Bölüm 44

      Teselliyi bir yerlerde ya da bir şeylerde aramanın anlamı yoktu. Güvenmek hızlı karar verdiğim bir duyguydu ve ona yaptığım hiçbir atıf anlamını değiştiremezdi.  Bu sefer sevdiğime güvenmenin acısını çekiyordum. Aslında buna acı diyebilmek için biraz daha fazlası gerekirdi. Kardeşi olduğuna çabucak inandığı bir kadınla beni yalnız bırakmıştı. Sahi o her zaman dikkatli ve kuşkucu adam nasıl olup da kanmıştı?  Bunları düşünmenin bir anlamı yoktu. Ali Ömer nasıl olsa beni bulurdu. Nerede olduğumu bilmeden ve muhtemelen şu anda kardeşi sandığı  bu düzenbazla ve arkadaşlarımla eğlendiğimi sanırken  bu zordu. Fakat içimden bir ses beni kurtaracağına inanmamı söylüyordu.  

    Bağlı olduğum sandalyede ve nerede olduğumuzu bilmediğim bu pis kokulu yerde daha ne kadar kalabilirdim bilmiyorum. Buraya nasıl getirildiğim hakkında da en ufak bir fikrim yoktu. En son hatırladığım Angel'in getirdiği bir fincan çayı içtiğim ve kızları beklediğimizdi. Ama bu nasıl olabilmişti? Yani o, o çaya birşey katmıştı. Başka bir açıklaması olamazdı. Ama neden? Ben ona ne yapmıştım?  Daha tanışalı bir gün bile olmamıştı.

    " Sevgili Yengem. Bakıyorum uyanmışsın."

    Gözlerimi kırpıştırarak odanın ortasına doğru ilerleyen kadına baktım. Evimizdeki halinden ne kadar  farklıydı. O ezik, silik, utangaç kız gitmiş yerine mavi gözleri düşmanca ifadeyle bakan ve kendinden emin bu kadın gelmişti.

    Ona cevap vermeyi bile düşünmedim ama bunu neden yaptığını merak ediyordum.  Aklımdan geçenleri anlamış gibi bir kahkaha attı.  Soğuk, intikam dolu ve havada asılı kalan bir kahkaha....

    "  Aaaa sevgili yengeciğim. Öyle bakma ama. Bir süre çok eğleneceğiz.  "

     Gözlerimden yaşlar akmaya başlarken "Neden?  " diye sordum. " Ben sana ne yaptım ? "

    " Aslında işim seninle değil. Sen yalnızca yanlış zamanda yanlış yerdeydin. Ona aşık olmak yerine evinde uslu uslu otursaydın bugün burada olmayacaktinnn. Ne yazık değil mi?  Hahahahhhhh "

    " Sen.... sen delisin "

    " Kim bilir belki de. " derken omuzlarını silkişi bile hiçbir şeyin umurunda olmadığını gösteriyordu.  Cebinden çıkardığı sigara   paketinden bir tanesini çekip dudaklarına götürdü. Yakmak üzereyken dayanamayıp konuştum.

    " Yapma  Bu bebeğin için zararlı. "

     " Bebek mi? Hahahahhhhh.  Ben burada bir bebek göremiyorum " dedi elini dümdüz karnına götürerek. Ama bu nasıl olabilirdi?

    " Sen.... sen hamileydin. "  dedim.

   " Evet. Aaaaa bak şimdi de değilimm. "

      Bu kadından artık korkmaya başlamıştım. Yaktığı çakmağı yüzüme doğru tuttu.

    " Acaba bu güzel yüzü biraz yaksak  yine seni sever mi? Ha ne dersin? Deneyelim mi? "

   " Sen delisin." dedim ona. Sesim bir fısıltıdan farksız çıkmıştı.

   " Aaaa korkma benden ama. "

   " Bunu neden yapıyorsun?  Biz sana ne yaptık?  "

    " Dedim ya yengeciğim. Benim seninle işim yok. Sen sadece küçük bir ayrıntısın. Benim asıl isim sözde abimle. "

    " Sözde mi? Sen  ne demek istiyorsun? "

    " Elbette sözde. Ama hepiniz nasıl inandınız?  Çok kolay oldu ana. "

    " Ne istiyorsun bizden? "

    " Aaaaa bakalım ne istiyorumum?P  Her şeyi.  O sözde aptal abime ait olan her seyi. O uçak kazasında ölmedi ama şansı buraya kadar. Kendi yaptırdığı testlerde kardeşi olduğum gözüküyor. Ve o birkaç gün sonra senin yokluğuna daha fazla dayanamayıp kendi aldığı ilaçlarla öldüğünde ona ait  her sey bana yani zavallı,  çok çekmiş ve üzüntüden bebeğini düşürmüş kardeşine kalacak. Ahhh ne acı öyle değil mi? "

     " Bunu yapamazsın .  "  diye bağırdım.

    " Neden? Beni kim durdurarak?  Sen mi yoksa? Hahahahhhhh "

    " Ali Ömer anlayacaktır. İkimiz birden ortadan yok olunca farkeder o."

   " Sen beni aptal mi sandın?  Ben birazdan eve dönüp sevgili abime senin yazdığın veda mektubunu vereceğim. Artık dayanamadığını,  yorulduğunu ve gittiğini yazan mektubu. Ahhh abimi teselli etmeliyim. "

    " Sen....sen tam bir pisliksin.  Ali Ömer sana inanmaz. Onu bırakmayacağımı bilir. "     

    " Ama bıraktın işte.  Bıraktın ve sevgilin Thomas a döndün. "

    " Hayır.  Yalan bu.  Kanıtlayamazsın. "

    " Aaa emin misin? Çünkü birazdan Thomas gelip seni alacak. Ve mutlu yuvanıza götürecek. "

    Yüzüme çok yakın durarak söylediği son sözler üzerine olanca gücünü toplayıp ona tükürdüm.  Bir an tepkisiz kalsa da, yüzünü koluna sildikten sonra gözlerimin içine baktı. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorken yüzümün ortasına sert bir tokat attı. Acıdan gözlerimde yıldızlar çakmıştı. Üstelik ağzında da kan tadı vardı.

     " Bu sana saygılı olmayı öğretir. " dedi. Ona sinirle bakarak " Elinden geleni yap ama asla başaramayacaksın. " dedim. Aldığım cevap soğuk bir kahkaha olmuştu.

********************************
Ne diyorsunuz? 

Sera nasıl kurtulacak?

Ya da kurulabilecek mi?

Belki de her şey burada kadar onun için 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Görüşmek üzere.  🙌 🙇

***********************************

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top