1. BÖLÜM | AYRILIK+18
+18 sahneler vardır.
🔥
Hamiyet hanım, elinde kahvesiyle koca divanda otururken konağa hışımla giren oğlunu gördü yılların verdiği kırışıklıkların çevrelediği gözleri.. Hiddetle merdivene yönelen oğlunu süzdü usulca.
Yaşı gelmişti de geçiyordu. Ağalık istemiyordu Serhad'ı lakin babası ölünce Haşimoğlu aşireti onun omuzlarına binmiş, yük bellemişti yıllarca. Aşireti yıllarca evleneceğim sözleriyle kandırmış, bekletmişti bu zamana kadar. Daha ne kadar yalan söyleyecek bilmiyordu. Kendinden yaşca küçük Baran'ı bile evlenmişti, ama hala oğlunda tık yoktu. Helal süt emmiş bir kızı alıp da gelmemişti karşına. Derin bir nefes alıp seslendi oğluna.
"Serhad'ım bi bak hele."
Serhad, anasının sesiyle sinirle çıktığı merdivenlerin başında durup, gözlerini anasına çevirdi.
"Sonra ana!"
Öfke saçan sesi konağı inletirken odasına yürüdü tekrar.
"Nedir bu hiddetin hayrola?"
Ağzının içinde geveledi hırsla.
"Bi arazi meselesi!"
O araziyi küle çevirecekti bu gece.
Hamiyet hanım, meselenin bi arazi meselesi olmadığını çok iyi biliyordu..
"Öyle diyorsan öyledir. Vaktin varsa bir şey konuşacam seninle."
"Çıkmam gerek!"
Hamiyet hanım güldü usulca kahvesinden bir yudum alarak. "Bu saatte mi oğul? Saat akşamın 22.00'u! "
Serhad ağa derin bir nefes alıp verdi hakim olmaya çalıştığı öfkesiyle.
"Bu saatte ana!"
Hamiyet hanım, oğlunun öfkesini pekala çok iyi biliyordu. "Kaçta geleceksin?"
"Uzun sürer. Bekleme!"
"Seninle konuştuğum meseleyi düşündün mü oğul? Bilirsin vakti gelmiştir artık. Bu hafta toplanacak olan aşiret toplantısında müjdeyi vermek icab eder. Gayri oyalamak yakışı kalmaz!"
Serhad baktı uzaktan anasına. Baktı yorgunluğun çöktüğü bedenine. Ne diyebilirdi bu sözden sonra? Dün gece diller döktüğü meseleyi düşündü bir an.
Evlenmiyorum dese ne olacaktı?
Hakkımı helal etmem dememiş miydi? Babasının yolundan gitmezse, kederini, üzüntüsünü diline almıştı.
Babası..
Gözlerini sıkıca kapatırken mecbur olduğu hayatı düşündü.. Kabul etmese olacak olanları bilmiyor muydu sanki? Biliyordu Serhad. Kabul etti her şeyi.
"Düşündüm ana. Kimi uygun görüyorsan getir. Hazırlıklar başlasın."
Hamiyet hanım içinin rahatlamasıyla derin bir nefes çekti içine. Yüzüne yerleşen memnuniyet dolu gülümseme ile biraz daha rahatladı olduğu yerde. Sonunda kabullenmişti oğlu.
"Artık bırak, gittiğin yerlerin yolunu oğlum. Evleneceksin, bir karın olacak. Uygun olmaz evli ağanın pavyon köşelerine gitmesi!"
Serhad derin bir nefes alıp verdi. Cevap vermeden odasına yöneldi sert adımlarla.
Bırakacaktı..
Ya da en azından deneyecekti..
Hızla odasına dalıp silahına yöneldi. Takım elbisesinin ceketini üzerinden hışımla çıkarıp bi köşeye atıp beline taktı silahını. Hiçbir şey düşünmemeye çalıştı. Şu an ki önceliği çok başkaydı.
O adamı önce hadım edecek, sonra da öldürecekti.
Hırsla kapıyı çarpıp çıktı odasından. Merdivenleri hızlı hızlı inip büyük konağın kapısına yöneldi içinde dakika geçtikçe harlanan öfkesiyle. Ona, bu gece çok büyük pahalıya patlayacaktı biliyordu. Sonradan pişman olur muydu hesap etmedi genç adam. Düşünmedi hiç bişey bu gece. Gözü öylesine dönmüştü ki öfkeden, yine öfkeyle hata yapmaktan korkuyordu. Hırsla asıldı konağın koca kapısını.
"Mahmut, arabamı getir!"
Mahmut, öfkesinden korktuğu ağasından kaçarcasına garaja yöneldi koşarak.
"Hemen ağam!"
Derin bir nefes çekti içine ağa. Sakin olması gerekiyordu. Sakin olacak, sessizce halledecekti bu işi. Önüne parkedilen araca hızla binip kapıyı çarptı.
"Mekana mı ağam?"
"Sür!"
Hızla yola atılan araçtan dışarı baktı Serhad. Bu gece bitecekti. Son noktayı koyacak, bir daha da görmeyecekti. Ardından yıllarca beklediğini yapıp, çıkacaktı hayatından.. Bu hayatın içinde mutlu olamayacağını biliyordu Serhad.. Boşuna hem kendini, hemde yıllarını geçirdiği kadını üzmeyecekti. Kısa yoldan bitecek, ayıracaktı yollarını. Zaten bu günün geleceğini elbet biliyordu.. Evlilik lafından şu zamana kadar kaçmış, soluğu Yazgı'nın yanında almıştı. Normal bir yerde karşılaşmayı, normal bir hayatının olmasını diledi yıllarca. Belki o zaman onunla evlenir, ömür boyu da başının üstünde taşırdı ama ne onun hayatı hayattı, ne de onu gördüğü yer, yerdi.. Köşebaşı bi pavyonda kesişmiş, bir daha da ayrılamamışlardı.
Bugün bitecekti bu iş.
Tanıdık sokaklara girerken, arabanın durmasıyla attı kendini dışarı. Yeri inleten adımları pavyona girdiği an Hasan olacak pezevenk karşıladı onları. Ellerini önünde bağlayıp hazır ola geçmişti yana çekilerek.
"Hoşgelmişsin ağam. Masan hazırdır buyur geç. Adamlarına da bi masa kuralım emret."
Serhad ağanın gözü onu görmemişti bile.
"O kanını siktiğimin çocuğu nerede Hasan?"
Sakin sesi, bütün Mardin'i bekleyen fırtınanın habercisi gibiydi sanki. Öfkesi mavi gözlerinde harlanmış, önüne geleni ezip geçecek, çiğneyecek kuvvette korkutuyordu insanı. Hasan baktı öfkeli ağasına. Yıllardır tek para kaynağıydı bu adam. Onu kaybederse büyük zaiyat verirdi. Çok para yatırıyordu Yazgı için, susması için.. 3 yıldır geçirdiği her geceye para vermiş, dahası müşteriye çıkartmaması içinde ayrı para yatırmıştı.
Sanki vermese çıkaracaktı?
Aklını peynir ekmekle yememişti Hasan.
Tam 3 yıldır kafasını çevireni görse, saldırıyordu Serhad ağa. Son 2 yıldır hali daha beter olmuş, öldürmeye kadar uzanmıştı eli..
Yazgı, Serhad ağanın tek gözdesiydi..
Kaç kadın çıkarmıştı karşısına. Başını çevirip baktığını bile görmemişti. Aklı gidiyordu alıp gidecek diye lakin 3 yıldır arşınlamıştı bu mekanın yollarını. Nedenini bir türlü anlamasa da sanki bilerek götürmüyordu yıllarca. Sayesinde işini ilerletmiş, paçayı kurtarmıştı.
"Ağam izin ver biz halledelim. Bi tatsızlık çıkmasın. Kalabalık içeri."
Serhad, zaptedemediği öfkesiyle bir anda gömleğinin yakalarına asıldı önündeki adamın. Hızla yan taraftaki duvara çarptı bütün kuvvetiyle. Ellerinin altındaki adamdan yükselen acı dolu ses sikinde bile değildi.
"Sana, o orosbu çocuğu nerde diye sordum ulan?"
"İ-içerde ağam. Mutfak bölümündeydi en son."
Serhad,hızla Hasan'ı yere savurup mutfağa yöneldi.
3 yıldır karışı karışına ezberlemişti bu mekanı.
Mutfak kapısına öfkeyle bir tekme indirip duvara çarpasına sebep oldu. Çalışanlar bu ani gelen harekete bir çığlık atıp tezgâhların arkasına daha çok sindiler. Serhad, gözleri bir şahinin gözleri gibi dikkatle tanıdık o simayı aradı hızlıca. Gözleri bütün çalışanların yüzlerini talan ederken arka kapıya yönelen bir beden gözüne çarptı.
Ondan kaçabileceğini mi zannediyordu bu inim inim inleteceği piç herif?
"Mahmut, alın şunu!"
"Hemen ağam!"
Önünden hızla geçip peşine düşen adamın arkasından baktı sinirli gözlerle. Burnunu serserice çekip gömleğinin yakalarını düzeltti. Eline aldığı silahını sakince beline yerleştirdi. Hala gözleri etrafı kolaçan ederken aradığını bulamadı.
Göremedi Yazgı'sını..
Arkasını dönüp hızla girdiği kapıya yöneldi sert adımlarla. Çıkışa doğru hızlı adımlar atarken daha dün burdayken yaşadığı keyifi düşündü. Akşamına annesi bütün huzurunu bozup her şeyi mahvetmişti. Yine adımları burayı bulmuş, öfkesini daha dün koynunda olduğu kadına bakan o şerefsiz oğlan çocuğundan çıkaracaktı.
Öfkeyle çıkışa vardı. Gözleri mekanın yan tarafına döndüğünde, adamlarının birini zaptetmeye çalıştığını gördü. Oraya doğru yürüyüp baktı ağa. Önünde diz çöken çocuğu duymadı kulakları..
Onun kulakları tek bir sese aşinaydı yıllarca..
"Ağam etme yalvarırım. Bir anlık boş bulundum yemin ederim.. Yoksa bilmem mi senin olana bakılmayacağını?"
Serhad, cevap vermeden çıkardı belindeki silahını. Emniyetini açıp namluya verdiği mermiyi, sıktı hiç düşünmeden diz kapağına. "Senin kimin köpeği olduğunu çok iyi biliyorum ben," derken güldü Serhad."3 yıl. Tam 3 yıldır hala öğrenemediysen bakılmayacağını, boşuna yaşıyorsun demek ki delikanlı. Sen sadece bakmadın Yazgı'ya-"
Genç oğlandan kopan acı inleme onun umrunda bile olmazken, diğer dizine de hiç acımadan sıktı. Öfkeli sesi, sokağı inletirken, kükredi an geçtikçe harlanan siniriyle.
Hiç düşünmeden doğrulttu ağlayan adama silahının namlusunu. Dizlerini uzatmış öylece ağlarken yalvarıyordu. Duymazdı Serhad ağa. Çünkü gözleriyle görmüştü ne bok olduğunu.
"O kalkan sikine de, haber uçurduğun ite de veda et!"
"Hayır. Hayır yalvarırım lütfen. Yemin ederim zorladı. Yapmayacağım bir daha, yemin ederim. Ağam affet nol-"
Sıktı Serhad ağa.
Kopan acı çığlık, umrunda bile olmadı. Onun kadınına zarar veren her erkeğin nefesini kesmek, 3 yıldır onun mesleği haline gelmişti.
Hiç düşünmeden tekrar sıktı adamın bacaklarının ortasına.
Arkasını dönüp ilerledi mekana.
"Paketleyip atın bir yere!"
Mahmut, sağ koluydu Serhad ağanın. Yıllarca görmüştü ağasının hallerini. Hali hal olmaktan çıkmış, niye hala buraya geldiğine bir türlü anlam verememişti. Belliydi yıllardır hareketlerinden.
Kim böylesine kıskanırdı ki bir kadını?
Başını usulca iki yana salladı. Nereye kadarr böyle devam edecekti bilmiyordu lakin durum hiç iyi değildi. Önünde kanlar içinde kalan delikanlıya baktı. Yanındaki adamlara baş işareti yapıp peşinden gitti ağasının. Kapıya dikilip nöbete koyuldu sabaha kadar yıllardır yaptığı gibi.
Arkasından kopan acı çığlıkları dinlemek, Serhad ağaya zevk veriyordu sanki. Silahını kontrol edip taktı beline. Kapıda kendisine bakan Hasan'ı gördü.
"Ağam, bu kaçıncıdır? Yetmez mi artık adamlarımı bunu ettiğin?"
Bir anda bütün sakinliğinden kurtulup boğazına sarıldı kalın elleriyle. Kafasını yan taraftaki duvara hiç acımadan vurdu.
"Benim sabrımı zorlama Hasan. Eğer o diline hakim olmayı bilmezsen-"
Serhad, hic düşünmedi. Belindeki silaha tekrar yönelip çıkardı. Ona gözlerini kocaman açıp bakan adamın önünde namluya mermiyi sürdü. Tam kasıklarına bastırdı ucunu.
"Bende elimin ayarına hakim olmam. Sende bundan sonraki ömrünü, kalkmayan bir yerlerinle geçirmek zorunda kalırsın !"
Hasan, korkarak başını iki yana salladı.
"E-etme ağam. Bi andır çıktı ağzımdan. K-kusuruma bakma sen."
"Ben kusura bakarım Hasan. Sana yıllarca para yediriyorsam eğer, bakarım!"
Silahını daha çok bastırdı malum yerine.
Mekana birkaç kişinin giriş yapmasıyla ayrıldı sıktığı boğazından. Onu öfkeyle kenara itip içeri yöneldi. Kaybedecek bir dakikası bile yoktu. Bilindik yolu arşınlarken, hızla üst kata çıktı. 8 numaralı odaya yönelip kapıyı asıldı. Kilitli olan kapıyla bi yumruk savurdu kapıya.
"Bu kapı niye kilitli lan!?"
İçerde duyduğu adım sesleri, onu daha çok öfkelendirirken hızla bi yumruk daha indirdi.
"Yazgıı!"
Acelece acılan kapı kilidini duyar duymaz hızla savurdu kapıyı duvara. Karşısında bornozla duran ıslak kadını süzüp kapıyı kapattı sinirle. Telaşlı ses doldurdu kulaklarını.
"Ne bağırıyorsun deli gibi koridorda Allah aşkına? Duş alıyordum, kilitledim ne olur ne olmaz diye. Ne var bunda?"
Sinirle hiç düşünmeden üzerine yürüdü Serhad ağa.
"Bu odaya benden başkası giriyor mu da, kapı kilitleniyor Yazgı?"
Kadın, ona öfkeyle bakan gözlere baktı bi' süre. Öfkesi gözlerinden, hızlı hızlı burnundan soluduğu nefeslerinden belli oluyordu. Üzerinde kırışan, bi kenarı hala pantolonun içinde, bi kenarı öylece dışarı sarkan gömleğe baktı. Korkuyla, ona yaklaşan adama adımladı ıslak ayaklarıyla.
"Ne bu halin, noldu?"
Serhad ağa, gelen soruyla hızla yapıştı öfkeyle beline.
"Sana bir soru sordum!?"
Yazgı, beline hiddetle sarılan adama tuhafca baktı. Neydi bu tavırlar? Ne olmuştu böylesine öfkelenecek ki?
"Ne cevap bekliyorsun anlamadım ki? Odanın kapısını kilitlemem çok mu anormal bir şey? İlla birinin girip girmediği mi öneml-"
Daha fazla dinlemeden yapıştı dudaklarına Serhad.
Son gecelerini konuşarak harcamayacaktı.
Önünde şaşkınca donakalan kadını kucakladı bir anda. Bacaklarını beline dolayan kadına sarıldı ihtiyaçla. Hızla yatağa ilerleyip uzandı üzerine bütün ağırlığı vererek. Dudaklarından kopan inleme odayı daha gece başlamadan doldururken, görmekten hiç bıkmadığı, dokunmaktan hiç usanmadığı bedenini görmek için asıldı bornozun sıkıca bağlanan kuşağını. Kendini daha çok bastırıp, daha çok aldı dolgun dudakları dudaklarının arasına. Zorla ayrılıp boynuna yöneldi. Kuşağı hırsla çekip önünü açtı bornozun. Islak, kavruk teni gözlerinin önüne serilirken nasıl yapacağını düşündü Serhad ağa.
Seviyor muydu bilmiyordu.
Lakin alışmıştı bu kadına..
Belki de alışmaktan daha fazlasıydı..
Yıllarca koynunda soluklanığı bu kadına kör kütük alışmış, bir saniye olsun ayrılmamıştı bu tenden. Bedenini ele geçiren arzuyla ince boynunun her karışını talan etmiş, sakalları çizmişti yumuşak tenini. Omuzlarına sarılan küçük elleri hisssetti. Üzerinde doğrulup gömleğini çözmeye başladı bir anda.
Kaybedecek bir saniyesi bile yoktu.
Bu kadınla geçireceği her salise ömre bedeldi onun için.
Gömleğinden kurtulup kemerine yöneldi. Hızla kemerini çekip çıkarırken gözleri bir saniye olsun bal rengi gözlerden ayrılmamıştı. Aralarında utanma duygusu kalkalı çok olmuştu. İlk yıllarında olan utanma duygusu, sonra gelen yıllarda neredeyse her gece koynuna girmesiyle son bulmuş, alışmışlardı birbirlerine. Öylece açık haliye kendisine arzuyla bakan kadına deli gibi sahip olma isteği başkaldırdı bedeninde.
Üzerindekilerden hızlıca kurutulup, bornozu çekiştirdi aceleyle.
"Kurulansaydım.. Saçlarım da ıslak.."
Mırıltı gibi çıkan sesi, onu daha da beter hallere sokarken kiraz gibi dudaklarına eğildi dayanamayarak. Emdi bütün arzusuyla, şefkatiyle. Ne kadar sinirli olursa olsun, öfkesinden nasiplenmeyecek tek bedene sahipti bu kadın.
Geçirdikleri geceler aklına geldikçe daha çok gömüldü dudaklarına. Ona istekle karşılık veren kadının beline sarıldı. Yerinden doğrulmasına yardım edip, bornozu kollarından sıyırdı. Kenara savurup geri devirdi ince bedenini kırmızı çarşaflara. Cennetini aralayıp, sokuldu yerini bulurcasına. Ensesini okşayan ince parmaklar onu daha da şaha kaldırırken kontol etti kadınlığını. Ne canını yapmaya dayanırdı ne de üzülmesine lakin ,üzecekti bu gece.
Hissettiği ıslaklıkla ona hazır olan kadını daha çok öptü. Yavaşca sokuldu mâbedine. Geceleri daha yeni başlıyordu. Soluğu kesilene kadar nefeslenecekti bu gece koynunda bu kadının.
Arzuyla onu karşılayan kadınlığına daha çok gömüldü. Kollarındaki güzelden kopan inlemeler odayı doldururken, kendi de ondan farksızdı. Daha dün saatlerce seviştiği kadına, sanki yıllarca ayrı kalmış gibi tekrar sahip oluyor, dokunuyordu kendine bile şaşırarak.
Saçlarını asılan parmakları hissetti. Öptü omuzlarına dökülen kıvırcık kahve saçları. Güzelliği öylece sergilenirken gözlerine, hakim olamadı kendine. Hızla hareket etmeye başlayıp, harladı ilk ateşlerini.
Bitmesin istedi bu gece.
Bitmesin, hiç ayrılmayım bu kollardan istedi.
Kollarındaki kadının bakışlarını seviyordu. Her geldiğinde açtığı kollarını, bedenini seviyordu. Badem gözlerindeki bal çağlayan nehirleri seviyordu.
Onu, seviyordu Serhad ama yediremiyordu kendine..
İstemiyordu..
Zehir gibi olan hayatına onu da sokup, daha da beter etmek istemiyordu bu kadını..
Seviyorum diyememişti Serhad ağa bunca zaman.
Kollarındaki kadının beklentisini hissetmişti ama bilmiyordu hiçbir şey.
Sevginin ne olduğunu bilmeyen, görmeyen biri nasıl hissettiği bir şeye sevgi derdi ki?
Neydi sevgi?
Düşünmemişti hiç Serhad Ağa.
Gençliğinde, belki de kendini ilk kez kaybettiği vakitlerde basmıştı ayağını buraya, bu bok çukuruna. İlk kez geldiği bu yerde çekinmemişti birine dokunacak olmasından. Belki de birine dokunmak için gelmişti. Bütün yük omuzlarına binmişti genç yaşında. Belki de bütün sinirini stresini atmak için gelmişti bu çöplüğe.
25 yaşındaydı daha o vakitler.
Atmıştı da bütün sinirini, öfkesini..
Kollarındaki güzelin koynunda unutmuştu bütün derdini, kederini.. İlk dokunduğu kadında takılıp kalmış, ondan başkasını ne bedeni kabul etmiş, ne de aklına gelmişti.
Aklını almıştı ilk gecesinde...
Ona ait olan bu kadın, işlemişti ilmek ilmek bedenine..
Düşüncelerinden ayrıldı Serhad ağa. İçinden çıkıp bir anda ters çevirdi Yazgı'sını.. Dolgun kalçaları göz ziyafetini doyururken pürüzsüz sırtını seyretti bir süre. Yatağa öylece savrulan kıvırcık saçlarını seyretti. Aldığı düzensiz nefeslerle kenarlardan taşan göğüslerine baktı.
Yaşı 21'ydi kollarındaki kadının..Güzel bedenini süsleyen dolgun hatlarına içi gidiyordu her dokunuşunda. Olgun bedenine doymak lügatında yoktu Serhad'ın.
Yöneldi aşinaa olduğu enseye. Saçlarını kenarlara çekip nazikçe öptü ensesinden. Birkaç yıl önce dediği sözler aklına geldi.
"Sanki her an ensemdeymişsin gibi hissediyorum. "
Serhad'ın dudakları gerildi bir anda. Gülümsedi öpmeye devam ederek. Öyleydi. Daha ilk günden mekana adamını yerleştirmiş, etrafında uçan erkek sinekten bile haberi olmuştu. Öptü koklayarak sırtını.. Belindeki gamzelerini.. Rahatlayan bedeni tekrar şahlandığında çevirdi kadınını..
Onun kadınıydı..
Yine aynısı oluyordu.
Bu kadının koynunda herşeyi unutuyor, sanki hiç derdi tasası yokmuş gibi oluyordu.
Daha biraz önce omuzlarındaki once yükle gelmemiş miydi buraya?
Yüzü ona dönen kadın usulca okşadı göğüs kaslarını..
"Bu gece var bir derdin senin?"
Fısıldayarak konuşan kadına baktı Serhad. Şaşırmadı. Onu en iyi tanıyan kadın, koynunda yıllarca sefa sürdüğü bu kadındı. Yine anlamıştı bir derdini.
Diyemedi Serhad. İlk kez derdi dudaklarından dökülmedi bu gece.
Susarak bacaklarını aralayacakken, onu durduran ellere baktı. Arzudan koyulaşan mavi gözleri, bal akan irislerini bulduğunda, ona kalbini titretecek kadar güzel gülümsemesiyle bakan kadını gördü. Yerinde hareketlendiğinde anladı Serhad ağa.
Bıraktı kendini dokunuşlarına..
Uzandı yatağa. Üzerine yavaşca tırmanan küçük, ince bedeni seyretti keyifle. 'Mümkün değil' dedi içinden. Böylesine bedenine hakim olan bir kadın varken, nasıl başkasına dokunacaktı? 'İmkansız' dedi.
İmkansızdı..
Ondan başkasına dokunması imkansızdı Serhad Ağa'nın..
Dokunamazdı..
Elleri uzandı kucağına yerleşen dolgun kalçalara. Sırtını kaydırıp oturur pozisyona gelerek yasladı sırtını kadife yatak başlığına..
Göğüs kaslarını, karnını okşayan elleri tutup çekti kendine. Dudaklarını, dudaklarına bastırıp ısırdı. Dişlerinin arasına kıstırdığı alt dudağı kendine daha çok çekip, göğsüne yatmasını sağladı. Başının etrafına dolanan kollara kendini bırakıp, ona aynı arzuyla karşılık veren kadını öptü yavaşca. Koklayarak öptü mis gibi kokusunu. Mayhoş olan bu koku, yıllarca sarhoş etmişti bu ağayı.
Köpek etmişti bu mekanın yollarında..
Bunca zaman duygularının farkına varamayışına yanacaktı Serhad ağa. Geç kaldığına, bu ateşiyle kavrulduğu kadını, şu zamana kadar, bu çöplükten kurtarmadığına yanacaktı.
Ama mecbur değil miydi?
Çıkarsa nasıl yapacaktı?
Onu okşayan ellere bıraktı kendini başını arkaya yaslayarak. Belini sıkıca kavrayıp kendine bastırdı istekle. Boynunda gezinen dudaklar, ensesini kavrayan ince parmaklar, onun yıllarca sahip olduğu en değerli şeydi hayatında.
Bırakacaktı Serhad ağa.
Vazgeçecekti bu gece bu güzelden.
Evlenecek, aşireti susturacaktı..
Zaten bunca yıl buraya gelme amacı ihtiyaçlarından öte, adını koyamadığı başka hisler değil miydi?
Takıntı, bağımlılık, ya da adını ağzına almak istemediği o his..
Yine sorguladı kendini..
Daha ilk gece bile ona ihtiyacla dokunmadığı aklına düştü bir anda. Hiçbir zaman ihtiyaçlarına düşkün bir adam olmamıştı o. Yıllarca her çukurun içinde savaş vermiş, aklının köşesine bile koymamıştı bir kadını.
Öyle olsaydı şayet mekandaki onca kadını gözü niye hiç görmemişti? Niye gölge gibi ilk günden beri peşindeydi bu kızın?
Soluklandı Serhad..
Bilmeden son kez soluklandı..
Çünkü bilmiyordu ki bu kadınsız koca Mardin dar gelecekti yüreğine, nefessiz bırakacaktı ciğerlerini..
Daha hiçbirşey bilmiyordu..
***
Nefes nefese geri çekildiğinde, baktı altındaki kadına arzudan koyulaşan gözleriyle.
Elleri, büyük ellerinin arasında eziliyor, dolgun göğüsleri aldığı düzensiz sık nefeslerle kendi göğsüne çarpıyordu hızla. Tekrar yöneldi bu gece bitmek bilmeyen isteğiyle altındaki kadına. Dolgun dudakları, kendi dudakları arasında ezilirken, hırsla itti kendini yeni ayrıldığı kadınlığına tekrar. En derinlerine sokulduğunda, kollarındaki kadından yükselen inleme sesleri dudakları arasında kaybolmuş, daha da şahlanmasına sebep olmuştu bedeninin. Sertçe kendini çekip tekrar ittiğinde, göğüslerine sürtünen belirgin göğüs uçlarına eğildi arzuyla.
Altındaki beden, deli gibi kıvranırken durmadı. Hızla hareket etmeye başladığında altındaki ince bedene sarıldı. Saçlarına uzanan parmakları gördüğünde, eğildi yetişebilmesi için. Siyah tutamlarını çekiştiren kadının içine daha sert girdi. Hırlamalarına karışan zevk dolu inlemeleriyle öylece hakimiyetini kaybetmiş, erkekliğinin verdiği arzuyla,baş edilemez kontrolsüzlükle yapıştı tekrardan dudaklarına kadının. Son demlerini yaşarken, belini çizen tırnakları hissetti. Hızla son kez kendini tekrar içine ittiğinde, bıraktı kendini ince bedenin üzerine hırıltılı nefesler vererek. Rahatlayan bedenini daha çok bastırdı altında kıvranan kadına.
Boynuna dolanan ince kolların sahibi de aynı onun gibi nefesini düzene sokmaya çalışırken, bir anda çıktı içinden. Yükseldi kadının üzerinde. Baktı uzunca. Yatağa yayılan koyu kumral, nemli kıvırcık saçlarına, kavruk, bronz tenine, bütün gece öpülmekten kızaran dudaklarına, sakallarının tahriş ettiği boynuna, gerdanına..
İnce bedenini süsleyen dolgun göğüslerine takıldı gözleri yine. Elleri bir anda avuçladı dolgunlukları. Hırsla, yorulmadan, bir an olsun usanmadan tekrar yöneldi göğüslerine.
Göğüslerini bırakıp, boynuna yöneldi. Doyamayarak öptü saçlarını asılan kadını. Büyük elleri, arzuyla kalçalarını kavradı altındaki kadının. Bacaklarını beline dolayıp bir anda kucakladı onu.
Kadından kopan çığlık onu durdurmamıştı. Omuzlarına sarılan ince kollar, sıkıca dolandı boynuna. Fısıltılı, yorgun güzel sesi doldu kulaklarına..
"Uyumayacak mıyız?"
Ağa, baktı kollarındaki kadına. Yormuştu onu, biliyordu. Odadaki saate kaydı gözleri. Sabahın 03.00'üydü. Akşamın kör saatinden bu yana bir saniye bile durmadan sevişmiş, sevmişti kollarındaki kadını. Avuçlarından taşan dolgunlukları daha sıkı sardı parmakları beynine üşüşen düşüncelerle..
"Duş alacağız!"
Her şey böyle başlamamış mıydı zaten..
Böyle de bitecekti..
Yazgı, şaşkınca baktı kollarında olduğu adama. Gözünden uyku akıyordu. Duşun sırası mıydı şimdi? Uyandıktan sonra da alabilirlerdi değil mi? Yine de sesini çıkarmadı. Yasladı başını sarıldığı heybetli omuzlara.
Ayağıyla banyo kapısını tekmeleyip açtı Serhad. Hızla küvete yönelip suyu ayarladı. Yanıp kavrulmuştu bedenleri. Kucağındaki kadını indirmeden girdi suyun altına. Üzerlerine dökülen ılık su, ikisini de ıslatmış, terli bedenlerini serinletmişti. Yine rahat durmayan erkekliği, kollarındaki kadına tekrar istekle hareketlendiğinde, parmak uçlarıyla ayırdı kadınlığını.
Cennetini..
Sokuldu sualsiz.
Kadından dökülen inlemeler banyonun duvarlarına çarptığında, tekrar hareket etti yavaşca. Hareketleri, bütün geceye nazaran yavaştı. Kadın, konuştu kısık, nefesinin aksadığı sesiyle.
"Neyin var bu gece?"
Konuşmak istemiyordu ağa. Duymak istemiyordu sesini. Naif sesi kulaklarına doldukça ayrılası gelmiyordu.
İlk kez, konuşmasını istemiyordu.
İlk kez duymak istemiyordu o 3 yıldır dinlemekten hiç bıkmadığı sesini..
Tekrar sokuldu derinlerine. Kollarındaki kadın, inleyerek başını sağ omzuna yaslayıp saçlarına doladı kollarını. Gömdü başını kokulu boynuna ağa. İçine çekti mayhoş, sarhoş eden kokusunu. Hareketleri, yavaştı. Fazla yavaş, bitmesini istemiyor gibiydi.
İstemiyordu.
Suya karışan inlemeleri arttığında, ikisi de zirveye ulaşmayı beklediler hazla. Kadın, kalçalarını istekle hareket ettirdiğinde, Ağa sıktı kalçalarını. Kendini arzuyla daha çok ittiğinde sonuna kadar gömülmüştü sahip olduğu kadınlığa. Kollarında zevkle titreyen kadından yükselen sesler, onu daha da beter hale sokarken, istekle hareket etmeye başladı içinde.
Soğuk duvara sırtı her çarptığında her uzvu ayrı titreyen kadın, son kalan sesiyle konuştu titreyerek.
"Bu gece-"
İçine tekrar sokulan adamla, nefesi kesildiğinde, vazgeçmedi sorusundan genç kadın.
"B-bu gece farklısın, konuş benimle."
Ağa, baktı kollarındaki kadına.
Baktı 3 yılına.
Baktı ilk yanlışına..
Yanlışı, hayatına, belki de hayatının en merkezine bu kadını koymakla yapmıştı.
Hızla hareket etmeye başladı cevap vermeden.
Veremedi.
Son kalan direnciyle tekrar gömüldüğünde bıraktı kendini en derinlerine arzuyla.. Bu kadına bütün herşeyiyle karışmak vazgeçilmeziydi onun..
Ama her insan anlıyordu birgün, asla geçmem dediklerinden geçebileceğini.
İki beden de nefes nefese, birbirine sarıldığında, suya karışan hırlama sesleri, odada duyulan tek sesken, son kez öptü kollarındaki kadını. Dolgun dudaklarını içine alıp daha sönmeyen ateşiyle emdi usulca. Ayrıldı zorla..
"Bu gece sondu Yazgı.."
Sondu.
Kadın, kendine gelmeye çalışırken duyduğu sözlerle kaldırdı başını gömdüğü omzundan adamın. Arzudan koyulaşan siyah gözlerini, hayran kaldığı mavi gözlerine çevirdi. Boynuna sarılı olan ellerini çözüp nefes nefese inip kalkan geniş göğsüne yasladı usulca adamın.
Dediklerini düşündü kısa bir an.
"Yine bir iş seyahati mi? Ne zaman gideceksin?"
Ağa, baktı ona 3 yıldır hep aynı bakan kadına. Bir anda belindeki bacakları çözüp indirdi kucağından.
Bakmayacaktı yüzüne.
Suyun altına girip yıkanmaya başladı hızlı hareketlerle. Bir an önce çıkıp gitmek istiyordu bu odadan, yoksa saniyelerini alacaktı tekrar kadını duvara dayaması. Kenarda olan şampuanı alıp kafasına döktü. Hızla yıkanıp durulanmaya koyuldu.
Göğsüne konan küçük, zarif eller, kısa bir an hareketlerinin duraksamasına sebep oldu. Baktı açık kahve gözlere.
"Anlatmayacak mısın?"
Ellerinin altından çekildi bir iki adım. Son kez kafasını suya sokup kenardaki siyah havluya uzandı. Beline dolayıp çıktı küvetten. Arkasında şaşkın, kırgın bir kadın bıraktığını biliyordu. Ona hiç böyle davranmamıştı üç yıldır. Karşılaştığı tavır onu kırıyordu, biliyordu ağa.
Kıracaktı..
Odaya girip, akşam soyunduğu kıyafetleri tekrar giymeye koyuldu hızlıca. Duyduğu adım sesleriyle bakmadı arkasına. Pantolonun kemerini takıp gömleğini aldı yerden. Onuda üzerine geçirip, iliklemeye başladı düğmeleri.
"Bir şey var sende. Ne oldu? Neden susuyorsun?"
Naif sesi, sınırlarını daha çok zorlarken bakmamaya çalıştı. Gömleğini de giydikten sonra havluyla kalan ıslaklığı aldı saçlarının.
Önüne gelen bedenle durdu hareketleri.
"Anlat hadi? Bir sorun mu var? Annene mi bir şey oldu yoksa?"
Hevesle gözlerine bakan bal rengi gözlere döndü. Ne anlatacaktı? Nasıl anlatacaktı? Hayatında ilk kez bir noktada tıkandığını hissetti Serhad. Kelimeler boğazına takılırken bakışlarını kaçırarak yutkundu derince.
"Bitti Yazgı."
Kadın, baktı mavi gözlere. Baktı büyük, heybetli bedenine. 3 yıldır her gününü beraber geçirdiği adamın bitti kelimesini çok iyi anlamıştı. Buna hazırlamıştı kendini. Gün gelecek evlenecekti, çocukları olması gerekiyordu.. 28 yaşında bir adamdı. Bulunduğu aşiret evlilik isteyecekti biliyordu Yazgı.
Bahsetmese de, çoğu zaman anlamıştı..
Sustu.
Bekledigi an gelmişti.
Ama geç gelmişti.
Gidecekti, madem bırakacaktı 3 yıldır aklı neredeydi?
"3 yıl sonra mı aklına geldi?"
Adam güldü samimiyetten uzak. Diyeceği kelimeleri kendi bile gururuna yediremezken, önündeki kadının nasıl sindirecegini düşündü. Onu tanıyordu.
İliklerine kadar biliyordu bu küçük kadını.
Ama yapmak zorundaydı..
"Seninle seviştiğim odaya bir bak Yazgı," Dudaklarını sitemle kıstırdı dudaklarının arasındaki acı sözleri geri çevirmek için ama başka türlü olmayacaktı, biliyordu Serhad ağa. "Bi' pavyon odası. 3 yıldır seninle burdan başka bir yerde seviştik mi? Niye olmadı biliyor musun? "
Ona yaklaştı dilindeki zehirle.
Dolan bal kuyusu gözler, 'sus' dedi ona.
'Sus, konuşma' dedi.
'Sonradan pişman olacaksın' dedi.
Duymadı ağa.
Baktı burnunun dibine girdiği kadına. Kehribar renginde, açık kahve rengindeki gözlerinde, küçük yüzünde dolandı bakışları. Sert sesine karıştırdığı alaylı sesi odayı doldurdu usulca karşısındaki kadını yakıp yıkarak.
"Yerini unutma diye Yazgı. Sen bi pavyon gülüydün, bende kokladım bitti. Ha 3 yıl, ha 5 yıl. Biteceğini sende biliyordun, bende biliyordum. Artık yoksun. Bittin.!"
Yazgı öylece baktı karşısındaki dili zehir saçan adama. Dediklerinin ağırlığı, sarfettiği kelimelerin gururuna savurduğu darbeleri hissetti. Sol yanında hissettiği eziklik onu kısa bir an afallatırken, ne diyeceğini bilemedi.
Ne denilirdi ki?
Ezdirmişti kendini. Bunca yıl bu çöplükte sürünmüştü ama gururunu asla ezdirmemişti. Ne olursa olsun hiçbir zaman ödün vermemişti gururundan. Başı yine dikti onun, eğmezdi başını O. Sustu Yazgı.
Baktı mavi gözlere. Buraya adım attığı gün görmüştü onu. Gözü ilk onu görmüş, ilk onun masasına oturmuştu. Ondan sonra gelen 3 yıl boyunca ne başka masaya meze olmuş, ne de dokunmuştu bi' başkasına.
İzin vermemişti..
"İlktin.."
Serhad, baktı karşısındaki başı dik kadına.
O da ilkti..
Düşüncelerine kelepçe vurup devam etti bütün ömrünü heba edeceği kadına sözlerini sarfetmeye..
"Ama son olmayacağım."
Dilinden dökülenlerle, bakakaldı karşısındaki adama. Sustu. Bir şey çıkmadı dudaklarından duyduklarından sonra. Bütün hislerini, bütün duygularına gem vurdu genç kadın. Ona başkasının dokunmasını bile kabullenmiş bir adama tek söz çıkmadı ağzından.
Yine de sormadan edemedi."Ne değişti?"
Titreyen sesine, dolan gözlerine lanet etti. Evet pavyonda yaşıyordu ama asla pavyon güzeli değildi o.. Bu konudaki hassasiyetini en iyi bu adam biliyordu. Buna rağmen sarfettiği sözler, yıkmıştı bütün derdi omuzlarına güzel kadının..
Yıllardır koynunda olduğu adam tarafından aşağılanmak, geleceklerini belirledi o gece..
Kaderlerinin yolunu arşınlamışlardı yavaşca..
"Çok şey değişti. Ben değiştim. Hayatım değişti."
Değişmemişti..
Daha da kötü hale gelmişti..
Anlamayan gözlerle kendisine bakan dolu gözlere baktı ağa.
Baktı 3 yılına..
Uzaklaştı birden ondan.
Bu kadar geç uzaklaştığı için kendine kızdı.
Bu kadar geç kaldığı için..
Hayatını bu kadar geç vereceği için..
"Bu geceden sonra sen olmayacaksın Yazgı.."
Yazgı, hüzünle çevirdi onunla 3 yılını geçirdiği odaya. Dağınık yatağa baktı. Akşamdan bu yana hiç böylesine bir şey hissetmemişti. Hissetmek istememişti. Öfkeliydi, sinirliydi bütün gece. Unutmak istercesine bütün kuvvetiyle ona sahip olmuş, sevmişti öfkesine nazaran nazik dokunuşlarla. Her zaman ki gibi ona ilgiyle, arzuyla dokunmuş, öpmüştü bütün gece.
3 yıldır olduğu gibiydi.
Kalbini eşeleyen duygulara karşı çıkarak sordu yine de alacağı cevabı bilmesine rağmen. Bu günün geleceğini ve o kişisinin kendisinin olmayacağını çok iyi biliyordu Yazgı en başından beri. Yine de dudaklarından duymak istedi 3 yılını hiç eden o nedeni.
"Kim olacak peki?"
Adam, baktı vazgeçen bakışlara. Baktı gururlu kadına. Baktı içini ezen bal kuyularına..
Anlamını bilmediği sızı sol yanına yayıldı usulca. Her şeyi bilen aklı buna yetmemişti ömrü boyunca Serhad ağanın. Bunun pişmanlığını yine aynı sızının yerinde yaşayacaktı.
Şimdi bitmişti.
Gururunu çiğnediği bu kadını şimdi kaybetmişti asıl. Devam etti dudaklarından dökülen kelimlerle kaybetmeye, yakıp yıkmaya..
"Karım.. Karım olacak Yazgı. Evleneceğim kadın olacak!"
Adam baktı karşısında gözlerinden birer damla yaş akan kadına.
Sustu adam o gece.
Dudaklarına, kalbine ömür boyu kilit vurdu mümkünmüş gibi. Ardında bıraktığı enkazın ağırlığı kalbine köreklenmiş, yakmıştı yüreğini ağanın.
Kader, dedi.
Kaderleri böyle çizilmişti onların.
Lekelere bulanmıştı..
Bilmiyordu ki Serhad ağa.
Bilmiyordu kaderlerinin asıl şimdi çizildiğini.
Asıl şimdi leke bulaşmıştı aralarındaki bağa.
Sarfettiği sözlerle çizmişti yolunu o gece.
Seçmişti yaşayacaklarını.
Bilememişti sürüneceğini.
Ardına bakmadan çıkıp gitti O gece, o odadan.
Yazgı, baktı öylece giden adamın arkasından. Kendini öyle kullanılmış hissetti ki, bunu ne kelimelere dökebilirdi, ne de gösterebilirdi..
Birer birer damladı o gece gözyaşları giden adamın ardından. Yıllardır vakit geçirdiği adam, onu ne evlenilmeye layık görmüştü, ne de sevilmeye..
Bilmiyordu ki Yazgı.
O da bilmiyordu Serhad ağanın köpek gibi pişman olacağını.
Mekanın yollarını, omuzlarındaki vicdan azabıyla arşınlayacağını.
Bilmiyordu, onu yakıp yıkan adamın yüreğinde yıllardır vâr olan sevdanın, ona neler yaptıracağını..
****
Serhad ve Yazgı'nın 3 yılını merak edenler.. Akış aralarında sık sık geçmişe gideceğiz.
Sınır gelsin mi bilemedim ama ne zaman içime sinen bir bölüm bitirirsem o zaman atmayı düşünüyorum. Ne zaman geleceğini bende bilmiyorum. En yakın zamanda alıntı da buluşmak üzere❤
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top