Bölüm 106

Her yer zifiri karanlık. Derin bir sessizlik sarmış etrafı. Bir kuşun kanat çırpışı yankılanıyor kulaklarımda. Onun her kanat çırpışı alıp götürüyor nefesimi. Gidiyorum. Kalmak istiyorum, ama gidiyorum. Yalnızım. Böyle olacağını hiç düşünmemiştim. Her şey bulanıklaşıyor. Gözlerimi kapatsam. Uyusam biraz. Sadece biraz. O kadar yorgunum. O kadar bezgin. Uyku tüm bedenimi sarıyor. Ruhum ele geçirilmiş belirsiz bir duygu tarafından. Boğucu bir suskunluk akıyor dört bir yanımdan. Aklım karışık, uyumamalıyım oysa. Ne oldu bana? Ruhum bir girdaba çekiliyor, bir adım ötesi sonsuzluk biliyorum. Gitmeli miyim? Adımı duyuyorum olduğum karanlığın içinde. Biri durmadan adımı tekrarlıyor. Aşina. Bildik. Tanıdık. Kim olduğunu çıkaramıyorum. Siren sesleri karışıyor adımı tekrarlayan sesin arasına. Sadece bir anlığına gözlerimi açabilsem. Kısacık bir an. Göz kapaklarım zorlanıyor. Birisi sıkıca tutuyor beni. Yüzüme düşen sıcak damlalar var. Yağmur mu yağıyor yoksa biri benim için ağlıyor mu çıkaramıyorum. Aynı şey mi ikisi? Kırmızı ve mavi renkler uçuşuyor gözlerimin önünde. Birileri koparıp alıyor bana sıkıca tutuna kişiden beni. Elim hala ellerinde. Deniz ve Güneş diye bağırmak istiyorum. Sesim çıkmıyor. Aklımda kalan tek şey bu oysa. Deniz ve Güneş. Sesim bir fısıltıdan farksız. Yine de duyuyor elimi hiç bırakmayan adam. Merak etme diyor elimi daha sıkı sararak. Tek bir isim çıkıyor dudaklarımın arasından, Ali Ömer. Buradayım Seram diyor yanındayım. Her şey gittikçe daha fazla bulanıklaşıyor. Hastanın kalp atışları zayıflıyor diyen bir ses duyuyorum. Elimi tutan el daha çok sıkıyor, kurtarın onu diye bağırıyor. Her yer sallanıyor. Sanki fırtınada giden bir gemideymişim gibi hissediyorum. Midem bulanıyor. Nefesim iyice çekiliyor. Sonra aniden gemi sallanmayı bırakıyor. Bir kapı açılıyor. Birileri acil ameliyathaneyi hazırlayın diye bağırıyor. Elimi tutan el hala bırakmıyor elimi. Başımın üzerinde yol boyu geçtiğimiz beyaz ışıklar gözlerim kapalıyken bile gözlerimi alıyor. Artık gücüm kalmadı. Uyusam. Birazcık. Son duyduğum cümle hastanın kalbi durdu oluyor......

"Rıfat yetişemedim Rıfat. Tahmin etmem gerekirdi Rıfat. Ben onu tek başına bıraktım. "

"Abi kendini suçlama, nereden bilecektin ki? Şerefsiz herif öyle bir plan kurmuş ki kimsenin aklına gelmez."

"Ben bilmeliydim Rıfat. Benim aklıma gelmeliydi. Bak ne oldu, Seram orada.....içerde .....yaşa....yaşayacak mı belli değil. Çocuklarım da öyle. "

"Korumaların gece nöbeti değişimi sırasında diğerlerini alt edip yerlerine geçmişler. Sera bir şeylerin ters gittiğini anlamış ama elinden bir şey gelmemiş. "

" Ben yapamadım Rıfat. Ben ailemi koruyamadım. Orada olmam gerekirdi. Yanlarında. Ben neredeydim? Üç kuruşluk bir inşaatın peşinde koşuyordum. O şerefsiz karnından vurmuş Rıfat. Çocuklarımın olduğu yere ateş etmiş. Yetmemiş başından da vurmuş. Nasıl biri böyle bir şey yapar? Nasıl? Ben niye yetişemedim? Seram o pislik herifle boğuşurken ben neden yanında değildim Rıfat?"

Ali Ömer önüne gelen her şeyi derin bir üzüntü ve çaresizlikle tekmeleyip etrafa saçarken hastane güvenliği ona doğru ilerlemeye başlayınca Rıfat onu durdurdu. Ali Ömerin kollarını tutup "Abi şu an da yapabileceğimiz tek şey beklemek. Sera içeride. Senin sakin olman gerek. Hem Sera hem de çocukların için."

"Olamıyorum Rıfat O it karıma ve çocuklarıma bunu yapmışken nasıl sakin olayım? Ben Seramın saçının bir teline kıyamazken o adi neler yaptı ona? Kimbilir nasıl canı yanmıştır. Rıfat o herifi bul onu bul bana."

"Abi onun da sırası gelecek. Yaptığı yanına kalmayacak. Sen merak etme, ama şimdi sadece ameliyatın sonucunu beklemeliyiz."

"Annemler ? Onlar iyi değil mi? "

"İyi merak etme. Şirin yanlarında. Uyku ilacı verilmiş onlara, yeni yeni kendilerine geliyorlar. Hiçbir şey duymamışlar."

"Seram bu kadar mı yalnızdı? Nasıl bir insan böyle bir şey yapar ?"

Rıfatın telefonu çalınca bir cevap verememişti. Ali Ömerden biraz uzaklaşıp konuşmaya başladı. Zaten asık olan yüzü iyice kararıp gözlerinden nefret fışkırırken duvara bir yumruk atıp telefonu kapattı. Biraz sonra gelen mesaj sesiyle daldığı düşüncelerden sıyrılıp tekrar telefona baktı. Bu hali Ali Ömerin de dikkatini çekmişti. Yanına ilerleyip bir süre hiçbir şey söylemeden bekledi. İstedi ki artık yıllardır yan yana olduğu, kendisi kadar güvendiği ve kardeşi bildiği adam onun konuşmaya olmayan mecalini anlayıp kendisi anlatsın. İstedi ki aslında her şeyin gerçek değil de sadece kötü bir rüya olduğunu söylesin. Bu kabus artık bitsin. Sevdiği kadın, kıyamadığı içerde canıyla uğraşırken iyi bir haber versin. Ama imkansızdı, biliyordu. Her şey gerçekti. Her şey gerçekten var olmuştu. Ne vardı arabayı o kadar yavaş sürecek? Oysa gelirken neler hayal etmişti? Eve girip yukarı odalarına çıkacak, üç gündür görmediği karısını izleyecekti bir süre. Sonra çocuklarının odasına geçip onaları izleyecekti. Onlara birer öpücük verip karısının yanına dönecek yanına uzanıp ona sarılacaktı. Serası da ona sarılacaktı. Uykusu ağırdı ama onun kim olduğunu biliyordu hep. Her zaman tanımıştı onu. Zaten onlar birbirleri için değiller miydi? Şimdi hepsi yok olmuştu bu hayallerinin. Bir daha sarılabilecek miydi ona eskisi gibi? Ya Serası? O başını göğsüne saklayıp sıkı sıkı sarabilecek miydi onu tekrar ? Sesini duyabilecek miydi? Ellerini tutup öpebilecek miydi olur olmaz zamanlarda? Gözlerinden damlayan yaşlar kalbinin ateşini söndürmüyordu. İlk defa bu kadar çaresizdi. İlk defa ne yapacağını bilmiyordu. O şerefsizi eline bir geçirirse ona yapacaklarını biliyordu elbette, ama ya Serası giderse? Ya nefesi giderse? O zaman ne yapacaktı? Nasıl yaşardı? Nasıl nefes alırdı? Ya çocukları? Çiçek ve Toprak? Hayalleri? Ne olurdu her şey kötü bir kabus olsa? Buna bile razıydı. Serası nasıl hissetmişti kim bilir? Kendi kendine küfretti yeniden. Biraz daha hızlı hareket etmiş olsaydı belki de şimdi içeride o masada yatıyor olmayacaktı sevdiği. Semih iti diye geçirdi içinden Serama bir şey olmasın çocuklarıma bir şey olmasın , yaptıklarının bedelini misliyle ödeyeceksin ama onlara bir şey olursa sana yapacaklarımı ben bile engelleyemem.

Rıfatın yanına gelen bir adam kulağına bir şeyler söyleyince Ali Ömer düşüncelerinden sıyrılıp onlara baktı. Bir şey vardı. Başka bir şey daha. Rıfatın ona söylemediği bir şey daha. Bundan emindi çünkü onu hiç bu kadar sinirli ve çaresiz görmemişti. "Rıfat." dedi. "Neler oluyor?"

"Bir şey yok abi. Hadi sen otur. Sana kahve alayım ben."

"Rıfat ne oluyor dedim."

"Abi bak evet bir şey daha var ama bununla ben ilgilenirim tamam mı? Sen sadece Serayı ve çocuklarını düşün."

"Rıfat anlat , öğrenirim bilirsin."

"Peki abi ama sakin ol. Semih iti sadece Serayı bu hale getirmemiş Deniz ve Güneşi de kaçırmış."

"Ne?"

"Abi bak güvenlik kameralarını etkisiz hale getirdiklerini düşünmüşler ama bir kısmının merkezi farklı yerdeydi biliyorsun. Şirin kameralara baktırmış ve bunu bulmuş."

Rıfatın gösterdiği görüntüyü izlerken gördüklerim sıktığım yumruklarımın arasında eriyip gitsin, kaybolsun diye diledim. Aylardır aradığım kanıt karşımdaydı, ama çok geç kalmıştım. Doğa ve Semih iş birliği. Seramın çocukları için yalvarışı. Gözlerinde gördüğüm o korku. Kollarıyla karnını sarması. İkisine de bu yaptıklarını çok pahalıya ödetecektim. Buna yemin ettim. Seramın gözünden düşen her bir damla yaş için ona yaşattıkları korku için canını yaktıkları için onlara işkence edecektim. Beni teselli edecekmiş. Sen benim sevdiğim kadının saçının teli olamazsın. Bir de tutmuş ona aşık olabileceğimi düşünmüş. Bütün bunlarda rolü olmasa bile dönüp bakmam bile ben ona.

"Rıfat, çocuklarımı bulmamız lazım. Nereye götürmüş olabilir onları?"

"Merak etme abi. Yerlerini bulduk. Kameralar saf dışı kaldığı için Doğanın orada olduğu fark edilmeyecek diye düşünmüşler. Kendi evine götürmüş onları. "

"Gidip alalım hemen."

"Abi zaten almaya birilerini gönderdim. Çocukları da Doğayı da alacaklar."

"Nasıl korkmuşlardır kim bilir. Rıfat sakın ellerinden kaçırmasınlar."

Rıfatın telefonunun çalmasıyla ortama bir gerginlik çöktü. "Tamam bana atın hemen. Ve o kadını elinizden sakın kaçırmayın."

Telefonu kapattıktan sonra ekranı çevirip gönderilen görüntüyü açtı. Şirin bir kolunda Güneş diğerinde Denizle "Merak etmeyin, çocuklar güvende. Şimdi eve götürüyorum onları. İyiler bir şeyleri yok. Sadece korkmuşlar. Hadi babaya el sallayın. dedi. Deniz küçük elini ovuşturduğu gözünden çekip "Babbaa" diye bağırdı. Kamera arka tarafa çevrilince bir kaç adamın sıkıca tuttuğu Doğa ekrana girdi. "Çocuklarını kurtarmış olabilirsin ama Sera kurtulamayacak Ali Ömer." diye bir kahkaha attı. "Ve tabi karnındakiler de ölecek. Bence gayet adil. O benim hayatımı çaldı ben de onunkini aldım. Hahhhhaaaaaa."

"Bu kadın hasta. Seranın ne suçu var ki?"

"Hasta diye kurtulamayacak Rıfat. Serama yaşattıklarını ödeyecek. Sera o haldeyken bile bana Deniz ve Güneşi söylemeye çalıştı. Ben anlamadım. Şimdi çocuklarım kurtuldu. Seram ve diğer çocuklarımda kurtulsun ona ve ortağı olacak o pisliğe yapacaklarımı tahmin bile edemezsin."

"Kurtulacaklar abi. Sera güçlüdür. Çocukları için mücadele eder o. Hem seni de bırakmaz."

"Bırakmasın Rıfat. Ben onsuz ne yaparım, ondan önce yaşamıyormuşum ben."

Rıfat aralarında sadece bir kaç ay olmasına karşın abi dediği ve kendisine bunca iyiliği dokunmuş adama bakıp derin bir iç çekti. Omuzunu sıkarak "Kurtulacak abi. " dedi. "Bak gör kurtulacak." Tam da o sırada ameliyathanenin kapısı açıldı ve içeriden doktor çıktı.

"Sera Yücelerin yakınları sizler misiniz?"

"Evet ben kocasıyım. Karım nasıl doktor? O iyi değil mi? Yaşayacak değil mi?"

"Sakin olun lütfen. Öncelikle karınız sekiz aylık hamileydi. Kurşunlardan biri karnına isabet etmiş fakat şanslıymış ki kız olan bebeğinizin bacağını sıyırmış ve iç organlara zarar vermemiş. Tebrik ederim bir kızınız bir de oğlunuz oldu ve sağlıkları son derece iyi."

"Ka... karım?"

"Karınızın başına gelen kurşun alınması zor bir bölgedeydi, ama başardık. Şu an da uyutuyoruz. Önümüzdeki kırksekiz saat çok önemli, bu süre sonunda ilaçları kesip uyanmasını bekleyeceğiz."

"Ya uyanmazsa?"

"O zaman komaya girer ki bu olmasını hiç istemediğimiz bir durum. "

"Onu görebilir miyim?"

"Kendisini yoğun bakıma alacağız. Yanına giremezsiniz ama uzaktan görebilirsiniz."

"Doktor lütfen. Karımın bana ihtiyacı var. O beni yanında ister. Elini tuttuğumu, onunla konuştuğumu hisseder o. "

"Peki ama çok yormayın onu lütfen. Hemşireye söyleyelim sizi hazırlasınlar."

"Teşekkür ederim. Rıfat çocukların yanı....."

"Sen merak etme abi. Deniz de Güneş de ve yeni doğan yeğenlerim de bana emanet. Ben yanlarına korumalar yerleştiririm aklın kalmasın. Sen git hadi. Sera seni bekliyor."

************************

Merhaba,

Sizce nasıl gidiyor?

Sera kurtulacak mı?

Doğanın gerçek yüzü ortaya çıktı.

Ali Ömer intikam planlarını hazırladı bile.

Sizce bundan sonra neler olur?

Düşüncelerinizi yazsanıza bana.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Görüşmek üzere.

*********************************





Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top