Nemo
Kontrol edesim olmadığı için kontrol etmedim siz de yorum yapasınız yok die yapmıyorsnz zaten nop :D
#####
Her şey nasıl başladı?
"Benim sevgili Nemo'm neredesin?"
Adam ajanstaki tüm astlarına emrettiği halde kendisi de kedisinin peşine düşmeden edememişti. Johnny ismi yaygın eski bir silahlı koruma olduğu göz önüne aldığında sokakta, pisi pisi, diyerek koşması gereken son insandır. Ama yeni işi tamamen bulmaya dayalıyken ne derseniz deyin, Nemo en önemli arama işi ve o bizzat müdahale etmeli.
Şimdi merkeze yakın ve şehrin en yüksek binasını görebilecek kadar evden uzaktı. Gökdelenlerle dolu kalabalık sokaklarda küçük sevimli bir miyavlama duymaya çalışmak hayal edilenden zor, insanların onu ezme ihtimali sizin onu bulma ihtimalinizden fazla. Bu durumda çizgili siyah takımı içinde, çaresizce kedisinin ismini sayıklaması dramatize edilmek için harika bir konu.
Ancak acemi ve genç olan dedektifinin ismi sayıklanan kediyi ararken kendisinin kaybolması gibi daha büyük dramlar her zaman vardır. Dipnot: Kaybolan dedektifler için hiç umut yok.
"Buradaysan miyavla Nemo!"
Hiçbir ses gelmedi. Louis sıcaktan baygınlık geçirmek üzereydi ve omzu düşük başı eğikti. Nerede olduğunu bilmiyordu. Bu şehire sadece çalışmak için geldiğinde her girdiği yerden uyumsuz, şiddete meyilli olduğu iddia edilerek kovulmuştu. Doğal olarak bu süreçte şehiri gezmeye şansı olmadığı için neyi nerede bulur bilmiyor, dedektif olarak işe başlayalı iki ay oluyor o dedektiflikten de gram anlamıyor ama diplamasına bile bakılmadan alındığı için minnet dolu. Üstelik şiddet ve uyumsuzlukla da sorunları yok. Yine de birisi ona buraları tanıtabilirdi değil mi?
"Nemo..." Bitkince kaldırımları aşmaya, çöpleri aramaya, elindeki bulanık kedi fotoğrafıyla insanlara sorular sormaya devam etti ancak kedi sanki uçmuştu.
Ya da, diye düşündü Louis. Gözlerini kısıp yürümeyi kesti, elindeki fotoğrafı buruşturdu. "Nemo kaçırıldı mı!"
Arkasından gelen sinsi kıkırtıyla irkilip yerinden zıplasa da kendisine gülmeye cüret eden zavallı ruha ateş püskürterek dönmekte gecikmedi.
"Sen-"
Kırmızı, abartılı bir takım içindeki kıvırcık kafa tam orada, gülüyor ve kucağında Nemo var. Sürekli izleniyor muydu? Nasıl fark etmemişti? Öfkeli yüzü hızla kudurmuş bir köpeğin ruhunu sahiplenmeye karar verir gibi değişime uğruyor sonra pusküllü paçaları olan adama saldırmak için atılıyor.
"Nemo'ya ne yapmayı düşünüyorsun seni iğrenç palyaço!" Kedi tam zamanında huzurla miyavladı. Dedektif bunu yardım çığlığı olarak yorumladı.
Ve sade moda anlayışıyla bütünleşmiş, her gün aynı gömleğin farklı renklerini (mavi, beyaz, siyah) giymek dışında maddi güce sahip olmayan trençkotlu adamla abartılar kralı denecek kadar abartılı adam biri önde diğeri arkada koşmaya başladı.
Hız dengesini değiştiren en önemli etken, bacak boyu olarak belirlenebilir. Louis'nin biyolojik sebeplerden geride kaldığı her şeye ve herkese karşı duyduğu nefret tam olarak bu belirleme eşliğinde kıvırcık adama yöneliyor.
"Buraya gel uzun piç! Bacaklarını kıracağım!"
Harry kolunun altındaki kediyle koşmaya devam ediyor bir yandan gülüyordu. "Yakala beni dedektif!"
Ve Louis o günden beri Harry'nin peşinde-
~Devam
Somurtarak ve susarak geçen bir mesai günündeler. Ajans genelde sessizliği ve az müşterileriyle ünlüdür, son zamanlarda kimsenin dedektiflere ihtiyacı yok sanırım, ama bugünkü sessizlik farklı. Huzursuz edici. Bu yüzden herkes ofisin alt katındaki kafeye iniyor. (İçeriden merdiveni takip etmek yeterli.)
Jackie, patron, Liam ve Louis uno oynuyor. Zayn ve Mai son dedikoduları cansızca konuşuyor, muhasebeci kitap okuyor, garson masaları siliyor, kafenin sahibi ihtiyar adam bardak diziyor. Yığınla rapor ve evrak işinden sonraki haftalar çoğunlukla böyle geçiyor.
"Uno!" Liam heyecanla kartı attı. Kazanacağına emin. "Öyle san +2!" Yani Louis sırıtarak kartını gösterene kadar. "Ne!" Genç çalışan şaşkın adama dilini çıkarttı sonra da kahkaha attı. "Ağlayacak mısınız dedektif?" ve bağırdı. (Louis genelde bağırır) Liam sessizce gözlüğünü düzeltip somurtarak iki kart almaktan başka tepki vermemeyi seçti. (Liam genelde Louis'e tepki vermez.)
"Şimdi de ben uno yaptım." Johnny kalan kartı gösterdi. Ne diyebilir, çalışanlarla vakit geçirmeyi seviyordu.
Gülümseyen Jackie elindeki kağıt yığınına bakarken patrona dönmedi bile. Somurtkan yüzü yavaşça açılıyor. Elindekini masaya koyuyor.
"El değiştirme!" Herkes şaşkın görünüyorken asyalı patrona dönüp gülümseyerek kartlarını uzattı. "Eh üzgünüm, sizin uno kartınızı istiyorum."
"Zalimsin." dedi adam.
Oyun iyice kızışmış gibiydi ama birden kapı açıldı ve içeri üç hafta önceki patlamanın sorumlusu girdi.
Pembe bir takım giyiyor saçma çizmelerle yürüyordu. "Ne şirin bir iş yeri, kafeniz bile var." Harry parmağına doladığı buklesini çekiştirerek küçük mekana bakınırken üzerindeki nefret dolu gözler umurunda değildi belli ki.
Çıplak parke zeminde tıkırtılı adımlarla yürümeye devam ediyor. Gülümsemesi Louis'nin üzerinde kalıyor.
"Neden buradasın pislik!" göz temasları bozulmadı, diğeri elindekileri atıp kalkan ilk kişi olduğunda kollarını bağlayarak beklemeye başladı. Çocuğun gözlüklü meslektaşı tarafından ensesinden tutulup çekilişini uyuşukça takip ediyordu. "Çok kabasın Loeh ben müşteriyim."
Sesindeki alay herkesi daha da sinirlendirmişti. Dedektifler ayağa kalkan patronlarını izlerken silahlarını tutuyor hazırda bekliyordu. Johnny ise yavaşça kapıya yürüdü, kaşları çatık olsa da sakin görüntüsünü korumakta oldukça başarılı.
Astlarının önünde durup düz bir sesle"Neden geldin?" diye sakince sordu. Halen sıkıca tutulan Louis bağırmamak için kendisini sıkarken kıpkırmızı olmuştu. Liam onu umursamadan yakasını bırakmamaya devam etti. Vivi ise kitabını bırakıp kahkülünü tel tokalarla sıkı topuzuna doğru tuttururken sadece izlemeyi seçmiş gibi. Karşılarındaki ayaklı uğursuzluk fısıldıyor "Dedim ya, müşteriyim." Gamzeli gülümseme o kadar inandırıcı ve saf ki bu herifin mafya yöneticisi olduğunu hayal edemez sadece tanık olursanız inanırsınız.
Patron "Müşterilerimiz çoğunlukla kedi hırsızı ve mafya çalışanı olmaz." dedikten sonra daha ilerideki masaya yürürken Harry çıldırmanın eşiğindeki Louis'e el sallayıp uzun saçları bağlı dedektifi takip etti.
Müthiş enerjikti, neşesi mide bulandırıcı cinsten demeye gerek bile yok.
"Ne güzel, işletmenizin menzilini genişletiyorum demek." Sağa sola bakıyor, yaşlı adamdan çay istiyor, karanlıktan yakınarak perdeleri açıyordu. "Beni ofisinize almayacak mısınız? Hiç profesyonel değil." Sahte somurtusu umursanmadı. Amacının ne olduğu anlaşılmasa da herkes tehdit altında hissediyor ve ayakta dikilmiş onları izliyordu. "Ofise şeytan almıyoruz." patron sessizce söylendi. Genç yanaklarını şişirdi. Bayık gözleri sinsice parlıyordu.
Mai duvara yaslı testereyi kaptı, Jackie yakın dövüş ustası olduğu için tabanca dışında silah kullanmayı reddediyor o yüzden sadece bekleyecek. Ve Zayn bıçağını, patlayıcıları kontrol etti sonra da Liam'ın elindeki Louis'e yardım etmek için atıldı. Aralarında kavga çıkması ya da gürültünün sıkıntı çıkartması şu an son istediği şeydi.
"Bir haini arıyoruz." Yönetici çayından içerken açıklamaya başlıyor. Karşısındaki adam cevap vermeden beklemek dışında sadece kaşlarını çatıyor. Ayrıca omuzları dik, kolları bağlı. Uzun saçları arkadan toplu ve gölgeli bir şapka takıyor, bunlar Johnny'nin marka haline gelen kıyafet akışkanlıklarıyla yeterince uyumlu. "Ve o sizde." devam etti. Sinsilik dudaklarındaki sırıtışa vurdu. Şimdi herkesin bahsini ettiği şeytana daha çok benziyor.
Dedektif elbette yöneticinin neyden bahsettiğini biliyordu. Çenesi gerildi bile. Üstelik genç adamın rahatlığı canını sıkmada üst düzey başarı elde ediyor.
"Lütfen yerini söyleyin ve bir gün de takım elbisemde kan olmadan gideyim eve." Çayından içişi yumuşak, asilce, sarhoş edici. Patronun dudakları seğirdi. "Lekesi zor çıkıyor değil mi?" dedi.
Gamzeler tekrar görünürken Harry başını sallayarak onayladı "Bu işi biliyorsun ihtiyar!"
"Henüz elli bile değilim." Johnny'nin parantezi burada pek dinlenmemişti.
"Ne olacak peki şimdi?" Mafya yöneticisi sabırsızlıkla yanağını eline yasladı. Saçmalıyordu, buraya kadar bizzat gelip saçma sapan ve cevabı belli bir soruyu nasıl sorardı? Johnny anlam vermeye çalışsa da yapamadı.
"Korkarım takımınız yerine kafanız için endişe duymanız gerekecek."
Tam o anda yeşil gözler kısıldı, garson çay fincanını almak için getirdiği tepsiyi Harry'nin kafasına savurdu.
"Eğilin!" Amirleri bağırdığında herkes emirleri sorgulamadan yerine getirdi, açık perdelerden içeri cam kırıklarıyla kurşunlar uçuştu. Yaşlı adamın az önce dizdiği bardaklar paramparça oluyor saklandığı barın içine düşüyordu. Garson eğildiği yerden eteğinin altındaki silahı ayağa kalkan kıvırcık adama doğrulttu. Kurşunlar onun etrafında dönüp duruyor içerideki her yeri delik deşik ediyordu.
Silahı tutan elleri titremedi. "Durdur şunu." Harry kadına yavaşça gülümsedi. "Kardeşin nerede söylersen?"
Masanın altındaki alarm düğmesine basarak camların zırhla kapanmasını sağlayarak kurşunları durdurduktan sonra Johnny de silahını çıkarttı, son aylarda mafyayla çok uğraşmanın öğrettiği küçük bir kazanım. Her zaman korunmaya hazır ol.
Harry kendisine doğrultulmuş iki namluya gülümsedi. "Ne güzel, yeni oyuncaklarınız mı var!" Zehirli bir ton kullanıyordu. Bayık gözleri kocaman açıktı.
"Onu öldürmeyin!" Patronun bu emri ayağa kalkan ve kurumun öbür ucuna koşan dedektifler içindi. Herkesi, Louis hariç, durduran bir emirdi üstelik. Maviler boş ve hedefine çoktan odaklanmıştı, tekme atmak için zıplamakta gecikmeyecekti.
"Louis!" Liam sinirle bağırıp ortağını tutmasına kolunu tutarak engel olan Zayn'e bakarak kaşlarını çattı ama esmer çocuk görmemiş gibi davranıp ıslık çalmaya çalışıyordu. Ve garson hızla silahı indirmiş kendisine atılan fincandan kaçmak için son anda yana atlamıştı. Silahı tekrar doğrultması zor oldu, o savaşçı ya da başka bir şey değildi, Harry'nin gözlerine saniyelik bakışları bacaklarının boşalmasına yetmişti. Adrenalin hızla bedenini terk ediyor. Gözleri dolmaya başladı. "Şeytan herif." Sesi titriyor. Pembe dudaklardan taşan kıkırtı kusma isteği veriyor. "Kime silah kaldırdığına dikkat ediyorsun demek?"
Dışarıdan gelen gürültüler çığlıklar alışık oldukları için sıkıntı değil ancak duvar ve pencere masrafları oldukça önemli. Dedektiflerin maaşına bu gidişle asla zam gelmeyecek...
Çizmelerindeki zincir şakırdarken eliyle ani tekmeden kurtulup gelen yumruğu eğilerek geçen Harry açıkça şaşırmıştı, bu hareketler sıradan insanlar için değildi. Dedektifin eğitimli olduğu açıktı. Genç yönetici geçmişi hakkında hiçbir şey bilmediği ilk ve tek insan olduğu için Louis'e zaten hayran olduğu yetmez gibi hareketlerine de hayrandı artık.
İlk defa bu kadar yakın dövüşüyorlar, kıvırcık deneyimin gözlemden daha değerli olduğunu bir defa daha görüyor. (Diğeri hiç kendisini yakalayamadığı için...) Yeşiller memnuniyetle parlıyor. Kumral çocuk sürekli onu şaşırtıyor. Silahını belinden çıkartmasının uzun sürme sebebi tamamen onu daha fazla gözlemlemek, test etmek.
Ajans rastgele işsiz ekibi olarak görülebilir, dışarıdan bakanlar için çok doğal, patronları son derece zeki ve deneyimli bir yeraltı çalışanı olduğu için sadece gösteriş yaptığını fark etmek elbette kolay değil. Çalışanları işe alış sebebi bile kulağa hep mantıksız gelir ama işte, Johnny Louis gibi bir şeyi soru bile sormadan işe alırken onun ne olduğunu anlayacak kadar karşısındakinin suratına iyi bakıyordu, soruya ve açık sebeplere ihtiyaç yok.
"Diğerleri dışarıyla ilgilensin. Polis gelecektir yakında." Mai yerden kalktı, silahıyla mafya şeytanını takip eden patrona gülümseyerek başını salladı Liam ve Zayn'in ensesinden tutup çekti. Kızıl saçları alnına gelse de umursamıyor gibiydi. "Şimdi şu aptal mafyaya gününü gösterelim olur mu canlarım?" İki dedektif de Mai'nin kana susamış yeşil gözlerine bakıp gülümsedi. Belli ki ricadan oldukça memnunlardı.
Ve yaşlı adam, masanın altındaki kahve paketlerinin altından üç silah çıkartıp masaya bıraktıktan sonra arka odaya geçerken Vivi kitabı masada bırakmış ikisini alıp kapıyı açmıştı bile, önüne gelene ateş etmesi resmi olarak sıkıntı yaratmayacaktı. Ajans olarak silah kullanma yetkileri var. Her atış isabet ediyor. "Üç araba, on beş kişi!" Vivi'den heber alan üçlü ileri atılıp dışarı fırladı ama Jackie, Louis'e destek olmaya karar vermişti.
Harry ikisine birden yetişmekte iyi olmayarak dövüşü sevmediği üstüne beceremediğini oldukça belli etmekte gecikmedi. Üst üste tekme yerseniz anlaşılması kolay oluyor. "Saldıran köpek sahiden havlamaz ha?" Çenesi sımsıkı kapalı ve bakışları sabit Louis'e alayla güldü, silahı kullanmamak için hiçbir sebebi yok, elini beline atıp asyalıyı kolundan vurması saniyeler alıyor. Jackie son çare masadaki diğer silahı alıyor, Louis Harry'nin koluna attığı temkeyle onu savunmasız bırakıyor.
Ofisin üst katından yavaş topuklu ayakkabı sesleri geliyor, merdiveni inen sarışın kadın asyalıya tetik çekiyor. Kırmızı ruju fazla simetrik.
"Jackie!" Garson titremeyi kesip bağırsa da silah patladı. Dedektif hızlı olduğu için şanslıydı en yakındaki sandalyeyi kullanarak korundu ama Taylor yerdeki kızı saçlarından tutup çektiğinde çırpınmasına fırsat vermeden onu bayılttı. "Gitmemiz lazım." ortağına seslendi.
"Biraz köpek problemim var."
Harry'nin dövüştüğü adam, Louis, onu izlemek dehşet vericiydi ortağın hiç şansı yoktu. Yönetici en azından iyi bir savunmacı olmayı biliyor, böylece kaçıyor.
"Sizin de pek kaçma şansınız yok hanımefendi." Alnında beliren silaha şaşkınlıkla baktı. Demek dedektiflerin başındaki adam buydu. "Kızı bırak."
"Kadınlarla dövüşür müsünüz Bay Depp?" Adam teklif niteliğindeki soruya tepki vermedi bile. "Kızı bırak." Taylor göz devirdi. "Sıkıcı." saniyeler sonra silahı umursamadan kucağındaki kızı yere atıp ileriye tekme attı.
Topuklu ayakkabının sivri ucu neredeyse dedektifin gözüne geliyordu ama eli saniyeler içinde kadının boğazını bulmuştu. Buna rağmen tekme yenilendi. Sesi ciddiydi. "Ben kimseyle dövüşmem hanımefendi." Karanlık gözlerindeydi "Yoksa yanlışlıkla öldürüveriyorum."
Harry'nin ensesine yediği yumrukla yere düştüğünü gördüğünde ayakları yerden kesiliyordu. "Ama çalışanlarımdan uzak durulması beni sakin tutmaya yeter."
Polis sirenleri duyuluyordu. Taylor tekrar serbest kaldığında Harry'e gitmeye çalıştı Louis denen adam tepesinde öylece duruyordu. "O kalıyor." Johnny kısaca özetlediğinde dişlerini sıktı. "Patronunuz güzel bir öğlen çayı için davet ederse geri verir miyiz diye konuşmaya geliriz." Kadın kararsız görünse de içeriye giren diğer dedektiflerin tehditkar bakışları Harry ile arasına girmiş çıkıp gitmekten başka şansı kalmamıştı.
Pekala burayı tamamen yıkıp gidebilir, bu sadece dikkat çekecek, üstelik Marilyn bunu sevmeyecekti. Kısacası kaçmak zorundaydı. "Aptal Harry, iki gram beynin bunu mu yaptırdı!" Baygın adamın kendisini duymayacağını bile bile söylenip kapıdan çıktı.
#####
Karkaterlere daha uzun aksiyon sahneleri vereceğim bu bir başlangıç olduğu için yavaşız. Herkes için güzel sahnelerim var. Karkater ilhamına bakacak olursak Harry ve Dazai eşleşiyor ve bilen bilir, ondan her şeyi bekleyebilirsiniz aptal göründüğüne bakmayın. Ayrıca görmediyseniz, panoya bir pin listesi bıraktım karkaterler vs bakabilirsiniz süper ligimize👌🏿
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top