Bölüm 103
Ali Ömerin annesinin ve yardımcısı Seher hanımın evimize taşınmasının üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti. Evimiz gittikçe kalabalıklaşıyordu ama bundan şikayetçi değildim. Onların gelişi hem bizim için hem de çocuklar için iyi olmuştu. Deniz önce çekinse de babanmesini çok sevmişti. Olanlardan habersiz büyüyen oğlumsa onu hiç yadırgamamıştı. Çoğu zaman babaannesinin kucağında uyuyakalıyordu. Bense Ali Ömer işe gittiği zamanlarda kafamın içinde senaryolar kurup kendi kendimi yiyip bitirmekten kurtularak Çiçek annemle ve Seher ablayla sohbet ediyordum. Ali Ömer de bu durumdan mutlu olmalıydı çünkü artık gün içinde onu yirmi kere arayıp kontrol etmiyordum, yani elbette hiç aramıyor da değildim ama yirmi nerede on beş nerede değil mi? Hayat benim için mükemmel olabilirdi, Semih yakalanabilmiş olsaydı. Zaman geçiyordu ve nerede olduğuna dair hala bir iz yoktu. Korkuyordum. Saklayacak değilim. Bebeklerim için, sevdiğim adam için, ailem için. Aniden ortaya çıkıp bir şey yapmasından korkuyordum. Kimbilir neredeydi? Neler planlıyordu? Ve belki de asıl önemli olan ne kadar böyle yaşayacaktık?
"Benim güzel karım yine neler düşünüyor bakalım?"
"Ali Ömer sen ne zaman geldin? Hiç duymadım."
"Gerçekten mi? Desene üzerindeki etkimi kaybediyorum."
"O ne demek?"
"Eskiden yolumu gözleyen bir karım vardı. Beni görünce gözleri ışıldardı. Doğruymuş. Evlilik aşkı öldürüyormuş."
"Hıııı demek öyle beyefendi. Peki sorabilir miyim bu sonuca nasıl ulaştınız?"
"Tabi sorabilirsiniz hanımefendi. Zaten ben de sormanızı umuyordum."
Ali Ömere yaklaşarak kollarının arasına girdim. Kollarımı boynuna dolayıp "E anlatın o zaman bakalım." dedim. " Karınızın aşkı nasıl oldu da bitti? A ya da şöyle sorayım. Siz bittiğine nasıl inandınız?"
Ona böyle yaklaşmam hoşuna gitmiş olacak ki, o da bana iyice sokulup "Ah sormayın. " dedi. " Daha düne kadar sevgili karım beni görür görmez boynuma sarılırdı."
"Sonra?"
"Sonra ben de ona sarılırdım."
"Sonra?"
"Bana gülümser ve beni çok özlediğini söylerdi."
"Yaaaa. Anlatın. Anlatın. Kulağa çok hoş geliyor."
"Siz bir de karımı görseniz. Dünyanın en güzel en tatlı en iyi ve en düşünceli kadınıdır o."
"Ama olmadı ki böyle. Yarıda kestiniz. Sizi özlediğini söyledikten sonra ne yapardı?"
"Beni öperdi."
"Çok mu özlediniz o öpücükleri?"
"Çokkk. Ama sadece o öpücükleri değil karımı da çok özledim ben. Çok, çok. "
"Üzüldüm şimdi. Bakın ne yapalım, sizi ben öpsem? Karınızın ki gibi olur mu bilemem ama."
"Olmazzzzz. Ben karımdan başkasına dokunmam. "
"Aman canım. Nereden haberi olacak ki?"
"Ben bileceğim. Değil bir başka kadını öpmek, saçının bir teline bile bakmam ben. Benim karım varken dünyadaki tüm kadınlar başkalarının olsun. "
"O zaman şöyle yapalım, karınız geri gelsin buraya, kollarınızın arasına, ister misiniz?"
"Çok isterim."
Ali Ömer beni öpmeye başlayınca ben de ona karşılık verdim. Eve geldiği anlar en fazla huzurlu hissettiğim anlardı. Geceleri dayanabildiğim kadar uyumamaya çalışıyordum, çünkü uyursam hemen sabah olacağını ve Ali Ömerin evden ayrılacağını biliyordum. Sanırım o adam yakalanana kadar asla rahat bir nefes alamayacaktım. Ali Ömer benden biraz uzaklaşıp gözlerimin içine bakıp gülümsedi. "Çok özlemişim."
"Ben de seni çok özledim aşkım. "
"Keşke hep yanımda olsan."
"Ali Ömer bir süre evden çalışsan ya. İşe gitmesen?"
"Hayatım bunu konuştuk ya. Korkman için bir neden yok. Hem evin etrafında da bir sürü koruma var."
"Ben kendim için korkmuyorum ki."
"Benim için de korkma. Her şey yoluna girecek. Sen sadece bebeklerimizi düşün tamam mı? Tabi beni de özle. Gerisini bana bırak. Hiçbir şey için üzülüp endişelenmeni istemiyorum."
"Söylemesi kolay tabi. Ben sana böyle bir şey desem sen kabul eder miydin?"
"Elbette kabul etmezdim fakat durumlar farklı. Ben bu evin erkeğiyim ve sözüm dinlensin isterim."
"Ben sözünü dinlerim aşkım. Dinliyorum da zaten. Ama ne yapayım sen eve gelene kadar dakikaları sayıyorum."
"Sen ne güzel şeyler söylüyorsun öyle?" deyip beni yeniden öpmeye başlayınca ondan biraz uzaklaştım. " Hemen şımarma tamam mı? Evet dakikaları sayıyorum. Mutlu oldun mu? İlla söylettır bana zaten."
"Sen hep söyle Seram. Hep böyle mutlu et beni."
"Ali Ömer dur. Bahçedeyiz."
"Evet ne olmuş ki?"
"Ne olacak şaşkın, artık ev de yalnız değiliz. Unuttun mu? Annenler de bizle yaşıyor. Görürse ne olur?"
"Ne olurmuş?"
"Ayıp olur."
"Umurumda mı sence? Karımı öpüyorum. Onu ne kadar sevdiğimi ve özlediğimi söylüyorum. Gerekirse dünyaya bağırırım."
"Öhömmm"
"Dedim sana değil mi?" deyip Ali Ömerin kollarının arasından çıkmaya çalıştım ama o buna izin vermek yerine bana sarılıp annesine döndü. "Merhaba anne."
"Hoş geldin oğlum. Sizi rahatsız etmek istemezdim ama kapıda Sera kızımla görüşmek isteyen biri varmış. "
"Benimle mi?"
"Evet kızım. Öyle demiş."
"Kim olabilir ki? Ali Ömer? Ceren olsa onu içeri alırlardı."
"Ben bir bakayım."
"Ben de geleyim."
"Sen burada bekle Seram. Anne lütfen Seranın yanında kalır mısın?"
"Tabi oğlum. Hadi gel kızım, biz de salona geçelim. "
Bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki? Ceren olmadığı kesindi. Belki de Jade ya da Isabella. Fakat onlarla bugün konuşmuştum ve geleceklerine dair hiçbir şey söylememişlerdi. Endişeyle ve merakla beklerken Çiçek hanım anlayışla elimi tuttu. "Merak etme kızım, her kimse yakında anlarız."
Kapıdan gelen seslerle başımı o tarafa çevirince Ali Ömerin geldiğini gördüm. Yanında biri daha vardı. Yüzünde hala tam olarak geçmeyen belli belirsiz çürükler ve çizikler olsa da onu görünce bir an için olduğum yerde kaldım. Daha önce de onu görmüştüm. Kendini bilmez bir halde yatarken ona bakmakla şu an karşımda duran bu kadına bakmak çok farklıydı. Aslında birazda aynaya bakmak gibi denilebilirdi. Kendi aksimin yansıması karşımdaydı. Yavaşça ayağa kalkarken Ali Ömer de yanıma gelip bana sarıldı. " Aşkım Doğa seni görmeye gelmiş."
"Ben....ben gelmeni bekledim. Sen gelmeyince de ben geldim ama umarım rahatsız etmemişimdir. Yani haber vermedim ama ben düşündüm ki.....şey..... ararsam gelmemi istemeyeceğini düşündüm. "
"Hayır. Yani ben.... sadece..... bir an da karşımda görünce çok şaşırdım."
"Konuşabilir miyiz? "
"Tabi tabi gel hadi. Otur."
"Ben sizi yalnız bırakayım çocuklar. "
"Lütfen kalın anne. Senin için de uygunsa kalmanı isterim. Çiçek hanım, Ali Ömerin annesi. Ve Doğa.....Doğa da benim.....benim....kar.....kardeşim."
"Elbette kızım sen istiyorsan kalırım tabi. Demek kardeşin. Sera sizden bahsetmişti. Hoş geldiniz."
"Hoş buldum."
"Sen.....nasılsın? Komadan çıktıktan sonra yanına gelmedim, biliyorum ama...."
"Yapma Sera. Kimse seni suçlayamaz. Sana çok kötülük ettim ben. Kocanı elinden almaya bile kalktım. "
"Doğa."
"Sera bırak konuşayım. Ben bilmiyordum. Yemin ederim bilmiyordum. Ailemin beni terk ettiğini sanıyordum. Yıllarca bu yalanla yaşadım. Bu yalana inandırıldım. Yıllarca neden ben değil de o dedim. Neden beni değil de onu seçti ailem? Neden beni istemediler? Terk ettiler.. Benim senden neyim eksikti? Neden beni sevmediler? Bıraktılar. Öylece. Sanki......sanki bir eşya gibi. Sanki çöpe....atar gibi. Seni kıskandım Sera. Çok kıskandım. Senin yerinde olmak istedim. Senin olanları istedim. Ben....ben...."
"Doğa bilemezdin ki. Kimse bilemezdi. O kadın hepimizi kandırdı. Senin öldüğüne inandırıp ailenden kopardı, sonrada istediği gibi kin ve nefretle büyüttü. Aklına türlü yalanlar soktu."
"Biliyorum. Artık biliyorum Sera. Rıfat ve Şirin.....onlar her şeyi anlattı ama yine de yaptıklarım.....affedilemez. Ya sana bir şey olsaydı.? Ya sana benim yüzümden bir şey olsaydı. Gerçekler ortaya çıktığında sana benim yüzümden bir şey olmuş olsaydı ben ne yapardım Sera? "
"Bana hiçbir şey olmadı. Sakin ol lütfen."
"Ama olabilirdi Sera. Ben çok kötülük ettim."
Yerimden kalkıp ona doğru ilerledim ve yanına oturdum. " Evet aksini söylemeyeceğim ama bilmiyordun Doğa. Hiçbirimiz bilmiyorduk. Böylesi bir insanın var olup bunları yapabileceğini tahmin edemezdik."
"Ben çok çok özür dilerim. Biliyorum bana güvenebilmen çok zor ama bunun için elimden geleni yapmaya hazırım."
"Ben semi çoktan affettim tamam mı? Lütfen kendini bunun için daha fazla üzme. "
"Sera. Onların.....haberi var mı?"
"Hayır canım annemle babama henüz hiçbir şey söylemedim. Ama en kısa sürede anlatacağım. Hatta beraber söyleriz."
"Sence nasıl karşılayacaklar? Beni.....kabul ederler mi?"
"Annem için bir yorum yapamam ama emin ol babamız seni görür görmez kabul edecektir."
"Nasıl yani?"
"O....annemiz....biraz....değişik biri. Anne olmak için....ya da boşver. Kimbilir belki de şansın benden yaver gider. En iyisi tanıyınca kendin karar ver."
"Sanırım pek sevgi dolu biri değil ha?"
"Yani. Beni sevmediği kesin. Ama belki seni sever. En azından saçların benimki gibi değil. Kısa saç onu etkileyebilir."
"Saçlarım yüzünden beni sevecekse almayayım. Zaten yakında sarıya boyatacağım."
"Araya mavi de attır."
"Ben pembe düşünmüştüm."
"O da olur."
İkimiz de aramızda geçen bu ilk samimi şakalaşmaya gülerken Doğa, "Sera teşekkür ederim. Gerçekten. Buraya gelirken hiç umudum yoktu ama şimdi bir kardeşim var. Öyle değil mi?" dedi.
"Elbette öyle şaşkın. Gel buraya." diyerek ona sarılınca o da bana sarıldı. İkimiz de ağlıyorduk. İnsanın otuzbeş yıl sonra varlığını bile bilmediği kardeşine kavuşması tuhaf bir duyguydu. Ona güvenebilmem için zamana ihtiyacım vardı, inkar edecek değildim. Fakat şimdilik bir kardeşim olduğunu bilmek yeterliydi.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top