50. Bölüm | Yıllar sonra aynı haber; katil bulunamıyor.
Merhaba,
Bu güzel haberin dışında daha da önemli bir haberim var ki, o da Lanetli Kan'a birkaç teklif gelmiş olması... Henüz ileride ne olacağı belli değil, o yüzden size net bir şey söyleyemiyorum ama umuyorum ki destekleriniz esirgemezsiniz ve en güzel kararla ileride yeniden buluşuruz.
Bölüm sonuna da göz atmayı unutmayın.
Bölüm 50: "Yıllar sonra aynı haber; katil bulunamıyor."
"Oraya kimsenin girdiğini görmediğimi söyledim. Oradan kimsenin çıkamayacağını değil."
"Batıl inançlar konusunda tam tersini söylemiştiniz!" diyerek sesini yükselten Ege'nin aniden yüzü kızardı. "Bize anlatmadığınız ne var Nevra Abla?"
Nevra Abla'nın kaşları çatıldı. "Ne demek istediğini anlayamadım tatlım?" diyerek Ege'yi yatıştırmaya çalıştı. "Oradan birinin çıkmış olduğunu söylememin batıl inançlarla ne ilgisi olabilir ki?" dediğinde başta suçlu konumunda olan ablanın yeri değişti ve biranda Ege azarlanmış bir çocuk misali yerine sindi.
Nevra Abla, "Oradan hiçbir şeyin dışarıya çıkmadığından emin olmak istiyorlar," dediğinde neyi kast etmişti bilmiyorduk ama üçümüzün de aklına gelen şey evdeki varlıklarla ilgiliydi.
"Zamanında o evde yaşamaya devam eden biri vardı," dedi abla. "Çok uzun zaman önce, olaydan iki yıl sonra falan olmalı... Bir gece yarısı çıldırıp evden dışarıya fırlayana dek kimse o evde birilerinin olduğunu bilmiyordu. Yüzünü ya da kim olduğunu bilmiyoruz lakin o evden çıktığından beri söylentiler daha da çirkinleşti. Ölü ruhların fısıltıları, artık dışarıya çıkacak korkunç yaratık fikirlerini meydana getirdi. Bu yüzden o eve kimse girmek istemiyor; içeride saklanan bir şeylerin olabileceği düşüncesi oradan canlı çıkamayacaklarına inandırıyor."
"Yani iki yıl boyunca yüzünü göstermeyen biri ansızın evden dışarı mı çıktı? Bir daha geri dönmedi mi?"
Nevra Abla kollarını koltuğun iki yanına yasladı. "Bir gece yarısıydı, babamla ilk defa film izlediğimiz bir geceydi. Korkudan uyuyamamıştım ve dışarıyı izliyordum. Biranda evin kapısı açıldı ve simsiyah bir gölge dışarıya fırladı. Çığlık atıyordu ve sanki yanıyormuş gibi dönüp duruyordu. O giderken kapı ardından süratle çarpıldı. 16 numaranın ışıkları aniden yanıp ev sahibi dışarı fırladığında gölge evlerinin önünden süratle geçiyordu. Onu gören yalnızca birkaç kişi vardı ama sorsanız tüm göl evi sakinleri koca dişli çirkin yaratığı gördüğünü söyler. Ve hayır, geri döndüğünü sanmıyorum. İki yıl adı çıkmış bir evde sessiz bir hayat yaşadıktan sonra delirmemesi saçma olurdu. Aslını isterseniz tüm bu evden gelen sesler ve evde yaşayan varlıklar ile ilgili söylentiler o evde yaşamış olan kişiden dolayı türemiş olmalı. Ardında bir enkaz bırakıp kaçtı."
Bu doğruydu, o evde ve tüm insanlarda bir enkaz bırakılmıştı. Ben bile o enkazın altında kalanlar arasındaydım.
"Yani kendi gözlerin ile gördün mü?" diye şaşkınla söylendi Selman Abi. Nevra Abla dudaklarını büktü, "Yani... İki gözümde sağlam olduğu için gördüm tabii ki."
Ege gözlerini devirdi ama bunu sadece ben gördüm. "Peki, bu konu hakkında hatırladığın başka bir şey var mı?"
"Üzgünüm ama 'o gün' göl evi sakinleri tarafından bu kadar abartılmasaydı bu detayı bile hatırlamazdım."
"Kim olabileceğini tahmin edebilir misin?" diye sordu Selman Abi. "Korkunç olaylar yaşanmış bir evde iki yıl boyunca bir başına yaşayacak aklı başında olmayan çok fazla insan olmasa gerek."
Selman Abi soruyu sorarken sanki çok daha fazlasını tahmin etmiş gibi duruyordu. Kim olabileceğini ben tahmin edebiliyordum ama bunu dile getirmeden önce bir ipucu yakalamalıydım.
"Eğer orada kimin yaşadığını ve aralarındaki ilişkileri bilseydim size bir tahminde bulunduğumu söyleyebilirdim. Siz söyleyin, bence kim olduğunu benden daha iyi tahmin edebilirsiniz."
Bakışları çok kısa bir an bana çevrilip sonra yeniden Selman Abiye dönünce açığa çıkmış bir casus kadar tedirgin hissettim. Diğer ikilinin de benim gibi hissedip pusuya yatacaklarını sandığım vakit Ege yeniden atladı. Onun bu takip edilemez tavırlarının bu kadar hayat kurtarıcı olabileceğini hiç tahmin etmemiştim.
"Ölen insanların katili olabilir mi?" diye sordu Ege. "Biz o evdekinin katil olabileceğini düşünüyoruz."
Nevra Abla'nın bedeni gerildi ve yüzü, onu ilk gördüğüm andan beri ilk defa bu kadar ifadesizleşti. "Kulaklarım katilin öldüğüne dair çok fazla söylenti duydu tatlım."
"Gözlerim katilin yaşıyor olabileceğine dair çok fazla sahne gördü abla."
Nevra Abla'nın bu vakitten sonra bize ne kadar doğruları anlattığını bilemeyeceğimiz bir bakışın ardından çayın kaynadığına dair birkaç mırıltı çıkarıp gözden kayboldu. O gider gitmez tutulmuş nefeslerimiz aniden salındı.
Nevra Abla'nın anlattıklarından çok daha fazlasını bildiği lakin bunları dile getirmekten kaçındığı aşikârdı ve üçümüzde bu durumun bir hayli farkında ve rahatsızdık. Selman Abi aniden ayaklanıp Ege'nin diğer tarafına oturdu ve ona doğru yaklaşmamız için bizi uyardı.
"Çocuklar, bunun ne kadar uygunsuz olduğunu biliyorum lakin Nevra'nın bize anlatmadığı kısımların onunla ilgili olduğunu tahmin ediyorum."
"Kiminle?" diye fısıldayan Ege'ye daha da alçak bir sesle yanıt geldi. "Katil ile... Bahsettiğiniz kişinin Alara'nın katili olduğunu biliyorum. Selen'in ve sizin peşinizdeki adamın o evde yaşadığını düşünüyorum."
Nedensizce ikimizde irkildik. Şimdiye dek bunu fark etmemesi imkânsız değildi ama yine de gerçekleri bu kadar yakın bir şekilde bilmesi beni korkuttu. "Hadi ama... Konuşmanızın yarısından çoğuna tanık oldum ve Selen'de ağzından bazı detaylar kaçırdı," diyerek elini alaylı bir tonda savurdu Selman Abi.
Ege başını iki yana sallayıp, "Ona güvenmediğimi söylemiştim," diye mırıldanırken Selman Abi gözlerini kırpıştırdı. "Kardeşimi suçlamayın, size düşündüğünüzden daha fazla yardımım dokunabilir. Çocuk başına bu işe kalkıştığınız için sizi bir güzel azarlamam gerekiyor ama ben size yardımcı oluyorum. Bana minnet duymalısınız."
"Nedense Selen'in abisi olduğunu değil de Selen'in bizzat kendisi olduğunu düşünmeye başlıyorum," diyen Ege'ye hak verdim. İkisi pek çok açıdan birbirine benziyordu lakin bunun bizim için en önemli yanı onun bizim tarafımızda olduğuydu.
"Sizde katilin burada yaşadığını düşünüyorsunuz değil mi?"
Başımızı aynı anda salladığımızda Selman Abi ceketinin iç cebine sıkıştırdığı sararmış bir kâğıdı açığa çıkardı. "Bunu buzdolabının üstünden aldım," diyerek kâğıdı bize uzattı. "Çabuk bakın," diyerek Ege'nin avuçlarına bıraktığı kâğıdı Nevra Abla bulmadan geri yerine koymak istediği açıktı.
Ege sararmış, eski parçayı açıp ikimizin görebileceği alçak bir açıda tuttu. Üstünde, eski tarz gazete puntoları ile yazılmış yazıda 'Karakoçlar Göl Evlerinde Korkunç Cinayet' yazıyordu. Altındaki başlıkta ise haber oldukça kısa ve netti. 21 numaralı evin uzaktan bir görüntüsünün yanına sadece dört satırlık bir not düşülmüştü.
"Karakoçlar bölgesinde göl evinde korkunç bir cinayet işlendi. Ölü sayısının beş olduğu bildirildi. Katile ve cesetlere ulaşılamadı."
"Bu da ne?" diyerek sordu Ege. "Olaydan haberi var ama... Sayıyı bilmediğini söylememiş miydi?"
Selman Abi başını iki yana salladı. "Pek çok detayı bilmediğini söyledi ama bunların doğru olduğunu sanmıyorum."
Her gün buzdolabının önünden geçerken gördüğü '5' sayısının asla unutmayacağı bir detay olduğu açıktı ve görünen o ki kâğıt yerinde olmadığı için bu yalanı fark etmeyeceğimizi düşünmüştü. Kâğıdın Selman Abi'de olduğundan haberi yoktu. Nevra Abla'nın bu kadar bariz bir yalanı söylemesi, bizim asla anlayamayacağımız pek çok detay konusunda da samimi olmadığını belli ediyordu. Ona duyduğum tarifi imkânsız güvenin ardından ve hayran olunası gülüşünün ardından böylesi bir bilgi beni sarsmıştı.
Beni asıl korkutan şey, ölen o beş kişinin gerçekten annemin tüm arkadaşları olabileceğiydi. Ege doğru tahmin etmişse, annemin o çok özlem duyduğu tüm arkadaşları Zebani tarafından katledilmiş olabilirdi.
"Bence cinayet gününü de, katilin içeriden çıktığı o geceyi de gayet net hatırlıyor."
Ege gazete parçasını Selman Abiye geri verdi. "Ve bence eve gitmemizi istemiyor."
Şaşkınlıkla dudaklarım aralandı ve gözlerim istemsizce mutfak kapısına kaydı. Çay bardaklarının sesini duyuyor olmama rağmen ikiliye yaklaştım. "Neden eve girmemizi istemesin ki?"
"Fark etmedin mi? Benim fotoğrafları almaya gitmeme izin vermedi."
"Ayrıca evde sürekli ilgisini çekmeyen şeyler olduğunu söylüyor ama bence her gün o eve birilerinin girip girmediğini kontrol ediyor. Biz geldiğimizde tedirginlikle bizi takip ettiğini düşünüyorum. Bizi biran önce evden çıkarmak istemiş olmalı."
Biz içerideyken tuhaf bir şekilde seslenen ve en kısa sürede bizi dışarıya çıkaran Nevra Abla'nın inanmadığı o batıl inançların yanı sıra bizim eve girmemizi istemeyecek ne gibi bir sırrı vardı anlayamamıştım.
"Evde gizlediği bir şey mi var sizce?" diye sordum, aklıma gelen ilk fikirle birlikte Ege boğazını hafifçe temizledi. Selman Abi ile aralarında yaşanan kısa bakışmanın ardından gözler üzerime çevrildi. "Öyleyse bile bunun ne olduğunu bulacağız ama ondan önce benim fikrim bu evi aramak."
"Ne?" diye şaşkınlıkta atıldığımda Ege işaret parmağını dudağıma yasladı. "Ne demek burayı arayacağız? Saçmalayın, başka birinin evini nasıl arayabiliriz? Buna izin vermez!"
Nevra Abla'nın evini aramak başıboş bırakılmış bir evi aramaktan daha tehlikeli ve daha gereksizdi. Nevra Abla'nın olaylarla birebir bir ilişkisi olduğunu sanmıyordum ve bu izin vermeyeceği ayrıntının yanında buradan kovulmamız an meselesiydi.
"İzin almayacağız. Bu gece burada konaklamanın bir yolunu bulacağım, sakın beni bozmayın."
"Gece kalmamıza izin vermeyebilir. Üstelik suç işliyor olacağız!"
"Yakınlarda hiç konaklama yeri yok. En yakın market bile göl alanının dışında kalıyor. Arabayı kullanacağım."
"Burada kalamayız," dedim hızlıca. "Ailelerimizin burada olduğumuzdan haberi yok."
"Evet, siz söylemeden de fark ettim zaten. Selen işimizin uzayabileceğini bildiğinden bunu ayarladı, sadece arayıp iyi olduğunuzu söyleseniz yeter."
Bunun anneme yeterli geleceğinden emin değildim çünkü bir gün önce ona güvende olacağımı söylememe rağmen şimdi evden dışarıda bir yerde kalacaktım. Üstelik Ege babasının bu sıralar oldukça sıkı bir takipte olduğunu söylemişti.
"Selen'in bulunduğu bilgisi bugün haberlere düşecek, bunu kullanarak babamı oyalayabilirim. Refakatçi kalacağımı zaten biliyordu, sadece gece de kalacağımı söylerim."
İkilinin bakışları bana döndü ama ben Ege kadar emin konuşamadım. Selen'in haberlere düşmesinin onun psikolojisini etkilediğine dair bir ton söz sarf etmemin ne işe yaracağını bilemezdim. "Yani... Annemi aramam gerek."
"Aranızda halledin, bugün bu evi aramamız gerek."
Ege, abiyi hızlıca onaylayınca Selman Abi yerine geçti ve kekin birkaç tanesi ağzına tıkıştırdı. İkilinin kendi arasında bu kadar hızlı anlaşıp karara varması beni şoke etmişti lakin ağzımı açıp da itiraz etme fikrine de pek sıcak bakamadım. Bir cevap bulabileceksem, benim için gönüllü olan insanları durdurmayacaktım.
Aslında herkes bunu kendi için yapıyordu; Selman Abi bizden çok kardeşi için endişelendiğinden buradaydı ama sonuçta onlar cesurca bir arayışın içine girmişken planları bozmak istemiyordum.
Nevra Abla aynı tatlı gülümsemesi ile içeriye girdiğinde televizyonun kalitesinin kötü olduğunu ama radyoda çeken güzel bir kanal olduğunu söyleyerek gerilmekten beter hale gelmiş ortamı dağıtmaya çalıştı.
Selman Abi ve Ege, tıpkı Nevra Abla gibi hiçbir şey yokmuş ve tatlı bir komşu ziyaretine gelmişiz gibi davranarak ortamı eski sıcaklığına kavuşturduğunda bile benim aklımda dönüp duran tek şey belliydi.
Nevra Abla'nın dahi anlatmak istemediği o korkunç gün ile ilgili benim bildiğimde neyin değişeceğini merak ettim.
Şayet annem ya da Nevra Abla bana gerçekleri anlatsaydı hayatımda ne değişirdi bunu bilmek istiyordum. Kaçındıkları gerçekler ile genç birkaç çocuğun hayatlarının kurtulacağını bilselerdi yine de susarlar mıydı yoksa bu detayların gizli kalmasının bizim için daha mı iyi olduğunu kestiremiyordum.
*
*
*
"İyi geceler, odam üst katta olacak. Seslenmeniz yeterli olur, uykum hafiftir," diyerek uzaklaşan Nevra Abla'nın ardından başımı yumuşak lakin portakal kokulu yastığa gömdüm ve koridordaki tüm ışıklar sönene dek odadaki tatlı sessizliği dinledim. Nevra Abla'nın merdivenlerden çıkarken oluşturduğu gıcırtı her geçen saniye azaldı ve sonunda onu duyamayacak hale geldiğimizde başlar yastıklardan ayrıldı. Benimle birlikte doğrulan Ege'nin karşı yataktan aramızdaki yerde yatan Selman Abiye uzandığını gördüm.
"Umarım planı kurup kurup horlamaya başlamamışsındır," derken hala daha uyuyormuş rolü yapan Selman Abiye takılıyordu.
"İşi siz çocuklara bırakamayacak kadar aklım başımda Ege."
Selman Abi doğrulduktan hemen sonra bende yatakta oturur pozisyona geçtim. Nevra Abla'nın söylediği son söz aklıma geldiğinde titrek sesim odada dağıldı.
"Onu duydunuz," dediğimde yüzler bana döndü. Uykusunun hafif olduğunu söyledi, onu uyandırmadan evi aramamız imkânsız."
"Senin araman imkânsız," diyerek beni düzeltti Ege. İşaret parmağı Selman Abi ve kendi üzerinde dolandı. "Biz senin kadar beceriksiz değiliz, sessizce halledebiliriz."
Gözlerim hayretle aralanırken dudaklarımda kendi kendine titredi. Bana apaçık beceriksiz olduğumu söylemesi eskisi kadar canımı yakmıyordu lakin hala daha beni şaşırtabiliyordu. Bunu bensiz yapacak olmaları işin en kötü yanıydı.
"Sanki bizi uyarıyormuş gibiydi çocuklar," diyerek soluklanan Selman Abi beni daha da tedirgin etti. "Nasıl yani?" diye korkakça mırıldandığımda derin bir nefes aldı ve çocuk yatıştırmaktan bir hayli memnuniyetsiz bir şekilde sözlerine açıklık getirdi.
"Hiç kimse perili bir evden bahseden üç yabancıyı evinde ağırlamak istemez çocuklar. Daha önce söyledi, başkası bizimle konuşmak bile istemezdi. Yani tedirgin ve tetikte olması zaten beklediğim bir şey. Haklı olduğu yanlar var."
"En azından ilk katı aramamız gerekiyor," diyerek kapıya bakındı Ege. Başımızdaki duvarda bulunan küçük pencereden yeterince ışık sızmıyordu bu yüzden yüzündeki ifadeyi göremiyordum ama sesini ifadesiz tutmakta üstüne yoktu.
"Gazeteyi hepimiz gördük," dedi. "O ev ile ilgili takip ettiği her ne varsa bunları evin farklı köşelerinde bulunduruyor olabilir. Düşünsenize, buzdolabınızın üzerinde bir cinayet haberi var; bu herkesin her gün yaptığı bir şey değil. O kâğıt uzun zamandır orada, bu onun gündelik olarak yaptığı bir şey haline dönüşmüş. Yani, o ev ile ilgili bizden daha çok şey bildiği kesin."
"Doğru," diyerek telefonunu çıkardı Selman Abi. Yüzüne vuran mavi ışıkla birlikte telefonunun duvar kâğıdında Selen ile olan resmini belli belirsiz seçebildim. "Uzun zamandır burada yaşıyor, söylediğinin aksine bir şey bilmemesi imkânsız. Bekleyin, Selen'den mesaj gelmiş."
Son sözleri ile Ege ile aynı anda Selman Abi'nin yanında bitmemiz bir oldu. Battaniyeler ile oluşturulmuş yer yatağına düşer düşmez gözlerim parıldayan ekranda gezindi. "Bıcırık" olarak kaydedilmiş kişinin altında yazan yazıları hızlıca okudum.
"Madem vardınız neden beni aramadınız?"
>"Mercan evde bayıldı, bizde yan komşulara geçtik. Birazdan seni arayacağım."
Bir sesli arama çağrısı...
Arama sonlandı...
Üstteki mesajlardan çok en alttakine odaklandım, saatler önce gelmişti. "Polisler yeni ifadem doğrultusunda katilin evini aramaya gittiler. Bana bir haber ulaşmadı ama pek iç açıcı şeyler bulduklarını sanmıyorum. Sanırım katil evini bildiğimizden haberdardı, buradan bir şey çıkmazsa tek umudum sizsiniz."
Başımı kaldırdığım anda Ege ile göz göze geldim. Renkli gözlerinde geçen ifade şimdi çok daha netti ama bu beni hiç rahatlatmadı. Şayet Zebani onun evini aratacağımızı fark ettiyse bu, düşünceleri okuma konusunda tedirgin edici boyutta büyük bir yeteneğe sahip olduğu anlamına gelirdi. Bu iyi değildi çünkü planları öngörmenin gerçekleşme olasılıklarını ne kadar etkilediğini bizzat kendim görmüştüm.
Bizi engelleyebilir miydi emin değildim ama bunun olmayacağını umuyordum. Şimdi ise tek şansımız bu gece bu evi dip bucak aramamız gerektiğiydi.
"Merak etme, o adamın hiçbirinize zarar vermesine izin vermeyeceğim," diyen Selman Abiye kaydı gözlerim. Samimi ve cesur bakışları benim korku dolu mavilerimi yatıştırmak için yeterli değildi.
"Onu gördük," dedim. "Onun yüzünü dördümüzde gördük ve birimiz hayatta değil."
"Selen'e hastanede ulaşabilir mi?" diyerek araya girdi Ege. Alara'nın kaybını ne kadar dile getirirsek o kadar can yakıcı bir hale ulaşıyordu ve Selman Abi ile Alara arasında nasıl bir bağ olduğunu bilmeden onu da bu acıya ortak etmek istemiyordu.
"Hayır, polislerin güvenliği arttırdığını ve odanın kapısında iki kişinin nöbet tuttuğunu söylediler ama bu birkaç günden fazla sürmeyebilir. O yüzden biran önce dönmeliyiz."
"Bu gece yakalanmazsak sabaha elimizde büyük delillerle ulaşmış olabiliriz," diyen Ege'nin umut dolu sözleri gözlerindeki ışıltılara dek ulaştığında gözlerim istemsizce odanın kapısına kaydı.
Acaba Nevra Abla bir köşede durmuş bizi dinliyor olabilir miydi?
"Uyuması için kaç saat beklemeliyiz, iki saat yeter mi?"
Selman perdeleri aralayıp odanın daha da aydınlık olmasını sağlarken fısıldadı, "Hiç uyumama ihtimali var. Bu yüzden iki saatin sonunda doğal bir şekilde ses çıkarıp onun ne tepki vereceğini ölçeceğim."
Ege'nin kolları telaşla havalandı. "Onu uyandırmış olmayacak mıyız?"
"Şayet gerçekten uyumuşsa, iki saatin sonunda derin bir uykuda olacak demektir. Uykusu ne kadar hafif olursa olsun beyin iki saatlik uykuda sesleri kabul etmeye başlar. Yani çıkardığımız sesi absorbe edemezse uyumuyor demektir."
Bu kötü bir plandı çünkü ben gerçek anlamda Nevra Abla'yı gözümde uyku uyumaz, ses yutar bir canavar olarak görmeye başlamıştım. "Ya uyumuyorsa?" diye tedirginlikle sorduğum soruya duygularıma su serpme zahmetine girmeden birer tekme savuran cümle ile karşılık aldım. "O zaman sert oynamaktan başka şansımız kalmaz."
Selman Abi Selen'in peşine düşmüş olan katili yakalamak konusunda, yapacağı her türlü eylemden pişmanlık duymamak suretiyle emin ve azimli bir şekilde ilerleyeceğini açık ediyordu ama bu, korkusuzca suç işlemenin getirileri ile beni korkutuyordu.
Bir an için Nevra Abla'nın boğazına yapışmış bir halde onu sorgulamaya çalışırken hayal ettim.
"Bunu gerçekten bensiz mi yapacaksınız?" diye sorduğumda aslında bensiz gitmelerini istediğimi ama onları yalnız bırakmakta istemediğimi fark ettim. Kararsız ikilemlerimde taraf seçen yine Ege oldu.
"Sanrıların arttığını söyledin Mercan," dedi önce, uyanıkken bile görmeye başladığım o küçük sanrıyı hatırlatarak. "Seninle son gizli iş çevirme girişimimizde ne olduğunu hatırlıyorsun, bizi ele verdin." Çığlık atıp kendimizi belli ettiğim an aklıma gelince, ansızın onun babası tarafından yüzüne çarpılan tokadın sorumlusu olduğumu hatırlayarak utandım. "En iyisi sen bizi burada bekle, birkaç çekmece karıştırıp geri döneriz."
"Bilgiler için ona ihtiyacımız var Ege, buna emin misin?" diyerek soran Selman Abi'nin düşündüğümüzden daha çok şeyi tahmin edecek kadar zeki olduğunu fark ettim. "Gerçekten bu konuda çok beceriksiz, okuldan bile kaçmayı beceremiyor. En ufak bir şansımız dahi varsa bunu yok edecek."
"Ama katil hakkında ya da o evdekiler hakkında bizden daha çok şey bildiği açık. Elimize geçen önemli bir bilgiyi öylece atabiliriz."
Ege telefonunu çıkardı ve havada salladı. "Her şeyi çekeceğiz ve döndüğümüzde tüm bulduklarımızı Mercan'a göstereceğiz. Böylece edindiğimiz bilgileri istediği gibi kullanabilir. Emin ol abi, bu bizim için daha güvenli olacak."
Selman ve Ege arasında uzayıp giden bakışma beni gerçekten savunmasız hissettiriyordu. Onlar benden bir şey saklıyordu ve Ege'ye bile güvenemeyeceksem burada ne yapabilirdim ki?
"Ayrıca en az onun kadar çok şey biliyorum," diyen Ege sanki "Mercan'dan daha çok şey biliyorum," demek üzereymiş gibi bir havayla fısıldamıştı sözleri. Bunun doğru olmamasını umdum çünkü o zaman güvenecek kimsemin kalmamasının vereceği acıyı tadacaktım.
"Tamam, öyleyse Mercan burada kalıyor. Biz iki saat içinde çıkarız. Biraz dinlenmek isterseniz ben uyanık olacağım."
Başımı iki yana salladım ve tereddütle elimi Selman Abi'nin omzuna yasladım. "Selen'e yazabilir miyiz?" diye sordum. "Neyi? Çoktan uyumuştur o."
"Öyleyse uyandıralım," dediğimde Ege'de bana kafa karışıklığı ile baktı. "Onu neden uyandıracağız?" diye aynı anda sorduklarında zorlukla yutkundum. Beni anlayacaklarından emin değildim ama bu gece Selen'in uyanık olmasına ihtiyacım vardı. Çünkü bugün, Zebani'nin planlarını göremeyeceğimi ve bunun, bizim için hiçte yararlı olmayacağını içten içe bile bile gözlerimi aralık tutuyordum.
"Çünkü ben bu gece uyumayacağım."
Selman'ın zekası onları Nevra'nın evini araştırmaya itti. Peki sizce Nevra'nın evinde bir şey bulabilecekler mi?
Sizce 21 numarada, cinayetten sonra iki yıl daha yaşayan katilin amacı neydi?
15 yıl önceki ölenler hakkında tahminleri olanlar var mı? Mercan bu konuda size ipucu verdi ama çıkarabilecek misiniz?
Mercan bu gece uyumayacak. Sizce kaçırdığı kabuslar yüzünden Selen tehlikede olabilir mi?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top