Bölüm 67

Mutluluk nedir? Sadece kendi içinde öylesine nefes alıp verdiğin bir hayat varken ellerinde ve en yakın sandıkların yalnız bırakmışken seni, sevgisiyle teselli bulacağın kimse yoksa, takılıp kalmak artık senden çok uzaklarda kalmış bir adama ve hiçbir umut kırıntısı dahi yoksa adı ne olmuş ne fark eder tüm zamanlarda?

Acıdı canım. Yandı gönlüm. Ağladı gözlerim. Kalbim bin parçaya bölündü. Bin parçada ondan birer parça. Aldığım her nefes arattı bir oncekini. Aradı gözlerim. Aradı gözlerini. Bir nefes olup gel istedim. Dön istedim. Gül istedim. Kal istedim. Bu sefer. Bu defa. Bu kez.

Dönmedin. Dünya döndü. Sen içinde döndün. Seni görmediğim her günü her anı zehir ettim kendime. Dünya döndü. Sen içinde döndün. Ben döndüm. Ben hiç gitmedim. Ayrı yerlerde aynı dünyanın içinde döndük.

Çok mu söyledim, söylendim? Sözler, sözcükler ne işe yaradı bu güne kadar? Sadece söylendi. Sözler verildi. Hiçbiri tutulmayan. Senin hiçbirini tutmadiğın. Bu kadar kolay mıydı unutmak? Oynamak ya da. Bunun adı olsa olsa oyun. Bu delilik. Simsiyah. Tek bildiğim artık oynamadiğım
Bitti. Bitirdim. Bitirmeliyim.......

Kapının çalinmasıyla elimdeki kalem, önumdeki defter, masa, oturduğum sandalye, aynadaki görüntüm ve diğer her şey eşlik edercesine zamanın geçişine durdu saatin akrep ve yelkovanında. O akrebin defalarca sokuşuna şahit oldu yelkovan. Hâlâ buradayım belki. Ne kaldiysa geride tüm olasılıklardan. O kapının ardinda yeni bir şey var şimdi. Açtığım an, içeri girdiği an, izin verdiğim an eskinin eskilerde kalacağı bir şey. Eski unutulacak mi peki? Eski unutturacak mı kendini? Yeni başarabilir mi bunu? İstiyor muyum? Istemeli miyim? Peki ya mecbur muyum? İşte bir tek buna cevabım evet. Istemesem de mecburum. Zayıflık değilki bu. Gurursuzluk değil. Güçsüzlük hiç değil. Sadece aşk. Sadece sevdim. Ve ben bir kere sevdim. Ama bu ben de kalan. Kalacak olan. Tüm hayatım boyunca. Dışarı vurduğum. ..... her neyse işte. ...

Kapıyı açmadan önce yeni yaşantıma atacağım ilk adımları yazdığım defteri kapatıp aynadaki görüntüme baktım. Yapabilecek miydim? Yapmalı miydim? Belki de tek yapmam gereken o kapıyı açıp adım almaktı. Öyle de yaptım.

" Merhaba "

" Merhaba. Sen. ...çok ... güzel gözukuyirsun. Yani aslında hep güzelsin. Yani şu an güzelsin demek istemiyorum. Yani ben......sennn......."

" Selim. Lütfen bu kadar heyecanlanma. Ben ne demek istediğini anladım. Lütfen rahat ol. "

" Sera ben ben o kadar uzun zamandır bu anı bekledim ki. Ama şimdi burdasın. Yanımda. Bu arada bunlar senin için. Gerçi senin yanında sönük kaldılar ama."

Yanağınıa kondurduğu öpücük garip bir şekilde irkilmeme neden olmuştu. Yeniydi. Bilinmezdi. Tanıdık değildi. Zamanla kabullenebilir miydim ? Zaman kabullendirir miydi ? Ögrenmenin yolu denemekten geçiyordu. Yine de söylemek istediklerim içimden geçenlerin özeti gibiydi.

" Çıkalım mi artık ? Bu arada Denise nerede? "

" Çıkalım. Bu gece Denise Suzan abla bakacak. Ama Selim söylemek istediğim bir şey var. "

" Biliyorum. Hâlâ onu seviyorsun. Her ne kadar o herif senin aşkının tek bir kırıntısını bile hak etmiyor olsa da ve onu gördüğüm ilk yerde benzetecek olsam da saygı duyuyorum. Senin duygularına saygı duyuyorum. Ama şimdi burdasın. Yanımda. Ve sanırım şimdilik bu yeterli. "

" Selim böyle konuşma lütfen. Onun kim olduğunu bile bilmiyorsun. "

" Evet bilmiyorum. Ve galiba en iyisi de bu. Uzaktayken ve canını bu kadar acıtmış birini bu kadar çok severken onun kim olduğunu bilirsem ya da bir gün karşımıza çıkarsa ne yapacağımı bilmiyorum çünkü. Onunla baş edebilir miyim bilmiyorum. "

" Selim. "

" Kiskanıyorum onu aslında. Hâlâ onu seviyor olmanı kıskanıyorum. Bir kadın bir erkeği bu kadar çok sevebilir mi ? Hem de onu bu kadar üzmüş bir adamı? "

" Selim böyle konuşma ne olur. Ben de unutmak istiyorum. Artık mutlu olmak istiyorum. "

" Biliyorum Sera. Zaten onu unutmak istemesen şimdi burada olmazdık. Ben sadece o herife. ......... "

" Boşver artık. Ondan konuşmayalım. Gidelim hadi."

" Haklısın Seram gidelim. "

Seram mı dedi o? M mi vardı sonunda? Ama bana sadece Ali Ömer Seram der ki. Sadece o ........ Ne diyorum ben? Ali Ömer'in Yonca sı var şimdi. Ona da Yoncam diyor mudur? Ona da bana baktığı gibi bakıyor mudur? Sera yeter. Onun keyfi yerinde Bir ailesi var. İstemese, mutlu olmasa gelirdi. Bekle demişti. Bekler misin demişti. Yanlış mı yapıyorum ben? Beklemeli miyim? Ama daha ne kadar? Bir yil. Bir ömür beklerdim seni. Ama seni bu kadar mutlu görürken ne yapmalıyım? Ya bir oyunsa hepsi? Ya Ali Ömer'in planıysa? Ya en beklemediği an da indirecekse darbeyi Yoncaya? Dönmeliyim belki de. Bu arabaya hiç binmemem gerek. Selim? Sana umut vermemem gerek. Ali Ömer'e guvenmem gerek. Sen yeterki gel. Beklerim. Bir ömür sürse bile.

" Selim....Ben..... "

" Abla "

" Zeliş? "

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

Merhaba,

Nasılsıniz?

Sera ne yapar sizce?

Ali Ömer ne yapıyor ?

Yeni bir ailesi mi var ?

Yonca ya aşık mi oldu yoksa?

Ya Selim ?

Seraya umutsuzca aşık ve iyi Selim?

İyi mi?

Bu aşk tutar mı ?

Sera Selimi sever mi?

Yoksa Ali Ömer tek aşkı mi?

Ya geri gelirse? .

Ya geri gelmezse?

Sera o arabaya biner mi?

Ay Zeliş niye geldi?

Siz de desenize bir şeyler?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Görüşmek üzere.

🙌 🙇 ♡

♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡ ♡

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top