13. BÖLÜM | BAĞIMLI HAZLAR (+18)


"Günler sonra, belki de ilk kez karşı koymadı dokunuşlarına.."

Yazgı Ş.

__________________________
-Bölüm Müziği-
*Sezen Aksu- Son bakış
*

Billie Eilishe- Bored(slowed)

*Ayça Özefe- Yine de sen
*Everybody loves an outlaw- i ses red(slowed)

__________________________

13. BÖLÜM | YILLARIN BEDELİ

***

"Senin alıştığın adam, yine hep yanında, yakınında olacak.. Sana söz veriyorum.."

Alıştığı adam..

Alıştığı adam, ilk kez söz vermişti ona..

***

Söz..

Verilen bir söz, niye bu denli ıslatmıştı yeni yeni kuruyan yarasının kan yolunu öylece?

Kalbinde doğan bir hissin can çekişini yüreğinde öyle derin hissediyordu ki, dudaklarından çıkan sözün ağırlığı altında ezilen bedeni, ruhuna eşlik edercesine kıvranıyordu sanki iki kuvvetli el arasında. Çırpınan zihni çığlık çığlığa kendini kapatmaya çalışıyordu ondan gelen her söze..

Söz..

Söz vermişti, değil mi?

Yıllar sonra, her şeyin ardından ilk kez söz vermişti..

Hiç ayrılmamak üzere edilen bir yemin miydi dudaklarından dökülen?

Bakışları dalgınca kalabalık evlerin arasından geçen arabanın hızına takıldı kısa bir an. Süratle sürdüğü araç yolda hızını an olsun kesmeden ilerlerken bal gözleri titreyerek yan bir bakış açıp, hızla kaçtı tekrar bedeninden. O andan sonra hiçbir şey dememişti Yazgı. Demek istese de diline varmayan onca söz içinde kalıp, dakikalarca akan yola dökülmüştü teker teker.

Onunla konuştukça, olmuyordu..

Olmuyordu..

Olmayacaktı, biliyordu da..

Gözlerini sıkınca kapatarak yutkundu acıyla. Bedeninde başlayan bir savaş vardı ve bunun esiri olan bakışları, sadece izlemeye mecbur bırakılmıştı bu harp meydanını. Kimin galip geleceğini uzunca seyretse de, ağır basıyordu.

Kalbi, yüklüydü..

Belki iyi olan, belki de en zehirli duygularla dolup taşan kalbi, zihnindeki kirli odalardan daha ağır, daha zemberekti ruhuna.

Zehirdi..

Ondan duyduğu, gördüğü her şey, zehir gibi yayılıyordu lekeye bulanmış bedenine..

Kırpılan kirpikleri gözlerinin üzerine her düştüğünde önüne serilen karanlıkta tek bir şey beliriyordu.

Bakışları..

Sorgulamak, yapacağı en son şeydi artık biliyordu ama engel olamıyordu Yazgı.

Neden yapmıştı?

Neden gitmişti, aklı almıyordu..

Başını iki yana sallayarak sıkıca bastırdı kirpiklerini alt kirpiklerine. Görmek isteniyordu bakışlarını.. Göz bebeklerine yapışıp kalan o boğucu hissi ne görmek, ne de hissetmek istiyordu. Hızla araladı gözlerini.. Görüntülerden kurtulmak, biraz olsun kendine gelmek istiyordu ama dakikalar önce kalbine tekrar dokunan sözlerin ezici hissine çoktan kapılmıştı Yazgı.

Çoktan, kabullenmişti belki de..

O adamı..

O halini..

Yaşadıklarını..

Dudaklarını birbirine bastırarak girdiği bir otorparkta aracı parketmesini, sakin hareketlerle inmesini izledi dalgınca.

Oda durulmuştu..

Sessizdi.

Kendi tarafına yürümesini izledi baskın adımlarla. Açılan kapısı ile bakışları onu buldu dikkatle.
"Bu gece burda kalalım, yarın döneceğiz!"

Sormadan ona durumu özetleyen adam ile sakince indi araçtan oda. Önüne çeken elini belinde hissederken, karşı koymadı. Adımları hızla girişe ilerlerken beklemeden bir asansöre çevirmesini izledi belinden daha sıkı tutarak.
"Ne bu acele, ne oluyor?"

Anlamayarak dönüp yüzüne baktı tüm düşüncelerinden sıyrılarak. Mavilerinin keskin bir şekilde bal gözlerine çevrildiğini görmesiyle çekmedi gözlerini.
"Odamıza çıkmak için sabırsızlanıyor olamaz mıyım?!"

Sebebinin bu olmadığına emindi.

Öyle olmayacak kadar kapatmıştı şu an kendini, bunu görebiliyordu Yazgı. Ona soracağı tek bir sorudan bile gece boyu kaçağına emindi. Fazla üstelemeden açılan asansör ile otel personelinin bir odanın kapı ağzında beklediğini gördü.
"Hoşgeldiniz Serhad Bey, odanız hazırlandı efendim."

Elindeki kartı alarak hızla odaya girmesiyle belinden çekerek kendi bedenini de odaya sokup kapıyı kapatmasını izledi hemen kollarındaki adamın. Hareketlerine şaşkınca bakarken aklına gelenler ile kaşları sorguyla havalandı.
"Bana anlatmak için bu kadar hevesli olduğunu bilmiyordum?"

Sesindeki ima ile bakışlarını kesintisiz dikti mavilerine. Üzerindeki kazağı hızla çıkarmasını izledi bir anda ensesinden tutarak.
"Neyden bahsettiğin konusundaki hiçbir fikrim yok kıvırcık!"

İnatla tüm setleri önüne düzen haline yaklaşarak elindeki kazağı alıp hızla attı kenara hırçın bir öfkeyle.
"Ne halt olduğunu bilmeye hakkım var, anladın mı? Kim olduğunu bile bilmiyorum senin ben. Böyle devam edebileceğini mi sanıyorsun?!"

Mavilerinin bir anda söyledikleriyle yüzüne dönmesini izledi.
"Anlatsam, edecek mi sanki?-"

Üzerine yürüyerek bir anda dişlerini sabırsız bir hisle sıkmasını izledi.
"Söylesene Yazgı? Ne bok olduğumu bilince düzelecek mi şu siktiğimin durumu?"

Bir anda sorduğu soru ile kalırken bakışları mavilerini inceledi hızla.
"Anlatmazsan eğer, düzeleceği varsa da düzelmeyecek!"

Kaçak verdiği cevap ile dudağının kenarında oluşan çizginin hızla kendini belli etmesini izledi Yazgı öylece.
"Diğer türlü garantim olmadıktan sonra, niye anlatarak riske gireyim ki Alın Yazısı?"

Böylesine sakladığı şey, neydi deli gibi merak ediyordu Yazgı.

Alayla sarfettiği sözler yine aynı adama büründüğünü gösterirken gözlerini kapatarak başını bezmişlikle iki yana salladı genç kadın.
"Seninle bunu tartışmanın hata olacağını zaten biliyordum ama bu kadar erken olmamalıydı!"

Söylenerek bir anda arkasını dönmesiyle gördüğü görüntü karşısında dikkatle bakındı şık otel odasına.

"Duş al istersen?"

Bir anda dedikleriyle anlamayarak bakışları omzunun üzerinden geriye dönerken, mavilerinin dikkatle bir noktaya baktığını gördü. Anlamayarak nereye odaklandığını çözmeye çalıştı. Ne ara olduğunu bilmediği toz siyah pantolonunda belli olurken çırpmaya çalıştı lekeleri.
"Yeni kıyafetler geldi, uğraşma çıkarmaya."

Sıkıntıyla bakışlarını üzerinde dolaştırırken yan bir bakışla karşısındaki adamın üzerine döndü bal gözleri.
"Sen ne yapacaksın?"

Üzeri, berbattı.

Tedirgin sesi ile mavilerinin odada gezinmesini izledi.
"Uzanacağım, fazla yoruldum."

Üzerindeki kalan pantolonu da çıkarırken, bedenini zorladıkca kanlı kolu kendini belli ederken dudaklarını araladı hızla.
"Yaran kötü olmuş?"

Söyledikleriyle elindeki pantolonu koltuğun kenarına attı.
"Halledeceğim. Gir duşuna sen."

Sesi, ısrarcıydı.

Fazla aldırış etmeden bakışlarını tekrar odaya çevirerek bakındı duş alabileceği yere. Şu an bulundukları yer bir oturma grubunun olduğu ve televizyon köşesi bulunan küçük, sade bir alandı. Adımları yavaşça harekete geçerek diğer kısma ilerledi. Büyük beyaz yatağı süsleyen yine bembeyaz bir odaydı. Sarı taşlardan örülen, tarihi kokan bir otel odasına katılabilecek tüm şıklık katılmıştı ve o kadar güzel duruyordu ki, boydan camdan görünen, koca şehrin görüntüsüne baktı uzunca.

Yutkunarak bakışları odada hiçbir gizlilik barındırmayan jakuzi de dolandı. Başka bir kısımın üzerine yerleştirilen jakuzinin büyüklüğü ile garip bir şekilde duş kabinine bakındı. Küçük bir kapı dikkatini çekerken odanın farklı dizaynı o kadar hoşuna gitmişti ki, adımları keşfetmek istercesine o kapıya ilerledi.

İçeri girerek önce tamamen şeffaf olan camekana baktı. Ardından olması gereken lavabo düzeni ile kirpikleri karşılaştığı bu güzellik karşısında titredi sanki. İnsanlar böyle yerlerde yaşamayı neden istediğini şimdi anlıyordu.

Temiz, ve insanın içini açacak kadar güzel kokuyordu her yer.

Hissettiği huzur ile yavaşca üzerindeki kazağı çıkardı Yazgı her şeyi unutarak. Duşunu alıp, tüm günün yorgunluğu ile uyuyacak ve dinlenecekti. Ardından pantolonunu da çıkararak tüm iç çamaşırlarından kurtuldu.

Adımları sarı duvarların ahengine uyum sağlayan bej rengindeki mermerlerin üzerindeki kabine ilerledi usulca. Aralayarak içine girip kapattı kapağını. Suyu en sevdiği şekle, bir tık fazla sıcağa ayarlarken bedenini yakan suyun bir anda saçlarına, çıplak tenine süzülmesine izin verdi.

Gözleri tüm yorgunluğu ile kapanırken başını geriye atarak tüm kıvrımlarını ıslattı. Ağırlaşan saçlarının dokusunu kalça kıvrımında hissederken, saçlarının uzunluğu serildi sırtının üzerine.

Saçları uzundu.

Fazla uzundu ve o, seviyordu bunu.

Aklına gelmesiyle bakışları aralanarak kabinin şeffaf dokusunda gezinirken yanına gelmemesine şaşırdı bir anlık.

Alışkın olduğu adam, yıllarca gördüğü adamdan öylesine farklıydı ki..

Onu, dakikalar önce gördüğü adam olarak hatırlamak istemiyordu Yazgı. Ne olmuştu, nasıl bu hale dönmüşlerdi bilmiyordu ama günler önce, yabancısı olduğu sözleri söyleyen adam ile aynı adamdı.

Acımasız..

Kaç gün olmuştu?

Bir haftayı geçen sürede o kadar farklı bir adamla birlikteydi ki, şaşırmadan edemiyordu Yazgı.

Pişmandı.

Bunu görebiliyordu. Her şeyden önce yaptıklarından, bilmese de, yapmak zorunda kaldıklarından deli gibi pişman olan adam ile dipdibeydi günlerce.

Kalbinin, huzurdan çok uzak bir duygu ile kasılmasını hissetti.

Onu, özlüyordu.

Dört duvar arasında o kadar çok anıları vardı ki onunla, vakit geçirmeyi, eskisi gibi gülmeyi özlüyordu özgürce. Komik hallerini, kollarına her aldığında dokunmaktan çok uzak olan o bakışlarını saniyeler sürse de izlemeyi özlemişti Yazgı.

O bakışlar, hala vardı ama bu sefer mutlu olamıyordu.

Söyledikleri kulaklarında tekrar çınlarken saçlarını sıkarak suyu kapattı usulca.

Düşünmek, yersizdi.

Dinlenen bedeninin verdiği dingin hissi yok etmek istemiyordu şimdi. Biraz olsun huzurlu ve hiçbir şey düşünmeden dinlenmek istiyordu sadece.

İlk verilen sözleri, unutarak..

Usulca uzandığı kabinin kapağına dönen bakışları bir anda tam dibinde bekleyen adamda takılı kaldı. Onun tarafından açılarak önlerindeki set anlık yok edilirken baktı Yazgı bedeninde dolanan mavilere. Çıplak bedeni gözleri önüne serilirken, derin bir nefes aldı bilmişlikle. Gözlerini devirirken başını iki yana salladı tüm yorgunluğunu yok eden kısık bakışlarıyla.
"Bende nerde kaldı diyordum!?"

Alayla söylenerek çıkmaya çalıştı bedeninin kenarından geçerek. Çıplak beline yaslanan kolu ile bakışları hızla mavilerine döndü.
"Beni beklediğini bilseydim, daha erken karar verirdim kıvırcık."

Beline yaslanan el bir anda bedenini iterek kabine tekrar sokarken kendi bedenini de sokarak kapatmasını izledi kapağı. Bakışları kolundaki kan damlalarına döndü yavaşça. Dirseğine kadar uzanan lekeler ile bakışları tereddüt ile mavilerine çıktı.

Baktığı yeri gören gözleri suyu açarak altına tuttu kolunu hızla. Sakin tavrı karşısında ne yapacağını bekledi bir an. Hiçbir şey demeden suyu tamamen açmasıyla ıslanan çıplak bedenine baktı. Başını altına sokarak tüm bedeninin ıslanmasına neden olurken gözlerini kapatarak kollarını kabinin duvarına yasladı yorgunca.

Uzunca seyretti düşünceli halini..

İkilemde kaldığını görebiliyordu Yazgı.

Ardından birkaç saniye geçmeden kollarından birini indirerek ince beline dolamasıyla kendi ince bedeni de önüne, suyun altına çekmesine izin verdi öylece. Çıplak teninden çekilerek kabine tekrar yaslanan kolunu gördü başının yan tarafında.
"Sor hadi?"

Bir anda sakince söylediği sözler ile saçlarını geriye iterek baktı yüzüne sorguyla.
"Burda mı konuşacağız?"

Islak saçlarının geriye itilişini seyreden mavilerinin saç diplerinde dolaşmasını, hafifçe yüzüne eğilmesini izledi.
"Jakuzi daha rahat olurdu aslında ikimiz için ama buraya kısmetmiş, ne yapalım.."

Alaylı çıkarmaya çalıştığı sesi zorlasa da çıkmamıştı. Bunu farketmesiyle sırtını usulca kabinin şeffaf yüzeyine yasladı Yazgı. Bakışlarını çıplak göğüslerinde, ıslak teninde gezindiğini biliyordu ama alışkındı buna ve garip bir şekilde, hoşuna gidiyordu.

Tenine, zaafı vardı sanki.

Dokunmadan, ileri gitmese bile sokulmadan edemiyordu bedenine.

Islak alnını bir anda alnında hissetti usulca. Tıpkı dalgalı mavilerinin durulması gibi kendi zihni de durulurken yaptığı hiçbir harekete karşı koymadan sadece ayak uydurdu ona.
"Ya da vazgeçtim, sorma."

Bakışlarını mavilerinde tutarak inatla geri dönmedi yolundan.
"Kimsin sen?"

Onu duymamazlıktan gelerek sorduğu soru ile mavilerinin dalgalanarak yüzüne daha da yaklaşmasını izledi.
"Şerefsiz herifin tekiyim.-"

Bir anda duyduklarıyla şaşkınca dudakları aralanırken, bal gözlerinin içine daha da derin bakmasını izledi usulca.
"Sende bu adamı her şeye rağmen seven, o mükemmel kadınsın, bal kuyusu.."

Dedikleriyle kirpiklerine kadar yansıyan bir titreme ile uzunca baktı mavilerine.

Onu sevdiğini, hiç söylememişti ki..

Yüzüne yerleşen bir utanç duygusu ile bakışları hızla koptu mavilerinden. Bunu onun dudaklarından duymak o kadar değişik gelmişti ki kulağına, çekindi yersizce. Nefesine karışan suyun hafif baskısını yüzünde hissederken dudaklarını yumuşak bir hisle yanağına koydu.

Öpmedi..

"Niye böyle olduğumuzu mu düşünüyorsun?"

Yanağında hareket eden dudakların teması tenini daha da ısıtırken gözlerini kapatarak başını arkaya yasladı usulca. Hareketi ile birlikte üzerine daha çok gelen bedenini öylece teninde hissetti.
"Haklısın kıvırcık. Böyle,-"

Dertli sesi ile bakışları aralanırken heybetli omuzlarına döndü gözleri.

"Olmamalıydı.."

Böyle.

Gözleri, bir anda önüne serilen yoğun hisler ile daha dikkatli izledi mavilerinde kopan fırtınaları.

Sesi, pişmandı.

Bu hali, her şeyi siliyordu sanki zihninden usulca.

Başını iki yana sallayarak ıslak siyah saçlarından burnuna birkaç damla düşmesini izledi sakince.
"Senin bu güzelliğin, çok fazla bu düzene, bu topraklara.."

Tuttu kendini Yazgı.

İçindeki hangi hissin dolup taşmasıydı bilmiyordu ama gözlerinin, sıcak su damlalarının arasında dolduğunu hissetti.

Yine kollarında, kendini kaybedeceğini anlamasıyla sıkışan göğsünü bir nefes alarak, rahatlatmak istedi Yazgı.
"Niye peki? Neden hala tutuyorsun beni?"

Kısık sesi, anlamak istiyordu sebebini. Günlerdir yanında neden savrulduğunu, neden bir an olsun bırakmadan ordan oraya götürdüğünü anlamak istiyordu.

Kolları iki yanından aşağı inerek çıplak bedenine sarıldı bir anda.

Karşı koymadı Yazgı.

Koymak istemedi hislerine..

"Seni şimdi deli gibi öpsem, anlar mısın niye yaptığımı?"

Bakışları öylece kaldı mavilerinde. Başını iki yana sallarken çekemedi gözlerini.
"Benim anlamak istediğim şey bu değil.-"

Başını inatla iki yana sallamaya devam etti. Dudaklarına akan suyu hızla içine çekerek konuştu kendi toplayarak.
"Sen bana her dokunduğunda ben zaten hep anladım ama istediğini yaptım ve sorgulamadım hiçbir zaman. Yıllarca bunu kabullenerek geçirdim her günümü. Sadece..-"

Aralarındaki tüm setleri kaldırdı iki bedende. Gelecek olan ağır darbeyi sezen kuvvetli kanatlar kırılmamak için daha çok dolandı kavisine.
"Sadece anlamıyorum. Bunca yılın ardından,-"

Sesi, gücünü toplamak için ağır bir çaba sarf ediyordu ruhunda.

Titreyen alt dudağına dokunan bir damla, siyah saç tellerinden usulca süzüldü yüzüne.
"O sözleri söyleyen adam, kimdi? Onca zamanı sileceğimi bilen, buna rağmen hiçbir şeyi düşünmeden, o sözlere beni öylece sığdıran adam kimdi sadece bunu merak ediyorum."

Ona öyle dikkatli baktı ki, tek bir his kaçmasın istedi gözünden.

Yutkunmaya çalışmasını izledi öylece.

Derin bir nefes almasını izlerken, ardından dudaklarının baskısını usulca saçlarının dibinde hissetti saniyeler sonra.

Bedenine tamamen sarılan adamın kuvveti karşısında ne yapacağını bilemeyerek ellerini usulca koydu kollarına.
"Sadece o gün değil, ben.. En başından hata yaptım kıvırcık.."

Dudaklarının baskın dokusunu alnında hissetti şefkatle.
"Dönüşü olmayan, belki de tek hatayı yaptım ben.."

Kısık..

Kısık bir ses, nasıl böylesine kederli çıkabilirdi?

Üzerinden akan suyu kesen başı ile başını rahatça kaldırdı Yazgı.
"Ben.. O odaya da alışmıştım.."

Alışmıştı..

Sesi, günler sonra belki de ilk kez apaçık tüm kırıkları önüne serecek kadar yaralıydı.

Bal köpüğü rengindeki gözleri kısa bir an sakallarını odaklandı kaçmak ister gibi.
"Her şeye rağmen alışmıştım sana ama hiçbir şey, o sözleri söylediğin gerçeğini değiştirmiyor.."

Titreyen gözleri tüm hislerini tekrar göz ardı etti gururu ile bir olarak.

"Ben,-"

Titreyen sesini düz tutmaya çalıştı tüm gücüyle. Mavilerinden akan her dalga, kıyılarına vurmaktan öte, hiç geri çekilmek istemiyor gibi takılı kalıyordu sanki.

"Ben bunca yılı, o sözleri duymak için beklemedim.-"

Beklememişti..

Başını dik tutarak başını iki ya salladı tekrar.
"O sözleri duymak için izlemedim ben her gün, her gidişini.."

Akan her derdin binbir tonu mavilerini alaşağı ederken gözlerini kapatarak alnını tekrar yaslamasını izledi tenine öylece. Beklediği en son şey yine yaralarının deşilmesiydi ama bu sefer daha fazlası oluyordu.

Delik deşik olan bu sefer sadece kabuk bağlayan yaraları değildi.

Onun için çarpan kalbinin, parçalanışıydı.

Ve bu eziyeti, kendi bedenine kendisi yapıyordu Yazgı.

"Kırma kemiklerimi yine.."

Sesinden akan sıkıntının tek sebebi, deşilen ruhlarıydı belki de.

Sustu Yazgı.

Dudakları tüm korkusunun beslendiği bir duyguyla, yorgun bir telaşla dokundu göz kenarına.

"Gideceksin değil mi?"

Bu, ilk kabullenişti belki de aralarında.

Kendi kendine kabullendirmek istediği gerçekleri bir bir söylerken başını salladı Yazgı her şeye rağmen dik başıyla.

Gidecekti.

Gururunun bir anda önüne geçerek başını iki yana sallayan kalbini susturdu Yazgı.

"Çok mu istiyorsun kıvırcık?"

Bir anda sorduğu sorunun keskinliği ile öylece baktı mavilerine. Duraksayan hâline dikkatle bakan gözlerinden kaçmamak için üstün bir çaba ile gözlerini onda tutarken usulca yutkunarak tekrar başını salladı kabul ederek.
"Nereye gideceksin peki Yazgı?"

Ciddi sesi, günler sonra ilk kez onu bulurken, ismini söylemesinden bile anlıyordu ona karşı tavrını. Sorduğu sorunun gerçekliği ile düşündü Yazgı.

Nereye gidebilirdi ki?

Ailesi.

Kabul eder miydi?

Üvey babası. Yine yapmaz mıydı?

Acıyla çekti gözlerini mavilerinden. Verecek bir cevabının olmayışı ile utanırken bir anda belinin yan tarafında kuvvetli kolunun tutuşunu hissetti. Titreyen göz bebeklerini nafile bir çabayla tutmaya çalışırken, usulca çekildi küçük bedeni kuvvetli bedenine doğru.

Ona, karşı koymadı.

Koyamadı.

Sırtı mermerlere yaslanırken üzerine eğilen uzun boyunu hissetti.. Bir kolu hala belinde kalırken, diğer elini ıslak saçlarının kalan birkaç telini yanağından çekti usulca. Yanaklarındaki eli bir anda ensesine dolanırken başını kaldırarak yüz yüze getirdi ikisini de.
"Bunu üzül diye sormadım, farkına var diye sordum kıvırcık. Ne olacak? Bıraksam, tamam git, kur hayatını desem ne yapacaksın bir başına? Bu devirde kolay mı baştan başlamak? Hem,-"

Dudaklarının şefkatli baskısını mermere yaslı omzunda hissetti. Ardından usulca boynunu öptü.
"Tek başına yapabilecek misin Alın Yazısı?"

Dolu gözlerini, yüzüne vurulan gerçekler ile kırptı acıyla. Kalbine batan binbir hissin yakıcı gerçekliği ise, tamamen dağıtmıştı bedenini o an, öylece. Gözünden bir damla gözyaşı akmak icin an kollarken, başını salladı kalan tüm gücünün kırıntıları ile.
"Yaparım.."

Sesi, öylesine zayıftı ki, titreyişi, kalbinden kopup gelen en büyük dalgaydı belki de.

Mavilerinin, gururunu ezdirmeyen hali karşısında titreyişini izledi bir anda.

"Tamam."

Bir anda dudaklarından dökülenler ile bal gözleri, dolgun dudaklarına takıldı anlamayarak. Sessiz kalmasıyla bu sefer de çenesine eğilerek öptü usulca kollarındaki adam.
"Tamam, kendi hayatını kur. Kendin nasıl rahat edeceksen, nereye gitmek istiyorsan, nerde nasıl bir hayata istiyorsan kur Alın Yazısı ama,-"

Bal gözleri, kuvvetli kanatlarının üzerinden çekilmesiyle titredi beklemediği bir anda.

Tuttuğu nefesine dönen mavilerini seyretti kalbi dağlanırken.

"Ama?"

"İzin ver, yardım edeyim sana kıvırcık. Kendi hayatını kurana kadar, ayaklarının üzerinde durana kadar yardım edeyim?"

Akan anlayışlı ses tonu ile öylece bakakaldı Yazgı kollarındaki adama. Titreyen alt dudağına dönen mavilerinin derin bir bakışla incelemesini izledi teninin hareketini.

Ona, yardım etmek için geç kalmamış mıydı peki?

Şimdi elinden tutmasının, önündeki tüm engebeli yolda dengesini sağlamasının, ayağına takılacak en ufak bir taşa kadar çekmesinin ne anlamı kalmıştı ki?

Onlar geç kalmanın da ötesinde, can çekişiyor, daha ne denli yara alınır, test ediyorlardı sanki aralarında..

Bakışları bastıramadığı yoğun bir hisle mavilerine odaklandı. Dudaklarından dökülecek her zehir yüksek dalgalarına çarpacak, ardından tekrar kendi kıyılarına gelerek, yine kendini zehirleyecekti Yazgı. Bunu göze alarak araladı dudaklarını.
"Yardım etmen gereken an, şimdi değildi Serhad ağa.. Zorla kaldığını anladığın kız gözünün içine her baktığında yardım dileniyordu senden. Yapmadığın iyiliği, şimdi mi yapacaksın? Ne o, vicdana mı geldin yoksa?"

Bir anda zehir gibi sözleri yüzünün tam dibindeki yüzüne çarparken, bakışlarının anlık duraksayışını, aralanan dudakları ile öylece yüzüne bakışını izledi.
"Dök içini hadi."

Belindeki kolu, sanki kollarından çıkmaya yeltenecekmiş gibi daha sıkı sarıldı kavisine eğilerek.

Kaçmayacaktı Yazgı..

"Niye yapıyorsun bunu?"

Mavileri, durgunca vurdu sahillerine..
"Bilmiyorum. Niye hiçbir şey yapamadım bilmiyorum kıvırcık. Bir kadını koruyamayacak kadar korkak bir adam olduğumu, sana yeni bir hayat kuramayacak kadar güçsüz olduğumu bilmiyordum ben.. Niye böyle oldu, niye bu kadar geç oldu bilmiyorum. Tek bildiğim,-"

Kısık sesini kesen, belki de kesilen kendi nefesiydi..

Kendi canıydı..

Geç..

Onlar, geç kalmıştı..

Değil mi?

"Tek bildiğim, sensin bal kuyusu.. Kabullenemediğim, kabullenmekten kaçtığım, sensin. Kaçtıkça, istemedikce soluğumu tam burda,-"

Burnu, usulca göz kenarlarına dokundu.

Yutkunamadı Yazgı.

"Bu bal kuyularında aldım ben. Düştüğüm o kuyuda yaşamak varken ben sadece çırpındım çıkmak için.. Debelendikce daha da saplandım kaldım o kuyularında günden güne.."

Dinledi. Sadece dinledi Yazgı. Sevdiği adamın dudaklarından dökülen belki de bunca yıldır ilk kez böylesine alelen duyduğu sözlerin kalp çarpıntısını, ilk yankısını dinledi. Bakışları, kopamadı mavilerinden istese de.

Takılı kaldı öylece, ona bambaşka bakan adamda.

"Senden aldığım o 3 yılı sana geri vereceğim kıvırcık,-"

Bir anda yine sesini duyarken yaptığı tek şey anlamak için kirpiklerini kırpmak oldu anlık. Belindeki eli saniyeler içinde hareket eden kirpiklerine dokunurken göz kapağından geçen baş parmağı elmacık kemiğini okşadı sessizce.
"Sana söz veriyorum, senden çaldığım, o odaya hapsettiğim her yılı, her günü, her saati en güzel şekilde yine yaşatacağım sana. Eğer mutlu olacaksan, istiyorsan tamam, gideceksin.."

Her şeyden öte, tek bir söze odaklandı Yazgı.

Sanki durmuştu dünya.

Sana söz veriyorum..

Bir güne kaç söz, kaç yemin sığardı?

Dudakları öylece aralanırken cevabı verecek gücü nefesinde bulamadı Yazgı.

Gideceksin.

Gidecekti. Öyle mi?

Kirpikleri hipnozdan çıkarcasına mavilerinden koparken saniyeler içinde yaşadığı şaşkınlığı öylece iliklerinde hissetti sanki.

Bırakıyor muydu onu?

Anlamayarak yüzüne baksa da başını salladı neyi kabul ettiğini bilmeden. Bakışlarından kopan mavilerinin usulca çenesine, belki de titremediğini zannettiği dudaklarında dolanışını hissetti.
"Bundan sonra gitmekten bahsetmeyeceksin bana. Ben bir şeyleri yoluna koyana kadar, bu çukurdan çıkana kadar bekleyeceksin kıvırcık. Sonra istediğin her şey olacak, tamam mı?"

Sakin sesi ile anlamayarak baktı yüzüne yine.

Onunla, anlaşma mı yapıyordu?

Gözlerini sorguyla yüzünde dolaştırdı. Bir sezgi görmek istedi; bir amaç, bir sebep aradı gözlerinde.. Konuşmak için araladı dudaklarını.

"Ne zamana kadar bekleyeceğim?"

Gözleri, dalgalanarak kısıldı her şeyin aksine.

Bir anda dudaklarını yine alnında hissetti. Bedenine sarılan teni her ne kadar kendini sıksa da, tutuşuna yansıyan bir istek sezdi kollarında.

Cevap vermiyordu.

Bedenine yakın teninden vuran sıcaklığını hissettikce, yüzüne yakın mavilerinin o ince buz rengi tonlarını inceledikce daha da felakete sürükleniyordu ruhu sanki. Daha fazla mavilerinin parlayışına bakmamak için göğsüne indirdi bakışlarını. Belindeki kolun hareketliliği ile anlamayarak izledi kollarını.
"Anlaştığımıza göre, bugün kabinde geçirdiğimiz o güzel dakikalardan devam edebiliriz hayatımıza."

Bir anda yine o her şeyi örtbas eden adam olurken, ayak uydurdu ona sakince.

Hissediyordu Yazgı.

Çıplak tenini örten kanatların son sıcak dokunuşları olacaktı belki de bundan sonra yaşayacakları her an..

Dikkatini dağıtan belinden tutarak tamamen suyun altına çekmesi olurken, saçlarına baskın gelen su ile kolları arasında öylece ıslandı teni. Gözleri tüm suyun bedenine yayılmasının verdiği bir rahatlık ile kapanırken, saçları kalçalarının biraz üzerinden dolanan kollarına döküldü ağırca. Tutamlarını, uzun boyu sayesinde omzunun üzerinden izlediğini biliyordu.

İzlerdi.

Hep izlemişti saçlarını.

Belindeki ellerin çekilmesiyle bakışları aralanırken şampuana uzanmasını izledi sakince.

Vaziyetleri, herkesten o kadar farklıydı ki, bunu görebiliyordu Yazgı.

Bir duş kabininde, çıplak bedenleriyle sözlü anlaşmışlardı.

Kalbi, usulca fısıldadı zihnine..

Ne kadar ciddi bir anlaşma olabilirdi ki bu?

Şimdi de beraber yıkanıp duş alacaklardı ve bu o kadar normaldi ki onlar için, ne yaşansa da bu vaziyette olmaktan geri durmuyorlardı nedensizce. Derin bir nefes alarak saçlarına değen şampuanın soğuk dokusunu hissetti başında. Omuzlarından tutularak sırtını kendine çevirirken saçlarını yıkacayacağını anladı Yazgı.

Dolan gözlerine rağmen dudaklarına yerleşen o minik gülümseme ile şeffaf camdan yansıyan görüntüsüne baktı.

Uzun boyu başının üzerinden kendini apaçık belli ederken, ellerinin özenle saç diplerine kadar ovuşturmasını izledi yumuşayan bir bakışla.

Anılar, nerde olursa olsun, güzeldi..

Saçlarıyla oynamasını, seviyordu.

Sessiz kaldı. Parmaklarının saç diplerine geçmesine, masaj yaparak köpüren tellerinin arasında dolanmasına müsaade etti Yazgı her şeye inat. Ağırlık çöken göz kapakları parmaklarının hafif baskısı ile dingince kapanırken, başını arkaya atarak daha çok istediğini, ihtiyacı olanın sanki parmak uçlarından saç diplerine akan dinlendirici o his olduğunu belli etti öylece.
"Tarayacak mısın şimdi?"

Başını iki yana sallayarak taramayacağını sessizce söylerken, sırtının çoğunu kaplayan uzun saçlarını ucuna kadar ovaladığını hissetti.

Ardından tenini terkeden bedeni ile arkasını dönerken kendi saçlarına da aynı şampuandan dökerek hızla yıkamasını izledi. Bakışları, koluna öylece takılırken, saçlarını yıkamanın karşılığında kolunu sarmayı aklına not etti içinden.

Üzerinden dökülen suyun altına girerek köpükten arınırken yanına yaklaşarak kafasını tam yüzünün dibine sokmasıyla saçlarından sıçrayan su yüzüne değdi bir anda Yazgı'nın. Uzun boyu yüzünden kendi boyu sadece göğsüne gelirken, parmaklarını yine saçlarında hissetti. Köpükten kurtulmasına yardım ederken, bitmesini, belki de hiç bitmemesini bekledi Yazgı.

Karşı koymak, gelmiyordu içinden.

Gelmiyordu. Elinde değildi sanki hiçbir şey.

Saniyeler önce her şeyi kabullenen adamın bu tavrı, dokunuyordu yüreğine.

Yutkunarak tamamen köpükten arınan bedenini suyun altından çekerek yan bir bakış attı tıpkı onun gibi tamamen durulanan çıplak bedenine. Başını çevirmesiyle bakışları çıplak karnından gözlerine çıkarken çakan şimşeğin ilk kıvılcımı tutuştu aralarında o an.

Tam, o an..

Bakışlarını çekmedi Yazgı.

"Zorlama beni!"

Bir anda duyduğu sözler ile kirpikleri ağır bir şekilde kırpılırken gergin sesine baktı yan bir bakışla.
"Ya zorlarsam,-"

Ardından hafifçe gülerken başını iki yana salladı alayla.
"-Gibi, aptal bir soru tabi ki sormayacağım. Tek başına istediğini yapabilirsin!"

Adımını kabinden dışarı atacağı sırada bir anda beline hızla sarmalanan kolunu hissetti. Çevik hareketi ile sırtı bir anda cama yapışırken üzerine yüklenen bedeni ile başını kaldırdı Yazgı.

Daha ne olduğunu bile anlamadan, karşı koymasına izin vermeyen adam sertçe kalçalarından kavrayarak kucakladı bedenini.

Hareketi karşısında gözlerini kısılırken hiçbir şey yapmaya fırsatı bile olmadan kadınlığında hissettiği kasların hazla dalgalanmasını izledi hassas teninde.
"Soruyu sormana gerek olduğunu mu düşünüyorsun bir de, bal kuyusu?"

Sesi, günler sonra belki de ilk kez böylesine açık bir istek barındırıyordu.

Kendini bir anda kadınlığına sertçe bastırmasıyla hareketinde hissettiği arzunun ilk serzenişi serildi önüne öylece. İzin vermediği sürece bir şey yapmayacağını biliyordu ve bunun rahatlığı ile bıraktı kendini avuçlarına.
"Bunu yaptığın için, sen zararlı çıkarsın!"

Söylediklerine karşı sıkıntılı nefesini boynuna bırakırken, kendini tekrar şiddetle bastırmasıyla geri çekilmeyen çıplak baskısını hissetti kadınlığında.
"Çıktım bile çoktan!"

Belirgin olan sert teninin o dokusunu en hassas noktasına bilerek bastırmasıyla bir anda kendini yukarı çekti.

"Kes şunu!"

Sinirli sesiyle omzundan iterken çıplak tenine daha da yüklenen bedeni ile gözlerini uzunca baktı mavilerine.

Kapılmamak için, özlediği bu dokunuşun o sarsıcı hissine yine hapsolmamak için durdurmaya çalıştı kendini..

Ama olmayacaktı.. Son günlerini, böyle geçirmek istiyordu Yazgı..

Dudakları tüm itirazlarına rağmen boynunda ilerlerken cama yapışan başının rahatlığı ile ıslak tenini hırsla emdi.
"Seni öpmem gerekiyor artık, biliyorsun değil mi?"

Sabırsız sesini duyarken gözlerini sıkıca kapattı Yazgı.

Biliyordu.

"Az önce tamam dedin?"

Mavileri yangınlarını apaçık yaydı tenine.
"Tamam demiş olmam, sana bulduğum her fırsatta sokulmayacağım anlamına gelmiyor kıvırcık.."

Omzularındaki elleri durularak bekledi bir an.
"Ne anlamı kaldı ki o zaman?"

Bal gözlerine dönen gözleri yoğun bir özlemle gezindi çevresinde.
"Bana göre çok anlamı var Alın Yazısı. Sadece sen bunu bilmeyeceksin o kadar!"

Kısık, tarazlı sesi tenine vururken, bedenini tamamen yasladı hassas noktasına.
"Sakın ileri gitme!"

Uyarı dolu sesi kısık çıkarken, kadınlığını zorlayan teni bir anda yönünü değiştirerek kasıklarına yüzeysel bir şekilde uzandı.

Aksini idda etmek ister gibi, bacak içlerinin, öylece sızlayışını hissetti.

Burnunu ıslak çenesine sürterken, derince soluğunu çekmesini, yavaş hareketine tezat sert teninin haşin baskısını izledi öylece.
"Her türlü sevişeceğiz bal kuyusu, zora sokmanın ne anlamı var ki?"

Boynunda soluklanan adamın görmeyeceğini bilerek gülümsedi.
"Bana göre çok anlamı var Serhad ağa,-"

Kalçasını, kadınlığında yankılanan nabzını usulca sürttü.
"Ama tabi sen bunu bilmeyeceksin(!)"

İmalı sesine karışan keyif, saliseler sonra kollarındaki adam tarafından sezilirken, boynunu usulca öptü kabul ettiğini sessizce göstererek. Ardından yaslanan kalçasına daha da bastırdı kendini.
"Yanlışlıkla da mı olmasın?"

İstekli bedeni kadınlığın da kayarken tekrar kadınlığının girişini zorlayan sertliğini hissetti öylece. Başını, karşı koymak ister gibi arkaya yasladı Yazgı.
"Deneme bile!"

Burnu, boynundan aşağıya kayarak göğüslerinin arasına uzandı.
"Boşuna konuşuyorsun kıvırcık.. Yer yüzünde her şey dönüp dolaşıp yuvasını buluyor, benim ki mi bulmayacak(!)?-"

Tahrik kokan nefesini çenesinde hissetti.

"Ama senin istemen, her şeyden önemli.."

Sesi, arzunun bulaştığı bir anlayışla yansıdı boynuna.

Öpücükleri duraksız yaslandı teninde bulduğu her ıslak noktaya.
"Şu tenini..-"

Kalçalarından kuvvetle kaldırarak bir anda göğüslerinin hizasına gelen yüzüne baktı başını kaldırarak.
"Hiçbir şeye değişmem, biliyorsun değil mi?"

Dudaklarından dökülen haz dolu kısık sözler ile koyulaşan bal gözleri tüm isteğine rağmen döndü tüm buzları çözülen mavilerine.
"Beni ayartmaya mı çalışıyorsun?"

Bakışları bir anda göğüslerinden çekilerek yüzüne yaklaştı yerine gelen keyfiyle.
"Evet. Ne çabuk anladın bunu?"

Alaylı sesini takip eden dudakları bir anda kışkırtıcı bir şekilde üst dudağına kondu. Kısık bir bakış attı yüzüne Yazgı.
"Yapamıyorsun da, ondan!"

Dudakları arasında çıkan sesi boğuk bir hal alırken, geri çekilmeden alt dudağını öptü bu seferde. Kendini usulca sürtmesiyle nefesini tuttu Yazgı bir anda. Kasılan kadınlığının verdiği bir hisle sıktı omuzlarındaki kuvvetli kasları.
"Hiç mi yapamıyorum?"

Kendini tekrar sürtmesiyle kadınlığını kaplayan geniş teninin verdiği hazla nefesini dudaklarına bıraktı soluğunu tekrar almak için. Bal gözleri her şeye inat hırçın bir bakış attı yüzünün her noktasına ayrı bir his bırakan mavilerine.
"Bu hallere düşecek adam mıydın Serhad ağa?"

Dalga geçen sesine karşılık öyle bir ses duydu ki, bal gözleri şevkle döndü mavilerine. Gülüşü sert çehresini kaplarken dudaklarına tamamen dudaklarına bastırmasını izledi bir anda. Öpmeden beklemesine rağmen, aralanan kendi dudakları çoktan bekleyişe geçmişti ihtiyaçla.
"Senin için, her hale düşecek adamım ama sen anlamak istemiyorsun bal kuyum.."

Bal kuyum..

Nerden buluyordu böyle sözleri bilmiyordu ama, nefesini kesen bir etki yaratıyordu bedeninde.

Sesinde öyle bir hisle birlikte çıkmıştı ki sözler, aralanan dudaklarıyla baktı mavilerinin istekli kıvrımlarına. Laf atışmasının fitilini ateşleyen haline cevap vermek için kelimelerini özenle seçti ama konuşamadı. Bir anda alt dudağını istekle kavrayan adam ile kalakalırken, dakikalar önce yaptıkları anlaşmaları geldi aklına.

Ondan aldığı ikinci sözdü ve belki de tutmayacağı da ilk sözdü..

Kalbi, usulca reddetti bu hissi..

Bırakmasını, istiyordu değil mi?

Dudağını bırakmadan bir anda tamamen ağzına çeken adam, kendini tamamen üzerine bırakırken hırsla asıldı tenini özlemine karışan derin soluklarıyla.

Bekledi Yazgı.

Öpmesini, onu öperken gelecek olan yıkımı bekledi istekle.

İtiraz etmeyecekti.

Günler sonra ilk kez kollarında yine eskisi gibi hissederken kollarındaki adamın her bakışına karışan ayrı soluklar, yırtılan tüm can damarlarını yeniden dikiyordu sanki.

Başarıyordu.

İstemese de, yapıyordu bunu.

Zihninden, öylece siliyordu geçen günleri..

Baskısını artıran teni ile dikkati tekrar çıplak bedenine dönerken, aralanmayan dişlerine diliyle baskı yapsa da izin vermedi ulaşmasına bilerek. Kendini kuvvetle bir anda bastırmasıyla kasıklarında hissettiği sert teninin hareketini hissetti ıslak kadınlığı üzerinde.

İleri gitmemeye çalıştığını anladı hareketiyle.

Bunun bilinci ile günler sonra ilk kez araladı tüm kapılarını..

Aralanan dudakları arasına hiç beklemeden açlıkla karışan dilinin diline istekle ulaşması öyle hızlı gerçekleşmişti ki, bir anda tüm iç güdülerine teslim olarak karşılık verdi boynuna usulca sarılarak.

Sarılarak..

Bu his, yakmıştı tüm canlı kalan yaralarını..

Bir anda bedeni camdan ayrılırken bütün sertliği ile mermer duvara tekrar yaslanan sırtına karşı, dudaklarından kaçan bir inlemeye engel olamadı Yazgı. Kendini hiç beklemeden hızla kadınlığına tekrar sürten adam ile, beline sarılı olan bileklerinin anlık titrediğini, ıslak ama sıkı kalçalarından kayarak düşeceğini sandı bir an. Kalçalarından kadınlığına uzanan parmak uçları desteğini yenilerken, omzularına asılarak daha da yukarı çekti kendini.

Tüm her şeyi unutarak beline sıkıca sarılan adam tüm özlemi ile dudaklarını öpmeye devam ederken, kesilen nefesiyle soluğunu dudakları arasına bıraktı usulca. İnleyerek kendini ritmik hareketlerle sürtmeye devam eden halinin acizliği ile ince parmakları hazla dolandı kuzgun siyah tutamlarına.

Zorlandığını, görebiliyordu.

Dudaklarından kopan teni aynı istekle çenesine, soluksuz bir hızla boynuna ilerlerken belini okşayan, yaralı koluna rağmen kalçalarından sürekli bastırarak kendine yaslayan haline ayak uydurdu.

Başı mermere öylece yaslanırken ona gerek kalmadan kendini sertliğine bastırmadan edemedi Yazgı. Sızlayan teni, ihtiyaçla kadınlığında atan nabzı hissederken yutkunarak onun aksine nasıl duracağını düşündü.

Bir anda boynuna tamamen sokularak derin, kesik bir nefes alışını hissetti.

Kolay kolay sona gelmeyen adamın dakikalar içinde bu hale gelmiş olmasına hayret ederken, sarıldığı saçlarını istekle asıldı. Kadınlığı üzerinde kayan erkekliğinin sertliği hazla seğirirken bir anda kalçalarını hareket ettirmesiyle boynuna gömülen dişleri hissetti yaşadığı zevkle.

Yıllarca yaşadığı anın, ilk kez böylesine sarsıcı etkisini izlemeye devam etti Yazgı.

Kollarındaki adamın ilk kez böylesine muhtaç halini gördü bedenine karşı. Çoğu gece onu derinlerinde hissetmeden bile en doruk noktayı görebiliyor, teninin, tenine temas etmesi yetiyordu sanki.

Yine aynı his ile buğulanmıştı tenleri..

İleri gitmeden, tek bir temasla bile dağılacak kadar çok özlemişti ikisi de birbirini..

"Ben böyle işin ta amına koyayım!"

Öfkeyle tıslayan sesinini yaşadığı hazdan dolayı zor duyarken, kendini hırsla tekrar bastırdı kadınlığına tüm kuvvetiyle.

Küfrünü, ileri gidemeyişine ettiğini biliyordu ve bu durum, farklı bir zevki aksetti tenine Yazgı'nın o an.

"Bundan sonra sensiz duş alırsam namerdim ulan ben!"

Bundan sonra..

Kendi kendine boynunda söylenirken, hep yaptığı şey ilk kez komik geldi Yazgı'ya. Sevişirken sürekli söylenirdi ve ilk kez bu kadar sesinin komik çıktığını görmüştü. Sızlayışını hissettiği kadınlığı, kalın tenine daha çok yaslanırken hareketine karşı öyle çok bastırarak sürtüyordu ki kendini kadınlığına, bastırdığını her noktasında yeni bir nabzın fitili ateşleniyordu sanki.

Fazla, çaba sarfediyordu.

Bunu anlamıştı Yazgı.

Erkekliğinin yaslandığı yüzeye dikkat ediyor, kadınlığına kayacağı sıra geri çekiliyordu.

Hareketi karşısında daha da sıkı sarıldı boynuna.

Avuçları arasında kalın boynunu hissederken, tüm bedenine saniyeler içinde yayılan bir dalgalanma yansıdı. Rahatlamak için üstün bir çabayla sürekli kendini hızlı hareketlerle ileri geri itiyor, kasıklarının arasında kadınlığı boyunca kayışını iliklerine kadar hazla yaşıyordu sanki.

Bakışları bir anda cama yansıyan kalçalarının görüntüsüne takılırken, hareketleri ile kasılıp gevşeyen sıkı tenini izledi utanmaz bir tavırla.

Utanmak..

Onlara uzak olan tek kavramdı belki de..

Camdaki görüntünün güzelliği ile dudaklarını şehvetle ısırırken, ritmik hareketine karşı kendi de ona uyarak kalçalarını tekrar hareket ettirmesiyle derin bir inlemenin saç diplerine kısık bir şekilde karıştığını hissetti saniyeler içinde.

Yaşadığı ağır zevkin solukları tenine çarparken kendini kadınlığı boyunca yaslanan erkekliğine sürttü ihtiyaçla. İkisinin de inlemeleri akan suyun sesine karışırken, derin inlemesi boynuna sokulan başından dolayı fazla boğuk çıkmıştı bir an. Bu halinin yarattığı istekle daha çok hareket etti Yazgı.

Kendi bedeni de yaşadığı zevkle titrerken, hareket eden belinden kayan topuklarını tekrar kaydırdı yukarı. Kendine engel olma gereği duymadan, belindeki ayak bileklerinin baskısını arttırdı.

Kasıklarına tamamen yapışan erkekliği ile ikisinin teni arasında sıkışarak daha da şevkle kaymasını, göğüslerinin yapıştığı kuvvetli kaslarının gerilmesini hissetti Yazgı. Ensesinden bastırdığı başını boynuna daha çok yaslarken, parmak uçları ensesini usulca okşadı..

Bir anda kuvvetli bedenini öyle hızlı çarptı ki kasıklarına, çıkan o sesi, o nabzın ağır hareketini, hareketinin yarattığı o yıkıcı depremi ikisi de aynı anda hissetti tenleri üzerinde. Birbirine karışan rahatlayışları, kadınlığında daha da belli olurken sıcak sıvının varlığını öylece kasıklarında yaşadı yoğun bir hisle.

Bunu yaşamayı, itiraf edemese de, fazla özlemişti.

Onu, özlemişti Yazgı.

Hiçbir şey düşünmedi o an. Ne yapılanları, ne söylenenleri.. Sadece kısa bir an kalbinin karşı konulamaz sesini dinledi.

Son kez.

Hala rahatlayan hali ile kalçalarını hareket ettirmeye devam ederken, hızlı soluklarını alışını, başının boynuna daha fazla sokulmasını izledi öylece.

Saniyeler sonra dudaklarının dokusu tekrar kendi dudaklarını bulurken, öyle yavaş öptü ki tenini, rahatlayan bedeninin verdiği bir yumuşaklıktı bu, biliyordu. Elleri hala sıkıca belini kavrarken, sırtı usulca koptu mermer duvardan. Kabinin tam ortasında, kucağında kalırken akan suyun altına sokuldu iki bedende.

Başlarından aşağı akan suyla öpüşüne devam eden adama karşı koymadan o da öptü özlemle. Tek koluyla tuttuğu belini, omzularına tutunarak desteklerken, diğer eliyle suyun yüzüne yapıştırdığı kıvırcık saçlarını çekmesini hissetti.

Öyle derin öpüyordu ki dudaklarını, günler sonra tüm hissettiklerine ilaç olacak kadar iyi gelmişti sanki dokunuşları.

Biliyordu Yazgı.

Tenleri, birbirine dokundukça sonu yoktu.

Olmayacaktı.

Usulca ayrılan dudaklarını hissetmesiyle bakışları aralanırken akan suyun siyah saçlarını alnına, ıslak kirpiklerinin kapalı göz kapaklarının gölgesine yapışmasını izledi öylece. Kızaran dudaklarından içeri giren su damlalarını izleyen bal gözleri, alt dudağını içine çeken adamın hareketinde gezindi ihtiyaçla.
"Bitti, değil mi?"

Kısık sesini duymasıyla omuzlarındaki elleri sakalının yayıldığı boynuna geldi usulca. Bitmesini istemeyen elleri kalçalarını bitmeyen bir arzuyla daha sıkı kavradı.
"Evet, bitti.."

Sıkıntıyla aldığı nefesini verirken aralanan göz kapaklarını farketmesiyle dikkatle bakındı göreceği göz bebeklerine.

Mavileri, kor gibi yakıyordu içini..

"Buna da şükür diyeceğim ama,-"

Sitemli sesi ile dudaklarını birbirine bastırırken dudaklarının baskısını son kez dudaklarında hissetti onu öpmenin verdiği bir huzurla.
"Bana bunu yaşatmayacaktın bal kuyusu! Zaten zor duruyordum, bundan sonra hiç durmam."

Parmak uçları usulca ensesindeki siyah saçlarını okşadı. Hareketi ile çoktan kendini kaybeden hali ile gözlerini kapatmasını, alnını, gerdanına yaslamasını izledi.
"Büyük konuşma bence!"

Alay dolu sesi naif bir tonda çıkarken, ne kadar istemese de onu kışkırttığını anladı kadınlığında. Tekrar hali hal olmaktan çıkarken dudaklarını ısırdı gözlerini tekrar karşı camdan gördüğü sıkı kalçalarına.

Belindeki ince bacaklarına..

Ensesine dolanmış kollarına..

Boynuna gömülü başı ile bakışları, camdaki kendi yansımasına takıldı öylece.

Kollarındaki tenine, bedeninin, kendi bedenine uyumunu izledi.

Başını kaldırmasıyla bal gözlerine kitlenen mavilerine karşı yoğun bir bakış attı yaşadığı zevkin kırıntıları ile.
"Yapacaklarımı bildiğim için böyle konuşuyorum ya zaten kıvırcık. Hiçbir şey olmasa bile, benimle bundan sonra böyle duş almaya hazırlıklı ol.."

Duramayacağını, biliyordu Yazgı.

Omuz silkerek bakışlarını akan suyun damla damla kaldığı geniş omuzlarına çevirdi.
"Sürekli olacağını sana düşündüren ne?"

Kısık sesine dönen mavilerinin istekle hala kıpırdanmasını izledi.
"Seni ayartacağımı biliyor olmam.."

Keyifli sesi ile elleri okşayarak kalçalarının dolgunluklarını daha çok kavradı. Başını iki yana salladı Yazgı.
"Yanlış oldu! Ayartacak olman değil,-"

Bal gözleri tüm hırçınlığının asabiliği mavilerinde dolandı.
"Ayartmama izin verecek olman, diyecektin. Ki vermeyeceğim!"

Siyah kaşları sorguyla havalanırken çıplak bedenlerini çoktan unutmuştu ikisi de. Bakışları gerdanında, dolgun göğüslerine indi.
"Hiç mi?"

Beline daha sıkı sarılan kollarına tüm ağırlığını vererek, parmak uçlarını usulca saniyeler önce yaşadığı kasılma yüzünden gün yüzüne çıkan damarlı boynunda gezdirdi.
"Hep, olmayacağı kesin!"

Açık kapı bırakan naif sesine usulca dokundu dudakları. Şefkatle dokunan teni dudağının sol köşesinden, alt dudağının gölgesine kadar sakince ilerledi.
"Şu hallerin varya,-"

Yutkunuşuna dizilen kelimeleri biliyordu Yazgı.

Hep, hissetmişti.

"Hmmm.."

Mırıltılı sesiyle dudaklarının baskısını daha çok hissetti dudaklarının çevresinde.
"Sorma boşuna.. Sonrasını anlatacak bir kelime yok bende.."

Gözlerini kapatarak bıraktı usulca ellerini omuzlarına.
"Sonrasını anlatacak bir anlaşma var, evet!"

Bir anda tüm ânı mahfeden sesiyle mavileri hipnozdan çıkarmış gibi aralandı ansızın. Dudaklarından dökülen sözleri idrak etmeye çalışmasını garip bir his karmaşasıyla izlerken, mavilerinin ağırca kırpılarak önce yüzüne, en son dudaklarına bakmasını izledi sertçe. Bir anda kalça kıvrımında kayan parmaklarının batışını teninde hissetti.
"Anlaşmayı sikeyim!"

Kendi kendine söylenmesiyle yüzü buruşurken hırçınca omzuna vurdu.
"İndir beni, duymak istemiyorum küfürlerini!"

Parlayan mavileriyle gözlerine son bir bakış atarken yavaşça indirdi kucağından. Hareket eden göğüslerine takılan mavilerini görmesiyle umursamadan son kez suyun altında kalıp saçlarını sıktı. Tekrar başına tutulan suyla anlamayarak arkasına baktı.
"Burada, böyle iyiydik aslında.."

Dedikleri ile birlikte gözleri kısılırken kaşını kaldırarak baktı göğüslerinde dolaşan mavi bakışlarına.

Göğüsleriyle, yıllarca bir alıp veremediği vardı.

Hala, vardı.

"Sana burda kalma diyen yok zaten, sabaha kadar kalabilirsin!"

Söylenerek kabinin kapağına ulaşarak açtı hızla. Kenarda duran katlı beyaz havludan birini alarak bedenine sararken saçlarının suyunu son kez sıktı kabine. Ardından baş havlusunu da saçlarına dolarken yavaşça arkasını döndü.
"Kıyafetler nerde?"

"Kapının önüne koymuşlardır, alırım ben, bekle."

Ardından çıkan bedenini görürken kenarda duran siyah kısa havluyu beline dolamasını izledi. Bedenini ele geçiren bir hisle önce bembeyaz yatağa, ardından kapıyı açarak küçük bir çanta ile geri gelen adama baktı.

Çantanın kenarında farklı bir malzeme kutusu daha görürken dikkatle baktı ne olduğuna. Çantayı yatağa bırakarak oturan bedenini izlerken o küçük kutuyu açarak içinden ilk yardım malzemelerini çıkarmasını izledi.

Bakışları yarasına dönerken kolunda belirgin yarasının taze kabuğunu gördü gözleri.

Anlamıyordu.

Hiç mi canı yanmıyordu?

Dakikalardır bedenini taşımıştı üstelik..

Derin bir nefes alıp adımları onu bulurken başındaki havluyu usulca çözdü. Saçlarını geriye atarak koluna daha yakından baktı.
"Hastaneye gitmen daha mantıklı olmaz mı? Enfeksiyon kapmış olabilir?"

Mavileri kısa havlunun sarıldığı bedenini hızla süzerken eline aldığı koyu renkte bir sıvıyı beze damlatmasını seyretti.
"Kapanır birkaç güne, o kadar da büyük bir şey değil kıvırcık."

Ulaşmaya çalıştığı kolunu kendine doğru çevirmeye çalışırken haline karşı şefkatle uzandı elindeki beze.
"Üzerine mi kapatacağım?"

Elinden alınan küçük bez ile bakışları tekrar bedenini bulurken mavileri kısılarak göğsündeki düğümde dolandı.
"Hayır, üzerini silmen gerekiyor.."

Garip ses tonu ile başını sallayarak koluna eğildi. Tam üzerine bastıracakken bir anda bacağının birini kaldırılmasıyla dengesini kaybederken, omzularına tutunarak dengesini sağlamaya çalıştı anlamayarak.

Ne yaptığına bakarken bacağının teki, belinin diğer tarafına çekildi kuvvetiyle. Kucağına tamamen oturtmasıyla sinirli bakışları mavilerini buldu hırçınca.
"Sana gerçekten yardım etmek bir hata!"

Munzur mavileri yine göğsünde olan düğümde dolandı.
"Eğilirken belin ağrımasın diye yaptım, daha ne istiyorsun?"

Gözlerini masumca, -ki masum görünecek en son adam, oydu- söylediği şeyler ile devirirken yarasına tekrar çevirdi bakışlarını. Büyük elleri belinin iki kenarında, havlunun üzerinde öylece beklerken, nefesinin gerdanına vurmasını hissetti usulca.

Kolunun üst bölgesinde olan yarasına uzanmak için kucağında kayarken, baskı yaptığı sert tenini hissetti ama fazla kâle almadan, ulaştığı yarasına hafifçe bastırdı bezi. Yanağına çarpan sert bir soluk hissederken, ardından kısık bir inleme sesi duymasıyla şaşkınca baktı Yazgı yüzüne.
"Kurşunu çıkarırken bile böyle inlemiyordun?"

Kasılan çenesini görmesiyle bakışlarının hafif aşağı kayan havluda tekrar dolaştığını gördü.
"Acıdığı için inlediğimi kim söyledi ki?"

Bir anda bakışları ıslak karnını bulurken yan bir bakış attı yüzüne.
"İki saattir ne halt ediyorduk?"

Mavileri kısılarak bal gözlerine çıktı başını kaldırmasıyla. Bakışı, ketumdu.
"İki saat mi? Toplasan 15 dakika bile sürmedi bal kuyusu. Geri kalan bütün ânın içine edecek bir konu bulduğumuz için, iki saati sevişerek harcamış olamıyoruz malesef!-"

Ardından elleri sıkıca biraz daha bastırdı ince bedenini kucağına.
"Hem 15 dakika bizim için ne ki? Bir de böylesine özlemişken!"

Bir anda kısık sesiyle söylenirken söyleyeceği kelimeleri yutup dudaklarını birbirine bastırdı geri adım atarak.
"Sonuç olarak bütün amaçlarına ulaştın,-"

Usulca kalçasını hareket ettirmesiyle mavileri hızla açık bacaklarına döndü.
"Şimdi derdin ne?"

Gözlerinin odaksızca ıslak göğüs oluğunda, bacaklarında gezindiğini hissetti bastıramadığı bir arzuyla.
"Kucağıma oturmana dayanamadığımı biliyorsun!"

Kaşları söyledikleri ile alayvari kalkarken dakikalar önce konuşulan her şey bir anda yok olmuştu sanki.

Bunun olacağını biliyordu Yazgı.

Unuttuğu her şeyi hatırlamak, zor olacaktı.

"Sen çektin, hatırlatırım?"

Elleri havlusunun altına usulca süzüldü. Çıplak bacaklarını sıkarken yukarı yönelen parmak uçları yavaşça en sevdiği yerini buldu.

Bacaklarının beli ile birleşen kıvrımını..

Baş parmağı, kasıklarını usulca okşadı.

"Ne önemi var ki? Sonuçta şu an en sevdiğim pozisyondayız.."

Ellerinin yine aynı noktayı avuçları arasına alıp kıstırmasını hissederken, derin bir nefes alarak yarasına tekrar bastırdı bezi hareketinin etkisinden çıkarak.
"Yeter mi?"

"Sence, yeter mi?"

Sesindeki ima çok farklı bir şeye karşılık olurken, bir anda kalçasını öfkeyle tam erkekliğine daha da kuvvetli bastırdı.

Sert tenine temas etmesiyle bal gözleri alayla kısıldı.

Mavilerinin hızla bal gözlerine çıkmasını izlerken hafifçe kaydı diz kapaklarına doğru.
"Bilerek yapıyorsun değil mi?"

Tıslayan sesiyle birlikte anlamayarak kasılan göğüs kaslarında dolandı bakışları alayla.
"Neyi?"

Masumca sorduğu soru ile derin bir nefes alan adamın haline gülmeden edemedi Yazgı.

Halleri, içler acısıydı.

Onun varlığı, kollarındaki adama hep unutturmuştu öfkesini.. Buna çoğu kez şahit olmuş, duymuştu dudaklarından.

Şimdi de sıra ona geçmişti sanki.

Varlığı, mavileri her şeyi unutturacak kadar çok ele geçiriyordu bedenini hiç sorgulamadan.

Derince birbirilerine bakan iki bakışı bozan şey, belindeki ellerin tekrar bedenini kucağına tamamen çekmesi olurken, hareketine sessiz kalarak tekrar yarasına yöneldi dalgınca Yazgı.
"Sarayım mı artık?"

Sakince sorduğu soruyu, mavilerini bir saniye üzerinden çekmeyen adama sorarken bakışlarını anlık üzerinden çekerek kutuya dönmesini izledi.
"Şu krem sürülecek, ardından sarmamız lazımmış."

Sesi ile birlikte başını sallayarak elindeki bezi bırakıp tuttuğu kremi aldı eline. Kapağını açarak parmak ucuna hafifçe sıktı. Beyaz kremi yaranın üzerine sürerken yarasına dokunmanın etkisiyle kendini kastı Yazgı.

Kasılan bedenini okşayan ellerini hissetti teninde rahatlatmak ister gibi. Bacaklarında gezinen kalın parmakları aralıklarla etini sıkarken, çoktan kendini belli eden tenini saniyelerdir hissediyordu kadınlığında..

Bu konuda sabrını çok kez görmüştü.

İstekli hallerinin yanında, sabırlı hallerini de biliyordu Yazgı.

Onu neredeyse bir sene bekleyen adam, kollarında şimdi yine onun için bu hale gelen adamdı.

Saniyeler önce yaşanan yakınlaşma damaklarında tatlı bir tad bırakırken, bunu bundan sonra sürekli isteyeceğini, elinden gelen her şeyi yapacağını biliyordu Yazgı.

Ve bunun bedeli olarak, ne yapacağını da çok iyi biliyordu.

Ceza, başlıyordu.

Aklındaki tüm düşünceleri şimdilik bir kenara iterken usulca yarasına sardı bezi.
"Kaldır kolunu."

Sesiyle birlikte sakince kaldırdığı kolunun etrafından bezi dolarken kancasını takarak bitirdi işini.
"Tamam, bitti?"

Bal gözleri mavilerine sorgu dolu bir bakış atarken gözlerinin ıslak saçlarında olduğunu gördü.
"Bitti mi gerçekten kıvırcık?"

Sesinden akan imalar o kadar fazlaydı ki, anlamamazlıktan gelmek, zordu.

"Bitti!"

Bilerek sesini sert çıkarmaya zorlarken, kucağından kayarak kalkmaya çalıştı. Hareketine karşı belini kavrayan parmaklar bir anda belinden tutup yan tarafa, beyaz çarşaflara bedenini yatırırken şaşkınca yaptığı harekete baktı bir anda.
"Daha başlamadan mı?"

Ümit.

Sesinden akan hissin adını koyamasa da, sezdiği ilk duygu, ümit etmekti..
"Ne istiyorsun? Daha dakikalar önce anlaşmadık mı?"

Kaşlarını çatarak dudaklarına baktı. Ardından beyaz çarşafa dağılan ıslak saçlarında gezindi.
"Hangi anlaşma?"

Başını iki yana sallayarak gözlerini yan tarafına çevirdi Yazgı.
"Nasıl ticaret adamı oldun böyle? Sorumluluk bilincine hayran kaldım!"

Yüzüne yaklaşarak tek kolunu başının kenarına koydu.
"Anlaşmaya bir şey eklemeyi unuttum aslında?"

Bakışları dudaklarından çekilmezken dikkatli bir şekilde incelemesini seyretti mavilerinin.
"Neymiş o?"

Anlamayarak sorduğu soru ile kolunu kırarak dirseğine yaslandı. Yüzü tamamen dibine girerken mavilerini yakından görmenin güzelliğini yaşadı saniyeler içinde.
"Bir dipnot gibi düşün.."

Sabırsız bir bakış attı mavilerine anlamayarak.
"Söyleyecek misin?"

Diğer kolunun kuvvetle beline sarılmasıyla göğüslerinden bir anda çözülen düğüme döndü aynı hızla ikisinin dikkati de.
"Neyi söyleyecek miyim?"

Dikkatinin tamamen dağıldığını anlamasıyla başını iki yana sallarken gülmemek için dudaklarını hızla kıstırdı dişleri arasına. Bilerek hareket ettirdiği belindeki eli ile havlu daha da aşağı kayarken, tamamen açığa çıkan göğüslerine bakışını gördü onda hep yakaladığı o hissin yoğunluğu ile.

Mest oluşunu an be an izledi.

"Anlaşma, önümüzdeki bi' 20 yıla kadar anca bozulur, çünkü,-"

Bir anda yüzünü çevirmesiyle dudakları dudaklarına çarptı üzerindeki adamın. Akın eden o his ansızın iki bedeni de her şeyden soyutlarken, mavileri dikkatle bakındı bal gözlerinin titreyen ince, sıcak kahve kıvrımlarına.
"Ne ben, bu çukurdan çıkabilirim,-"

Belindeki eli, havlusunu tamamen sıyırarak çıplak beline dolandı tüm sıcaklığı ile.

"Ne de bu bal kuyusu teninden ayrılabilirim, kıvırcık.."

Bakışları bir anda tutundu birbirine.

Dudaklarını zoraki araladı ilk hatırlatmayı yapmak için.
"Söz verdin?"

Dudakları gerdanına uzanarak göğüs oluğuna ufak bir öpücük kondurmasını izledi.
"Verdim,-"

Havlu tamamen teninden sıyrılırken bir anda belinden tutarak yukarı, yastığa çekti çıplak tenini.
"Ve tutacağım da sözümü.. Ama o gün gelene kadar, esirgeme kendini benden."

Durgun bal gözleri, muhtaç mavilerinin dalgınca ıslak saçlarında, yumuşak teninde gezinmesini izledi.
"O zaman, ne zaman gelecek ki?"

Kısık sesi, güçsüz çıkarken belindeki siyah havlusunu çıkarmasını izledi öylece. Ardından yatağın alt kısmında katlı olan örtüyü çekerken arkasına uzanarak yavaşça üzerlerine örttü. Omuzlarına çektiği örtünün altından uzanan kuvvetli kolu belini sarmalarken çıplak uyudukları çoğu gece zevkten çok uzak bir his sarmaladı yine onları..

Islak tenlerinin, birbirlerinin sıcaklığında kuruduktan sonra, o yumuşak hissin dinginliğini bekledi ikisi de..

"O zaman, gelecek ve..-"

Belindeki eli, sıkıca çekerek nemli sırtını, ıslak göğsüne yasladı. Burnu, kurutmadığı saçlarını eşeleyerek ensesine dayanırken, derince çektiği kokusunu bıkmadan birkaç kez ardarda çekmesini bekledi öylece.

"Er ya da geç o bedel ödenecek, bal kuyum.."

Yazgı, o an öyle bir hisle dolup taştı ki, gözleri bu hissin boğucu dalgasına engel olmak ister gibi kapandı..

Geç kalınan yılların bedelini anlamıştı naif yüreği..

Kanatlar, artık yoktu..

***
-7100-

🔥

#balkuyum

#yazgisivan

#serhadhasimoglu

#leke

🔥
Ve 5k yorumdan aşağısını kabul etmiyorum, hıh.

(Bir sonraki bölüm, SIZI'ya iki bölüm geldikten sonra gelecektir.)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top