Bölüm 100
Zamanın geçme hızı ile dünyanın dönme hızı arasındaki farkı anlamaya başladığınız an olgunlaşmaya başlamışsınızdır demiş birileri. Fakat bir şey de yanılmış olmalı, zaman artık öylesine hızlı geçiyor ve ben ona yetişemiyorum. Bunun adına ne denir bilmiyorum ama zamanın bir yerinde yaşayan, hayattan umudunu kesmiş o kız şimdi hayallerinin ötesinde yaşadığı o hayata yetişmek ve tutunmak için koşturuyor. Dünya dönmeye başlamışken yeniden, tüm taşların yerine oturması sihirli bir değneğin eli değmişcesine tüm kötülükleri siliyor.
Bu gün bir şey öğrendim. Öğrendik. Gözlerimden yaşların ardı ardına akmasına, heyecandan kalbimin küt küt atmasına ve nefesimin kesilmesine neden olabilecek bit şey. Gerçi Ali Ömeri ve çocuklarımızı gördüğüm her an böyle hissetsem de bu bambaşka bir şey. Daha fazla nasıl mutlu olunur, nasıl yaşanılır bilmiyorum. Ali Ömer elimi sıkı sıkıya tutmuş, gözleri dolu dolu bana bakarken onun gözlerine kenetlenmiş gözlerimi bir saniye bile ayırmak isyemiyorum. Burası benim evim. Yuvam. Ait olduğum yer. Hep olmak istediğim yer. Bundan üç yıl önce bir aynanın karşısına geçmiş kim olduğumu ve ne istediğimi sorgularken parasız, son moda kıyafetlersiz ve kırmızı spor arabamın elimden kayıp gitmişliğine değil de sevgisiz ve yapayalnız kalmışlığıma söverken bir an da hayatıma girip onu çiçek bahçesine dönüştüren adam o. Eskiye dair ne varsa umurumda değil artık. Unuttum hepsini. Sildim. Yaşanmamış saydım. Bu adam benim diğer yarım. Hayatta karşıma çıkan en büyük şansım. Mutluluğum. Aşkım. Sevdam. Nefes alma sebebim. Çocuklarımın babası.
Bazen onunla hiç karşılaşmasaydık ne olurdu diye düşünüyorum. Ya onun şirketi yerine başka bir yerde çalışıyor olsaydım? Ya da o işlerin başına geçmeseydi? Bir şekilde hayat bizi bir araya getirmeseydi? Babamın iflas etmesinin benim hayatımda bu kadar iyi şeylere yol açması ne tuhaf. Eski Sera ve yeni Sera birbirinden ne kadar da farklı. İyi ki de farklı. Yoksa gerçekten sevmenin ve sevilmenin ne olduğunu bilmeden yaşadığımı sanarak günlerimi geçiriyor olacaktım.
"Ben biraz çıkıp sizi yalnız bırakayım. Birazdan dönerim."
Oysa ne doktorun söylediklerini ne de başka bir şeyi fark edecek halimiz yok. Ali Ömerin elimi sımsıkı tutan elini iki elimle kavrayıp gözlerimizde mutluluktan akan yaşlarla birbirimize dalmışken içimde filizlenen yepyeni sevince bağlanmış ve yüzümün ortasından bir türlü silemediğim o gülümseme ile içim içime sığmıyor.
"Seram ben....ben doğru duydum değil mi?"
"Doğru aşkım. İki tane."
"Toprak ve Çiçek."
"Toprak ve Çiçek."
"Bizim."
"Bizim."
Ali Ömer dudaklarıma bir öpücük kondururken bir elimi Ali Ömerin karnımda duran elinin üzerine koydum. Oradaydılar. Gerçekti. İkizlerimiz olacaktı. Bana söylediği gibi olmuştu. Olmuştu işte.
"Tıpkı söylediğin gibi aşkım. İkisi de burda. Toprak ve Çiçek."
"Ben mi söyledim. Seram ben böyle bir şey demedim."
"Dedin, ama hatırlayamazsın."
"Neden?"
"Çünkü rüyamda dedin."
"Rüyanda mı?"
"Hıhı. Hani sen hastanedeyken.....ben bayılmıştım. Bir rüya gördüm. Sen, ben, Deniz ve Güneş vardık. Sen elini karnıma koydun. Burdalar dedin. İkisi de burda. Toprak ve Çiçek dedin. Sonra da bekle dedin ve gittin. Sonra da uyandın."
"Sadece dört tane mi yani? Geri kalanlar?"
"Ali Ömerrrrrr."
"Serammmmm."
"Mutlu musun?"
"Seram ben daha fazla nasıl mutlu olunur bilmiyorum. İçimde öyle bir şey var ki sanki tüm dünya hatta tüm galaksi bilmeliymiş gibi hissediyorum. Herkes görsün, herkes bilsin, ama bir o kadar da kimse bilmesin, görmesin. Hep benim kalın. Sadece bana ait olun istiyorum. Yalnızca benim dünyam olun istiyorum."
"Zaten sadece seniniz Ali Ömer. Hiç kimse ve hiç bir şey bunu değiştiremez."
Ali Ömer beni öperken içeri girmiş olan doktoru ikimizde fark etmemiştik. Küçük bir öksürük sesi ile kendimize gelirken Ali Ömer hemen çekilmeyip bir öpücük daha verdikten sonra saçlarımı okşadı.
"İsterseniz size ikizlerin ilk fotoğrafını vereyim."
"Her şey yolunda değil mi değil mi doktor hanım?"
"Evet merak etmeyin. Şimdi size kullanmanız gereken vitaminleri de yazarım. Gelecek ay da kontrolde duruma bakarız. Kalakabilirsiniz."
Hastaneden çıktığımızda Ali Ömerin beni sarmalamış bir halde yavaş adımlarla yürütmeye çalışmasına bakıp güldüm. "Aşkım ben hamileyim, hasta değilim."
"Biliyorum Seram ama bu benim ilk deneyimim."
"İlk deneyimin mi? Ali Ömer bizim iki çocuğumuz var."
"Var Seram ama bu benim içinde olabilmeyi başardığım ilk hamileliğin. Yani tamam yarısından belki ama yine de sen bizim bebeklerimize hamilesin ve ben burdayım. Yanındayım. Aptalca bir yanlış anlaşılma yüzünden uzakta değilim. Karnının büyüdüğünü görebiliyorum. Anlık huy değişimlerini. Canının bir şeyler istemesini. Seram bunlar.....tüm bunlar o kadar değerli ki. Yanınızda olabilmek, hepsine, her şeye şahit olabilmek o kadar güzel ki."
"Ali Ömer ben sana istediğin kadar çocuk doğururum. Gerçekten. "
Sevdiğim adam bir kahkaha atıp beni kollarının arasına çekerken derin bir nefes alıp ne kadar şanslı olduğumu düşündüm.
"Bir sürü çocuğumuz olsa bile sen hep benim ol Seram."
"Sen de benim."
"Peki benim güzel karım nereye gitmek ister şimdi?"
"Aşkım şey.....hani annene gidecektik ya. Unuttun mu?"
"Bugün gitmesek? Arayalım ve sonra gideceğimizi söyleyelim."
"Olmaz aşkım. Yeterince erteledik. Sen de ben de. Benim de artık Doğa ve Kaan ile konuşmam gerek. Ertelemek sonucu değiştirmeyecek. Her ne olacaksa bir an önce olup bitsin."
"Biliyor musun, haklısın hayatım. Uzatmanın gereği yok. Gidelim."
"Bana söz ver aşkım önce dinleyeceksin. Her ne söylerse söylesin sinirlenmek, kızmak, bağırmak yok."
"Kafamda bu yaptığı için neden bulmaya çalışıyorum ama olmuyor. Nasıl bir anne çocuğunu bırakıp gider ki? İyi nedenleri olsa iyi olur yoksa ailemin yanına yaklaşmasına asla izin vermem."
"Önce dinleyelim . Sonuçta Semihin oyunlarının ortaya çıkmasında yardım etti. Hem bence o kötü biri değil. Ve mecbur kalmasa seni bırakmazdı. Ben geçerli nedenleri olduğuna eminim."
"Sera iyi ki karşıma çıktın ve beni sevdin."
"Birinin seni sevmemesi imkansız bir şey bence."
"Senin beni değiştirmenden sonraki ben için evet ama önceki ben için değil."
"Aaaa evet yaptım öyle bir şey değil mi? Fakat benden önceki Ali Ömer de gayet yakışıklı ve çekici bir adamdı. Yoksa ona nasıl aşık olurdum?"
"Evet yakışıklılığım ve çekiciliğim hep vardı."
"Pek de alçak gönüllüyüz."
"Ama öyle hissediyorum ve neden biliyor musun?"
"Neden?"
"Çünkü böyle hissetmeme neden olan bir karım var. Ve ben onu çok seviyorum."
"Karın da seni çok ama çok ama çok seviyor."
"Ali Ömer?"
"Dede? Sen burda? "
"Olamaz mıyım burda? Ne varmış? Sen beni bırakta söyle bakalım ne bu hal?"
"Hangi hal?"
"Serayla evlendiniz anladık. Çocuklarınız var onu da anladık. Kız yine hamile onu da anladık. Ama insan bir dedesi babaannesi ne durumda, öldüler mi kaldılar mı merak etmez mi? Arayıp sormaz mı?"
"Ali Ömer deden çok haklı."
"Dede haklısın da işte fırsat olmadı diyelim."
"Sus seni hayırsız. Akşam Serayı da çocukları da al yemeğe gelin. İtiraz istemem ona göre."
"Peki dede. Tamam. "
"Aferin. Kızım bizim oğlan seni üzmüyor değil mi?"
"Hayır hayır biz çok mutluyuz. Ali Ömerle evlendiğim için çok şanslıyım ben."
"Bak bu kızı bir daha üzdüğünü duyarsam bu yaşa geldi demem iyice bir döverim anladın mı?"
"Dedem ben onun saçının teline zarar gelse dünyayı yakarım."
"Güzel söyledin de sen yine de söylediğimi unutma. Hadi kızım görüşürüz. Akşama bekliyoruz."
"Az önce beni tehdit mi etti dedem?"
" Galiba aşkım."
"Sanki ben sana kıyabilir mişim gibi. Hah."
"Hayatım yaşlı bir adam o. Bizim mutluluğumuzu istiyor. Hem onun yaşına gelmeden sen kızlara nasıl davranacaksın acaba? Kıskanç baba."
"Kıskanırım tabi. Benim kızlarım değerli. Erkek sinek bile yaklaşamaz yanlarına."
"Ali Ömer onlarda aşık olacak."
"Olamazlar. Benim kızlarım hep yanımda kalacak."
"Aşkım benim babam seni istemeseydi ne yapacaktın?"
"Mücadele ederdim. Senden asla vazgeçmezdim."
"İşte kızlarımız içinde böyle olacak. Onlarda sevecek. Sevilecek. Mutlu olmak, bir aile kurmak isteyecekler."
"Sera ben sadece üzülmelerinden, canlarının yanmasından korkuyorum."
"Onlar bizim kızlarımız Ali Ömer. Ve biz her zaman yanlarında olacağız. Fakat bunları düşünmek için daha çok erken. Deniz henüz iki yaşında. Çiçek daha karnımda. Ve diğerleri yoklar bile aşkım."
"Keşke hep küçük kalsalar."
"Sen yaşlanmaktan mı korkar oldun?"
"Kim bilir belki de."
"Hadi bay yaşlanmaktan korkar artık gidelim. Anneni daha fazla bekletmeyelim."
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top