Bölüm 127

Gitmeyecek olmamız Şirine ve Rıfata derin bir nefes aldırmış olmasına rağmen Ali Ömerin işe dönmeyip, bizim yanımızda kalması sessiz fakat zorlu bir sürece girdiğimizi gösteriyordu. Sevdiğim adamın sürekli yanımda olması elbette beni çok mutlu ediyordu ancak onun kendine layık gördüğü bu erken emekliliğine tam alışamamıştım. Onu işe gönderme çabalarımı ustalıkla savuşturup ev de canı ne isterse onu yapıyordu. İşlerden bunalan Rıfatsa bu durumda sessiz bir kabulleniş içerisinde oradan oraya koşturuyordu. Ali Ömer bahane olarak zamanında yeterince çalıştığını ve şimdi ailesiyle zaman geçirmek istediğini kullanıyordu ama ne olmuştu bu adama böyle? Sonuçta yaşlı bile değildi ki, emekliye ayrılsın.

Mutfaktan gelen sesler üzerine adımlarımı yavaşça  o  tarafa yönlendirip yürüdüm.  Kapı aralığından başımı uzattığımda gördüğüm sadece savaş alanına dönmüş bir mutfak değil aynı zamanda Deniz, Güneş ve Ali Ömerin un, şeker ve şu an da ne olduklarını tam çıkaramadığım malzemelerle kaplı görüntüleriydi.

"Babaaa anneem tızacakkk."

Güzel kızım benim. Nasıl da annesini düşünür. Zaten çocuklarımda olmasa beni düşünen yok, diyemem çünkü o zaman Ali Ömere haksızlık etmiş olurum.

"Baabbbaaa sen işe ditme hiç. Biz hep onayalım böle."

"Güzel kızım benim. Gitmem artık bir yere, hep yanınızdayım."

Eh işte çocuklardan gelen destek de bir yere kadar elbette. Az önce ne varsa onlarda mı var diyordum ben?  Ben ne dediğimi biliyor muyum şu manzara karşısında? Çocuk işte onlar. Babaları hep yanlarında olsun istiyorlar.

"Oleyyyyy."

"Siz beni çok mu seviyorsunuz söyleyin bakalım?"

"Evetttttt."

"Hıııhıııı."

"Peki annenizi mı yoksa beni mi daha çok seviyorsunuz? Hadi söyleyin bakalım. Anneniz burada yok nasılsa, korkmayın."

"Seniiiiiii."

"Babbbbiii."

Baba mı dedi onlar? Sinirlenme Sera. Çocuk onlar. Babalarını daha çok seviyorlarmış. Sevsinler. Sanki sen sevmiyorsun. Yani çocuklar mı Ali Ömer mi diye hiç düşünmedim zaten. Hem Ali Ömersiz olmaz ki. Olmaz yani.

"Seram."

Al işte öyle kapı aralığından alık alık bakıp hayran hayran süzersen takılıp düşersin öyle. Kaç yıl geçti, adam kocan oldu. Üstelik dört çocuğunuz var. Sen hâlâ aşık aşık bak. Hayır bak. Bakma diyen yok zaten de, bi gizle. Bir çaktırma. Ay yok illa kendimi rezil edeyim. Ne oldu şimdi? Anladı da. Ay anladı ya, yoksa niye gülsün böyle? Amannn gülsün be. O hep gülsün. Şu boya posa bak. Şu yakışıklılığa bak.......Bakma. Bakmasın kimse. Benim kocam o. Gerçi kimse yok bizden başka ama ama olsun yerin gözü vardır ay gözü değildi o sanki, dili miydi? Amannnn neyse ne. Ay bak hâlâ gülüyor. Ne de güzel gülüyor ya.

"Seram iyi misin?"

"Hıııııı."

Az önce ne diyordun? Çaktırma demedin mi? Bi ciddi ol. Kızgın, evet evet kızgın görün. Hadi bakalım.

"İyiyim tabi. Çok iyiyim hem de. Ben iyiyim de bu mutfağın hali ne böyle? Ya sizin haliniz?"

"Ne olacak ki? Temizlenir."

"Temizlenir tabi temizlenir. Sen temizlemiyorsun nasılsa."

Aşırı mı oldu sanki? Abarttım mı biraz? Bakayım, ama hâlâ gülüyor. Sinirli bakmadım ben ondan oldu. Dur nasıldı? Kaşımı kaldırayım, elimi de masaya vurayım.  "Niye gülüyorsun ki sen? Ceza sana sen temizleyeceksin burayı. Öhö öhööö." Masaya vurmayaydım elimi iyiydi, unu unutmuşum ben.

"Siz iki yaramaz niye öyle gülüyorsunuz ?"

"Anneeeee tun olduuuu."

"Beyazzzzzz"

"Ama ben gülmüyorum, size çok kızdım."

"Ama biz sana Düneşle pasta yaptıkkk. Babam da yaydım ettiii. Bakkk."

Bana mı yapmışlar pastayı? Benim için? Ama ben pasta yerine bu üçünü yerim ki. Yemem. Yani yerim de yemem. Yememeliyim. Şu an. Şimdi. Neydim ben? Sinirliydim. Hah kızgındım. Nasıldı tek kaşını kaldır..... ama bunlar çok tatlı. Üçü de. Tiplerine bak ya.

"Anneleri bak çocuklarımız senin için yaptı bu pastayı. Ne kadar güzel değil m?"

"Ali Ömer tamam güzel ama her yer mahvolmuş. Nasıl temizlenecek burası?"

"Temizleriz aşkım. Nolacak. Hadi gel biz de tam süsleyecektik pastamızı."

"Ali Ömer şu an da çok kızgınım ve sen de gülüp duruyorsun hani neden onu da anlamadım."

"Neden gülmeyeyim ki?"

"Neden gülesin ki?"

"Gülersem yer mi görür?"

"O ne demek?"

"Hani yerin gözü var ya. Yoksa dili miydi? "

"Aman ya yine mi?"

"Bu boylu poslu, yakışıklı adam var ya, hani güzel gülen, hep gülsün dediğin, işte o adamın gözü senden başkasını görmez ki. "

Ali Ömerin masaya koyduğu elleri arasında kalan bedenim onun gittikçe daralan çemberiyle yanaklarıma basan kırmızılarında etkisiyle iyice heyecanlanırken "Görmez mi?" diye sorabildim.

"Görmez."

Tam beni öpeceği sırada zoraki sıyrıldığım kollarının arasından ellerimi yelpaze misali yüzüme doğru sallarken "Çocuklar var." dedim.

"Ne olmuş, annelerini öpüyorum."

"Sen var ya Ali Ömer...."

"Ben de seni çok seviyorum aşkım."

"Gülme öyle. Zaten yine dışımdan konuşmuşum öyle. Bi öğrenemedim gitti zaten. Bi içinde tut de mi? Ama yokkkkk, olur mu? Söyle gitsin. Ya gülmesene. Hem ben çok kızdım size."

"Sen mi kızdın? Nasıl kızdın bi daha yapsana aşkım. Nasıldı? Tek kaşını mı kaldırıyordun?"

"Ay aman ya. İyi. Hiç kozumuz yok zaten elimizde. Hemen anla. Bil. Ben bu kadar düşük çeneli olursam bilirsin tabi."

"Seram."

"Hı? Söyle. Başka ne dedim? Aşığım ben ben bu adama. Çok seviyorum onu da dedim mi?"

"Bak bunları yeni dedin. Ama hoşuma gitti. Başka?"

"Ali Ömerrrr."

"Serammmmm."

"Hadi pastayı süsleyelim."

"İşte benim karım. Hadi gel."

"Ama mutfağı temizlememe ve çocukları yıkamama yardım edeceksin. Seher hanıma yazık, biz dağıttık biz toplayalım."

"Anlaştık aşkım."

"Ya Ali Ömer öpme şöyle, çocuklar var dedim ya."

"Ben de annelerini öpüyorum dedim. Onları da öperim ne olmuş."

"Anniiii bak sayıııı."

"Evet oğlum sarı. Aferin sana."

"Anneee bunu da toyalım mııı?"

"Koyalım kızım, getir bakalım."

"Bir de bana işe git diyorsunuz. Şimdi işte olsam sıkıcı toplantıların arasında koşturup duruyor olacaktım."

"Aşkım belki öyle ama her şey Rıfatın üzerine kaldı. Ona da yazık."

"Babbaaaa ditmeee."

"Gitmiyorum kızım. Amaaaa anneniz haklı."

"Aşkım bak öyle diyorsun da orası da senin ailenin şirketi......Bir dakika. Sen ne dedin? Haklı mıyım?"

"Evet karıcım haklısın. Tamam sizi çok seviyorum ve işe gitmektense sizin yanınızda kalmayı hiçbir şeye değişmem ama her şeyi Rıfatın üzerine bırakmak da zalimce oldu galiba. Eskisi kadar değil ama işe geri dönmeye karar verdim aşkım."

"Ohhh. Sonunda. Yani,şey, tabi ki ben de bizim yanımızda kal, hep bizimle ol isterim ama ....."

"Serammmm. Neden böyle dediğini biliyorum aşkım. Beni düşündüğünü, orası için ne kadar uğraştığımı ve oranın benim için ne kadar değerli olduğunu düşündüğünü biliyorum. Ve dediğim gibi eskisi kadar çok vakit ayırmadan işe geri döneceğim ama tek başıma değil."

"Nasıl yani? Tek başıma değil derken?"

"Sen de benimle birlikte geleceksin."

"Ali Ömer olmaz."

"Olur."

"Aşkım artık dört çocuğumuz var."

"Evet. Dört. Şimdilik."

"Ali Ömer."

"Hiç itiraz etme Seram bunu konuşmuştuk. Ben diğer çocuklarımızı da istiyorum."

"Bak hem çocuk istiyorsun hem de iş diyorsun. Şu an dördüyle zor başa çıkıyoruz. Diğerleri gelince ne olacak? Nasıl işe geleyim ben?"

"Annem var. Seher hanım var."

"Oldu canım. Annen ve Seher hanım bizim dört yaramazın peşinde koşturmaya mecbur mu Ali Ömer? Üstelik çok yoruluyorlar. Ve genç de değiller. Ve sen daha çok çocuk istiyorsun."

"Evet istiyorum. Bu konuda en başından anlaşmıştık zaten. Tamam yardımcı alırız."

"Ben çocuklarımı tanımadığım insanlara emanet etmem öyle, ne o dadı madı. Olmaz."

"Tanımadığın mı yoksa kıskanacağın için mi?"

"O ne demek oluyor şimdi?"

"Hani boylu poslu, yakışıklı kocan var ya. Ama iyi olur ya. Çocuklar yabancı dil de öğrenir hem. Tam zamanı aslında. Yabancı yardımcı alalım."

"Ali Ömerrrrr var ya, var ya....."

"Ne oldu aşkım? Bence gayet makul. "

"Bence makul falan değil. Hem sen ne meraklıymışsın öyle.....yabancı yardımcıya falan. Hemen de kabul ettin. Çocuklar yabancı dil öğrenirmiş. Öğrenmesinler. Eksik kalsın yabancı dilleri. Ya ne gülüyorsun ya? Ali Ömer senin o boyunu posunu deviririm. Yabancı yardımcıymış. Yok tamam yardımcı falan. Sen de işe gitmeyeceksin. Şimdi orda da yabancısı yerlisi, türlü türlüsü var. Gerek yok. Otur evinde. Mis."

"Sen beni mi kıskandın?"

"Seni ne kıskanayım? Oooooo. Sen de yani. Ben şey yüzünden dedim, ne yüzünden dedim? Hah çocuklar, çocuklar yüzünden dedim. Baksana ne kadar mutlular. Sen yanlarındasın diye."

"Seram"

"Hı?"

Ali Ömer gözlerimin içine bakıp beni kollarıyla sararken şu an ne söylese kabul edebilirdim. Yabancı yardımcıyı bile, ay yok onu kabul etmem, edemem. Küçük bir öpücük verdikten sonra kulağıma eğilince tutmakta olduğum nefesimi geri verdim.

"Şu an çocuklarımız yanımızda olduğu için ancak şu kadarını söyleyebiliyorum: Değil bir, bu eve on tane yabancı yardımcı bile gelse dönüp saçının tek teline bile bakmam hatun."

******************************

Merhaba,

Yeni bölümle geldim.

Umarım beğenmişsinizdir.

Uzun bir ara oldu gerçi.

Fakat hiç soran, merak eden de olmadı.

Artık alıştım ama yine de bir yorumunuzu görsem,

Çok mutlu olurdum.

Neyse. Canınız sağ olsun.

Oy ve yorumlarınızı yine de bekliyorum.

Zaten finale çok az kaldı.

Görüşmek üzere.

**************************************



Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top