Bölüm 47

          Yeni bölüm geldi. Umarım keyifle ve beğenerek okursunuz. Bu arada okuduktan sonra oy ve yorumlarınızı unutmayın olur mu? Satırlar arası yorumlarınızı bekliyor olacağım.

           Buyurun o zaman. :))))   

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

      Düşünüyorum bazen. Bazı geceler. Bazı günler.  Bazı saatler. Dakikalar. Ve anlar. Her zaman. Bütün bunlar bir yanılsama   ya da kötü bir rüya olsaydı inkar etmek veya uyanmak durdurur muydu bu gereksiz ve bir o kadar ironik illüzyonu?  Keşke uyansak ve benim tek derdim yine çarpık bacaklı, boya küpü yılışık ve sırnaşık kendi kendilerine gelin olmuş akıl yoksunu  rakibelerimi saf dışı etmek olsa. Fakat bu bir gerçek. Yadsınamaz. Yadırganamaz.....

     Bir rüzgâr esse simdi. Silip süpürse her şeyi.  Tüm kötülükleri. Kötüleri. Ya da ben binsem süpürgeme ve göndersem hepsini geldiği yere. Oysa ne mevsim sonbahar ne de ben sihirleri olan bir cadı.  Sadece şu an. Sonra? Sonrası sonra düşünmeye kalmış histerikçe.  Anlamsız bir hüzün çeperinde tuhaf tuhaflıklar ortasında.  Gel de söylenme şimdi ama içinden ama sessiz ama giderli.....

     Ali Ömer'in arabayi kullanma hızı sessizliğiyle düştüğü kesişim kümesindeyken  aklından geçenleri bilememenin verdiği merak sarıyordu ortamı.  Ve bu sismik merak tüm aklımı kaplamaya başlarken kalbimi ele geçirmiş endişevari kaygıları saymıyorum bile.  Hele ki eve gittiğimiz yolun eve giden yol olmadığını fark ettiğimden beri daha da merak etmeye başlamıştım.

       " Nereye gidiyoruz? " diye sormamı iki kere tekrarlamama rağmen bir cevap alamayınca aslında beni hiç duymadığını fark edip aklını bu kadar kurcalayan şeyin ne  ya da kim olduğunu öğrenebilme umuduyla bir daha seslendim.

       "  Aşkım. Beni duyuyor musun? "

       "....................."

        " Ali Ömerrrrrrr.  "

       " Hah. Bana mı dedin canim? "

       " Evetttttttt.  Deminden beri sana sesleniyorum. İyi misin? "

        " İyiyim canım. Merak etme sen  Dalmışım öyle işte. "

        " Aklını bu kadar kurcalayan şey ne ? Thomas ya da Semih mi? "

        "Yok bir şey. Gerçekten."

        "Bak lütfen bana aklındakini söyle. Saklama benden."

         Ali Ömer gözlerini bir süre üzerimde tuttuktan sonra bakışlarını tekrar yola çevirdi. Yine susuyordu. Yine konuşmayacaktı biliyordum. Beni korumak adına yine her şeyi kendi üstlenecekti. Buna izin vermek, izin veriyor olmak  yeterince kötüydü ve sadece benim yüzümden bütün bunlara fazlasıyla katlanıyordu belki de. Tam da ona bunları söyleyecekken,  "Neden?" diye sorduğunu duydum. Sesi bir fısıltıdan farksızdı ama duymuştum. Biraz çekinerek de olsa boşta kalan elini tuttum. Direksiyonu tutan eli kasılmıştı. Bunu hissedebiliyordum. Aniden direksiyona vurmaya ve bunu defalarca tekrarlamaya başladı. Bir yandan da "Neden? Neden? Neden?" diye bağırıyordu. Korkmuştum. Yol boş sayılırdı ama her an karşımıza karşı şeritten bir araç çıkabilirdi. Ali Ömer gaz pedalına yüklenmeye başlayınca "Lütfen"  diye bağırdım ona. Beni duymuyordu. "Ali Ömer lütfen yavaşla." Oysa tek yaptığı gaza daha fazla basmak olmuştu. İyice korkmaya başlamıştım. "Ali Ömer " diye tekrarlayıp duruyordum. Ondan bir tepki alabilmek umuduyla koluna yapışık bir halde omuzunu sarstım. Hiç bir şey fayda etmiyordu. Hava kararmaya başlamıştı. Onu ilk kez böyle görüyordum. Böyle kendinden geçmiş böyle sinirli böyle üzgün böyle...... kırılgan......

       Gözlerim karşıdan gelen arabanın farlarıyla kamaşınca kafamı eğdim.  Başımı tekrar kaldırdığımda araba bizi sıyırıp geçmişti. Ardında bıraktığı fren ve korna sesi bile Ali Ömer'i kendine   getirememişti. Neler olduğunu anlayamıyordum. Daha bir saat önce bana sarılıp saçlarımı öpen ve beni koruyan adam neredeydi? Tekrar ona doğru bakıp "Ali Ömer" diye seslendim. Ama o yine duymuyordu. Benimse tek duyduğum yaptığımız hız yüzünden arabadan gelen sesti. Birden ani bir gürültüyle sıçradım. Sadece şimşek çakmış ve yağmur yağmaya başlamıştı. Cama vuran iri damlalar görüşü bulanıklaştırırken neler olabileceğini düşünmeyi bırakmıştım. Hiç bir şeyin anlamı yoktu. Ali Ömer'i kendine getirebilmek için neler yapabileceğimi artık bilmiyordun. Düşünemiyordum.

     Karşı şeritten gelen bir araç bize selektör yapmaya ve kornaya basmaya başladığında buraya kadar dedim. Şimdi burada bitecek işte. Ali Ömer hala o aracın farkında değildi. Yine de şansımı deneyip son bir kez onu sarstım. "Ali Ömer" diye bağırdım. Ve gözlerimi beni bekleyen ama benim aslında hiç beklemediğim sona kapattım.....

     Gözlerimden akan yaşlar yanaklarımdan aşağı birbiri ardına dökülüyordu. Yanaklarıma dokunan elleri hissedince ağlamam daha da şiddetlendi. Gözlerimi açmamakta diretiyordum. Yüzümdeki ellerden biri saçlarımı okşamayı bırakıp beni kendine doğru çekince korkarak da olsa gözlerimi açtım. Durmuştuk. Sonunda durmuştuk. Aslında öne doğru savrulmama neden olanın bir şeye çarpmak değil de Ali Ömer'in ani freni olduğunu anlıyordum. Yağmur hala yağıyordu. Ben hala deli gibi ağlıyordum. Ali Ömer bana sımsıkı sarılmış, "Özür dilerim" diye tekrarlayıp duruyordu. Olan her ne ise bitmişti. İkimiz de iyiydik. Ona biraz daha sarıldıktan sonra bu sefer ben onun yüzünü ellerimin arasına aldım.Ve onunda ağladığını fark ettim. "Ne neden Ali Ömer? Orada ne oldu? Anlat bana lütfen." 

      "Ben....."

      "Lütfen anlat bana. İçine atma böyle."

     "Ben yapamadım Seram. Yapamadım. Seni koruyamadım. Nasıl anlamadım ben? Ona inandım. Onu evimize kadar getirdim. Seni onunla yalnız bıraktım ben. Nasıl böyle bir hata yaptım? Neden beni kandırabilmesine izin verdim? Ya o...... o sana, sana bir zarar verseydi? Ya yetişemeseydim?"

     "Ama yetiştin. Beni kurtardın. "

     "Ya daha geç gelseydim Sera? Ya ben.... ben..... "

    "Bunun için kendini suçlama lütfen. O kadın o kadar kötü ve bunu o kadar iyi saklamış ki herkesi kandırdı. Bilemezdin. Sen sadece kardeşin olduğunu düşündüğün için onu korumak istedin. Aynı beni koruduğun gibi. Ali Ömer lütfen bunu yapma. Kendini daha fazla suçlama. Sen gelmeseydin belki de ben şu an burada olmayacaktım. Senin sayende kurtuldum. Evet ona inandın. Hepimiz inandık. Planı çok iyiydi çünkü. Ama yine sen kurtardın bizi."

    "Bir daha asla Seram. Bir daha asla seni gözümün önünden ayırmayacağım. Ben nereye sen oraya tamam mı?"

     "Yani bu yeniden çalışmaya başlayabileceğim anlamına mı geliyor?" dedim en şirin bakışlarımla başımı yana doğru eğerek.

     "Yani evimin kadını çocuklarımın anası olman benim için daha makul hatun. Ama o zamana kadar evet belki birazcık çalışabilirsin."

   "Birazcık mı? A istersen sana mantı açıp evi de baştan aşağı paklarım kocacığım. Hatta akşam eve gelince ayaklarını da yıkarım."

     "Bir daha desene."

     "Ayaklarını yıkamam çok hoşuna gitti bakıyorum da Ömer ağa."

     "Onu değil öteki dediğini bir daha söyle."

    "Mantı açarım."

    "Yok be hatunnn. Kocam dedin ya. Onu diyorum."

    "Öyle demedim bir kere."

    "Dedinnnn"

    "Demedim."

    "Dedin. Duydum. "

    "Öyle demedim diyorum."

   "Ne yani uyduruyor muyum ben?"

   "Hayır."

   "O zaman?"

   "Kocam demedim."

    "Ne dedin peki?"

    "Kocacığım dedim, kocacığım."

        Ali Ömer'in kahkahası arabayı şenlendirirken elimi tutup öpmesini izledim. Araba tekrar çalışırken yağmur dinmişti Başımı çevirip yola baktığımda arabanın yarısının bankette diğer yarısının ise yolda yan durduğunu fark ettim. Ali Ömer yüzümde oluşan gülümsemeden ne düşündüğümü anlamış olacak ki, bana doğru dönüp o da bir kahkaha daha attı. 

    "Seram. Bu deliliği de kazasız belasız atlattığımıza göre yeni evimize gitmeye hazır mısın ?"

   "Yeni evimiz mi? Ama neden? Ben evimizi çok seviyordum."

    "Thomas ve Semih artık her şeyi öğrendiğine göre orada kalamayız sevgilim. Hem yeni evimiz daha güzel. Çok seveceksin."

   "Seninle olduktan sonra her yeri severim ben."

   "Hadi o zaman gidelim. Ama baştan söyleyeyim ben çok acıktım. "

   "Ben sana dolmalar sarar, börekler açarım ."

   "Gerçekten mi?"

  "Elbette hayır sevgilim. Bu gün sadece sandviç yapabilirim. Olmaz mı?"

  "Senin elinden ne olsa yerim ben."

   "Unutma bunu söylediğini bak."

   "Unutmam Seram. Elli yıl sonra bile aynı şeyleri derim ben."

  "Elli ? "

   "Elli beş?"

   "Altmış?"

  "Sonsuza dek........."

    

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top