Sordum Anlattı @kuzgunavcisi

Kuzgunavcısı, neden bu ismi seçtin? Özel bir nedeni varmı?

↪Burayı nasıl keşfettin?

↪Yazmaya ne zaman başladın? Tarih yazarsan sevinirim.

↪Çevrendekiler yazdığından haberdarlarmı, sana ne gibi destekte bulunuyorlar?

↪İlk kez hangi kitabı okudun?

↪Romantik kitaplar okuduğunu ve aşırı sevdiğini biliyorum. Halbuki erkekler romantik kitaplardan nefret eder bunu izah edermisin?

↪Buradaki potansiyel yazar ahalisi hakkında neler düşünüyorsun?

↪Onlarda ne gibi eksiklikler görüyorsun?

🔀Şu an bir kamyon yazım yanlışı ve noktalama yanlışı yapmış olabilirim, büyük ihtimalle yapmayada devam edeceğim. Beni mazur gör, kendimi düzeltmeye çalışıyorum bilyorsun.

↪Sence bir yazar nasıl olmalı?

↪Yada okuyucu yazar niteliği taşıdığını nereden nasıl anlamalı?

↪Yazar olmak için klavye ve boş bir ekran yeterlimi?

↪Yazarlık yapan yada yazar olmaya niyetlenenlere tavsiyelerin neler?

↪Gerci yazar arkadaşlara tavsiyelerde bulunduğun Klavuz isimli çalışman var.
Neden bu kadar duyarlısın? Hani herkes kendi işine baksın deyip işine bakabilirsin.

↪Hepsi olmasada bazı kıçı kalkmış yazarlara yardımçı olmak istiyorsun? Neden Kılavuz? Kılavuz hakkında detaylı bilği ver.Sebeplerini yaz, herkes okusun ne yapmaya çalıştığını anlasın.

↪Geçen iki yazarı pkk sanpazinları tarafından takip edildikleri konusunda uyardım.
Umursamadılar. Bir tanesi elibin takipcim var diye çemkirdi tam bir sürtük olduğunu düşünüyorum. İlerde rovanşı alır zifin.

↪Sence çok okunmak takipci sayısı ve kitabın basılması  yazar için yeterlimi?

↪Şuan okuduğun kitabın ismi ve konusunu öğrenmek istiyorum.

↪Yazar olarak kendini hangi noktada buluyorsun?

↪Yazar olmak için eytim gereklimi? Nasıl bir birikim gerekiyor?

↪Filimlerden baş yapıtlardan dünya klasiklerinden araklamakla kitap kurgulamak ne kadar doğru?

↪Sen kurgunu nasıl kuruyorsun?

↪Wattpad da iki çalışman var.

❇Kovan
❇Kılavuz

↪Kitabın Kovan hakkında geniş bir tanıtım istiyorum.🔘Yeni bölümü hiç paylaşmayı düşünmüyorsun gibi bir halin var.

↪Kovan da bir bölümde ölüm tehditi alan yazarı okdum.Bir gün haberleri izlerken sibiker ünlü yazar silahlı saldırı sonucu öldü deyince hadi ya dedim.Hemen sana mesaj attım kurgunun gerçek olduğunu öğrenince ne hissetin?

↪Dünya klasikleri hakkında ne düşünüyorsun?

↪Rus  yazarlar mesela?

↪Betimlemenin nirvanasına varmışlar. Aslında mutsuzlar ve hayatlarının iplerinin uçunu kaçırmışlar. Vallahi kitapları görünce neyi klasik diyorum. Sen ne diyorsun?

↪Şu an hayal ettiğin mesleğimi yapıyorsun?

↪Çizgi filim deyince aklına hangisi geliyor?

↪Kendini tarif et, değer yargılarından bahset.

↪Şehir sorsam hangi şehri söylersin?

↪En cok sevdiğin yemek.

↪Sevdiğin kadınlamısın? Nasıl tanıştınız?

↪Seksenler kuşağının özelliklerini taşıyormusun?Mutlu çocuklardık.

↪Isız bir adaya gitmek zorunda kalsan yanına neler alırsın?Orta okuldaki zamanlarımdaki meşhur soru.

↪Zaman ayırdığın için teşekkürker .
✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴
Kuzgunacısı anlattı...

Kuzgun hem zekasıyla hem de mitelojideki yeriyle çok müstesna bir hayvan. Neredeyse tüm kültürlerde yeri var iyi yada kötü.

Bu manada iyi bir yazarı Edgar Allan Poe'dan ilham alarak kuzguna benzetmiştim. Avlanmak - avcı'daki anlamda aslında ilk anlamının dışında, daha çok "yetenek avcısı"terkibindeki anlamıyla kullanılmıştır bu platformdaki ismimde.

Wattpat nasıl keşfettiğimi gerçekten hatırlamıyorum. Bu üçünçü yada dördüncü hesabımdır. Daha önceki hesaplarımda sadece okuyucu ve eleştirmen olduğumdan hesabımın sürekliliği için çaba göstermedim.

Hatta bir hesabımı iddia üzerine kendim kapattım.

İddia şuydu. Duvarıma bir gün içinde 200 kişi hesabı kapat yazarsa kapatacaktım. 240 kişi yazdı.

Yazmaya derken ne yazmaya? Şiir ise ilkokulda. Hikayeyse üniversitede. Roman ise 24 yaşındayken. Takriben8-10 sene önce.

Yakın çevrem yazdıklarımdan haberdar.Gördüğüm destekte Türkiyede çoğu yazarın gördüğünden fazla değildir. Neticede ben evin faturalarını yazarak ödemiyorum. Bu platformda bunu hak ederek yapabilecek çok fazla yazar olduğunu da sanmıyorum.

Hak etmeden yapanlarıda kaliteli okuyucu zaten biliyor.

İlk okuduğum kitabı çok net hatırlıyorum.Peter Pan. 6 yaşındaydım. Kitabı aldığım kırtasiye hala ayakta.

Romantik kitaplardan çok  hazzetmediğim sır değil.Beni tanıyan herkesin bildiği, bilmesede çıkarsadığı bir durum bu. "Hiçmi istinası yok?" derseniz Ötüken Yayınevin'den çıkan "Gül Ayinleri" derim.

Neden romantik kitapları sevmediğimi sanırım burda açıklayamam. Birinçisi çok uzun sebebi var insanlar sıkar, ikincisi erkeklere ait bir şeyi ivşa etmiş olurum, üçünçüsü burda yeterince lince uğradığımı düşünüyorum bir de bu sebepten uğramama gerek yok.

Açıkcası burdaki yazarları temelde ikiye ayırmak mümkün. Bütün iyi yazarlar gibi eksik olduğunu bilip tamamlamaya çalışanlar ve kusursuz olduklarını zannedenler. İlk guruptan bir kişiye karşılık ikinci gurupta en az yüz kişi olduğunu düşünüyorum.

ilk gurubu seviyorum.Yardımcı olmak için vakit ayırmaya çalışıyorum. İkinci gurupta tamamen gereksiz değil. Onlarda olmasa kimin üzerinde sitres atarım? Sözel kum torbalarım onlar benim.

En büyük eksiklik özgünlük.Sıfır noktasından hareketle bir şeyler ortaya koyan çok az yazıcı var. Tabi ki taklit çoğu sanaçının çıraklıktaki başlangıç noktası fakat bizim yazıcılar çıraklık aşamasın da olduklarınıda kabul etmiyorlar.

Hal böyle olunca dizilerin, filimlerin, bin kere tekrar edilmiş kitapların taklidi"KİTAP"lar yazan "USTA YAZAR"larla doluyor ortalık. Komik.

Taklit sadece konuda değil uslupta da var. Yazarların çoğu çocukluklarında izledikleri dublaj filimlerin etkisinde kalmış.

Üslupları hemen ele veriyor onları. "Lanet olsun"lar, "Yapma dostum"lar,"Aman Tanrım"lar, "Hadi ama..." lar her yerdeler.

Bunların çoğu dublaj çevirmenlerinin işkembelerinden uydurdukları kalıplar, kültür hayatımızda yeri yoktur.

Geleneksel mahallede kendini avm sanan milyoncu çakmalığı taşıyan kelimelerdir bunlar.

Mesela "Teşekkürler" böyledir. Bizde yüz yıl önce böyle bir kullanım yok.

Ne zama "Teşekkür ederim"  Amerikan filimlerindeki "thanks"in dudak hareketlerine uymuyor, "teşekkürler" ortaya çıkıyor.

Amerikan filimlerinin kültürümüzün canına nasıl okuduğunda hücre düzeyinde bir örnek bu. Dağ iki filiminde bu zihniyete çok iyi bir gönderme vardı:"Bu bir Amerikan filimi değil." diyordu komutan.

Filmin dokusunu bozmadan dördünçü duvarı yıkmanın yolunu bulmuş senarist onuda ayrıca tebrik etmek gerek.

Bize böyle işler lazım, okurken okuyucuya "Bu bir Amerikan,İngiliz,Kore vs.vs. kitabı değil." dedirtmezseniz yaptığınız iş zaman ve emek israfıdır.

Bunun dışında kaliteli okuyucusu olmadan ortalama yazar bile olunmaz. Çoğu yazıcının okumadığı okadar belli ki.

Düzgün cümle kuramıyorlar, ne yazdıklarını muhtemelen kendileride bilmiyorlar. Böyle olunca "ESER" ler anlatım bozukluklarından geçilmiyor. İyi okuyucu için işkencedir bu, belki hafif bir tabirle "çekilmez bir yorgunluk"tur.

İyi yazar hasas şimdilerde "Duyarlı" diyorlar- ve donanımlı olmalı.

Dünyalıların derdiyle dertlenmeyenden yazar mazar olmaz.

Kitabın başıyla sonunda bir şeyleri değiştirmeli yazar dediğin. Dünyayı değiştirmeli demiyorum ama küçük yada büyük bir değişiklik  yapma hedefi olmalı.

 Bunun. Yanında donanımlı olmalı, anlatılacağı şeyi okuyucu için ilginç hale getirebilecek kadar çok alanda çok şey bilmeli.

Karakterin marangozsa en az bir kere eline testere almış olacaksın, savaşcıysa bir kez kılıç tartmış olacaksın.

Bunları daha önce yapmadıysan yazmaya karar verdikten sonra kitabın hatrı için yapacaksın.

Yapıldığında yazının nasıl değiştiğini yazan kişi görecek. Tabi burdan seri katil yazanlar adam öldürsün sonucu çıkmasın ama hiç olmazssa bir kaç seri katilin mahkeme tutanaklarına göz atmış olsunlar.

Hoş bizim kültürümüzde yeri olan bir durum değil seri katillik. Bizde kanundan kaçıyor olmanın sitresinden büyük ceza olmadığından adam öldüren ya karakola gider teslim olur yada arar polisi, gelin alın beni der.

Seri katillik piskolojisi içinde -haşa - tanrılık, en iyi ihtimalle insan üstüsülük iddiası barındırır.

Biz henüz okadar yozlaşmadık çok şükür. Ama yazan kişi cinayet yazıyorsa bunları bilmeli.

Yoksa Yozgat'ta "Kuzuların Sesiliği"ni yazarsın herkeste sana kuzuların bilmemneresiyle güler.

İyi yazar ilk çümleden anlaşılır aslında. Kitabın açılışı iyi bir santranç oyununun açılışı gibi sistemli olmalı, bir çok ihtimale gebe olmalı, izlemesi keyifli olmalı mümkünse tahmin edilmez olmalı.

İyi yazarın kendi üslubu olur. Okuyucu daha önce duymadığı bir sesten şarkı dinliyor hisseder, üslup sahibi bir yazarı okurken.

Mesela son dönem roman yazarlarından Murat Menteş'in üslubu başka kimseyle karşılaştırılmayacak kadar nettir.

Yazar olmak için klevye ve boş ekran yeterli değildir. Yazmaya başlamak için yeterli. Daha öncede söylediğim insanın yazarken bir derdi, bir meselesi olmalı. O meseleyle ilgili bilgisi olmalı. Birde yetenek mevzu'u var tabi. Hikaye anlatabilmek kabiliyettir. Çalışılarak geliştirilebilecek bir kabiliyet.

Hikayeye nereden bakılacağı yıllar boyu çalışarak öğrenilebilecek bir şey.

Aslında şımarık tiplere yardımcı olmaya çalışmıyorum. Nezaket benim için bir duruş deği tavır. Edebiyatçının ince olması gerektiğine inanıyorum. Fakat incelik iyilik değil her zaman. İpek de ince kılıç da. Yerine göre ikisinide kullanmaya çalışıyorum.

Ticaret yayıncılık anlayışıyla bakarsak, evet kitabın basılması için okuyucu sayısı yeterli. Netiçede bu yayıncıların edebiyata bir katkı sağlamak, kültür ilerletmek, kalıçı eserler ortaya koymak gibi bir hedefleri yok.

Çokoprens satan tekelçiyle zihniyetleri aynı. Zamanla mutlaka gerçek edebiyatla süpermarket edebiyatı bir birinden kalın çizgilerle ayrılacak.

Bu gün kendice büyük paralar kazanan bazı yazarlar yarının alay malzemesinden, mizah hammadesinden başka bir şey olmayacaklar.

Fakat para uğruna bu duruma düşmeye razılar çünkü haysiyet duyguları oluşmamış.

Gerçek yayın evi bu tür şeyleri hayatta basmaz. Lekedir çünkü. Ötüken Yayınnevi'sin ya da YKY'sin. Yıllarca kaliteli kitaplar basmışsın, kaliteli insanların kütüphanelerinde raflar senin bastığın kitaplara ayrılmış.

O kitapların arasına üslupsuz, kurgusuz, serseri ergenlerle dolu kitaplar girsin istermisin?

Aslında aynı anda birden fazla kitap okumaya çalışıyorum. Genelde bir araştırma, bir roman, bir de şiir kitabı okurum.

An itibariyle Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun Türk vakıf sistemini incelediği Karanlıkta Mum Işığı romanını,74 Kıbrıs Barış Harekatı'nın öncesini anlatan Kod Adı:Bozkurt Belgesel romanını ve Unutulmayan Mısralar adlı bir divan edebiyatı derlemesi okuyorum.

Yazar olarak demeyelim yazrar olmak çok iddalı. Biraz yazar diye bir şey yok. Ya olmuşsundur ya olmamışsındır. Bana yazar denecekse Sepetçioğlu'na, Stephen King'e İhsan Oktay Anara'a, Hüseyin Nihat Atsız'ane denecek? Benim yazar olmama daha çok var.

"KILAVUZ"isimli çalışmama gelecek olursak.

"Herkes işine baksın" deyip kenara çekilmek benim kafamdaki insanlığa göre değil. Kullanılmayan yayılmayan bilgi gösteriş yüklüdür bence. Heleki edebiyat gibi hayati bir konuda.

Düşünsene, bu gün özümüzü kaybetmemize neden fırtınanın kökü sözüdür.

Kendiden olmayanlara hayranlık uyandıran filimler,kitaplar,oyunlar, şarkılar gençliğin kendinden uzaklaşmasının birinçi dereceden sorumlusudur.

Ahlaksızlığı özgürlük,dolandırıcılığı zenginlik, zorbalığı kahramanlık olan yansıtan edebi ürünler bizi bu noktaya getirdi.

Bunun pan zehiri daha kaliteli ve "bizden"olanı vermektir.

Dünyada devam eden kültür savaşlarında kurban olmamak için bunu yapmak zorundayız. Yoksa her açıdan abartısız söylüyorum, her açıdan darbe alırız.

Kendini bilmeyen, Amerikan askerine hayran bir askerimiz Amerikan ordusuyla karşılaşırsa kafasındaki soru işareti bizi çok üzen sonuçlara yol açar.

Amerikan mallarına,markalarına hayranlığımız ekonomimizin canına okudu, okuyor; ahlaki çöküntü hepsinden beter.Bir şey yapmak lazım.

Benim elimden bu geliyor ben bunu yapıyorum. Yazdıklarımı kimin okuyacağını bilemem. Belki çok yetenekli bir yazarın gelişimini hızlandıracağım.

Bu sayı gerçekten "bir" olsa bile uğraşmaya değer.

Cepheyi genişletmek gerek Amerikalı nasıl aşık olur bilen Türk çocuğuTürk'ün de nasıl aşık olduğunu bilmeli.

Sen "Oburları,Upirleri" anlatmazsan adam onu alır vanpir yapar. Sonrada senin küçücük çocuğuna vanpirden korunma bahanesiyle haç yapmayı öğretir.

Amerikalılar neye inandığını bilir 666,13 sözde anlamlarını bilirler ama "onsekizbin" desen,"dokuz" desen,"kırk" desen ya suratına bakar yada dalga geçmeye kalkar.

Böyle böyle yozlaşıyoruz. "YOZ"kuvvetini kaybetmiş bir kelime "SOYSUZ" anlamına geliyor.

Yozlaşmış deyince daha moderm bir kavram olarak düşünüp tepki vermeyen adama yaşadığı şeyin soysuzlaşma olduğunu anlatmak gerek.

Bunu her alanda göstermeli. Nefret ettiğim halde kitaplarımda romantizime yer verdim sırf Müslüman bir Türk nasıl sever anlatmak için.

Yazar olmak için eytim kesinlikle gerekli. Fakat bu eytim klasik anlamda hiç düşünülmemeli. En sağlıklı eğitmen kaliteli kitaplardır.

Fakat usta-cırak ilişkisine dayalı bir eytimin çok  ciddi faydaları olur.

"Nasıl Roman yazılır?" tarzındaki benimde katkı sağlamaya çalıştığım tür ancak son başvuru kaynağı olmalıdır. Bilginin sanata faydası vardır fakat sanat salt değildir.

Arakladığın kitabı kurgulamış olmuyorsun, o kitap senin olmuyor. Arakladığın kişininde olmuyor.

Babası belli olmayan çocuk gibi kalıyor öyle. Aslı varken kimse taklitle ilgilenmez, takidi hatırlamaz.

Daha önce söylediğim gibi: Taklit çırakların işidir.

Benim sabit bir kurgu tekniğim yok. Yazdığım türe ve biçime göre değişir. Belkide bu yüzden biraz yavaşım.

Fakat genelleme yaparsak şu adımları takip ettiğim söyleyebilirim.

Kafaya taktığım bir mevzun'un hayattaki bir karşılığını gördüğümde önceki birikimlerle birleşen yaşantıkafamda bir kıvılcımın oluşmasına neden olur.

Sonra bir taraftan bu konuyu en çarpıcı biçimde yansıtacak karakter ve olayları üretmeye çalışırken bir yandan da gözleme başlarım.

İşim bittiğinde elimde bir takım veriler olur. Karakterleri bu verilerle dolu ortama bırakır ve ne yapacaklarını izlerim.

Nedensel bir düşünce tarzım olduğundan yazdıklarımın gerçek hayattaki bazı durumlara birebir uyum sağladığı vakiydir.

Karakteri izlerken bir yandan yazarım. Sonra bunları birleştirir , en sonundada cilayı çekip okuyucuya sunarım.

Fakat Tarihi öyküyle Polisiye romanının  kurgu aşamaları çok farklı olabilir.

Kovan' daki olayla gerçek hayattaki üzücü olayın paraleliğinin sebebi etkileşim içinde bir araya getirip mantık silsilesi içinde işletirseniz ileriye dönük projeksiyonlarınız gerçekleşe bilir.

Hayatın bir mekaniği var, zamanın bir mekaniği var, toplumda düşünce  biçimleri var, bu düşünce biçimlerine sahip farklı karakterler var,coğrafi etkenler,iklim etkileri, genetik var.

Bunlardan kaçını  hesaba katabildiğiniz önemli olan.

Tabii ki bütün girdileri toplayıp işlemek bizim için mümkün değil. İnsan oğluyuz sınırlı varlıklarız. O yüzden olasılık denen şeye inanıyoruz.

Kovan daki kurgumun gerçekleştiğine dair mesajını okuyunca üzüldüm. Belki farklı bir hadise olsa çok sevine bilirdim proseksiyonum gerçekleşti diye ama işin uçunda ölüm olunca geri kalan her şey ikinci planda kalıyor.

Klasik olgusuna biraz mesafeli duruyorum. Kavram olarak "Klasik" bize uzak. Batılılığı kültür olarak benimsemeye çalışan bir düşünce tarzı baskı unsuru gibi.

Bizde malesef böyledir maalesef.

Türkü dinleyen kültürsüzdür, klasik müzik dinleyen kültürlü.

Halk hikayesi bilen kültürsüzdür, klasik roman okuyan kültürlü.

Halbuki önce kendine ait olanı öğrenmeli bilmeli insan. Celaleddin-i Rumi'yi öğrenebileceğini düşünüyormusun?

Onlarda olamaz ama bizde olur. Neden, biz gönüllü sömürgemiyiz?

Klasikler hakkında illada bir iki kelime etmem gerekiyorsa: Hem şansları hem şansızlıkları ilk olmak.Dostoyevski bu gün yaşasaydı, bunca edebi birikim üzerine yazsaydı hele bir de post- modernizimi görseydi birde- rus olmasaydı- çok daha renkli olurdu yazdıkları. Tabi bu bir risk. Belkide ilklerden olmasaydı hiç dikkat çekmez silinir giderdi.

Mesleğimden menmunum ama hayal ettiğim meslek olduğunu söyleyemem.

Çizği Filim:Voltran-Voltron değil Voltran.

Ençok sevdiğim yemek Hünkarbeğendi.

Şehir, Edirne.

Çok şükür sevdiğim kadınlayım. İnşallah hayatımın sonuna kadar bu durum değişmez. Maalesef öyle çok edebi bir tanışma hikayemiz yok. Aynı kurumda çalışıyorduk olaylar gelişti. Sanırım seksenler kuşağının özelliklerini taşıyorum.

Azla yetinmeyi, mutlu olmayı bilirdik. Tabletimiz telefonumuz olmadığı için hayal güçümüz vardı. Biraz çamur bir kaç kullanılmayan eşyayla bu günkü çocukların oyun hamuruyla hayal bile edemeyecekleri şeyler yapardık.

Zatten mesele o. Hayal edemiyorlar.Çünkü her şey zaten bizim kuşağımız tarafından hayal  edilip kendilerine sunuldu.

Kainattaki tek mükemmel kitabı, iyi bir pala hayatı idame rehberi. Tabi adanın özelliği varsa bu değişe bilir.

Kendimi tarif etmek biraz megalomanlık gibi geliyor bana. Kim kendini gerçekten tarif edebilirki?

Değer yargılarım da hem şimdiye kadar verdiğim cevaplardan hem yazdıklarımdan belli olmuştur bence.

Kovan kaçınılmaz bir hikayeydi. Yazılması için bir sürü sebep vardı. Filim yapımıyla ilgilenen bir kardeşimin talebi kafamda zaten dolaşan bir konu, yeniden başlamak için nispeten basit bir konu bulma ihtiyacı, gibisi yok bir kardeşimle yıllarca yaptığımız bir geyik vs...

Bunlar birleşti Kovan başladı. Tabiki devam ettirmeyi düşünüyorum fakat kişise hayatım engel oluyor şimdilik.
                                            
                                                                            ✴ Kuzgunavcısı...✴

⚡⚡⚡

Vaktini ayırdığın için teşekkürler. Çok iyisin iyiki binlerce insanın içersinden senin gibi harika bir adama denk gelmişim şansımı ayakta alkışlıyorum.

Anlattıkların öyle güzel ve paha biçilemezki anlamak isteyene öyle gerçek yalın bilgiler, tavsiyeler varki.

Ben gerekenleri aldım.

Ama o romantizimi neden sevmiyorsunu mesaj bölümümde okumak istiyorum. Ya belki öğrenince bende sevmiyecem. Hani bilgi saklamak yoktu?

Romantizimi neden sevmediğin gizli kalmamalı edebiyatcı bilgi saklamamalı deyip bu bilgiyi saklamak olmaz.

Voltran'daki kırmızı aslan benim diğer aslanlar senin olabilir.

Kendinden bahsetmek megolomanlıksa ay ben uç noktalarda megolomanım dr gitsemmi???? Dr gitsem dr yazık herkes idare etsin arkadaş.

Kuzgunavcısı tekrar tekra sabrın için teşekkür ederim çok iyisin.
Evet günler sonra Kuzgunavcısı bana geri dönüş yaptı yukarıyı senden umudu kesince yazdım.

Sende oku diye silmeden devam ettim.

Okuyan arkadaşlar ben eksik olan cevaplarımı mesaj bölümünden okuyup öğreneceğim. Romantizim neden koşarak kaçılması gereken bir durum öğreneceğim.

İşin aslı çalışmayı kendim için yaptım. Sizlerle paylaşma nedenimse bu işin ehli olarak gördüğüm insanların cevaplarını okuyup seçici olmanıza yardımçı olmak. Onları anlamaya çalışmanız.

Dikkat ettiyseniz. @the_elestirmen ve @kuzgunavcisi siz okuyucular için epey mücadele veriyorlar.

Sizlerin yapması gereken bu iki iyi adamın onca yoğunluklarına rağmen sizler için vakit ayırıp birilerine neden kafa tutukları ve bu yaptıklarıyla potansiyel okuyucularla karşı karşıya gelip yazıcı arkadaşların kaliteli yazmaları için baskı yaptıklarını göz ardı etmeyin.

Kalite tesadüf değildir.

Evet kesinlikle megolomanlığın nirvanasına varan ben Kuzgunavcısın dan benim hakkımda ne düşündüğüne dair ne var ne yok öğrendim. Şunu bilin mutlu bir megolomanım.

Tüm yazım ve noktalama yanlışlarımı pas geçen Kuzgunavcısına bir kez daha teşekkür ediyorm.

Evet. ZİFİN için yorum. Sevinçten tavana vurdum.

Zifin. yani ben.Kuzgunacısına göre...

Zifin benim buralarda karşılaştığım gelişime en açık ve en samimi yazar adayı

Belki daha iyi eytimli yada daha iyi yazanlar var. Ama hiç biri kendini Zifin kadar geliştirmiyor.

Kaliteli kitaplar okur ve kendini bu hızla geliştirmeye devam ederse edebiyatımızın yeni Füruzan kazanması mümkün.

Bende öyle bir kredisi varki sadece Zifin'e değil referans olduğu kişilere isterlerse edebi anlamada elimden geleni yaparım...



































































































































































Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top