14. BÖLÜM | KUYULAR(+18)
"Onu izlemek, nefes almak kadar ince bir çizgide yaşatıyordu ruhunu.. Tek bir soluk; ya yaşam, ya da ölüm bahşediyordu bedenine.."
-Yazgı ŞIVAN-
________________________
- Bölüm Müziği-
🫀
_________________________
-14. BÖLÜM-
***

****
Sızlıyordu..
Ruhunda, bedenine yayılmak başlayan, tüm kırıklarını yerini belli edecek kadar çok büyük bir sızıydı bu..
Kalbi, sızladıkca daha da kırılıyordu sanki..
Göz pınarlarına yansıyan her sicim damlası, kalbinin kırıkları gibi tenine batıyor, damlasa tüm ruhunu, o kırıklara heba edecek kadar çok yanıyordu..
Yanıyordu Yazgı..
Kavurucu bir hissin içinde can çekişen kalbinin, zihnine karşı gelmeye çalışırken yandığını, o yangına körü körüne kurban gittiğini hissediyordu..
İzliyordu.
Kırıklarını izliyordu.. Yanan her teninin karışına yıllar içinde bastırılmış damgalar yerini belli edercesine kabarıyordu sanki tuzlu gözyaşının arasında. Bal gözlerine sinen görüntüler öyle çok yıkıyordu ki her şeyi, susarak devam etti kırıklarını izlemeye..
İzledi tüm yaraların sahibini..
Titreyen kirpiklerini..
Kalın dudaklarının etrafını saran, saatler içinde hızla kendini belli eden kirli sakallarını..
Sert yüzünü uyurken bile terketmeyen katranlığı izledi..
İzledi Yazgı..
Yıllarca öptüğü, öpmek istediği her çizgisini ayrı seyretti öylece..
Gözleri, usulca dudağının sağ alt köşesindeki ben noktasına düştü. Yüzünün belli yerlerinde olan benleri, sakalının çizgisinde yeni yeni düzeni bozan detayları öylece inceledi.
Durduramıyordu..
Durmuyordu içinde bir şeyler..
Alt dudağına yansıyan bir titreme nefesine de aynı hissi bırakırken, içine çektiği her nefesi, ciğerlerinin tüm dallarına yansıyacak bir his bırakıyor, soluk borusundan başlıyordu göğsünün o titremeye kapılması..
Dikkatini usulca aralarından çıkan kıvırcık saçı çekti. Kollarındaki adamın burnunun ucuna dokunan kıvırcık tutamını çekeceği sıra burnunu oynatarak tutamının dudaklarına düşmesine neden olmasını izledi usulca. Bakışları, yanağının altındaki kalan saçlarına, çıplak bedenlerinin üzerinde eğreti duran ince kumaşa baktı uzunca.
Kaç saat olmuştu?
Ne zamandır izliyordu onu?
Kuyuları, dikkatle gezindi derin nefeslerinde. Aralık dudaklarını, her nefesinin ardından kaslı göğsünün kendi çıplak göğüslerine yaslanacak kadar hareketlenmesini, ardından bıraktığı nefeslerinin kendi dudaklarına yaslanmasını izledi. Dolu gözleri yine dakikalar önce olduğu gibi özlemle titrerken, her şeye rağmen, ne olursa olsun geçirdiği, rahatça kollarında hareket ettiği anları özlemişti Yazgı.
Yutkundu..
Gururunun sesi, fazla gürültülü bir harp başlatmıştı zihninde..
Ayak uyduramadan, ona yönelemeden kalbinin sesi ayaklanmış, önüne geçmişti tüm adımlarının. Aklına gece olan sözleri geldi birden..
Gidecek miydi?
Ya da..
Gitmesine mi izin verecekti bilmiyordu.
Aklını allak bullak eden her şey saatlerce birbirine girmiş, kıyametin sessiz yıkımların yaşatmıştı sanki içinde önceden.. Bir anda tüm sessizliğini, sessizliğinin arasında boğulduğu o gürültülü düşüncelerinden kurtulmasına neden olan hareketini sezdi teninde..
Uyanıyordu..
Öyle derin uyumuştu ki, uyandığı andan bu yana hiçbir şekilde hareket dâhi etmemiş, kollarını sarmaladığı bedenine öylece sokulu uyumuştu. Başının altından uzanan kolu öylece durmaya devam ederken, yüzünün tam önünde olan yüzüne baktı dikkatle. Hareket eden kirpikleri, yaladığı dudaklarını kıstırarak nefesini tutmasını izledi.
Belinin altından geçerek kavisini tamamen sarmalayan kolu usulca yumuşak teni üzerinde hareket ederken, kalçasına uzanan elinin hareketlendiğini gördü. Kalın parmakları teni üzerinde diz kapaklarına doğru yavaşça inerek kavradı üst baldırını. Kendine doğru daha çok çekmesiyle dizi bükülürken, ne yapmaya çalıştığını izledi merakla.
Bacağını kaldırarak bir anda beline dolamasıyla kaşları hafifçe çatıldı Yazgı'nın. Bakışları hala yüzünde geziniyor, titreyen kirpiklerine rağmen açılmayan mavilerine bakıyordu dikkatle.
Hareketine ayak uydururarak sert belinin üzerine bıraktı bacağını Yazgı ama saniyeler içinde hareketlenen onu bacağı usulca kıvrıldı tıpkı kendi bacağı gibi. Kalın bacağı daha da kıvrılarak çıplak kadınlığına yaslanırken, yan bir bakış attı gözleri kısılırken. Diz kapağını sürterek belindeki kollarını daha sıkı sarmalayıp hafif üzerine uzanmasını izledi.
Hareketiyle usulca sırtı çarşaflara dokunurken üzerine biraz daha yüklenerek boynuna sokuldu başı. Çıplak erkekliğinin varlığı kasıklarına yaslanırken kısık bal gözleri tepkisini ölçmek için beyaz tavana odaklandı.
Gülüyordu..
Kıvrılan teni, boynunda öylece kendini belli edecek kadar hareketlenmiş, derin ve düzensiz bir solukla orada durmaya devam ediyordu.
Dizini biraz daha kırarak sıcak kadınlığına daha çok yaslanmasıyla hırçınca başını geriye çekti Yazgı. Tüm onu güçsüzleştiren düşüncelerinden sıyrılmak için parmak uçları hızla siyah uzayan saçlarını buldu. Bir an olsun düşünmeden parmakları saçlarının arasından geçerken hareketi ile mırıldanarak daha da sokuldu dudakları boynuna.
Buna izin vermeden bir anda avuçladığı saçlarını çekiştirerek uzaklaştırdı başını teninden.
"Siktir! Ne yapıyorsun kızım?"
Sersem sesine karışan şaşkınlık ile belinin kavisine dolanan bacağını çekerek öfkeyle kadınlığına yaslanan dizini tekmesiyle itti hırçınca. Belindeki elleri uzaklaşmasına izin vermezken elleri başının altından çekilerek hızla göğsünden itti.
"Kalkacağım!"
Kısık sesiyle tıslarken, sabahtan bu yana kalbine batan tüm kırıklarını yine hırçınlığı ve ona bundan sonra yansıtacağı tek şey olan öfkesiyle gizlemeye çalıştı.
"Daha uykumu alamadım ben?"
Belinden kuvvetle tutarak bedenin tekrar yapıştırırken başını tekrar boynuna soktu. Kollarını, kalın kolları ile aralarında kıstırırken daha da bastırdı başını boynuna.
"Evet bende alamadım. Sabaha kadar horladın?"
Bir anda başı boynundan çekilirken kaşlarının çatık olmasıyla doğru yolda olduğunu anladı Yazgı.
"Horladım mı?"
Garip ses tonu ile yan bir bakış attı mavilerine. Ardından yüzünü çevirerek tavana baktı aynı zamanda kayan çarşafı göğüslerine çekerken.
"Evet, horladın."
Belindeki eli, oyunbaz bir hareketle kumaşı kavrayarak tekrar aşağı çekti. Sinirle kumaşı tutarken, inatla aşağıdan çekiştirmeye devam ediyordu.
"Daha önce bu konuda bir şikayetin olmamıştı. Bu da demek oluyor ki, yalan söylüyorsun?"
Mavileri mantıklı bir şey söylemenin gururu ile alttan bir bakış atarken göz devirerek gündüz olmasına rağmen, koyu bulutların sarmaladığı gökyüzüne çevirdi bakışlarını.
"Üzülme diye söylemiyordum şimdiye kadar."
Sesi inatçı bir tonda çıkarken bunu sezen sert bedeni üzerine eğildi.
"Şimdi, üzülmem için mi söylüyorsun yani?"
Bal gözleri yan bir bakış attı üzerindeki mavilere.
"Üzülebileceğin bir şey var mı ki senin?"
Mavileri, bir anlık sesindeki tonu yakalarken gözlerinin kısılarak yüzünde gezinmesini izledi. Düşünceli denizleri kirpiklerinde, uzun süre uyanık olmanın verdiği dinç gözlerinde gezindi.
"Yok mu sanıyorsun?"
Garip bir bakış atarak keskin bir tonda konuştu Yazgı. "Sanmaktan çok biliyorum. Yok!"
Belindeki eli usulca bıraktı çekiştirmeye devam ettiği göğüslerini kapatan çarşafı. Yönünü değiştirerek belini tekrar kuvvetle sarmalayarak bir anda altına çekti ince bedenini.
"Haklısın, eskiden pek bir şeye üzülmezdim, hatta belki de hiç üzülmedim," Dudakları, bir anda altına çektiği için açılan gerdanına dokundu usulca. "Yine üzülmem sandım.."
Sandım..
Yanılmış mıydı?
Bal gözleri usulca dokundu mavilerinin dalgalanan kuytu semâlarına.. Sessiz kalmak istedi nedensizce. Konuştukça yol katetmekten çok, git gide bitiyordu sanki her şey. Kırıldığı yetmezmiş gibi, sanki daha çok yoruluyordu kalbi.
"Kıvırcık?"
Dudaklarının baskısını yine boynunda hissederken eli, usulca okşadı kavisini.
"Ne var?"
Sesi, öylesine güç çıkmıştı ki, öylesine zor bastırmıştı ki hislerini.. Saniyeler içinde tüm gücü çekildi bedeninden..
"Hırçın güzelim benim.." Diyeceği sözden dönüşünü izlerken, dudaklarını tekrar boynuna bastırarak derin bir nefes çekti saç diplerinden. "Tek güzelimsin," Kokusunu soluduğu tenine ufak bir öpücük kondurmasını dinledi sessizce. "Bunu biliyorsun değil mi Alın Yazısı?"
Gözleri öylece kapanırken akıp giden suyun şiddetinde geriye adım atmak kadar zordu şu an konuşmak Yazgı için.. Zor..
Nefes almak kadar, zordu..
Nefes almadığını hisseden adamın başı boynundan çıkarak dikenli sakalını yanağına sürtmesini izledi sessizce.
Eli hareketlenerek göğüslerinin dolgunluğuna gelirken onu durdurmadı. Yan tarafına taşan dolgunluğunu baş parmağı ile usulca okşayışını, çenesini öpmesini seyretti.
Sadece birkaç saniye, dedi içinden..
Dün gecenin ardından sadece birkaç bir saniye daha özlediği dokunuşlarını hissedecek, sonra da durduracaktı onu..
Bir anda eli hızla beline tekrar dolanıp yataktan ayırırken kıvrılan beli, onun sert karnına yükseldi hızla. Göğüslerinin, hareketi karşısında hafif sallanmasıyla gözlerini hırsla kapatarak eğildi üzerine.
"Sikeyim," Dudakları hızla dokundu tenine. "Hareket etmeleri bile yetiyor anasını satayım!"
Küfür etmesinden ilk kez rahatsız olmazken eli ile başını itip göğüslerini tutarak kapattı görüş açısını kesmek için.
"Bakma o zaman!"
Mavileri hırçınca bal gözlerine dönmeden göğüslerini incelemeye devam etti. "Böyle bir şeyin ihtimali varmış gibi bir de konuşuyorsun!"
Bir anda tek yanından yasladığı elinin biri bileğinden tutarak başının yanına tekrar bastırdı. Başı göğüslerine eğilirken öylece izledi kendini tutmaya çalışmasını. Burnu, göğüs ucuna dokunurken etrafında bir tur atarak kokladı.
Hareketi ile kasılan bedeninin saniyeler içinde tepki olarak, göğüs uçlarının belirginleşmesi olurken tuttuğu bileğini çekiştirdi Yazgı.
"Kalk üstümden!"
Gözleri kapalı, burnu göğüs oluğunda öylece gezinirken dişlerini bir anda göğsünün dolgunluğunda hissetti. Gelen acı hissi ile dudaklarından bir çığlık kaçarken sinirle tekmesini savurmaya çalıştı bacaklarına doğru. Bacaklarının arasına aldığı ince bacakları daha da sıkışırken, öfkeyle bağırdı.
"Kes şunu!"
Dudakları, usulca diş izlerinin olduğu yeri öperken ardından hızla dudaklarını öpmesini izledi ansızın..
"Kessem ayrı," Bir anda kasıklarındaki erkekliğini tenine daha da bastırdı. "Kesmesem, daha da bi' ayrı dert Bal Kuyusu.."
Dudakları tekrar dudaklarına hızlı bir öpücük bırakırken üzerinden güçlükle kalkmasını, yataktan inmesini izledi çıplak bedeniyle. Çıplaklığı gözleri önüne öylece serilirken sıkı kalçalarına baktı gözleri kısılarak.
"Duşa gelip gelmemek arasında tereddüt edeceksen eğer, kapılarımın her zaman, sadece sana açık olduğunu unutma kıvırcık."
Değişen tavrının nedenini biliyordu Yazgı.
Yine, böyle kapatmaya çalışıyordu içindeki şeyleri..
Kalçalarına olan bakışlarını yakalayan adam ile bal kuyuları usulca mavilerine çıktı.
Ona ayak uydurdu.
Onun da bakışları çıplak göğüslerinde gezinirken, göz temasını kesmeden çarşafı tamamen sıyırdı bedeninden. Bakışlarını ondan çekmesine rağmen, mavileri bedeninden çekilmezken ayağa kalktı yavaşça.
Tekrar yüzüne bakarken, bakışları önce kalkmasıyla daha da dolgunlaşan göğüslerine, ardından belinin kavisinden bacaklarına indi. Derin yutkunuşunu görürken halinden mennunca adımladı üzerine.
Aralarında olmayan tek şey, utanma duygusuydu ve bunun böylesine derin bir alışkanlık ile sonuçlanması, ikisi içinde kötü sonuçlar doğuruyordu çoğu zaman. Çıplak, büyük bedenini önüne dikilen ince bedeni ile birkaç saniye bekledi. Bakışları, göğüslerine yukarıdan daha yoğun bakarken yanından geçerek akşam yatağın kenarına koyduğu kıyafet poşetlerine ilerledi.
"Sana kolay gelsin(!)"
İmalı sesi ile eğilerek poşetten bir elbise çıkardı. Ona ait şeyler giymek istemese de, şu anlık buna ayak uydurmak zorundaydı.
"Daha da kolayı var aslında?!"
Omzunun üzerinden geriye dönerek mavilerinin kalçalarında gezinen bakışlarını inceledi.
"Evet, bunu bende biliyorum," Elindeki elbiseye bakarak yanına ilerledi. "Ama bilmemezlikten gelmek daha güzelmiş.. Yıllarca böyle davranmak güzel olmuş olmalı senin açından?"
Dudaklarından keskin iğneler bir anda karşısındaki adamın çıplak bedenine saplanırken, ansızın duyduğu sözler karşısında mavilerinin bedeninden koparak hızla bal gözlerine dönmesini izledi. Dediklerini birkaç saniye düşünürken kasılan çenesi anlık belli etti kendini.
Ona daha fazla bakmaya gerek duymadan elindeki kıyafetleri dağınık yatağa koyarak iç çamaşırlarını giymeye başladı. Üzerine kilitli mavi gözlerin düşüncelerle gezindiğini, konuşup konuşmamak arasında sıkışıp kalışını dinledi sessiz odada. Alt iç çamaşırının ardından eline aldığı sütyene baktı dikkatle.
Başı, ona dönmemek için üstün bir çaba ile önüne eğik dururken hareketlenen adımlarını sezdi geniş odada.
Sessizce banyoya ilerlemesini izledi öylece..
Bakışları usulca boşluğunun yarattığı sessizliği izledi ardından. Açık kalan banyo kapısından gelmesini beklediği ses duş kabinin cam kapağından gelmişti. Çarpma sesi şiddetle arkasında bıraktığı sessizliği delip geçerken dalgın gözleri o sese eşlik eden su sesi ile tekrar iç çamaşırına döndü.
Kirpiklerinin üzerine binen yük, dakikalarca dudakları arasında bekleyen o yıkıcı sözlerin aksine, o hisleri bastırmak zorunda kalmasıyla oluşmuştu sanki. Karşısındaki adam da tıpkı onun gibi güçlükle o hâlini gösterirken, ardını takip eden sapkın hallerinin sebebi, tamamen bu durumun üzerini örtmek içindi, biliyordu Yazgı.
O kadar iyi tanıyordu ki onu..
Kalbi usulca fısıldadı..
Tanıyor muydu gerçekten?
Derin bir nefes alarak sutyenini giyerek çıkardı kopçasının altında kalan birkaç teli. Elbiseyi giymeden önce saçlarına kısa bir bakış attı. Gece yatmadan önce ıslaktı ve şimdi toplamadan yattığı için haddinden fazla kabarmıştı ve her yeri kaplamıştı yüzünde.
Sıkkın birkaç adımla banyoya ilerledi. Ondan önce etrafına kısa bir bakış attı ucunu bağlayabileceği bir şey bulabilmek için. Gözüne bir şey denk gelmezken saçını arkasında toplayarak banyoya girdi.
Gözüne ilk çarpan suyun şiddetli akıntısı olurken kabini dolduran büyük ve uzun bedenine baktı bir anda Yazgı. Kaslı kollarının başının yukarısına, cama yaslı olduğunu, başının ise suyun altında tamamen önüne eğik olduğunu gördü. Tek kaşı gördüğü görüntü ile hareketle gerilirken uzun bedenini inceledi birkaç saniye. Varlığını farketmeyen halinin sinirle saçından geçen parmaklarını, ensesini öfkeyle ovalayarak başını suyun altında esnetmesini izledi öylece.
Gergindi.
Dikkatle biraz daha izleyecekken bir anda doğrulamasıyla hızla aynaya döndü başı. Saçını elleri arasında üçe ayırırken ensesinden düz bir şekilde tutmaya çalıştı onu izlediğini belli etmeyerek. Tutamları o kadar kabaydı ki, sadece bir gece de birbirine giren haline yorgun bir bakış attı.
Saniyeler sonra kesilen suyun sesi ile kabinin kapak sesi geldi kulağına.
Yan bir bakışla ıslak bedenine siyah havlusunu sardığını görürken saçını hızlı bir şekilde sildiğini gördü. Gerisin geri aldığı yere tekrar koyduğu baş havlusu ile yanına gelmesini izledi hızlıca.
Dikkatini aynadaki kendine vermeye çalışırken tuttuğu saçlarına değen başka bir el ile beklediği hareketini izledi öylece yansımasında. Davranışını usulca kabul ederken sesini çıkarmadan bıraktı saçlarını ellerine..
Hep olduğu gibi..
"Biliyor musun kıvırcık?" Elleri saçlarını tamamen hâkimiyeti altına alırken ayırdığı saçlarını birbiri üzerine atarak yavaşça örmeye başladı. "Biraz önce, bir şeyi bir kez daha farkettim.."
Bir anda yine o dakikalar önce açığa çıkan ses tonu ile karşı karşıya kalırken, sesindeki sorgulayıcı tona kulak verdi sessizce. Kaşlarını çatarak bekledi ne diyeceğini merakla.
"Senin söylediğin her şeye verecek bir cevabım var aslında.. Çok fazla var ama bir anda daha konuşamadan yolun sonunun yaptığım hatalara çıktığını farkediyorum. Sonra susmayı düşünüyorum seni kırmamak, bir şeyleri hatırlatmamak için ama senin susmana katlanamayacağımdan yine konuşuyorum ve ben konuştukça, çukurda olan tek ayağıma, elim kolum da dalıyor sanki.-"
Sıkıntıyla derin bir nefes almasını, bakışlarını saçlarında gezdirmeye devam etmesini izledi öylece aynada. Bal gözleri, duydukları sözler ile dikkatle tutundu kıvırcık tutamlarını özenle ören mavilerine..
"İşte bu yüzden istemedim hiçbir zaman. Ben bu duruma,"O an, saçlarına öyle yoğun bir bakış attı ki, tıkanan nefesini belli etmeden tuttu içinde Yazgı. "Bu hisse ayak uydurabilecek bir adam değildim. Hala değilim.. Uğraştıkca daha da batıyorum. Yaklaşmaya çalıştıkça daha da benden soğuyorsun. Yeterince parçalamamışım gibi, git gide daha çok kırıyorum seni her hareketimle.."
Kırıyordu..
Ördüğü her tutamı, avuçları arasında belki de son kez nefes alıyor gibiydi mutlulukla..
O avuçların eksikliğini, yaşayacaktı Yazgı..
Saçları usulca toplanmaya başladı sırtında. Sessizliğini korumasına nazaran arkasındaki adamın kısık sesi tekrar duyuldu küçük banyoda. "Öyle bir şey ki; yıllarca mantıklı gelen her şey, sorgulamadığım her his soluk boruma yapışıyor sanki şimdi.."
Sonuna gelen saçlarının ucunu neyle bağlayacağını bilmediği için duraksamasını izledi sessizce.
Ardından usulca bıraktı örgüsünü..
Elleri, iki yanından mermere dayandı. Aynı anda başını, yatışan saçlarının üzerine yasladı usulca gözlerini kapatarak.
"Şu beynimi kullanmadığım tek bir sik kalmadı bu yaşıma kadar ama bi' bu olayın üstesinden gelemiyorum kıvırcık.-"
Gözleri daha sıkı kapanarak başını biraz daha eğdi kulağına doğru. Sesi, kelimeleri zor seçtiğini öyle ulu orta beyân ediyordu ki, duraksadı Yazgı.
Öylece durdu kollarında..
"Cesaret edemediğim, yoluna ayaklanamadığım bir tek sensin bal kuyusu.. Sadece sen kalıyorsun mantığımı zorlayan.."
Duyduklarını bilmesine rağmen bir kez daha işitmek, acıtmıştı içini..
"Etrafında bir Allah'ın kulunun olmadığı, sadece ikimizin olacağı tek bir göz evde, yıllarca yaşayacak kadar sana deliyim ama," Dudaklarının baskısını, ensesinin yumuşak dokusunda hissetti usulca.
"Aynı zamanda seni etrafımdaki tüm pisliklerden koruyamayacağını düşünen bir korkağım da.. Korkağım bal kuyusu.. Ne yapacağım, nasıl yapacağım bilmiyorum. Şimdiye kadar ne yaptım ki, şimdiden sonra ne yapsam yol alacağız bilmiyorum. Nereye götürsem, nereye gizlesem kurtulacağız, bilmiyorum kıvırcık.."
Susmak istedi Yazgı.
Kollarındaki adamın kapalı gözlerinin üzerine sinen öyle hisler başkaldırmıştı ki, öylece susup dinlemek, ardından kollarından çıkmak istedi.
Sesi öyle dertli akıyordu ki, göğsünün titremesini bastıramadı bedeninde. İlk kez onunla böylesine açık konuşuyordu ve kalbi, dökülen tüm hisler ile hızla çarpmaya başladı kollarında. Dudakları güçlükle aralanarak günler sonra tüm kalkanlarını yok etti aralarında.
"Yapabilirdim,"
Dudakları, söyleyeceği kelimeleri bilemediği için sıklıkla kapanıp açıldı birkaç saniye. Bakışları, sırtını yasladığı adamın uzun boyuna rağmen yıkılan görüntüsünde gezindi.
"Yaşayabilirdim.. Her gelişine, gideceğini bile bile yine kollarımı sorgusuzca açabilirdim ama,-"
Sakallı yanağını, bir anda usulca bastırdı boynuna. Dudakları atan damarın şiddetine kondu öylece. Elleri, mermerden çekilerek çıplak kavisine dolandı tıpkı bir ip gibi.
Bir düğüm daha atıldığını hissetti Yazgı..
Aralarındaki onlarca ipten biri daha ayrılmamak üzere gayretle karıştı birbirine.
"Aması şu Alın Yazısı.. O geceden sonra senin için her şey daha farklı olacaktı.. Hayatında ben olmayacaktım ve bunun karşılığında, senin bir hayatın olacaktı." Sesi ile bedeninin kaskatı kesildiğini hissetti Yazgı. " Kimsenin ruhu duymadan, göz açıp kapayana kadar kendini başka, bambaşka bir şehirde bulacaktın. Sadece birkaç hafta daha orada duracaktın göze batmamak için. Evlendiğimde ise, yanına gelmediğim için hedefleri değişecekti. Senin yerine, evlendiğim kadının ânını kollayacaklardı ama olmadı. Olmadı.."
Evleneceği kadın..
Burnunu, tenine sürttü usulca. Elleri, ayrı kalmanın tüm hıncını çıkarmak ister gibi öyle ağır bir baskınlık ile kavisine dolanmıştı ki, bakışları geniş, heybetli omuzlarında gezindi sessizce.
"Olmadı, çünkü senden başkasının olurunu, birkaç saniyeden fazla düşünemüyor bu kafa," Dudakları boynundan ayrılmazken, derin bir nefes çekildi boynundan içine.. "O birkaç saniyede de," Elleri kavisini okşayarak devam etti konuşmaya. "Belki de yapabileceğim en büyük hatayı yaptım zaten.."
Gözlerini kapattı Yazgı.
Duymak istemiyordu..
İstemiyordu.
"Eğer o mekana kendime hakim olup o akşam gelmeseydim böyle olmayacaktı. O kargaşa çıkmasaydı, o belasını siktiğimin Hasan'ı seni göndermeseydi, sadece birkaç gün içinde her şey hallolacaktı ama sen," Dudakları, teni üzerinde sessizce gezindi.
"O masaya oturdun ve benimle beraber onca adamın pimini çektin kıvırcık.."
Arkasından sıkıca sarılan bedeni kalbinin şiddetli atışlarına ev sahipliği yaparken, derin soluklarını saç diplerinden, boynundan almasını dinledi öylece. Sessizliğini ilk kez bozdu Yazgı.
"Buna izin veren sendin?"
"Uyarmama rağmen buna izin veren o Hasan'ı sikmem için başka bir sebep de bu."
Duyduklarının boşluğu ile göğüs kafesi ile kalbi arasında derin bir serzeniş başladı. Önce kalbine baskı yaparak tüm kan pompalayan damarlarını kıstırdı avuçları arasına. Ardından sıkıca bekledi öylece nefessiz kalan her hücresinin ölmesini.
Yazgı, hiç ölmek istemedi şimdiye kadar..
Hep, bir gün kendi hayatının hayalini kurarak yaşadı.
Ama şimdi..
Belki de ilk kez..
İlk kez yaşamak istemedi..
Çünkü en zor duygu ile karşı karşıya kalmak, olanca tüm gücünü tek bir nefesiyle bırakmış, öylece çakılmıştı gökyüzü gözlerine..
Bu his..
Ve buna düşman, bambaşka bir his..
Gurununun, başı dik bir şekilde öylece bal gözlerine bakışını izledi ruhunda Yazgı. Kalbinin bu bakış karşısında kasılarak kendini savunmaya geçti tüm gardını alarak.. Her şey, yine aynı devam edebilirdi ama zihni tek bir şeyi kabul etmiyordu..
İnsanlar, düşünmeden konuştukları o saniyelerde, akıllarında yer edinen hali hazırda olan düşüncelerini dökerdi dudaklarından..
Yerini unutma Yazgı..
Yer..
Onun yeri, onun gözünde tek bir göz odaydı..
Düşünmedi Yazgı. Düşüncelerinin dudaklarına yansımasına tek bir an engel olmadı. Deli gibi merak etti dilinin kilidi çözülen adamın diyeceklerini..
"Neden?" Başını iki yana sallayarak eğdi omzuna usulca. "Sessizce defolup gitmek varken, neden böylesine bir aptallık yaptın peki?"
Neyi kastettiğini anlamıştı kasılan kolların sahibi..
Derin bir nefes, boynundan yanağına, ardından dudağının kenarında yer edinen çizgide dolaştı. "O geceden sonra," Diyeceklerini düşünmesini izledi bir süre aynadan. "Gittiğin gün, hiçbir şekilde arkana bakma istedim. Aklında, kalbinde hiçbir şey kalmasın istedim. Ki her şeyi geçtim, ben zaten aptal bir adamım kıvırcık. Benim yaptığım hiç bir iş akıl kârı değil."
Mavileri aralanarak bal gözlerine sıkıca kilitlendi aynada. Yazgı dolu gözlerine rağmen, bomboş bir bakış attı buz çatlaklarının eridiği donuk gözlerine.
Bir süre..
Sadece birkaç saniye, yeryüzü ve gökyüzü bütün nedenleri, sebepleri, olacakları, olmayacakları.. Her şeyi.. Her şeyi birbirlerinin gözlerinde sorguladı..
Yeryüzü kırıktı..
Gökyüzü ise...
Her zamanın aksine, yer yüzünü şifaya boğmaya hazır bekliyordu..
Bal kuyuları gördüğü tüm hislere dayanamayarak ayrıldı mavilerinden. Ne dese, ne yapsa boştu sanki gözünde. Onunla şimdi saatlerce birlikte dâhi olsa, bu değişmeyecekti..
Boştu..
Dolu olmayan bir şey, boş olabilir miydi ki?
Geçirdikleri onca zaman, onca hatıra çöp olmuştu iki kelimesi ile..
Gözleri, açığa çıkan kendi yüzünde gezindi sessizce. Solgun gözlerinin altlarına çöken renk ile kirpikleri halsizce kıpırdadı. Belini sarmalayan ellerin kuvveti kendini anlık belli ederken tutuşu ile usulca döndü bedeni ona.
Kalçalarına dokunan mermer ile önce ıslak göğüslerini, ardından su damlaların saçından yeni aktığını ve sakallarına tutunduğunu gördü öylece. Belini dönmesiyle daha sıkı kavrarken, dokunuşunda sezmediği art niyeti düşündü.
Bazen öylesine istiyordu ki onu..
Bazen ise dokunuşu, çok başka anlamlar taşıyordu ve şu an, belki de ilk kez böylesine gözlerinin dolmasına neden olmuştu dokunuşu.
"Bugün," Yüzü, usulca gözlerini görebilmek için eğildi üzerine. "Midyat'a dönüyoruz."
Dedikleri ile tek kelime etmeden başını salladı Yazgı.
Konuştuğu an, o titremenin bedenine zehirli bir virüs gibi yayılacağını biliyordu ve önünü alamayacaktı..
"Konağa gideceğiz," Diyeceklerini tarttığını, saniyeler ara ile hesap edişini gördü. "Ama seni başka bir yere götürdüğümü sanacaklar."
Konak..
"Başka yeri tercih ederim!" Sesi, hırçınlıktan çok keskinlik barındırıyordu ve mavilerinin tepkisini dikkatle izlediğini biliyordu.
"An kolluyorlar Yazgı. Şu an bile kapıda dizili, onca adam çıkmamızı bekliyor." Hatasını bilen sesinin ikna çabası için açıklamaya girişmesi umrunda bile değildi.
"Ölmekten korktuğumu mu düşünüyorsun yoksa?"
Dudaklarının baskısını bir anda dudağının kenarında hissetti. "Beni iyi dinle kıvırcık!" Sesi, yine aynı ketumluğuna bürünmüştü saniyeler içinde. "Tamam, hata belli, suç belli, sikik bu durum ulu orta belli ama şimdi, tek derdim seni bu işten en kolay nasıl sıyırıp kenara koyacağım! O yüzden, dün akşam verdiğim sözün zamanı gelene kadar ben nereye, sen oraya. Ve;" Mavileri tüm buz kütlelerinden sıyrılarak yumuşak bir bakış attı bal kuyularına..
Elleri, biraz daha çekti bedenini, uzun bedenine..
"Arkamda her dakika kuyruk gibi an kollayan çakalların şakası yok Yazgı. Bu konuda ben ne dersem o! Senin kadar bende ölmekten korkmuyorum ama," Çıplak belinden çekilen ellerinin baskısını yanaklarında hissetti.
Dudakları usul ama koyu bir hissin kurbanı olacak kadar yoğun bir öpücük daha kondurdu tenine. "Demesem de, anladığını biliyorum. O yüzden ölmek lafını duymayacağım bir daha dudaklarından."
Elleri sessizce çıplak teninde gezinirken mavileri bir an olsun gözlerinden ayrılmadı bir cevap ararcasına. Düşüncelerin yoğunluğu ile dudaklarından taşanlara engel olamadı Yazgı. "Ne diyeceksin onlara?"
Kimden bahsettiğini anlayan gözleri derin bir bakış attı gözlerine. "Ne dememi istersin?"
Kırpılan kirpikleri uzun, belkii de saniyeleri bile içine hapsolduğu derin bir hüzünle baktı gözlerine. "Konak dışında her yere gelirim ama oraya gitmek istemiyorum."
Sesi, kırıldıkca kırıldı Yazgı'nın..
Bakışları, yoğun bir hisle düştü sakallarına. Dudaklarının garip bir hüzün titremesi ile dişleri arasına hapsederken anlamaması için üstün bir çaba sarfetti cevabını beklerken. "Sen nasıl istersen öyle olsun kıvırcık, " Bir anda örgünün başladığı ensesinden bastırdığı avcu ile yüzüne eğilerek yaklaşmasını izledi. "Sen yeter ki kurban etme beni o titreyen dudaklarına.."
Söylediği sözler ile dişlerinden kurtulan alt dudağı ansızın onun dudaklarına çarptı. Derin bir nefesin çekildiğini, dudaklarının usul ama bütün hislerin yoğunluğu ile dudaklarının arasına karıştığını hissetti Yazgı.
Zaptedemedi..
Sert dudaklarının arasında tekrar titreyen alt dudağının usulca öpüşünü, şefkatle sarılmasını izledi bedenine..
Elleri belini sıkıca sarmalayan kollarına dokunurken, bıraktı tüm omuzlarındaki yükü kollarındaki adama. Öyle ağır geliyordu ki artık, hapsolduğu bu defin çukurun git gide daha da onu boğduğunu, içinden çıkılmaz kadar sıkıp kaldığını hissediyordu sanki. Yorgundu.. Kalbini ele geçiren o his, hüznün yanında sadece yorgunluktu, biliyordu.. Bir anda kuvvetli kollarının sıkıca sarıldığı kavisinden tutarak mermer taşın üzerine oturtmasına baktı sessizce. Bacaklarının arasına yavaşça sokularak daha derin öpmesini seyretti öylece dolu gözleri ardından.
Tam şu an..
Öyle derin bir huzur hissetmeliydi ki kalbinde..
Yer, mekan, zaman kavramları olmadan öyle derin bir hisle buğulanmalıydı ki..
Kalbinde kendini belli eden o yoğun sevginin patlak vereceği bu anda, hissettiği tek şeyin hüzün, kırılmışlık hissi oluşuna doldu taştı bal kuyuları.. Durduramadığı bir gözyaşı, hızla kırptığı kirpiklerinin arasından kaçarcasına yanağına damladığında eliyle silmek için hareket etti hızla.
Ondan önce davranan el yanağına dokunurken kapalı gözlerini telaşla araladı Yazgı. Bir anda dudaklarından kopan dudaklar yanağının aşağısında onun parmak uçlarına takılan damlaya dokundu. Onu seyrettiğini anlaması ile bir damla daha bir önceki damlanın yolunu seyrederken, bu sefer tutunduğu yer parmak uçları yerine dudakları olmuştu.
"Nasıl toplayacağım bu her dakika dökülen kırıkları ben?"
Dudaklarının ıslak yanağında usulca gezindiğini hissetti. "Nasıl yapacağım ben bu işi Alın Yazısı?"
Kısık sesinden dökülen, tıpkı kendi kalbini sarmalayan hüzün ile titreyen bir bakış attı mavi gözlerine. "Parçalar birbirine tekrar eskisi gibi tutunmadıktan sonra, toplasan ne olur?"
Akan o hissin tadı, dudaklarında tuzlu bir tad bırakan adamın bakışındaki kederi izledi öylece. "Baştan kurmaya kalksam," Elleri, her şeyi unutturmak istermiş gibi sarıldı beline sıkıca. " Ömrüm yeter mi peki?"
Derin bir nefes alarak belini sıkıca saran kollarının kalınlığında göz gezdirdi Yazgı. "Öyle bir başlangıçı," Bal kuyuları, dertli bir bakış attı mavilerine.. "Tekrar yaşamayı kim ister ki?" Sesi öylesine naif, kırılmaya an sayan bir vaziyette çıkmıştı ki, sanki duymaya katlanamıyormuş gibi gözlerini sıkıca kapatmasını izledi kollarındaki adamın. Ardından usulca aralanarak yoğun bir dalganın, kıyılarına vurmasına şahitlik etti.
Bakışını, derin bir sessizlik karşıladı mavi kuyularında. Usul bir akım, ikisini de yavaşça, belli dahi etmeden çekti derinliklerine öylece.. Durdurmak, belki de kendi durmak istemedi Yazgı. Yüzünün belli bellirsiz noktalarında mavi gözleri, nedensizce çekilerek boynuna eğildi tekrar..
Bir an..
Saliseler içinde, kalbinde bir his belirdi..
Bu halini görmeye dayanamayan adamın acı çekişi, kederin ince kollarının tüm gökyüzüne dağılışına şahitlik etti, kuyuları..
Dikkatle bakındı boynuna sokulan, derin bir nefesle ensesine burnunu dayayan haline. Sesini çıkarmadan bekledi kollarında sonlarını düşünürken..
Son..
Dedikleri, meydan okuyordu zihnine..
Son olması için, bir başlangıç gerekmez miydi?
Onların başlangıcı önce eski, kırık dökük bir köşe masasıydı.. Ardından bir oda ve belki de bir dize çarşaftı..
Yazgı için tek başlangıç, onu sevmekti belki de..
Bakışları, karşısında duran uzun aynanın yüzeyinden kendi gözlerini buldu düşüncelerini teyit etmek istercesine. Bedenine sarılı geniş sırtına, kuvvetli omuzlarına baktı acıyla..
Onu sevmek, sonunu bildiğin bir oyun gibiydi..
Ölüm oyunu.
Biliyordu Yazgı. Yıllarca bu düşünce kalbinin en derinlerinde peydah olmuş, tüm elini kolunu bağlamıştı ona dokunan adamın koynunda ama kabullenmek istememişti. Gideceğini, bir gün bırakacağını aklına dâhi getirmeye cesaret edemediği günlerin ardından gidişi ile yıkılmaya hazır zeminin ilk çatlağında yığılışına şahit olmuştu aynadaki kadının..
Onu sevmek, hasar veriyordu ama öyle bir şeydi ki, bir hastanın en acı anında, hiçbir şey hissetmemesini sağlayan bir morfin gibi de iyi hissettiriyordu..
Bir çocuğun en yaralı yeri, dizleriydi ve bir annenin tek öpücüğü ile iyileştiğini hissettiği o anki mutluluğu, belki de o huzuru yaşatıyordu kalbine çoğu zaman, kollarındaki adam..
Düşündü Yazgı..
Daha öyle çok örnek verebilirdi ki, tanımlamak, sığmıyordu hiçbir cümleye..
Yakıyordu..
Ama sonrasında yanan her noktasına soğuk bir his bırakarak iyileştiriyordu da..
Gözlerini sıkıca kapattı Yazgı. Başını iki yana sallayarak öne çekildi hızla. Boynundaki başı bir anlık boşluğa düşerken afallamasından yararlanarak kollarından sıyrılıp kenara kaydı. Usulca mermerden inerken, arasından çıkarak ona tek bir saniye bakmadan odaya ilerledi Yazgı.
Ona baktıkça olmuyor muydu zaten her şey?
Tüm düşünceleri, tüm hisleri birbirine karşı meydan okuyordu ve içinde başlayan savaşta boğulan tek şey, ruhu oluyordu sanki.
Ölüm, kapısında öylece bekliyordu Yazgı'nın..
Usul adımları sessiz odaya yavaşca ilerlerken yatağın üzerine koyduğu poşetin içinden elbiseyi aldı. Durgunlaşan gözleri eline aldığı düz yeşil rengindeki elbisenin yumuşak kumaşında gezindi. Kalın ama yumuşak bir örgü elbiseydi ve dizlerinin altında kadar sıkıca iniyordu. Çıplak halinden kurtulmak için fazla düşünmeden geçirdi bedenine. Kayan kumaş hafif ince bedenine bol gelirken umursamadan örgüsünü çıkardı dışarı.
Aynı anda ancak banyodan çıkan adamın haline yan bir bakış attı dikkatle. Sert adımları poşete ilerlerken eline alarak içinden siyah bir pantolon, siyah boğazlı kazak çıkarmasını, çevik bir hareketle giyinmeye başlamasını izledi inceleyerek.
Saniyeler içinde değişen atmosfer ile havlusunu çıkararak iç çamaşırlarını, pantolonunu giymesini, kemerini takarak arasına silahını kontrol ederek yerleştirmesini izledi. Tehlikeli hayatı an be an gözünün önünden bir şerit gibi akıp giderken sakince bekledi ne yapacağını. Yan bir bakışla sessizliğini izlemek edemedi Yazgı.
Ona ayak uyduracaktı..
Ne yapacağını, nasıl yapacağını bilmese de, dün gece verdiği sözü görmek için, izinden gidecekti Yazgı. Ne kadar sürerdi bilmiyordu ama bekleyecekti. Dalgın bakışları poşete yerleştirdiği üzerinden çıkan kıyafetlere döndü. Dağınık yatağı toplama düşüncesi anlık aklına gelirken bir otel odası olduğu aklına sonradan düştü. Halinin içler acısı vaziyeti gözlerini sıkıca kapatmasını sağlarken odada yankı yapan adım seslerini işitti.
"Gidiyoruz!"
Sesi ile gözlerini hafif aralayarak poşete eğildi almak için. "Onlar kalsın."
Tekrar duyduğu sesi ile sessizce bıraktı poşeti. Ardından yanında duraksayan bedenine bakmadan kapıya ilerledi. Açtığı kapı ile bir anda belinde yerini belli eden kolunu hissederken nefesini tutarak saçlarına dokunan dudaklarını, ardından onun dudakları arasına çekilen kokusunu hissetti.
"Hırçın olmanı tercih ederim kıvırcık."
Belindeki eli bedenine tamamen yapıştırdığı ince bedeni ile ona bakmak zorunda hissetti kendini." Nasıl davranacağıma da mı sen karar veriyorsun?"
Dudaklarından suratsiz dökülen sözler ile mavilerinden tekrar canlanan kıvılcımı hissetti. "İşte böyle.."
Hızını anlayamadığı bir şekilde dudaklarına yoğun, kısa bir öpücük kondurarak geri çekilmesini, belinden tutarak daha yükseltmesini izledi yüzüne doğru. Ardından dudaklarını bir de boynunda hissederken öfkeyle itti yanağını. "Uzak dur benden!"
Boynundan itmeye çalıştığı başı derin bir nefesin ardından kolaylıkla uzaklaştı. "Denedik de ne oldu amına koyayım!"
Yüzü tiksinti ile buruşurken belindeki kollarını çözmeye çalıştı tek eliyle. "Ağzının ayarı yok mu senin?"
Yüzünü ele alan maske munzur bir gülümsemeye ev sahipliği yaptı. "Seni öperken mi?" Ardından bakışlarını dudaklarında, yüzünün belli yerlerinde olan küçük lekelerde dolaştırdı. "Olup olmadığını bilmem için aklımın başında olması gerekiyor kıvırcık ama ne yazık ki o dakikalarda çoktan uyuşmuş ve kendimden geçmiş oluyorum kollarında.."
Sesindeki üstü kapalı arzu ile son kez yüzüne yoğun bir bakış atmasını, ardından boğazlı kazağının yakasını ferahlamak için genişletmesini izledi. "Gidelim hadi, güzel bir kahvaltı yapalım."
Duyduklarının ardından belinden çekerek odadan uzun, dar koridora çıkmalarını sağladı. Yanında ilerleyerek asansöre binmesini, kolunun kuvveti yüzünden tam dibine çekilmesiyle derin bir nefes alarak yanına geçti. Bakışları 23. kattan aşağı inen numaraları görürken ne kadar yüksek bir bina olduğunu, odasındaki manzaradan anlaşılır olduğunu düşündü kısa bir an.
Açılan asansör ile giriş kata adım atarken sessizce ilerlemesini bekledi döner kapıya. "İyi günler Serhad Bey, yine bekleriz efendim."
Garip bakışları takım elbiseli, ciddi adamın yüzünde gezinirken, onunda kendinden farksız bakışları kendi küçük yüzünde geziniyordu. Anlamaya çalışan gözleri önce belindeki kalın kolda, ardından örgülü uzun saçında gezinmesini izledi dikkatle. Daha fazla bakmaya fırsat olmadan çevik bir hareketle çekildi öne doğru. Kaba hareketi ile yan bir bakış atarken mavilerinin sinirle çıktıkları kapının önünde duran siyah jipte gezindiğini gördü. Arabanın tam yanında da Mahmut vardı. Ellerini onları görür görmez saygıyla birleştirmesini izledi.
"Hayırlı sabahlar olsun ağam."
Belindeki eli öne iteleyerek şoför koltuğunun kenarına geçmesi için alan tanıdı kollarındaki adam. "Hareketlilik yoksa eğer, hayırlı bir sabah olur Mahmut!?"
"Gece geç saatlerde yine Yavuz bey aradı ağam. Tek şikayeti, size artık hiç ulaşamıyor oluşu. Acil dönüşünü beklediğini iletmemi istedi."
Mahmut'un dediklerini dikkatle dinlerken onlara bakmakla meşgul olduğu için açık kapıyı tuttuğunu farketmemişti Yazgı. Yıllarca o adamın adını çok kez duymuştu ve arkadaşı olduğunu düşünmüştü ama şimdi anlıyordu ki, onunla ciddi bir iş yüzünden görüşüyordu. Daha fazla dikkat çekmeden hızla oturdu şoför koltuğunun yan tarafına. Kapısını kapatarak camının dibinde olan iki adamda tekrar göz gezdirdi.
Dikkatini ilk çeken kolunu esnetmesi oldu.
Bakışları anlık koluna düşerken geriye doğru hafif omuzlarından gerdirdi bedenini. Siyah kazağın sardığı büyük vücudu günler içinde eski halinden soyutlansa da, yine de gözlerini almasını zorlaştıracak kadar güzel, yine her zaman ki gibi sevdiği siyah rengin için mükemmel duruyordu.
Siyah, ona en çok yakıştırdığı renkti Yazgı'nın..
Ve bunu öğrendiği günden bu yana neredeyse her gün siyah giyerek gelmişti yanına..
Bakışları, siyah boğazlı kazağının sardığı temiz ama sakalının kendini belli eden kirli dokusunda duruşuna baktı farklı bir hisle. Ona karşı olan tavırlarından çok uzak bir duygu ile göz bebekleri dikkatle inceledi keskin çenesini. Ellerini cebine koyarak karşısında ona bir şeyler anlatan Mahmut'u dikkatle dinlemesini, ciddi yüz hatlarının dün geceye nazaran ne kadar farklı durduğunu gördü Yazgı.
Kollarındayken, başbaşayken o kadar farklı bir hal alıyordu ki, dışarıda herkese karşı olan tavrını birkaç gündür görmesiyle kendini ister istemez özel hissetti Yazgı.
Özel..
Onun için özel miydi?
Bir anda bakışlarına denk gelen gökyüzünün en açık rengindeki gözleri ile afallarken hızla önüne döndü. Kucağındaki elleri ne yapacağını bilemeyerek kıyafetin örgü dokusunu kavrarken tireyen kirpiklerini hızla durdurmaya çalıştı. Camının kenarında oluşan hareketlilik ile yan bir bakışla ne yaptığına bakacağı sıra ansızın camın tam dibine eğilmiş halini görmesiyle şaşkınca baktı keskin göz rengine.
Ellerini aracın üzerine bastırarak üzerine eğildiği cam anlayamadığı bir şekilde aşağı kayarken hayretle aracın içine baktı nerden açıldığına bakmak için. Tekrar ona dönerken aralarındaki camın da yok olduğunu farketmesiyle keskin yüzünü ele alan bir yumuşaklık usulca yöneldi gözlerine Yazgı'nın.
"İstersen," Bakışlarının yoğunluğu, arzudan çok uzaktı. "Tekrar çıkalım odaya?"
Dedikleriyle birlikte tek kaşı hareketlenerek sorgu dolu bir bakış attı mavilerine Yazgı. Bakışları önce hareketlenen kaşında, ardından bal kuyusu gözlerine indi usulca. "Sarılıp uyuyalım, rahatça izle sende bu sabah olduğu gibi.."
Bu sabah..
Titreyen kuyuları usulca kaçtı mavilerinin arasına sıkışıp kalan siyah göz bebeğinden ama ardından hızla tekrar baktı kaçtığını göstermemek için. "İzleyemez miyim?"
Mavileri ufak bir dalga ile yükselerek usulca yaklaştı kıyılarına. "İzlersin Bal Kuyusu.." Dalga, hafifçe çarptı kıyılarına.. "Bende, senin beni izlemeni, izlerim.." Bakışları, gözlerinden bir saniye ayrılmadan daha da eğildi üzerine. "Sonra bu anın güzelliği ile o sikik anlaşmayı da unutmuş oluruz, ne dersin?"
Bir anda sesinin volumü beklenmedik şekilde ciddi çıkarken bakışları anlık dudaklarına indi. Ardından dikkatle mavilerine bakındı. "Unutmak istediğin şeylerin listesi bi' hayli kabarık.. Güzel başarı!"
Yorgun başı gözlerinden ayrılarak önüne eğildi birkaç saniye. Ardından tek kolunu aracın üzerinden çekerek cam kenarına yasladı.
"Başarısını sikeyim böyle işin!"
Kendi kendine mırıldanmasını dinlerken o yoğun havanın yerini yine gergin, aralarındaki kıvılcımın canlandığı bir hava aldı. "Gidelim artık, acıktım?"
Söylenmesini keserek yan bir bakış attı kemerini takarken. O da geri çekilerek kazağını düzeltti. Ardından ön taraftan dolanırken yine keskin yüz ifadesine büründüğünü gördü. Binerek kemerini takmadan hızla aracı çalıştırmasını, ilerlemesini izledi yan bir bakışla.
Bir anda aklına bir şey gelmesi ile telefonunu çıkarmasını, ekrana dokunarak birini aramasını izledi.
"Buyur ağam?"
Hoparlöre alınan telefon ön tarafa sabitlenirken, Mahmut'un sesi doldurdu geniş aracı. "Öne geç! Kahvaltı yapılacak bir yere sür."
"Hemen abi."
Kapanan telefon ile hızla bir aracın yan taraftan geçerek önlerine ilerlemesini izledi Yazgı anlamayarak. Sorgu dolu bakışları direksiyondaki ellerini buldu. "Sen yemek yenilecek yeri bilmiyor musun da ona soruyorsun?"
Yüzüne yan bir bakış attıktan sonra öndeki aracın bir ara sokağa dönmesiyle direksiyonu kırmasını izledi. "Pek ilgilenmem öyle yerlerle, gitmem de!"
Aldığı cevap ile garip bir hisle önüne döndü Yazgı. "Değişik."
Ses tonu meraklı çıkarken yüzüne dönen mavileri hissetti ama bakışlarını yoldan çekmedi. "Değişik olan ne anlamadım. Dışarıdayken orda burda sürttüğümü mü düşünüyordun yoksa?"
Aklındaki düşünceleri bir anda def eden sözleri ile bal gözleri incelemek için döndü sîmasına. Lafı, dilinin altında hazırdı bile.. "Evet?"
Verdiği cevap ile hafif kirli sakalın yoğunlaştığı yanakları gerildi. "Kendim için ayırdığım tek vakit, sensin Bal Kuyusu.." Ardından bakışında anlık bambaşka bir his belirdi. "Yemek yeme işini bile ayak üstü yapan biriyim ben."
Öylece durdu Yazgı..
Duydukları ile saklamaya çalıştığı bir şaşkınlık ile bakakaldı yüzüne..
Kendi için yaptığı tek şey, yanına gelmek miydi?
Gözleri, hızla yola döndü titrediğini göstermemek için. Onun için özel olduğunu hissettiği her dakika, garip bir akım bedenine yerleşiyor, kalbinin damarlarına gönderdiği her bir damla kana kadar işliyordu sanki. Yıllarca hissettiği bir his tekrar parmak uçlarına dokunurken, dalgın bakışları kucağında birleştirdiği ellerini buldu.
Onun için özel olduğunu hep hissetmişti Yazgı..
Zaten canını acıtan da bu değil miydi?
Onun gözündeki yerini son zamanlarda daha iyi anlamıştı ve gelen ilk darbe, yine onda son bulmuştu..
Bilerek..
Hüznün kırıntıları göz bebeklerine yerleşerek usulca güçsüz bıraktı göz kapaklarını. Yorgun gözleri yan tarafındaki cama dönerek yavaşlayan aracın geçtiği işlek caddede gününe hevesle başlayan insanlarda gezindi. Tıpkı onun saatler önce dediği şeyler düştü aklına..
Cevap verse, sonu gelmeyecekti bu hissin..
Vermese..
Boş kalıyordu avuçları sanki.. Dediği her bir sözün içine sığdırdığı umutları, güçsüz kalıyordu her saniye..
Bir anda duran araç ile dalgınca kaldırdı başını. Bakışları geldikleri yere bakarken küçük, sade ve kalabalık olmayan bir yer olduğunu gördü. Gözleri soluna dönerek bakışlarını üzerinde gezdiren adamda dolaştırdı. Bakışlarında başkaldıran o histen kaçarcasına kapıya yöneldi inmek için. Kilitli kapı ile eli kapıda döndü başı yanındaki adama..
"Niye kilitledin?"
Mavileri kurnaz bir bakışla yüzünde gezinmeye devam etti. "Sadece sen mi izleyeceksin? Bırak biraz da ben izleyim."
Dedikleri ile gözlerini devirdi Yazgı. "Bunu sürekli başıma kakacağını biliyorum. Her dakika gözüme sokup durma o yüzden."
"Sende sokmak lafını aklıma sokma da rahat rahat kahvaltımı yapayım ilk kez!?"
Hafif bir şaşkınlık ile çatık kaşlarına baktı. "Aklına sokmam için aklından çıkması gerekmiyor mu?"
Gergin bir bakışın bal gözlerine konmasını izledi Yazgı. Ardından üzerine eğilen bedenine, yüzüne vuran nefesine baktı Yazgı. "Eğri oturalım, doğru konuşalım. Evet, çıkmıyor!"
Gözlerini devirerek yan bir bakış attı yüzüne yakın yüzüne. "Dürüstlük seviyene hayran kaldım, aferin sana!"
Ufak bir gülüş yüzüne dokunurken başını iki yana salladı sabırla. "Bu tamamen senden kaynaklı bir sorun kıvırcık. İlk fitili sen ateşlemeseydin şu an belki de hala masum masum uyuyor olurduk."
Duydukları ile şokla gözleri irileşti. "Ben mi? Yapışıp bırakmayan sendin?"
Bakışları irileşen gözlerinde munzurca gezindiğini hissetti. "İzin versen şimdi de yapışacağım da, kendime acıdığımdan kalkışamıyorum!"
Gergin ama komik çıkan sesi ile kısık bir bakış attı koyulaşan mavilerine. "Sohbetine de hiç doyum olmuyor gerçekten, gitsek mi artık?"
Konuyu son hız değiştirmek isterken, nasıl bir adamla yıllarca birlikte olduğunu yine unuttu anlık Yazgı. "Haklısın.." Kalın kolu bir anda beli ile koltuk arasına girerken hızlı hareketi ile dudaklarından kaçan çığlığa engel olamadı. "Bende doyamıyorum aynı senin gibi.."
Saniyeler içinde dudaklarına hızlı, fazla hızlı ve sert bir öpücük kondurdu. Elleri ile sinirle itti omuzlarından. Boşluğundan yararlanarak bu sefer de boynunu öptü. "Çekil, tamam."
Asabice söylenirken son kez yanağını öpüp bırakmasıyla kapıya yöneldi hemen. Hala kilitli kapı ile tam söylenecekken gelen ses ile açılan kapıyı açarak indi araçtan. Örgüsünden kurtulan birkaç tutam saçı yanaklarına düşerken geriye iterek soğuk havada nefes almaya çalıştı. Bakışları yanına gelen uzun boyunda gezinirken ona bakmadan içeri doğru adım attı Yazgı.
Belinde hissettiği sahiplenici parmaklar kavisine hızla dolanırken bedenini, bedenine yaslamasını izledi bezmişlikle. Fazla takılmadan girdikleri mekânın ferah ve iç açıcı dizaynında göz gezdirdi.
"Böyle yerleri tercih ettiğine göre zevkli biri olmalı Mahmut?"
Dudaklarından dökülen sözler ile belindeki eli sıkılaşarak daha da çekti kendine. "Düşüneceksen benim zevklerimi düşün kıvırcık, başkanlarının değil!"
Asabi sesi ile dudaklarına alay dolu bir gülümseme kondu Yazgı'nın. "Seninle yaptığımız tek eylem sevişmek olduğu için, başka ne tür zevklerin var bilmiyorum," Belindeki elini iterek sıyrıldı kolundan. "Kusuruma bakmazsın artık!"
Dedikleri ile derin bir nefes alan adamın arkasından geldiğini işitti boş mekanda. Neden boş olduğunu anlamazken büyük boydan camların en köşesine kurulmuş masalardan birine ilerledi Yazgı. Yıllar sonra ilk kez dışarıda, böyle bir mekanda kahvaltı yapacaktı ve bir sakarlık, uyum dışı bir hareket yapmaktan ölesiye korkuyordu.
Başına geldiği masanın bir tarafına otururken karşısına geçmek yerine, yanına oturan adama baktı anlamayarak.
"Karşıya geçsene?"
Arkasına yaslanarak, kolunu kendi sandalyesinin arkasına uzattı. "Böyle daha iyi(!)"
Bakışlarını yüzünde hissederken fazla düşünmeyerek önüne döndü. Masadaki olan malzemelerde kısa bir göz gezdirirken yanlarına gelen garsona çekimser bir bakış attı.
"Hoşgeldiniz efendim, ne alırdınız?"
Nazik ses tonu ile ne alacağını düşünürken bunu neden gelene kadar düşünmediği için kendine kızdı. Tam bir şeyler geveleyecekken yanındaki dağ ayısının kaba sesini duydu.
"Serpme kahvaltı! Donat!"
Böyle yerlerin adamı olmadığı her halinden belli olurken başını arkaya atmasını, gözlerini kapatarak sanki yarım kalan uykusuna devam etmek istediğini izledi sessizce. Zoraki bulunduğunu hissederken gülümseyerek önüne döndü Yazgı.
Nedensizce mutlu olmuştu..
O o odadayken, hayatına devam ediyor oluşu, çoğu kez aklına gelmiş ve üzmüştü onu..
Karşılaştığı bu hareketler ile elinde olmadan rahatladığı, büyük bir yükün göğüs kafesinin üzerinden kalktığını hissetti Yazgı. Her ne kadar özgürlük onun elinde olsa da, onunla tüm özel anları yine onunla yaşıyordu yanındaki adam.. Bakışları usulca camdan görünen hafif kır bahçesine döndü. Soğuk rüzgarın getirdiği kuru yapraklar yeşil yapma çimlerin üzerine güzellikle dokunurken, oluşturdukları görsel şölen ile dalgınca izledi her bir yaprağın aykırı hareketini..
Bir anda önüne konulan boş tabak ile yerinde irkilirken, belinde hissettiği el ile arkasına çekildi yavaşça. Kollarını yasladığı masada, kahvaltılıklara yer açarken karşı koymadan yanına çekildi onun. Omuz başlarının altına denk gelen kolları tenine dokunurken garip bir bakış attı yüzünü inceleyen mavilere.
Bakışı, bir başkasının gözünden hevesli bir çocuk, kendi gözünden ise çekingendi ilk kez..
Çocuksu bir heves..
Yazgı'ya o kadar uzak bir kelimeydi ki..
"Afiyet olsun efendim. Başka bir arzunuz olursa seslenmeniz yeterli."
Bakışlarından kopan maviler önce garsona ardından masaya döndü başını sallayarak. Uzaklaşan adam ile belinden tutarak masaya çekti bedenini.
"Ye hadi."
Kendi önündeki boş tabağa haşlanmış yumurta alırken kendi tabağına da bir yumurta, çeşidini bilmediği birkaç farklı peynir ve zeytin koydu. Ardından reçel görünümlü tabakları, balı ve tereyağını önüne itelemesine baktı farklı bir hisle. Kirpikleri hareketi ile garipce titrerken eline usulca çatalını alarak gözüne ilk çarpan peynir çeşidinden aldı ağzına..
Aynı anda gözüne farklı bir şey çarparken gülmeden edemedi Yazgı her şeye rağmen.. Masanın kenarına koyulan çaydanlık ve altında oluşturdukları odundan közler ile doğallığın en güzelini izledi Yazgı. Küçüklüğü aklına gelirken buruk bir gülümsemeye dönüştü dudaklarındaki kıvrım.. Bakışlarını tam çekecekken yanındaki adamdan bekleyeceği en son hareket serildi gözlerinin önüne.
Bardakları dolduruyordu..
Ve ilk kez çay doldurduğuna yemin bile edebilirdi Yazgı..
Dudakları, karşısındaki manzara karşısında aralanırken bardağın kenarına kaçan birkaç damla çayda, güçlükle doldurduğu bardakların dudak payı olmadan tıka basa olduğunu gördü. Dudaklarından engelleyemediği bir kıkırtı döküldü.
"Bardağın son noktasına dudak payı denilir. Ağzına kadar doldurulmaz çay."
Sesindeki alay ile üzerindeki kaşların çatık olduğu maviler bal gözlerine döndü ciddi bir şekilde."İşime çok yarayacak bir bilgiyi benimle paylaştığın için çok sağol," Bir bardağı ketumca tabağının köşesine koymasını izledi gülmeye devam ederek. "Eğer söylemeseydin bundan sonraki hayatımda ne yapardım bilmiyorum kıvırcık!"
Hafif sinirli sesi ile gülüşü daha da büyürken seslice gülerek bardağa uzandı. Tutacak yer bile olmadığı için geri vazgeçerken duyduğu ses ile bardağı tekrar alındı önünden. "Hasbinallah(!)"
Dudak payını oluşturacak kadar çayı üst demliğin içine boşalttığını görürken dudaklarını gülmemek için bastırdı birbirine. Ardından tekrar önüne koyulan bardaktan zevkle bir yudum aldı. "Ellerin dert görmesin," Sonra aklına gelen şey ile kısık bir bakış attı yüzünü izleyen mavilere. "Diyeceğim de, bilemedim şimdi bir an kararsız kaldım."
"Ağzın konuşacağına yemeğini yemeye bak Alın Yazısı."
Ardından tekrar arkasına yaslanarak bir zeytin alıp çevik bir hareketle ağzına attı. Çekirdeğini çıkarmasını beklerken şaşkınca yutmasını izledi. "Yalnız çekirdek de gitti?"
Çayından bir yudum alışını, mavilerinin alay dolu bir şekilde gözlerine dönmesini izledi. "Uğraşamam şimdi çıkarmayla."
Yan bir bakışla, alay dolu yüz ifadesini ölçerken konuştu Yazgı. "Bu kadar üşengeç olduğunu bilmiyordum?"
"Bazı istisnalar yok değil tâbii. Mesela;" Arkasına uzanan eli bir anda sırtından kavrayarak geniş göğsüne çekmesiyle boş bulunarak yapıştı bedenine. Hayretle dudakları aralanırken bal gözleri, tam dibinde dudaklarına bakan mavilerinde gezindi. "Seni öpmek, seni koklamak, seni soymak, seninle duş almak, senin saçlarını yıkamak, taramak," Şaşkınlıkla dinledi onu. Bakışlarının dudaklarından koparak yanağına düşen kıvrık saçlarına dönmesini izledi. "Saçlarını örmek, seninle sevişmek, seninle durmadan sevişmek, hep sevişmek.." Yorulmadan saydığı şeyler ile öylece durdu tam dibinde Yazgı. "Ve ayriyeten silahlarımı temizlemek, bıçaklarımı biyêlemek dışında her şeye üşenirim Bal Kuyusu.."
Uzun süreli sesini duymanın sersemliği ile bal gözleri usulca dudaklarına düştü. Sakallarına, sakalının esirgediği elmacık kemiklerindeki lekelere bakındı uysalca.
"İyi ki üşengeçmişsin, üşengeç olmasan ne olurdu bilmiyorum!"
Dudaklarından dökülenler ile sesli bir gülüş ulaştı kulaklarına.. Bakışları yoğun bir hisle tekrar dolgun dudaklarına düştü. "Büyük ihtimalle önümüze gelen her kapalı alanda deli gibi sevişirdik Bal kuyusu. Mesela şimdi sana tuvalete gitmeni iple çektiğimi tabi ki de söylemeyeceğim. Gitmemen de işime gelir açıkçası çünkü," Sırtındaki eli belinin ince kavisine sıkıca dolanarak diğer kolunu da karnına sardı hızla. "Kalkanı indirmeme hiç yardımcı olmadığın için, sik gibi kalmak istemiyorum ortalıkta yine!"
Dedikleri ile gülmemek için kendini tuttu Yazgı. Kendine engel olamayarak yerinde hareketlendi ve yüzüne daha da yaklaştı. "Sabah olduğu gibi mi?"
Yüzüne vurduğu anlar gözünde canlanırcasına bedenine yaslı ince bedeninde hızlı bir tur attı mavileri. Ardından istekle dudaklarını yalamasını izledi. "Sabah sen izin verseydin kim bilir daha neler olurdu ama kabullendim artık(!)"
Dudaklarından dökülen sözler ile bal kuyuları tıpkı onun gibi yoğun bir bakış attı gözlerinin derinlerine. "Beklentiye girmemen güzel olmuş.." Ânın içine düşen bomba kadar etkili sözleri mavilere çarpar çarpmaz göz kapaklarının hızla kapanmasını izledi Yazgı. "Çünkü karşılanmadığı zaman, kötü sonuçlanıyor."
Yavaşça ayrılmak istedi kollarından.. Hırçınlık ya da ketumluk yoktu hareketinde. Ellerini kaslı göğsüne yaslayarak uzaklaşmak istedi ama belindeki kelepçeler izin vermedi hareketine. "Beklentiler olmazsa, bir amaç olmaz kıvırcık. Bir çabanın ardından beklentiye girersin, olmazsa eyvallah ama ya olursa?" Dudakları usulca yanağındaki kıvırcık tutamları geriye iterek yumuşak tenine dokundu. "İşte o olduğu an ki his için insanlar beklentiye girer."
Bal kuyuları, tüm mavi renkleri saniyeler içinde hapsetti derinlerine..
Girerdi..
Girmişti de..
Aklına getirmek istemediği tüm düşüncelerinden kalbine yol aldığını hisseder hissetmez sertçe çekti kendini kollarından.
"Olduğunu görmeyeceğim için, o his için beklentiye girmek saçmalıktan öte bir şey değil. Girsen bile bunun belli bir zaman dilimi olmalı.. " Doğrularak masaya tekrar yaklaştı çatalı eline alarak. "Girdiğin beklenti yıllar sonra gerçekleştiğinde bir boka yaramıyor malesef. Tarihi geçmiş, bozuk bir üründen farksız oluyor. Tadı tuzu kalmıyor (!)"
Dudaklarından sertçe dökülen sözlerin ardından derin bir sessizlik karşıladı onu. Ona olan siniri birkaç saniye geçse bile tekrar harlanacak bir şey buluyordu yine. Gözlerini sıkıca kapatıp açarak önündeki tabağa odaklanmaya çalıştı sinirle.
Bütün hevesi yine kursağında kalırken zoraki bir dilim aldı peynirden. Tüm her şeyi unutan zihninin birkaç saniyeye sığdırdığı mutluluk ve huzur sığdığı zaman diliminin hemen ardından toz olup uçmuştu ve şimdi onun tarafından önüne serilen bu güzel kahvaltı bile zehir olacakmış gibi hissediyordu.
Güçlükle çayından bir yudum alarak umursamadan içmeye devam etti soğuyan çayı. Onun aksine yanında oturan bile hiçbir şey yemezken neden yemediğini anlayamadı kısa bir an. Boşalan bardağını doldurmak için çaydanlığı uzanmak istedi onu düşünmeyerek ama ondan önce demliği tutan büyük el ile duraksadı hareketi.
"Kendi çayımı doldurabilirim!"
Sinirli haline yan bir bakış atan maviler onu umursamadan çayını doldurdu. "Ödeşmiş oluyoruz bal kuyusu!"
Ne dediğini anlamazken sorguyla gözlerine, ardından önüne koyduğu çayına baktı. "Ne ödeşmesi?"
Tekrar arkasına yaslanan, bacaklarını yine ayırarak yayılan bedenine baktı. "Benimde çayımı tek dolduran sensin, benden başkası da senin çayını doldurmasın canının bi' kıymeti varsa eğer!"
Dediğinden zerre bir şey anlamazken anlamayarak bakmaya devam etti yüzüne. "Ne saçmalıyorsun?"
Dediklerine karşı yüzünü ele alan gülümseme ile başını önüne eğmesi, heybetli bedenine kısa, net bir bakış atmasını izledi. Ardından tekrar bal kuyularına dönerek tek kaşını kaldırdı. "Erkek dilinde bir şeydi, boşver."
Tıpkı onun gibi tek kaşı kalkarken son kez dikkatli bir bakış attı alttan alttan bakan mavilerine. Gerisi geri önüne dönerek sıcak çayından bir yudum alıp aç kalmamak için ekmek diliminden bir parça kopardı ve bal sürdü usulca. Onu umursamayacak ve ânın tadını çıkaracaktı. Dudaklarının arasına kattığı dilim ile gözlerini kapatarak çiğnedi. Ardından çayından içerek tekrar bir dilim yapmaya koyuldu ama bıçaktan damlayan bala hakim olamadı bu sefer.
"Ellerine bulaştı hep."
Bir anda dedikleri ile işaret parmağına damlayan bal birden avcuna damladı. Bal gözleri utangaç bir bakış atarken peçeteye bakındı masada. Onun tarafında gördüğüne emin olduğu peçete yerinde olmayınca masanın diğer köşelerine bakındı anlamayarak. "Peçete vardı burda nereye gitti?"
"Peçete gitmedi de senin kafa gitti kıvırcık. Hiç peçete yoktu burda?"
Sorguyla tek kaşı kalkarken avcunu yukarda tuttu akmaması için. "Böyle bir yerde, bir masada peçete olmaması garip(!)"
Ayak uydurduğu alay dolu sesi ile yan bir bakış attı parmağını yoğun bir hisle inceleyen mavilere.
Gözlerinin usulca kısılmasını izledi.
"Ellerimi yıkayıp geleyim çekil de?"
Dediği an yerinden kalkan adama dudaklarını garip bir şekle sokarak izlerken yine aynı o tatlı heyecanın bedenine yayıldığını hissetti. Beklemeden yerinden kalkarak çıktı sandalye ve onun arasından. Avcundan akan bal ile hızla masaların arasından uzakta bekleyen garsona sormaya yöneldi ama gördüğü yazı ile yönünü çevirerek lavaboların olduğu kısma ilerledi hızla.
Bayan yazan kısma suratsiz girerken güçlükle bastırdığı hareket ile hızla dudaklarını yasladı damlayacak olan bala. Yanında utandığı için yapmamıştı ama bu kadar basitti temizlemek oysa ki.. Karakterinin ona çok aykırı olduğunu hissetti Yazgı. Kendisi onun gibi temiz ve lüks bir hayat içinde yaşamamıştı. Ne onunla geçen yıllarda, ne de kendini bildi bileli..
Yine de ellerini yıkamak için lavaboya yöneldi yavaşça. Yıkayarak kuruladı ellerini. Bakışları canlanan yüzünde gezindi bir anda aynada. Hareketlerinde anlık bir duraksama oluşurken, kendine itiraf edemediği his çınladı kulaklarında..
Yanında, iyi hissediyordu Yazgı..
Mutluydu çoğu zaman..
Güvendeydi..
Arkasında duran dağ gibi bedeni, yine onu o dağın altında bırakacak kadar acımasız, ama bildiği, gördüğü en güvenilir yuvaydı Yazgı için..
Titreyen gözlerinin garip bir hisle kendi gözlerinden kaçışını izledi öylece. Kendi yüzüne bakamayacak duruma ne getirmişti onu?
Hangi his?
Gözlerini sıkıca kapatarak usulca yaslandı mermer taşa. Bir anda zihninde sabah yaşadıkları anlar canlanırken hızla çekti ellerini mermerden. Uslanmaz saçlarını sabırla geriye iterken adımları kapıya yöneldi düşüncelerinden soyutlanmak için. Açarak dar koridora adım attı uysalca. Soluna dönerek mekana adım atacağı sıra bir anda yan taraftaki bir odaya çekilmesiyle dudaklarından bir çığlık kaçtı.
Korkuyla bileğini çekerken, aydınlık odaya çekilmesiyle korkunun verdiği bir sinirle öfkeyle yumruğunu savurdu göğsüne.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
Sinirle bağırırken yüzüne kısık gözleriyle bakan mavilerinin kıvrık saçlarına, ardından hırçın gözlerine bakmasını izledi bir süre. "Bekleye bekleye ağaç oldum burda? Asıl sen ne yapıyorsun iki saattir?"
Söylenmesiyle kurtulmaya çalıştı beline dolanan kollarından. "Onun da mı hesabını vereceğim, sanane!"
Yüzüne bir anda yaklaşmasıyla geri çekilmesine fırsat vermeden ansızın döndürdü bedenini. Sırtına çarpan dolaplar ile bakışlarını nerede olduklarını anlamak için etrafına çevirdi. Peçete kolileri ve plastik eşyaların olduğu bir odaydı. Tekrar mavilerine döndüğünde ise garip bir hava ile bakışlarının teninde dolaştığını gördü.
"Amacın ne yine?"
Sesindeki ton, o an kendine bile yabancı gelirken mavilerinin ufak bir titreme ile dudaklarına, ardından yanaklarına dönmesini izledi. "Amacım," Belindeki elleri okşayarak kalçalarının kıvrımına indi sessizce. "Kahvaltı yapmak, bal kuyusu.."
Duydukları ile anlamayarak baktı yakın yüzüne. Kalçalarına uzanan elleri bir anda tamamen aşağı inerken ne yapmaya çalıştığı anlamak için bakışları önünde eğilen bedenine baktı ama saniyeler içinde etek uçlarından tutulmasını, yukarı sıyrılmasını hisseder hissetmez şaşkınca baktı yaptığı şeye. Kalçalarına kadar çıkan eteğin ardından bir anda avuçlarını kalçalarında, kuvvetini teninde hissetti. "Ne saçmalıyorsun sen Allah aşkına?"
Şaşkınca sorduğu soruya karşılık hızla kucağına çekmesiyle bacakları öylece dolandı kalın beline. Duraksız birkaç adımla yan tarafta duran ingin dolabın üzerine dokundu kalçaları. "Şşşş, yemek yenilirken konuşulmaz, bilmiyor musun?"
Kısık sesini dudaklarının tam dibinde hissederken öylece baktı mavi gozlerinde kopan kıvılcımlara. Dudaklarını, tenine vuran sert nefesinin o dingin hissi ile dişleri arasına alırken garip bir dürtü ile baktı sakallı çenesine. "Ben biliyorum ama sen yemeğin nerede yenileceğini bilmiyorsun sanırım?"
Dişlerinde olan bakışları hafif kısılarak bal gözlerine çıkarak daha da yaklaştı bacaklarının arasına. "Birazdan, şimdiye kadar hiç tatmadığım, tatmadığımız bir kahvaltı olacak kıvırcık ve sen, inan hiç pişman olmayacaksın.."
Haz dolu nefesini bir anda dudaklarına tamamen yaklaşan dudaklarının arasından tenine bırakırken dediklerini güçlükle kavradı Yazgı..
Biliyordu..
Şimdiye kadar yaşadığı hiçbir şeyi, zaten daha önce tadmamıştı ki..
Bir anda belindeki ellerini yine etek uçlarında hissederken hareket etmeden önce bir bakış atmasını izledi gözlerine. "Üşüyor musun?"
Odanın ılık havasını hissederken böyle bir odanın neden sıcak olduğunu düşündü bir an. Garip bir hisle başını iki yana salladı. Aldığı cevap ile elbisesi önce karnına, ardından göğüslerinden başına çıktı. Teninden tamamen sıyrılmasıyla birlikte bacaklarının arasını dolduran bedenini tamamen yasladı bedenine. Çıplak sırtına uzanan ellerini hissederken ucu bağlı olmayan, belki de yarısına kadar açılmış örgüsünü çözdüğünü hissetti.
"Her köşede sevişmek gibi fantezilerinin olduğunu bilmiyordum(!)?"
Bir anda dudaklarından dökülen sözler ile açılan saçlarını yaydı sırtına. Ardından ansızın kopçasının açılma sesi geldi.
Durdurmadı onu..
Yavaşça kollarından sıyrılan sütyen ile uzaklaşan büyük bedenine baktı.
Bedenini öyle derin izliyordu ki, nefesinin sekteyle ciğerlerine sıkıştığını hissetti öylece..
Kapıya ilerlemesini, kilidi çevirerek kilitmesini izledi sessizce. Ardından sırtını kapıya çevirerek bir anda boğazlı kazağını ensesinden kavrayarak sıyırdı geniş bedeninden. Dikkatini ilk çeken belinin iki yanında duran silah olurken onları çıkarmaması izledi.
Üzerine yaklaşan bedenini vaziyetini bozmadan izlerken aralık bacaklarının arasına hızla sokularak yine beline sarılmasını izledi öylece.
"İtiraf etmek gerekirse," Dudaklarını garip bir hisle dudağının kenarına dokundurdu. "Bende böyle fantezilerimin olduğunu senin sayende öğrenmiş oldum kıvırcık. Tıpkı sevişmeyi de," Teninin baskısını, bu sefer de dudağının diğer kenarında hissetti. "Sevilmeyi de öğrendiğim gibi.."
Bir anda dedikleri ile gözleri ılık bir hisle dokundu mavilerine. Boğazında atan nabzına oturan bir yumru ile derince yutkundu.
Sevilmek..
Dudaklarına yansıyan bir hissin kurbanı ten, usulca karıştı arasına. Öpüşü, usul ama öyle yoğundu ki, gözlerine engel olamadan öylece. Belini kavrayan elleri kalçalarından çekerek bedenini karnına yaslarken çıplak karnının baskısını iç çamaşırının üzerinde hissetti bir anda. Elleri, ona karşı koyma hissini göz ardı ederek beline sarılı kollarına dokundu.
Bir anda ayrılmasını, sert bir öpücüğün dudaklarına son kez konmasını beklemiyordu Yazgı. Anlamayarak baktı dalgalı mavilerinin içinde dört nala koşan heveslere.. Sersemleyen bal gözleri ansızın belindeki bir elinin çekilmesini, yan tarafa uzanmasını izledi.
Ne aldığına bakmak için döneceği sırada gördüğü şey ile dudakları şaşkınca aralandı. Aralanan gözleri mavilerinin arasındaki munzur bakışa öylece bakakalırken ne diyeceğini bilemedi bir an. Tekrar eline aldığı şeye baktı hayretle.
"S-sen," Kelimeleri toparlamaya çalıştı. "Sen ciddi misin?"
Elinde tuttuğu kahvaltı tabağına, içindeki bala bakmaya devam etti şokla. Bakışlarına karşılık kısık, tüm hislerin dolup taştığı bir bakış attı mavileri. "Şimdi seninle bir anlaşma yapacağız bal kuyusu!"
Dumura uğrayan bakışları takılı kaldı kurnaz mavilerinde..
İlk kez..
Böylesine bir an, ilk kez olacaktı ve engelleyemediği bir his kol attı bedenine..
Heyecan..
Tuttuğu nefesini bırakarak usulca başını salladı ne yaptığı bile bilmezken. "Şimdi ben ağız tadıyla kahvaltımı yapacağım," Derken bıçağı batırdığı balı esneterek kıvamına bakmasını izledi usulca. "Sende olabildiğince sessiz olacaksın, tamam mı?"
Olabildiğince..
Olamayacağını biliyordu..
Dudaklarını hazla kavradı Yazgı. Tıpkı onun gözleri gibi kendi bakışları da kısılarak yoğun bir bakış attı gökyüzü gözlerine..
"Bence bu sefer," Dudaklarını yalayarak bala yandan bir bakış attı Yazgı. "Bu temkin dolu uyarılarını kendine yapmalısın (!)"
Kısık sesine yoğun bir bakış atan maviler hazla daha da koyulaşırken bacaklarının arasına istekle bastırdı karnını. "Anlaşmaya bir ek o zaman," Bastırdığı karnını usulca sürttü ince çamaşırına. "Emerken çok ses çıkarırsam beni nasıl susturacağını bildiğini düşünüyorum(!)"
Dediklerinin hemen ardından bir anda göğsünde bir soğukluk hissederken şaşkınlığını bile bastıran bir hisle göğüs oluğuna kayan bala bakakaldı. Ona cevap bile vermeye gücünü toplayamadan hızını kesmeden dilini teninde, çıplak göğüslerinin arasında hissetti.
Kalçalarını hırsla karnına daha çok çekerken tamamen öne gelmesiyle yavaşça arkasına kaydı sırtı. Ellerini geriye yaslarken dilini usulca oluğuna sürtmesini, balı, göğüslerinin altına yatmasını izledi gözleri yoğun bir hazla titrerken. Kadınlığına hissettiği sert dalgalanma erkekliğinin aksine kaslarından gelmişti bu sefer. Masa yüksekti ve iç çamaşırına denk gelen göbek deliği ve onun etrafını saran sert kas tabakasının verdiği yoğun hisse saniyeler içinde alıştı bedeni.
Bal gözleri, bu görüntü ile istekle kapanırken başı yoğun bu hissin kurbanı olmak için can atarcasına geriye düştü. Saçlarının ulaştığı masanın sert yüzeyi ile dilini en olmadık anda göğüs ucunda hissederken damağına çekildiğini, balın yapışkan dokusunu yok etmek ister gibi kuvvetle emmesiyle dişleriyle kopartırcasına ısırdı dudaklarını.
Göğüslerini ittiği yüzü daha da gömülürken kollarının gücü saniyeler içinde kesildi. Sırtını bir anda geriye tamamen bırakırken yakın boşluk ile uzun dolabın üzerindeki kağıt havluların dizili olduğu kutulara yaslandı öylece. Üzerine tamamen eğilen bedeni göğüslerinden hiçbir şekilde kopmazken tekrar bir soğukluk hissetti bedeninde..
Balı, karnına döküyordu..
"Sen gerçekten delirmişsin.."
Titreyen sesine karışan kesik nefeslerinin arasından güçlükle konuşurken göbek deliğinin etrafında bir tur atan dilinin bir anda yok olmasını, dudaklarının baskısını kasıklarında gezinmesini hissetti hızla. "Deliliğimi değil," Baskısı, usulca dolandı diğer kasığına. "Beni kimin delirttiğini sorgula bal kuyusu.."
Başını iki yana sallayarak aralık gözlerinin arasından yoğun bir bakış attı dudaklarının gezindiği bedenine. Kalın elleri bacaklarını okşarken bir anda dilinin tüm yüzeyini yine karnında, balın üzerinde hissetti. Dilinin kavisi delirtmek ister gibi yavaş bir eğimle göbeğinde daireler çizerken gözleri kapanarak ensesini kutulara yasladı sessizce..
O görüntü..
Onların sonunu hızla getirecek tek görüntü olabilirdi ve o kıyameti göğüs kafesinin güçsüz kalkanları çoktan kabullenmişti Yazgı'nın..
Kabullenmişti..
Ne yaşanırsa yaşansın, kollarında olduğu adamın her dokunuşunu istese de istemese de bedeni çoktan kabullenmiş ve alışmıştı ona..
Bu hissin çaresizliği ile göbeğinden göğüslerine doğru yavaşça çıkan dilinin varlığı ile çıkardığı garip seslerin sessizliğiyle dudaklarını yaladı yine..
Dakikalar önce dudaklarına dokunan balın o tatlı hissi hala damağındaydı ve bu çelişki, bedenindeki en uç noktaları deli bir istekle sızlatıyordu Yazgı'nın..
İstek..
Aralarında atılan onca düğümlerden sadece bir tanesiydi..
Bir anda dudaklarında hissettiği soğuk tad ile dişlerine akan balın kaygan dokusu ile bakışları öylece aralandı. Dudaklarına yaslı nefesinin aksine mavinin en koyusuna teslim olan bakışları yoğun bir arzu ile gözlerinde geziniyordu.. "Son iki(!)"
Kısık sesi ile ne dediğini anlamazken sersemleyen ve uyuştuğu için hiçbir şeyi algılamayan zihni zorlukla ayakta durmaya çalıştı o an. Ellerine dayanarak doğrulmaya çalıştı yerinde. Beline dolanan kollar ona yardımcı olurken ıslak göğüslerine dokunan kaslı bedeni ile daha da yapıştırdı bedenini. "Son iki?"
Anlamak istercesine sorusunu sorarken bakışları hareketlenen adem elmasında, yutkunuşunu sağlayan kapalı dudaklarında gezindi. "Bal," Bakışları hızlı bir turla bedeninde gezindi saliseler içinde. En çokta göğüslerinde, bacaklarında oyalanan bakışları, en son dudaklarına geldi tekrar.. "Kuyuların, kıvırcık.."
Bal. Kuyuları..
Yıllarca dudaklarından duyduğu sözün anlamı ilk kez böylesine açık uçlu önüne serilirken iliklerine kadar titrediğini hissetti Yazgı. Kollarının sarılı olduğu, geniş bedenine yaslı İnce bedeni öylece sessiz bir yıkıma ev sahipliği yaptı saniyeler içinde.
Bakışını yakalayan maviler dudaklarına bulaşan ama kendi bile farketmeden emdiği balın üzerine bir yenisini eklemek için tekrar bıçağa buladığı balı dudaklarına yaklaştırdı. "En güzelini, şimdilik sonraya bıraktım.. Oraya kadar inersem, çıkamam(!)" Dudaklarına dokunan balın dokusunun üzerine bir anda sert dudakları da yerleşirken derin bir yutkunuşun ardından hazla emmesini izledi alt dudağını.. "Hem, zaten oraya bal dökmeye gerek kalmadan çoktan damlamaya başlamıştır şimdi(!)"
Kısık sesiyle alayvâri konuşurken karnını yine kadınlığına bastırmasıyla hissettiği sızının yoğunlaştığını, bacak içlerine yayıldığını hissetti. Son gücüyle tüm gardını aldı Yazgı. "Böyle konuşmaya devam edersen yardım falan bekleme benden(!)"
Dudaklarının kenarında gezinen dudakları dediklerini duymasıyla anlık duraksadı. Uzaklaşarak çatık kaşlarının altından bir bakış attı. "Yardım edeceksin yani, öyle mi?"
Terli bedenine yoğun bir bakış atarken dudaklarını ısırarak mavilerine döndü arzuyla. "Suyuma gidersen, belki(!)"
Bakışındaki arzu daha da koyulaşırken gülümseyerek üzerine tekrar eğildi. Dudaklarının kenarında çenesine akan balı diliyle silerek dudaklarının arasına derince kıstırdı alt dudağını. "Yardımın için bekleyecek zamanı çoktan geçtim kıvırcık.." Karnını ardarda birkaç kez bastırdı kadınlığına. "Haberin olsun diye söylüyorum(!)"
Beklenti kokan nefesi dudaklarına vururken dudaklarını yoğun bir hazla öpmeye başlamasıyla dilini dişlerinde, damağında hissetmesiyle arkasına tekrar yaslandı Yazgı. Durduramadığı bir inleme boğazından kopup gelirken gözlerini sıkıca kapatarak hazla bastırdı kendini terli kaslarına.
Dudaklarının arasında kaybolan bir inleme de kollarında hazla terleyen adamdan gelirken elleri sıkıca dolandı boynuna. Terli ensesini okşayarak bastırmaya devam etti kendini. Dili, diline öylece dolanırken yumuşak dokunuşu saniyeler ince sert bir hareketle alt dudağına dokundu. Dişlerini hırsla dudağına bastırırken karnını daha da bastırdığını hissetti tenine.
Onu böyle bırakmanın hazzını yaşayacak olan taraf bu sefer sessiz kalırken usulca ayrıldı dudaklarından. Islak dudaklarına yoğun bir bakış atan bal kuyuları, derin bir hisle mavilerine döndü. "Oturacak bir yer bul(!)"
Dudaklarında kalan balın tatlı dokusunu son kez yalarken mavilerinde kopan kıyamete usulca adım attı Yazgı.
İstediğini verecekti..
Günler kalmamış mıydı zaten..
Tadını çıkaracaktı..
Bacaklarının arasında doğrulamasını, etrafa bakmasını izledi hırsla. Son demlerini yaşadığını biliyordu ve şu an durmak, istediği en son şeydi. Böyle bir odada sandalye bulmak imkansızdı ve gördüğü en ingin şeye oturacakmış gibi bakınıyordu etrafa. Küçük bir çekmece dolap görürken üzerinde olan birkaç oda spreyini eliyle kenara itmesini izledi. Ardından beklemeden bedenine yaklaşarak kucaklamasıyla haline komik bir ifadeyle baktı Yazgı.
Sonunu, onunla görmek istediğini biliyordu.
Oturduğu yerin inginliği ile uzun bacakları kenarlara genişçe ayrıldı. Bacakları da onunla beraber ayrılırken erkekliğinin üzerine sıkıca bastırıldığını hissetti. Mavilerinin istekle göğüslerinde gezindiğini hissederken kendine engel olamadan yine göğüslerine yöneleceği sırada onu omuzlarından tutarak durdurdu. "Sikeyim," Elleri sertçe kavradı kalçalarını. "Bu ânı neden sabah yaşamımıza izin vermedin ki!"
Sitemli sesi ile erkekliğini sertçe kaldırdı kadınlığına doğru. Arkasına yaslanan geniş bedenine baktı Yazgı dik bir şekilde. Ardından saniyeler içinde onu daha da delirtecek bir şey yaptı.
Kemerinin tokasına dokundu.
Gözlerini kapatarak başını duvara vurmasını izledi sabırla. "Bu işin kısa süreceğini düşünen aklımı sikeyim!"
Kendi kendine küfürlerini sıralamaya başlarken açtığı kemerin tokasını iki yana çekerken pantolonunun düğmesine yöneldi. Bir anda çarpma sesi gelirken yerinde irkilerken korkuyla etrafına baktı bir anda. Kalkmaya yelteneceği sırada belinden tutarak kalmasını engelleyen adama baktı tedirgince. "O ses nerden geldi?"
Diğer elini beli ile duvar arasına döndürürken bollaşan kemerden kayan silahını çıkararak yanındaki yüksek dolabın üzerine koymasını izledi. Ardından diğer eliyle de diğer belindeki silahını koymasını izledi. Bitmesinin ardından tekrar beklenti ile kalçasını öne iterek daha da yayılmasıyla kaşlarını çatarak baktı kapalı gözlerine. "Başka varsa şimdiden çıkar!"
Garip bir şekilde barut kokan tenine baktı Yazgı. Mavilerinin aralanarak kısık bir bakış atmasını izledi çıplak bedenine. Dudaklarını yalayarak edepsiz sözlerine zemin hazırlamasını izledi öylece. "Benim değil, senin çıkarmanı bekliyor(!)"
Dediklerinin hemen ardından erkekliğini hafif bir baskı ile tekrar bastırdı kadınlığına. Mavilerine yan bir bakış attı Yazgı. "Suyuma gitmen konusunda ciddiydim!"
Belindeki elleri kavisini hafif bir tutuşla okşadı. "Bu konuda ne zaman gitmedim ki?"
Gitmişti..
Bakışları kısılarak mavilerinde gezinirken cevap vermeden bakmaya devam etti. Elleri hareketlenerek fermuarı indirdi usulca. "Ama böyle yavaş yardım edersen sonunu seninle göremeyeceğim Bal Kuyusu."
Kalbini titreten kelimeyi duyarken nedensizce elleri hızlandı..
Şimdiye kadar onsuz hiçbir şeyin sonunu görmediği söylemişti aylar önce..
Bir günün sonunu; bir uykunun, bir isteğinin, anlık gelen bir arzusunun.. Her hissin, her sonun başında ya bedeninin, ya da bedeninin içini doldurduğu bir hayalin olduğunu söylemişti..
O an, bu kelimenin anlamı kazınmıştı Yazgı'nın aklına..
İç çamaşırının arasından çıkardığı erkekliğine kısa bir bakış attı Yazgı. İlk kez dokunmuyordu ona. Çoğu anlarda dokunmuş, belki de daha fazlasını yapmıştı ve kalbini usul bir hissin yine hedefi olduğunu hissetti.
Pişman değildi..
Onunla geçirdiği hiçbir andan en ufak bir pişmanlık bile duymuyordu Yazgı..
Bu his için utanmalı mıydı bilmiyordu ama bu onun elinde olan bir şey değildi.. Bu anın ilk tadı ile tüm düşüncelerinden hızla kurtularak oturduğu dizlerinden kalkıp yavaşça iç çamaşırını sıyırdı kalçalarından. Ona yardım eden parmaklar kenarından geçerek tamamen indirdi bacaklarından. Oturmasına saniyeler kala kendi açıklığını yetersiz bulduğu için pantolonu ve boxerını sıyırmasını izledi. Erkekliğinin üzerine saniyeler sonra dokunan kadınlığının sıcaklığı ile ikisinin de dudaklarından bir his dökülürken beline sıkıca sarılan, göğüslerine hızla dokunan başına sarıldı Yazgı.
Üzerinde kayan kadınlığının hazzı ile dudaklarından kaçan inlemeleri durduramayan adamın dudaklarını yanaklarından kavrayarak kaldırırken hızla susturdu onu.
Bir an bile düşünmedi.
Kalçalarına sarılan eller ritmini ele alırken üzerinde kaydığı erkekliğinin karnına doğru uzandığını, her kaydığında daha da hacim kazandığını hissetti yumuşak kadınlığında. Dudaklarını aynı hazla öpen dudaklarının arasında boğuk çıkan inlemeleri sona geldiğini gösterirken hızını artırarak ucuna kadar dokundu erkekliğinin her noktasına. Islaklık her yerine bulaşırken dudaklarından kopan dudakları ile başı geri düşerken, boynuna sokulan dudaklarını bastırdı ensesinden tutarak.
Kadınlığında rahatlayan erkekliğinin sıcaklığını kasıklarında hissederken bir günün ardından kollarında yine aynı istekle, yine aynı yoğunluk ile rahatlamasına baktı göz kapaklarının ardından.. Tam kalbinden kopup gelen bir his ile konuşacakken..
Mekanda bir ses yükseldi..
Bir müzik..
Tam bu anda, bir müzik..
Söylemesine gerek kalmadı Yazgı'nın..
Kokusu, tenine öylece karışırken ikiside öylece kaldı birbirinin kollarında..
*Tenimi kokuna, dokuna
Günahına bulayıp yarım bıraktın
Ya kuşan zırhını ya soyun gel
İnadına yenilip, kalmasın aklım..*

***
-10.000-
Sanırım bitti..
Ve ben ilk kez böylesine uzun, böylesine güzel bir bölüm yazmayı başardım..
Hala şarkının etkisinde, onların yaşadığı anda, hissettikleri duyguların harmanlandığı o kuyularda durmuş bekliyor gibiyim öylece..
Kim ne derse desin, gözümde öyle özel ve güzeller ki..
Umarım benimle aynı hisle, aynı heyecan ile okuyor olursunuz.
İki ayın sonunda iki bölüm uzunluğunda bölüm yazdım umarım özlem diner🫀
Düzenleme yapmadan atacağım elim değerse sonradan düzenlerim hatalarımı çünkü biliyorsunuz korona oldum ve şu saate kadar gerçekten can çekiştim bitirebilmek için. Umarım yorum da, vote de bu yazdığım bölüme değer.
Sınırı, size bırakıyorum 💔
Ben deyince dolmuyor zaten🥲
Her şeye rağmen LEKE ailesi, iyi ki varsınız..
Onları seven, özel kılan herkes benim için de özeldir ❤️
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top