Bölüm 18
Öylece geliyorsun. Yerlesiyorsun tekrardan kalbimin en kuytu köşelerine. Bir iki umut. Az biraz bekleyiş. Fazlasıyla imrenis. Hüzün basıyor orta yerinden gönlümün. Sonra dağitiyorsun öyle umarsiz öyle umursamaz. Geriye tarumar edilmiş bir parça tanıdık acı kalıyor. Gözyaşları eşliğinde. Ve bulanıklık geçmemişken hala ardı sıra geliyor değmezmiş diye başlayan cümleler. .
Ciftlikten döneli iki gün olmuştu. Günler tüm siradanliğiyla geçerken aslında olmasi gereken değil de olan şekliyle yaşandığı için belki de hayat, kimsesiz kalmış bir çocuk gibi yalnizliğimin ötenelesi hüzünlerine birakmiştim kendimi. Bir kuş olsam ve uçup gitsem buralardan. Fakat nereye? İnsan sevdiğinin yanında sevilmese bile mutlu olmak istiyor. Olmak mümkün değilken bile.
Ne değişti şimdi? Ne değisebilirdi ayrımına varmadan başka sapaklarda kaybettiğimiz umutların ardinda? Çocukluk arkadasiyiz diye aniden bir kor düşüp gönlüne sevecek değil ya öylesine.
Öyle de oldu zaten. Ne ben açtim ne de o açtı bu konuyu. Sanki onemsizmis sanki hiç yaşanmamış saydik belki de. Aslında bunun birşeyleri degistirebileceğine inanmanin hayali bile aptallikti.
" Acaba kime, ne saydiriyorsun? Ama bu kadar derin daldiğina göre haketmis belli."
" Şirin hanim. Merhaba. Geldiğinizi farketmemisim. kusura bakmayın "
" Evet baya bi buralarda değildin. Ne o yoksa aşık mi oldun ?"
" Aşık? Ben? Ay yok ben öylesine şey ettim. Düşündüm. Düşünüyorum. Düşünüyordum yani. İşler. Hah işte işler çok yoğun ya. Yani Şirin hanim. Ben ve aşk ha? Nerdeeee. Pes. Nasilda düşündünüz. Bir araya getirdiniz? "
" Birincisi bana Şirin hanim demeyi birak. Sadece Şirin de tamam mı? İkincisi ...."
" Fakat Şirin hanim. Yani siz de patron sayilirsiniz. Kuzensiniz sonuçta. "
" Ben patronun değilim canim. Ha benle arkadaş olmak istemiyorsan p ayrı. "
" Aaaaa. Aaaaa. Olur mu hiç öyle şey Şirin hanim. Yani Şirin. Ben çok sevinirim."
" Hah şoyle. Ne öyle resmi resmi. Şimdi söyle bakalım seni bu hallere koyan benim Kükrek kuzenim mi? "
Al hadi. Çevir. Kivir. Döndür. Ne yaparsan, nasıl yaparsan yap. Renk verme.
" Yok ya. Niye, ne alakası var? Ali Ömer bey gayet sakin ve iyi biri. Bağirmiyorki bana."
" O zaman başka türlü üzüyor. "
" Başka türlü? Nasıl yani? "
" Sevgi gibi. Sevda gibi. Aşk gibi. Leyla gibi."
" Ay yok öyle bir şey. Şimdi nerden. Bak şimdi. Ben ve Ali Ömer bey? Aşık hem de? Yok gerçekten yok."
" Sera. Hiç kivranma. "
" Ay olmuyor değil mi?"
" Hem de hiç. "
" Beceremedim yani. O kadar anlaşılıyor ha?"
" Aslında anlasilmiyorda. Seni biraz zorlayinca dile geldin. "
" Ama yani şimdi. Olmadiki böyle."
" Oldu. Oldu. Çok güzel oldu."
" Ama ya Ali Ömer bey. ...."
" Seraaaaa. Sence ben hemen gidip bunu yetistirecek biri miyim? "
" Ay yoookk. Ondan demedim. Onun için demedim ben. Ay şu çenem. Çok özür dilerim. "
" Özrü birak şimdi. Olur öyle. Takilma. Anlat bakalım. Nasıl oldu? Nasıl tutuldun? "
" Yaniiii. Ben de anlamadimki. Bi baktım sevmisim. Ama tabi tam olarak iki ay önce, Semih şarlataninidan beni koruduğu günde olabilir. O gün üzerinde siyah takımı vardı. Hatta hiç unutmuyorum kravatı ....."
" Sera sen iyi ki tam olarak bilmiyorsun. Bir saat vermedigin kaldı."
" Yani ben. Öyle sorunca birden. Aniden. Şey yaptıysam artık. "
" Ali Ömer tarafında durumlar nasıl diyeceğim ama az önce duymasın dediğine göre bilmiyor. ".
" Evet bilmiyor. Bu arada biz evleniyoruz."
" Na- nasıl yani? Ali Ömer senin onu sevdiğini bilmiyor. Sen de Ali Ömer'in sana ne hissettiğini bilmiyorsun. Ama evleniyorsunuz? "
" Evettt. Ama tam olarak öyle değil o yani. "
" Tam olarak nasıl peki?"
" Şimdi bu Semih bey var ya. Ali Ömer beyin düşmanı. İşte onun kızı var Arzu. Çarpık bacaklı. Çakma sarışın. İşte o Ali Ömer beye sirnasip duruyordu. Bu Semih beyin amacı kızını onunla evlendirmekmis meğer. Ama böylece ne elde edecek? Ne olacak? Ben de bilmiyorum. İşte Ali Ömer bey evleneceğimizi söyleyince ben de kabul ettim. Öyle yani."
" Seninle evlenerek Semih'in şirket üzerinde hak elde etmesini engelleyecek demek? "
" Hak mi? Ama nasıl yani? Ne hakkı? "
" Bunu sana Ali Ömer'in anlatması daha dogru olur. Bana düşmez "
" Ben gerçekten hiçbir şey anlamıyorum. "
" Yakinda anlarsın merak etme. Eee Ali Ömer içeride mi? "
" Evet. Haber vereyim ister misiniz?"
" Gerek yok. Süpriz olsun."
Bu da neydi şimdi? Ali Ömer bana neyi anlatacakti? Burada dönen birseyler vardı. Benden gizlenen. En kısa zamanda bunu ogrenmeliydim.
Şirketten çıkıp arabama doğru ilerlerken hafif hafif çiselemeye başlayan yağmur ve onun getirdiği siyah bulutlar hayatımın özeti gibiydi. Hiçbir şekilde hiçbir şey beklemeden yaşamayı öğrenmiş biri olarak hayatın verdikleriyle yetinmeyi öğrenmiştim. Daha fazlasını ne zaman istesem hep bir engel çıkardı çünkü.
Ali Ömer'in seslenmesiyle kendime gelip, bana doğru gelen onu bekledim. Aklım hala karışık ve bugün Şirin' le konuştuklarimizdaydi. Ayrıca neden hiçbir şey olmamış gibi çocukluğumuzdan söz etmekten kaçiniyorduk?
" Sera. Çıktığını sonradan farkettim. Acelen mi var?"
" Acelem mi? Yoooo. Ben eve gidiyordum."
" Yemek yiyelim mi? "
" Olur."
Oldukça şirin ama bir o kadar da pahalı görünen restorandan içeri girdiğimizde bizi karşilayan garson cam kenarındaki bir masaya götürdü. Deniz manzaralı bir yemek yemeyeli uzun zaman olmuştu. Fakat yine de aklımı kurcalayan sorular bu keyfi en aza indirgiyordu.
" Ne alirdiniz efendim? "
" Sera sen de balık seviyorsun. İstersen balık yiyelim."
" Olur bana uyar. "
" Biz balık alalım. Ve yanına da salata lütfen."
" Peki efendim. Başka bir isteğiniz?"
" Şimdilik yok. Teşekkürler."
Garson yanimizdan ayrılınca Ali Ömer'in gözleri bir süre yüzümde gezindi. Belki nedenini sorabilirdim ama bekledim. İstedimki o konuşsun. Konuştu da.
" Sera. Neler oluyor? Neden bu kadar sessizsin? "
" Ben mi sessizim? "
" Evet. Eskiden seni sussturamazdik şimdi ağzından laf alamıyorum "
" Ben. Bilmem. "
" Sera çiftlikten döndüğümüzden beri böylesin. Yolda da çok konuşmadık. Yoksa eskilerden konuşmadiğimiz için mi böylesin? Ama biliyorsun işler işte. Yoksa önemsemediğimden değil."
" Ondan değil de."
" Sorun ne Sera. Lütfen anlat. Seninle böyle olmayı sevmiyorum. "
" Nasıl iki? "
" Böyle sanki küs gibi. Aramızda bir sorun varmış gibi. Benden böylesi uzak olmanı sevmiyorum Sera."
Garsonun yemeklerimizi getirmesiyle ikimizde sessizleştik. Sorup sormama arasında gidip geliyordum. Cevaptan çok alacağım cevap beni korkutuyordu. Ancak neler olduğunu öğrenmeliydim.
" Balığı beğendin mi?"
" Hiii. Evet. Çok güzel. "
" Sera sor hadi."
" Neyi?"
"Alindakini. Sor da rahatla. Atlatalim bu sorunu. "
" Peki. Benimle neden evleniyorsunuz? "
Sorum üzerine benim gibi çatal ve bıçağı tabağin yanına bıraktı. Peçetesiyle bir süre oylandıktan sonra duyacağıimi bildiğim o cümleyi kurdu.
" Yani Sera. Bunu konuşmuştuk. Semih belasından kurtulmak ve şirketi kurtarmak için "
" Benimle evlemenin bununla ne ilgisi var ki? Yani ben anlamıyorum. Arzu' dan kurtulmak için tamam ama Semih ya da şirket için nasıl bir yarar sağlayacak bu evlilik?"
Doğru soruyu sormuştum. Yüzünün aldığı ifadeye bakılırsa da bunu sormama şaşirdiği belliydi.
" Evet? "
" Sera bak. Aslında daha önce anlatmaliydim belki. ama kabul etmezsin diye korktum. "
" Anlatacak misin artık? "
" Pekiala. Sorun üvey amcam."
" Üvey amcan mi? "
" Evet. Sana Cihan beyin Semih'in kardeşi olduğunu söylemiştim ya. Cihan bey amcam öldükten sonra yengemle evlendi. Dolayısıyla amcama ait hisselerde yengemin sayesinde onun oldu. Şimdi Cihan bu hisseleri Semih' e devretmek istiyor."
" İyi ama bizim evliliğimizin buna yarar ne olacak?"
" İşte Arzu' yla beni evlendirmek istemesinin nedeni de bu. Bir şekilde benim hisselerimi de önce kızının üzerine sonra kendi üzerine geçirmeyi planlıyor. "
" Peki hisselerini bir süreliğine Şirin'e devretsen? "
" Bu bir şeyi çözmez Sera. Emin ol En iyisi evlenmemiz. "
" Ama neden? Şirin çok iyi biri. Ve sana ihanet edeceğini aklına bile getirme. "
" Şirin, Cihanin karısının yeğeniyle sevgili. Ve evet bana ihanet edeceğini ben de düşünmüyorum ama yeni öğrendiğim bu bilgiyi de yok sayamam. "
" Hala kafamda oturmayan şeyler var."
" Biliyorum. Çünkü birşey daha var.. "
" Daha ne var? "
" Bunu söyledikten sonra benden nefret etmezsin umarım. Ben seninle olan çocukluğumuzu ve ailelerimizin tanistigini biliyordum. "
" Biliyor muydun? Ama sen. Nasıl? Neden hiç söz etmedin?"
" Edersem gidebilirdin çünkü. "
" Anlamadim?"
" Dedem ve babaannem şirketi bana ilk bıraktıkları güne kadar ben de hatirlamiyordum aslında. Yani bölük pörçük bir şeyler vardı ama kimdi neydi nasıldı yoktu. Dedem ve babaannem anlattı. Evlenmemiz fikri de onlardan çıktı. Zamanla seni taniyinca da "
" Ama bizim çocukluğumuzla evlenmemizin ne ilgisi var? "
" İşte kilit nokta da orası. Annem ve babam senin annen babanı da şirkete ortak yapmışlar. Geleceğimizi düşünüp bizim üzerimize geçirmişler haklarını. Biz büyüyüp belli bir yaşa gelince hisseler üzerimize geçecekti. Yani biz 25 yaşına geline şirkette hak sahibi olacaktık. Sonra baban iflas edince ve zaman içinde de unutulup gitmiş işte seninkiler. "
" Şimdi benim bu şirkette hissem mi var? "
" Evet var. % 25 Dedemin, % 20 babamın, % 20 amcamın, % 15 benim, % 15 senin ve % 5 Şirinin. Dedemin, babamın ve benim hisselerim % 60. Ama bunu riske atamam. Seninle evlenince hisselerini % 75' i biz de oluyor."
"Peki ya hisselerimi devretmezsem? "
" Devretmesen de olur. Sadece eşim olarak benim tarafimda olacağını bilmek de yeterli. "
****************************
Merhabalar,
Yepyeni bir bölüm. Umarım beğenirsiniz.
Sizce nasıl ilerliyor? Şöyle olsa daha iyi olur dediğiniz yerler ya da konular var mi?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Görüşmek üzere. 🙌🙇
*******************************
.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top