FİNAL 2

Hasan'ın kamyoneti ile yaptığımız bir saatlik yolculuktan sonra, onun güvenli olduğunu söylediği iki katlı müstakil bir eve gelmiştik. Sanırım burası onların daha önceden toplanıp çalıştıkları yerdi, benim için ölen yaklaşık yüz kişinin. Şimdi ise sadece on bir kişiydik. Ben, Uğurcan, Elif, Furkan, Hasan, Cenk, Ceylan, ateş hükümlüsü Serra, toprak hükümlüsü Zeynep ve Ali, su hükümlüsü Sude. Hepsinden tek tek özür dilemiştim, onları böyle bir tehlikeye attığım için. Kendi istekleriyle yaptıklarını belirtip özre gerek olmadığını söylediler. Bu kadar canice şeylere onay veren bir devlet ancak yıkılmayı hak ediyormuş, o devletin okulunda okumazlarmış. Öyle dediler. Ailelerinin bu işe ne dediğini sordum. Kimininki yurt dışındaymış, kiminin ailesi yokmuş. Kimininki bunu destekliyormuş. Kimininki ise umursamıyormuş. Özürlerim tek tek teşekküre dönüştü.

Elif yeni alev fırlatan silindirlerini çok sevmiş gibi. Onları iyi kullanıyor ve Furkan onu kızdırınca biraz daha devam ederse onu kızartacağını söylüyor. Bu şakayı yapabildiğine göre yaşadığı travmayı atlatmış gibi.

Furkan, hâlâ Elif'i çok seviyor. Ona bakışlarını görüyorum. Bu dünyadaki en narin şeymiş gibi bakıyor. Her ne kadar hâlâ içinde bir yerlerde çocuk olsa da eskisinden çok daha yetişkin. Aşk ya da savaş, ikisinden biri onu büyütmüş gibi.

Ceylan... Onu yetimhaneye vermeyi teklif ettiler ama bunu şiddetle reddettim. Yetimhane de devletin yeri sonuçta. Benim küçük, bitki hükümlü Ceylan'ımı oraya verirsem, kurtarmış olmamın hiçbir anlamı kalmaz. Ona ben bakıyorum. Bana Esma'dan kalan tek şey o. Ağlamadığı zamanlar gayet tatlı ama bazen ağlarken etraftaki bitki popülasyonunu fena halde arttırıyor. Furkan belki onun da tetikleyici gücünün mutsuzluk olabileceğini söyledi ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Eminim benimki gibi, farklı bir şeydir. Ceylan'ın her şeyiyle herkes ilgileniyor ama onu en çok ben seviyorum gibi. İki gün içinde, iki çocuğum oldu sanki.

Hasan bir yerlerden içki bulmuş, git gide eski haline dönüyor. Artık pek bir ordunun başında olduğu söylenemez ama hâlâ saygı duyuyorlar ona. Ben de minnettarım. Arada bir oraya geri döneceğinden söz ediyor çünkü kimlerin öldüğünü bilmiyoruz. Tamam, ben Zafer'i vurdum ama yine de o ve diğer ikisinin ölüp ölmediği kesin değil. Açıkçası, tüm devlet görevlilerinden saklanmak, bir kaçak olarak yaşamak, dışarı çıkamamak hayli zor. Evet, dışarı çok az çıkabiliyoruz. Eğer her şeye rağmen Hasan bir gün onları bulup tek tek intikam alacağını söyleyerek ayaklanıp giderse, buradaki herkesin gözünü bile kırpmadan ona yardım edeceğini biliyorum.

Uğurcan ile benim şu hamilelik mevzusunu oturup bir de sakin kafa ile konuşmak istedim. Her şeye rağmen ona kararını değiştirmesini için bir fırsat verdim, sonradan pişman olmasını istemiyordum ama o kesin ve net bir dille benden ve bebekten vazgeçmeyeceğini söyledi. İkimiz de onun gücünün ne olacağını çok merak ediyoruz. Uğurcan ışık hükmü olacağını düşünüyor ama ben mıknatıs hükmü olmasını istiyorum. Eğer öyle olursa birbirinizi çok iyi tamamlarız. Bunun hakkında onunla iddaya girdik. Kim kazanırsa diğerinin bir aylığına kölesi olacak. Ben dokuz aylığına olsun dedim ama bunun çok acımasızca olduğunu söyledi. En sonunda beni bir aya ikna etti. Bir de, artık geceleri uyku sorunu çekmiyor. Bunun sebebinin benimle uyuması olduğunu söylüyor.

Ve Ben... Ailemin ölümünü hâlâ atlatamadım, muhtemelen asla atlatamayacağım ama eskisi kadar ağlamıyorum. Onların hayatımdaki eksikliğini derinden hissediyorum. Hele çocuk bakarken yanımda annem olsa, her şey daha kolay olabilirdi. Bazen geceleri kabuslar görüyorum. Hâlâ o yatağa bağlı olduğumu, bebeğimin başına bir şey geldiğini, benim için ölen ve öldürdüğüm onca insanı, Esma'yı, annemi, babamı görüyorum. Bunlarla alakalı bir sürü kabus... Neyse ki böyle gecelerde Uğurcan hemen beni uyandırıyor. Kabuslarımdan kurtarıyor. Bazı geceler de kusmam gerekiyor. O konuda da pek çok kez yardımı dokundu. Açıkçası harika bir baba olurdu. Burada herkes birbiriyle anlaşıyor. Birkaç gün içinde aile gibi olduk. Bu küçücük evde on bir kişi kalınca, o kargaşa içinde bazen her şeyi unutup güldüğüm bile oluyor.

Dışarı çıktığımız zamanlarda insanları bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Devletin yaptıkları ile ilgili, çocuklarını o üniversiteye göndermemeleri gerektiği ile ilgili. Sanırım Hasan bir gazetede bir röportaj ayarlamak üzere. Hangimiz hangi birini anlatacak bilmiyorum. Yaşadıklarımı anlatıp her şeyi yeniden yaşamak istemem elbette ama bu diğer insanlara yardım edecekse... Yaparım.

Her şeye rağmen gök parıldıyor. Ben penceremden izleyebiliyorum. Sevdiklerimden geriye kalanlar burada. Gülüyorum.

Ama işte her şeye rağmen, içimde bir yerlerde...

İntikam almak istiyorum.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top