1. Bölüm. Gidecek Yerimiz Yok
Bölüm şarkısı;
Ender Balkır. Ruhumda sızı
** Ne kimsesizlik,ne yetimlik, ne öksüzlük,sevgisizliktendi en ağır yük*
Ohh. Nihayet beklediğim gün geldi. Artık o müdür bozuntusu da bi maze ret bulamaz. Ne de olsa kapı gibi izin kagıdım var. Daha doğrusu tahliye kağıdım.
Artık o Haluk bey denilen o müdür bozuntusundan da, o işbirlikçi yardım cısı olacak kıl kuyruktan da kurtulu yorum.
Esmira, kafasında bir düzine soru ile
yatagından doğruldu. Ayağa kalktık tan sonra, üstünkörü yatağını düzeltir ken gözleri, penceresini aydınlatan güneş in perdesini aşıp giren ilk ışıklarına çevrildi. Eski yetimhanenin, sıvaları dökülmüş, eski, fayansları kırık ve kirli, koyu ve ıssız bir geceden kalma sogukla kaplıydı. Daha aldığı ilk nefesten itibaren tüm içini üşüten bir ayaz vardı. Esmira aldırmadı. İnadına bir derin nefes alıp verdikten sonra;
"Neyseki yeni bir gün başlıyor.. Bu gün büyük gün. Ben Mislina Karacabey.
Annemin ölürken vasiyet ettiği, adımla Esmira. Ah Esmira. Benim canım kardeşim. Senin adın yaşıyor hâlâ. Ölen benim adım oldu. Anılmayan unutulan aslında sen değil benim. Güzel kardeşim.. Sen rahat uyu. Annemle babamla. Ben Esmira Karacabey olarak, elbet alacağım intikamınızı.
Nihayet senelerce beklediğim gün geldi çattı. Artık bu pis yerden kurtuluyorum. Artık biraz da olsun, dışarı çıkabileceğim. Burada ki o meymenetsiz suratlardan bıkıp usandım. " Neyseki gidecek bi yerim var.! "
Bu söz beyninde yankılandı Esmira' nın. "Gidecek bi' yerim var- Ne kadar garip bi kelimeyiydi bu.. Yıllarca, bu kelimenin tam aksini söylemiş ve yaşamıştı. -
Senin gidecek bi yerin yok Esmira."
"Bizim bi gidecek yerimiz yok ki kızım!
"Gidecek bi yemiz yok mu abla?"
Daha küçük bi çocukken bile ne çok duyardı bu sözü. Önce babasının çaresizlik ile karışan isyan kokan sesinden.
" Tamam. Anlıyorum seni. Ama nere ye gidebiliriz başka?! Burası bizim evinimiz. Burası baba ocağımız.! Burası Karacabey Konağı. Başka bi' yere gitmeyi aklından çıkar kadın! Çıkar. Ben burada doğdum,
Burada ölürüm..
Sonra annesinin yalvaran sesi;
" Ama anlamıyorsun. Anlamıyorsun beni. Burada bizi durdurmayacaklar.
Burada bizi yaşatmayacaklar. Her gün eziyet. Her gün kahır. İnsan, evladına bu yapılır mı? Dayanamıyorum! Dayanamıyorum.
Babası bu kez çaresizlik içinde kıvranan teselli edebilmeyi uman hazin sesi;
" Dayanacaksın! Sen gelinisin bu evin. Karacabey konagının bi ferdisin. Hanımı olacaksın. Elbet kolay olmayacak. Dayanacagız. Bu günler geçecek elbet.
Annesinin umutsuzluğa direnmeye çalışan sesi;
" Geçmeyecek.. Geçmeyecek işte. Her gün bi dert. Bin beter sıkıntı. Anam (Kayın validem) de mille de durdurmaz bizi. Durdurmuyor da..
Ve konuşma bitmeden Melek Mira nın suratına bir tokat iner..
" Sen ne diyorsun kadın?! O benim anam. Üveyde olsa, ana o. Ona laf edecegine iyi bi gelin ol da laf ettirme kendine. Gelinsin sen.. Koskoca konaga yiyip yatmaya mi geldin!
Suskunlukla boğulurdu Melek Mira nın sesi. Çaresizlik bir demir yumruk gibi takılır bozağıza. Sarılır ağlayan çocuklarına. Tek tessellisi onlardı çünkü. Yoktur hayata başka kimsesi.
Ağlayan ve minik elleri ile annesinin göz yaşlarını silmeye çalışan küçük Esmira. Yalvarır. Neden anne. Babam neden vurdu sana?
Annesinin gözlerindeki yaşlar karışırdı küçük kızın saçlarına.
" Vurmadı kızım. Şakalaşıyorduk biz. Bilirsin. Baban şaka sevmez. Ondan kızdı. Ondan çekip gitti.
" Anneciğim. Gidelim burada.. Gidelim artık. Burasını sevmiyorum. Sana hep bağırıyorlar. Kızıyorlar bize. Dövüyorlar kardeşimi. Korkuyorum. Babam başka yere götürsün bizi.
Melek Mira Esmira'nın sözlerine diyecek laf bulmaya çalışırken bir yandan da ağlayan oğlunu doyurmaya çalışırdı.
Kızının çaresiz bakışlarına dayanamaz ve kahırla:
" A benim akıllı kızım. Nereye gidelim. Kime yalvaralım. Hiç o anası bırakır mı? Hiç izin verir mi? Kaçıp gitsek nereye gideriz, nerede kalırız bu sogukta kış günü. Gidecek Yerimiz mi var!?
Genç annenin gözlerinde, az önce sevdiği eşinin, hışımla çekip giderken çarpıp gittiği kapıda durıktu bakışları. Bu kapının daha kaç defa üstüne kilitnenebilecegini düşürdü. Kaç defa yeniden başlayacaktı bu zindan geceleri. .
Ahşaptan eski bir oda kapısı, Karacabey konağının arka bahçesinde küçük bir oda. Odanın altı samanlık. O küçük özensiz odada, bir anne, bir baba, iki çocuk. En büyüğü Esmira. Küçük kızı Mislina. .
Esmira hep duyardı bu sözü. Çaresiz soguk odaların, beton soguk zemininde oturup bi köşeye sanki fırlatılıp atılmış gibi öylesine.. İki büklüm elleri göğsünde, sessizce çaresizliğine ağlarken loş ve kirli bi karanlıktı yalnızlıgına şahitlik eden..
Ruhunun bir köşesinde tutunacak bi umut ışıgı ararken hep bu söz gelirdi aklına. Hep bu söz, kamçılardı acıla rını. Bu söz tuttu belkide onu ayakta. Kimsesizlikte degildi kimsesizliği. Akra ba ve eş dost yoklugundan değildi. Sevgi ve merha met yoklugundandı daha çok.
Sahipsizlikten, çaresizlikten, yetimlik ten kinsesizdi o. Öksüzlükten gidecek kimsesi yoktu. Koca bi dünya dolusu insan içinde. Kimsesi yoktu çocuklarından ve çok sevdiği eşinden başka.
Esmira o günleri düşünürken - gidecek yerimiz yok- sözü beyninde yakılanıyor du hâlâ. "Nerede kalırız"
Gözleri yaşlarla doldu Esmira'nın.
Pencereyi açtı. İlerlemiş hastalıgına rağmen pencereden yüzüne çarpan ayaza aldırmadan;
" Ah annem! Gül yüzlü annem. Melek yürekli annem." Nerede kalırdık". Her yer bizim oldu bak! Ne çok yerin oldu kızın sayesinde. Hapishaneden faksız hastane odalarının küf kokan koridorları. Islah evinin kan, göz yaşı ile dolan hücre duvarları. Yetimhanenin soğuk sabahları. Hepsi benimle. Sen rahat uyu annem. Bak kızın her şeye dayandı. Her şeye alıştı. Bi yokluğuna alışamadı be anne. Sen rahat uyu mezarında. Bak. Bu gün işte büyük gün. Bu gün o konağa gideceğim O zulüm yuvasına gideceğim.O hüküm sürdükleri Konaklarını başlarına yıkacağım. Herkesten bunca senenin hesabını tek tek soracağım. Bu şu kısacık ömrümde yapmam gereken son şey olsa bile.
Esmira derin düşüncelerden birden içeri giden, yetimhanenin temizlik görevlisi Aliye teyze ile irkildi.
Aliye hanım 30 yılı aşkın aynı yetimhanede temizlik görevinde çalışıyordu. Orada kalan çocukların bakımı ile ilgilenir zaman zamanda annelik eder, ablalık yapar, doktorluk ederdi.
Aliye hanım elindeki temizlik kovasını bi kenara atıp, önce yana yakına, açık pencereyi örttü.
" A benin kızım. Hiç sabahın köründe pencere açılır mı? Hastamı olcan sen. Daha iyileşmedin bile.
" Ben iyiyim. Sen merak etme.
" Etmemmi heçç. A benim güzel kızım. Sen ne çabuk hasta olursun unuttun mu? Sabahlara kadar cayır cayır yanarsın vallaha. Neme lazım. Açma kapıyı pencereyi bu saatte.
" Hıımm..
Kadın Esmira'ya şöyle bi baktı.
" Yine neden doldu gözlerin a güzel kızım? Yine mi ağladın sen?
" Hıı..
" Aaa. Sen tabiki.. Bu gün sen izne çıkı yorsun ya. Ondan mı ağladın yoksam Yıllar sonra evine dönüyorsun. Şimdi ne çok özlemişsindir sen. Demi ya..
Esmira istemsizce : Tabi ya.. Ne demezsin! Dercesise başını çevirdi.
Aliye Hanım bu defa:
" Öyle deme a gızım. Onlar ailen sonuçta. Tamam. Ana baba gibi olmazlar emme. Ne de olsa onlar senin ailen. Doğup büyüdüğün yer. Şimdi oradakiler ne hazırlık yapmışlardır senin için..
Esmira yine içinden; " Evet. Bende onlar için bi hazırlık yapıyorum. Bakalım memnun olacaklar mı? Hepsine ayrı ayrı, hediyelerim var.
Pek sevinmeyecekler ama. Ne yapalım. Şimdiye kadar sevindikleri yetivetsin bi zahmet"
Aliye Hanım, belli etmese de biraz korkuyordu Esmira dan. Tüm yetimhedekiler gibi. Her zaman her şeyi soramoyordu bu yüzden. Esmira nın anne özlemi çektiğini bildiğinden
hep anne şefkati ile yaklaşırdı ona.
Esmira ne kadar samimi olsa da, sevecen dursada, heybetli bi hali vardı.
Yeşil gözlerini insanı üstüne diktiği zaman, sanki karşısındaki kilitlenir kalırdı. Özelikle çok öfkeli olması gereken zamanlarda, aksine üstünde bi sakinlik ve dinginlik varsa, ayrıca korkması gerekirdi insanın. Yeşil gözlerinin derin bi girdap gibiydi. Uzun süre bakmaya ürkerdi insan. Uzaktan fark edilmezdi bu. Ama yakına geldikçe, işin rengi değişirdi içten içe.
Esmiranın, dogdugundan beri tam iyileşmeyen bi küçük kalp rahatsızlığı vardı. İlaçlar ile hafislese de, ufak ufak çarpıntı ile kendini belli eden, nefes darlığı ile solumum sıkıntı ile kendini gösteren rahatsızlık, akciğer rahatsızlıgını da beraberinde getirmişti. Psikolojik baskılarda kendini gösteren, bayılmaya ara ara nöbet geçirmesine neden olan hasralıgı, ailesinden almıştı muhtemelen. Ara ara astım ilaçları rahatlatsada, kalbi için yapılabilecek pek bi şey yoktu. Sakin kalabilmenin onun için hayati önemi vardı
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top