Bölüm 39
Galiba en kötü duygu bilmezlik. Hiçbir şey bilmiyorum. Hatta hiçbir şey hissetmiyorum. Tuhaf belki. Biraz da hüzünlü. Aniden gelen ve bir adım sonrası belli olmayan bir kaos gibi.
Sanırım bir parçada tanıdık. Ali Ömer'i kaybettiğimi sandığım aylar boyunca da böyle hissetmiştim. O kadar çaresiz. O kadar yapayalniz. Ve o kadar yıkılmış.
Şimdi tam da burada Rifattan gelecek bir haber beklerken hissettiklerimde tam olarak bunlar. Sanki telefon çalacak. Şu kapı açılacak. Ya da ben bu Kabus tan uyanip herseyin sadece kötü bir rüya olduğunu farkedince derin bir nefes alacakmişim gibi. Ama öyle değil. Bu bir kabus değil. Ve ben ne yapacagimi bilememenin çaresizliği içinde sadece bekliyorum. Artık bitsin istiyorum. Ama bitmiyor
Acaba nerede ve ne halde diye düşünüyorum. Acaba ona birsey mi oldu? Yoksa beni böyle habersiz ve çaresiz bırakmaz o diyorum Zeliş yanımda birşeyler söylüyor. Galiba yemek yemem için ısrar ediyor. Ama yiyemem. Yapamam. O gelmeden olmaz. Ali Ömer' den haber alamadigimiz bir buçuk gün boyunca bahçede bu sandalyede oturup kapıya bakıyorum. Hiç kipirdamadan. Konuşmadan. Masanın üzerinde onun için hazırladığım yemekler buz kesti. Süslediğim bahçe bile yüzünü yere döndü. Özenerek yaptığım makyajim ağlamaktan aktı. Ama artık ağlamiyorum. Bütün duygularım sustu. İçimde Bir yerlerde bir fırtına koptu. Birileri sesimi kesti. Hareketkerimi dondurdu. Zaman durdu. Herkes ve herşey yabancı şimdi. Zaten anlamida yok hiçbir şeyin. Ne ben iflah olurum Ali Ömer dönmezse ne de mevsim tekrar yaz olur.....
Bahçe kapısından gelen sesle içimde küçük ama korkak bir umut uyanıyor. Rifati görmemle Zeliş in ne ara omuzlarima koyduğunu bilmediğim örtüyü atıp ona doğru bir kaç adım atmaya çalışıyorum. Tam yere düşecekken Rıfata tutunuyorum. Konuşmama gerek yok. O anlıyor sorumu gözlerimden.
" Çok üzgünüm yenge. Ama abimi hiçbir yerde bulamıyoruz. "
" Nasıl olur bu? " diye sorduğunu duyuyorum Zeliş in. Benim kafamda da aynı soru dönüp duruyor. Nasıl olur? Sesim çıkmıyor. Çıkamıyor. Sesim de gitti onunla. Sesim de kayıp. Ama nerdesin sevdiğim? Bu sefer olnaz. Bu sefer dayanmaz sevdiğin. Yapma bunu. Bırakma beni. Bırakma bizi.
" Hıç böyle yapmazdi. Şirin hanimla da konuştum. Onunda haberi yok. "
" Ya birsey geldiyse başına? Düşmanları bir şey yapmaz değil mi Rıfat abi? "
" Şu an da inan hiç bir şey bilmiyorum Zeliş. Bunları düşünmeyelim. Bence iyidir o. Birşeyin peşindedir. Gelir. "
Gelir. Gelir dedi Rıfat. Duydun mu Ali Ömer? Duydun değil mi? Gelirsin, geleceksin değil mi? Gel ne olur. Gel de bitsin bu delilik. Gel de kurtar beni bu buhrandan. Kizmak yok. Sizlanmak yok. Hatta nerdeydin bile demek yok. Sözüm olsun. Gel. Yeterki gel.
Telefon çalıyor. Rifatin telefonu. Alelacele çıkartıyor telefonu. Yüzündeki korkuyla karışık umut ekrandaki ismi görünce kayboluyor.
" Şirin hanim arıyor. "
" Belki Ömer abi den bir haber vardır Rıfat abi. Aç hadi. "
" Efendim Şirin? ............... Hayır biz de bir haber alamadık hâlâ. ............ Evet. Evet. Elbette haber veririm. Siz de bir haber alırsanız. Tabi. Sera hanim şu anda pek konuşabilecek durumda değil ......... Siz merak etmeyin. Tabiki. Hoşçakal "
" O da bir haber alamamış "
Oturduğum sandalye diken olup batıyor her yanina. Baştan aşağı karanlık sarıyor her yanımi. Haber yok. Ali Ömer yok. Yeniden. Yine. Bu kez yapamam. Bu kez olmaz
" Sera hanim ne olur içeri geçelim. Hava serin. Hasta olacaksınız. Ömer abi gelince kızacak sonra. "
Gelince? Gelecek o. Gelecek değil mi Zeliş? Gelir o. Bırakmaz o. Döner. Zaten şimdi farkındadır nasıl merak ettiğimin. Gelince bana kızacak diye korkuyordur. Ama kizmam Zeliş. Söz. Bir gelsin. Bir göreyim. Sarilayim. Yeter. Edeceğim evlenme teklifini bile ağzıma almam bir daha. Boşa gitti bunca hazırlık demem. Sitem etmem. Bir gelse. Artık gelse.....
" Rıfat abi. Bir de sen söylesen? Hasta olacak. Hava soğudu iyice. "
" Yenge. Zeliş haklı. Hadi içeri geçin. Birşeyler ye. Sıcak bir çay iç. Kendini daha iyi hissedersin. "
Rıfata başımı olumsuz anlamda iki yana salliyoum. O dönmeden gitmem burdan. Ne birşey yerim ne de birşey içerim. İsterse aylar yıllar sürsün.
Rifat gelip önümde diz çöküyor. " Yenge eğer hasta olursan abim gelince canıma okur biliyorsun değil mi? "
Sadece bakıyorum ona. Kim ne derse desin ne yaparsa yapsın. Buradayım. Ali Ömer gelsin. O zaman kalkarim.
"Faydası yok Zeliş. Yengem de abim gibi. İnatçı. Zaten iki inatçı buldular birbirlerini"
" Ben gidip kalın bir battaniye getireyim abi. "
" Getir bakalım Zeliş getir. "
" Seraaaaa. Canimm iyi misin? Şirin arayinca hemen gelmeye çalıştım. "
Cereni görünce göz yaşlarima yeniden akmaya başlıyor. O da bana sarılıyor hemen.
" Ağlama canim benim. Çıkar bir yerlerden. Bak gör Herkes arıyor. Şirin de o yüzden gelemedi yanına. Bana haber verdi yanında olayım diye. "
Ceren için Şirinin ne zaman Şirin hanim olmaktan çıkıp sadece Şirin olduğunu ďüşünmeye bile halim yok. İsteğim de yok zaten. Tek istediğim Ali Ömer artık gelsin.
Rifatin yanına bir adam yaklaşıyor. Bu adamı daha önce gördüm. Ali Ömer'in yanında onun şirketinde çalışanlardan biri. Geçerken bana bakıyor. Göz göze geliyoruz bir an. İçimi bir sıkıntı basıyor. Birşey olmuş belli. Eğilip Rifatin kulağına birşeyler söylüyor. Ayağa kalkmaya duymaya çalışıyorum. Bacaklarim beni taşımıyor. Gözlerim kapanıp Cerenin kollarına yıkılıp bayilirken tek duyduğum ve gördüğüm Zeliş ve Cerenin korkuyla dolu adımı bağirmalari ve Rifatin bana doğru koşar adım gelişi.
********************
Merhaba arkadaşlar,
Bölümü nasıl buldunuz?
Sizce Ali Ömer nerede ?
Hikaye nasıl gidiyor?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum
Ben burada emek verip yazıyorum lütfen okuyup oy verin. Eleştiri yapın. Ya da beğenin. Ama iki yorumu çok görmeyin lütfen.
Görüşmek üzere. 🙌 🙇
**************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top