Bölüm 105
Zaman hızla geçerken değişen sadece mevsimdi. Sıcak yaz günleri kendini serin sonbahar rüzgarlarına bırakırken gittikçe ve puslu gri gökyüzüne uyanmaya başlamışken mecali kalmamış bir gezgin misali aynı geçiyordu günlerim. Aslında yağmurlu havaları severdim, sevmediğim belirsizliklerin hala var olmasıydı. Hamileliğimin yedinci ayını tamamlamasına sadece iki gün kalmıştı. Doğa artık sıklıkla evimize gelip gidiyor hatta çoğu zaman bizimle kalıyordu. Anne ve babam onun varlığını öğrendiklerinde şaşıracaklardı biliyordum. Onlara hala bir şey söylememiştik çünkü Ali Ömer böyle istemişti. Haksız diyemezdim, ben bile kendi kardeşime karşı geçen bunca zamana karşı güven sorunu yaşıyorken anne ve babamın hayatına onu sokmak boşuna umut vermek olurdu. Zaten yok biliyorlardı, bir süre daha öyle kalabilirdi. Hamileliğimi bahane ederek onları bir araya getirmeyi erteliyordum fakat Ali Ömer bir neden ya da bir kanıt bulamazsa bahanem kalmayacaktı. Yine de tuhaf bir şekilde ona güvenemiyordum işte. İçimde bir şey beni engelliyordu.
Semihte sanki yer yarılmış da içine gitmişcesine ortadan kaybolmuştu. Aylardır süren sessizliği yapacağı daha fazla kötülüğün habercisiydi. Bunu biliyordum, çünkü hiçbir şey yapmadan öylece ortadan kaybolacak biri değildi. Bir şeyler planladığından emindim. En savunmasız ve en tedbirsiz anımızı kolluyor olmalıydı. Yaşadığımız koruma ordusuyla çepeçevre sarılmış bu evde bile rahat nefes alamıyordum. Her an bir şey olacak, bir yerlerden çıkacak korkusu içimi kemiriyordu.Bu his beni öylesine kuşatıyordu ki ne zaman gözlerimi kapatsam gözümün önüne kabus gibi görüntüler geliyordu. Hele Ali Ömerin iş için şehir ya da ülke dışında olduğu zamanlar uyuyamıyordum bile. Sadece Ali Ömerin yanında sakinleşiyor, o bana sarılınca bir parça olsun huzur bulabiliyordum.
Elbette tüm bunlardan onun haberi yoktu. Anlatamazdım. Zaten anlattığım kadarı bile benim için endişelenmesine yetiyordu emimim. Kendi dertlerinin arasında bir de beni düşünmemeliydi. Yine de ne kadar anlatmasam bile endişelerimin farkında olduğundan emindim Ve benim endişelerim Semih yakalanan kadar son bulmayacaktı. Ve Doğa hakkındaki gerçekler ortaya çıkana kadar.
Ali Ömer bu gece de evde yoktu. İş için şehir dışına çıkmıştı ve yalnızdım. Aslında şikayet edemezdim. Annem, Seher abla hatta Şirin hep yanımdaydı fakat hiçbiri Ali Ömerin verdiği güveni veremiyordu işte. Onun sabahları evden çıkması da beni korkutuyordu ama akşamları eve geleceğini bilmek ve geldiğinde bana sarılışını hissetmek tüm korkularımı silip götürüyordu. Fakat şimdi yine uzaktaydı. Üç gündür İzmirdeydi ve eve gelmesine daha bir koca gün vardı. Benden uzaktayken onun başına bir şey gelebileceğine dair daha fazla senaryo kuruyordum. İtiraf etmem gerekirse hamile bir kadının günlerce doğru dürüst uyuyamadan düşündükleri bir korku filminden farksız oluyordu.
Belki de tam da bu yüzden gecenin saat üçü olmasına karşın hala gözüme bir gram bile uyku girmemişti. Tek istediğim hemen yarın akşam olması ve Ali Ömerin eve geldiğini görmekti. Ilık bir bardak sütün uykumu getirebileceğini umarak yavaşça yataktan kalktım. Artık iyice büyüyen karnım ikiz bebeklerimin de olması nedeniyle iyice ağırlaşmıştı. Çoğu zaman yerimden kalkıp bir kaç adım yürümek bile hayli zor geliyordu. Neyse ki doğuma sadece iki ay kalmıştı. Biraz daha sabretmem gerekiyordu. Merdivenleri kimseyi uyandırmamak adına yavaşça inerken Ali Ömerin evde olsa bana nasıl kızacağını düşündüm. Bu saate kadar uykusuz kalmıştım ve merdivenlerden tek başıma iniyordum. Son basamağa geldiğimde girişin karanlık olması dikkatimi çekmişti. Oysa her zaman için ışıklar yanardı. Salona doğru ilerlediğimde devam eden karanlık her ne kadar içimi ürpertse de kendi kendime her şeyin yolunda olduğunu söyleyip mutfağa yöneldim. Ev çok sessizdi. Gerçi gecenin bu saatinde herkes uyuyordu ama yine de tedirgin etmişti. Buzdolabından aldığım sütü ısıtmak için cezveye dökecekken duyduğum bir ses beni duraklattı. Belki de dışarıda ki korumalardan gelmişti. Büyük ihtimalle öyle olmalıydı. Biraz bekleyip sesin tekrarlamayacağından emin olduktan sonra cezveyi tekrar elime aldım. Sütü koyup ocağa yöneldim. Ancak yeniden bir tıkırtı duyunca elimdekini bir kenara bıraktım. İyice korkmuştum. Sesler artmaya başlayınca ellerim titryerek de olsa karanlıkta bulabildiğim en büyük bıçağı elime alıp dolabın yanına saklandım. Adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Kim olduğunu görebilme umuduyla başımı hafifçe öne doğru uzattım ama karanlık görüşümü engelliyordu. Anlayabildiğim tek şey onun bir erkek olduğuydu. Ali Ömer olamazdı çünkü o habersiz gelse bile beni bu kadar korkutacak şekilde davranmazdı. Elbette mutfakta olduğumu tahmin edemezdi ama onsuz uyuyamadığımın ve çıkan sesleri duyabileceğimin farkındaydı. Korkum tüm bedenimi ve ruhumu ele geçirmişti. Tek düşünebildiğim yukarıda her şeyden habersiz uyuyan çocuklarımdı. Ama gelen kimdi ve dışarıdaki korumaları nasıl atlatmıştı? Ali Ömer onlara güveniyor ve kendisi yokken bizi koruyacaklarına inanıyordu. Telefonumu yukarıda bırakmıştım. Polisi ya da başkasını arama şansım yoktu. Bağırsam sesimi duyan olur muydu acaba? Belki de mutfak kapısından gizlice dışarı çıkmayı başarabilirsem birine haber verebilirdim. O zaman kurtulabilirdik. Karanlık görmemi engelliyor olmasa daha hızlı hareket edebilirdim. Yine de sakin olmaya çalışarak mutfak kapısına doğru yerde sürünerek ilerledim. Karnım eğilmemin etkisiyle iyice ağırlaşmış hareketlerimi kısıtlar olmuştu fakat şikayet edecek zaman değildi. Sakin olmalı ve hızlı hareket etmeliydim. Kimse beni fark etmeden mutfak kapısına ulaşmayı başardım. Yavaşça doğrulup elimi kapı koluna doğru uzattum. Bıçak hala elimdeydi. Hamile bir kadın ve elinde bıçak. Eğer kapıdan çıkmayı başarabilirsem her şey çok daha kolay olacaktı. Derin bir nefes alıp olabildiği kadar yavaş kolu aşağı indirdim. Hafif bir çıtırtı sesiyle kapı açılmıştı. Gecenin serin rüzgarı yüzüme doğru eserken hafifçe doğrulup ayağa kalkmaya çalıştım. Hamile olmasam her şey çok daha kolay olabilirdi. Yine de kapıdan çıkıp iki büklüm bir şekilde girişteki ağacın oraya kadar ulaşmayı başardım. Bahçe de içerisi gibi karanlık ve sessizdi. Bir süre ağacın yanında bekleyip nefesimi düzene soktuktan sonra yavaşça ilerlemeye karar verdim. Tam o sırada önümde iki siluet belirdi. Gecenin karanlığında yüzlerini seçemiyordum fakat bir erkek ve bir kadın olduğunu tahmin ediyordum. Kadın erkeğe göre daha kısa boylu ve zayıftı. İkisinin de kafasında birer bere takılıydı. Aniden ilerde bir yerden gelen birinin tuttuğu fener kadının yüzünü aydınlatınca kim olduğunu gördüm. Kısa saçları, tanıdık yüz hatları ve benim aksime nefret dolu bakışlarıyla karşımdaydı. Ağacın büyüklüğüne ve gecenin karanlığına beni sakladıkları için minnetardım. Ama nereye kadar böyle saklanabilirdim? Üstelik tek bir kişi de değillerdi. Şimdiye kadar en az altı kişi görmüştüm. Olanlara bir anlam veremiyordum. Ali Ömer haklı mı çıkmıştı yani? Kardeşim dediğim kadın aslında düşmanım mıydı? Elbette öyle olmalıydı. Ve yapacakları için Ali Ömerin ev de olmadığı bir anı seçmişti. İçimize kadar girmiş, pişman olduğuna inandırmaya çalışmıştı. Her ne kadar Ali Ömer ona inanmamış olsa ben de güvenmemiş olsam da ne fark ederdi? Acaba neler planlıyordu? Yalnız olsam kaçmam daha kolay olabilirdi ama bebeklerim ve annemler evdeydi. Ne yapacaktım? Aklım allak bullak olmuştu. Korkudan hareket edemiyordum ama biraz daha böyle bekleyemezdim. Yavaşça hareket etmeye çalışırken saçlarımın bir el tarafından tutulup çekildiğini hissettim. Kalınca bir erkek sesi "Patron kuşu yakaladım. Buradaymış." diye bağırarak beni sürüklemeye başladı. Bebeklerime bir zarar gelmesini önlemek için karnımı tutarak ilerlemeye çalıştım. Adamdan gelen pis koku midemi bulandırıyordu. Biraz sonra Doğa ve az önce konuştuğu adamın önüne geldiğimizde beni önlerine doğru fırlattı. Yakalanmıştım. Bana ne olacağı umurumda değildi. Bebeklerime bir zarar gelmemeliydi. Doğa bana nefretle bakarken adamın sesini duydum. "Merhaba güzelim. Sana söylemiştim değil mi? Bak yine karşılaştık işte. Ona sadece "Neden?" diye sorabildim. Sesim çıkmıyordu biliyordum. Aslında sorum Doğayaydı ama o umursamadı bile. Gözlerinde nefretten başka hiç bir duygu belirtisi yoktu. "Ne sandın? Seninle kardeş olduğumuzu mu? Ay sen şimdi evcilik oynarız da sanmışsındır. " Gülüşü kulaklarımı doldururken ağlamamı durduramadan "Ne yapacaksınız?" diye sordum. "Lütfen çocuklarıma dokunmayın. Lütfen." Sesim konuşmamın sonuna doğru hıçkırıklarım arasında kaybolurken Semihin sesini duydum. "Sakin ol güzellik onların canı acımayacak. Benim işim seninle."
"Ne olur yapmayın hamileyim ben. "
Doğa bu yakarışıma bir kahkaha atarak cevap verdi. "Senin o beş para etmez çocukların umurumda mı sanıyorsun? Ama karnındakiler için üzgünüm. Onlar seninle birlikte gelecek diğer ikisi benimle. Aslında oldukça adil bir şekilde davranıyorum sana. "
"Ben sana ne yaptım? Neden?"
"Sen benim olanı aldın. Doğumda alınan ben değil sen olmalıydın. Ali Ömer benim olmalıydı. Gerçi biraz geç olacak ama yine ben olacak. Sen öbür tarafa gittikten sonra onun yanında ben olacağım. Onu teselli eden ben olacağım. E ikiz olduğumuz da düşünülürse seni benimle unutacak. Sevgili kayınvaliden ve hizmetkarlar uyku ilacının etkisindeler. Kimse benden şüphelenmeyecek. Yeni bulduğum kardeşimi kaybetmiş olacağım. Ay ne kötü değil mi? Hahhhaaaa"
"Ve ben de Ali Ömerin bana yaptığı tüm kötülüklerin intikamını ondan seni alarak almış olacağım. Ama kimse beni yakalayamayacak. Sonra da yurt dışına kaçacağım. Gördün mü bak, ne kadar güzel? Sen gidince herkes daha mutlu olacak. Yokluğun aslında bir eksiklik oluşturmayacak."
"Lütfen. Ha......hamileyim ben."
" Bu benim sorunum değil sevgili kardeşim. Ama merak etme Ali Ömere çok iyi bakacağım ve onu çok seveceğim. Hoşçakal."
Semih silahını bana doğru uzatmış ateşlemek üzereyken gözlerim evin girişindeki hareketliliğe takıldı. Deniz ve Güneş iki adamın kucağında götürülüyordu. "Onlara ne yapacaksınız? Bırakın çocuklarımı."
"Aaaaa gider ayak yapma böyle sevgili kardeşim. Her ne kadar onları hiç istemesem ve hiç sevmesem de Ali Ömerin onları biraz araması gerekiyor. Hem bu seni unutmasını da kolaylaştırır. Sen de hadisene ne bekliyorsun öldür artık şunu da gidelim."
Semihin silahından çıkan kurşunlardan biri karnıma diğeri başıma isabet ederken aklımdaki tek düşünce Ali Ömere çocuklarımızı kurtarması için yalvaran sesimdi.
**************************
Merhaba,
Doğanın gerçek yüzü ortaya çıktı.
Sera öldü mü sizce?
Peki ya çocuklara ne olacak?
Doğanın planı işleyecek mi?
Ali Ömer ne yapacak?
Yorumlarınızı bekliyor olacağım.
Oylarınızı da tabi.
Görüşmek üzere.
************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top