11.. Bölüm. Sonun Başlangıcı
Korhan Karacabey, yine ateş üstünde. Behice ile Oktar'dan haber gelmemiş henüz. Esmira'ın köye gelmesini engel lemek için gönderdiği adamlardan henüz ses soluk çıkmamıştı. Tüm gerçeklerin ortaya çıkma ihtimali bile hayatının mahvolmasına yetip artıyordu. Üstelik tüm serveti bir yana, özgürlüğünü bile kaybedebilirdi.
Her ne kadar, O Esmira olmuş olsa bile, mutlaka geçmişin intikamını almak isteyecekti. Geçmişini deşer ve gerçekleri öğrendiğindiği takdirde, , hesabını sormadan bırakmazdı. Böyle bir şeyin köylünün diline düşmesi demek, tüm aşiret itibarını yerle bir olması demekti. Bu herhangi bir Karacabey konağı sakininin isteyeceği son şey olurdu.
Uygur bey, ve ailesine yaşattıkları onca şeyin gün yüzüne çıkma ihtimali bile, bir güve gibi yiyip bitiriyordu beynini. Bir yırtıcı gibi deşiyordu sanki ruhunun en derinl.
Zaman yoktu.. Esmira yola çıkalı bir gün olmak üzereydi. Köye ulaşmaları an meselesi idi.
Korhan Karacabey son bi kez daha çagırdı yardımcısı Ökkeş'i;
Kapı çaldı önce.
Korhan öfke ile, tısladı;" Geell..
Kapı usulca açıldı ve içeri konakta uzın yıllardır çalışan, aynı zamanda Turgut Karacabey' in en yakın korumalarından olup şimdi ise Korhan beyin yardımcılarından, Ökkeş girdi içeri usulca. Bir kaç adım daha ilerledi ahşap odanın içinde Biraz korku çokça merak dolu sesiyle;
"Buyurun efendim.Beni çağırtmışsınız.
" Yeni bir haber varmı? Ne yaptın şu işi?
" Aramaya devam ediyoruz efendim.
" Her yere baktınız mı? Yaralıları, hastaneleri, köylüyü de bi sorun, bi arayın ağızları bakalım? İlla bi gören olmuştur..
" Tüm civar köylere adam gönderdim.
En son kaza yerinde görüşmüşler. Sonra yok.
" Nerede bunlar? Nereye giderler.. İyice aradınız mı? Yol, dere tepe, bağ bahçe, illa bi yere gittiler. Yoldan gelip geçenlere de sordunuz degil mi?
" Kontrol ediyorum efendim. Merak etmeyin. Yakındır. Mutlaka bi haber alırız.
" Yok bi de etmeseydin.. Ediyorsun da neden hâlâ bir haber alamadın haa! Bi kızı alt edemediniz. Koca koca adamlarsınız. Bi işi beceremedik demeyin bana..
" Ama efendim. İki adam daha gönder dim. Her yerde fellik fellik arıyorlar.. Yer yarıldı içine girdiler sanki.
Korhan bey, git gide artıyordu öfkesi.
Yüzünde belirsizliğin endişesi. Sesinde korkunun baskın acısı.
Sanki yarası kazınmış gibi inledi, çaresiz bakışları odanın içinde cançekişirken. Devam etti çaresiz;
" Arıyorlarmış. Aradığınız da bacak kadar kız . Hatta kız çocuğu. Nereye gidebilir dağ başında.. Kız başına. Bi kızı bulamadınız ya.. Becerikliğinize ödül vermek gerek..
" Efendim. Yanında bi genç kız daha varmış. Tüm civar köylerde adamımız var. Otobüs kaza yapınca, tüm yaralıları baktık. Onları arasında degil. Gece karanlığında savrulup gitmişler. Otobüsün altını üstüne getirdik. Yok yok yok.. Sağlık ocakları ı da kontrol ettiriyoruz. O kazadan sağ çıkmış olsalar da yaralılardır. Fazla uzaklaşamazlar. Uzaklaşsalar bile kan kaybından.. Hayatta kalamazlar.. Siz merak etmeyin efendim. Eli kulağın da.. Her an bulabiliriz.
" Ne bulacaksınız ha.. Bunca zaman bulamamışsın onca adam. Hem dikkat et. Kimse şüphelenmesin. Ne dediniz evdekilere.? Onca adam nerede diye sorup duruyorlar.
" Dediğiniz gibi efendim. Onları kasabaya karşılamaya gönderdim dedim.
" Oktar nerede? Yok ortada. O bari gelse.. Haber yok mu.? Hepinizi toplasan bi adam etmezsiniz..
Ökkeşin telefonu çaldı sonra. İzin istedi Ökkeş. Tam kapıdan çıkacakken Korhan;
" Bi daha buraya öyle dingonun ahırı gibi girme. Bi gören duyan olmasın.
" Tamam efendim.
" Kim o arayan?
" Adamlardan biri efendim. Bi haber almış olabilir.
" Tamam. Çabuk aç telefonu. Güzel bi haber ver. . Onları bulduk deyin. Yoksa sizi de bulamayacaklar ona göre!
" Anladım efendim.
Korhan, eli çenesinde, çatı katının, küçük ahşap pencerenden yine etrafı gözetlemeye koyuldu.
Ahşap küçük eski pencereden sızan gün ışıkları, birer mızrak gibi sızıyordu loş odanın içine. Korhan Karacabey'in yüzü, gizlice izlediği bahçenin giriş kapısına bakarken, gözlerinin rengi cam gibi parlıyordu pencere camına vuran gün ışıgı sayesinde. 60 yaşlarına merdiven dayamış, esmer, kirli sakalına beyazlar düşmeye başlamış, saçları bakımlı olsada, beyazlar belirginleşmeye başlamıştı.
Uzun boyu, geniş omuzlarıyla heybetli bi görünümü vardı. Ciddi bakışları,
güldüğünde odayı dolduran tok sesini babasından almıştı. Kararlıydı. Gururluydu. Amacına ulaşmak için her yolu mübah sayan bi duruş aşılan mıştı hep. Bi tarafı da kalender bi ağa duruşu olsa da, içinde bi yerlerde yaramaz çocukluğundan izler taşıyordu hâlâ. Aslında başka şartlar altında mutlu esprili biri bile olabilirdi. Ama dogup büyüdüğü aile şartlarında bu imkansız dı. Onun için Karacabey konagının başına geçmek, babasının mirasını koruyabilmek ve annesinin övgünüe mazhar olabilmek, en önde gelen ilkelerinden di. Başarısızlığı kabul etmeyen huyunu, ailesinden almıştı muhtemelen. Zayıflığı hazme demeyen tarafından kaybetmişti belkide en degerlilerini. En derin acıları, kalbinin en derininlerinde hep kanayacak olan kömür karası sevdasını, aile otoritesi ne karşı gelememekti en büyük zayıflığı. Ne olursa olsun, yüregini verdiği kadına, elini verememesinden di bu öfkesi belkide, kim bilir...
Aradan çok geçmeden, Ökkeş tekrar girdi içeri. Telaşluydı.
"" Efendim . Bi haber var.?
" Oktar mı geldi?
" Hayır efendim. Köyleri kolaçan etmeye gönderdiklerimden biri geldi.
" Evet. Ne oldu? Anlat çabuk..
" Dediğine göre, otobüsün yanından dönerken,
" Sadede gel..
" Yolda, yani sarı tepe mevkinde kaza yapmış..
" Kim? Neden? Anlatsana, Esmira'yı bulmuş mu?
" Hayır ama..
" Ne anlatıyorsun o zaman! Kim kaza yapmış? Nasıl olmuş bu. Yaralı, ölü var mı?
" Efendim. Adamlardan biri.. Hani şu..
"Kimse kim. Ölmüş mü ölmemiş mi, onu söyle.? Bana sen Esmira'ın öldüğünü söyle.? O vakit ne dilersen dile benden..
" Hayır. Yani, önce, orman yakından birinin yardım istediğini fark etmiş.
" Kimmiş? Esmira mı? Orada ne işi varmış? Yolunu mu kaybetmiş yoksa?
" Hayır efendim. Kim oldugunu bulamış..
" Gidip bakmamış mı?
Korhan Karacabeyin öfkeden kızaran yüzünde gözleri cam gibi parlıyordu.
Sakin olmaya ugraşır ken Ökkeşin üstünde gezdirdi bi cellat edası ile, bakışlarını. Baştan aşagı bir daha sözdü. Baktı olacak gibi degil, ellerini cebine sakladı son bi gayret. Hızlıca kendini pencerenin kenarına attı.
Pencereyi az aralarıp içeri dolan havayı ciyerlerine çekti.
Öfkeli oldugu zamanlar ve karşısındakinin suratını patlatmak istemediği zamanlar, yumrukları cebine sokar, saklardı.
" Bagırmış mı?
Korhan Karacabey in git gide sıkıldı yumrukları.cebinden bile belli idi.
Korhan Karacabey devam etti;
" Ne diyorsun oğlum. Ben burada ecel terleri döküyorum. Sen dalga mı geçiyorsun benimle.!
" Hayır efendim.
" Dur tahmin edeyim. "Ne diye bagırmış, burada bi salak var. Gelin beni iyice bi benzetin diye mi?
Ökkeş, korkusuna teslim olmadan derin bi nefes alıp verdikten sonra:
' Bi genç adam görmüş sanki. Sonra gidip bakmış. Ama kimse yok..
Korhan Karacabey bu defa; zar zor sinirine hakim olmaya çalışırken;
" Bak. Seni severim. Bunca yıl kapımuzdasın. Parçalarım diyorum. Dograrım, ruhun duymaz,. Ne anlatıyorsun sen.
"Efendim. Ne haddime. Doğru söylüyorum. Bana anlatılanrı anlatıyorum.
Korhan devam etti, alayla karışık;
" Gitmiş bakmış. Bi çoban olduğunu görmüş.. Eğee. Sonra..
" Çoban olsa, niye ortadan kaybolsun efendim. Aramış bakmış kimse yok.
" Hıımm"
" Aramış bakmış kimse yok. O da yabani hayvandır demiş ama tam dönüp gelecekken bi gölge görmüş.
" Dur tahmin edeyim. Bi ayı mıymış. Yoksa tavşan mı?
Ökkeş biraz mahçup bu defa; Aslında bi tavşan, bi de tilki..
Korhan Karacabey, sinirinden iki ileri bi geri, odanın içinde dört dönerken,
homurdanıyordu;
" Tavşan ile tilkiymiş. Dalga geçer gibi. Yok ben bunları vururum. İllaki vururum.
Ökkeş devam etti; Ama sonra bir kaç el ateş etmiş.
" Ne! Kime? Kime ateş etmiş!
" Çalılığa..
" Ya sabır ya selamet. Bende dinliyorum. Aslında sizi ateşe sürmek vardı da.. İşte..
" Sonra dönüp gidecekmiş, ama bu defa da bi ses duymuş.
" Allah Allah.. Sakın bu birazdan kafana sokacağım merminin sesi olmasın(!)..
" Bir kaç el daha ateş adecekmiş, ama bi bakmış,
Korhan bu defa ; Dur bunu da diyeyim. Ayı atlamış üstüne, o şapşalı oracıkta yemiş.
" Ne diyorsuz efendim..
" Tabii. Öyle olsa iyi olur. Yoksa ben yedireceğim o geri zekalıları ayıya..
" Araba ateş almış. Yanıyormuş.
" İyi yapmış. İçinde o şapşal da olsaymış da bari bi işe yarasaymış.
Kısa bi sessizlikten sonra, Korhan;
Evet. Ne anlamalıyız bundan?
Ökkeş biraz düşünürcesine odanın içinde Bi tur attı. Sonra;
" Efendim. Aslında doğru iz üstünde olabiliriz.
" Nasıl yani?
" Yani, Eğer şöför doğru gördüyse,
Yani yardım isteyen birilerini, sonra birden tilki ve tavşan, hiç olmayacak bi yerde..
" Evet. Dağda, ormanda, Çalılar arasında.!
Sonra hiddetle gürledi Karhan:.
" Tilki tavşan nerede olur başka!? Ne anlatıyorsun sen. Bi kız ya.. Alt tarafı bi genç kız! . Onu ortadan kaldırmak, yada köye gelmesine mani olmak, ne kadar zor olabilir haa. Üstelik yaralı. Yani. İnşallah öyledir. İşimizi kolay olurdu. Yoksa, düşünmek bile istemiyorum.
Ökkeş, dayanamadı ve; efendim, bagışlayın ama, bu kız neden bu kadar tehlikeli. Alt tarafı bizi ziyate geliyor. Üstelik bu Esmira. Yani. Büyük hanımın en sevdiği torunlarından biri. Hâlâ da öyle, bana kalırsa..
Hem Mislina öldü. Küçük bi çocukken yangında...
" Sus.. Adını anma şunun.
" Ama efendim. Sizde takdir edersiniz ki, o kız, yangında öldü. O başkasıydı.
Bu normal bi çocuk.
" Sana sus demedim mi?
" Bağışlayın efendim. Ama büyük hanım da, Esmira'yı bekliyor. Bu kız normal insan. Eğer öyle olmasaydı, büyük hanım anlamazmıydı? Buraya kadar gelmesine izin verirmiydi.
Biliyorsunuz. O yangında vefat..
" Sus.. Bi daha adından bahsetme..
Kısa bi sessizlikten sonra..
Korhan Karacabey:
" Biliyorsun Ökkeş. Sen babamın en yakın arkadaşı idin aynı zamanda.
" Evet efendim. Hakkını ödeyemem.. Turgut beyimizin..
Korhan bey devam etti. Acısı sesini yakıyordu sanki.
" Annem Meleği hiç istemedi. Onu layık görmedi. Onu zorla..
Korhan Karacabey'in birden hüzün kapladı bakışlarını. Hüzünle döküldü bakışları yere. Nefesi göğsüne dar geliyordu sanki.
Ökkeş sordu: İyimisiniz efendim?
" Boş ver.. Boş ver beni.. Yani aslında bu olanlar..
Kısa bi sensizlikten sora yine Korhan Karacabey;
"Keşke böyle olmasaydı..
"Efendim... Kader böyle imiş.
" Geçmiş çok canımı yakıyor Ökkeş.
" Efendim, yapmayın böyle.. Geçti gitti artık.
" Bazı şeyler hiç geçmiyor Ökkeş. Hiç geçmiyor. Bazı acılar geçmeyi bilmiyor
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top