Bölüm 50
Hayat bazen zor. Hatta oldukça zor. Biliyorum Ali Ömer'in sevdiği kadın benim. Gözümün içine bakıyor, ama ben kendime neden güvenemiyorum ve her defasında bir şüphe duyuyorum öyleyse. İçimde bir yerlerde hep var olan o belki sözcüğü neden var? Neden Ali Ömer daha dakikalar önce beni aşka bir kez daha inandırmışken ve elimi eliyle sıkıca kavrıyorken karşımda duran eski kız arkadaş ve bir zamanların çakma nişanlısı karşısında böyle güvensiz hissediyorum? Ve belki de daha da önemlisi bu kadın neden geldi? Neden burada? Ayrıca o eteğin boyu ne öyle? Ay bir de yakışmış olsa. Yüzü de kim bilir kaç kat boya badananın altında. Parfümle de banyo mu yapmış ne o koku öyle? Baharat mı? Mentollü bir şeyler mi? Ay bana bir daral geldi. Bana çok şeyler geldi de. Sinir gibi, kızgınlık gibi. Ali Ömer'e desem, kıskançlık der. Ben mi kıskancım bir kere. Bunun neresini kıskanayım ben ayol? Kıskançlıkmış. Ay yok. Ben yapamam. Olmaz yani. Olmaz böyle. Niye geldi ki bu şimdi? Ben mi sorsam acaba? O da olmaz ki şimdi. Direk Ali Ömer'e kıskandım de daha iyi. Artık önümüzdeki yirmi otuz yıl anlatır durur. Yirmi otuz yıl. Benimle. Ben de onunla. Saçmalama Sera. Başkasıyla mı olacaktı, tabi ki de seninle. Ama bu niye geldi şimdi yaa. Hele bir sevgilime yan gözle baksın. Hele bir yanlışını göreyim. Dalarım ben buna. Şey yaparım, ne yaparım? Hah döverim. Saçından tutar, tek tek tek yolarım o süpürge saçlarını. Ay bak şu surata bak. Kesin botoks, dolgu felan yaptırmış bu. O köfte dudakların başka açıklaması olamaz yani. Ama bir dur. Önce bir çaktırmayayım. Derdi neymiş bakalım.
"Ceyda. Merhaba. Seni görmek ne güzel."
Ceyda merhobo. Sini görmik cok güzolmiş. Ne diyeyim ben sana Ali Ömer. Ağzına acı biberler mi süreyim? Çok sevdiğin mantıtıları, dolmaları mı yasaklayayım? Neyinine sevindin bu kadar? Ahım şahım bir şey olsa içim yanmayacak. Altı üstü köfte dudaklı, badanalı bir adet çakma sarışın yani Hayır sanki best model of the world. Ya da Miss World karşındaki. Ne diyorum ben ya? Öyle olsa Ali Ömer bakar mıydı? Saçmalama kızım elbette bakardı. Erkek milleti işte ne olacak. Bunun gibi bir eğrelti otuna bile nasıl bakıyor bak. Bak ya . Ama eğer ben de Seraysam bunun hesabını verirsin bana Ali Ömer bey. Sorarım ben sana. Ay ne soruyorsun ne? Kolaydı sanki. Demez mi bu adam yok öyle bir şey? Ya da ya sana ne derse? Der der. Sen böyle sus. Çantada güvercin ol, daha neler der, neler yapar. Güvercin değil miydi o ya? Başka bir şeydi. Amannn ha güvercin ha leylek. İkisi de kuş, üçü de kanatlı.
"Merhaba Ömercim. Seni görmekte çok güzel. Böyle tekrar sağlıklı bir şekilde. Yine çok yakışıklısın."
Yok, yok tutmayın beni. Çok yakışıklıymış. Sana ne ha sana ne. Yakışıklıysa yakışıklı. Sana mı yakışıklı? Benim yakışıklım o. Benim o. Yani umarım öyledir. Benimsin değil mi Ali Ömer?
"Her zaman ki gibi çok zarif ve kibarsın Ceydacım. Bu arada nişanlımla tanışmıştın değil mi? Seram, bu dünyadaki tek gerçeğim."
Ama ben seni nutella niyetine yerim adam. Hatta nutella da neymiş, sen varken. Bana dedi nişanlım dedi. Tek gerçeğim dedi. Bir bozuldu mu o? Bir renk değiştirdi sanki. Böyle mora çaldı biraz. Aldın mı benim yakışıklımdan cevabını? Gerçi o Ceyda-cım hani o cım nereden geliyor anlamadım ama neyse.
"Evet canım tanışmıştık. Hala birlikte olduğunuzu bilmiyordum gerçi."
Yok canım. Meydanı boş bıraktım. Gel, gel. Çekinme. Birlikte olduğunuzu bilmiyordummuş. Hayır ne bekliyordun? Yalnız bir Ali Ömer mi? Avucunu yalarsın. Ha yok yalamam diyorsan da ben yalatırım.
"Aksi olamazdı zaten Ceyda. Biz birbirimizi çok seviyoruz. Ayrı olmamız mümkün olamayan ve olmayacak bir şey."
"Evet Ceydacım aşk bizimkisi. Gerçek aşk. En sonsuz, en kara ve en sevdalısından."
Ay ama fazla mı dedim ki? Kıyamam yazık. Ağlar da bu şimdi. Ama öyle. Sevdiğime göz koyanın o gözlerini oyarım haberi yok.
Ali Ömer elimi tutan elini diğer eliyle değiştirip kolunu bana sarıp kendine çekti. Gözlerimin içine bakarken "Ve en şahanesinden" deyince Ceyda'nın nefes alıp verişlerinin hiddeti bir şekilde duyulur olduğuna ve arttığına yemin edebilirim. Neyse ki bu bana endişeden ziyade mutluluk verdiği ve oldukça hoşuma gittiği için umursamadım.
"Eeee Ceyda geçen gün toplantıda konuştuğumuz açılışla ilgili neler yaptın?"
"Toplantıda konuştuğunuz mu?"
"Evet sevgilim. Aaaa ben sana söylemedim değil mi? Ceyda bizim şirkette halkla ilişkiler müdüresi olarak çalışıyor. "
"Yaaa öyle mi?"
"Evet Seracım. Bu koca şirketin tanıtımı ben de. Tabi sen çalışmıyordun değil mi? Ay pardon daha doğrusu Ali Ömer'in asistanıydın. Bir zamanlar yani."
"Aslında Sera asistanlık işini ben istediğim için yapıyordu Cayda. Sera mimar. Hem de en iyilerinden."
"Yaaa."
"Yaaa Ceydacım. Bu koca şirketin yaptığı binalarda benim de emeğim var. Ama tabi sen halkla ilişkiler müdiresiydin değil mi? Yani eğlence, yemek felan. Tabi anlamaman pardon bilmemen çok normal. Bu arada mantı da oluyor mu yemeklerde? Ay ama karbonhidrat değil mi o? Diyetdeydin sen Ay bak ne merak ettim şimdi ben? Sen mi hazırlıyorsun yemekleri yoksa böyle aşçılar felan mı? Aklıma geliverdi işte öyle. "
Ceydanın rengi aldan mora sonra tekrar mordan ala dönerken Ali Ömer'in bana sarılmış olan eli sırtımda kasılınca dönüp yüzüne baktığımda gülmemek için dudaklarını ısıran bir Ali Ömer vardı karşımda. Bu durum oldukça hoşuna gitmiş gibi gözüküyordu. Ancak Ceydanın burada çalışıyor olmasını bana söylememiş olduğunu unutmuş değildim.Bu hesabı sormayı yalnız olduğumuz bir ana bırakarak şimdilik mutlu olmasına izin verdim. Nasılsa burnundan fitil fitil getirirdim.
"Ben artık gideyim. Seni görmeye gelmiştim ama bir kahve içmeye vaktin yok şu an.Bir daha ki sefere artık. Görüşürüz canım."
Şu an. Şu an mı dedi o? Bir daha ki sefere. Yok canım. Bitti. Bir daha ki sefer felan yok. Hatta sana Ali Ömer'i görmek yok artık. Sen anca toplantılarda görürsün onu. O da benim yanımda. Hasi canım anca gidersin sen. Zaten git yoksa ben göndermesini bilirim. Bak bak şu yürüyüşe bak. Şu tavırlara bak. Yapışkan ne olacak.
"Evet aşkım. Acıktın mı?"
"Sen acıkmayı bırakta hesap ver bakalım. Ne o öyle Ceydacımlar, canımlar cicimler? Hem bana neden söylemedin onun burada çalıştığını?"
"Seram sen kıskandın mı yoksa aşkım?"
"Hiç boş yere çabalama. durumu sevimlikle kurtaramazsın Ali Ömer. Kadın gelecek o minicik adına etek dediği bez parçasıyla güya iş konuşacak. Yok öyle bir dünya."
"Yani aşkım ne var ki eteğinde? Gayet güzeldi bence. Yakışmıştı da."
"Ali Ömerrrr"
"Efendim canım."
"Gerçekten mi?"
"Seram, Ceyda eski bir arkadaş sadece. Bence sen kıskançlığı abartıyorsun."
"Demek abartıyorum öyle mi?"
"E öyle aşkım. "
"Peki Ali Ömer. Demek ben abartıyorum. Peki."
****************************************
Merhabalarrr,
Galiba Ali Ömer büyük bir hata yaptı.
Sera triplerden trip atacak haberi yok.
Küserler mi dersiniz?
Ve bu Ceydanın işine gelebilir mi?
Oy ve yorumlar nerede peki?
Görüşmek üzere. 🙌 🙇 ♡
**********************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top