22. BÖLÜM | İLK ÇIRPINIŞLAR


"Çırpınışlar her ne kadar acemi olsa da, fazla kuvvetliydi.."

️♣️

*The Weeknd- Call Out My Name*
* Hım& I *

️♣️


-2 Gün Sonra -

Hayat, zalimdi. Dokunduğu her yeri paramparça edecek kadar kuvvetli, oturup seyredecek kadar acımasızdı.. Eline geçen her fırsatta bir yolunu bulup önüne taş koyacak kadar hızlı, adımlarını duraksatmak için ondan daha fazla gayretliydi belki de.. Şimdiye kadar gelip geçen her gününde hissettiği acımasızlığı belki de şimdi daha çok hissediyor, daha fazlasına kalıyordu.. Kalbinin sesi bastırıldığı dört duvar arasında büyük bir isyan başlatırken, mantıklı yanı onu susturarak zihnini ele geçirmeye devam ediyordu Yazgı'nın.

Bilmediği, bir sokağına girse diğerini seçemeyeceği bu koca şehirde fazla acemiydi kanatları ve buna rağmen ruhundan yükselen cesaret naraları, adımlarını harekete geçirmek için yetiyor, artıyordu bile..

Bir an bu hızlı başlangıçlardan dolayı zihni bir iki adım sendeledi tereddütle ama yine de bu onu durdurmaya yetmemişti..

Adımlarına takılmak için an kollayan korkuyu, tedirginliği kabul etmemek için direnen bedeni çoktan bir savaş haline girmiş, cesur bir hisle aklına koyduğu şeyleri sırası ile yapmak için sadece zamanını beklediğini her ne nefesinde hissettiriyordu kendini kalbinde..  Belki de bunun için bu zamana kadar bekletilmişti her şey.. Bir şekilde kaderin oyunları her noktasını ele almış, bu hale gelene kadar onu bambaşka bir hayatın içinde, bambaşka bir adamın kollarında gizlemişti..

Buna, kızamıyordu Yazgı..

Onun yanında olmaktan, onu görmekten hiçbir zaman ne rahatsız olmuş, ne de istememişti.. Bir süre sonra görmezden geldiği şeyler sayesinde daha rahat hissetmişti aksine.. Kalbini rahatlatarak, öyle katlanmıştı yokluğuna...

Yine de..

Şimdi düşünmeden edemiyordu..

Bu yaptığı, ayaklarının altına serdiği bu imkanlar, neden birkaç yıl önce yoktu? Onu ilk tanıdığında, yıllarını almak yerine, neden bu hayatın içinde kendi olmadan bir düzen kurmuştu şimdi? Hissediyordu Yazgı..

Belki o sözleri unutabilirdi.. Çünkü biliyordu, onu hiçbir zaman öyle bir kadın olarak görmemişti.. Görmezdi.. Bunu ne hissetmiş, ne de hissettirmişti.. Hayatının geri kalanı zamanında affedemeyeceği tek şey, imkanlar içinde ona yaşattığı o yaşam, o mecburiyetler olacaktı Yazgı’nın.. Şimdi eline öylece verdiği bu özgürlüğü bile, dilediği gibi mutlulukla yaşayamayacaktı..

Yine onun yüzünden, yine yarım bıraktığı kalbi yüzünden hep bir adım geriden gidecekti..

Bakışları öylece gezindi kalabalık yolda.. Etrafını saran duvarlar, kapının önünden gelip geçen adımlar.. Hiçbiri yoktu ama, bu sefer, daha büyük bir şeye hapsolduğunu hissediyordu Yazgı.. Buna, her şeyden daha fazla emindi..

Onu özleyecekti..

Belki de çoktan özlemişti..

“Demek daha birkaç gün oldu geleli?”

Ama, sanırım artık ufak da olsa bir şansı vardı hayatında..

Çünkü yolun daha en başında bir rehberi, aynı zamanda güzel bir arkadaşı olmuştu.. İlk kez..

Bakışları, karşısında oturan, kahvesini sakince içen kızın gözlerine döndü usulca. Başını sallayarak kendisi de önündeki kahvesinden bir yudum aldı dalgınca. “Evet..”

“Peki neden?,” derken kaçamak bir bakış attı etrafa çekinerek.. “Yani anladığım kadarı ile maddi olarak imkanın var, neden bir işe girmek istiyorsun? Üstelik evin varken, neden başka bir ev?”

Sözleri ile utanarak bakışlarını eğdi kahvesine. Bir an nedeni kalbine baskı yaparken, zaman kazanmak için bir yudum daha aldı. “Benim param değil o..” Sözlerinin karmaşıklığı ile zoraki gülümseyerek kaldırdı başını cümlesine devam ederken. “Yani benim param evet, ama ben kullanmayı gerekmedikçe tercih etmiyorum. Dediğim gibi, amacım kendi hayatımı, sadece kendim çalışıp kazanarak kurmak ve bunun hazır bir parayı kullanarak yapmak istemiyorum..”

Başını anlayışla salladı sözlerinin ardından. “Seni o kadar iyi anlıyorum ki.. Bende mesela öyle gelmiştim iki yıl önce buraya, kendi ayaklarım üzerinde durmak, kendi başıma bir şeyler yapmak için.. “ Bir anda alayla gülerek başını iki yana salladı. “Hala bunu başaramamış olsam da, denemeye devam..”

Anlamayarak baktı Yazgı karşısındaki kıza. “Başarı, görecelidir. Bana göre sen çoğu şeyi başarmış birisin. Baksana okuyorsun, kendi evin, kendi hayatın var.. Bu noktaya kadar gelmişsen, bir şeyler olmuş demektir en azından..”

Bir an içinden gülmek geldi Yazgı’nın..

Bu umut dolu konuşmalar neresinden çıkıyordu, hiçbir fikri yoktu.

Tepkisine karşı karşısındaki kızın gülerek başını sallamasını izledi. “Aslında haklısın. Sen okuyor musun peki? Eğilimin hangi dal üzerine?”

Başını tebessümle iki yana salladı. “Okumuyorum. Şimdilik yeni bir düzen dışında başka bir şeye eğilimim yok.”

Dudaklarını birbirine bastırarak etrafa baktı bir anda. “Yeni bir düzen kurmak sandığın kadar kolay değil. Bir de bu kadar büyük bir şehirde ve, hayatın bu kadar pahalı olduğu bir dönemde..”

Anlayarak başını salladı Yazgı. “Öyle..” Bir an, onun bu kadar fazla bir miktarı öylece vermesini buna bağladı Yazgı..

Onu tanıdığı kadar, o da kendisini tanıyordu..

Kullanmayacağını bildiği için o sözleri söylemişti..

-En azından kendi ayaklarının üzerinde durana kadar kullan..

Dudaklarına acı bir gülümseme konarken, başını hislerinin yoğunluğu ile eğdi önüne.. Kalbinin sesini bir an kulaklarında çınlayan son sözlerine karışmasını, hepsinin bir arada zihninde yankılanmasını dinledi sessizce.. Buna, alışmıştı birkaç gün içinde.. Sözlerinin, her bir anısının kalbine dokunmasını, ardından tüm bedenini ele geçirerek tüm işlevlerini kısıtlanmasını olağan karşılıyordu..

“İyi misin?”

Bir an sesi ile irkilirken gözleri hızla onu buldu. Başını hızla sallayarak gülümsedi. “İyiyim..”

Tepkisi ile o da derin bir nefes alırken masaya tutunarak kalkmasını izledi birden. “Ee, o zaman artık başlayalım mı bir yerden? Sınavlarım da bittiğine göre, tüm günlerimi rahatlıkla seninle iş arayarak geçirebilirim.”

Motive edici sesine karşı gülerek başını salladı Yazgı. İki gün önce onu aradığında sınav haftasında olduğunu, iki gün sonra bittiğinde hemen geleceğini söylemişti. Gelmişti de.. Evin önünde duran Mahmut ve Aslan’ı atlatarak bir şekilde kaçmış ve AVM’de buluşmuşlardı. Şimdi ise bir kafede kahve içiyorlardı. Biraz utanıyordu nedensizce. Bir karşılık olarak görmesini istemiyordu ama fazlasıyla öyle olduğunu anlayabiliyordu Yazgı. Ondan daha fazla gayretli, yardımcı olabilmek için üstün bir çaba ile  daha fazla düşünüyordu saatlerdir.

Gelen hesabı ona bırakmadan kendi öderken, mahcup haline gülerek baktı bir an. “Tüm masrafları hazır paranın ödemesinde hiçbir sorun yok..”

Alaylı sesine karşı gülerek çantasını taktı omzuna kız.. “O zaman rahatlıkla taksiye binebiliriz.”

Ayağındaki bandı gösterirken gülümseyerek başını salladı. “Koluna girmemi ister misin yola kadar?”

Şaşkınca yüzüne bakmasını izledi bir an. “Ah hayır hayır, o kadar da topal değilim ya..” Aksayarak bir adım attı ileri.. Ardından önce ayağına, sonra da ona baktı. “Değilim değil mi?”

Komik yüz ifadesine karşı omuzlarını silkti Yazgı. “Yardıma ihtiyacın olduğu anda tutunabilirsin.”

Tebessümle baktı gözlerine.. “Teşekkür ederim. Hadi gidelim bakalım..”

İkisi de kafeden çıkarken güneşli, ama buna rağmen buz gibi hava yüzüne hızla çarptı. Kabanı iyi ki de üstüne geçirdiğini hissederken sıkıca kapattı önünü.

“Sağ mı sol mu?”

Bir anda sesini duyarken sorguyla döndü yüzüne. “Neden ki?”

“Sağ taraf, komple bizim okulun işlek caddelerine gidiyor, kütüphane, kafe, eğlence mekanları.. Sol taraf ise daha sakin, iş konusunda daha az ihtimal olan yön. Seç bakalım?”

Bir an dedikleri ile kalabalık yöne baktı gözü korkarken ama korkunun adımlarına bulaşmasına izin vermedi. Bir adım atarak sola yöneldi.. Kendini onun yerine koyan, onu okuyan herkes de emindi ki bunun olmasını isterdi.. “Hemen iş bulmak, daha mantıklı..”

Gülerek yavaşça yanında ilerlemesini bekledi adımlarına eşlik ederek. “Bence doğru seçim. Hem, ne kadar kalabalık, o kadar hızlı bağışıklık.. Şimdiden İzmir’in rahat, ve biraz fazla şerefsiz erkeklerine hazırla kendini.. Bu güzelliği emi- Ay senin sevgilin var mıydı ya, sormayı unuttum konuşuyorum bende?”

Bir anda kelimeleri başka yöne kayarken bakışları ilerledikleri kaldırımda tıklım tıklım olan kalabalıktan kopmadı.. Diline düğümlenen sözlerin aksine sessizce başını iki yana salladı. “Yok.”

“Nedenini sormak kadar saçma bir şey yok değil mi, yoksa yoktur..” Gülerek konuşmasıyla dudaklarına zoraki bir gülüş kondu Yazgı’nın..

Yoktu..

Olmamıştı da..

“Senin var mı?” Konuyu zihninde dağıtmak adına kendisi sormuştu bu sefer..

“Yok ben lezbiyenim,” demesiyle gözleri kocaman açıldı Yazgı’nın. Tepkisini görmesiyle gülerek omuz silkti. “Erkekleri kendinden uzak tutman için bulunmaz bir velînimettir bu söz, istersen kullanabilirsin.”

Bir anda lafı çevirmesi ile hayretle güldü. “Fazla başarılı bir bahane ama erkeklerin umurunda olacağını sanmam.. “

Kıkırdayarak ilerlemeye devam etti yanında.. “Haklısın..”

Kendi oturduğu apartmanı geçtiklerini köşedeki kütüphaneden anlarken, tüm isteği ile takip etti yanındaki kızı.

“Buraya ne dersin?”

Sesini duymasıyla bakışlarını karşı kaldırımda gördüğü kafelerden çekerken, dönerek gösterdiği yere baktı. Kafenin üzerindeki iş ilanı ile görünen büyük camların arkasındaki kalabalık kafede gezindi bakışları. Dikkatle inceledi bir süre. “Bilmem,” dedi mahcup bir şekilde Nermin’e dönerken. “ Dediğim gibi ilk iş deneyimim olacak. Biraz bilgisizim.”

Haline büyük bir tebessümle bakmasıyla rahatlayarak tekrar mekana döndü bal gözleri. Ardından tekrar sesi geldi kulağına. “Yani bana soracak olursan ilk iş deneyimin için garsonluk gayet iyi bir seçenek. Yine de sen bilirsin canım..”

Onunla anlaştığı ilk konu, resmi konuşma şeklini bırakması olmuştu ve bunun rahatlığı ile devam etti konuşmaya... Gülümseyerek adım attı mekana. “O zaman girelim?”

Hareketi ile gülümseyerek yavaşça geldi yanında. Ayağını burktuğu için geçici bir yürüme zorluğu çektiğini söylemişti sabah buluştuklarında.. Nedensizce bu içini rahatlatmıştı Yazgı’nın. Derin bir nefes alarak tam gireceği sırada tekrar konuşması ile duraksadı. “Sen tek gir, tüm cesaretini topla ve konuş, korkak olduğunu sanmasınlar, hemen ezer bu insanoğlu!”

Dedikleri ile dudakları şaşkınca aralanırken tekrar baktı kalabalık mekana. Başını tereddütle sallarken gülümsemeye çalıştı. Adımlarını topladığı cesaretle hızla attı içeri. Geri geri giden kalbini sustururken, içerden yükselen bir anda kahkahalar ile bakışları anlamayarak sesin geldiği yöne döndü istemsizce. Bir grup genç toplanmış, seslice mekanı ayağa kaldırıyordu. Onların aksine masada gülmeyen biri dikkatini çekerken, fazla bakmadan çekti hızla bakışlarını.. Dudaklarını birbirine bastırarak tekrar kasa yerine baktı gözleri yetkili birini ararken.

Adımları tamamen yaklaşarak soracakken yan tarafından duyduğu ses ile bir an irkildi. “Hoş geldiniz hanımefendi, buyurun lütfen.”

Garson giyinimi dikkatini çekerken bakışlarını yüzüne çevirdi karşısındaki adamın. Başını sallayarak konuştu hızla. “Ben iş ilanı için gelmiştim, kimle görüşebilirim acaba?”

Adamın kaşları kalkarak bir anda bedenini süzgeçten geçirirken sabah giydiği diz altı elbisesinde, hafif diz üstüne kayan yırtmacında, üzerindeki beyaz kabanında gezindi. “Tabii, sizi şefe yönlendireyim ben.”

Sözlerinin ardından bakışlarını üzerinden çekmesiyle hızla eteğini biraz aşağı çekiştirdi. Yırtmacı diz kapağına indirmeye çalışırken başını salladı elindeki tepsiyi bırakan adama. Adımları bir bölgeye yönelerek başka bir kapıya girmesini, birkaç saniye sonra çıkarak yanına gelmesini izledi.
“Şef geliyor birazdan, siz şu köşede bekleyebilirsiniz.”

Başını sallayarak gösterdiği yere geçerken, camın arkasında merakla onu izleyen kıza gülümseyerek göz kırptı. Hareketi ile birlikte o da ona göz kırparken gülümseyerek beklemeye başladı bakışları kafede gezinirken. Aynı anda yine o masada oturan bir çocuk dikkatini çekti.. Fazla serseri duran yüz ifadesi ile gözlerinin altındaki morluklara baktı bir süre.. Ardından çocuğun dalgın bakışları öylesine kafede dolaşırken bir anda gözlerinin gözlerinde duraksamasıyla, hızla çekti bakışlarını Yazgı.

Yakalandığı için biraz utanırken, gözlerini kasadaki ona yardımcı olan adama çevirdi sessizce ama onun da gözlerinin üzerinde sorgu ile gezindiğini farketti. Bakışlarının nedenini anlamazken, bir an gözlerini üzerinden çekmesini, kasada bilgisayar başında oturan adama eğilerek bir şeyler söylediğini fark etti. Tedirgin bir his bedenini ele geçirirken, aynı anda arkalarında kalan kapının açılmasıyla heyecanla nefesini tuttu. Ona bakan garson, şef olduğunu düşündüğü adama yerini gösterirken yutkunarak el işareti ile çağırdıklarını görmesiyle hızla ilerledi yanlarına.
“Merhaba, hoş geldiniz. İsminiz nedir?”

Gülümseye çalışarak cevapladı heyecanla. “Merhaba, Yazgı.”

Başını sallayarak yaşlı adamın yüzünü incelemesini izledi. “Daha önce deneyiminiz var mı garsonlukta? Burası yoğun bir işletme olduğu için çok fazla mesai saati ve ek çalışma dilimleri vardır. Genelde tecrübesiz eleman almıyoruz?”

Adamın ciddi bir şekilde konuşmasının ardından bir an ne diyeceğini bilemedi Yazgı. Elindeki telefonunu sıkıntıyla sıkarken, gülümseyerek başını iki yana salladı. “Maalesef, bir tecrübem yok. Ama yoğun çalışma saatlerine alışkınım. Fabrikada çalışmıştım?”

“Fabrika mı?” Sesin sahibi ona yardımcı olan garson adamdan gelirken bakışları onu buldu Yazgı’nın. Anlamayarak tepkisine bakarken, şaşkınca bir üzerine, bir de yüzüne bakmasını izledi.

“Anlıyorum ama dediğim gibi, tercihimiz deneyimli personelden yana, üzgünüm.”

Bir anda son noktayı koyan şef ile anlık şaşırsa da hızla kendini toplayarak başını salladı. “İyi günler size o zaman. Kolay gelsin.”

Bir şey söylemelerini beklemeden çıktı kafeden Yazgı. Çıkması ile kasılan bedenini derin bir nefes ile serbest bıraktı.. Yüzündeki ifadeden olmadığını anlayan Nermin’in sesini duyarken bakışları onu buldu. “Adım gibi eminim ki olmamasının nedeni, deneyim ve tecrübe arayışları oldu değil mi?”

Şaşkın bir gülüşle yüzünü inceledi Yazgı. “Nereden bildin ki?” derken, sesi alaylı çıkmıştı istemsizce..

Gülerek başını iki yana salladı. “Az partime iş aramadım. Hayır anlamıyorum herkes annesinin karnından deneyimli mı doğuyor acaba? Sen çalıştırmazsan, o çalıştırmazsa bu tecrübe nereden olacak?” dedi, asabi bir bakışı içeri gönderirken. “Geri zekâlılar!!”

Bir anda sinirle söylenmesini gülerek izledi. “Sakin ol lütfen, ya öyle ya böyle bulacağız o işi, inanıyorum ben. Hem az önce,” Fark ettiği detay ile haline güldü Yazgı. “Hayatımda ilk kez iş görüşmesi yaptım ve bu çok, stresli bir şeymiş. “

Fabrika da, usta başı üvey babasının arkadaşı olduğu için görüşme olmadan alınmıştı işe.

“Neyse ki bende inanıyorum. Hadi devam edelim, daha çok yolumuz var.”

Yürümeye başlaması ile kendi de ilerledi yanında. Bir an zorlanan hali ile anlayışla dokundu koluna. “Yorulduğun an söyle lütfen, otururuz bir yerde, dinlenirsin.”

Başını sallayarak bir anda güldü yüzüne karşı mahcup bir şekilde. “ Yoruldum.. “

Bunu beklemeyen hali yüzündeki tepkiden belli olurken, şaşkınca güldü Yazgı..

Yolları, gerçekten de çok uzundu..

***

“Burası kaçıncıydı?”

Yorgun bal gözlerini masadaki motiflerden kaldırarak karşısında tıpkı kendisi gibi yorulan kıza çevirdi bakışlarını. “Sanırım 7.”

7.

Bu sayıyı, hayatından bir an önce çıkarması gerekiyordu..

Derin bir nefes almasını izlerken, kendisi de üzülerek derin bir nefes aldı Yazgı. Birden fazla kafe gezmişlerdi ve hiçbiri deneyim olmadığı için çalışmasına ihtimal dâhi vermemişti. En son girdiği kafede bir ihtimal olacak gibi olmuştu ama orada da içini huzursuz eden bir his peydah olmasıyla kendisi çıkarak, kaçmıştı. Kalbini ferah tutmaya çalışsa da, sanırım korkuyordu.. Kalabalıktan, yabancı insanlarla iç içe olmaktan..

Gözlerini sıkıca kapatarak alnını eline yasladı. Ağrıyan başı tüm günün heyecanını, stresini bir araya toplayarak zihnine basınç yaparken, bakışlarını aralayarak gözlerini Nermin’e çevirdi mahcup bir hisle. “Seni de çok yordum. Üzgünüm..”

Samimiyetle gülümsemesini izledi.. “Ayağım böyle olmasa daha çok zamanımız olurdu ama biraz zaman kaybettirdi maalesef. Yarın devam edebiliriz, sonuçta hala bir evin ve hazır bir paran var, acelemiz yok.”

Gülerek konuşması ile kendi de yorgun bir şekilde güldü. Saatlerce yürümüş, ara da taksiye binmişlerdi. Bedeni bu kadar harekete alışık olmadığını her noktasında başlayan sızlamalar ile belli ederken, başını sallayarak onayladı onu. “Yarın müsaitsen devam edebiliriz.”

“Müsaidim.. Sınavlar bitti ve ara tatilimiz var, az çok nefes alacak zamanım var. Bu süreçte de seninle olurum, 5-10 güne her şeyi halledeceğimize inanıyorum.. “

Hafif bir tebessümle baktı Yazgı kahve gözlerine. “Teşekkür ederim..”

“Rica ederim, ne demek.”

Bir anda telefonunun titrediğini hissederken, elini kabanının cebine attı. Kenarına basarak sessize alırken, kimin aradığını artık sorgulamıyordu. Sabahtan bu yana Mahmut arıyordu.. Birkaç kez meşgule atarak yaşadığını belli ederken, ardından gelen aramaları sessize alarak açmamıştı. Bakışlarını Nermin’e çevirerek konuşmaya başladı tekrar. “Hava kararmak üzere, istersen kalkalım?”

“Senin için sorun yoksa benim için de yok.. Tek başıma yaşadığım için eve giriş çıkış saatim pek önemli değil.. “

Dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı sessizce. “Güzelmiş..”

O da gülümseyerek kahvesini içerken, bir anda kafenin kapısının şiddetle açılmasıyla yerinden irkildi ikisi de.

“NEREDE O ŞEREFSİZ MÜDÜRÜN LAN?”

Bir anda yüksek ses ile bağırılması ile tüm herkesin bakışları gelen kişiye dönerken anlamayarak kaşlarını gerdi Yazgı. Bugün kafede, o masada olan çocuklardan birine benziyordu siması.. Arkasından gelen üç çocuk da kasaya bıkkın bir şekilde yaslanırken, hallerini sorguyla izlemeye devam etti.

“Ay yine mi şu salak!”

Nermin’in kısık sesi ile bal gözleri hızla ona dönerken, tekrar anlamayarak baktı personel yazan kapıyı hızla açarak odaya dalan çocuğa..  “Tanıyor musun?”

“Maalesef.. Bizim okulun serserilerinden!”

Dedikleri ile anlık şaşırırken, birkaç kişinin tedirgince içerden yükselen seslere dönmesini, ardından kafeyi terk etmesini izledi kendi bakışları da hafif korkuyla o yöne dönerken.. “Anladım..”

Mırıldanışının ardından kapıdan çıkan çocuğun bakışları öfkeyle kafede gezindi birini arar gibi.. Fazla uzun bir boyu vardı ve kumrala çalan saçlarının arasındaki koyu gözleri dikkatle gezindi oturan herkesin yüzünde. Bir anda eline dokunan elini hissederken bakışları hızla Nermin’e döndü Yazgı’nın.. “Bakma o tarafa.. Psikopatın tekidir, sarmasın şimdi..”

Bir an dedikleri ile teni ürperirken başını sallayarak döndü önüne. Hafif üşüyen parmaklarını kahve fincanına sararken, konuşma sesleri, personelin bir şeyler anlatmaya çalışmasını dinledi herkes gibi. Bakışlarını kahveden kaldırmazken, bir anda bir şeyin kırılmasıyla tereddütle baktı o yöne. Aynı anda o çocuk ile doğrudan göz göze gelirken, anlamayarak inceledi ifadesini. Kaşlarını çatarak neden baktığını çözmeye çalışırken arkadaşlarından birinin koluna dokunmasıyla sinirle çekti kolunu elinden.

Bakışları, o masada gülmeyen kişiyi anımsaması ile, çekmedi gözlerini.. Arkadaşının çekiştirmesiyle öfkeli gözlerini bal rengi bakışlarından çekerek kapıya dönmesini, çarparak çıkmasını izledi sinirle.. Bir an şaşkınlığına engel olamazken sorguyla Nermin’e döndü bakışları.
“Derdi ne bunun?”

Başını iki yana sallayarak boydan camdan başka yöne kaydı kahve gözleri. Baktığı yöne döndü hızla. Dizili motorlara yerleşiyorlardı. “Dedim ya, delidir biraz. Aslında iyi hoş biri olarak anılıyordu ilk zamanlar ama son bir yıldır fazla saldırgan. Madde bağımlılığı olduğu söyleniyor, pek bilmiyorum, merak da etmiyorum açıkçası.”

Bakışları üç arkadaşın motora binerek kasklarını takmasını, hızla çalıştırmalarını izledi. Hareket etmelerini beklerken bir anda en öndeki motora binen çocuğun başını çevirerek kafeye, oldukları boydan cam kısmına baktığını gördü. Gözleri anlamayarak kısılırken, fazla uzun sürmeden önüne dönmesini, uzaklaşmalarını izledi. Dudaklarını bükerek önüne döndü geri yorgunca. Kaşlarını kaldırarak onu tasdikledi hızla Yazgı.  “Ne tesadüf ki, bende etmiyorum..”

Tepkisi ile gülen kızın kahvesinin sonunu içmesiyle kendisi de bitirdi hızla. “Neyse kalkalım biz, boşver..”

Sesi ile birlikte hesabı ödeyerek çıktılar mekandan. Bakışları kalabalık cadde üzerinde bir süre gezinirken, nerede oldukları hakkında en ufak bir fikri bile olmadığını farketti. Etrafa olan bakışını far keden Nermin anlayışla konuştu bir anda. “İstersen önce seni bırakayım eve, çünkü biraz uzağız, güven olmaz taksicilere bu saatte?”

Minnetle döndü Yazgı Nermin’e. “Çok iyi olur, hem adresini de tam olarak bilemiyorum henüz..”

Rahatlayan yüz ifadesine gülümseyerek bakmasıyla el kaldırarak bir taksi durdurmasını izledi Yazgı. İkisi de binerek karanlık çöken şehrin ışıkları altında ilerlemeye başladı taksi. Bakışları anlık camdan dışarı bakan Nermin’e kayarken, ne kadar korkusuz, cesur olduğunu sorguladı zihni..

O nasıl tek başına gidecekti taksiyle?

Gözleri, aklına gelen kötü şeyler ile sıkıntıyla Nermin’e dönerken, boğazını temizleyerek konuştu. “Sen tek gidebilecek misin?”

Bir anda sesini duyması ile sorguyla gözlerine dönen açık kahve gözlerini inceledi. Gülümseyerek başını iki yana salladı. “Ben başımın çaresine bakarım, merak etme sen.”

Güçlü sesi ile bir nebze rahatlayarak baktı yüzüne ama yine de korkmadan da edemiyordu. “İstersen,” dedi tereddüt ile. “Seni bırakabilecek güvenilir bir iki kişi var, eve gidince onlar seni bıraksın evine?”

“Sahi,” dedi merakla yüzünde gezinen gözlerini tam gözlerine sabitlerken.. “Para işini falan halleden biri vardı, senin korumaların falan mı onlar? Tanıdığım kimse yok demiştin?”

Gülümseyerek başını salladı Yazgı. “Koruma gibi bir şey.. Onlarla birlikte geldim buraya ama onlar geri dönecekler..”

“Nereye dönecekler?”

Yüzündeki gülümseme solarken bakışlarını ondan kaçırarak cama çevirdi. “Mardin’e.”

“Sen Mardin’li misin?”

Başını iki yana salladı kısa bir bakış attı yüzüne Yazgı. “Urfa’lıyım.”

Yüzünde gezinen gözleri yavaşça kavruk tenine düştü.. “Belli aslında biliyor musun? Tam bir doğu kadını güzelliği var sende..”

Duydukları ile gülümsedi utanarak. “Teşekkür ederim..”

Gülüşü ile yüzünü dikkatle incelemeye devam etmesiyle çekinerek çevirdi başını cama. Bir anda tanıdık sokak ile tarif ederek apartmanın olduğu sokağa dönmesini sağladı taksicinin. Bakışları aynı anda ön cama düşerken, karşılaştığı görüntü karşısında bir an şaşkınca kalakaldı Yazgı..

Mahmut ve Aslan, kavga ediyordu.

Aslan’ın Mahmut’a yumruk atmasıyla aceleyle durdurdu taksiyi. Telaşla inerken hayretle baktı hallerine. Birbirlerinin yakasından kavramış halde bir anda dururlarken, Mahmut’un yumruğu ile ileri giden Aslan’ın yüzü görüş açısına girdi aynı anda.

Göz göze gelişleri, dudaklarının aralanarak bir küfür savurması saniyeler içinde oldu.

“Siz ne halt ediyorsunuz Allah aşkına?”Aslan’ın ardından Mahmut’un da gözleri ona dönerken o da dudaklarını kısık bir mırıldanışla hareket ettirdi. Arkasını gözlerini kapatarak derin bir nefes alması takip etti. Adımları hızla onları bulurken, Aslan’ın kanayan kaşına, Mahmut’un ise yanağındaki morluğa baktı. Başını hayretle iki yana sallamadan edemedi.. “Derdiniz ne?”

“Sabahtan bu yana neredesiniz siz Yazgı Hanım?”

Mahmut’un sesi ile kaşları çatılarak ona döndü hızla. “Buraya geldiğimizde size günlük hesap vereceğimi bilmiyordum, kusura bakmayın!!”

Mahmut bir an ne dediğini farkederek eğdi başını. “ Özür dilerim öyle demek istemedim ama kaç kere aradım, daha tam bilmediğiniz bir şehirde ya başınıza bir şey gelmiş ols-“

“Beyler?” Derken, şaşkın sesi tam dibinden geldi Nermin’in. “Bir sakin olun ya?”

O da hayretle ikisinin halini izlerken yorgunca nefes aldı Yazgı bakışlarını Aslan’a sabitlerken. “Sizin için yarına bilet alacağım, sanırım siz bulamadınız hala!”

Bir anda dudaklarından çıkan sözlere ikinin de bakışları şaşkınca döndü. “Y-yazgı Han-“

“Aslan!! Ya şu tavrı kesin, ya da bu geceye bilet bulayım size?”

Dumura uğrayan bakışları önce birbirlerini, ardından tekrar kendi bal gözlerine döndü. “Tamam, kusurumuza bakmayın siz.. İnanın bir daha olmaz..”

Mahmut’un telaşlı sesini duyarken yan, sinirli bir bakış attı ona. Bakışını görmesi ile bakışlarını kaçırarak tekrar önüne eğmesini, dudaklarını sıkıntıyla birbirine bastırmasını izledi. Gerilen bedeni onlara biraz yaklaşarak Nermin’in duymayacağı şekilde fısıldadı bir anda.
“Ne yapmaya çalıştığınızın farkındayım. Emir kulusunuz, hak veriyorum ama bir yere kadar.. Yarından sonra hiçbir şekilde yakınımda olmanızı istemiyorum. Yeni geldiğiniz bu şehri gezip tozabilirsiniz. İstediğinizi yapabilirsiniz ama sakın,” derken, aklına gelen şey ile sinirle Mahmut’a döndü en sonunda. “Sırf o istiyor diye, müdahale etmeyin. Anladınız mı beni?”

Onlara karşı ilk kez bu kadar katı olduğunu hissederken, kalbini ele geçiren vicdan azabını hızla susturdu. İlk cevap Mahmut’un aksine Aslan’dan  gelmişti.. “Siz nasıl isterseniz efendim.”

Kısık sesine bir an yumuşayan bal gözleri kaçarak Mahmut’a döndü aynı cevabı duymak için. Tek kaşını beklercesine kaldırırken başını kaldırarak, biraz arkasında duran kıza dik bir bakış attı. “Size bir zarar vermeyeceğine nasıl emin olursunuz Yazgı Hanım? Daha birkaç gün oldu tanışalı üstelik?”

Telaşlı ama az öncekine nazaran daha kontrollü sesini hissederken omuzlarını üzerinden kısa bir bakış attı Nermin’e. Gözleri şaşkınca onlara bakıyor, arada büyük, lüks apartmana kayıyordu. Gözlerini kapatarak önüne döndü tekrar. “En fazla ne olabilir ki? Ya beş kuruşsuz kalırım, ya da ölür?”

Mahmut’un gözleri kocaman açılırken, bir anda Aslan’ın sesini duydu. “Hesabınıza dün gece bir aktarım daha gerçekleşti Yazgı Hanım. Siz batmadan önce, bu İzmir batar merak etmeyin.”

Alaylı sesi ile bir an anlamayarak gözlerine döndü bakışları. Yüzü belirsizce buruşurken kırdığı potu Mahmut’un boğaz temizlemesi ile anlamıştı hızla.

Para aktarımı..

Başını iki yana sallayarak yorulan bedenine bir yenisi daha eklenmesiyle sıkıntıyla nefeslendi. “Size iyi geceler, yarın sabah umarım sizinle burada karşılaşmayız. “

“Sabah yine gideceksiniz yani?”

Mahmut’a sinirli bir bakış attı Yazgı. “Beni sinirlendiriyorsun Mahmut!!”

Bir an dediklerine gözlerini kaçırarak tepki vermesiyle arkasını onlara döndü hızla. Nermin’in anlamaya çalışan bakışları üzerlerinde gezerken gülümsemeye çalışarak yanına yaklaştı. “İstersen buraya gelmişken bir kahve ikram edeyim diyeceğim ama bu gün çok fazla içtik..”

Meraklı bakışları arkasındaki iki adamdan çekilerek yüzünü bulurken merakı daha çok arttı. “Kimsin sen? Neden üzerine bu kadar düşüyorlar?”

Dudakları ne diyeceğini bilemeyerek aralanırken yutkunarak bakışlarını yüzünde gezdirdi bir süre. “Aslında, hiç kimseyim,” dedi gülüşü tamamen dudaklarını terkederken. “Sadece,” Yalan söylemek, bir an kalbini rahatsız etti o yüzden geçiştirdi Yazgı. “Boş versen olmaz mı?”

Sesindeki isteği anlamasıyla dudaklarını birbirine bastırdı başını sallayarak. “ Öyle olsun bakalım.. Ben gideyim artık..”

“Eğer tedirgin olmazsan,” Bakışları bir anlık Aslan ve Mahmut’a döndü. “Onlar seni bıraksınlar?”

Bakışları tereddütle baktığı yere dönerken bilinmezlikle tekrar gözlerine dönmesini izledi. “Taksiyle gitsem daha iyi olur, çok teşekkür ederim anlayışın için. “

“Rica ederim, asıl ben teşekkür ederim her şey için..” dedi nezaketle.. Ardından geldikleri taksiye tekrar binmesiyle Mahmut’a baktı hızla. “Buraya geliş ücretini ve onun hesabını öder misin?”

Hızla harekete geçerek Nermin’in bindiği taksiciye dolandı para vermek için. Aynı anda arka cam inerken şaşkın bakışlarını gördü. “Ne gerek vardı, mahcup ediyorsun beni?”

Gülümseyerek baktı Yazgı gururlu kıza. “Benim için geldin bunca yolu, olsun o kadar..”

Utanarak gülümsemesi ile el sallamasını, camını kapatarak hareket eden araç ile uzaklaşmasını izledi. Dalgın bakışları bir süre kalabalığın az olduğu sokakta gezinirken, yüzünde hissettiği bakışlarla bal gözleri ona dikkatle bakan adamlara döndü. Sorgu ile yaklaştı onlara. “Niye kavga ediyordunuz siz?”

Aslan’ın sinirli bir şekilde Mahmut’a bakmasıyla onunda aynı bakışlarla karşılık vermesini bezgince izledi. “Sabah arabada uyuyup kaldığı için sizi görmemiş!!”

Mahmut’un bir anda öfkeli sesi ile gözlerini kapatırken başını iki yana sallayarak konuştu Yazgı. “Hayır, uyumuyordu.” Çıkarken görmüştü araba da olduğunu ama telefon ile ilgileniyordu.

Bir an dediklerine şaşkınca dönen yüzlerini izledi. Mahmut’un hayretler içindeki sesiyle anlamayarak aralandı dudakları. “Bir de uyanıkken mi sizi görmedi?” derken Aslan’a bir adım atmasıyla sinirle yaklaştı biraz daha.

“Mahmut!!!”

Derin bir nefes alarak kendini tutmaya çalışmasıyla yorgunlukla basamaklara yöneldi. “Siz de gidin artık, yarın sizin için yoğun bir gün olacak ne de olsa(!)?”

“Niye ki?” Bu Aslan’ın sesiydi..

Dudaklarında hafif bir gülüş peydah olurken, apartman kapısını açtı cebindeki kilit ile.. Ardından onlara baktı gözleri kısılırken..
“Bütün şehri gezip tozacaktınız ya?”

İmalı sesi ile ikisi de bir an birbirine baktı yine..

Emindi ki, yarın apartmandan çıkana kadar uyumayacaklar, tüm gibi onu takip edeceklerdi...

Üzülmeden edemiyordu Yazgı onlara..

Hayatı elinden alınan, sanırım sadece kendisi değildi...

***

İnsanın bedenini kılıflara sokan kıyafetler vardı.. Hayatın belli mertebesinde, çoğu kişiye göre sınıflandırılan, zenginini fakirini böylelikle iç dünyasını bilmeden ayırt etmesini sağlayan kılıflar, insanlar hakkında belki de ilk görüşü sağlıyordu sessizce.

Kendisi de, aynadaki kadını görse, aklına ilk gelen şey, iyi yerlerde olduğu olurdu..

Bakışları bir an hep aynı tonları giydiğini farkederken bu rengi sevdiğini hissetti istemsizce. Kahve tonu, taş ya da bej olarak adlandırılan renklerin bedenine ne kadar yakıştığını anlarken, üzerindeki diz altına kadar uzanan dar, bej rengindeki kıyafette gezindi bir süre. Zayıf bedenini biraz küçük beden olduğu için sımsıkı saran triko yumuşaklığı ile biraz olsun kendini iyi hissederken dün üzerindeki kabanı tekrar aldı askıdan.

Dün gece ilk kez yatak odasında uyumuş, yarı uykusuz olarak geri uyanmıştı. Nedensizce sessiz ev onu bir nebze korkutmuş, iki gecedir televizyon karşısında, onun sesi ile uyuyabilmişti. Şimdi ise bunu yapmamanın acısını ağrıyan gözleriyle çekiyordu. Halsiz bedenine renk veren bir diğer kılıf ise, yıkadığı saçlarının hafifliği ve gür duruşu olurken çaresizce serbest bıraktı kabanının üzerine.

Yüzündeki doğal renklere bakarken derin bir nefes alarak bugün olsun bir iş bulabilmeyi, bir süre sonra da kalacak yer ayarlayabilmeyi diledi. Bir anda olmasını elbette ki beklemiyordu ama yine de içinde sabırsızca o günü iple çeken bir his olduğunu da biliyordu Yazgı.

Bakışları dolabın köşesinde duran birkaç çantada gezindi. Alma gereği hissetmezken yine kartı, anahtarı ve telefonu kabanının cebine koydu. Ayağına bu sefer dünün aksine bileğin biraz üzerinde kalan mat siyah bir bot geçirdi. Anlayamadığı bir şekilde elbiseler de, ayakkabılar da aynı beden ve numarasını taşıyordu.. Bunca hazırlık gözüne batarken bakışları bir an cebinden çıkardığı telefona kaydı. Engel olamadığı bir hisle açarak rehbere girmesiyle onu kaydettiği isim önüne çıktı.

Aptal.

Anlık sinirle ekranı kapatırken tekrar asabi bir şekilde cebine attı telefonu.

Aptaldı.

Bunca zamanı heba ettiği için, boşu yerine hayatlarına hiç unutmayacakları anılar bıraktığı için.. Bunca imkan varken, şimdi yaptığı için.. Nedeni her ne olursa olsun Yazgı için akla mantığa sığmıyordu bu yaptığı şey.. Saçmaydı..

Zihni, saçma olmayacak tek seçeneği bir an fısıldadı sessizce..

Belki de, onun için o kadar önem taşımıyordu bunca yıl.. Bunu ona yapacak kadar bir his, bir duygu oluşmamıştı içinde..

Sevgi miydi bakışları bilmiyordu ama yıllarca ona her dokunuşunda sezdiği hissin, sevginin bir parçası olduğuna emindi Yazgı.. Bunu belki kanıtlayamazdı ama en az ona olan sevgisi kadar emindi buna.. Ufak da olsa hissettiği şeyin bir parçasını hep onda da görmüştü. Bunu farketmesi mi bu kadar zamanlarını almıştı bilmiyordu ama hayatta belki de geri dönüşü olmayan, telafisi ne olursa olsun yapılamayan şeyler arasına binlerce söz, sayamayacağı kadar çok anı birikmişti bunca zaman içinde..

Bunu irdelemek artık bedenini yorarken, adımları hızla odadan çıkarak kapıya ilerledi. Aç midesini gün içinde doyurmayı aklına not ederken, kapıyı açarak kapattı ardından. Asansöre binip en alt kata inerken, bakışları itina ile apartmanın önünde gezindi daha çıkmadan. Park edilen araçlar haricî tanıdık bir araba göremezken kapıyı çekerek çıktı dışarı. Saat 09:15’ di. Erken miydi bilmiyordu ama Yazgı için yeterince geç bir saatti.

Bakışlarını etrafta gezdirmeye devam ederken, dikkatlice inceledi hareketli her şeyi. Adımları önündeki birkaç basamağı inerken aşağı dönerek dün geldikleri yola yöneldi sessizce. İçine tertemiz sabah havasını çekerken, gülümseyerek mutlu etmeye çalıştı kendini. Bugün nedensizce düne göre biraz daha iyi hissediyordu..

Sanırım alışıyordu artık..

Ya da, sadece kendini kandırıyordu..

Adımları kaldırımda ilerlemeye devam ederken dünün aksine kendini fazla kasmadı Yazgı çünkü biliyordu şu an peşinden geldiklerini ama görmezden gelecekti. Gün içinde eğer gözüne görünürlerse dün akşamdan daha iyi bir fırça yiyecekleri kesindi. Esen sabah rüzgarının saçlarını savurduğunu hissederken tutarak tek bildiği yörünge olan köşe başı kütüphane tarafına döndü yönü. Aynı anda telefonu çalarken hızla çıkardı cebinden.

Nermin Arıyor...

Açarak kulağına yasladı. “Günaydın..”

“Günaydın, uyandın mı?” Sesi, dinçti.

Gülümseyerek etrafa baktı Yazgı. “ Çıktım bile evden.”

“Ay ciddi misin, hemen geliyorum.”

Hışırtı sesleri gelirken bir anda kapı sesi duyması ile telaşı karşısında yüzündeki gülümseme büyüdü Yazgı’nın. “Acele etmene gerek yok. Daha çok erken zaten, her yer yeni açılıyordur..”

“Evet haklısın ama benim oraya gelmem bir yarım saati bulur, istersen gelene kadar dün ki kafelerden birine oturup beni bekleyebilirsin canım.”

Dışarı çıktığını sesinin daha net duyulmasından anlarken, yürüdüğünü hissetti. Başını dün yürüdükleri kaldırıma çevirerek o yöne ilerledi adımları.. “Tamam, bekliyorum seni..”

“ Görüşürüz o zaman.”

“Görüşürüz.”

Kapatarak tekrar cebine koyarken dün ilk iş görüşmesi için girdiği kafe dikkatini çekti. Bir an kestirip atmaları aklına gelirken, gözleri içinde kabaran bir hisle camlarında, bu saat olmasına rağmen içeride olan birkaç dolu masada gezindi. Adımları kafenin önüne yaklaşırken bir an kararsız kaldı ama fazla duraksamadan birden kendini girmiş halde buldu. Dün ki personelin elindeki dolu tepsi ile müşteriye bir şeyler ikram ettiğini görürken bir başka personelin yaklaşmasını izledi üzerine.
“Hoş geldiniz efendim, buyurun lütfen.”

Eli ile boş masaları gösterirken aynı anda başını çevirmesi ile dün onu kestirip atan şefle göz göze geldi. Yanına yaklaşmasıyla omuzlarını bir anda dikleştirdi Yazgı.

Hazır paranın gücüydü sanırım bu..

“Hanımefendi siz yine geldiniz ama, dediğim gibi tecrübeli eleman arıyoruz biz?”

Dedikleri ile dik bir bakış attı adamın yüzüne. Yanına yaklaşan dün ki tanıdık garson ile gülümseyerek baktı şefe. “İş görüşmesi için gelmedim beyefendi. Sabah kahvaltısı için geldim. Müsaade ederseniz oturacaktım?”

Dudaklarından çıkan sözlere anlamayarak bakan gözlerini görmesi ile bir şey demelerini beklemeden cam kenarındaki boş masalardan birine ilerledi. Kabanını çıkararak diğer koltuğun kenarına yasladı. Üzerini düzelterek oturdu bakışları tekrar onları bulurken. Hala arkasından bakıyorlar, bu kadar lüks bir kafede daha dün iş görüşmesine gelip, bugün kahvaltı yapmak istemesini sorguluyorlardı..

İzin vermeyecekti Yazgı..

İnsanlara karşı kötü olmak istemiyordu ama kalbinin sesi, kötülüğe kötülük ile karşılık vermekten yanaydı..

Kulağında bir anda bildirim sesi gelirken uzanarak aldı kabanının cebinden hızla. Nermin’in ismini görmesi ile girdi mesaj kutusuna.

Gönderen: Nermin;
-Tam olarak neredesin acaba, geldim senin tarafa?(09:37)

Gönderilen: Nermin;
-İlk iş görüşmesi için girdiğim kafedeyim. (09:38)

Bakışları etrafta gezinirken menü ile yaklaşan, ona garip garip bakan garsonu görmesi ile bakışlarını çekmedi üzerine gelen bedeninden.

“Menü efendim. Karar verdiğinizde seslenmeniz yeterli..”

Başını saklayarak önüne koyulan menüye kısa bir bakış attı. Tekrar gelen bildirim sesi ile bakışları tekrar ekrana düştü.

Gönderen: Nermin;
-Fazla iddialı bir hareket. (09:40)

Dudaklarına yerleşen gülüş ile telefonu kenara koyarken, mekanın kapısından gelen ses ile bakışları o yönü buldu. Aynı anda tanıdık yüz ile gülüşü daha çok arttı. Yanına yaklaşırken etrafa havalı bir bakış atmasıyla başını iki yana salladı. Tavrı fazla komikti.
“Selam bebek.”

Neşeli sesi ile kendisi de mutlu olurken samimi bir şekilde karşıladı onu. “Tekrardan günaydın..”

Kabanını ve boynuna doladığı şalı çözerek kendi kabanını koyduğu koltuğun diğer köşesine bıraktı yavaşça. “Benim gibi havalı bir bakış atmışsındır umarım.”

Dalgalı sesi ile kısa bir bakış attı etrafa.. Birkaç garsonun masaya baktığını farkederken, gerisin geri önüne döndü. “En azından denedim diyelim..”

“Mükemmelsin, böyle devam..”

Oturuşunu düzelterek baktı omuzlarındaki saçlarına.. Ardından onun da gözleri kendi yüzünü bulurken konuştu Yazgı. “Kahvaltı yaptın mı?”

Yüzünü buruştururken başını iki yana salladı. “Pazar günleri dışında pek kahvaltı masası görmem ben. Daha çok tost çay falan idare ederim gün içinde. “

Bal gözleri bir an şefkatle üzerinde gezinirken önündeki menüyü araladı hızla. “O zaman Pazar günlerine bir yeni gün daha eklensin. Güzel bir kahvaltı yapalım, ardından devam ederiz planımıza..”

Bir an şaşkınca baktı yüzüne. “Sen yapmadan mı çıkmıştın?”

Gülümseyerek iki yana salladı başını. “Evde kahvaltıya dair hiçbir şey, henüz yok. Almak da hiç içimden gelmediği için bende öyle geçiştiriyorum akşamları.. “

Dudaklarını birbirine bastırarak başını menüye çevirdi. “Olmaz öyle. Eğer kendini evine saklıyorsan bunun için daha çok zaman var. Bugün akşam üzeri mutfak alışverişi yapalım biraz eve gitmeden. Sonra senin badigartlar gelsin taşısın,” derken alayla baktı yüzüne birden. “Öl desen, ikisi de düşünmeden kafasına sıkacakmış gibiler sanki.. Git gide merak etmeye başladım onları.”

Dedikleri ile bir an gülmeden edemedi Yazgı. Kalbindeki şefkatle başını salladı. “Fazla iyi insanlar ikisi de, seviyorum onları.”

“Ailenin ayarladığı özel koruma falan mı?”

Aile..

“Gibi.. Öyle de diyebiliriz..”

Onun için aile kavramı, fazla silikti..

Bakışları menüde öylece gezinmeye devam ederken dikkatini toplayarak kapattı kapağı. Canı hiçbir şey çekmiyordu. Aç kalmaya alışık bir bedeni vardı ve bunu şimdilik böyle sürdürmeye niyetliydi.

“Karar verdin mi sen?” Gelen soru ile varla yok arası başını salladı.

“Sen seç, ben pek öyle çeşit seçen biri değilimdir zaten..”

Sözlerinin ardından o da menüsünü kapatarak garsona el kaldırdı. Bakışları hızla yaklaşan garsonda gezinirken susarak onun sipariş vermesini izledi.
“Bize güzel, bol çeşitli bir sabah kahvaltısı lütfen.. Yanına da ben bir kahve,” derken gözleri kendi bakışlarına döndü. “Sen ne içersin canım?”

“Çay.”

“Bir de çay alalım o zaman. Yumurta çok pişmiş olsun lütfen..”

Sözlerindeki üstünlüğü hissederken havalı tavırlarına gülerek garsonun gidişini izledi. “Güzel gidiyorsun?”

Garsonun ardından saçını bir anda savurdu. “En doğal halim olduğuna emin olabilirsin.”

Gülerek halini izlemeye devam ederken yavaş yavaş döşenen masaya, bilmediği çeşitlere baktı. Anlık zihnine onunla yaptığı ilk ve son kahvaltı gelirken, dumura uğrayarak bala kaydı gözleri. Aynı hızla gözlerini sıkıca kapatırken, başını aceleyle başka tarafa çevirdi.
“Sevmiyor musun?”

Nermin’in sesi ile güçlükle araladı gözlerini. Anlamayarak doğrudan ona bakmaya çalıştı balı görmezden gelerek. “N-neyi?”

“Balı..”

Duyması ile dudakları usulca aralandı. Yutkunarak omuz silkti. “S-seviyorum da, pek aram yok son zamanlarda?”

“Ne oldu ki?”

Bir şey olmadı.

Sadece vücuduna bal sürüldü..

Başını gelen garsona çevirerek vakit kazanmaya, söyleyecek bir bahane bulmaya çalıştı bir süre. Aklına o anların gelmesinin telaşı ile başka bir şey düşünmezken, önündeki çatalı aldı eline sıkıntıyla. “O kadar da önemli bir şey değil, boşver..”

“Sende her şeyi boşvermemi istiyorsun ama olmaz ki böyle..”

Hafif kızgın sesi ile gülümsedi mahcupca. “Sadece önemsiz, o yüzden.”

“Neyse,” derken kenardan ayağını uzattı. “Bugün sargımdan kurtuldum bak, bir iki güne geçecek inşallah.”

Konunun değişmesi ile rahatlayarak baktı ayak bileğine. “İnşallah hemen iyileşir, daha çok lazım o ayaklar bana..”

Sözleri ile gülerek domatesten bir dilim aldı. “Evet..  Bugün başka bir işlek yere gidelim, ne dersin? Bizim okulun yan tarafında da birkaç kafe var, oraya falan da soralım? Orda çoğu öğrenci partime çalışıyor, tam gün eleman alırlar mı bilmiyorum ama..”

Başını sallayarak o da bir dilim aldı salatalıktan. “Sormadan bilemeyiz..” Ardından çayından bir yudum aldı. Geri bardağı yerine bırakırken anlık o görüntüsü gözüne ilişti.

Ev hanımı gibi çayını dolduran hali..

Dudaklarını gülmemek için birbirine bastırırken oyalanmak için hızla bir dilim ekmek aldı ağzına. “O tarafa gitmişken benim okula uğrayıp birkaç işimi halletmem gerekiyor, senin için bir sorun olur mu?”

“Tabi ki de olmaz, “ dedi gülümseyerek. “Beklerim seni ben bir yerde..”

“Sende gelirsin benimle bir şey olmaz, hem görmüş olursun okuduğum yeri..”

Bir an sorgu ile baktı gözlerine Yazgı. “Bu soru için sanırım biraz geç kaldım ama,” derken hafif güldü. “Hangi bölümü okuyorsun sen?”

“Hukuk, son sınıf.”

Şaşkınca açılan gözlerine engel olamadı bir an. “Başarılar dilerim,” dedi tebessümle. Ardından alayla baktı kendi bakışlarına benzeyen bal gözlerine.. “Peki inanıyor musun adaleti sağlayacağına?”

Yüzündeki yorgun gülümseme ile çoktan almıştı cevabını.. “Adalet terazisi bozulalı çok oldu maalesef ki.. İnsanların tek güvencesi, ilahi terazi.. Yine de elimizden geleni yapmaya çalışacağız..” Sonlara doğru alayla çıkan sesine o da gülümsedi.

“Umarım başarırsınız..” Sesi, fazla ümitsizdi..

“Neyse bugün neşemizi sabahtan bozmayalım. Hadi yap kahvaltını sende.”

Başını sallayarak zorla birkaç bir şey yemeye, ona eşlik etmeye çalıştı. Aynı anda telefon sesi ile bakışlarını kendi tarafından kaldırarak masanın diğer ucunda duran Nermin’in telefonuna çevirdi. Ağzındaki lokmayı yutarak açmasını, dikkatle dinlemesini izledi karşı tarafı.
“Ne projesi ya?”

Birden oflayarak alnını ovalamasıyla yüz ifadesini inceledi Yazgı.

“Tamam da ben bugün uğrayacaktım zaten sormak için..,” derken birden gözleri hayretle aralandı. "Allah aşkına dönem sonundayız ne konferansı ya bu şimdi?”

Dudakları şaşkınca kalakalırken hızla kol saatine baktı. “Offf, nasıl yetişeceğim ki? Emin misin imza atılacağına?”

Başını sıkıntıyla avcuna vururken birden yerinde toparlanmaya başladı. “Tamam yetişmeye çalışacağım, sen idare et beni.”

Birden yerinden kalkmasıyla anlamayarak baktı gözlerine. “Ya çok özür dilerim ama benim okula gitmem gerekiyor, son dakika hoca konferans yapacağını duyurmuş.”

Kendi de hızla kalktı yerinden. “Tamam, gidecektik zaten o tarafa, sen bir taksi çevir ben ödeyip geliyorum hesabı.”

Mahçup bir şekilde gözlerine bakarken utanarak eğdi başını bir anda. “Bir dahaki sefer benden olacak yoksa bir daha yüzümü göremezsin, tamam mı?”

Bir an dediklerine içinden gülmek gelirken kolundan tutarak kapıya çeviri yönünü. Kendisi de hızla kabanında uzandı. “Başarılı tehdit..”

O da haline gülerken koşarak mekandan çıktı. Kendisi de hızla hesabı karttan öderken, aceleyle çıkarak kapısını tuttuğu taksinin diğer tarafına uzandı. Binmesi ile hızla okulun ismini söyledi. “Offf beş dakikaya toplanacaklar, eğer proje dağılımında olmazsam bu benim için büyük kayıp. Kesin vermez sonra bana..”

Sıkıntıyla konuşmasıyla stresle koltuğu kavrayan elini tuttu Yazgı. “Sakin ol lütfen, pek uzak olmadığını söylemiştin okulun. Gideriz birazdan.”

“Umarım,” derken taksiciye eğildi hızla. “Abi ne olur biraz hızlı..”

Taksici biraz daha hızlanırken, birden görünen okulun yazısı ile bir nebze rahatladı içi Yazgı’nın . Onun için gelmişti oraya ve böyle bir durumda sırf onun yüzünden geç kalsaydı, hiç olmadığı kadar mahcup düşerdi karşısında. Birden koltuğun kenarına vurarak taksiciye seslenen kıza baktı.
“Abi sen beni burda indir, hanımefendiyi de şu ilerdeki Ege Kafe var, orada indir tamam mı?”

“Tamam kızım.”

Duran taksi ile Nermin’in ona dönen yüzüne baktı. “Sen beni orada bekle olur mu? Ben bir saate gelirim yanına.”

“Tamam canım, git hadi sen geç kalma.”

“Çok teşekkür ederim.”

Çantasını ve kabanını kucağında toplayarak indi taksiden. Aynı anda dolanarak büyük kapıdan girmesini, bir yöne ilerlemesini izledi. Hareket eden taksi ile bakışları önüne dönerken cebinden kartını çıkardı. “Abi karttan ödeme oluyor mu?”

“Oluyor kızım, merak etme.”

Rahatlayarak durduğu kafenin görüntüsünde gezindi bakışları. Kart ile ödeme yaparak inerken, artık alışan adımları duraksamadan ilerledi kafeye. Yürüyüşünü değiştiren topuklu botları ile bir an kendine garip bir bakış atarken kapısını açarak girdi kafeye. Bir saat burada ne yapacağını düşünürken, adımları sessizce ilerledi hafif kalabalık olan kafede boş masalardan birine. Şansına yine cam kenarı denk gelirken, yolu gören tarafa oturdu sessizce.

Yaklaşan bir kız ile gülümseyen yüzüne tebessümle baktı. “Hoş geldiniz, ne alırdınız?”

Dudaklarını ıslatarak kısa bir bakış attı etrafa. Midesinin boşluğu bir an dalgalanmasına neden olurken, bastıracak bir şeyler düşündü. “Tatlı içecek olarak ne var?”

“Sıcak çikolata, latte, isterseniz kahvenize tatlandırıcı da ilave edebiliyoruz, tercihinize bağlı.. “

Dudakları hiçbirini bilmediği için kararsızca kıvrıldı. “Sence hangisi?”

Kız samimi bir sekilde gülümseyerek omuzlarını silkti. “Bence latte, pişman olmazsınız.”

Başını sallayarak o da gülümsedi kıza karşı.. “Latte olsun o zaman.”

“Hemen hazırlıyorum, yanında pasta çeşitlerimiz de mevcut, alır mısınız?”

Başını iki yana salladı. “Belki daha sonra, şimdilik latte alayım ben.”

“Tabi efendim, nasıl isterseniz.”

Uzaklaşan bedeni ile derin bir nefes alarak kabanını sandalyelerden birine koydu. Bakışları dalgınca bomboş kafede gezinirken, üniversitenin yanında olan bir kafede ancak öğrencilerin olacağı farkındalığı ile herkesin konferansa gittiğini anladı. Bunun verdiği bir rahatlık ile daha rahat hareket ederken, gelen garson kızı farketti. Gülümseyerek önüne içeceği koyması ile baktı kıza. “Teşekkür ederim.”

“Afiyet olsun, bir şey istediğinizde seslenin hemen gelirim.”

Başını sallayarak kupa içindeki beyaz köpüklü içecekte gezindi bakışları. Biraz soğuması için beklerken aklına bir anda gelen şey ile kabanından telefonunu aldı. Dudaklarını gülmemek için zorlarken arama kaydından Mahmut’a dokundu parmağı. Merakla kulağına götürürken bir saniye ya geçmişti ya geçmemişti açılmıştı telefon.
“Yazgı Hanım, bir şey mi oldu gelelim hemen?”

Telaşlı sesi ile gülümseyerek başını eğdi. “Ne yapıyorsunuz?”

İmalı sesi ile anlık duraksadığını hissetti. Ardından birkaç kelimeyi bir araya zorlukla getirmesini dinledi. “H-hiç, deniz manzarasını izliyoruz kardeşimle?”

Kardeşim?

“Yeniden kardeş oldunuz yani?” Sesindeki alay ile onunla uğraşmaya devam etti.

“Ne yaparsınız işte, atsanız atılmaz satsanız satılma-“ derken bir anda sesi kesildi. Birkaç hışırtıdan sonra Aslan’ın sesinin kulağına gelmesi ile gülüşü büyüdü dudaklarında.
“Selam Yazgı Hanım?”

Komik sesi ile başını iki yana salladı. Fazla komik ve iyi biriydi Aslan. “Selam Aslan,” derken bakışları kafenin yanından gelen sese döndü. Aynı anda birkaç motorun park edildiğini gördü. Kaşları sorgu ile dün akşamı anımsarken, bakışlarını çekerek kahvesine indirdi. “İzmir’in kızlarına doya doya bakabildin mi?”

“Benim değil, onların gözlerini bedenimden nasıl çekmediğini konuşalım isterseniz?” dedi eonun dolup taştığı sesi ile. Sesli bir gülüş döküldü dudaklarından Yazgı'nın.

“Mahmut’a bakan yok mu?”

“Odun gibi,” demesiyle kahvesinden aldığı yudumu güçlükle yuttu. “Bakan has malı anlayınca geri çeviriyor yüzünü –“

“Senin gibi soytarılık yapmadığım içindir o!!”

Mahmut bir anda triple Aslan’a bulaşmasıyla onları sevdiğini bir kez daha anladı Yazgı. Bakışları kahvesinden dalgınca kalkarken tam önündeki masanın sandalyeleri çekildi. Dikkati o yöne kayarken bir anda birkaç çocukla göz göze geldi. Aynı anda bakışlarını tekrar kahvesine indirdi.

“Neyse, akşam alışveriş yapacağım, yardıma gelirsiniz değil mi?”

“Siz bizden yeter ki bir şeyler yapmamızı isteyin Yazgı hanım,” derken sesi anlayamadığı bir şekilde mutlu çıkmıştı. “Sizin emirleriniz sayesinde hayattayız biz burada.”

Gözlerini istemsizce devirerek güldü Yazgı. “Biraz daha abart Aslan?”

Sözlerinin ardından gülerek Mahmut’a verdiğini anladı. “Siz bizi arayın Yazgı Hanım, geliriz olduğunuz yere hemen?”

Sesini monoton tutmaya çalıştığını anlamasıyla kaşlarını hayretle kaldırdı kahvesinden bir yudum alarak. “Ha bilmiyorsunuz yani nerede olduğumu? Öyle mi?” Boğaz temizleme sesi ile bilmişce iki yana salladı başını. “Neyse, size iyi gezmeler, görüşürüz akşam?”

“Görüşürüz Yazgı Hanım, çok dikkat edin kendinize..”

Bir şey demeden yavaşça kulağından çekti telefonu. Dudaklarındaki gülümseme ile kahvesinin yarısını bitirdiğini farkederken, tadının güzel olduğunu anladı. Kokusu şeker ve sütün karışımı gibi gelirken birkaç metre uzakta olan masadaki çocukların konuşmaları odak noktası oldu aynı anda.

“Buldun mu müdürü?”

Kulak misafiri olmak istemese de kafe o kadar boş ve sessizdi ki, mecbur onlara kaydı tüm dikkatini.

“Buldum, o şerefsiz haber vermiş polise!” Bir an sesin tonuna bulaşan yoğunluk ile bakışları birkaç salise arayla o yöne döndü. Aynı anda göz göze geldiği bakışların dün akşam gördüğü çocuk olduğunu anlarken, ona bakan gözlerinin kısılarak başını omzuna eğmesini, dik bir şekilde yüzünü incelemesini farketti.

Bal gözleri aceleyle ondan koparken tekrar kahvesine baktı. Bu okulda okuyan çocuklara göre biraz fazla büyük durduklarını farkederken, konuştukları muhabbetin bedenini gerdiğini hissetti.

“Ne yapacaksın?,” dedi masada oturanlardan biri. “Bu duyulursa senin peder biraz sıkıntı çıkarabilir!”

Kısık bir gülüşün ardından baskın bir ses duydu tekrar. “İtibarı söz konusu, “ derken, bunun göz göze geldiği çocuk olduğunu anladı bir an. “Sence siki yer mi?”

Bir anda duyduğu küfür ile yüzünü buruşturmadan edemedi.. Rahatsızca yerinden kalkarken, onun dışında birinin ağzından küfür duymak, nedensizce midesini allak bullak etmişti. Koca kafede onları dinlemek zorunda kaldığı için biraz da ürperirken elbisesini düzelterek kabanını geçirdi üzerine.

Hareketi karşısında bakışlarının bedenine döndüğünü hissederken saçlarını kabanının altından çıkarıp az önceki kızın tepsi ile o masaya ilerlediğini gördü. Gülümsemesi ile kendisi de gülümserken, adımları hızla kasa yazan yere ilerledi. Kimseyi göremezken o kızın tek başına buraya baktığını anladı. Bakışları servisi yaptığı masaya dönerken, kızın yan tarafında duran çocuğun başını koltuğun başlığına yasladığını, gözlerinin bedeninde olduğunu farketti bir an. Kız bitirdiği işinin ardından bu yöne gelmesiyle tekrar kasaya çevirdi bedenini.

Kasaya gelerek elindeki kartı görmesi ile post cihazına ücreti girdi. Ödeyerek kartı cebine atarken tekrar tatlı sesini duydu. “Tekrar bekleriz efendim.”

Gülümseyerek tam kapıya dönecekken Nermin’in aceleyle girmesini izledi. Bakışları masalarda gezinirken tekrar çıkmasıyla şaşkınca onu görmeyen haline baktı. Kafenin kapısına yönelen bedenini görmesi ile gülerek seslendi. “Heyy? Buradayım ben.”

Kapıyı tutan eli şaşkınca arkasına dönmesiyle kalakalırken yüzündeki yorgunlukla birkaç adım attı olduğu yere.. Üzüntülü hali ile kasadaki kıza hüzünlü bir bakış attı. “Naber Nero?”

“Ne oldu aşkım, ne bu suratın yine?”

Alt dudağını bir anda büzerken garson kızla tanışıyor olmasına garip bir bakış attı. “Hoca gitti bana en iğrenç projeyi verdi ya,” derken bir anda öfkeyle elini kasaya vurdu. “Hemde sırf bir dakika geç kaldım diye, pislik herif ya!!”

Dedikleri ile bir an utanmadan edemedi. Dudaklarını üzülerek birbirine bastırdı. “Üzgünüm, biraz benim yüzümden geç kaldın sanırım?”

Hafif bir kızgınlıkla baktı yüzüne. “Tabiki de senin yüzünden değil Yazgı!,” dedi başını masaya koyarken. “Tamamen o bir anda konferans yapma perileri gelen hoca yüzünden oldu.”

“E senin sınavların zaten bitmemiş miydi? Ne uzatmaları oynatıyor bu hoca, derdi neymiş?”

Nermin’in kıza dönerek baygın bir bakış atmasını izledi. “İkinci dönem için kanât notlarını bu projelere göre değerlendirecekmiş, bir iki haftalık tatilimizde bunu yapabilirmişiz, boş boş yatmak yokmuş!”

Gözlerini devirerek konuşması ile hareketlerine gülümseyerek baktı.

“Sahi, siz tanışıyor musunuz?” Garson kızın sesi ile Yazgı’nın bakışları ona döndü anlık. Nermin’in sesi ile gülümseyerek baktı.

“Kendisi benim kurtarıcım olur, ismi Yazgı,” derken bana bakarak o kızı gösterdi Nermin.. “O da Nergis, ben ona kısaca Nero diyorum, o da benim, -erkekler pişmanlıktır- adlı projemin en önemli deneklerinden birisidir.”

Bir anda koluna vurulmasıyla gülerek kıza dönmesini izledi bakışlarının. “Beni sinir etme istersen, salarım bak Uraz'ın çetesini üzerine?”

Dedikleri ile dudakları aralanırken, Nermin’in bakışları bir anlık dolu masaya kaydı. “Hııı, seninki mi burdaydı, o kadar silik ki görmemişim?”

Nergis’in kızgın bir bakış atmasını izledi. Hali komik dururken ikisinde olan bakışları istemsizce o yöne kaydı.. Hepsinin bakışları da üçünün üzerinde gezinirken, içlerinden birinin adının Nergis olduğunu öğrendiği kıza göz kırpmasını izledi. Gerisin geri önüne dönüp kıza bakarken, gülümseyerek Nermin’e ve kendi bal gözlerine utanarak bakmasını seyretti.
“Uzak dur şunlardan diyorum hala anlamıyorsun!”

Nermin'in sinirli sesi ile kıza üzülerek baktı bir an. Fazla iyi biri gibi duruyordu ve o çocuk, fazla kopuktu..

“Neyse boşver sen beni, siz oturun bende şu ilanı asıp geliyorum.”

Kasanın alt bölgesinden bir kağıt çıkarırken Nermin dikkatle kağıda baktı. “Ne ilanı o?”

“Ya bizim Leman Abla başka yere bir kafe daha açtı ya, o yüzden buraya bir eleman daha alınacak dedi. Kendisi pek gelemeyecekmiş buraya artık. O yüzden garson ilanı hazırladı sabah.”

Bir anda Nermin gözlerine şokla bakarken Yazgı da hayretle ona döndü.
“Nero sen bana ver o ilanı,” derken elindeki kağıdı çekip almasıyla yırtması bir oldu. Ardından kolundan tutarak Nergis’e itti ince bedenini..  “Al sana eleman!”

Kızın şaşkınca bir iç çekmesiyle yırtık kağıtlara bakmasını izledi bir an. “Ne elemanı ya!?”

Nermin büyük bir sevinçle önce Nergis’e sonra da ona bakmasını, gözlerini kapatarak derin bir nefes almasını izledi. “Ay içim o kadar rahat ki şu an, sık sık seni görebileceğim bir yerde olacağın için inan çok mutlu oldum..”

Bal gözleri utanarak Nergis’e bir bakış atarken gülerek Nermin’e baktı. O ise hızla masaya yaslanarak Nergis’e eğildi. “An itibari ile sana mükemmel ötesi güzellikte bir eleman buldum Nero, yat kalk benim gibi bir arkadaşın olduğu için dua et beni sana verene..”

Nergis’in şaşkın bakışları kendi gözlerine hızla dönerken hayretle baktı yüzüne. “Bu sizden mi bahsediyor acaba?”

Çekinerek başını salladı Yazgı. Olan şeylerin hızı ile ne diyeceğini bilemeyerek gülümsedi hafifçe.

“Ay memnun oldum, ben Nergis?” Şoku atlatmasıyla bir anda sevinçle kasanın etrafından dolanarak yanına yaklaştı. Elini uzatmasıyla tuttu Yazgı samimi bir şekilde. “Bende memnun oldum.”

Kız gülümseyerek saçlarını, bedenini incelerken dudaklarını ısırarak baktı Nermin’e .“Ay resmen müşteri kaynağı gibi..”

Dediklerinden bir şey anlamazken Nermin’in gülerek omzunu omzuna vurmasını izledi. “Çok güzel, değil mi?”

Kendinden bahsettiklerini anlamasıyla hayretle baktı sözlerine.

“Hemde nasıl..” İkisinin de bakışları tekrar yüzüne dönerken telaşla kaçırdı bakışlarını.

“Eee ne zaman başlıyorsun?” Nergis’in sorusu ile bir an kararsız bir nefes aldı.

Tam konuşacakken Nermin'in sesini duydu. “Bir iki gün içinde başlar, evin acelesi yok daha alışma sürecini atlatınca bakarız ona da..”

Dedikleri ile bal gözleri adının Nergis olduğunu öğrendiği kıza sorgu doldu bir bakış attı. Onun da bakışları aynı hızla yüzüne döndü. “Ev mi?”

Yazgı dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı.

“AY BİR DAKİKA???” Nermin’in bir anda bağırmasıyla ikisi de irkilerek ona döndü. “AY BU BENİM AKLIMA NEDEN DAHA ÖNCE GELMEDİ Kİ???”

Kendi kendine bağırmasıyla anlamayarak onu izlemeye devam etti Nergis’le ikisi. “Ne oluyor kızım?”

“E ben tek başıma yaşıyorum?”

Gözleri kocaman aralanırken, Yazgı anlamak ister gibi inceledi ifadesini.

“Sen yıllarca tek yaşıyorsun zaten?” Nergis onun yerine sorusunu sorarken, bir anda anlamasıyla şokla gözleri kendi bal gözlerine döndü. “Eee bende tek başıma yaşıyorum?”

İkisi de şaşkınca birbirine dönerken hayretle bir süre bakışmalarını, ardından şokla kendi bal gözlerine dönmelerini izledi ikisinin de.. Ne olup bittiğini anlamazken şaşkınca inceledi tepkilerini..

”Ee o zaman neden birlikte yaşamıyoruz?”

- BÖLÜM SONU -

Bir sonraki bölüm 2 hafta sonra gelecektir.. (Bir aksilik olmazsa jajaj)

Bir sonraki bölüm tahminlerinizi buraya bırakabilirsiniz ❤️

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top