Bölüm 112
Karşımda simsiyah bir sis misali çevremi sarmalayarak beni boğmakta olan beyaz yatağın boşluğu tüm algılalarımı kör etmişcesine hareket etmemi engelleyen bir duvar örmüştü. Ne yapacağımı bilmez halde öylece duruyordum. Yine mi geç kalmıştım? Yine benden almışlar mıydu karımı? Nereye götürmüş olabilirlerdi? Kimdiler? Ve en önemlisi şimdi ne yapmalıydım?
Odadan çıkalı fazla olmamıştı. Serayı her nereye götürüyorlarsa çok uzaklaşmış olamazlardı. Elimi cebime atıp telefonumu çıkardım. Dışarıda bekleyen korumalar bir şey görmüş olabilirdi. Tam aramak üzereyken içeriye giren hemşire görünüşümden halimi anlamış olacaktı.
"Aaaa geldiniz mi Ali Ömer bey? Hani bebekler nerede?"
"Ka....karım?"
"Eşiniz birazdan gelir. Bir kaç kontrol yapılmasını istedi doktor."
"Eminsiniz değil mi? Kontrol.....sadece kontrol?"
"Endişelenmeyin ve evet kesinlikle eminim. İsterseniz siz de yanına gidebilirsiniz, üçüncü kattalar."
"Çok çok teşekkür ederim. Bana nasıl güzel bir haber verdiğinizi bilemezsiniz."
Hemşire anlayışlı bir şekilde gülümseyip odadan çıkarken ben karımın yanına gitmekle odada kalmak arasında kalakalmıştım. Kalbim ve ayaklarım karıma koşmamı söylerken aklım birazdan odaya getirilecek bebeklerimizi beklememi söylüyordu. Hemşireler çocuklarla ilgilenirdi, ben Seramın yanımda olmalıydım. Omuzumda hissettiğim el ile başımı çevirince Rıfatın geldiğini gördüm. "Abi neredesin sen ya? Telefonunda kapalı."
"Ben? Telefon?"
"Evet sen. Ne zamandır seni arıyordum, telefonunda kapalı olunca ulaşamadım."
Dakikalardır elimde sıkmaktan parmaklarımın bembeyaz olduğu telefonu kaldırıp baktım. "Şarjı bitmiş."
"İşte aslında normal de, ulaşamayınca."
"Neden? Bir şey mi oldu?"
"Abi gözünü seveyim bi dur ya. İki dakika panik yapma. Hayır, hiçbir şey olmadı. "
"O zaman niye beni arıyordun?"
"Hani hastaneye geldim, seni bulmadım. Ondan olabilir mi?"
"Ben çocukların yanına gidiyordum. Seranın babası aradı. Sonra odaya döndüm, Sera yoktu. Sonra hemşire bir kaç kontrol için götürdüklerini söyledi. Ben de şimdi yanına gidiyordum."
"Şimdi anlaşıldı bu halinin nedeni. Abi sana bi haberim var, sen çok pis kara sevdaya düşmüşsün."
"He Rıfat he düştüm, iyi de ettim. İtirazın mı var?"
"Yok abi ne itirazı? Tersine senin için o kadar mutluyum ki. Bir kaç sene önceki Alli Ömer böyle bir adam olacak deseler inanmazdım ama oldun. O işkolik, ciddi, suratsız, nemrut adam gitti yerine sen geldin. Yalnız bu yeni Ali Ömer iyi hoş da abi şu panik huyu olmasa be abim he?"
"Rıfat çocuklarımı getirmek için beş dakikalığına odadan çıkıyorum. Geri döndüğümde karımı yatağında bulamıyorum. Daha yeni kaçırılıp vurulmuş ve zor bir ameliyattan çıkmış. Beklerken neler yaşadığımı ben bilirim. "
"Abi haklısın da şimdi ya......"
"Daha bitirmedim Rıfat. Ve semin kapıya güvenilir olduğunu söyleyip diktiğin korumalarda ortada yok. Söyler misin ne düşünmeliydim? Böylesi bir durumda panik olmam doğal değil mi?"
"Heee korumalar diyorsun."
"Heee korumalar diyorum."
"Abi sen beni mi taklit ediyorsun?"
"He Rıfat zaten şu an tek derdim senin taklidini yapmak. Ben ne diyorum sen ne diyorsun?"
"Abi şimdi o şöyle oldu. Ben odaya gelince baktım yengeyi kontrole götürüyorlar. Seni sordum. Çocukları almaya gitti dediler, ama yengeden haberin yokmuş, işte ben de seni arıyordum ki gelip bulamazsan korkma. Korumalara da ben izin verdim yengem dönene kadar bi çay içsinler diye."
"Peki Rıfat gerçekten çok merak ediyorum, bunları bana ne zaman anlatacaktın acaba?"
"E anlattım ya abi."
"Rıfatttt. Şurda yarım saattir konuşuyoruz, benle dalga geçeceğine bunları anlatsana. "
"Yok abi. Ne dalgası? Ben şey diye ettim onu......ıııııı.....hah.... gülelim.... gülelim diye."
"Rıfat şimdi seni bi güldürürüm, gülmekten ağlarsın."
"Abi kötü niyetim yoktu ki."
"Hayır anlamıyorum, madem aradın cevap alamadın odada beklesene. Tutmuş hastanede dolanıyor."
"Abi bulurum sandım."
"Rıfat hakkaten sen bu kafayla mı avukatlık yapıyorsun? Bi de bizim şirkette."
"Ayıp oluyor ama abi."
"Ben şimdi Seramın yanına gidiyorum. Hemşire birazdan çocukları getirir. Sakın çocuklarımı dışarı çıkarayım falan deme. . Bu konu da daha kapanmadı."
"Abi sen bana güvenmiyor musun? Onlar benim yeğenlerim."
"Yeğenlerine iyi bak o zaman."
"Bakarım abi. Bu arada gitmene gerek yok."
"O neden?"
"Şirinle birlikte geldik biz. Şirin yanında Seranın."
"Ah Rıfat ah. Bunu ne zaman söyleyecektin?"
"Abi ne yapayım? Öyle bi konuşuyorsun ki insan korkuyor."
"Karımı bulamadığım için olabilir mi Rıfat hani ben de endişelenmiş ve korkmuşsam demek ki. Sen de taksit taksit anlatıyorsun her şeyi. Benim yerimde sen olsan tüm bunlar Şirinin başına gelmiş olsa sen nasıl hissederdin?"
"Şimdi öyle düşününce haklısın abi."
"Haklısın abi."
"Abi yine yaptın."
"Ne yaptım?"
"Benim taklidimi."
"Rıfat bi sussan diyorum."
"Abi kabul et sen de beni seviyorsun."
"Acaba ne saçmalıyorsun Rıfat?"
"Abimsin diyorum. "
"Biz aksini mi dedik? Sen de kardeşimsin."
"Abi bunu daha sık söylesen keşke."
"Rıfat kaşınma istersen."
"Aman bi sev sonra hemen döv zaten. Yok, eski Ali Ömer hala burada. "
"Kocamla alıp veremediğin ne acaba Rıfat?"
"Seram?"
"Aşkım ?"
"Geldin."
"Gelmese miydim?"
"Sera bunlar yine uçmuş canım. Bence hiç karışmayalım."
"Haklısın galiba Şirin, baksana Ali Ömerin bakışına. Fabrika ayarlarına dönmüş gibi bakıyor."
"Ya Rıfat? Ay aşkımmm ne oldu? Komşu çocukları topunu mu aldı? Ay yoksa babaları topunu mu kesti?"
"Seram ayıp oluyor ama. Mağara adamı mıyım ben?"
"Sana da hiç yakıştıramadım Şirin. Çocuk muyum ben?"
"Çocuk değilseniz niye çocuk gibi atışıyorsunuz Rıfat? Sen mağara adamı olur musun hiç aşkım? Sen o aşamayı geçtin artık. Cilalı taş döneminde falansın."
"Serammmmmm."
"Ali Ömerimmmmm."
"Evettttt biz geldikkkkk. Annemizi özledik biz."
Hemşire Seranın yatmasına yardım ettikten sonra önce Toprağı sonra Çiçeği ona verdi. Karşımda gördüğüm şu manzara dakikalardır yaşadığım korkuyu, endişeyi ve stresi silip götürmüştü. Daha başka ne isteyebilirdim ki?
"Rıfattt şu boncuk gözlere baksana. Ne kadar güzeller. Halalarının lokumları bunlar."
"Ya şu parmaklarına baksana Şirinim. Minicikler. Bu parmakları da yerim bunları da yerim. yer amcaları bunları yer."
"Ali Ömer."
Karımın seslenmesiyle daldığım manzaradan çıkıp ona baktım. Gözümden düşen yaşları ellerimle silip yavaşça onlara yaklaştım.
"Abi sen ağladın mı?"
"Rıfat bi sussan nasıl olur? Adam mutlu işte."
"Aşkım çok güzeller değil mi?"
"Çok güzeller Seram. Tıpkı senin gibi. "
"Rıfat hadi biz çıkalım."
"Ya niye ama ? Ben yeğenlerimi sevecektim daha."
"Seversin yine. Anlasana anne ve babayı yalnız bırakalım biraz."
"Heee tamam."
Rıfat ve Şirin odadan çıkınca eğilip Serama bir öpücük verdim. "Çok güzeller Seram. Senin gibi. Deniz gibi. Güneş gibi. "
"Bence sana benziyorlar."
"Bana mı?"
"Evettt. Baksana Toprağın yüzü aynı sen. Çiçeğinde gözleri ve burnu sana çekmiş."
Kızımın parmağımı tutan minicik parmaklarına baktım. Eğilip defalarca öptüm. Neredeyse onların kaybediyordum. Bu gün hiçbir şeyim olmayabilirdi. Ne karım ne Toprak ne Çiçek ne Deniz ne de Güneş. Ama kurtulmuşlardı. Yanımdaydılar. Kapının açılmasıyla paytak adımlarıyla babaannesinin elini tutmuş kızımı gördüm. Annemin kucağında da oğlum vardı. "Biz de anne ve babamızı özledik."
"Babbbaaaaa"
"Kızımmmm Denizimmm. Sen babayı mı özledin?"
"Hı hı. Anniyi de özedim."
"Biz de seni çok özledik canım kızım. Ne yaptınız peki biz yokken? Babaanneyi ve halayı üzmediniz değil mi?"
"Hayıy . Ben hiç yayamazlık yapmadı. Günneş de....ağamadı. Doma yedik. Uyuduk."
"Afferin benim akıllı kızıma."
"Seram benim kızım hem akıllı hem de uslu. Bu yüzden babaannesi onu buraya getirmiş değil mi kızım?"
"Hı hıııı."
"Peki benim prensesim kardeşleriyle tanışmak ister mi?"
"Kaydeş. Düneş."
"Evet prensesim Güneş senin kardeşin ama bak iki kardeşin daha oldu. Toprak ve Çiçek."
"Anniii kaydeş."
"Evet kızım kardeşlerin."
"Onar çok küçük Düneş gibi."
"Ama onlarda büyüyecek senin gibi abla abi olacaklar. Bana yardım edersin değil mi onlara bakarken?"
"Edeyim. Kaydeş onar."
"Güzel kızım benim."
"Kızım sen nasılsın? Daha iyi misin?"
"İyiyim anne merak etme. Sen nasılsın? Çocuklar çok yoruyor mu seni?"
"Yok kızım tam tersine onlarla ilgilenmek bana iyi geliyor."
"Babbaaaa Düneş uyandı."
Kucağımda uykusundan yeni uyanmanın verdiği mahmurlukla etrafına bakınan oğluma baktım. Bakışları etrafta dolaştıktan sonra bana döndü. Bir süre yüzüme baktıktan sonra bana bir gülücük atıp ellerini ve kollarını savurmaya başladı. Dizimde oturan kızıma ve kucağımdaki oğluma daha sıkı sarılıp bakışlarımı karıma çevirdim. Anlaşmak için kelimelere ihtiyacımız yoktu. İkimizde mutluyduk. Ve bu mutluluğa gölge düşmesine asla izin vermeyecektim.
**************************
Merhaba,
Beğendiniz mi bölümü?
Tüm ailenin bir araya geldiği bir bölüm oldu.
Bence gayet güzel ve eğlenceli bir bölüm de oldu.
Gelecek bölüm bakalım Semih ve Doğa ne olacak?
Ve acaba Seranın babası neden arayıp duruyor?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Görüşmek üzere.
********************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top