Bölüm 107
Zaman. Sadece kısacık bir an. Elinde olanları kaybedebilme noktasına getiren vurdumduymaz ve çoğunlukla bir şeyler vermekten öte almayı yeğlediği için talepkâr bir sarkaç. Duyulmaz tik takları evrenin dört bir köşesine dağılırken göz açıp kapayıncaya kadar geçen anlardan daha kısa belki de suskunluk. Oysa gerçek olan tek şey, şu an, şimdi.
O yarı karanlık odada Kablolar ve makinelere bağlanmış yatan kadın benim sevdam. Daha bir gün önce telefonda beni çok özlediğini söyleyen karım. Sevdiğim. Seveceğim. Çocuklarımın annesi. Ne kadar solgun ne kadar yalnız. Narin. Tıpkı kırılacak bir biblo gibi. Kırdılar da. Elini tutsam açsa güzel gözlerini. Kızsa bana geç kaldığım için. Ona bunları yasattığım için. Seram. Dayan ne olur. Benim için. Bizim için. Çocuklarımız için
" Yapamadım Seram. Bilemedim. O herifin bu kadar adi olabileceğini tahin edemedim ben. Şimdi sen burada bu halde yatıyorsun ya. Bu benimde suçum. Seni yalnız bıraktım. Kimbilir neler yaşadın? Nasıl korktun? Ben neredeydim? Neden yanında değildim? Sana korkma dedim hep. Ben varım dedim. Ben yokmuşum meğer Seram. Ben neyim? Kimim? Seni, ailemi koruyamadım ben. Yapamadım.
Biliyor musun çocuklarımız doğdu Seram. Toprak ve Çiçek. Ama sen zaten biliyorsun değil mi aşkım ? Hissetmişsindir sen. Merak etme tamam mı? İkisi de çok iyiymiş. Doktor öyle söyledi. Kızma bana ne olur, onları henüz görmedim diye. Yapamadım Seram. Önce seni görmem gerekti. Ama söz birazdan giderim yanlarına. Eminim çok güzellerdir. Melek gibi. Tıpkı senin gibi. Gelip anlatirim sana onları. Onlara da seni.
Bu arada Güneş ve Deniz de çok iyi, sakın merak etme olur mu? Evet Doğa onları kaçırmış ama bulduk. Şimdi Şirinin yanındalar. Sen o haldeyken bile bana söylemeye çalıştın ama ben anlamadım. Benim bu kalın kafam almadı Seram.
Şimdi değil ama çok yakında uyanacaksın ve o zaman bana istediğin kadar kız, sesimi çıkarmam. Bu kötü günler geçecek biliyorum. Yine o güzel gözlerini göreceğim. Yine yüksek sesle konuşan iç sesini duyacağım. Ben.... ben......biliyorum. Sen dayan tamam mı ? Sadece dayan. Ve uyan. Ben seni bekliyorum. Ben, çocuklar, Şirin, annemler, herkes. Hepimiz. Seni bekliyor olacağız. Sen sadece dayan ve sonra uyan. Seram yalvarırım sana. Çok bekletme olur mu? Daha fazla acı çektirme bana. Cezamı sen ver, sensizlik vermesin.
İzin verecek misin Sera? Kışın ortasında adın gibi rengarenk çiçekler açtıracak mısın küçük dünyamıza? Biz olacak miyiz?
Beni duyduğunu biliyorum. Ne olursa olsun, nerede olursak olalım sen beni hep duyarsın. Hissedersin. Ben yapamadım Seram. Beceremedim. Ama seni çok seviyorum. Bunu biliyorsun değil mi? Bırakmazsın bu aptal adamı değil mi? Dön Seram ne olur. Ben daha fazla sessizliğe dayanamam. Sesini duymadan olmaz. Gözlerine bakmadan, ellerini tutmadan olmaz. Sen yine mantı yap bana. Ben yine sarılıp öpeyim seni. Seram.
Çok zormuş biliyor musun? Ben kızdım sana ben hastanede yatarken kendini bu kadar üzdüğün için, ama çok zormuş Seram. Sen burda, öylece yatıyorsun ve ben.....ben....elimden hiçbir şey gelmiyor Seram. Seni kurtarabilecek, tekrar bana bize döndürebilecek hiçbir şey gelmiyor elimden. Sen de böyle mi hissettin? Böyle çaresiz? Yalnız? Fakat ben döndüm Sera, bak burdayım. Sen de dön. Bırakma kendini. Dön ki dünya yeniden dönsün. Dön ki gözlerim yeniden görsün. Dön ki ben nefes alabileyim yine.
Dün ne hatırladım biliyor musun? Seninle ilk karşılaşmamızı. Biliyorum nereden geldi aklına diyeceksin. Geldi işte. Seninle ilgili her şey her an aklıma geliyor. Bir toplantının ortasında bile gülümserken buluyorum kendimi bazen. Seni düşünüyorum çünkü. Sera ben senden önce yapayalnız, işkolik, ciddi, yüzü hiç gülmeyen bir adamdım. O gün karşıma ilk çıktığın gün dedemler bana seni ilk anlattığı gün seni gözlüklü, çirkin ve ukala bir kız sanmıştım. Sonra sen geldin, ve evet gözlüklerin vardı ama o kadar şirindin ki. Yüzünde makyajın m si bile yoktu ama ihtiyacında yoktu. Elini uzattığında kızarmış yanaklarını gördüm. Ben askında sana o gün aşık oldum Sera. Şimdi uyanık olsan gülerdin belki, ama o günden sonra hep seni izledim. Senin yanıma gelirken ki korkmanı, konuşurken sesinin titremesini. Camdan dışarı dalıp gitmelerini izledim. Ve merak ettim. Hayatında biri var mı diye. Seni bu denli düşündüren kim diye. O adamı yakalasam seni bu kadar üzdüğü için bir güzel dövecektim. Çok sonra fark ettim aslında seni bu kadar düşündüren ve üzenin ben olduğumu. Şirinle beni ilk gördüğün zamanı anlatırken anlamıştım duygularımın karşılıksız olmadığını. Fakat yapamadım Seram, sana hemen koşmak istedim. Ellerini tutmak, seni bağrıma basmak istedim. O kadar tatlı kıskanıyordun ki. Kollarımı açıp sana ben seninim diye sarılmak istedim. Uzak durdum. Şirkette bu kadar büyük sorunlar varken uzak durdum. Seni tehlikeye atmak istemedim. Sen Arzuya haddini bildirirken ve ben seni yalandan da olsa bir evliliğe ikna ederken yanımda seni korurum sandım. Bir süre başardım da. Benden uzak olunca sana yaklaşmadılar. Ve o uçak kazasında öldüğümü sandıklarında da seni rahat bırakırlar sandım. Ama sen o Thomas denilen herifle evlenmeye kalkınca, bunu benim şirketimi kurtarmak için yapıyor olsan da dayanamadım Seram. Başkasının sana dokunacak olması deliye çevirdi beni. Belki de yapmamalıydım ama yanıma aldım seni. Pişman değilim. Biz seninle çok şey yaşadık. Çok şeyin üstesinden geldik. Seni çok üzdüm. Kırdım. Fakat hiçbirini bilerek, isteyerek yapmadım. Ben seni sadece çok sevdim Seram. İlk gördüğüm günden beri çok sevdim.
Şimdi burada, çaresizce bekliyorum. Ben hayatımda hiç bu kadar çaresiz olmadım Sera. Hep bir çıkış yolum oldu. Hep kazandım. Ama şimdi korkuyorum. Çok korkuyorum. Sana bir şey olacak diye, elimden bir şey gelmiyor diye çok korkuyorum. Deniz seni sorduğunda ne cevap veririm ben ona? Anneni koruyamadı baban kızım mı diyeyim? Ya Güneş? İlk kez anne dediğinde yanında olmayacak mısın? Toprak ve Çiçek annelerini görmeden mi büyüyecekler? Ya ben Seram? Ben nasıl nefes alırım sensiz? Nasıl yaşarım? Çocuklarımız için bile olsa yapamam ki. Peşinden gelirim. Sakın suçlama beni. Ben sensiz bir hayat nasıl olur artık bilmiyorum. Çocuklarımızı annesiz ve babasız bırakma. Uyan ne olur."
"Ali Ömer bey, artık çıkmalısınız. Bu kadarı yeterli. Hastayı yormayın."
"Tamam doktor, çıkıyorum. Seram ben şimdi gidiyorum ama yine geleceğim merak etme tamam mı? Şimdi gidip Toprak ve Çiçek ne yapıyor bakayım. Sonra da gelip sana anlatırım. Sen de iyice dinlen tamam mı?"
Ali Ömer göz yaşlarını silip karısının alnına ve eline birer öpücük konurduktan sonra "Seni seviyorum., seni çok seviyorum aşkım." diye fısıldayıp odadan çıktı. Kapının önünde bekleyen Rıfat onu görünce koluna girip yardım etmeye hareketlendi ama Ali Ömer bir el hareketiyle onu durdurdu. Sadece bir dakikaya ihtiyacı vardı. Kendini toparlayıp, gücünü yeniden kazanabilmek için bir dakika. Fakat karısı içeride öylece ne olacağı belirsiz bir şekilde yatarken bu çok zordu. Yine de çocukları için güçlü olmak zorundaydı. Onları görmeye gidecekti. Serasına söz vermişti. Gidip onları görecek, onlarla tanışacaktı. Onlara annelerini anlatacaktı. Ne kadar güçlü bir kadın olduğunu. Cesur, güçlü ve güzel. Sonra da gelip karısına çocuklarını anlatacaktı. Ama önce üzerindeki kanlı gömleği değiştirmeliydi. Serasının kanıyla kaplı gömleği. Aklına yine Semih geldi. Onu yakaladığında doğduğuna pişman edecekti. Ölmek için yalvaracaktı ama ölemeyecekti. Onun kıymetlilerine verdiği her acıyı misliyle geri ödeyecekti o it. Buna yemin etmişti. Serası bir kurtulsun. O güzel gözlerini açsın, yeniden ona dönsün, o herifi lime lime edecekti. Ama şimdi gidip çocuklarını görmeliydi.
"Rıfat temiz gömlek istemiştim, nerde?"
"Burda abi. Sera nasıl?"
Ali Ömer üzerindeki kanlı gömleği çıkarıp yeni bir tane giyerken "Uyuyor Rıfat." dedi. "Ama ben eminim çok yakında uyanacak. İyi olacak benim karım."
"Elbette uyanacak abi. Sen merak etme. Sera çok güçlüdür. Siz neler atlattınız. Bu da geçecek."
"Geçecek tabi Rıfat. Serama söz verdim. Gidip çocuklarımızı göreceğim diye. Sonra da gelip ona anlatacağım. Hadi gidelim."
"Ben gördüm abi Çok tatlılar. Kız olan aynı sana benziyor. Bir dakika durmuyor, çok hareketli. Erkek olan da o kadar sakin."
"Tıpkı Sera gibiler desene. Hem deli dolu hem sessiz sakin."
Rıfat cevap verecekken çalan telefonun sesi ikisinin de yüzündeki gülümsemeyi silmeye yetmişti. Rıfat bir süre konuştuktan sonra "Tamam anladım. Ben size haber verinceye kadar bir şey yapmayın." deyip telefonu kapattı. Ali Ömer yüzüne sorgularcasına bakınca da saklamadan her şeyi söyleyiverdi.
"Abi Semihi bulmuşlar. Bir çiftlik evinde saklanıyormuş. Ne yapalım?"
Ali Ömer bir süre bile düşünme gereği duymadan cevap verdi.
"Onu alıp kaçamayacağı bir yere götürün. Seram uyanana kadar orada kalsın. Ben şimdi çocuklarımı görmeye gidiyorum. Karım kendine gelsin, o it yaptıklarını ödeyecek. Ve Rıfat."
"Efendim abi?"
"Sakın elinizden kaçırmayın."
"Sen merak etme abi."
*************************
Merhabalarrrrrrr,
Nasılsınız?
Finale çok az kaldı.
Sizce Sera kurtulacak mı?
Ali Ömer Semihi buldu.
Bundan sonra neler olur?
Yorum ve önerilerinizi bekliyorum.
Ama yazın ne olur.
Oylarınızı da elbette.
Görüşmek üzere.
*********************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top