Bölüm 22

      Bütün masallar içerisinde en çok Sinderalla'yi severim. Belki de sonu iyi bittiğindendir. Oysa hayat bir masal değil ve ben de artık bir çocuk değilim. Hayalleri yıkılmış garip bir kuşum sadece.

   Benim öyle büyük, kocaman isteklerim hiç olmadı. Yani tamam belki eskiden. Çok eskiden. Şimdilerde yetinmeyi öğrendim. Başka şansım da yoktu zaten. Ama  yetinmek demek umutların ve hayallerin sona ermesi demekmis.  Bunu öğrendim. Acı oldu. Zor oldu. Çok zor oldu. Hala da öyle

   Bazen ya da tamam kabul ediyorum çoğu zaman düşünüyorum. Kendi kendime. Kendimle dertleşiyorum. Sonra ağliyorum bazen. İçime içime. Kimseler görmeden. Herkes mutluyum sanıyor. Ben de anlatmiyorum gerçeği.  Gecinip gidiyoruz işte. Öyle.

     Çok mu depresifim bu aralar? Yoksa depresyona mi girdi bu nazik ve zavallı bunyem.  Sevdiği adamın, kendisinden hemen sonra nisanlanmasini yedi değil on şiddetinde deprem mahiyetinde karsilasmiş bu bünye. Hey yavrum hey. Şimdi düşünün hangi doğal afet etki edip yıkar daha? Hiçbir şey derdiniz değil mi?  Yok iste. O hiç de öyle değil.  Daha evliliğine dokuz sekiz uyarlamalar eşliğinde ağlayıp yanmak var. Var. Var da. Elbette iş oraya kadar gelirse. Yani dileklerim kabul olup bu evlilik bozulmazsa. Elbette bu sadecr bir temenni Ali Ömer ve şirketi için.

    Bazen çok mu ince düşünüyorum diyorum kendime ya da çok mu gaddar? Zalim? Kötücül?  Ama onun bana yaptıkları geliyor aklıma. Ardimdan çevirdikleri.Ben yalan da olsa sahte de olsa nişanlisiydim. Çocukluk arkadasiydim. Bana neden guvenmedi?  Neden oyun oynadı?  Ve hemen nişanlanabiliyorsa eğer bana hiç mi değer vermedi? Elde olan bu işte. Hıç. Kocaman, anlamsız ve dopdolu bir hiç.

    Belki de bu kadar büyütülecek birşey yoktur. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Kimse kimsenin mecburi istikameti değil. Kimse kimseye mecbur da değil. Biliyorum. Ama kalbim almıyor işte.  Biraz da yalnızlık gibi birsey bu. O kadar tostoparlak, o kadar zamansız,  o kadar sivri ve uçları keskin. Aşk işte.  Garip birsey bu. Ama benimki saplantılı bir aşk değil.  Elbette Ali Ömer'i seviyorum. Ancak sorun sadece bu değil. Sorun sadece bu olsaydı,  yani karşılıksız bir aşka düşmekle sınırlı kalsaydı bu geri çekilmesini bilirdim.

  " Bakıyorum yine kendi kendimizle toplantidayiz.  Eee  nasıl gidiyor peki? Personel iyi çalışıyor mu? Mide ve dalak arası iletişim iyi mi? Beyin ve kalp nasıl? Bak kalp diyorum? İyi çalışıyor mu diyorum? Tik taklar nasıl diyorum? "
  
   " Tık taklar gayet güzel tık takliyor Ceren cim merak etme. Kalbim gaaa- yeeeettt iyi. Sen nasılsın? "

    " Benden saklamana gerek yok. Saklayamazsinda zaten ben anlarım. Canın acıyor değil mi ? "

     " Aylin mutlu mudur Ceren? "

     " Nerden çıktı bu şimdi? "

     " Ali Ömer'i seviyor mudur? Gerçi Ali Ömer de sevilmeyecek adam değil de. Hani yakışıklı da. O kahverengi saçlarıiii,  o boncuk gözleriiii,  insana güven vermesi."

     " Sera sen bu adama bu kadar aşiksin onu anladık da neden yaptıklarını unutmayı denemedin?  Yine yanında olurdu, sen de mutlu olurdun ya."
 
     "Yalandan, numaradan bir mutluluk değil mi ? İstediği olunca bitecek bir mutluluk."

     " Bazen keşke bu evlilik işini hiç kabul etmeydin diyorum. Sana bu kadar acı ve üzüntü verdi. "

    " O zamanlar sadece aşkı düşünüyodum. Sevgime karşılık görmeyi. Sonra işin içine gurur girdi. Ceren bana söyleseydi, isteseydi ben o hisseleri ona zaten verirdim. Ailemi niye kullandiki?  "

   " Vereceğini biliyorum canim da. O neden konuşmadi seninle inan hiçbir fikrim yok. "

   " Benim de yok. Ne yazikki. Diyecek birşey de yok. Hem yeter bu kadar benden konuştuğumuz.  Asıl sen anlat bakalım. Açılışta yanından ayrılmayan o yakışıklı kimdi mesela? "

    " Aaaa. Iııııı. Şey ya. Kim? Öyle mi ?  Hiç farketmedim. Kimmiş ki o? Ay ben masada iş bıraktım da geldiydim. Gördün mü?  "

   " Ay yanar şimdi o? Bi de konuştuk o kadar tüh. Yeni mi koymuştun?  Git bi bak bakalim suyu kalmış mi? "

  "Bence de bence de. Ben bir gideyim bakayım. "
   "  Cerennnnn. "

   "  Olmadı değil mi? "

   "  Olmadı canim arkadaşım. "

   "  Hıç mi? "

     " Hiç. "

   " Bi baksaydim ben. "

  "  Hiç debelenme. Anlat hadi. "

  "  Ay tamam. Şiştim zaten. O Cenk. Cenk Tarçın. Tarçın holding veliahti. "

   " Ne o öyle baharatçi gibi ? Tarçın? "

   " Zaten baharatçi bunlar. Koskoca şirketleri var. Cenk de tek oğulları. "

   "  Yani o tek oğul benim sevdiceğim diyorsun."

   " Daha yeni tanıştık. Zaman ne gösrerir bilinmez tabi. Ama hoş çocuk. "

    " Hoş?  "

    " Yani eğlenceli. Zeki, kültürlü,  yakisikli. İyi bir ailesi de var."

    "  E gidip isteyelim bari.  Çiçeğimizi,  sekerimizi alıp gidelim. Gençler birbirini tanımış sevmiş. Bize de muuluklarina ortak olmak düşer."

   " Dalga geçme . "

   "  Kabul et iyi fikir. "

   "  Merak etme zaten birazdan burada olur. Daha iyi tanınsın. Beni yemeğe götürecek de."

   "  Oooooo. Zaman ne gösterir mi demiştin? Ne çabuk gösteriyor bu zaman? E yarın sabah nişan haberinizi alirim herhalde."

   " Ay keskeeee.  Yani kısmet.  Nasip. Ben bilmem arkadaşım bilir. "

   "  Bak bak bak. Numaralara  bak. Bu gidişle sen bana evlendim diye gelirsin. "

    "  Aaaaa yapar miyim hiç öyle birşey ? Sen şahidim olacaksın bir kere. Düğünümde de karşılıklı oynayacağız. Merak etme  bir gün önceden haber veririm. Hazirlanasin diye. "

  "  Şapşal şey. "

  "  Efendimmmm? "

   " İyi ki varsın biliyorsun değil mi? "

    "  Biliyorum canım. Se........ "

Cerenin sözünü yarıda kesen açılan kapı olmuştu.  İkimiz de dönüp kapıya doğru bakarken Cenk elinde çiçekleriyle içeri girmişti bile.

   " Merhaba. Kapıyı çaldım ama duymadiniz.   Ben de içeriden sesler gelince dışarıda daha fazla beklemeyeyim dedim. "

  "  İyi yapmissin.  Gel seni arkadaşım ve ortağimla taniştirayim. Aslında kardeşim gibidir. Sera Cenk. Cenk Sera. "

   " Galiba daha önce tanişmiştık . Hatırlar misiniz bilmem. Ali Ömer bey ile bir davetteydiniz. Nişanlisiydiniz değil mi?  Aaaa çok özür dilerim ben. Yani öyle demek istemiştim. "

   " Önemli değil gerçekten. Zaten arkadaşça ayrıldık.  Hala konuşabiliyoruz yani. O yüzden hiç üzülmeyin."

   "  Yine de her ayrılık biraz acı verir değil mi?  Ama atlamaniza sevindim. Yine de bu söyleyeceğim belki doğru ve hoş  değil ama daha büyük acilardan kurtulmuşsunuz.  "

  " Anlayamadim ? "

  "  Nasıl olur ? Siz duymadiniz mi?  Bütün televizyonlarda bu haber ver.  "

  "  Ne haberi? "

   "  Siz gerçekten duymamişsiniz. Ali Ömer beyin bindiği uçak düşmüş. Dörtyüzelli kişiden kurtulan olmamış. "

***********************
Merhaba,

Nasılsıniz? Nasıl gidiyor sizce ?

Bakalim neler olacak ?

Bir fikriniz ya da öneriniz var mı? 

Görüşmek üzere. 🙌 🙇

*********************

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top