1.0
Deniz Tekin - böyle
∞
"Tamam arkanı dönebilirsin." Taehyung'un getirdiği siyah sütyeni üzerime giyip, biraz büyük olduğu için kollarımı göğüsüme siper ederek konuştuğumda, Taehyung arkasını dönmeden sesimi duyar duymaz yürümeye başlamıştı.
"Artık gidelim. Hava karardı ve kumsalda neredeyse hiç kimse yok."
Onun görmediğini bilsem de başımla onu onaylayıp arkasından yürümeye başladım. Suyun içinde yürümeye çalışmak tam bir aptallıktı gerçi. Her an dizlerimin bağı açılacak ve akıma kapılıp gideceğim diye korkuyordum.
"Taehyung," diye soğuk sudan dolayı titreyen alt dudağımı umursamadan mırıldandım. Sesimi duyar duymaz omuzunun üzerinden bana bakmıştı.
"Eğer hâlâ teklifiniz geçerliyse motorları yağlayayım diyorum."
Kaşlarını anlamak istermiş gibi çattı. "Ne?"
"Adam kaçırabilir diyorum, eğer teklifiniz geçerliyse." diyerek birkaç büyük adımda onun yanına varıp, yanında yürümeye başladım.
"Fikrini neden değiştin?" Dümdüz bunu sorduğunda tekrardan önüne dönmüş, benimle beraber ilerlemeye başlamıştı.
"Çünkü birkaç hafta sonra mezun olacağız ve hepimiz farklı üniversitelere gideceğiz. Lisede ne yaşadıysak hayatımızda bir anıdan başka hiçbir şey olmayacak ve ben lisede kayda değer hiçbir şey yaşamadığımı fark ettim. Bu yüzden size yardım etmek istiyorum."
Sana yardım etmek istiyorum.
Taehyung sessiz kalmayı seçtiğinde bir süre cevap vermesini beklemiş sonra bundan vazgeçerek bakışlarımı gökyüzüne çevirmiştim. Gökyüzü kendini çoktan karanlığa teslim etmişti. Çünkü ben, denizin derinliklerine kadar yüzmüş, ve Taehyung'ta gidip gelirken baya baya bir zamanı devirmiştik.
Bakışlarımı karnımın seviyesine inen suya çevirdim. Gökyüzüne serpilmiş birkaç yıldız suyun yüzeyinde parlıyor, sanki suyun kendisi parlıyormuş gibi bir izlenim veriyordu. Yürüdüğüm yerde duraksayarak avuçlarımı suyun altına soktum ve yavaş yavaş yukarı kaldırdım.
Avuçlarımda suyun içindeki parlak yıldızlar vardı.
"Taehyung şuna baksana." Avuçlarımdaki su akıp gittiğinde aynı işlemi tekrardan yapıp, yanıma gelen adama avuçlarımdaki yıldızları gösterdim. "Çok güzel değil mi?"
Taehyung dikkatle birleştirdiğim avuçlarımdaki suyun yüzeyine parıltı veren yıldızlara bakmaya başladı. "İdare eder."
"İdare eder mi?!" diyerek ona bağırdım. "Bu mucize gibi bir şey." Avuçlarımı havaya kaldırıp gözüne sokarcasına yüzünün hizasına getirdim. "Bak."
Taehyung bileklerimden tutup ellerimi yüzünün önünden indirdiğinde avuçlarıma bakıyordu. Ama avuçlarımdaki su çoktan akıp gitmişti. Yıldızlar gitmişti. Taehyung onları yine görmemişti.
"Bakıyorum." dedi ifadesizce boş avuçlarıma bakmaya devam ederken.
"Doğru, bakıyorsun," diyerek tuttuğu bileklerimi ondan kurtarıp bakışlarımı gözlerine sabitledim.
"Sen zaten sadece bakıyorsun Taehyung. Görmüyorsun."
Yürümeye başlayıp onun yanından öylece geçtiğimde bileğime sarılan parmaklarla duraksamak zorunda kalmıştım. Hatta sadece duraksamakla kalmamış, tekrardan onun karşısına çekilmiştim. Taehyung tam gözlerimin içine bakarak dümdüz konuştu.
"Neyi görmeliyim?"
Beni.
Cevap vermedim ve tuttuğu bileğimi ondan kurtarmak için çalıştım. Ama sadece çalışmıştım çünkü bırakmıyor, benden cevap bekliyordu. Sonunda pes etmiş bir ifadeyle ona bakarak konuşmaya başladım.
"Güzellikleri, mucizeleri ve imkanları."
"Saydığın üçlemenin var olduğuna bile inanmıyorum. Onları nasıl görebilirim?" Kalın sesiyle beni yanıtladığında ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Çünkü bu bir üçleme değil dörtlemeydi ve içlerinde bende vardım. Ama ben görünmez olandım.
"İşte sorunda bu Taehyung," diyerek bileğimi hırçınla ondan kurtardım. "Çıplak gözle bakabildiğin şeyleri görebildiğini sanıyorsun ama görmek çok farklı bir şey. Görmek için bakmak değil hissetmelisin. Çünkü ancak bu sayede hiç kimsenin göremediği gerçeği görebilirsin."
Avuçlarımı havaya kaldırdım. "O yıldızları hissettim ben. Avuçlarımdaki sıcaklıklarını, parlaklıklarını hissettiğim için gördüm onları. Ama sen sana altın tepside sunulmuş şeyleri görmemekte ısrar ediyorsun."
"Hiçbir şey bilmiyorsun." diye fısıltıdan farksız bir şekilde konuştu ve önüne dönerek yürümeye başladı.
"Daha lafımı bitirmedim ben! Taehyung!" Suyun el verdiği kadar koşmaya çabaladığımda bunu yapamayacağımı anlayıp yüzmeye başladım ve onun hemen arkasında durduğumda tekrardan ayağa kalkıp konuşmaya devam ettim. "Görmek istemiyorsun! İmkansızın içindeki imkanı görmek yerine, imkanın önüne salınmış perdeye yapışıp kalmaya tercih ediyorsun. Çünkü-"
Cümlem yarıda kesildi.
Cümlem yarıda kaldı çünkü Taehyung aniden arkasını dönerek kollarımdan tutup beni öfkeyle sarsmıştı. "Ben körüm anladın mı?! İstesem bile onları göremem!"
Göğüs kafesim bir anda hızla inip kalkmaya başlamıştı. Onu sinirlendirmiştim. Sinirlendiğini hiç görmemiştim. O çok sakin birisiydi.
"Güzellikler, mucizeler, hisler ve her ne boksa işte. Onları göremem çünkü ben kör bir aptalım. Oldu mu? Bilmeden herşeyi biliyormuşsun gibi konuşman sinirimi bozuyor." Kollarımdaki ellerini indirip beni sarsmayı bıraktı ve arkasını dönerek tekrardan yürümeye başladı.
Kör değilsin, sadece gözlük takmayı reddediyorsun Taehyung.
Aptalın tekisin! Gözünün önündekini asla göremiyorsun.
Su seviyesi biraz daha aza indiği için suyun içinde rahat haraket edebildiğime şükür edip, onun arkasından koşmaya başladım. En az onun kadar sinirlenmiştim. Taehyung'un yanına varmamla zıplayarak sırtına çıktım ve kollarımı sıkıca boynuna dolayıp, onu suyun içine çektim.
"Hey manyak mısın sen?!" Taehyung bağırışlarını umursamadan kafasını suyun içine sokup, çıkamaması içinde sıkıca bastırmıştım. Ama benim gücüme karşı onun gücü vardı. Ben etkisiz eleman olarak kalmıştım.
Taehyung kafasını sudan çıkarıp suyun içinde oturarak nefes nefese kalmış bir şekilde derin nefesler almaya başladı. "Beni boğuyordun!"
Bana bağırdığında ben de ona bağırdım. "Öldürmediğime dua et. Muşmula suratlı!"
Taehyung aniden kaşlarını kaldırarak şaşırmış bir yüz ifadesine girdi. "Bana mı dedin onu?" Başımla onu onayladığımda hayretle konuşmasına devam etti. "Çarpılacaksın."
Onu umursamamaya çalışarak suyun içine bedenimi bırakarak oturdum. Çok yorulmuştum ve kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Bu manyaklığıda ağlamamı bastırmak için yapmıştım. Anlamasını istemiyordum. Onu sevdiğimi anlamasını asla istemiyordum. Çünkü canımı yakardı.
Elindeki iğneyle yaralarımı dikmek yerine kalbime batırıp çıkarırdı.
"Sen nasıl bir kızsın ya." Taehyung kendi kendine söylenerek elini suyun yüzeyine çarpıp bana su fırlattı. Yüzüme denk gelen sudan dolayı gözlerimi kapatmış yüzümü buruşturmuştum.
"Asıl sen ne biçim bir çocuksun yaa." Onun taklidini yaptığımda bana tekrardan su fırlatmıştı. Ama bu sefer sakince onu izlemek yerine bende su fırlatmaya başlamıştım.
Ve böylelikle gecenin bir vakti, koca denizin ortasında birbirimizle su savaşı yapmıştık.
"Sana buna son ver dedim Kim Taehyung!" Ona bağırarak su fırlatmaya devam ettiğimde, aramızda gidip gelen su damlalarından yüzünü göremiyordum bile.
"Sözünü geri al o zaman. Ben ultra yakışıklı bir adamım. Yüz çizgilerim mükemmel bir insanınkiyle birebir aynı!"
"Yok ya."
"Var ya."
"Yok ya!"
"Var ya!"
"Yok ya ya yeye. Oh ye ye."
"Ye ye var ya ya ye."
Taehyung'un benim akımıma kapılıp hiphop söylemesiyle aniden ona su fırlatmayı kesmiştim. O da eşzamanlı olarak su fırlatmayı kesmiş ifadesizce bana bakıyordu. Kendi yaptığına şaşırmış gibi bir hali vardı.
"Taehyung," diyerek kendimi tutamayıp kıkırdadığımda bakışlarım hâlâ ifadesizce olduğu yerde kalakalan Taehyung'da takılı kalmıştı.
"Kes sesini." diyerek beni böldü.
Sanarım yaptığından utanmıştı. Taehyung aniden hızla ayağa fırlayıp yürümeye başladığında ben de gülerek ayağa kalkmış kumsala doğru ilerleyen onun peşine takılmıştım.
"Bir ara birlikte mixtape çıkartalım çok satar."
"Kes sesini dedim."
"Sende ki sesle hiphop idolü bile oluruz biz." Ayaklarımın kumla temas etmesinden dolayı duraksadığımda deniz maceramızın bittiğini anlamıştım.
Taehyung beni umursamayarak erkeklerin soyunma kabinlerinden birine girdiğinde bir süre onun geçtiği yerlerdeki boşluğu izlemiş, daha sonra üstümü giymek için diğer kabinlere doğru ilerlemiştim.
Bugün bana hiç gülümsememiştin Taehyung. Ama sorun değildi. Birazcıkta olsa eğlendiğini hissetmiştim çünkü. Bana gülmesen bile bir gün mutlaka gül güzel adam.
Çünkü gülümsemen kırık bir kız çocuğunun Tanrıya olan tek duası. Ve Tanrı hiçte adi birisi değil. O kalbi kırık insanları daha çabuk duyardı.
"Y"
Oy ve yorumlarınız için şimdiden bolca teşekkürler.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top