Bölüm 75
Hayata dair beklentiler daima acı verir. Artık bunu biliyorum. Defalarca tekrarlayan döngülerle bunu öğrendim. Ne zaman artık tamam desem. Mutlu olmak için önümde, önümüzde engel kalmadı desem bir kere daha karşıma dağlar, tepeler, tümsekli yollar ve okyanuslar çıkardı hayat. Üstelik o yollardaki taşların en küçüğü bile çakıl taşı kıvamındaydı ki, kafamı yarıp beynimi uyuşturan ve hevesimi kırıp talihime sövgüler yağdırmama neden olan bir talihsizlik örneğiyle serpiştirilmişti o yollara. Kim tarafından ve neden olduğunu bilmeden. En azından şu ana dek. Şu an, tepeleme doldurulmuş bir tabakla en sevdiği yemek masada önündeyken annesi ya da babası tarafından cezalandırıldığı için o yemeğe elini süremeyip öylece oturan ve cezasının bitmesini bekleyen bir çocuğun üzüntüsü var üzerimde. Can yanmış, kalp kırılmış, umutlar tükenmiş. Hayaller yerle yeksan. O çocuk konuşsa bir türlü konuşmasa başka türlü. İçimde bir hezeyan. Heyecanım yitik. Yaşama sevincim sönmüş bir balon misali yere düşmek üzere. Oysa sadece sevmiştim ben. Sadece özlemiştim. Sadece ...... Sade......
Ne kadar da kolaymış sanrılar içinde bin bir türlü oyunlar oynarken, o sanrılara neden olan kişinin kendini haklı sanması. Ben de bir değil birden fazla çığlık koptu ama duymadın diyememek. Nefesim kesildi , öylesine günler geçti sen yokken. İnkar edemem canım yandı. Hem de çok. Hem de fazla. Hem de bilmem niye?
"Seram, neden konuşmuyorsun?"
Sahi neden suskunluğum? Alışkanlık mı yoksa? Alıştım ya ben yokluğuna, şimdi her şey, herkes gürültülü. Her yer yağmurlu. Fırtınalı. Oysa sevinmem gerekir değil mi? Buradasın. Yanımdasın. Yanımda. Çok ağladım ben. Çok göz yaşı döktüm. O kadar ki hepsi muson yağmurları oldu, aylarca sürdü aktı kalbime . Senin aksine ben bekledim. Gerçi sen de bekledin. Ama neyi? İşte onu bilmiyorum. Sormalı mıyım? Onu hiç bilmiyorum. Kimbilir, belki de o Sera daha çok sevdirdi kendini sana. Daha fazla sevdin onu benden. Kötü bir taklit bile olsa. Kötü ama başarılı bir taklit oldu belki. Kötü ama senin için çekici. İlginç. Eğlenceli. Güzel. Başarılı. Akıllı. Zeki. Ve daha bir çoğu..... Baksana seninle evlenmeyi defalarca denemiş ama başarılı olamamış benim aksine o kötü taklit, bir yalandan ibaret olduğunu bile bile yanında tutabildi seni. Ve ben sadece basit, saf ve aptal bir gerçek olarak kalakaldım burada. Belki de çok eğlendin orada. Onun yanında. Güldün mü bana? Senin için bunca acıyı çekerken, seni bu kadar merak ederken güldün mü bana? Evet söyle hadi. Bunlar, tüm bunlar kafamın içinde sonsuz bir döngüde dönüp dururken nasıl konuşayım seninle? Nasıl sorayım sana neden bile bile beni bu duruma düşürdüğünü? Üzdüğünü. Soramam. Yapamam işte.......
"Seram, yapma böyle. Biliyorum şu an kafanın içinde milyonlarca neden dönüp duruyor. Ama inan bana hiçbiri değil."
"Sen benim ne düşündüğümü nereden bileceksin? Ben gerçek Serayım. O ucuz ve kötü taklit Sera değilim. Sen anca onun ne düşündüğünü bilebilirsin."
Aferin Sera. Kendini böyle açık et. Belli et ne düşündüğünü. Sonrada ben görçök Siriyim. Adam demesen de senin gerçek Sera olduğunu anlar ki. Sen de bu saflık bu aptallık olduktan sonra. İki trip at. İki taktiksel oyna. Ama nerdeeee? Sen mi? Sen anca beklersin. İşte böyle beklersin. Beklerken acı çekersin. Ağlarsın. Zırlarsın. Bari dizlerine vurup dövünde tam olsun. Haminneler gibi. Zaten yakında adam gider başkasıyla evlenir. O elin kızı, çarpık bacaklı, silikonlu dudaklı gözünün içine baka baka alır sevdiğini. Sen de gider düğünlerinde şahit olursun. Hatta düğününe beni de çağır kısmını atlar, bu adam kim kısmını bu kadın kim diye soran olursa eski bir saf dersin sevgilim diye değiştirip söylersin orada. Sana hiç mi güncelleme gelmez kızım? Hep kendinin en eski versiyonunda mı yaşayacaksın böyle? Hata veriyor artık bu Sera, hataaaa. Yakında mavi ekranda verir tamam olur. Sonrası mis mis. Kaymaklı ekmek kadayıfı.
Bak ya. Bak şu yakışıklılığa bak. Gerçi ben çikolatayı daha çok severim ama olsun. Lokum gibi. Şu adamı sana bırakırlar mı sandın sen? Senin o beğenmediğin taklit bile alıyordu neredeyse elinden. Ha dün o alıyordu bugün başkası dener yarın diğeri kesin alır. Sen de bu aptallık varken. Offf nasıl da özledim oysa. Gidip sarılsam? O güzelim gözlerine dalsam? Kokusunu doya doya solusam? Ama olmaz. Yapamam. Daha doğrusu yapmamalıyım. Dik dur kızım Sera. Bakma o tarafa. Bile bile bekletti seni. Bile bile yoktu yanında bunca zaman. Bunun bir karşılığı olmayacak mı? Hesap sorulmayacak mı? Affetmek yok öyle. Sürünsün biraz. Ya da sürünmesin yazık. Ay Sera iki dakika doğru dur. Daha nedenini anlatmadı. Tamam pek tatlı. Çok yakışıklı. Feci özledin. Ama öyle hemen yelkenleri suya indirme. Nasıldı? Taktik. Hah işte ondan. Taktik. Nasıl olacaksa o da?
"Üç beş iki olsun bence. Ya da dört dört iki."
"Üç beş iki mi? "
"Beğenmediysen başka oyun kurarız aşkım ama bence ikisi de iyi."
"Ali Ömer, ne oyunundan bahsediyorsun? Hiçbir şey anlamadım."
"E taktik dedin ya sevgilim. Nasıl olacak dedin. Ben de yardım edeyim dedim."
Ay bak yine. Bi tutamadım şu çenemi zaten. Yine her şeyi içimden değil dışımdan söyledim değil mi ben? Vurgun yedi kıyıya vurdu kelimeler yine. Ne olacak benim bu halim? Al sana taktik işte. Bir de tutmuş süründüreyim felan diyorum. Bana kalmıştı zaten süründürmek. Ben anca konuşayım böyle.... dışımdan dışımdan. Ne desem ki şimdi? Dublaj yapmışlar bana. Montaj hepsi.
"Yok.... ben onu.....öylesine yani."
Baksana şuna. Anladı tabi nasılda gülüyor. Nasıl da keyifli. Amannn gülsün o. Hep gülsün Hep mutlu olsun.
"Dublaj onlar. Başkası şey etmiş......söylemiş......Söyledi yani."
Ay ne diyorum ben. Yandı devreler. Yok yanmadı sigortalar attı. Kırmızı kablo değil değil artık sigortalar otomatik. Ama galiba benimkiler fabrika ayarlarına geri döndü. İnsan kızı konuşmayı unuttu. Ya da unutsun bir an önce. Susturulamayan saçmalıklar silsilesi geliyor ardı ardına.
"Gel buraya benim deli sevdiğim gel."
"Geleyim bari. Ama affetmedim haberin olsun. Sadece çok özledim. Ondan şey yaptım....Geldim. Yani sarıldım."
Ali Ömer kahkahalarla gülüp başımın tepesine öpücük kondururken bu sefer sesimi çıkarmayıp başımı göğsüne yaslayıp sımsıkı sarılmayı seçtim. O da bana sıkıca sarılmışken başka ne yapabilirdim değil mi? Sonuçta özledik sevdiğimizi kardeşim.
"Hepsini, her şeyi anlatacağım Seram. Onun gerçek Sera olmadığını biliyordum evet ama seni ve kızımızı korumak için başka çarem yoktu. Anlatacağım. Ama şimdi sadece sarılalım olur mu?"
***********************************
Merhabalarrrr,
Yeni bölüm geldi.
Umarım seversiniz.
Dilerim okursunuz.
Ali Ömer ve Sera yeniden bir arada.
Bu sefer başarabilecekler mi sizce?
Peki Ali Ömer neyi anlatacak?
Sera kolay kolay affedecek mi Ali Ömeri?
Sahte Seraya ne oldu peki?
Ya da o sahte Sera aslında kim sizce?
Şirin ve Rıfat nerede?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Lütfen kırmayın beni iki kelime yorum yapın.
Bir de oy verseniz keşke.
Görüşmek üzere.
****************************
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top