Bölüm 125

Aradan geçen günlerde her şey normale dönmüş gibiydi. İnsan yeni şeylere ne kadarda çabuk alışıyor diye düşündü Sera, bir yandan da bahçede ki masadan aldığı tabakların üzerine sıraladığı bardakları düşürmemeye çalışıyordu. Aslında eski yeniler diye düzeltti, yüzündeki gülümsemeyle. Elindekileri mutfağa kadar götürebilirse kendini başarılı sayacaktı. Bir adım bir adım daha. Küçük adımlarla ilerlerken arkadan beline sarılan kollar ve boynuna kondurulan öpücükle dengesini kaybeder gibi olmuştu. Korkmamıştı, çünkü onun sevdiği adam olduğunu biliyordu. Ali Ömer onu kendine çevirip dudaklarına yöneldiğinde önce küçük tıkırtılar ardından gelen büyük bir sesle ikisi de gülmeye başladı. "En azından bu takımı bir kez kullanabildik."

"Ali Ömer beğendin mi yaptığını? Daha yeni almıştık bu takımı."

Ali Ömer gözlerini karısının hüzünlenmiş yüzünde gezdirdi bir süre, tıpkı küçük ve sevimli bir kız çocuğu gibiydi. Kendisine kızarken bile sesindeki aşk içnin titremesine neden oldu. Bu kadını çok seviyordu. Onun bir tek gülüşü için her şeyi yapardı.

"Evet ama diğer beş yemek takımının aksine bununla kahvaltı ettik aşkım.  Hem ne olacak ki tabak, çanak işte. Yenisini alırız."

"A evet ben niye düşünemedim bunu acaba? Ünlü iş insanı Ali Ömer Yüceler iflasın eşiğine geldi diye yazar artık gazeteler. Karısının sakarlığı yüzünden her gün kırdığı yemek takımları sektör için büyük bir kâr aracı olsa da Ali Ömer beyin banka hesapları bu harcamaya daha fazla dayanamadı."

Seranın bu sözlerine eşlik eden kahkahası bahçede yankılanırken Ali Ömer onu iyice kendine çekti. Kızarmış yanakları ve heyecanlı bir parıldayışla bakan gözleri ve gülümseyen yüzüyle kendisine bakan karısına baktı. Dört çocukları vardı ama ne zaman ona biraz olsun yaklaşsa ya da dokunsa yanakları kızarıyordu. Karısı hâlâ ondan utanıyordu. Ali Ömer elinden gelse onun yanından hiç ayrılmazdı. Ömrü boyunca sadece ona bakarak yaşabilirdi. On sene önceki Ali Ömere ileride bunları yaşayacağını gösterse bile inanmazdı. Onun duyguları yoktu ki. Fakat Sera o duygusuz, işkolik ve sert adamı alıp onun içinden deli gibi aşık, aile babası ve duygulu adamı çıkarmayı başarmıştı.

"Banka hesaplarım her gün bir yemek takımı almaya yeter de artar bile hayatım. Hem değil her güne bir tane beş tane kırılsa bile umurumda mı sanıyorsun?"

"Değil mi?"

Ali Ömer karısının cevabını bildiği halde yine de duymak istediği bu sorusuna karşılık olarak yüzünde beliren gülümseyişle ona  aralarında sadece bir nefeslik boşluk kalacak mesafe kadar yaklaştı ve onu sarmaladığı kollarıyla iyice kendine çekti. Tam bir şeyler söylemek için dudaklarını aralamışken kendilerine doğru koşarak gelen kızları oyununu bozmuştu. Küçük düzenbaz diye mırıldandı ama Sera onu duymuştu. "Ali Ömer yapma şunu, küçücük çocuk."

"O küçücük çocuk seni öpmeme yine engel oldu ama. " diye somurttu Ali Ömer. Sera kocasının küskün yüzüne elini uzattı ve yanağını okşarken ona kaçamak ve minik bir öpücük verdi. "Bir de şöyle düşün hayatım hepsi yuvadan uçup gittiklerinde sen yine bana kalacaksın." Ali Ömer karısının elinin üzerine elini koyarak kulağına eğildi. "Yuvadan uçup gitmelerini beklememe gerek yok aşkım ben zaten hep seninim." 

Ardından eğilip elinin uzanabildiğince ve gücünün yettiğince ceketini çekiştiren kızını kucağını aldı. Sera yine al al olmuş yanaklarıyla ona bakıyordu. Boşta kalan koluyla onuda sarmalayıp yanlarına çekti. "Annesi bak minik prensesimiz gelmiş." Deniz babasının kucağına keyifle yerleşip yanağına kocaman bir öpücük bırakırken "Ben büüdüm. " dedi. İkisi de onun bu haline bakıp gülümsedi. "Dumurtamın hepsini birdim. Sütte içtim. "

"Aferim benim güzel kızıma. Evet sen gerçekten çok büyümüşsün. Hatta ağırlaşmışsınnnnn." Ali Ömer kızını öpücüklere boğarken Sera baba kız aşkında kaybolmanın verdiği mutluluğu yaşıyordu. Bundan daha fazla mutlu olabilir miydi bilmiyordu. Ali Ömerin kendini izleyen gözlerine takıldı gözleri. Nasıl da aşıktı bu adama? Nasıl da seviyordu onu. Hiç kimse ve hiç bir şey bozamamıştı bunu. Ali Ömer onun düşüncelerini fark etmiş gibi elini tuttu.  Sera o zaman ağladığını anladı. Mutluluktan ağlıyordu. Deniz elini annesinin yüzüne uzatıp dokundu. "Annee ağlama. "

"Ağlamıyorum canım. Gözlerim yaşardı sanırım güneşten oldu."

"Ama Düneş yayamazlık yapmadı ki."

Ali Ömer ve Sera onun bu sözlerine gülerken Deniz de ne olduğunu anlamadığını belirtir şekilde onlara bakıyordu. Yanlarına gelen Seher hanım yerdeki kıtık tabak ve bardak yığınına bakarak gülümsedi. O da her şeyin aşktan olduğunu biliyordu, bu yüzden biraz da şakacı bir ses tonuyla "Bu hafta kaç etti? Altı değil mi? " dedi. Ali Ömer ve Sera aynı an da "Beşşşş" derken bahçede ki herkes gülmeye başlamıştı.

Ali Ömer uzun zamandır içinde tuttuğu şeyleri söylemenin zamanının geldiğini düşündü.  Kucağındaki kızına başına bir öpücük kondurduktan sonra Seher hanıma uzattı. "Hadi bakalım prenses şimdi içeri geç annenle ben de birazdan geliyoruz tamam mı?"

"Babbaaa topppp ."

Deniz babasıyla bahçede top oynamak istediğini dili döndüğünce anlatmaya çalışırken Ali Ömer az sonra karısına söyleyeceği şeyleri kafasında bir araya getirmeye çalışıyordu. Aslında karar vereli uzun zaman olmuştu, belki de Seranın yanlarında olmadığı günler boyu bunu düşünmüştü. Şimdiyse aklından geçenleri söze dökme vakti gelmişti. Onlar için en iyisi buydu, inanıyordu.

"Söz veriyorum topunla oynayacağız, ama anne ve babanın konuşması gerek. "

Sera, Ali Ömerin tavrından söyleyeceği önemli bir şey olduğunu anlamıştı. Bu yüzden Denize dönerek "Meleğim, kardeşlerin uyanmıştır. Sen ablasın. Bak bakalım neredeler olur mu?" dedi. Karısının kendisini söylemesine gerek kalmadan anlamasına sevinen Ali Ömer de bu coşkusunu gösterir biçimde "Annen haklı prenses. Sen ablasın. Ve kocaman oldun. Kardeşlerine bir bak bakalım, sonra söz top oynarız tamam mı?" diye atıldı.

Küçük kız ondan istenileni büyük bir istekle yerine getirmek istercesine Seher hanımın kolları arasından kayıp yere indi. "Damam baba. Ben didiyoyum anne. Ben büyüdüm. Abla oldum." Ardından küçük bacaklarının üzerinde her zamanki enerjisiyle Seher hanım peşinden koşturarak içeri girdi.

Kızlarının ardından mutlulukla bakan Sera kocasının ona sarılmasıyla bakışlarını ona doğru çevirdi. "Giderek büyüyor. Bir gün kocaman kız olacak."

"Ve aşık olacak."

"Ve ben o herifi bi güzel benzeteceğim."

"Ali Ömer bunu yapmayacağını söyle."

"Benim kızım kimseyi sevmeyecek. O hep yanımızda kalacak."

"O da bir gün aşık olacak hayatım. Tıpkı bizim gibi."

"Biliyorum. Ne yazık ki. Ama neyse ki o günlere daha çok var."

"Aslındaaaa o kadar da çok olmayabilir aşkım."

"Bu da ne demek şimdi?"

"Hiiiçççç. Hiç bir şey. Demedim say."

"Seram. Hadi söyle."

"Ama kızacaksın."

"Kızmam."

"Sen? "

"Evet. Ben. Kızmayacağım. Hadi söyle."

"Pekiiii. Senin şoförün var ya. Asım. "

"Eeee?"

"İşte onun oğlu var Mert."

"Evet var ama anlamadım."

"Kızımız Merte aşık olmuş hayatım."

Ali Ömer duyduklarını önce doğru algılayıp algılamadığını anlamak istercesine karısına baktı. Sera onun aklından geçenleri anlamıştı. "Aşkım bak biliyorum senin için zor ama onlar daha çocuk."

"Seram kızımız daha dört yaşında."

"Evet dört yaşında. Ve sadece oyun oynuyorlar. Denizin tek arkadaşı Mert ve inan bu olabilecek en saf türden çocuk aşkı."

"Biliyorum ama yine de kabul etmesi zor.

"Ali Ömer senin hiç çocukluk aşkın olmadı mı? Elbette olmuştur."

"Sorunda bu ya Seram. Oldu. Ve ben onunla evlendim."

"Yani? Kötü bir şey mi bu? Yoksa benimle mutlu değil misin?"

"Seram seninle tabi ki mutluyum hatta daha mutlu olamazdım. Sorun şu ki, gelecekteki damadımı şimdiden tanımak benim için biraz fazla erken oldu. Sence anne babalarımız da böyle mi hissettiler bizim için?"

"Benimkilerin bir şey hissetmediği kesin, ama seninkilerin mutlu olduğuna eminim. En azından annen mutlu görünüyor ve beni öz kızı gibi seviyor ki bunun için ona minnettarım."

"Umarım adı gibi Mert bir delikanlıdır ve kızımı üzmez yoksa ben ona yapacağımı bilirim."

"Aşkım onlar çocuk. Hem zaman ne gösterir belli olmaz. Bu gün Mert yarın başkası olabilir."

"Bence kızımız hep yanımızda kalsın."

"Kızımızın da bizim birbirimizi sevdiğimiz kadar sevilmesini, sevmesini ve mutlu olmasını istemez misin aşkım?"

"Elbette isterim Seram. Sadece onu üzen olursa karşısında beni bulur."

"Sen ne güzel bir adamsın böyle?"

Ali Ömer karısına biraz daha sokulup onu öpmeden önce "Ne kadar?" diye fısıldarken hâlâ gözünün önüne Mertin görüntüsünü getirmeye çalışıyordu. Kız babası olmak bu kadar zordu demek. Daha sırada Çiçek vardı. Ve şansına bakalım o karşısına kimi getirecekti?

"Sen bana ne söyleyecektin?"

Karısının sesiyle gelecekle ilgili düşüncelerinden sıyrılan Ali Ömer ayağının ucunda duran bir tabak parçasını ufak bir hamleyle ileriye sürükledi. O konu tamamen aklından çıkmıştı. Söze nasıl gireceğini düşünürken, her şeyi olduğu gibi anlatmanın en doğrusu olduğuna karar verdi.

"Seram ben bir karar verdim. Yani, aslında çok önceden bu kararı verdim ama sanırım artık bunu gerçekleştirmenin de zamanı geldi. Ben şirketi Şirin ve Rıfata bırakmaya karar verdim. Gidelim burdan var mısın?"

Ali Ömer, Seradan gelecek cevabı büyük bir merak içinde beklerken bir yandan da reddetmemesini umuyordu. Yine de onu ikna edebilirdi.

"Aşkım ama bu şirket senin her şeyin. Hayatın. Bu kadar uğraştın ve şimdi her şeyi bırakıp gidecek misin?"

"Benim her şeyim de, hayatım da sizsiniz Seram. Sen ve çocuklarım. Ve doğacak çocuklarımız. Evet şirket için uğraştım, çabaladım. Hem de çok. Ve bu uğurda neredeyse seni ve çocukları kaybedecektim. Buna değmez. Ne şirket ne de başka bir şey sizi kaybetmeme değmez. Gidelim Seram. "

"Ali Ömer ben seninle her yere gelirim aşkım, ama bu senin ailenin şirketi ve bunca emek verdikten sonra bırakman.......bak tabi ki Şirin ve Rıfat aileden ama sen bunun için yıllardır uğraştın ve neleri atlattın. Ben yanındayım, çocuklarımızda öyle. Ve doğacak olanlarda yanımızda olacak. Bunu yapma aşkım. Yıllardır bunun için mücadele ettin ve şimdi korkularının seni ele geçirmesine izin verme. "

"Ben yoruldum artık Seram. Ben huzur istiyorum. Sakinlik istiyorum. Toplantılar, para, anlaşmalar hepsi yoruyor artık beni. Ben sadece sizi istiyorum."

"Ali Ömer, hayatım, dedim ya biz seninle her yere geliriz. Sen ne dersen, nasıl istersen öyle olsun sevgilim. Sadece sonradan pişman olacağın bir şey yapma."

"Benim tek pişmanlığım bunu en başından yapmamış olmak" derken Ali Ömer karısına uzandı ve ona sıkıca sarıldı.

************************

Merhaba,

Yeni bir bölümle geldim.

Umarım beğenmişsinizdir.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Görüşmek üzere.

**************************

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top