım.Bunu geçirebilecek ya da unutturabilecek herhangi bir özür olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden kızımla birlikte eski küçük ama huzur bulmayı beklediğim evime geri döndüm. Ali Ömer buna delirdi elbette, ama şu an bu belirsizlik içinde tek istediğim biraz yalnız kalmak ve sessizlik.

Anne ve babamın olanlardan haberleri yok. Anlatmadım. Anlatamadım. Anlatamazdım da zaten. Hem onlara ne diyecektim? Hey anne baba merhaba. Ben geldim. Ha bu arada kardeşim Doğa ölmemiş. Babamın eski sevgilisi onu bizden kaçırıp büyütmüş ve kötülüklerine ortak etmiş. Neredeyse benim sevdiğimi de elimden alıyordu. Ha anne bu arada gözün aydın bir çocuğun daha varmış. Yani üvey ama olsun. Çocuğun sayılır değil mi? Babamın eski sevgilisinden olma oğlu. A bak şimdi fark ettim. Aslında o abimiz değil mi baba? Biliyorum kulağa hiç hoş gelmiyor. Ama şu an için en iyisi Doğa uyanana dek beklemek. Elbette uyanırsa. Ve sonra bakalım neler olacak.

"Sera canım bence biraz bir şeyler yemelisin. Kaç gündür aç aç dolanıyorsun."

"Ceren canım hiç bir şey istemiyor."

"Sera bak Ali Ömere kızgın olduğunu biliyorum. Ben de kızgınım ona. Hem de çok. Yani bilmiyorum, sana haber verebilirdi, ama nasıl yani.... offf..... Hiç bir şey bilmiyorum artık."

"Şirin yorma kendini. Ali Ömer bu. Bana nasıl söyleyebilirdi diye düşünüyorum. Hatta bazen hak veriyorum ama yine de en azından bana bir işi için uzak kalmak zorunda olduğunu felan söyleseydi."

"Ceren sen de bir şey söylesene."

"Ne diyeyim Şirin? Sera haklı. Tamam diyemedi gerçekleri ama en azından yaşadığını haber verebilirdi bu kız neler çekti aylarca burada"

"Neyse tamam konuşmayalım artık bunu. "

Konuşmamak hissetmemeye dahil değil ki. Canım çok yanıyor. Tüm bunlar yaşanırken dayanağım olan adam yanımda değil. Böyle mi olmalıydı? Daha onsuzluğa ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Gurursuzluk mu olur adı affetmenin? Aşkta gurursuzluk olur mu? O kadar ihtiyacım var ki ona. Olmaz ama. Yapamam. Yapmamalıyım.

"Kızlar ben biraz uzanayım. Başım ağrıyor. Kızım size emanet."

"Tamam canım sen dinlenmene bak. Bu arada Sera birazdan Rıfat gelecek beni almaya. Şirkete gitmem lazım."

"Gelsin, tamam. Sonra görüşürüz o zaman."

Odama geçip yatağa uzandım. Günlerdir doğru dürüst uyumamamın verdiği bir baş ağrısıydı bu. Bir de açlık eklenince zonklamaya dönüşmüştü. Sanki birileri beynimin içinde trompet çalıyor gibiydi. Gözlerimi sımsıkı kapadım. Şu an tek istediğim biraz olsun uyumaktı. Uyumak ve olanları kısa bir süreliğine unutmak. Dakikalar sonra uyku ve uyanıklık arasında üzerimin örtüldüğünü hissettim. Saçlarımı okşayan bir el bir an durdu ve biri başımı öptü.

"Özür dilerim."

Sesi fısıltı halinde çıkıyordu ama kim olduğunu anlamak için sesini duymaya ihtiyacım yoktu. Yatağımın yanında çömelmiş elimi tutan ve sesi bir fısıltı gibi çıkan bu adamı her zaman tanırdım.

"Özür dilerim Seram. Ben düşünemedim. Biliyorum bahane gibi geliyor ama yapamadım. Kendimi.....kendimi olayı çözmeye o kafar kaptırdım ki geride bıraktığım seni.... kızımı düşünemedim. Aptal, ahmak herifin tekiyim ben. Ben......"

Aaa evet işte tam burada gözlerimi açmam gerekiyordu, çünkü elime düşen ıslaklık sevdiğim adamın ağladığının kanıtıydı. Affetmek bu kadar kolaydı işte. Gurursuzluk mu demiştim ben? Kimin umurunda? Yani en azından benim değil.

Gözlerimi açtığımı görünce Ali Ömer boşta kalan eliyle gözlerini silip kalkmak istedi. "Ben ... ben özür dilerim. Sadece senin nasıl olduğunu merak ettim ve seni görmek istedim. Gidiyorum şimdi."

Tam dönüp gidecekken elini tutup "Gitme." dedim Bir an duyduğu kelimeyi anlamamış gibi baktı. "Ama sen?"

"Kal lütfen. İyi değilim Ali Ömer. Artık dayanamıyorum. Tek başıma yapamıyorum."

Yatağın diğer tarafına geçip yanıma uzandı ve beni kendine çekerek sımsıkı sarıldı. Özlemiştim. Verdiği güven duygusunu, sıcaklığını ve kokusunu çok özlemiştim.

"Seram ben buradayım. Sen yalnız değilsin. Ne yaşarsak yaşayalım ben yanındayım, sen yanımdasın. Biliyorum ben ....ben çok...çok büyük bir hata yaptım. Ama yemin ederim tek istediğim seni üzmeden bu olaydan kurtulmaktı. Sera ben..."

"Konuşmayalım artık bunları. Yapamıyorum. Bana söz ver Ali Ömer bir daha asla, asla benden bir şey saklamayacaksın. Bir daha bu kadar kolay affedilmezsin bil"

"Sana söz veriyorum hayır yemin ediyorum Seram bir daha asla. Ben dersimi aldım. Seni ve kızımı kaybedebileceğimi sandığım o günler benim için en büyük cezaydı. Bir daha asla."

"O zaman şimdi biraz uyuyabilir miyim? Seninle birlikte?"

"Ne kadar istersen Seram. "

Sevdiğim adam bana böyle sarılmışken ve başım onun göğsüne yaslı, o saçlarımı usulca karştırırken dünyada var olmak istediğim daha güzel bir yer yoktu. Kim ne derse desin biz buradaydık şimdi ve sonsuza kadar.

"Seni o kadar çok seviyorum ki Seram."

Bir insanın kalbi bunca duygu yoğunluğunu yaşarken, güven, sevgi ve aşk birbirleriyle yan yana olmanın verdiği rahatlıkla nasıl da gülümsüyorlardı şimdi.

**************************

Merhabalar,

Yeni bölümü beğendiniz mi?

Sera ve Ali Ömer barıştı.

Bu bölüm Kaan ortalarda yoktu.

Sizce ortaya çıksın mı?

İyi mi olsun? Kötü mü?

Doğa iyileşirse nasıl olacak acaba?

Ya da sizce Doğa iyileşir mi?

Ama en güzel soru şu galiba :)

Sera ve Ali Ömer ne zaman evlenecek?

Yorumlarınızı bekliyorum.

Oylarınızı da elbette.

Görüşmek üzere.

********************************





Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top