Bölüm 109

       Zaman geçer. Nasıl geçtiği içinde bulunduğunuz zamana ve belki de mekana göre değişir. Seni mutlu eden şeyi bulmak her zaman kolay değildir. Bulduğunda ise, orada kalması için ellerinin arasından kayıp gitmemesi için direttiğin onca gök kuşağıvari umutlara inat uzaklaşsa da senden gitmesine izin vermek aslında nefes almayı bırakmaya benzer. Ve bu her ne kadar sonu ikileme dayanan bir mesele olsa da yaşamak zorunda kalmak bir seçim yapmayı gerektirir. Beyaz ya da siyah. Var ya da yok. Mutluluk ya da acı. Tıpkı kar küresinde hayat misalidir belki de yaşanan onca şey. Susarsın, ama için avaz avaz bağırır neden diye. İşte iki gündür tam da yaşadığım, yaşamaya çalıştığım bu. Hayatın bana verdiği bu. Önüme, önümüze çıkan bu. Bugün tek istediğim mutlu bir haber alabilmek. Dünyanın yeniden dönmeye başlaması ve üzerimdeki yükün biraz da olsa hafiflemesi. Elimdeki tek şeyse, umut. Boşa çıkmasını hiç istemediğim, beklemediğim umut. Biliyorum her şey düzelecek. Karım bu gün uyanacak. Tekrar onun o güzel gözlerine bakıp içinde olduğumuz bu kabustan uyanacağım. Çocuklarıma verdiğim sözü tutup onları annelerine kavuşturacağım. Bu gün güzel bir gün olacak, biliyorum.

 "Ali Ömer bey."

"Doktor. Karım nasıl?"

"Verdiğimiz ilaçları kestik. Kendi kendine uyanmasını bekliyoruz. "

"Bu uzun sürer mi?"

"Bünyesine bağlı, bir saate de uyanabilir, bir kaç saate de. "

"Ama uyanacak öyle değil mi?"

"Bakın Ali Ömer bey. Size her şey geçti diyemem. Eşiniz zoru başardı. Bu kırk sekiz saati atlattı evet ama bu tehlike geçti anlamına gelmiyor maalesef. Güç olan bir engeli aştık fakat şimdi başka bir engel var. Kendi kendine uyanması gerek. "

"Anlıyorum doktor tabi, ama uyanmayacağına dair herhangi bir şey yok ortada değil mi?"

"Evet herhangi bir olumsuz durum gözükmüyor, ancak bu gibi durumlarda net konuşamayız. Bekleyip göreceğiz."

"Yanında bekleyebilir miyim?"

"Bu soruyu soracağınızı biliyordum. Doğal akışına bırakarak bekleyebilirsiniz. Lütfen onu zorlamayın. Vakti gelince kendine gelecektir. Biz de ondan sonrasına bakacağız."

"Ondan sonrası derken?"

"Bakın Ali Ömer bey, size daha önce de söylediğim gibi henüz hiçbir şey net değil. Eşiniz başından yaralandı ve bunun sonuçları ne olacak henüz bilmiyoruz. Bu gibi durumlarda hafıza kayıpları, kısmi ya da tamamen felç ya da görme, konuşma veya hareket bozuklukları olabilir. Elbette bunlar kesin olacak diye bir şey yok eşiniz hiçbir darbe almadan da bu süreci atlatabilir, fakat beklememiz gerek. Bekleyip göreceğiz. Umudunuzu kaybetmeyin. "

Kimsesizlik insanın canını en çok ne zaman acıtır bilir misiniz? Kimsesi olmuş biri varken ve o incecik bir sınırdayken yardım edememek, işte o zaman insan var oluşunu bile sorgular hale geliyor. Eğer şu koca dünyada en sevdiğine bile çare olamayacaksan niye varım diyorsun. Elden gelen bir şey yok diye kahrediyorsun kendini. Tükeniyorsun ama yaşamaya mecbursun.

Omuzumda hissettiğim elle oturduğum yerden doğrulup gelenin kim olduğuna baktım. Gelmesini beklediğimin gelmesine ne kadar olduğunu bilmeden bir an, kısacık bir kaç saniye bile olsa gelenin o olmasını umut ettim. Yanıma gelip bana sarılmasını, her şeyin geçtiğini söylemesini, bu kabusun artık bitmesini istedim. İmkansız olduğunu bile bile diledim.

"Sera iyi olacak oğlum. Bunu da atlatacak. "

"Artık gücüm kalmadı anne. Yapamıyorum. Elimden hiçbir şey gelmiyor ve ben ben...."

Annem eliyle gözümden dökülen yaşları silip beni ona bakmaya zorladı. "Bana bak Ali Ömer. Bak bana. Sen bu değilsin. Biliyorum sen yoktun kim olduğumu nereden bileceksin diyeceksin, ama ben biliyorum oğlum. Bir anne evladından ayrı bile olsa onu tanır, bilir. Ben de seni tanıyorum. Sen güçlüsün. "

"Artık gücüm kalmadı anne. Seram, sevdiğim orada......, o ......o öylece yatıyor ve benim elimden hiç bir şey gelmiyor. Zaten hepsi benim yüzümden oldu. Ben nasıl biriyim ha? Nasıl yalnız bırakabildim onu? Nasıl nasıl?"

"Oğlum yapma. Bilemezdin. Hiçbirimiz bilemezdik. Kendini suçlama. Yapma. "

"Onun yerinde ben olmalıydım. Ben yatıyor olmalıydım o odada."

"Ali Ömer kendine gel oğlum. Bak Sera bu gün uyanacak. Sonra daha iyi olacak ve biz bu hastaneden çıkıp evimize gideceğiz. Hem Sera da seni bu halde görmemeli. İki gündür ne uyudun ne yemek yedin. "

"Karım kendine gelsin hepsi olur anne. Çocuklar nasıl? Şirin yanlarında mı?"

"Evet oğlum merak etme. Şirin de Seher de yanlarında. Güneş bir şeyin farkında değil ama Deniz sürekli seni ve annesini sorup duruyor. Ben de duramadım ev de daha fazla. Serayı çok merak ettim. Bu arada oğlum, ailesine haber verdin mi?"

"Hayır anne. Bilmelerine gerek yok. Onlar karımı düşünmüyorlar zaten, bilmelerine gerek yok. Sera da istemez zaten."

"Peki oğlum nasıl derseniz."

"Anne ben Seranın yanına gidiyorum. Doktor ne zaman uyanacağı belli olmaz dedi. Uyandığında yanında olayım."

"Elbette oğlum. Ben de geleyim, gelmişken kızımı bir göreyim zaten iki gündür içim içimi yedi durdu."

"Anne ."

"Söyle oğlum."

"Doktor dedi ki, Sera uyandıktan sonra bir hasar olup olmadığı belli olacakmış. Kısmi ya da tamamen felç kalabilirmiş ya da gözleri......"

"Öyle bir şey olmayacak oğlum. Bunları düşünme bile. Bak iki gün dediler atlattı. Sera güçlüdür. Hepsi geçecek. Bir şey olmayacak sen içini ferah tut."

"Anne öyle bir şey olursa ....... Sera buna dayanamaz. Düşünsene onun gibi yerinde duramayan biri bir daha yürüyemezse.......yatağa bağlı kalırsa ya da göremezse....... Olmaz anne o bunlara dayanamaz."

"Ali Ömer kendine gel. Henüz olmuş bir şey yok. Bunlar sadece olasılık. Siz neler atlattınız. "

"Bunu da atlatacağız."

"Aynen öyle. Bu da geçecek bak gör. Bu günün akşamında kendine bunları düşündüğün için kızacaksın. Hadi şimdi bunları bırak da gidelim, bakarsın sen burada bu olursa şu olursa diye dertlenirken kızım uyanmıştır bile."

Annemin güç vermek için sıkı sıkıya tuttuğu elini bırakmadan odanın kapısına ilerledim. Kapıyı açarken görmek istediğim tek manzarayı kafamda canlandırmıştım.  Gerçek olmasını dilerken bedenimdeki tüm hücreler evrene bir mucize olması için yalvarıyordu. Karımı, sevdiğim kadını bu hale getirenlerden öcümü alacaktım o ayrıydı. Onun çektiği acıların misliyle acı çekeceklerdi. Yalvarsalar da merhamet etmeyecektim. Fakat şu an için tek önemli olan şey karımdı. Onlar biraz daha bekleyebilirdi.Odadan içeri adım atacağım an da çalan telefonun sesiyle durakladım. Şirketten arıyorlardı. Reddedip cebime koyacakken tekrar çalmaya başladı. İçimden bir küfür savurup odadan dışarı çıktım. İçimdeki tüm öfke ve sinir bir araya gelmişti. O duyguyla oldukça sert bir şekilde "Ne var?" diye cevapladım. Karşı taraf oldukça korkmuş olmalıydı ki bir süre sessiz kaldı. Ama benim de bunları düşünecek halim yoktu. "Cevap verecek misiniz artık yoksa kapatıyorum."

"Ali Ömer bey, Berna ben, şey efendim, ben rahatsız etmek istemezdim ama eşinizin babası gedli. Sizinle görüşmek istedi. "

"Ona hiçbir şey anlatmadın değil mi?"

"Hayır efendim anlatmadık.Rıfat bey önceden uyarmıştı.  Sizin ve eşinizin şehir dışında olduğunuzu söyledik. O da gitti. Sizinle konuşmak istediğini, döndüğünüzde mutlaka aramanız gerektiğini söyledi. Önemli olduğunu düşündüğüm için haber vermek istedim."

"Tamam teşekkürler."

"Ali Ömer bey, şey, Sera hanım nasıl?"

"Uyanmasını bekliyoruz Berna."

"Uyanacaktır, eşiniz çok iyi ve çok güçlü biri. O sizleri, bizi bırakmaz."

"Umarım Berna umarım."

Telefonu kapatıp tekrar içeri girmek için hareketlendim. Seranın babası neden gelmişti ki? Olanları duymuş olabilir miydi? Öyle olsa buraya gelirdi. Babası annesi gibi değildi sonuçta. Serayı seviyordu. Bunu düşünmeyi sonraya bırakıp elimi kapya uzattım. İçeriden "Ali Ömer ." diye bir kaç kere bağırıldığını duyunca adımlarımı sıklaştırıp içeri girdim. Bağıran annemdi. Karıma bir şey olmuş olabilme düşüncesi bile beni korkutmaya yetmişken ne göreceğimden korkarak Seranın yattığı yatağa doğru baktım. Gözlerimden yaşlar birbiri ardına süzülmeye başlamıştı. Aklıma üşüşen milyon tane ihtimali ve soruyu yok saymaya çalışıyordum. Göz yaşlarımdan bulanıklaşan görüşüm için ellerimle gözlerimi silip karşımda duran manzaraya bir kez daha baktım. Ve o an kulaklarıma dolan sesle kendime gelmeye çalıştım.

"Neden bu kadar geç kaldın?"

***************************

Merhaba,

Sizce Ali Ömer neye geç kaldı?

Yoksa Sera öldü mü?

Seranın babası neden şirkete geldi?

Bundan sonra ne olur dersiniz?

Yeni bölüm yazmayalı uzun zaman olmuş.

Ama siz hiç merak etmemişsiniz.

Sormamışsınız.

Yalan yok, çok üzüldüm.

Olsun ben yine de yazdım.

Ben galiba kendim için yazıyorum.

Yine de yorumlarınızı görmek isterdim.

Ve oylarınızı.

Görüşmek üzere.

*******************************

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top