3. BÖLÜM | ALIN YAZISI+18

"Bedenine bıraktığı her dokunuş, ruhunda oluşan kirlerden ibaret kalmıştı."

***

Çoğu beden, en acı çektikleri zamanda sadece susarak ve kendi benliklerini dinleyerek nefes almaya çalışırdı. Nefessizlik boğazına dayandığı an, bir hıçkırık ile çözülürdü düğümü ve ardından onu peşin sıra takip eden tıkanıklık, boğaz ağrısı hatırlatırdı saatlerdir susarak çektiğin acıyı. Yüreğindeki kalın parmaklara sahip olan el, hic düşünmeden bir anda avcunda olan kalbini parmaklarının arasına acımasızca sıkıştırdığında, boğazındaki düğüm tekrar birer hıçkırıkla çözülür ve bedeninin rahatladığını anlardın. Bunun aksine ağladıktan sonra beynine çöken tatlı ağrıyı herşeyiyle kabullendiğini hissederdin.

Hissedememişti.

Bedeni günlerdir ne susarak acı çekiyordu, ne de hıçkırarak.. Sadece ifadesizce odasının penceresinden boş, çöplerle dolu sokağa bakıyor, geçmişini düşünerek acı çekmek istiyordu. Acısını hissedeceği en son insan bile olmaktan çıkalı bir hafta olmuştu.

O'na dair hiçbirşey hissetmek istemiyordu artık.

Ne acı.

Ne nefret.

Ne de sevgi.

Aynaya yansıyan görüntüsüne baktı Yazgı. Dudaklarına sürdüğü kırmızı rujuna, üzerine giydiği kırmızı, diz üstü dar elbisesine baktı. Saçlarına baktı uzunca genç kadın. Uzun, beline kadar salınan kıvırcık denilecek kadar kısa dalgalara sahip olan buklelerine baktı. Gözlerine yaptığı hafif makyaj, badem gözlerini daha çok güzel görünmesine neden olmuştu uzun zaman sonra.

Aynada gördüğü kadının üzerine sinen kire, lekelere baktı dikkatlice. Yıllardır her gece ona dokunan adamın bıraktığı izlerin üzerine sinen lekelere baktı. Baktıkça gözlerine sinen acı, bedeninde hissettiği izlerden yayılan acıdan daha ağır basıyordu. Kalbi, öylece parçalara ayrılmış, bir tek gurur dimdik ayakta onu karşılıyordu baktığı heryerde. Alkışlıyordu onu yaptıklarından, düşündüklerinden dolayı. Onu öylece kullanıp bir köşeye atan, atmadan önce yine saatlerce işini gören bir adam için başı dik durduğuna gururla bakıyordu.

Aynada gördüğü başı dik kadına baktı Yazgı. Günlerdir gözünden tek bir damla yaş bile düşmeyen kadına baktı. İçindeki, aklına geldikçe ezilen biryerleri hep kendini hissettirmisti ama asla gözlerinden taşmasına izin vermeyen kadına baktı.

Uzunca baktı.

Vermeyecekti.

Herşeye rağmen asla başını eğmeyen, ezdirmeyen kadına baktı Yazgı. Öyle miydi gerçekten de?

Eğmişti başını..

O gece herşeyi gözardı ederek, gururunu hiçe sayarak eğmiş, herşeye rağmen sorgulamıştı gidişini. Tek kelâm bile haketmeyen adama sormuştu 'neden' diye. Hata mıydı yaptığı bilmiyordu ama bin parçaya bölünen kalbinde hissettiği tek şey pişmanlıktı. Tek bir söz bile etmeden gitmesine izin vermeliydi. Öylece defolup çıkmalıydı hayatından. Tek bir soru bile fazlaydı öyle birine..

Bileğine sade bir bileklik taktı Yazgı. Güzelliğini, görmek isteyen herkese gösterecek, yıllar sonra benliğine işleyen bu mekanda yapması gerekeni yapacaktı. Masada bulunan tek parfüm şişesine kaydı gözü.

-Kokuna ölürüm senin..

Gözlerini hızlıca açıp kapattı. Başını olumsuzca salladı hemen. Ona dair tek birşey bile beyninde canlansın istemiyordu. Aklına geldikce kendine olan öfkesi, nefreti gün yüzüne çıkıyor, her geçen saniye yıllarına lanet ediyordu.

Ona kapılan kendisiydi. Tek bir gün ağzından sevgiye dair birşey çıkmış mıydı?

Çıkmamıştı.

Kendisi bile isteye bağlanmıştı. Her gece gelip onunla konuşan, onu dinleyen, onu öpen adama kendi isteği ile karşılık vermiş, tutulmuştu. Yediremiyordu kendine Yazgı. Gururu hazmedemiyordu onca yıldan, onca anılardan sonra sarfettiği son sözlerini.

-Seninle seviştiğim odaya bir bak Yazgı. Bi pavyon odası. 3 yıldır seninle burdan başka bir yerde seviştik mi? Niye olmadı biliyor musun?

-Yerini unutma diye Yazgı.Sen bi pavyon gülüydün, bende kokladım bitti. Ha 3 yıl, ha 5 yıl. Biteceğini sende biliyordun, bende biliyordum. Artık yoksun. Bittin.

Aklına birden nüfus eden sözler, öylece kalbine diken gibi batarken güldü Yazgı. Delirmiş gibi güldü. Bir anda kahkaha atmaya başladı. İnanası gelmiyordu onca yılını verdiği adamın iki cümlesiyle paçavra gibi kenara atılışına. Gözleri, aynada gülümseyen kadına takıldı Yazgı'nın. Gülmekten gerilen yanaklarına, dudaklarına konan yabacı hissiyata baktı. Gülüşü usulca geri çekildi teninden. Uzunca izledi aynada neredeyse yarım saattir seyrettiği kadını. Gözlerinde, yanaklarında, dudaklarında belli olan renklere baktı.

En son ne zaman makyaj yapmıştı?

Yapmış mıydı?

Son kez kendine bakıp parfüme uzandı ince parmakları. Yıllardır kullanamadığı parfümü bugün kullanacaktı.

-Senin parfüme ihtiyacın yok Yazgı. Teninin kokusu yetiyor bana.

Kapağını açtığı parfüme uzunca bakarken aklına dolan sözler, sol yanına baskı yaptı usulca. Herşeyi görmezden gelebilirdi. Karşısına çıkan, O'nu hatırlatan herşeyi bir çırpıda yok edebilirdi ama aklına dolanlara bi çaresi yoktu Yazgı'nın. Bu, onun için bir eziyet haline gelmiş ve verdiği acı, hissettiği acının kat be kat fazlasına sebep olacak kadar şiddetliydi.

Bu gece parfüm kullanarak başlayacaktı yeni hayatına..

Ardından ona dair herşeyi bir bir bırakacak, yoluna bakacaktı. Aklına gelen şeyle çekmeceye yöneldi. İçinden aldığı doğum kontrol hapını bir bardak su doldurarak içti hızla. İlacın arkasındaki takvime baktı. Daha 2 hafta daha kullanması gerekiyordu. Bir hafta önce aklına son dakika gelen ayrıntı ile mekanda çalışan birkaç kadından aldığı doğum kontrol hapını kullanmaya başlamıştı. 21 gün boyunca hergün aynı saatte alınması gerekiyormuş. Şimdiye kadar gerektiği zaman hep ertesi gün ilacı almıştıı ama bu ilaç farklı ve daha garantili olduğu için bunu vermişti o kadın. Tereddüt etmeden içti Yazgı.

Tereddüt edeceği en son konu buydu.

Çekmeceye yerleştirdiği ilaçları gerisin geri kapatarak kapıya yöneldi. Ayağındaki topuklular uzun zamandır giyinmediği birşeydi. Ayaklarını daha şimdiden sıkmış, acıtmaya başlamıştı. Serhad ağa asla izin vermezdi böyle giyinmesine. Onu bu oda da ya gecelikle, ya da regl dönemi geldiği günlerinde tatlı bir pijama takımıyla beklemesini isterdi.

Hırsla asıldı odasının kapısını. Anıları bu odada kalacaktı. Bu geceden sonra başka odaya geçecekti. Eşyası zaten fazla yoktu. Iki üç, günlük kıyafet dışında herşeyi mekana aitti.

O'nun aldığı tek bir hediye bile yoktu.

Saklayacağı, hatıra olarak gözünden sakınacağı en ufak bir kırıntıya bile sahip değildi.

Tekrar güldü Yazgı. Haline, kendini düşürdüğü duruma güldü. Utandı kendinden. Böylesine bir adama yıllarca istekle karşılık vermişti. Arzusuna yenik düşüp, sorgusuzca kollarına bırakmıştı kendisini ama aklına gelen detayla daha çok yandı haline.

Onun işi zaten bu değil miydi?

Düşünmek istemiyordu. Düşündükçe ya kendisinden, ya da O'ndan nefret edecekti. Nefret kadar koyu bir duyguyu ona beslemek istemeyecek kadar bitmişti onun gözünde. O gece, o oda da saniyeler içinde nasıl bittiyse, Yazgı içinde öyle bitmişti.

-Son olmayacağım.

Olmayacaktı. Madem öyleydi yapacaktı Yazgı. Hızla indi uzun merdivenleri. Koridorun sonunda olan Hasan'ın odasına gitti. Kapıyı çalmadan girdi içeri. Onu ne vaziyette göreceği umrunda bile değildi. Kucağında bir kadınla fazla samimi olan adama bakmadan tekli koltuğa geçip oturdu. Yüzündeki ifadesizlik günden güne onu daha sert, hırçın hale getirmişti. Mekanda ona karşı çıt bile çıkmıyordu.

Nedenini çok iyi biliyordu Yazgı.

"Sonunda çıkabildin odandan."

Bal rengi gözleri, yavaşça kemerini düzelten adama kaydı. Bu mekana babası tarafından ilk bırakıldığı gün, Hasan'ın dedikleri aklına doldu.

-Çok küçük görünüyor. Kaç yaşında?

-Küçük olduğuna bakma, iş görür.

Kendine gelmek için gözlerini hızla açıp kapattı Yazgı. Aklına gelen anılar ona sadece acı veriyordu. Geçmişinde mutlu olabileceği tek bir anısı bile yoktu.

Onunla güldüğü, sohbetler ettiği geceler bile yalandan ibaretti.

Gözlerini bütün herşeyi göz ardı ederek Serhad ağadan, yıllarca para yiyen adama çevirdi. Aldığı paranın yarısı ailesine gidiyordu, biliyordu Yazgı. Yıllarca bu çöplükte sesinin çıkmamasının tek sebebi buydu. Böyle biryere satılmıştı daha 19 yaşındayken. Babasının Hasan'la yaptığı sıkı pazarlık sonucu, üzerinden kazanacağı paranın yarısı babasına gidecekti.

Babasına gidecek olması, annesine gidecek olmasıydı.

Yıllardır görmediği ailesi, üzerinden bolca para yiyordu. Düşüncelerinden hızla sıyırıp hala gözlerine ısrarla bakmayan adama bakmaya devam etti.
"Müşteriye çıkacağım."

Başı hızla ona dönen adama bakmayı sürdürdü.
"Sen kafayı mı yedin kadın?"

Yazgı onu duymadı, ayaklandı oturduğu sert koltukta. Saçlarını kadınsı bir edayla omuzlarından arkaya attı. Yan bir bakışla ona hem sert, hemde söylediklerinden dolayı şaşkınca bakan adama döndü.
"Duydun. Ayarla birilerini!"

Hasan sert bir nefes aldı. Ne saçmalıyordu bu kadın? Serhad ağanın kulağına gitse ne kendisini yaşatırdı, ne de mekanı yerinde kalırdı. Yıllardır mekanın yolunu ezberleyen adam bırakmıştı karşısındaki güzeli. Artık gelmeyeceğini, işinin bittiğini söylemişti bir hafta önce.

Durum ne olursa olsun, Serhad ağanın bu kadına geri geleceğini biliyordu Hasan.

"Çıkmayacaksın Yazgı."

Genç kadın hırsla baktı karşısında ona sertçe karşılık veren adama. Neyden korktuğunu çok iyi biliyordu ama gereksiz bir korkuydu.
"Korkacağın bir durum yok artık merak etme. Ben bara geçiyorum. Müşteri çıkarsa geri çevirme!"

Bir haftadır müşterisi var diyerek zaten geri çeviriyordu Hasan. Serhad ağanın bıraktığını duyan çok adam gelmişti mekana.

Gerisin geri çıktı onu boğan odadan. Kapıyı sertçe kapatıp derin bir nefes aldı. Gözü dönmüş gibi hissediyordu. İçinde yeni yeni tattığı bu öfke, ona herşeyi yaptırabilecek kuvvette günden güne büyüyordu. Gözlerine yansıyan hırçınlık, göz göze geldiği herkese yansıyor muydu bilmiyordu ama önüne çıkan herkesi kırıp geçirecek kadar içinde fırtınalar kopuyordu.

Adımlarını hareketlendirip büyük salonun köşesinde bulunan bar tezgahına yürüdü. Yıllardır bu mekanda sürünüyordu. İlk geldiği gün karşılaştığı adam onu 8 numaralı odaya hapsetmiş, 3 yıldır mutfak dışında biryere çıkmasına izin vermemişti. Gözüne inen perde kalkmaya başladığı andan itibaren yaşadığı şeylerin gururuna verdiği ağırlığa garip bir şaşkınlıkla bakıyordu Yazgı.

Nasıl katlanmıştı?

Neden izin vermişti bunca şeyi kendisine yaşatmasına?

Başını çaresizlikle iki yana salladı. Boşuna düşünüyordu. Ilk gördüğü, ilk dokunduğu adamdan deli gibi etkilenmiş, yaptığı hiçbirşeeye karşı koymamıştı. Belki de işine gelmişti o zamanlar karşılaştığı muamele. Her gece baska birinin dokunuşlarına maruz kalmaktansa tek bir adamın dokunuşlarını kabullenmişti genç kadın. İlk gecesi aklına geldi Yazgı'nın. Dokunmasına karşı koymadığı, bedenine öylece sahip olan adamın yıllarca varlığının verdiği huzuru anımsadı kalbi çaresizce.

Yutkunamadı.

***

ÜÇ YIL ÖNCE..

"Köşede hazırlanmış olan masada oturacaksın. Ağamızı memnun et. Hele bir şikayet duyayım babanı arar, geri yollarım seni. Mızmız bir kız çocuğuyla uğraşacak halim yok. "

Titreyen dudaklarını durdurmak istercesine ısırdı genç kız. Gözleri öylece karşısında masada oturan adama baktı uzunca. Heybetinden korktu. Nasıl davranması gerektiğini, ne yapması gerektiğini saatler öncesinde bir kadın uzun uzun anlatmıştı ona. Anlattıklarını dinlememişti. Dinleyememişti. Aklı hala babasının onu bir çöp gibi buraya bırakışındaydı. Daha dün gelmişti buraya. Geldiği gibi üzerine zorla giydirilen kiyafetlere karşı koymadı genç kız. Ne uyku uyumuştu, ne de sesi çıkmıştı içinde an be an büyüyen duygulara inat.

Yapacaktı Yazgı.

Kaderi çoktan yönünü çizmişti babası sayesinde. Nasıl karşı koyabilecekti? Koysa bile ne olacaktı? Yine yapmayacak mıydı?
Derin bir nefes aldı genç kız. Dünden bu yana çoktan kabullenmişti herşeyi. Yine de titreyen ellerini yumruk yaptı. Kimse görmesin istedi acınası halini. Kimse ona acıyan gözlerle baksın istemedi.

Dün buraya saçından tutulup zorla getirildiğinde herkes görmemiş miydi zaten o halini?

Sertçe yutkundu genç kız. Yanında ona hala birşeyler anlatan kadını duymadı, görmedi gözü. Bakışları hala karşı masada deli gibi rakı içen adamdaydı. Simsiyah saçları vardı. Burdan bile belli olan mavinin en koyu tonunda gözleri vardı. Çehresine sinen öfke, sinir her kafasına rakı bardağını diktiğinde belli oluyor, genç kızı daha çok korkutuyordu.
"Hadi yürü!"

Kolundan tutularak onu masaya ilerleten adama baktı. Hasan KÖSE. Zindana dönen hayatının ikinci kapı bekçisiydi. Kırık dökük evlerinde babası aynı görevi yaparken, bu izbe sokakta, kırık dökük olan bu mekanda da bu adam gorevi üstlenmişti. İlerledi yavaş adımlarla peşinden. Masaya her adım attığında içinde yeşeren korku, ellerine yansıyormuş gibi titremesine neden oluyordu. Dudaklarını ısırmaktan kanatacak duruma getirmişti. Yine de belli etmemek için denileni yaptı.

Sesini çıkarmadı.

"Hoşgemişsiniz ağam. Mekanımıza gelerek şeref verdiniz bize. İsteyin tazeleyelim mezeleri."

Başını yavaşça kaldırıp yanındaki adama bakan ağaya baktı Yazgı. Mavi gözleri bilmediği birçok duygu yüzünden kızarmış, yüzüne sinen ifadesizlik, karışındaki duran insanı yerine sindirecek kadar ağır geliyordu. Cevap vermeye tenezzül bile etmeden tekrar rakı bardağını kafasına diken adama baktı Yazgı. Arkasında dizili olan birkaç adama baktı ardından. Sağında duran ilk adam ile göz göze geldi. Hızla bakışlarını çekip tekrar meze ve rakı şişelerinin dolu olduğu masaya çevirdi. Sanki biriyle uzun süre göz göze gelse kiyamet kopacak kadar şiddetli bir korku hissediyordu.

"Otur."

Duyulan kalın ses ile Hasan keyifle kolundan parmaklarını çekip masaya yöneleceği an,ayakta göz göze geldiği adam elini göğsüne tehditvari bir şekilde koyarak onu durdurmuştu. Yazgı, titrekçe bir nefes alarak bakışlarını hızla ağaya çevirdi.

Göz göze geldiği mavi gözler, bedenini bir anda olduğu yere öylece kilitlemiş, badem gözlerini hızla ondsn uzaklaştırmasına neden olmuştu.

Ardından anladığı şey ile nefesini tuttu. Karşısında mı oturacaktı? Bakışlarını ondan çekip yanında ona sertçe bakan adama çevirdi. Başıyla sertçe masayı işaret eden adama baktı. Gözlerini çaresizlikle birkaç kez kırpıp, yavaş birkaç adımla karşısına oturdu. Üzerindeki kısa elbise, oturduğu için yukarı sıyrılmıştı. Bakışlarını kaldırıp tekrar Hasan denilen adama baktı. Açılan bacaklarına baktığını gördüğünde hemen çekiştirdi eteğini.
"Git!"

İkinci kez duyduğu kalın, erkeksi ses ile bakışları karşındaki sert mizaçlı adamı buldu. Onun gözleri, ayakta kendisine bakan adamı talan ederken Hasan'ın uzaklaşan bedenini hissetti yan tarafında. Mekanda yükselen müzik onu ayrı rahatsız ederken, bakışlarına çarpışan mavi gözler daha çok ezdi içini.

Eline aldığı rakı bardağını kafasına dikmeden arkasına yaslandı. Yan tarafında bulunan sandalyenin sırtına kolunu yaslayıp, çevirmeye başladı bardağı elinde. Dikkatle inceleyen bakışları yüzünde, masadan dolayı görünen diğer bölgelerinde gezindi. Önce mavi gözlerini örten göz kapakları indi aşağı. Ardından sertçe başını iki omzuna yatırarak esnetti boynunu. Tekrar araladı gözlerini.

Donmuş gibi hissediyordu kendini.

Ne bir tepki verebiliyordu, ne de hareket edebiliyordu.

Öylece izlemeye devam etti karşısındaki adamı. O da izlemeye başlamıştı kendisini. Utanç, bedenine yeni yeni misafir olurken, derin bir nefes aldı kimseye belli etmemeye çalışarak.
"Adın ne?"

Gelen soru ile bakışlarını ona çevirdi Yazgı. Rakısını umursamazca kafasına diken adama baktı. Dudaklarını zorla hareket ettirdi. Bedenine sanki bir kilit vurulmuştu. Hiçbişey yapacak gücü yok gibi hissediyordu.
"Yazgı."

Karşısındaki adamın dudaklarında duraksayan bardağın hareketlerine dikkat kesildi genç kız. Devamını içmeden çekti dudaklarından. Mavi gözler, dikkatle gözlerine perçinlenmişti.
"Kader.."

Gözlerini birkaç kez kırpıştırark baktı karşısındaki adama. Anlamadığını belli eden bakışlarını gördüğünde rakı bardağını hızla kafasına dikişini izledi.
"Adın..Alın yazısı kıvırcık kız.."

Boğazına dizilen bilmediği şeyleri gidermek istercesine zorla yutkundu genç kız. Usulca başını sallamakla yetindi.
"Konuş."

Titreyen kirpiklerine inat ona bakmaya devam etti. "E-evet."

Bedenini ele geçiren heyecan, gözlerinin odağına yansımış gibi nereye bakacağını bilememişti. Sesinin titremesi, bir kelimeyi bile bir araya getirmemenin utancı çöktü üstüne. Kucağında birleştirdiği parmakları ile ellerine eziyet ederken, tekrar derince yutkundu.

"Odana çık."

Bakışlarını hızla mavi gözlere çevirdi genç kız. Tuttuğu nefesini bırakmamak, ciğerlerinin havasızlıktan solmasını istedi. Uzunca baktı karşısındaki ona dikkatle bakan adama. Gördüğü andan beri rakı içiyordu ama sanki hiç etki etmiyormuşcasına kafası ayık görünüyordu.
"Neyi bekliyorsun?"

Hızla kalktı yerinden. Nereye gideceğini bilemediği için bakındı etrafına. Yine de kaçmak için gördüğü ilk koridora doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Telaşla o kadar çok garsona çarpmıştı ki, ellerinin titremesinin yanında bedeni de eklenmişti sanki. Büyük bir şoktan çıkan hasta gibi titreyerek gevşeyen bedeni ile girdiği koridorda duvara tutundu ihtiyaçla.

Donmuştu donuk gözler karışında.

Derin bir nefes alan ciğerleri ile karşıdan ona hızla yaklaşan adamı son dakika gördü gözleri. Hırsla koluna asılan adama bakakaldı korkuyla.
"Sakın masadan kalktım deme!"

Hızla başını olumsuzca salladı.
"H-hayır. Odama çıkmamı söyledi."

Karşısındaki adamın sert bakışları hızla yumuşarken güldü çirkince.
"Aferin. Gözüne girdin demek ki koskoca Serhad ağanın."

Sonra yan tarafta tezgâhların olduğu yerden birine seslendi. Kolunu bırakmıştı." Serpil?"

Yanlarına yaklaşan 30'lu yaşlarında bir kadınla göz göze geldi genç kız. Bu kadın ona akşam sürekli birşeyler anlatan kadındı. Üzerini değiştirmişti.Üzerine giydiği kiyafet o kadar açıktı ki, göğüsleri neredeyse görünecekti. Utancla çekti gözlerini.
"Al bunu 7 numaralı odaya yerleştir. Serhad ağa ilk kez bir kadınla olacak bu gece. Odanın temizliğine bakın hemen.-"

Çirkin bakışlarını kadından çekerek tekrar kendisine yöneltti.
"Yine iyisin. İlk gününde en iyi müşteriyi kaptın."

Yanındaki kadın hemen başını sallayarak kolundan tuttu. Onu bir merdivene hızla çekiştirerek çıkarttı. Aceleci adımlarına şaşkınca ayak uydurmaya çalışsa da pelteye dönen bedeni yüzünden zorlanıyordu yetişmekte. Üst kata çıktıklarında numaralı odaları gördü dalgın gözleri..

Dalgındı.

Bırakmıştı sanki kendini o rüzgara..

7 numara.

Gözleri ister istemez 7 numarayı aradı kirli koridorda. Eski bir mekan ve eski, küçük odalara sahip kısa bir koridordu. Önündeki kadın koridor boyunca ilerlemeye başladığında içinde yeni peydah olan, nefesini kesen duygu yüzünden alnına biriken teri sildi hızla. Kalbi sanki saatlerce koşmuş gibi hızlı atıyor, nefesi ciğerlerine sığmıyordu çaresizce. Omuzlarına dökülen hafif kıvırcık koyu kahverengi saçlarını stresle arkaya attı. En sonunda kadının adımları yavaşladığında başını çevirerek geldikleri odaya baktı.

Cehennemine adımını atacak ve sonsuza kadar yanacaktı bu odada..

Gözlerine ardı sıra akın eden gözyaşlarını kabul etmedi. Ağlamayacaktı. Ağlasa kime fayda sağlayacaktı ki? Kimi döndürecekti yolundan? İçeri giren kadına baktı. Hala kendisi geçmemişti odaya. Kadındaki telaşa anlam veremedi. O da mı burda zorla tutuluyordu acaba? Sormadan edemedi genç kız.
"Neden bu kadar acele ediyorsun?"

Kısık, naif sesi kadına ulaştığında, kan kırmızısı çarşafları düzelten elleri duraksadı kısa bir an. Başını çevirerek hala kapı eşiğinde bekleyen kendisine baktı.
"Herkese senin gibi yağlı müşteri çıkmıyor her gece hanımefendi. Daha dün bir bugün iki, kaptın kaya gibi adamı."

Homurdanmasına şaşkınca baktı Yazgı. Derdi bu muydu gerçekten de? İnanamazca başını salladı iki yana. Burası böyle bir yer miydi? Zengin müşteri için yarış mı yapıyorlardı?

Düşünceler içinde odaya adım attığını bile farketmedi.

Tek bir tane penceresi vardı odanın. Yatak tamamen kırmızıya boyanmış bir resim gibi duruyordu. Kırmızı renginde kadife bir yatak başlığı vardı. İki yanında bulunan siyah renginde komodinler duruyordu. Perde de simsiyahtı. Odanın diğer köşesinde bulunan bir başka kapıya baktı. Orta genişlikte bir odaydı. Odayı aydınlatan loş bir ışık vardı. Ayın ışığı kısmen de olsa vuruyordu odaya.
"Ne yapman gerektiğini sana anlattım. Umarım anlamışsındır. Bir daha yorma beni."

Bakışlarını ona farklı bir tavırla inceleyen kadına çevirdi. Dinlemediği, anlamadığı şeyler olmasına rağmen usulca başını salladı. Kadın başını sallayarak kapıya yöneleceği sırada duraksayarak üstünde göz gezdirdi. Bakışında baş kaldıran kıskançlık, nedendi anlamadı genç kız.

"Neyini beğendi hala anlamıyorum. Kız çocuğu gibi görünüyorsun. Üstündeki elbiseyi bile taşıyamıyorsun. Bu geceden sonra bir daha isteyeceğini hiç zannetmiyorum."

Cevap vermesine fırsat bile vermeden hızla kapıyı çarparak çıkıp giden kadının ardından baktı boş gözlerle Yazgı. Istememesi işine gelirdi. Tekrar bakışlarını odaya çevirdi. Yavaşça pencereye yaklaştı. Gökyüzünde parlayan yıldızların önünü kapatan bulutlara göz gezdirdi. Havalar soğuktu. Kışın gelmesine belki de günler kalmıştı. Sonbahar soğukluğu, yanında getirdiği huzuru örtbas edercesine esiyordu her yerde.

Odada bulunan saate kaydı gözleri genç kızın. Saatin alt tarafında bulunan tarihe baktı yine aynı dalgınlıkta olan gözleri.

7 Kasım, saat 22:35

Tarihi aklına kazıdı Yazgı. Bu gün gözlerini dünyaya yeni açmış bir bebek kadar en başından başlamıştı kaderine. Önüne çizilen yolda öylece gidiyordu sualsiz. Yapabileceği, elinden gelen hiçbir şeyi yoktu.

Korkuyordu.

Ne kadar cesaret vermek istese de kendisine, korkuyordu genç kız. Babasının öfkesinden, yapabileceklerinden korkuyordu ölesiye. Sessizce boyun eğmesi, kabullenmesi bundandı. Üzerinde elbiseye kaydı gözleri. Camdan yansıyan görüntüsüne çevirdi bakışlarını hissizce. Bedeni, gerçekten de bir kız çocuğu gibiydi. 18 yaşında olmasına rağmen geç gelişen bir bedeni vardı.

Duyduğu kapı sesi, bütün beyninin işlevlerine set çekmiş, öylece kalmasına sebep olmuştu.

Başını çevirmeye, ona bakmaya zorladı kendini. Kendi kendine verdiği cesaret ile döndü başı kapıda öylece ona bakan adama. Mavi gözleri, hırçındı. Tıpkı öfkesinin kurbanı olacak bir piyona bakar gibi bakıyordu büyük bal koyusu gözlerine.. Canının yanmasından, bir şey yapmasından korkuyordu Yazgı. Gözlerini zorla kırpıştırdı. Bedenini tamamen ona döndürdü sessizce.

Yıkım, başlıyordu.

Karşındaki adam yerinden doğrularak kapıya yöneldi. Kilit sesi odada yankılandığı an nefesini içine hapseden genç kız, yutkunamadı bile. Titreyen alt dudağını zaptetmek istercesine şiddetle ısırdı. Dudaklarına öylece batan ucu keskin iğneler, geçirmemişti ne korkusunu, ne de heyecanını..

Adımları ona yaklaşan adama baktı Yazgı uzunca. Geri adım atmak, uzaklaşmak istedi ama yapacağı şeyin kendisine hiçbir faydasının olmayacağını biliyordu. Olduğu yerde öylece ona yaklaşan adama bakmaya devam etti. Üzerindeki takım elbisesinin ceketi yoktu. Gömleğinin düğmesi öylece açılmış, pantolonundan sıyrılan gömleği sarkıyordu kenarından. İncelemek istemedi Yazgı. Gözlerini hemen başka yere çevirdi telaşla. Aralarında bir adımlık kalan mesafe, kalbine hiç olmadığı kadar ağır bir yük gibi binmiş, göğsüne yaptığı basınç ile ağrıtmıştı sol yanını.

Ne yapacaktı?

Nasıl davranması gerekiyordu?

Neyi bekliyordu bu adam?

Bakışlarını çaresiz çevirdi kaçtığı mavi gözlere tekrar. Kendisine bakan adama bakmayı sürdürdü bütün cesaretini toplayarak.
"Fiyatın kadar mısın merak ediyorum."

Soğuk sesi, duyduklarını anlamasına fırsat vermeden kulaklarına basınç yapmıştı bir anda.

Fiyat..

Durdu Yazgı.

Bakışı dondu ona öylece bakan adamda.

Çekti gözlerini. Tutmadı ona böylesine çirkin bir şekilde konuşan adamda. Kendini pilli bir bebek gibi hissediyordu. Sahibini pili bitene kadar eğlendirecek, pili bittiğinde ise köşeye atılıp pil takılmasını bekleyecekti. Donuk bakışlarını yere indirdi. Beklemekten başka bir şey yapmayacaktı. İşini görmesini bekleyecek, sonra gittiğinde de suyun altına girip, yıllarca kirlenecek olan bedenini daha şimdiden yıkamaya başlayacaktı.

Derin bir nefes alacağı sırada ayakkabısının sivri ucunun karşısına denk gelen siyah ayakkabılar gördü gözleri. Nefesini alamadan içine çekti bütün zehri odada. Başını kaldırmadı. Bu gece parmağını bile kıpırdatmayacaktı. Öylece bezden bir bebek gibi kollarında işini bitirmesini bekleyecek, gözlerini bir saniye olsun gözlerine değirmeyecekti.

Değirmeyecekti..

Beline dolanan kol, bedenine öylesine bir titreme bahşetmişti ki o an, kendini durduramamaktan korktu Yazgı. Başı hala aynı yerinde dururken, anlına çarpan nefes vuruşlarını hissetti. Dudakları öylece aralandı çaresiz.
"Bugünü bana unutturacaksın Alın Yazısı.."

Duyduğu kısık, erişilmez ağırlıkta olan ses tonuna dikkat kesildi genç kız. Nasıl unutturayacağını bile bilmezken, bilmemekten öte daha çok başka hislerle dolarken kollarında, adam onu bu işte tecrübeli sanıyordu. Ona bunu nasıl açıklayabilirdi, nasıl gösterebilirdi önceden bilmiyordu ama susacaktı. Tek korkusu canının yanmasıydı.

Daha çok canını yakacaklardı hırçın kalbinin.

Anlına dokunan nefese eş zamanlı eşlik eden kalın parmakları, sırtındaki uzun fermuara uzanmıştı. Bütün sırtına akın eden ter, bedenine öylesine bir eziyet vermişti ki nefesini tuttu genç kız. Yüzünü serinleten içki kokusu, onun aksine boynundan yayılan daha farklı bir koku vardı. Parfüm olduğunu düşündü ama parfüm olmayacak kadar has bir kokuydu.

Beline inen fermuarı hissetti. Omuzlarını sıkıca saran kıyafetin gevşeyişi onu rahatlatması gerekirken aksine daha çok gerilmesine sebep olmuştu teninin. Yüzünü kaldırmadı her şeye rağmen Yazgı. Hiçbir şekilde ona eşlik ermeyecekti bu gece. Ondan ve ondan sonrakilere de aynısı olacaktı. Bu odaya girecek olan bütün erkeklerin derdi bedeniydi ve buna engel olmayacaktı.. Ne dudakları, ne de dudaklarından çıkacak olan zevk sözcükleriydi onlara yansıtacağı şey..

Tek omzunu saran kıyafet kumaşının sıyrılışını hissetti naif teninde genç kız. Nefesini hala tutuyor olmasını farketmiş miydi karşısındaki heybetli bedene sahip olan adam bilmiyordu ama ciğerlerine yaptığı eziyet katlanılamaz noktaya ulaşmıştı. Diğer omzundan da kurtulan kumaş öylece bel oyuğuna kaymış, kalçalarının engeliyle yere düşmemişti.

Karşısında sadece kırmızı dantelli sutyenle kalırken, ne bakıyor olması, ne de ellerinin bel oyuğunda elbiseyi iten parmaklarını hissediyor olması önemliydi.

Kendinden utanıyordu.

Bu gece, bu adamın onun için verdiği paranın ailesine gidecek olması, bunun için bu utanca ömür boyu öylece hapsolmasını kabullendi Yazgı. Babası isteseydi kazanırdı para. Çalıştığı fabrikadan aldığı para yetmemişti onlara. Gözünü doyuramamıştı yıllarca. 19 yaşına geldiği ilk gün demişti babası.

-Daha sağlam para kazanacağın biryerde işe başlayacaksın.

Razıydı. Her işte çalışmaya, para kazanmaya razıydı ama buna değildi. Yalvarmıştı. Yıllarca sırf huzurları kaçmasın diye her dediğini yaptığı adama saatlerce yalvarmıştı. Yine de vazgeçirememişti. Çaresizce bu gece bütün ilklerini yaşayacağı adamın dokunuşlarını kabul etti.

Kaçabilirdi..

Ya da karşısındaki adamla konuşabilirdi.

Yaşadığı hayatına olabilecek son çözüm bile değildi. Kaçsa Hasan peşini bırakacak mıydı? Babası, yapabileceklerinin kat be kat fazlasını yapmayacak mıydı? Her şeyden öte..

Kaybedecek neyi vardı ki?

Yıllarca fabrikadan eve, evden fabrikaya gitmişti. Okulu bile yarım kalmış, hocaları sayesinde zar zor uzaktan bitirmişti liseyi de. Hayatına birini almaktan öte, biriyle göz göze gelmek bile istememisti Yazgı. Kalbine birini sığdırabilecek kadar cesur değildi. Bu yaşına kadar hep bastırılmıştı. Her şeye rağmen özünde olan cesareti, korkusuzluğu hissediyordu Yazgı ama gün yüzüne çıkmasına hiçbir zaman izin verememişti.

Belinden sıyrılan elbise, onu öylece düşündüklerinden ayırırken, hemen ardından beline sıkıca dolanan iki kalın kol hissetti. Titreyen kirpiklerini birkaç kez hareket ettirdikten sonra, kalın kolların üzerinden öylece belinin iki yakında duran ellerini yumruk yaptı.

Bir anda kuvvetle kaldırıldığında dudaklarından firar eden çığlık, tamamen anlık gelişen hareketinin vermiş olduğu korkudandı. Gözleri istemsizce kocaman açılırken, yüzünü kaldırarak mavi gözlere baktı. Dudakları şaşkınlıkla aralanırken, tutunma ihtiyacıyla beline dolanan kollara yasladı avuç içlerini.

Başını öylece eğmiş yüz ifadesini dikkatle inceleyen adama baktı Yazgı. Sakalları yok denecek kadar azdı. Simsiyah kirpiklerinin arasına karışan masmavi gözleri vardı. Yakından incelediği için kısacık saniyeler içinde gördüğü bir yara vardı kaşında. Üzerinden birkaç gün geçmiş gibi duran yaraya baktı gözlerine bakmaktansa.

Bir anda hareketlendiğinde, avuç içlerimi daha çok bastırdı kollarına Yazgı. Usulca yatağa yürüyerek çözdü belindeki kollarını. Üzerine öylece eğildiğinde refleksle geri çekildi birden. Yaptığı harekete duraksayan adamdan hızla bakışlarını koparırken, dikkatle onu inceleyen adamı farketti. Davranışlarına yansıttığı heyecandan utandı Yazgı.

Belinin kenarlarına yaslanan avuçlar onu bir anda yatağa uzamasını sağladığında, karnının kasıldığını hissetti genç kız. Üzerine öylece eğilen adama bakmadı. Yüzünün tam önünde duran dudaklar, santimler kala duraksadığında hafifce uzaklaştı birden.
"Böyle durmaya devam mı edeceksin?"

Duyduğu kalın, tarazlı sese baktı Yazgı. Titreyen bal kuyuları, tutundu ihtiyaçla mavi gözlere. Dur dese durur muydu? Anlatsa, halinden anlar mıydı? Yardım eder miydi ona? Kalbine doğan ufacık umut tanelerini hissetti genç kız. Ağaydı. Hasan'ın karşısında eğilen boyu aklına geldi.

Neden yardım etsin ki?

Kimsin sen?

Durgunlaşan gözlerinin karşısındaki mavi gözlerdeki yansımasına baktı Yazgı. Kimdi O? Neden yardım edecek, burdan kurtaracaktı onu? Başına kim bela almak isterdi ki?

Kollarındaki adamın, attığı her adımında bela topladığını bilmeden yardım istemekten vazgeçti genç kız.

"Ne y-yapmamı istiyorsun?"

Durgunlaşan sesi, her şeyi kabul ettiğinin yanında, geleceğinin daha başlamadan bittiğine de işaretti. Üzerindeki adamın haraketlenmesiyle bakışları öylece ona odaklandı. Küçük ellerine uzanan kalın parmakları hissetti. Ardından ellerini tutarak gömleğinin üzerine koydu. Ne yapması gerektiğini ona sözsüz telaffuz eden adama karşı koymadı. Kalbinin atışını parmak uçlarında hissederken, bütün kabullenmişliğiyle çözmeye başladı gömleğinin düğmelerini.

Onu dikkatle inceleyen adamdan bir haber çözdü tüm düğmeleri.

En son düğmeyi de çözdükten sonra bakışlarını kaldırarak mavi gözlerine baktı. Göz göze geldiği adamdaki sertlik, bu gece yaşayacağı acının daha şimdiden fitilini ateşlemiş, göstermişti açıkça ona. Ellerini tekrar iki yanına uzattığında üzerindeki adamın yükselmesini izledi.
"Tecrübene hayran kaldım Alın Yazısı."

Alaylı ses, bakışlarının odağını tekrar gözlerini çıkarmasına neden olmuştu.

Tecrübe?

Şu an böylesine acınası bir durumda olmasaydı bu dediğine gülebilirdi Yazgı. Tecrübeli bir kadın istiyorsa ona odasını düzelten kadını çağırabilirdi. Onun zevkle bütün gece ona tecrübesini göstereceğine yemin edebilirdi genç kız ama sustu. Öylece gömleğini üzerinden sıyıran adama, ardından kemerini çözmesine baktı.
"Bana bugünü böyle mi unutturacaksın Yazgı?"

Anlamayan gözlerini mavi gözlerden çekmedi. Ne yapacağını bilseydi de yapamazdı. Karşısındaki adamın girdiği beklenti boşunaydı. Hırçın tarafı bir anda gün yüzüne çıktığında kendini tutmaya zorladı. Konuşmak istemiyordu ama sürekli konuşan ve ona sürekli ithamlarda bulunan adama cevap vermeden de duramayacaktı.
"B-ben.. Ben senin istediklerini yapabilecek biri değilim."

Sesi sonlara doğru daha net çıkarken dudaklarından dökülenlere başka zaman olsa şaşkınlıkla bakabilirdi ama içindeki var olan ama şimdiye kadar hiçbir şekilde tanışmadığı kadın bu gece ayaklanmış, gücünü göstermek istercesine dudaklarını aralamıştı.

Mavi gözlerin koyulaştığını gördü Yazgı. Aralık dudaklarına bir anda yaklaşan, beline ansızın dolanan kollara şaşkınlıkla bakakaldığında sus çizgisine vuran nefese odaklandı genç kız.
"Bırak da buna ben karar vereyim bu gece."

Daha ne dediğini bile kavrayamadan üst dudağını iki dudağının arasına alıp, hırsla asılan adama gözleri kocaman bakakalırken, belindeki parmakların kalçalarına uzandığını hissetti. Yaşadığı şoku daha atlatamadan alt iç çamaşırının çekiştirilmesiyle burnundan verdiği sert nefes, dudaklarını öylece talan eden adamın sus çizgisine vurmuştu.

İç çamaşırının kalçasından sıyrılışını, ardından kalın parmakların hızla sütyen kopçasına uzanışını hissetti. Bakışları, öylece onu gözleri kapalı öpen adamın kirpilerinde, derin derin solumasını, nefesini burnundan vermesini izledi. Sutyeninin bir anda çekilmesiyle utancla ellerini hareket ettirdiğinde, onu tutan kalın parmakların kuvvetini bileklerinde, ardından parmak aralarında hissetti. Ellerini tutarak öylece iki yanına bastırdığında, dudaklarından kopan dudakların uzaklaşmadan boynuna, ardından göğüs olduğuna ilerlediğini hissetti. Gözlerini öylece kapatarak bekledi Yazgı.

Bekledi.

Kabullenen bedeni, yaklaşan yıkıma sessizce göz yumdu.

Ellerinin birini serbest bırakarak, bıraktığı elini beline dolayan adama baktı Yazgı dalgınca. Hareketlerine yansıyan sertlik, hırçınlık canını yakmasa da, yakacak olmasının sinyalini veriyordu saatler öncesinden. Göğüslerine dokunan eli, dudakları her hissettiğinde yaşadığı duygu zevkten çok uzaktı.

Mecburiyetlik hissi çok başka işlemişti bu gece genç kızın ruhuna..

Tekrar dudaklarını öpen adama baktı. Öyle hızlı öpüyordu ki sanki bir an önce bitmesini istiyor gibiydi. Sanki yavaş olsa duracak, vazgeçecek gibi duruyordu.

Bilmiyordu ki Yazgı.

Dudaklarını öylece dudakları arasına hapseden adam bu gece bütün tabularını yıkmak için gelmişti bu mekana. Öfkesini, bu gece kollarına alacağı kadından çıkarmaktı planı.

Ensesine dolanan parmaklar başını kaldırırken, dudaklarını daha çok içine almak için yaptığı bir hamle olduğunu çok sonradan anlamıştı genç kız. Bir anda çekilen dudaklar ile ıslanan dudaklarının üzerine bıraktığı nefes yüzünden üşüdüğünü hissetti.
"Bana karşılık vermeyerek, olan öfkemi harlıyorsun."

Duyduğu sabırsız ses tonu, tavanda olan bakışlarını ona çevirmesine neden oldu. Mavi gözleri siyah yüz tutmuştu. Gözlerinde var olan öfkesini örtbas eden arzu, istek çekinmesine neden oldu Yazgı'nın.

Cevap vermedi. Sustu Yazgı. Ne diyebilirdi ki? Susmasına daha çok sinirlendiğini anladığı adam bir anda pantolonuna yöneldi. Gözleri bir anda pantolonunu çıkaran adamın hareketlerine odaklandığında, kalbinin sıkıştığını, sol göğsünde başlayan, soluk borusuna doğru hareket eden sancıyı hissetti teninde. Üzerinde öylece çıplak kalan adama bakamadı Yazgı.

Haraketleri daha çok haşin, daha da sert bir hal almıştı.

Bacaklarını aralayan, tenini tenine temas ettiren adama baktı korkuyla titreyerek. Titreyen elleri bir çare dokundu üzerindeki adamın göğsüne. Hareketiyle, tam hamlesini yapmak üzere olan adamın duraksayan hareketine baktı Yazgı. Titreyen dudaklarını zaptetmek için şiddetle ısırdı. Ona dönen mavi gözlere, titreyen göz bebekleriyle baktı çaresizce. Hareketine karşılık üzerine tekrar eğilen, yüzüne dikkatle bakan adamı inceledi usulca. Titreyen dudaklarını araladı çaresizce.
"Y-yavaş olur musun?"

Kısık, tıpkı bir kız çocuğu gibi çıkan sesine dikkat kesildi üzerindeki adam. Kolunun birini yine beline dolarken, diğer eliyle bacaklarını okşamaya başladı. Aralık olan dudaklarına uzanan adama baktı uzunca titreyen gözleriyle.
Teni tenime yavaşça temas ederken, dudaklarının üzerinde fısıldadığı sözcükleri zorla kavramıştı genç kız.
"Bana karşılık ver Yazgı. Ver ki ne canını yakayım, ne de mahrum edeyim seni bundan.."

Arzudan tarazlaşan sesine baktı Yazgı. Usulca başını sallasa da nasıl karşılık vereceğini bilememenin telaşı çökmüştü üzerine. Usulca dudaklarını öpen adamın derince aldığı nefesini, ardından sus çizgisine usulca bırakışını izledi. Bacaklarındaki parmakları baldırlarında, kasıklarında dolaşıyor, beline doladığı kolu ile belini sürekli kendi karnına çekiyordu. Belinin kavisine daha çok doladı kalın kolunu.

Başını biraz daha bastırarak öpüşünü sertleştirdiğinde, yine öfkeleceğini anladı. Titreyen elleri, usulca omuzlarına dokunduğunda, dudaklarının arasına öylece karışan inleme, kadınlığında hissettiği ten, kalbini durdurmuştu genç kızın. Korkusuna karışan heyecan, telaşını bastırmış, öylece ayak parmak uçlarını içeri çekmesine sebep olmuştu.

Olmamalıydı.

Böyle olmamalıydı.

Kadınlığına bir anda kendini bastırdığını hissettiğinde korkuyla geri çekilmeye çalıştı ama beline yerleşen avuçlar onu yerine sabitlemiş, kendini daha çok bastırmasına yer açmıştı. Bakışları bir anda çakıştığında, yüzünün utanctan ne kadar koyulaştığını bilemedi genç kız. Yüzünü inceleyen adama bakamadan çekti gözlerini.
"Öp beni."

Bakışları hızla ona dönerken, dediği şeyin farkındalığıyla dudakları aralandı genç kızın.
N-ne?"

Üzerindeki adamın güldüğünü hissetti. Bakışları yanaklarına dönerken, hafif bir gülüşün yanaklarına konmasını seyretti uzun bir süre. Burnunu burnuna sürten, arzudan koyulaşan gözleriyle kendini ona sürekli bastıran adama baktı.
"Nasıl bir şeysin sen?"

Bu vaziyette sorduğu sorunun anlamsızlığına baktı Yazgı. Kasıklarına temas eden onun teni, vücutları arasında santimlerin bile olmamasına daha yeni yeni alışıyor olmasına karşı sorduğu bu soru, duraksamasına neden olmuştu.
"Susacak mısın?"

Dudaklarındaki kilidi kırmadı Yazgı. Verecek bri cevabı yoktu.

Bir anda kasıklarıdaki tenin hareket etmesiyle nefesini tekrar tekrar tuttu genç kız. Avuçlarını yasladığı omuzları hareketlendiğinde, ellerini indirdi önüne. Göğüslerini kapatma ihtiyacıyla kollarını birleştireceği sırada ellerini tutan eller, tekrar omuzlarına koymasını sağladı.

Tenini tam o noktada hissederken, gözlerini yumdu Yazgı. Titreyen dudaklarını içine çekerken, gözlerini hissedeceği acı yüzünden sıktı sanki geçecekmiş gibi. Dudaklarında hissettiği dudaklar ile bir anda gözleri açılırken, aynı anda kendini kadınlığına iten adamla göz göze geldi. Titreyen dudaklarını yavaşça öpen adama bakamadı. Mavi gözlerini yüzünün her bir karışında hissederken, o sıkıca gözlerini kapattı. Baktığı her saniye kendinden utanıyor, düştüğü bu durum için yanıyordu içi.

İçinde biraz daha ilerlediğini hissettiğinde, neredeyse saniyelerce tuttuğu nefesini, dudaklarını öylece öpen adamın dudaklarının arasına bıraktı. Ellerinin altındaki kasların birden dalgalandığını hissettiğinde,kendini daha çok bastıran, aynı anda kasıklarına dalga dalga yayılan sancıyla dudaklarının arasından kaçan acı dolu çığlık, dudaklarındaki hareketi duraksayan adamın teninde kaybolmuştu. Gözlerini sıkıca birbirine bastırmaya devam ederken, ellerinin altındaki omuzlarını acıyla parmaklarının arasında sıkıştırdı. Dudaklarından kopan dudaklar, nefesini hissedeceği kadar uzaklaştığında o hala hissettiği acının bacaklarına yayılışını, ardından kadınlığında hissettiği sancıyı tartıyordu.
Böyle bir acıyı daha önce hiç tatmadığını biliyordu Yazgı.
"Sen-"

Ne duyduğu sese odaklanabiliyordu, ne de üzerindeki hissettiği mavi gözlerine. Hareket etmemesi için yalvaracak kadar çok canı yanmıştı. Gözünden acıyla bir damla yaş düşerken, dudaklarından kopan inleme eş zamanlı olmuştu. Omuzlarındaki elinden bir tanesini beline, ardından bacaklarının altından uzanan diz kapağına yerleştirdi Yazgı. Yaptığı hareket tamamen onu durdurmak, biraz olsun acısının geçmesi için zaman tanımaktı lakin Serhad hissettiği ince parmaklarla belinin hareketini kontrol edemeden hareket etmişti bile.

İlk hissettiği acıya göre daha hafif olan bir sancı daha kasıklarına yayıldığında, gözlerini araladı acıyla. Bir damla daha döküldüğünde gözlerinden, yüzünün tam dibinde ona dikkatle, farklı gözlerle bakan adamla göz göze geldi. Hareketini yavaşça devam ettirdiğinde, hissettiği acının yerine tanımadığı daha başka şeyler eklenirken, acıyla dolan nefesini titreyerek bıraktı Yazgı.

Diğer hisleri görmek istemedi..

Hissetmek, sadece utanç verecekti ona..

Nefesinin vurduğu dudaklar, bir anda dudaklarına usulca yöneldiğinde, uzerine daha çok kendini bastıran, içindeki hareketlerini daha çok hızlandıran adama bakamadı Yazgı. Titreyerek açılan gözleri, utancla tekrar kapandı başını kırmızı çarşaflar bastırırken.. Dudaklarından kopan, boynuna yönelen adamın elleri yavaşça kasıklarını okşadı.

Hareketlerine canını yakmadan devam eden adamın, bedeninin her yerinde gezinen parmaklarını hissetti.
"Gözlerini aç."

Gelen kısık sese, yüzüne vuran sıcak nefese karşı koymadı genç kız. Islaklığını hala koruyan gözlerini yavaşça araladığında, iki yanağını kavrayan uzun parmakları hissetti. Baş parmakları ile elmacık kemiklerini, dudaklarını okşayan adama baktı Yazgı. Hareketlerine karışan sakinlik, ilk dokunmaya başladığında karşılaştığı sertlikten çok çok uzaktı.

Bakışları birbirinden kopmazken, içindeki hareketlerine devam etti yavaşça.
"Neden söylemedin?"

Sertliğini koruyan sesine karışan kısık ton, yanaklarındaki parmakların sakinliği içini az da olsa rahatlatırken, derin bir nefes çekti içine.
"Söylesem ne olacaktı ki?"

Duraksayan beli, usulca tekrar hareket etti..

Kendine hakim olamadan yaptığını, kasılan bedeninden anlarken mavilerinin sertce bal gözlerine bakmasını izledi öylece.

Dudaklarının titremesine takılan üzerindeki adamın bakışları, yine mavinin en koyu tonuna yol alırken, gözlerini birkaç kez kapatıp açtı.

Sanki kendi kendine bir şeylerleri görmezden gelmeye çalışıyor gibi oluşu dikkatini çekerken kasılan bedenine hız vererek hareket etti kadınlığında..

Kalçasının kenarını avuclayan parmakları etini sinirle sıkarken kendini durdurmaya çalıştığını, ama yapamayarak yine hareket etmesini izledi Yazgı öylece..

Hareketleri, değişmişti.

Saniyeler içinde kadınlığında daha da genişleyen erkekliğini hissederken, inleyerek başını boynuna gömen adamın yaşadığı zevkten dolayı çıkardığı sesleri dinledi uzunca.

Diğer eli de kalçalarına sarıldığında, sonuna geldiğini anladı Yazgı. Birazdan bitecekti.

Biteceğini zannediyordu genç kız.

Bitireceğini ve bu odadan çıkıp gideceğini zannediyordu.

Bir anda dudaklarında tekrar tenini hissettiğinde sert dudaklarını yumuşakca dudaklarına karıştırdı öylece. Dili alt dudağının hazla kavrarken ince parmak uçları sakince dokundu omuz başlarına.. Öpüşü saniyeler içinde hızlanırken hareketleri de aynı şekilde hızlanmıştı sanki. Bir anda derinlerinde hissettiği sıcaklık ile alt dudağını dişleri arasına alan adam şevkle daha da sokuldu dudaklarına.

Çıplak teninde gezinen büyük eli belinin ince kavisine öyle sıkı sarılmıştı ki, kalın kolunun büyüklüğü ile yataktan ayrılan beli, öylece onun karnına yapışık şekilde duruyordu.

Rahatlamasına rağmen hala hareketlerine yavaşça devam eden adama bakamadı Yazgı.
"Canın yanıyor mu?"

Kısık ses aldırış etmemek istese de durgunca baktı Yazgı. Beklediği acının daha az olması, onun yumuşak hareketlerinden kaynaklandığını bilse de, yine de sızlıyordu kasıkları..

İçinden yavaşa çıktığını hissetti cevap vermesini beklemeden.. Sertliğini koruyan teninin hareketi o kadar çok yavaştı ki varlığının vereceği acıyı hissettirmemek için üstün bir yavaşlıktaydı sanki.

Üzerinden çekildiğini anladığı an yan tarafına kayan kırmızı çarşafı üzerine çekmeye çalıştı Yazgı. Örtünmek, bakışlarından kurtulmak istedi. Utancını gizlemek, en zayıf halini göstermemek istedi. Bacaklarını zorla birleştirdi. Her an acıyacak hissi ile birbirine yapıştırdığında, çarşafın geri kalanını bacaklarına örtmeye çalıştı.
"Boşuna sokulma çarşafa."

Bakışlarını kırmızı çarşaftan kaldırarak yatakta öylece çıplak haliyle onun hareketlerini inceleyen adama bakamadı. Utancı öyle çok gün yüzüne çıkmıştı ki, bir an önce gitmesini, yanlız kalmayı istiyordu.
"Kalkabilecek misin?"

Sorduğu soruya, bedenini ele geçiren şaşkınlıkla öylece ona bakan adama bakakaldığında ne demek istediğini anlamadı genç kız.

Önünde bu haliyle ayağa mı kalkacaktı?

Başını hızla olumsuzca salladığında hareketlenen adama bakamadı Yazgı. Çıplaklığından bir an olsun utanmayan adam birden üzerine eğildiğinde amacını anlamak istercesine geri çekilmek istedi ama onu birden kollarından tutarak kendine çeken adama baktı.
"N-ne yapıyorsun?"

Titreyerek sorduğu soruya cevap dahi vermeden bir anda üzerindeki çarşafın bir köşesinden tutarak hızla çektiğinde dudaklarından şaşkınlık dolu bir çığlık kaçtı.

"Duş alacağız."

Duyduğu şeyden sonra bütün duyguları birbirine girerken, yaşayacağı utancı düşündü genç kız. Bir çare durdurmak için araladı titreyen dudaklarını. Üzerine eğildiği sırada duraksamasına dikkat kesildiğinde başını kaldırarak onun neyi durdurduğuna baktı Yazgı. Bakışları kırmızı çarşafta öylece bakıyordu bir noktaya. Nereye baktığını görmek için küçük bir merakla arkasını döneceği sırada bacaklarında ve sırtında hissettiği kalın kollar ile öylece kolları ile örtmeye çalıştığı göğüslerini daha çok kapatmaya çalıştı.

"L-lütfen dur. "

Mavi gözleri girdiği banyoda dolanırken, söyledikleriyle birlikte kendisine dönerken, yutkunamadı genç kız. Gözlerinin koyuluğu o kadar değişikti ki, ister istemez incelerken buluyordu kendini. Kucağında olduğu adamın sertçe yutkunmasını seyretti. Boynundaki adem elmasının hareketinin ardından, bacaklarının altında olan kolun sıkılaşarak daha çok kendine çekmesini izledi. Bakışları, bakışlarını bulduğunda gözleri dışında hiçbir yerine bakmıyor oluşuna şükretti. Utanç bedeninde kol geziyor, kollarıyla az da olsa küçük göğüslerini kapatmaya zorluyordu kendini.

"Ağrın olduğunu biliyorum. Sıcak su iyi gelecektir."

Net sesi, nedenini bilmediği bir şekilde kısık, aynı zamanda zorla çıkarken dudaklarından, çekti gözlerini Yazgı. Daha fazla buna maruz kalmak istemiyordu. İşini bitirmişti. İstediğini almıştı. Artık gitmesi, onu yanlız bırakması gerekmiyor muydu?

"Gitmeyecek misin?"

Naif sesi, öylece düşüncelerini kucağında olduğu adama beyan ederken, gözlerini zorla onda tutmuştu. Gözleri, gözlerine o kadar farklı bakıyordu ki, anlamlandıramadı genç kız. Dudaklarının hareketi dikkatini çektiğinde odak noktası bir anda değişirken, kollarını daha çok sardı göğüslerine.

"Gitmem gerekiyordu-"

Bakışları dudaklarına, ardından kapatmaya çalıştığı göğüslerinde gezindi adamın. Utancla kollarını daha da sıkılaştırdığında, nefesinin aksadığını hissetti soluk borusunda. Bakışları öylece bedenini tekrar tekrar harap ederken devam etti yarım kalan cümlesine.

"Değil mi Yazgı?"

Cevap vermeden sadece yavaşça başını sallayarak ifade etmişti boğazına dizilen kelimelerini. Konuşamıyor, nefes dahi alamıyordu sanki. Böylesine bir durumun içinde olmasının şaşkınlığını hala atlatamamış, öylece bir kukla gibi denileni yapıyordu sadece. Bomboş gözlerle baktı adama. Neden ona böyle davranıyordu? Ağrısının çaresine o gittiğinde bakabilirdi.

"B-bunu yapmana gerek yok. Ben halledebilirim."

Kısık sesiyle zorla da olsa konuşmuştu genç kız. Aydınlık olan banyo da öylece çıplaklığı ile bir adamın kucağında olmak, yine o adamla beraber duş alacak olmasının utancına anlam veremedi. Onunla birlikte olmuştu. İsteyerek ya da istemeyerek ona dokunmuş, heryerini görmüştü çaresiz. Yine de kendine engel olamayışı, herşeye rağmen ona yine dokunacak olması bütün heyecanını ellerine yansıtırcasına titreme akımına kapılmasına neden oluyordu. Bakışlarını zorlayarak ona çevirdi.

Göz göze geldiği dalgın bakışlara kulp bulamadı o an Yazgı.

Bir anda hareket etmesi ile istemsizce yaslandı ona. Küvete yaklaşarak tam önünde durduğunda, önce bacaklarının altındaki kolu çekildi. Ardından ondan uzaklaşıp suyu ayarlamaya başlamıştı. Gözlerini, önündeki çıplak beden dışında her yerde gezdirse de boşunaydı. Az sonra yine ona dokunacak olmasını hazmetmeye çalışıyor, alışmaya zorluyordu kendini.
"Suya gir."

Duyduğu kalın ses ile bakışlarını ona yönlendirirken, onun kapattığı göğüslerine, diğer eliyle örtmeye çalıştığı özel bölgesine baktığını gördü. Kendini daha çok utanç içinde bulan genç kız suda görünmeyecek olmanın rahatlığıyla bir anda dudaklarını araladı.
"B-ben hallederim. Git sen."

Badem gözlerini öylece dikip ona bakmaya başladı Yazgı. Onun bu kadar yakın olmak istemiyordu. Yine dokunacak, canını yakacak olmasından korkuyordu.

Ağrısı, neden umrunda olsundu ki?

Yine dokunacaktı, biliyordu Yazgı.

"Suya gir."

Karşı koymadı. Sesindeki netlik o kadar baskındı ki, karşı koysa öfkelenecek, istemeyeceği şeyler yapacak kadar ağırdı tonu. Yavaşça adımladı küvete. Ayağının birini kaldırarak sıcak suyun içine adım attı. Hızla diğer ayağını da içine sokup hemen suyun içine eğildi. Göğüslerini hala kapatıyor olsa da az da olsa oluşan köpük kapatıyordu kalan diğer uzuvlarını. Omuzlarını kendine daha çok çekerek bacaklarını kendine çekti. Kıvırcık saçları omuzlarından öylece önüne düşmüş, yüzünü kapatırken, arkasında hissettiği hareketlilik ile nefesini tuttu genç kız.

Gitmeyecekti.

Suyun dalgalanması bedenine hafifçe çarparak duruldu. Arkasına öylece oturan, belinin iki yanından uzanan bacakları gördü Yazgı. Yaşadığı hislerin hepsi öylece bir düğüm haline gelmiş, boğazına oturduğunda hissettiği darlıktan nefesini geçirmeyi, ciğerlerini rahatlatmak istedi ama olmadı. Her şeyi bekliyordu Yazgı. Onu öpmesini, ona sertçe dokunmasını, yine zevki için canını yakmasını..

Adamın, belinden usulca tutup küçük sırtını, büyük göğsüne yaslanmasını beklemiyordu genç kız.

Karşılaştığı bu harekete nefessizce bakarken, sırtında hissettiği nefes alışverişlerinin yarattığı depremler, öylece soluğunu kesmişti. Belinde hissettiği teni, bütün utancının infilak olmasına neden olmuştu.
"Acıyor mu hala?"

Neden sürekli soruyordu?

Düşüncelerine engel olamadan, dudaklarından öylece dökülmesine izin verdi genç kız.
"Neden sürekli soruyorsun?"

Kısık sesi, utanctan titrerken neden bu kadar zayıf olduğunu sorguladı kısa bir an. Güçlü olmak, maruz kaldığı onca şeye karşı koymak istiyordu. Elinden gelenin neden onun hayatını düzene sokmadığını, sokamadığını bilmiyordu. Şu yaşına kadar tüm çabası boşa çıkmıştı. Hiçbirşeyi, hiçbir şekilde yoluna koyamamış, daha da yoldan çıkmasına neden olmuştu.
"Açık söylemek gerekirse-"

Belinin iki yanından karnına uzanan kalın kolları hissetti genç kız. Elinin biri karnında duraksarken, diger elinin parmakları usulca sol kasığına doğru hareket etmeye başladığında hızla tuttu bileğini adamın. Bu kadarını istemiyordu. Bu kadar ileri gitmesine katlanamazdı.

Ensesinde hissettiği nefese odaklandığında parmak uçları usulca çözüldü kalın bileğinden. Tam kasığın üzerine parmaklarını usulca bastırıp okşadı.
"Bunu beklemiyordum Yazgı."

Neyi bekliyordu ki?

Ensesindeki nefes iyice yaklaşarak kulaklarının arkasına yansıdığında, karnındaki elini kaldırarak saçlarını sağ omuzuna yasladı. Nefesini tekrar sol omzuna bıraktığında, öylece kaldı genç kız. Öylesine yumuşak davranıyordu ki, sanki hareket etse canı yanacak, ruhu kanayacaktı.

Başını çevirerek sol omzunda boynunu koklayan adama baktı Yazgı bütün cesaretiyle. Gözlerini öylece mavi gozlere kitlerken, nefesini tuttu usulca.
"Neyi beklemiyordun?"

Bakışı, anlamlarla dolup taştığında gülüşünü izledi genç kız. Usulca güldü genç adam. Öylece yanaklarındaki çizgilere bakarken, o ilk gördüğü sert mizaçlı adamdan eser kalkmamıştı sanki.

"Sen bana sadece bugünü unutturacaktın Alın Yazısı-"

Dudaklarının baskısını kulağının arkasında hissetti genç kız.
"Şu sikik günün her saatini unutacak, kafamın içindeki sesleri susturup yoluma devam edecektim sadece,"

Ellerinin dokunuşunu bütün bedeninde hissetti çaresiz.
"Ama aklım yerinde duracaktı.."

Bu gece duyduğu sözler, yıllarını vereceği adamın ilk adımlarıydı ikisinde haberi olmadan.
"Sen Yazgı-"

Duyduğu sözler, ikisinin de kaderini çizmişti o gece.
"Sen sadece bu gecede kallmalıydın.."

Ne Yazgı anlayabilmişti bunu, ne de Serhad ağa farkedebilmişti ona ait olan kadının kalbine ilk yangını bıraktığını. Öylece dökülmüştü ikisini de yakmaya başlayacak olan sözcükler dudaklarından Serhad ağanın.

Öylece indirmişti iki genç de o gece bütün setlerini.. Bedenlerine karışan lekeye ikisi de o gece hapsolmuş, buram buram kokan kül kokusunda ilk kıvılcımın ateşini yakmışlardı.

O gece Serhad ağa canını yaktığı kadının acısını okşayarak geçirmişti herşeyden önce.

O gece Serhad ağa ilk hatasını yapmıştı bilmeden.

Ona göre bir kadın zayıflıktı, hata yaptırırdı.

Yapacağı hatalara ilk adımını atmıştı Serhad ağa.

Belki de o adımı, yolundan döneceği hatalara atmıştı kimse bilmeden..

***

"Kimleri görüyorum. Sen buralara gelir miydin Yazgı Hanım?"

Yan tarafından gelen ses yüzünden geçmişinden bir çırpıda sıyrılan genç kadın, hızla başını sesin geldiği yöne çevirdi. Burda çalışan garsonlardan biriydi. Tanıyordu onu. Mutfakta karşılaşmıştı birkaç kez. Bakışlarını yakalamıştı çoğu anda. Gergince cevap verdi ona.
"Gördüğüne göre, gelmişim!"

Başını tekrar önündeki içki şişesine çevirdi. İlk kez dudaklarında tadacağı tat yüzünden gergin, kafasını dağıtacak olması yüzünden de rahattı.
"Ne oldu da geldin?"

Susmayacağını anlamıştı çoktan. Aklı başında, düzgün biri çalışmazdı burda. Hepsi birbirinden pislik, ukalaydı.
"Bilmen gerekseydi, bana sormana gerek kalmazdı."

"Yine forumundasın bakıyorum da. Noldu? Serhad ağa başka bi gözde mi seçti kendine de seni attı tekrar buralara?"

İşittiği sözler karşısında elindeki bardağı hızla dudaklarına götürdü ve hiç düşünmeden iğrenç tadın boğazından aşağı akmasını hissetti. Yüzünün buruşması, midesinin bulanması umrunda bile değildi. Tek istediği lanet sıvının biraz olsun hissettiği acıyı unutturması, anlık geçirmesiydi.
"Niye susuyorsun? Doğru, verecek bir cevabın yok değil mi? Haklı olmak da çok acı biliyor musun? "

Dudaklarına anlık vurduğu kilit yerine ellerine vurduğu kilit çözülmüştü Yazgı'nın. Tekrar doldurduğu bardağını hiç düşünmeden suratına fırlatırken bir an olsun tereddüt etmedi genç kadın.

Onunla düzgün konuşacaktı.

"Ne yapıyorsun lan sen? Yıllarca o oda da kala kala kafayı mi yedin?"

Yüzüne yansıyan hırçınlığı gören adam bir adım geri çekildiğinde, dudaklarını kapattı şaşkınlıkla.
"Sakinn ol tamam. Birşey demedik. Hasan'la uğraştırma birde beni."

"Eğer susmazsan Hasan'la değil, daha büyük bir belayla uğraşmak zorunda kalacaksın delikanlı!"

Yazgı arkalarından gelen tanıdık sese bir anda döndüğünde görmeyi beklediği en son yüzü gördü karşısında.

O'nun sağ kolu..

Mahmut'la göz göze geldi. Ona bakan adama dikkatle baktı başı dik bir şekilde. Hicbir şekilde üzüldüğünü, can kırıklarını belli etmeyecekti. Yüzündeki hırçınlığı bir gram eksiltmeden bakmaya devam etti ona ve arkasındaki birkaç adama.

Neden gelmişti?

Ağası neredeydi?

"Yazgı Hanım bu saatte sizi rahatsız ettiğimiz için kusura bakmayın. "

Saat gecenin tam 12'siydi. Bu saatte mekanın dolup taşması gerekirken birkaç kişi dışında kimsenin olmamasına hiç dikkat edememişti genç kadın.
"Ne istiyorsunuz?"

Dudaklarından sertçe çıkan sözcüklere baktı karşısındaki adam. Yüzüne yerleşen memnuniyet dolu gülümsemeye anlam veremedi Yazgı.
"Biz değil, ağamız istiyor.."

Anlamayan bakışları Mahmut'da, arkasında dizili olan adamlarda gezindi hızla. Ne demek istediklerini anlayamamanın siniri çoktan bedenine çökmüş, herşeyden öte bir haftanın sonunda O'na dair birşey duymanın heyecanı coktan kalbini ele geçirmişti.

Gururu, öylece izledi acınası halini genç kadının. Kalbinde peydah olan heyecana, bunun yüzünden kendinden utanan kadına öylece baktı farklı gözlerle.

"Ne istiyor senin o ağan?"

Mahmut baktı karşısındaki gözlerinden ateş çıkan kadına. Kendisiyle beraber ağasını da yakacaktı o ateşte. Sevindi Mahmut.

Ayrı ayrı yanmaktansa iki yürek, birlikte küle döneceklerdi bugünden sonra.

Güldü genç adam.

"Sizi.."

****

7000 kelime⭐

Yazgı ŞIVAN

Serhad HAŞİMOĞLU🌙

Serhad ve Yazgı için alev alanlar?

Yanmaya hazır mısınız?⚡

Sanırım defalarca okuyarak rekoru kırdım. Kendi hikayemi, sanki yeni keşfeden bir okur gibi beynimde canlandırmak mükemmel bir histi.

Çok ama çok keyif alarak yazdığım bir bölümdü. Ben bayıldım. Umarım sizde bayılmışsınızdır ve bir sonraki bölüm için çok çok yorumlar yaparsınız ve yeni bölümde çok çabuk buluşuruz.

Sizi seviyorum.
Sınır- sınırsız yorum⭐

🌹

Instagram: wattpad_kader

Alıntı, post ve editler için takip edebilirsiniz⚡

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top