Bölüm 126
Ali Ömerin karısına buralardan gitme düşüncesini açmasının üzerinden bir hafta geçmişti. Zamanın bir eli olsaydı ve o el hiç durmaksızın dakikaların geçmesini durdurabilseydi bile yapması gerekenleri yapıp her şeyi yoluna koymasını daha imkanlı bir hale getiremezdi. Aslında kafasında her şeyi planlamıştı. Yaşayacakları yer, kalacakları ev, çocukların gideceği okullar ve orada yapacakları iş. Tüm bunlar kurguda oldukça kolaydı ama iş karşılarında oturan ve merakla ne söyleyeceklerini bekleyen Rıfat ve Şirine anlatmaya gelince dünyanın en zor işi gibi görünüyordu. Yine de bir yerlerden başlamak gerekiyordu.
"Kuzen sabahın köründe bizi buraya çağırdınız ve yaklaşık beş dakikadır bakışıp duruyoruz. Neler oluyor?"
"Abi Şirin haklı. Ha yanlış anlama. Bakışmaktan yana bir şikayetim yok, yani istediğin kafar bak yani demek istediğim bekleriz de."
"Eeee Rıfat ne oldu? Yoksa sıkıldın mı benden?"
"O nasıl laf abi? Niye sıkılayım?"
"Halbuki ben artık konuşmadan da anlaşıyoruz sanmıştım."
"Yani aslında anladım gibi. "
"Gibi? Vayyy. E bize de söyle hayatım ne anladın söyle de ben de aydınlanayım."
"Şirinim, güzel karım, bence abim ve yengemin bize daha kargalar kahvaltılarını bile hazırlamamışken söylemek istedikleri şey abimin parıldayan gözlerinden ve yengemin kaçamak bakışlarından anlaşılacağı üzere yeni bir veya iki tabi üç te olabilir yeğenimiz olacak."
"Yuh Rıfat."
"Niye abi? En son ikizleriniz oldu. Şimdi pekala üçüz de olabilir. Şahsen ben dördüz olacağını düşünmüyorum ama tabi neden olmasın değil mi? Olursa da kabulümüz artık."
"Şirin canım kocanı susturabilir misin? Benimkinin bakışları pek iyi gözükmedi bana da."
"Tabi ki Sera, zaten o da tam o gereksiz ve saçma konuşmasını bitirmişti değil mi hayatım?"
"Ama niye öyle diyorsunuz? Yeniden amca oluyorum, mutlu da mı olmayayım?"
"Ol hayatım elbette mutlu ol, ama ortada olmayan yeni yeğenlerin için olma."
"Nasıl yani? Yenge sen hamile değil misin?"
"Değilim Rıfat."
"Ama.....Nasıl yani?"
"Ne nasıl Rıfat? Karım değilim dedi ya."
"O zaman niye bu kadar mutlusun? Mutlusunuz?"
"Çünkü......biz gidiyoruz."
"Nereye? Tatile mi? Ay ne güzel. Gidin tabi. Hatta çocuklar kalsın baş başa gidin. Biz bakarız."
"Hayır Şirin tatile değil."
"Biz buradan gidiyoruz Şirin."
"Sera......Sen.....sen ne değinin farkında mısın? Gitmek ne demek? Biz ne olacağız? Ya şirket? Ali Ömer? "
"Şirket senin ve Rıfatın. "
"Abi ne demek şirket sizin? Ya biz ne olacağız? Bizi bırakıp gidecek misiniz?"
"Rıfat bak sırf şirket yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı. Ailemi kaybedecektim. Sera da ben de çok kötü günler geçirdik."
"Ama hepsi bitti. Geçti."
"Evet Şirin geçti ama biz her şeye sıfırdan başlamak istiyoruz. Yeni bir yerde, yeni koşullarda."
"Ve biz olmadan."
"Şirin böyle söyleme lütfen. Bağımız kopmayacak ki. Hem İngiltere çok uzakta değil ki. Gider geliriz yine."
"Ha bir de İngiltere?"
"Kuzen bak anlayın bizi lütfen. Rıfat....Biz çok kötü günler geçirdik ve artık mutlu olmak istiyoruz."
"Ve mutlu olmak için buradan binlerce kilometre uzağa taşınacaksınız."
"Rıfat bak bu bizim için de kolay değil. Ali Ömer ilk söylediğinde ben de sizim gibi karşı çıktım ama bizim için en iyisi bu olacak."
"Sizin için en iyisi bu olacaksa bizim söyleyecek bir şeyimiz olamaz yenge. Siz zaten kararınızı vermişsiniz, bize de kabul etmek düşer. Hadi Şirin gidelim."
"Kuzen, kocam haklı. İtiraz ettiğimiz için kusura bakmayın. İnsan bazen nerede duracağını bilemiyor işte." Size iyi yolculuklar. Umarım çok mutlu olursunuz, istediğiniz gibi.
Şirin ve Rıfat, bir şey söylemelerine imkan vermeden odadan çıkınca Sera ayağa kalkıp Ali Ömerin yanına gitti ve elini tuttu. "Kolay olmayacağını ikimizde biliyorduk değil mi?"
Ali Ömer karısının güzel yüzüne düşmüş saçlarını geriye doğru hafifçe atıp hüzünlü gözlerine bakarken "Evet ama bu kolay olmayandan biraz fazla oldu sanırım. " dedi. Bir süre ikisi de konuşmadı. Duyulan tek ses açık pencereden gelen rüzgarın ağaçların yapraklarına dokunduğunda çıkardığı sesti. Sera kocasının göğsüne başını yaslayıp ona sarıldı. Bu hissi seviyordu. Ona sarılan kollardaki gücün verdiği güveni, sıcaklığı, kokusunu sadece buradayken duyduğu huzuru seviyordu. Ve biliyordu ki dünyanın neresine giderse gitsin onun evi burasıydı işte. Bu kolların arasıydı. Gerisinin bir önemi yoktu. Bir süre başını yasladığı yerde sevdiği adamın kalp atışlarını dinledi. Kocasının dudaklarının saçlarının arasına bıraktığı öpücükleri hissetti. Saçlarını okşayan ellerini ve bedenini koruyucu bir kalkan misali saran kollarını hissetti. Mutluluk buydu. Kafasını hafifçe kaldırıp kocasının gözlerinin içine baktı. Orada gördüğü şey sadece aşk değildi Sevgiydi. Bağlılıktı. Güvendi. Aileydi. Bu adam onun her şeyiydi. O yanında olduktan sonra başka hiç bir şeyin önemi yoktu. Birazda korkakarak da olsa kırık bir sesle ağzından kelimelerin çıkmasına izin verdi. "Ali Ömer ..... gitmeyelim."
Ali Ömer karısının bu isteği karşısında sadece bir kaç saniyeliğine şaşırmış göründü. Sonra sadece "Neden?" diye sordu.
Sera hâlâ onun kolları arasındaydı ve hiç şikayetçi değildi. "Çünkü benim evim burası." dedi. "Tam olarak burası. Senin kollarının arası. Ben sana sarılıp, başımı göğsüne yasladığımda ve sen de beni sarmaladığında tam olarak hissettiğim bu. Dünyanın neresine gidersek gidelim bu değişmeyecek. Kendimi burada o kadar mutlu, o kadar güvende ve o kadar şanslı hissediyorum ki. Sanki dünya karşıma dikilse onlarla savaşıp yenebilirim ve en önemlisi ne biliyor musun onlarıla savaşmak umurumda bile olmaz, çünkü olduğum yer, kollarının arası yani evim. Orası benim güvende ve mutlu olduğum tek yer. Gitmeyelim Ali Ömer."
"Ben.... ben sadece daha fazla zarar görmenizi ve üzülmenizi istemiyorum. "
"Aşkım olanlar senin suçun değildi. Ve onları yaşamamız gerekiyordu ki yaşadık. Aşkımız bu kadar güçlü ve bu kadar sarsılmazsa bunda olanların da payı büyük. Tüm bu olanlar.....yaşadıklarımız.....tamam kötüydü, üzücüydü hatta zalimceydi ama bak biz hâlâ birlikteyiz ve birbirimize aşığız. Ailemiz bir arada. Mutluyuz. "
"Olanları hatırlamak seni üzüyor biliyorum ve tek istediğim onları unutmanı sağlamak. Keşke elimde sihirli bir değnek olsa ve bunu başarabilsem Seram ama elimden gelen tek şey bu işte. Burdan gidip yeni bir hayata başlama fikri. "
"Buradan gidince de olanlar bizimle gelecek ki hayatım. Belki çok sık hatırlamayacağız ama onlar hep aklımızın bir köşesinde olacak. Ben kaçmak istemiyorum Ali Ömer. Hatırladığım zaman senden duygularımı gizlemek istemiyorum. Aynı şekilde senin de sırf ben üzülmeyeyim diye bizi alıp herhangi bir yere götürmeni de istemiyorum. Seninle dünyanın öbür ucuna giderim, hiç sorun değil hatta nereye gideceğimizi bile sormadan elini tutup giderim, ama bunu yapmayalım aşkım kaçmayalım. Ben de olanları unutmak istiyorum ki zaten eskisi kadar hatırlamıyorum bile ama hatırladığım zaman da burda unutmak istiyorum, kollarının arasında, evimde. "
Ali Ömer karısını saran kollarını biraz daha sıkarak onu iyice kendine çekti. Sadece o mu onun eviydi? Ah be kadın diye geçirdi içnden bana hissettirdiklerini ve verdiklerini bilsen. Asıl sen benim evimsin. Yuvamsın. Yıllar önce olmaz dediğim, inanmadığım her şeysin. Ve benimsin. İyi ki de benimsin. Nasıl istersen, nerde istersen öyle olsun.
"Peki hatun sen nasıl istersen öyle olsun bakalım."
"Gerçekten mi?"
Ali Ömer sevdiği kadının gözlerinde gördüğü çocuksu sevince ve heyecandan yerinde duramayan bedenine bakıp gülümsedi. Daha fazla nasıl sevilirdi bilmiyordu. İçindeki aşk o kadar coşkun ve taşmaya hazır bir haldeydi ki.
"Evet benim güzel ve inatçı karım. Bu ikna edici konuşmandan sonra kabul burada kalıyoruz. Elbette sen de benim iki şartımı kabul edersen."
"Neymiş o şartlar? Aaa dur buldum. Mantı ve dolma istiyorsun değil mi? Yaparım ki ben sana."
Ali Ömer bu sözler karşısında bir kahkaha attıktan sonra onu iyice kendine çekti. "Hayır, elbette o kadar küçük istekler değil şartlarım."
"Neymiş peki?"
"Bakıyorum da, hiç tabi kocacım ne istersen demek yok."
"Aşkım sen ne istersen kabul edeceğimi biliyorsun ama ülke değiştirmek gibi sıra dışı isteklerin göz önüne alındığında önce duysam daha iyi olur."
"Peki o zaman. İlk şartım burdan taşınıp daha büyük bir eve geçeceğiz."
"Ama neden? Bu evimiz de büyük ve çok güzel."
"Aşkım benim daha güzel ve büyük evler var. Ve biz seninle beğendiğimiz bir tanesini seçip taşınacağız anlaştık mı?"
"Peki sevgilim buna itiraz etmiyorum, çünkü bana neden bilmiyorum öyle geliyor ama sanırım ikinci şartın çok daha büyük bir şey. İtiraz hakkımı ona saklıyorum."
"Anlaştığımıza sevindim ama asıl ikinci şartıma hiç itiraz edemezsin çünkü onun sözünü bana yıllar öncesinden vermiştin zaten."
"Yıllar öncesinden? Söz vermiştim? Neymiş bakalım bu söz?"
"Aslında bu Rıfatın da çok istediği şey aşkım. O yeniden amca olmak istiyor ve ben de bana verdiğin sözü tutup ailemizi genişletmeyi istiyorum. Daha Lale, Çınar, Menekşe, Gül, Su, Yağmur,....."
"Ali Ömer dur. Dört çocuğumuz var farkında mısın?1
"Evet aşkım ama ben daha fazla istiyorum. Hatta hepsi sana benzesin."
"Ali Ömer sen var ya......."
"Ben de seni çok seviyorum aşkım."
*******************************
Merhaba,
Biraz uzun zaman geçti farkındayım.
Yeni bölümü umarım sevmişsinizdir.
Okuyorsunuz ama hiç yorum yapmıyorsunuz.
Ya da oy vermiyorsunuz.
Ben bu kitabımı çok seviyorum.
Artık bitmek üzere ama yorumlarınızı görmek,
Oylarınızı görmek,
Güzel olurdu.
Görüşmek üzere.
*******************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top