Bölüm 110

 "Neden bu kadar geç kaldın?"

Evet. Cevaplanması gereken ama cevabını bilmediğim tek soru. Defalarca kendime sorduğum ve her defasında beraberinde başka soruları da getiren esas soru. Neden geç kaldım? Neden tahmin edemedim? Nasıl bilemedim? Ben ne halt etmeye karımı ve çocuklarımı evde yalnız bırakıp sözüm ona onlardan değerli bir iş seyahatine çıkabildim?  Ben. Ben. Ben. Ve nasıl? Neden? Kendimi affetmek için bir cevabım yok, zaten ihtiyacım da yok. Bunun affı yok. Karım, çocuklarım bunları yaşamışken olmaz.

"Ali Ömer?"

Annemin sesiyle daldığım düşüncelerden sıyrılıp karımın elini tutan anneme ve yanında durup bana bakan doktor ve hemşireye baktım. Kafam hala karmakarışıktı. Ne olduğunu anlayabilmem için önce nerede olduğumu algılayabilmeliydim. İki gündür yaşadığım stres, korku, üzüntü, endişe ve heyecan uykusuzlukla birleşince aklım bir yerden sonra donup kalmıştı. Tek istediğim Seramın uyanmasıydı. O güzel gözlerini tekrar görebilmekti.

"Oğlum?"

"Ali Ömer bey, iyi misiniz?"

Annemin ve doktorun sorularına karşılık kafamı kaldırıp iyiyim anlamında gülümsedim. Ne kadar iyi olabilirdim? Daha ne kadar sürecekti bu kabus? Bir dakika? Geç kaldın? Neden geç kaldın? Neden bu kadar geç kaldın? Sera? Olabilir miydi? Hayal olmasın? Gözlerim yaşlarla dolup taşarken, usulca yatağa doğru ilerledim. Ben, ben bunu hak edecek ne yapmıştım? Sevmiştim. hem de çok., fakat bu yeterli miydi? Karşımda gördüğüm manzara bana aklının bir oyunu olabilir miydi? Gerçekliğine nasıl inanabilirdim?

"Daha fazla ağlama aşkım. "

"Se...Seram? Bu.....bu gerçek mi? Sen... uyandın. Başardın."

"Ali Ömer ağlama."

Yapamazdım. İki gündür içimde tuttuğum tüm duygular sel olmuş gözlerimden akıyordu ve ben buna karşı koyamıyordum. Koyamazdım da. Yavaşça uzanıp elini tuttum ve öptüm.

"Seram sen bana geri geldin ya, geri kalan hayatım boyunca ağlamaya razıyım ben. Hem bunlar mutluluktan. "

"Ali Ömer bey yanınızdan hiç ayrılmadı. Doğrusu çok şanslısınız, sizi bu kadar çok seven bir eşiniz var."

"Asıl ben şanslıyım doktor. Her şeye, tüm hatalarıma karşı benim yanımda olmaktan vaz geçmeyen bir karım var."

"Kızım, bizi çok korkuttun. "

"Doktor karım nasıl? Yani uyandı ama demiştiniz ki....."

"Merak etmeyin Ali Ömer bey her şey yolunda. Şanslıyız ki bir hasar almadan bu durumu atlattık."

"Duydun mu Seram? Geçti bak. Kabus bitti."

"Ama hastamızı bu kadar yormayalım. Daha yeni uyandı. Bırakalım da biraz dinlensin."

"Ali Ömer bebeklerim iyi değil mi?"

"İyiler aşkım. Toprak da Çiçek de çok iyi. Seni bekliyorlar."

"Denizle Güneş? Onlar....onlar....."

"Merak etme hayatım onlarda iyi. Bulduk onları. Şimdi evdeler. Şirin yanlarında."

"Rüya sandım."

"Rüya mı?"

"Sen bana anlattın ama ben inanamadım rüya sandım."

"Seram, güzel karım."

"Artık biraz dinlenmeniz gerek. Sizin de Ali Ömer bey. İki gündür uyumazdınız da bir şey de yemediniz."

"Evet oğlum doktor bey haklı. Ben kızımın yanında kalırım hadi sen eve git dinlen biraz."

"Hiçbir yere gitmem anne. Dinleneceksem de karımın yanında dinlenirim."

"Ali Ömer ben iyiyim. Lütfen eve gidip uyu biraz. Ve bir şeyler ye."

"Seram yapamam. Seni bırakıp hiç bir yere gidemem, gitmem. Bundan sonra benden bir dakika bile ayrılmayacaksın. Ben nereye sen oraya. "

"Nasıl yani? Yapışık ikiz gibi mi yaşayacağız?"

"Aynen öyle. Ve baştan söyleyeyim. Sakın itiraz etmeye kalkma."

"İtiraz eden kim? Ama çok yorgunsun."

"Değil iki gün, iki yıl hatta iki asır bile uyumasam olur. Sen yanımda ol da."

"Peki aşk kuşları. Anlaşıldı. Sizleri ayıramayacağız, ama dediğim gibi hastamızı yeterince yorduk. Biraz dinlenmesi gerek."

"Elbette doktor. Anne sen de eve git. Ben nasılsa buradayım. "

"Tamam oğlum ben yine gelirim. Size kıyafet, yiyecek felan getiririm. Kızım çok geçmiş olsun. "

"Anne seni eve bıraktırayım."

"Gerek yok oğlum, geldiğim araba aşağıda bekliyor zaten. Hadi siz dinlenmenize bakın. "

Annem ve doktor odadan çıkınca tekrar karımın yattığı yatağa doğru ilerledim. Yan tarafta bulunan koltuğu çekip oturdum ve elini tutup tekrar öptüm. "Özür dilerim aşkım."

"Neden özür diliyorsun ki Ali Ömer?"

"Seni ve çocuklarımı koruyamadım. Yapamadım."

"Ali Ömer bu senin hatan değildi. Bilemezdin."

"Bilmem gerekirdi. Tahmin etmeliydim. "

"Lütfen kendini suçlamaktan vaz geç. "

"Ben çok korktum Seram. Seni kaybedeceğimi sandım. "

"Ben de çok korktum Ali Ömer. Kabus gibiydi. O adam silahı bana doğrul...tunca bitti dedim. Her şey sona erdi. Buraya kadar dedim."

"O it bunların hepsinin hesabını verecek. O da kardeşin de."

"Ali Ömer lütfen bırak cezalarını adalet versin yoksa onlardan ne farkın kalır?"

"Sen şimdi bunları düşünme aşkım. Doktor haklı daha yeni kendine geldin ve seni ne kadar yorduk. Hadi biraz uyumaya çalış."

"Ali Ömer."

"Söyle Seram?"

"Bana söz ver. Beni uyutup gitmeyeceksin. Onlara bir şey yapmayacaksın."

"Seram düşünme bunları dedim ya."

"Ali Ömer lütfen."

"Tamam aşkım söz. Bugün senin yanından hiç bir yere gitmeyeceğim. Burdayım. Hadi kapat gözlerini."

"Sen?"

"Ne olmuş bana?"

"Sen de yorgunsun, uyuman lazım."

"Ben burda uyurum aşkım."

"Koltukta mı? Olmaz öyle. "

Sera yattığı yerde yavaşça doğrulup yana doğru kaydı. Hareket etmenin ona acı verdiği belliydi. Eliyle yatağın boşta kalan kısmını işaret edip beni çağırdı. "Olmaz Seram. Ağır ameliyatlar geçirdin. Ben burda rahatım bak. "

"Ali Ömer Yüceler. Sana derhal yanıma yatmanı söylüyorum ve sen karşımı çıkıyorsun?"

"Aşkım ben sadece seni rahatsız etmek istemiyorum. Yatakta doğrulurken bile ne kadar acı çektiğini gördüm. Biraz iyileş sonra nasılsa benim kollarımın arasından başka yerde olamazsın."

"Ben senin kollarının arasında iyileşmek istiyorum ama. Bana en iyi gelecek şey şu an sensin. Lütfen Ali Ömer ben seni çok özledim."

"Aşkım ama bak...."

"Ali Ömer gel şuraya artık. Amma konuştun."

Yatağa yavaşça uzanıp bir kolumu usulca başının altından geçirdim. Dönebildiği kadar bana doğru dönüp başını göğsüme yasladı. "Canın acırsa söyle hemen tamam mı?"

"Kokunu o kadar özledim ki Ali Ömer. Sen bana sarılınca hiçbir kötülüğün bana zarar veremeyeceğini hissediyorum. Bana sarılmaktan sakın vaz geçme olur mu?"

Gözümden düşen yaşlara engel olamazken Sera elini yüzüme uzatıp onları sildi. "Artık ağlama demedim mi be adam?"

"Seram artık uyu biraz. Çok yoruldun."

"Ali Ömer seni çok seviyorum."

"Ben de seni çok seviyorum."

"Biliyorum, çünkü hissediyorum."

Karım başını göğsüme yaslamış bir şekilde gözlerini kapatıp uykuya geçerken başına yavaşça bir öpücük kondurup, kokusunu içime çektim. Eli ellerimin arasındaydı. Buradaydı. Bana, bize geri dönmüştü.  Kabus bitmişti. Serama söz vermiştim ama Semih psikopatı ve Doğa yaptıklarını ödeyeceklerdi. Ama bu sonranın konusuydu. Şu anda burda, kollarımın arasında karım varken ve her şey iyiye gidiyorken onları düşünmeyecektim.

Sera iyileşir iyileşmez burdan götürecektim onu. Biliyorum çocuklar çok küçük diye onlardan bir arı ayrı  kalmak istemeyecekti ama bir haftalığına bile olsa sadece ikimizin olacağı bir yere kaçıracaktım onu. Gecikmiş balayımız olurdu belki. Hatta çok istediği Parise götürmeliydim onu. Sadece ikimiz. Baş başa. Sokaklarda el ele dolaşıp Seram ne isterse onları yapacaktık.Bundan sonra hayatımın her anını onu ve çocuklarımı mutlu etmeye adayacaktım.   Şirkette artık umurumda değildi. Dedemle konuşup işi bırakacaktım. Zaten her şeye sebep şirket değil miydi. İsteyen alabilirdi. Umurumda bile değildi artık.

Karımın yanağına yavaşça bir öpücük kondurup  ellerimin arasındaki elini daha sıkı tuttum. "Sen benim her şeyimsin." dedim ve biraz da uyandığımda kabusun bitmediğini görmekten korkarak gözlerimi kapatıp huzurlu ve mutlu bir uykuya daldım.

*****************************

Merhaba,

Her şey bir rüya olabilir mi?

Ya da Ali Ömerin hayali?

Gerçekte geç kalmış olabilir mi?

Sera öldü ve Ali Ömer bunu kabullenmek istemiyor belki de?

Siz ne dersiniz?

Sizce nasıl olmuş olabilir?

Niye hiç yorum yapmıyorsunuz?

Neyse, zaten hep yorum ve oy sitiyorum ama boşa istiyorum.

Görüşmek üzere.

********************************



Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top