6. Bölüm. Karanlığın Gözleri
Nihayet otobüs hareket ettiğinde, Esmira'ın içinde de tarifsiz duygular
yol alıyordu sanki, bir meçhule doğru.
Bir yanında özlem; eski, dogup büyüdüğü yerleri görmek, belki bir kaç çocukluk arkadaşına rast gelmek onu mutlu edebilirdi.
Esmira' her ne kadar, kendinin yangında ölen kardeşinin kimliği ile tanıtmış olsada, kendisini babaannesinin ve amcasının tanımasından kokmuyor degildi.
Aksi halde amcası bundan pek pek memnun olmazdı. Yıllar önce yakarak öldürdüklerini sandıkları kişinin aslında Mislina degil Esmira oldugunu anlaşılması Esmira yı açık hedef yapardı.
Ama bundan daha fazlası ise, ne zaman o günlere gitse,
babaannesinin öfkeli sesi çınlıyordu kulaklarında. Acılarının en derininde. Annesinin ağlamarına karışan yalvar maları, bırakmıyordu hiç anılarını. Babasının, çaresizliği, abisini gördü ğünde istemsizce sıkılan yumrukları ve sesinin en ince tınısıa kadar sirayet etmiş, öfkeden çok acı ile kabusları.
En son elinde üç beş eşya, çamurlu yol larda düşe kalka, kaçarcasına köyü terk dişleri vardı en son. En azından sadece köy ve çiftlik evi hakkında en baskın sahne oydu, tüm mazisini özetleyen.
Otobüs şehirden çıkıp büklüm büklüm dağ yoluna saptığunda, daha bi öfke ile doldu Esmira'ın göğüs kafesi. Her nefe si daha bi körüklüyordu sanki içindeki yangını.
Bir müddet gün batımı kızıllığında ka
yarcasına devam eden yolculuk git gide yaklaşan akşamın kollarına koşuyordu sanki.
Akşam namazını eda edip biraz da mola vermek için yol kenarında şirin bir köy camisine geldiklerinde, önce amca ve dedeler indi ve doğruca cami avlusuna yöneldiler. Sonra teyzeler indi hayıflana hayıflana.
On beş dakika sonra yine herkes otobüse geri dönmüş tü. Esmira, Efsun hemşire ile yine yeri ne geçtiklerinde Arda komiser de yine yerine geçti. Akşam yemegi saatinde ise, otobüs tam bir piknik yerine döndü. Saklama kabından özenle çıkarılan kekler, börekler, haşlanmış yumurta- patates kokusuna karışan sarmalar, gözlemeler, turşu ve meyve suları.
Takma dişleriyle gözleme çiğne meye çalışan dedeler, var gücüyle meyve suyu içmeye çalışan oldukça acıkmış afacan çocuklar. Bir birine börek tarifi veren hanım ablalar, son dolmayı da mideye indirme yarışında olan amcalar.
Karton bardaklardaki sıcak çay üstüne dökülen ama kibarlıktan ödün verme yen nişanlı kızlar.. Uyku mahmurluğun da nazlanan bebekler.
Esmira ve Efsun hemşirenin gözleri istemsizce tüm yolcuları kolaçan ettikten sonra bir biri ile buluştu.
Bu imdat isteyen bakışları, arka koltuktan gelen sarımsaklı mantı kokusu daha da perçinledi. Dahası bu sarımsaklı yogurdun kokusu gittikçe yaklaştı.
Ve otobüste tıkış tıkış olmaktan ötürü biraz yamulmuş saklama kabı içinde, birkaç koltuk arkadan Esmira ya kadar uzandı. Kime ait oldugu ve nereden uzandıgı belli olmayan ve altın takılar ile süslenmiş olan" genç bayan" kolu..
Esmira ve Efsun ne olduğunu anlama ya çalışırken, tok bir erkek sesi;
"Buyurun a kızım. Sizde de yiyin.. .
" Ne! Ne dediniz?
Bu defa genç bi hanım sesi;
" Yemek dedi kardeş. Yemek ye. Öyle durulmaz acı acına. Mantı yaptıydım. Kendi ellerimle.. Övünmek gibi olmasın Pek güzel yaparım.
" Yok. Yok abla. Siz buyurun.. Afiyet olsun.
" Neden yemedin a kızım.? Diye ekledi başka biri. " Bizim köyün kandınları pek sever hamur işini. Pek gözeldir mantıksıı, gözlemesii, ayranı,.. Ye ye.
" Yok sağ olun.. Gerek yok.
Bu defa saçı sakalına karışmış esmer iri yapılı bir adam;
"Al işte. Yiyin. Ne olacak. Bi saattir lokanyata döndü burası. Hem teklif edilen yemek, geri çevrilmez. Ayıp..
" Hıı...
Esmira'ın hâlâ kendine uzatılan mantıyı almadığını gören yaşlı amca;
" A güzel kızım. Sen ona bakma.
Sen yemesen de, ver yanındaki doktor
hanım yesin.
Efsun cevap verdi;
" Ben doktor degilim. Ama sağ olun. Yemeyecegim bende.
Esmer ve sinirli bey bu defa;
" O zaman ne yalvartıyorsunız insanı kardeşim. Yemeyeceğiz, deyin, bitsin.
Esmira yavaş yavaş sinirlerine hakim olmaya çalışırken, Arda girdi devreye;
" Bey efendi. Yemek istemiyoruz dediler ya kaç defa. Yazılı dilekçe mi vermeleri gerekir bayanların?
" Sana ne oluyor kardeşim!
Esmira, baktı olacak gibi değil,
Tamam dedi. Verin. Yiyeceğiz" .
Sarımsaklı mantıya uzandı Efsun.
Tam o sırada biraz yoğurt sıçradı Esmira'ın eline. Efsunun başında aşagı kaynat sular döküldü sanki..
" Özür, özür dilerim. Yanlışlıkla oldu.
" Tamam dedi Esmira. "Önemli degil."
Esmira bu yemek ikramına teşeklür etmek için, mantıyı veren kişiye baktı ama görünürde, bir yaşlı amca ve esmer, sakallı ve sinirli beyden başka kimse yoktu.
Neyse dedi içinden.. Derin bi nefes alıp verdikten sonra;
" Yemek için teşekkür ederim. Yani ederiz.
" Bi' şey deell.. Dedi tok bi erkek sesi..
Esmira bayan sesi beklerken bu da neydi şimdi.. Merakına yenilip başını
oturduğu yerden usulca arkaya çevirdiğinde, birde ne görsün. Nur yüzlü bir yaşlı bir dede, kendine bakıyor.
Efsun hemşire de bi an, o" bilezikli kol" bu nur yüzlü dedenin olamaz herhalde!? Diye mırıldandı.
Bunun üstüne Esmira tekrar baktı.
Bu defa da siyah sakalları yüzünün büyük bölümünü kaplamış, uzun ve seyrek saçları arkadan baglı, iri yapılı
siyah tişörtlü sinirli adam ile göz göze geldiler.
Efsun bu defa.. " Bunun" hiç "olmaz.
Nur yüzlünün olur, bunun" kolu" olamaz.. .
İkisi de iyice merak içinde, mantı kabını uzatan "kolun" sahibini ararken çaresiz yan koltuklara kaydı ikisininde gözü. Her kadınının kolunu tek tek inceler iken, birden ön sıra koltukların birinden bir bayan daha uzattı başını.
Esmira ile Efsun "bu kim" demeye kalmadan bir tabak dolma ile göz göze geldiler.
" Alın kızlar. Size dolma qgetirdim. Yiyin. Yiyin.
" Siz de kimsiniz? Bu ne? Dedi Efsun.
"Ne edeceksin benim kim olduğumu? . Siz dolmadan alın. Yiyin. Afiyet olsun. Bal şeker olsun.
" Sağ olun. Biz almasak. Dedi Efsun.
Esmira bakışlarıyla Efsun a;
" Biz daha mantının travmasını atlatamamışken.. Hele bu dolma.. Hiç almayalım.
Efsun devam etti:
" Teşekkürler hanım efendi Ama bu sarmayı kabul edemeyiz. Elinizine sağlık.
"Ama olmaz ki.
Bu defa sinirli adam;
" Bırak onları sen. Onlar yemenden gelmişler. Onu yemem bunu yemem.
Hele bi' acıksınlar da göreyim bakayım. O zamanda böyle kabalık edebiliyorlar mı?
Arda girdi bu defa da; tartışmayı bitirmek adına;
" Sarmalar çok güzel görünüyor, sen mi yaptın hanım abla?
Kadın bu defa Arda'ya döndü;
" Hee. Acıktın mı?
Arda bu defa aradıgı fırsatı bulmuştu.
" Hemde kurt gibi.
Kadın bu defa da;
" Ne çabuk. Daha demin bi tepsi böregi bellemedin mi sen? Bi surahi ayran içtin. Ne çabuk acıktın?
Nur yüzlü dede;
" Aaa. Uzatma kızım işte. Acıkmış Ne var. Utandırma çocuğu. Veriver de yesin garip, sevaptır. Madem hanım kızlar yemiyor .
Arda bu defa da ;
" Rahmetli anam da yapardı." Dedi acıklı öksüz yetim buruklugunda.
Nihayet kapmıştı sarma tabağını.
Kurtarmıştı Esmira'yı ve Efsunu bu çileye dönüşen ikram merasiminden.
Nihayet sarmaları yedirdik ten sonra huzur içinde yerine geçti bayan.
Esmira " oh nihayet bitti bu yemek işkencesi'" dedikten sonra içinden:
" Bu fedekarlığını unutmayacağım komser"
Bir süre sonra yolcuların bir çoğu uykuya geçti. Muhtemelen sabahın ilk saatlerine kadar gidecekleri yere varmış olurlardı.
Ne var ki Karacabey konagına Esmira nın haberi çoktan gitmişti bile. Ve dahası tehlike zannettiklerinde yakındı.
Esmira'ın köye ulaşmasını engellemek için orada bulunan, amcasının adamları da aynı otobüste idi. Bundan henüz ne Esmira ile Efsunun nede Arda komiserin haberi yoktu.
Sakallı ve sinirli diye tabir ettikleri Korhan Karacabey in en sadık adamın sağ kolu idi. Korhan Karacabey, Esmira'ın köye, Karacabey konağına geleceğini öğredinden beri diken üstündeydi.
En büyük kabusu geçmişi ile yüzleşmek olurdu çünkü. Bu kızın oraya gelmesi demek, tüm karanlık ve kirli geçmişinin gün yüzüne çıkma ihtimali demekti.
En küçük riski bile gözardı edemezdi. Yıllar öncesini hatırlatacak küçük bi hatıra bir anı bile, tüm Karacabey aşiretinin sonunu. getirebilirdi.
Bunca işlenmiş suçun ve günahın bedeli çok ağır olurdu. Af edilseler bile ömürlerinin kalanını hapiste geçirirlerdi. Korkan Karacabey bu yüzden en güvendiği adamını ayarlanmıştı bunun için.
Ne olursa olsun kardeşi Uygur Karacabeyin adını dahi anılmasını yasaklamıştı konakta. Yangında sağ kurtulan ve aileden tek sağ kalan üyesi aslında Mislina idi. Fakat herkes onu Esmira olarak biliyordu.
Korhan Karacabey bir çok konuda önlemini almıştı. Her ihtimale karşı tüm konak halkı sıkı sıkı tembihlenmişti.
Esmira konaga geldiğinde herkes ve her şey dogal görünmeliydi Yoksa bu başta Haluk bey ve komiser Arda ve ekibi başta olmak üzere tüm polis ekiplerinin kapıya dayanmaları demek olurdu ki bunu kimse istemezdi.
Etrafın sessiz olduğuna kanaat getiren Oktar, namı diğer sakalı ve sinirli sordu bakışları ile ;
" Hepsini yedi mi?
Oktar'ın iş birlikçisi, Behice, namı diğer bilezikli kol;
" Evet. Hepsini hemde. Acından ölmüş gibi şu alakasız oglan yedi. Neyse, Bu da bi' şeydir. En azından bu uyuzdan kurtuluruz.
"Ne uzattılar ama, yok yemem.. Yok istemem.. Zor oldu ama, yediler sonunda. Bi saate kalmaz, kimse uyandırmaz bunları..
Behice devam etyi;
" Sen mantıya ne kadar koydun? Çok koymasaydın.. Ölürlerse, hesap veremeyiz..
Oktar cevap verdi tıslarcasıns, merhametten uzak bakışlarını Esmiranın üstünde gezdiren donra;
" Hiçte fena olmazdı. Korhan beyimiz zaten öldürmeyecek mi? Hem Konaga gelmeden hallederdik. Korhan beyimiz ödüle bile bıgardı bizi..
Behice kesti sözünü;
" Aptalmısın. Ölürse ne işimize yarayacak. Hem Turgut beyimizin torununu. Bunun hesabını büyük hanım sarardı. Biliyorsun durumunu. Ölmeden önce son bir kez görmek diler..
Oktar devam etti ;
" Vallahi bende şöyle bi şirketten hisse dilerdim ama,
"Nee? Yok artık...
" Ne var kızım. Olamaz mı?
Güleyim bari.. Sen bu işten sağ kurtul da, kellen sende kalırsa, ona sevinirsin..
Oktar bozuldu Behicenin dediklerine,
Ama öfkesini yenik düşmedi. Oktar;
" Elimizi çabuk tutmalıyız. Çakal rapor bekliyor. Bi aksilik olursa bizim canımıza okur."
" Şiit. Yavaş konuş. Biri duyarsa biteriz.
" Asıl durduk yere fısıldarsak dikkat çekeriz aptal. Unuttun mu? Biz akrabayız.. Ona göre davranmamız gerek. Burası köy yeri. Bu insanlara uyum sağlamalıyız.
"Şu geceyi bi atlatsak, ölmeden, tek parça..
" Sen bu köylü işini abarttın . Ne öyle gereksiz samimiyetler.. Kikirdemeler, sulu sulu şakalar. Esmira'ın kim oldugunu bilmiyor musun sen? O Turgut Karacabey beynimizin torunu. Başka söze hacet yok sanırım.
Otobüs taşıdığı yolcularıyla ve onların bi' o kadar bilinmezliklerini ve sırlarını taşıyordu. Git gide kararan zindana dönen havada, taşlı dağ yolunda, gecenin ilerleyen saatinde, otobüsün ışıkları geceyi delerek geçen bir tünel gibiydi. Esmira'ın da uykuya teslim olmuştu gözleri. Diger bir çok yolcu gibi. Ama gecenin gözleri açıktı. Herkes için tehlike daha yeni başlıyordu.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top