Bölüm 102
Duygular saklanabilir mi? Bazen belki. Ben çoğu zaman bunda başarılı olmadım. Ne hissettiysem ortaya koydum. Gizlediğim zamanlarda arka planda beni rahatsız eden bir gürültü gibi rahatsız etti hep beni. Zaten yalan söylemeyi asla başaramadığım için ne hissettiğim konusunda aksini söylesem bile bu hep yüzümden anlaşılır. Kelimeler birbirine karışır, anlamsızlaşır ve en iyisinin doğrudan gerçeği söylemek olduğuna inanırım hep. Tıpkı şu an karşımda yıllar sonra birbirini bulmuş anne ve oğlu duruyorken olduğu gibi.
"Daha önce ortaya çıkmalıydın anne."
"Ben istemedim mi sanıyorsun oğlum? Ama yapamazdım. O adamların ne yapacakları belli değildi. Bu riski alıp hayatını tehlikeye atamazdım. Sana, sizlere yapamazdım bunu. "
"Bir yolunu bulurduk. Seni onlardan kurtarabilirdik."
"Onlar babanın ölümüne neden oldular. Neredeyse sana da aynı şey olacaktı. Yapamazdım oğlum yapamazdım."
"Aslında o şerefsiz karımı ve çocuklarımı hedef almıştı ama planlayamadığı o gün arabaları değişeceğimizdi."
"Nasıl yani? Sera kızım? Yani o.....o ......"
"Evet anne işte o böyle bir şerefsizin teki. Karımın ve çocuklarımın hayatına kastedecek kadar hem de. Yakalanınca kendi ellerimle vereceğim cezasını ona."
"Hayır Ali Ömer. Sen bir şey yapmayacaksın. O yakalanıp cezasını çekecek."
"Seram o arabada sen ve çocuklar olacaktınız. Bunu düşündükçe ben......ben...."
"Biliyorum aşkım. Sen arabaları değiştirelim demeseydin belki de biz bu gün...."
"Sakın Seram sakın o cümleyi tamamlama. Senin ya da çocuklarımın saçının teline zarar gelirse bu dünyayı yakarım. "
"Bize hiçbir şey olmayacak Ali Ömer. Fakat söz ver lütfen. O adam yakalanacak ve cezasını çekecek. Sen bir şey yapmayacaksın söz ver."
"Seram bak bu öyle bir şey değil. O it sizi benden alacaktı. Bu yanına mı kalsın?"
"Kalmayacak zaten. Yakalanınca her şey ortaya çıkacak ama sen onun cezasını vermeye kalkarsan onun gibi olacaksın aşkım."
"Sera haklı oğlum. Bunu kimseye faydası olmaz."
"Peki. Tamam. Fakat alabileceği en ağır cezayı alması için elimden ne geliyorsa yapacağım. "
"Yakalanacak ve cezasını çekecek aşkım merak etme."
Ali Ömeri anlıyordum. Aileme gelebilecek en küçük bir zarar karşısında ben de aynı şekilde düşünürdüm. Fakat sakin olmalıydık. Çiçek hanımın anlattıklarından sonra korkum daha da artmıştı ve o adam yakalanıp içeri tıkılana kadar da huzur bulabilebileceğimi sanmıyordum. Ali Ömerin elinin üzerinde duran elimi fazla sıkmış olmalıydım ki bana dönüp saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve gözlerimin içine bakıp "Seram kendini üzme bu kadar, her şey yoluna girecek. Sen sadece çocuklarımızı ve bebeklerimizi düşün." dedi. Ona korkuyorum diyemezdim. Şimdi olmazdı. Onun korkusu benimkinden fazlaydı, biliyordum. Duygularımı saklamam gereken bir an varsa o an bu andı. Ne kadarını başarabildiğimi bilmiyordum fakat ona bakıp gülümsedim ve "Biliyorum, çünkü sen varsın." dedim. Aslında bu doğruydu. O varken daha az korkuyordum. Ancak sadece yanımda olduğu zamanlar için geçerliydi bu. O yokken, onu merak etmekten ya da bir yerlerden kötü bir şeyler olmasından çekinerek yaşıyordum. Elbette bunu ona söyleyecek değildim. Fakat hadi ama Ali Ömerden söz ediyordum. Beni benden daha iyi tanıyan adamdan. Başımı omuzuna yaslayıp, saçlarımı okşamaya başladı. Bir kedi misali iyice ona sokulmuştum. Tüm yaşamım boyunca böyle kalabilmeyi diledim. Başımı kaldırıp ona baktığımda yüzündeki düşünceli ifadeyi gördüm. Beni daha fazla korkutmamak için soğukkanlı görünmeye çalışıyordu. Ama o da korkuyordu, biliyordum. Elini tutup bana bakmasını sağladım. "Aşkım her şey yoluna girecek. Bize bir şey olmayacak merak etme."
"Evet çünkü buna asla izin vermem Seram. Anne sen de bizimle eve geliyorsun. En azından o it yakalanan kadar hepimiz bir arada olmalıyız."
"Oğlum bunu yapamam. Sizinle gelirsem ortaya çıktığım anlaşılır, o zaman daha büyük bir tehlike de olursunuz."
"O zaten bizimle iletişime geçtiğini öğrenmiştir. Asıl burada yalnız kalman tehlikeli.
"Yalnız değilim ki oğlum Seher var. Çalışanlar var."
"Ali Ömer haklı Çiçek hanım. Burada tek başınıza kalmamalısınız. Hem torunlarınızı görmek, onları tanımak istemez misiniz?"
"İstemez olur muyum hiç kızım. Fakat ya ben sizin yanındayım diye iyice çığırından çıkarsa her şey?"
"Sen bunları düşünme anne. Hadi eşyalarını topla da gidelim."
"Peki oğlum sen nasıl istersen. Bu arada Sera kızım, bana Çiçek hanım yerine sen de anne dersen çok mutlu olurum. Elbette zorunlu değilsin, yani eğer içinden geliyorsa."
"İçimden gelmek mi? Tabiki derim anne"
Çiçek hanım ayağa kalkıp bana sarıldıktan sonra hazırlanmak için üst kata çıktı.Bir an buraya nasıl geldiğimizi düşündüm. Ali Ömer annesini bulmuştu. Anne. Ne kadar güzel bir kelimeydi. Kendi annemden sevgi kırıntısı dahi görememiş ben onların arasındaki sevgi bağını kıskanmıştım aslında.
"Eeee sevgili karım. Artık kayınvaliden ile aynı evde yaşayacaksın. "
"Ne olmuş yani?"
"Gelin kaynana olayı diyorum aşkım. Hani çok anlaşamazlar ya."
"Yanıldın hayatım. Biz daha çok anne kız gibi olup oğlunu çekiştiren o gelin kaynanalardan olacağız."
"Seram ben seni var ya."
"Beni naaparsın? "
"Öperim."
"Sakın. Burası bizim evimiz değil hem annen gelebilir ya da başkası."
"Öhömm"
"Dedim sana değil mi?"
Ali Ömer yakalanmamız hiç umurunda değilmiş gibi gülerken ben kıpkırmızı olmuştum. Seher hanım anlayışlı bir şekilde bize doğru bakıp gülümsedi. "Çiçek hanım toplanıyor, onu beklerken bir şeyler yemek ya da içmek ister misiniz?"
"Bir bardak süt alabilir miyiz Seher hanım? Seram sabahtan beri bir şey yemedi."
"Hemen getiriyorum kızım."
Seher hanım odadan çıkınca aklıma gelen fikirle heyecanla Ali Ömere döndüm. Ona bir şey soracağımı anlamış gibi iki parmağıyla burnumu sıkıp "Söyle bakalım güzel karım aklına geldi?" dedi.
"Nerden anladın?"
"Çünkü aklına bir şey geldiğinde, bunu bana soracağın ya da söyleyeceğin zaman tıpkı küçük bir kız gibi gözlerin ışıldıyor. Yüzün aydınlanıyor. Ve ben o anlarda dünyanın en mutlu erkeği oluyorum. Söyle bakalım şimdi."
"Seher hanım."
"Ne olmuş Seher hanıma?"
"Annen yani annem dedi ya yıllardır yanımda diye. Hani o da gelse. Bizimle yaşasa. Annen ve o çok iyi arkadaşlar belli."
Seher hanım elinde bir bardak süt ve yanında kurabiye tabağının olduğu tepsi ile içeri girince ikimiz de sustuk.
"Afiyet olsun güzel kızım. Kız mı erkek mi?"
"Aslında ikisi de. İkiz bebekler."
"Yaaa ne kadar güzel. İlk çocuklarınız mı?"
"Hayır bir kızımız bir de oğlumuz var."
"Demek dört çocuk olacaklar. Kötü günleri olmasın hiç. Hep güzellikler onlarla olsun."
"Aslında Ali Ömer daha fazla çocuğumuz olsun istiyor."
"Evet ne var bunda. Sevdiğim kadınla büyük ve mutlu bir ailem olsun istiyorum."
"Bir şey yok tabi aşkım. Bunu ben de çok istiyorum. Sizin çocuğunuz var mı Seher hanım?"
"Yok kızım. Eşim genç yaşta ölünce ben de bir daha evlenmedim. Sonra annenizin yanında çalışmaya başladım. neredeyse yirmi yıldır da buradayım işte."
Ali Ömere bakınca o da bana bakıp elimi tuttu. "Aslında Seher hanım biz de Seramla bunu düşündük. Sizin de bizimle gelmenizi istiyoruz. " dedi.
"Ben de mi geleceğim? Yani sizle yaşamaya?"
"İstemez misiniz?"
"İstemez olur muyum güzel kızım? Ben de bir başıma ne yaparım diye düşünmeye başlamıştım. Çok teşekkür ederim."
"Asıl biz teşekkür ederiz. Annemin bunca yıl yanında olmuşsunuz. Onu yalnız bırakmamışsınız."
"Nasıl bırakırdım oğlum? Hiçbir şey hatırlayamadığı o yıllar boyunca o kadar yalnız ve çaresizdi ki. Birbirimize destek olduk işte. O bana çalışan olduğumu hiç hissettirmedi, arkadaşı gibi davrandı. Dert ortağı olduk biz."
"Hadi siz de hazırlanın. Bundan sonra hep birlikte yaşayacağız. "
Seher hanim salondan çıkarken hayatımızı düşündüm. Her şey yavaş yavaş yoluna giriyordu. Sirada benim Doğa ve Kaanla konusmam gerekliliği vardı. Bir de Semih meselesi. Şu an için hepsini bir kenara bırakıp başımı Ali Ömer'in omuzuna yasladım. Ve gözlerimi kapattım Galiba mutluluk böyle bir şeydi.
&&&&&&&&&&&&&&
Merhaba,
Nasıl buldunuz?
Ali Ömer annesine kavuştu.
Bakalım bundan sonra neler olacak,
Finale de az kaldı.
Nasıl biteceğini tahmin ediliyorsunuz?
Semih hâlâ yakalanamadi.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
&&&&&&&&&&&&&&&
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top