YENİ BİR YAŞAM

"Burada ne yapıyorsunuz?keyfinizi bölmek istemem,ama,buradan asla kaçamayacağız ,ve belki de birazdan öleceğiz ,sizse hiç bir şey olmamış gibi davranıyorsunuz, dedi " Kerem.

"Bırak ne güzel eğleniyorlar işte Kerem,birbirlerine yeni kavuştular, diyerek yorumda bulundu,"Gamze.

"o kadar belli ki Kerem,diyerek konuştu,"Asu.

"Belli olan neymiş?diye sordu,"Kerem.Biraz sinirli görünüyordu.Bunlar korkudan da oluyordu.Hepsi korkuyordu.

Ölümden...

"Hiç aşık olmadığın belli."

"Aşk mı?aşk ne?henüz 27 yaşındayım, ne yani ne bekliyorsun ki? bir an önce evlenip,çoluk çocuğa mı karışmalıyım?diyerek savunmaya geçti,"Kerem.

"Demek istediğim, o değildi ,bunu sende gayet iyi biliyorsun,dedi," Asu.

"Neyse ne kahretsin neden buradayız?ve niçin geberip gitmedik ki?niçin biz seçildik?bizim ne özelliğimiz var?kaç milyar insan içinden neden biz?diyerek bağırmaya başladı,"Kerem.Galiba kafayı yedim,diye düşündü içinden.

"Ne güzel işte, Kerem ölmeden önce aşk tazelemişler,sevişmişler bundan daha güzel ne olabilir ki?bende olsam aynını yapardım,ama,karım çoktan öldü,seçilmişler yani bizler arasında değil,dedi,"Kadir.

"Şu seçilmişler lafını kullanmasan sinir oluyorum.Geberip gideceğiz, hala seçilmişlerde?seçilmişler?neye seçilmişiz?bizi öldürecekler,işte.Daha insanlara güvenemiyoruz, insanlar birbirlerini öldürürlerken ben bu yaratıkların hele ki, uzaylıların bizimle dost most olacağını sanmıyorum,diyerek konuştu,"Kerem.

"Karın için üzgünüm, çok üzüldüm,dedi" Gamze.

"Sağol, diyerek gene her zamanki köşesine çekildi,Kadir.Oldukça üzgün ve de dağılmış görünüyordu.Perişandı,ve bu yaşadıkları hiç de kolay değildi.Keşke bende ölseydim,diye düşündü.En azından o zaman bu kadar acı çekmezdim.Hayat bazen son derece acımasız olabiliyordu.Bütün bunları nasıl atlatacaktı?merak ediyordu.Bu çok ağırdı.Kaldıramayacağı kadar ağır bir yüktü, hem de.Zaman her şeyin ilacıdır derler,ama,onun durumundaki biri için zaman ne denli etkili olabilir?bunu bilmiyordu.Neyse bekleyip göreceğiz,dedi"  içinden.

Belki buluşurlardı,bir gün masallarda ya da rüyalarda.

Kim Bilir?

"Aşkmış yemişim aşkı diyen Kerem'e,öyle söyleme henüz çok gençsin, bir gün sende aşık olacaksın , diyerek karşılık verdi,"Gamze.

O bir yerlerde Avrupa'da, ya da Kanada'da, belki de.Ya da çok daha uzak bir ülkenin kıyı sahillerinden birinde ya da Karayipler'de bir adada.Kerem, şu an çok uzaklarda olmayı diledi ,içinden böyle gelmişti,ama, bu şuan için imkansız bir hayaldi.

Çünkü dünyanın dışına çıkmışlardı.Ve bilinmeyen bir gezegene doğru yol almışlardı.

Orada ne yapacaklardı?yaşayabilirler miydi?her şeyden önemlisi hayatta kalmayı başarabilirler miydi?

Yanıtlanması gereken çok soru vardı,ama,maalesef hiçbirinin yanıtını bilmiyorlardı.Ve bu bilinmezlik canlarını sıkmakla kalmayıp,aynı zamanda onları korkutuyordu, da.

"Ben peki niçin kendimi genç hissetmiyorum?,bu yaşadıklarım üzgünüm, ama, kendimi 27 değil de, 80 yaşındaymışım, gibi hissettiriyor,ve bu berbat."

"Biliyorum, kolay değil."

"Kolay değil mi?taşak mı geçiyorsun?çok zor ve korkunç.Her an bizi öldürebilirler,ve bu korkuyla yaşamak beni kahrediyor."

Konuşuyorlardı.Dünyada değillerdi,belki,ama, dünyanın dışında bir gezegende gecenin sessizliğindeydiler.

Gecenin sessizliğinde...

Nereye gidiyoruz acaba?diyen Gamze'ye,ölüme diyerek karşılık verdi,Kerem.Ondan da başka yanıt beklemezdim,diye düşündü,Gamze içinden.Laf aşktan açılmışken Yılmaz,bir an yazıştığı kızlardan birini hatırlardı.Sanal alemde çok fazla kızla yazışmıştı,ama,içlerinden bir tanesini hiç unutamamıştı.Kız Kanada'lıydı.Ve dünyanın diğer ucundan ona arada yazıp,çektiği resimleri atıyordu.Güzel bir kız değildi,ama, o kadar zekiydi ki,Kerem hiç tanımadığı sadece adını bildiği sanal alemdeki o kıza bir an için aşık olduğunu düşünmüştü.Gerçek hayatta dokunduğu kadınlardan bile daha farklı hissettiriyordu.Sadece bir yazışma belki de çoktan kalbine dokunmuştu,kim bilir?

Yazıştığım kişi ya oysa?

Oysa o kız şimdi yoktu.Eskiden en azından dünyanın bir ucunda olduğunu yaşadığını biliyordu.Fakat dünyanın,insanlığın sonunun gelmesi hepsini de beraberinde götürüp,yok etmişti.

Tüm anılarla birlikte.Kerem,üzüldü.Evet bir an için onu hatırladığı için kalbine sanki bıçak saplandı.O yüzden aşk duygusunu sevmiyordu.Sadece seksten çok daha farklıydı,aşk.İnsana acı veren bir deneyimdi.O yüzden o sadece seksten yanaydı,sadece seks acı vermiyordu.Tek gecelik bir ilişkiden sonra insanlar yollarına,hayatlarına devam ediyorlardı.Oysa aşk yıllar sonra bile, kendini bir şekilde hatırlatıyordu.Aşk üzüyordu.Hele ki çok sevdiysen.O hiç geçmiyordu.İlk aşklar daha bir masumdu,daha saf.Ve çok daha yoğun yaşanıyordu.Çoğu zamanda yanlış kişi çıkıyordu.Sonra devreye mantık giriyordu.Ve anlaştığın,kafa dengi o kişiyle hayatını kuruyordun.Bunun adıysa sevgiydi.Sevgi de güzeldi.

Sevgidir ihtiyacımız olan...

Belki de hiç unutmadım,diye düşündü.Sadece unuttuğunu sanmıştı,o kadar.Kerem,bir an için özlemişti.Kızın ismi Carla,idi.Ve belki de onu hiç unutmamıştı.Hayatında bir kez bile görmediği,karşılaşamayacağı o kızı sevmişti.

Birde şimdi 90ları dinlese , tam olurdu.90lı yılların şarkıları ona hep onu hatırlatırdı.

Sadece onu.

Hayatında sadece tek bir kişiyi sevmişti,zaten.Gerçek anlamda onu sevdiği gibi,başka kimseyi sevememişti.Çok denemişti,ama,olmamıştı.Carla,kadar kültürlü olmak isterdi.O kız onun o yönden de hayatını değiştirmişti.Kitap okuması,sohbetiyle bambaşkaydı.Kerem,ne zaman onu dinlese ondan çok bilgi öğreniyordu.Carla,bir tür profesör gibiydi.İstese okulda hoca olabilirdi.Düşündükçe delirecek gibi oluyordu.Şuanda, kendisine iyi gelecek olan tek şey hareketli güzel bir parçaydı.Yanında da, lezzetli bir çikolata.En azından bir anlığına da olsa ,bu neşesini yerine getirirdi.

Ya da getirmezdi,bilmiyordu.Of lanet olsun bazen düşünmekte insanı yorabiliyordu.Çok fazla düşünüyordu.Ve bu onu ruhen öldürüyordu.

Yavaş-yavaş.

Bazen İstiklal Caddesine gider,oturur kahve kitap eşliğinde arada bir onu düşünürdü.Sonra kız arkadaşı gelir aklında başkası onu da aldatırdı.Bazen kendisinden utanıyordu,ama,gerçek buydu.

Pişmandı.Başkasını severken,kalbinde başkası varken başkasıyla çıktığı için evet pişmandı.

Bazen de, insan hayatında yeni birisi olmadığı zamanlarda da eskiyi hatırlayıp,özlüyordu.Ne kadar da güzel bir yalansın sen hep inandığım, ve de inanmak istediğim,diye düşündü,Kerem.Geçmişteki o hayal kırıklığından ötürü böyle duygusuz biri olup,çıkmıştı.Aslında içinde neler yaşadığını kimse bilmiyordu,ve hayal dahi edemezdi.

Unut onu kalbim...

Dünyayı özlemişti.Oysa artık dünya diye bir yer kalmamıştı.Bu gerçeği bile-bile özlemişti.Her şeye rağmen anıları oradaydı.Oraya aitti.

Dünyaya...

Kötülüklerin de olduğu dünyada halen daha iyiliğe inandığı için biraz saftı belki,ama,böyle düşünmeyi seviyordu.Kim ne derse desin.

Asla dönemeyeceği dünyaya ait anılar...Artık her şey bitmişti.Ve artık çok geçti.Her şey için.

Geç kalmışlardı.Onlar seçilmiş kişiydi.Bundan sonra ne olacağı ise sadece bir muammaydı.

Tıpkı bir tür çözülmesi zor olan bilmece gibi.Ne olacağını düşünmek onları sadece korkutmuyordu,aynı zamanda kahrediyordu.Ne olacağını bilmeden beklemek çok zordu.Bunu da, sadece yaşayan bilirdi.Hayatta bazı duygular yaşanmadan asla anlaşılamazdı.

Üzülme artık öleceksek de, öleceğiz dostum, diyerek teselli edercesine elini sırtına koydu,Kadir.

"Sizlerle öleceğim aklıma gelmezdi,dedi, Kerem."

"Hep beraber ölmeye ne dersin?diyerek araya girdi,Asu."

"Peki,ya bir dostla ölmeye var mısın?diyen bu kez Gamze,oldu."

"Varım, dedi "Kerem.Ve kaçırıldıklarından beri yüzünde ilk kez azda olsa, bir gülümseme vardı.Şu uzaylı bozuntuları da , artık ne yapacaklarsa yapsınlar diye düşündü,içinden.Yani bir an önce öleceksek ölelim, aksi taktirde bu bekleyiş beni kahrediyor,dedi içinden.Gerçi her ne kadar uzaylılara yem olmak istemeseler de, böylesine beklemektense artık gerçeği öğrenmek istiyorlardı.

"Bira içmek isteyen var mı?diye sordu,"Cihangir.

"Aha Cihangir,abi birayı nereden buldun?diye sordu,"Gamze.

"Ne uzayda bira mı var?hani nerede?ölmeden önce son kez içmek isterim,dedi,"Kerem.

"Uzayda yok ben yanımda getirmiştim.Dolaba koydum.Soğumuş,isteyen alabilir,diyerek arkadaşlarına ikramda bulundu,"Cihangir.

"Yaşa sen be Cihangir,abi diyerek hemen şişeyi kafasına dikti,"Kerem.

"Biraz yavaş iç çarpılacaksın diyen Asu'ya, çarpılacağımız kadar çarpılmışız zaten ölmeden önce biraz eğlenelim hakkımız canım,diyerek karşılık verdi,Kerem."

"Oda doğru diyerek uzandı,Asu.O anda gözlerini kapatmıştı.Hiç bir şey olmamışçasına yatmak kendisini iyi hissettirmişti.Sanki evindeydi.Yorucu bir gün geçirmişti,ve dinleniyordu.Hayalleri buyken, gerçek aslında çok daha farklıydı."

Peki,ama,ya gerçek neydi?kime göre?neye göre?

"Bu iyi geldi işte,diyerek" birasını yudumlamaya devam etti,Gamze.

İçmek gibisi var mı be ya?dedi Kadir'de.İnsan be ya kelimesini sık kullanımından rahat Trakyalı olduğunu anlayabiliyordu.Ersin,Trakyalıları oldum olası sevmişti.Onların eğlence anlayışına,içkiyi sevmelerine,danslarına,deli gibi oynamalarına hayrandı.Trakyanın doğası da çok güzeldi.Ersin'e,gire Türkiye'de yaşanılabilecek en rahat ve de güzel yerdi.Hem de özgürdün.Kimse kimseye karışmıyordu,ve o şekilde sakin bir yaşam sürerek yaşıyordun.O bölgenin tek sıkıntısı işsizlikti.Gençler sırf bu yüzden güzel Trakyayı bırakıp iş bulmak amacıyla İstanbul,Ankara,İzmir ve Bursa gibi şehirlere göç ediyorlardı.Hayat bazen de böyleydi,işte.Gerçi artık hayat denilen bir şey de kalmamıştı.Dünyanın sonu gelmişti, ve insanlığın bitmesiyle de hayat durmuştu.Tabi onlar hariç.Onlar seçilmiş kişi olduklarından halen daha hayattaydılar ve hayat henüz onlar için bitmemişti,ve devam ediyordu.

Bir şekilde ediyordu.

Hayat işte zaten hiçbir zaman adil olmamıştı.Dünyanın sonu gelse ne yazar? diye düşünenlerde yok değildi.Hayat aynı zamanda bir hayli ilginçti de.Yaşadıklarını göz önüne alacak olurlarsa durum buydu.

Şaka gibi, ama, gerçek.Uzaydaydılar.Kaçırılmışlardı.Belki birazdan öleceklerdi de,ama,bira içip konuşarak gülüşmeye başladılar.İçlerinde bulundukları durum bile, bir anlığına da olsa onları eğlenmekten alı koymamıştı.İçlerindeki o çılgın ruh tekrardan ortaya çıkmıştı.Bu birden Ersin'in,aklına Paulo Coelho'nun, bir sözü getirdi."İçinde bir tutam delilik olmayan hayat eksik bir hayattır".Ersin,bunları düşünürken Kerem'de,geçmişinde platonik yazıştığı kızı düşündü.Bu imkansız aşk ona şunu hatırlatmıştı " Vedalar acıtsa da bazen gitmek gerekir".Can Yücel ne de güzel söylemiş,diye düşündü,Kerem.Aşk Tesadüfleri sever filminde şöyle bir söz vardı,"Bana gelmeyişin bana çok benzediğin içindir" 'insan geride bıraktıklarını özler,elinin altındakilerden sıkılır,ulaşamadıklarına tutulur ve ulaşılmaz olan hep aşk olur"demişti Robin Sharma.Ah o ulaşılamaya duyulan tutku yok muydu?

Ersin'in,ayrıca verdiği tepkilerde,düşünceleri de, diğer insanlara göre oldukça farklıydı.Onda kıskançlık,bencillik,daha fazlasını elde etme isteği,sahiplenme duygusu bunlar yoktu.O sadece severdi,hem de çok severdi.Ve asla unutamazdı.Sadece unuttuğunu sanırdı,o kadar.Onda kıskançlık olmadığından hep bir uzaylı olduğunu düşünmüştü.Ersin'e,göre aldatmak diye bir şey de yoktu.Tepkileri,düşünceleri bu denli farklıyken, o bir insan olamazdı.O yüzden ben bir uzaylı olmalıyım,diye düşündü,içinden.İnsan olmadığı kesindi.İnsan gibi düşünmediğine göre, o nasıl bir insan olabilirdi ki?bir kere o farklıydı.Farklı düşünüyordu,ve aykırıydı.Takıntılarını bile seviyordu,çünkü onu o yapan özellikler birazda buydu.Bazen aklı başındaydı,bazense o bir serseriydi.Bazen deli gibi aşıktı,bazense bir o kadar acımasız,ruhsuz,ve sadece duyguları işin içine katmadan sevişen bir adamdı.O özgürdü.Özgürlüğe de aşıktı.Çok severdi,ama sevdiği zamanda o kişiyi asla unutamazdı.Ve onun için mücadele ederdi.O işte böyle bir adamdı.Bazen huysuz,zor,problemli biriydi,bazense bir o kadar sıcaktı.Bazen soğuktu,bazense tam tersiydi.Duyguları da değişiyordu.Hayatına herkesi alırdı,ama,yanlış yapanı da, affetmezdi,ve direk hayatından çıkarırdı.Bazen geçmişi özlerdi,ama,geleceğe bakmasını da iyi bilirdi.Aşk,ile hoşlanmanın farkını iyi bildiği gibi,özlemin de, ne demek olduğunu gayet iyi biliyordu.Ayrılıkların da, aşka dair olduğunu biliyordu.Tutkularının peşinden giderdi,ama,bunun hayatını da, etkilemesine asla izin vermezdi.Zaten bir keresinde canı çok yanmıştı,bundan sonra kimse canını acıtamazdı.Buna asla izin vermezdi.Deli doluydu.Çılgındı.Eski şarkılara bayılırdı.Tıpkı bazen eskiye dair olan ne varsa özlediği gibi.Başkalarını kısıtlamayı sevmezdi,aynı şekilde kendi hayatının da kısıtlanmasından asla hoşlanmazdı.Bazı insanları da sadece elde etmek,yatağa atmak için isterdi,bu doğruydu.Hayatında beş kez ret edilmişti,ve halen daha onu isteyemeyenlere karşı içinde bazı hisler vardı.Nedeni ise onları asla elde edemeyecek olmasından başka bir şey değildi.Sadece arzuydu.Bir aşk değildi.Gene de, insan azda olsa üzülebiliyordu.Hayatından çıkanlara tek bir söz söylemek isterdi,yolun açık olsun.Düşmanlarının ise, hayatlarından çıktıkları için ne denli mutlu olduğunu bilmelerini isterdi.Kendisini artık mutsuz edemediklerine göre bunu tahmin ediyor olmalıydılar.Bunu düşündüğü esnada gülümsedi.Hayatında yaptığı tek hata yasak aşkına ve kalbine söz geçirememesiydi,o kadar.Fakat hayat sevdiği kadını sonunda ona kavuşturmuştu.Yarım kalan aşk hikayesi mutlu sonla bitmişti.Ersin,ayrıldıkları zamanlarda Filiz'i,kalbine gömmüş olmasına rağmen arada gene de içinden şöyle diyordu,"onun yeri her şeye rağmen bende çok farklı,ve sanırım oda bunun farkında".Aşk,ile hoşlanmakta birbirinden çok farklıydı.Ersin,ikisinin de ne demek olduğunu,aradaki farkı bildiği için mutluydu.Aradaki farkı bilmeyenlerde vardı.Bu yüzden kendisini bu konuda da şanslı hissediyordu.Bunların hepsi bütün halinde birer tecrübeydiler.İyi ya da kötü fark etmez.Tecrübe,tecrübedir.Hayat bazen ufak mutluluklarda gizlidir, diye düşündü.Onun en büyük mutluluğu ise Filiz,ile birlikte olmak ve onunla birlikte gülmekti.O kendisini güldürebilen bir kadındı.Ve ona aşıktı.Sizi güldürebilen insanları seviniz, diye düşündü.Hayat Ersin'e,göre bazen de, seçimlerden ibaretti.O seçimine Filiz'i,sevmekle ve onu hayatına almakla başlamıştı.O onun gülen yüzüydü.Yıllar çok çabuk geçiyordu.Bu iyi değildi.O yüzden olabildiğince anı yaşayacaktı.Filiz,ile bundan sonra her şey çok daha güzel olacaktı.İkisi de tüm engellere,mesafelere,zorluklara rağmen,üstelik de farklı hayatlar yaşıyorken,birbirlerinden bu denli de farklıyken birbirlerini bulup,birbirlerini çok sevmişlerdi.Bu yüzden mutlu olmayı sonuna kadar hak ediyorlardı.Mutluyum,dedi içinden.Çünkü öyleydi.Artık bunu kimse mahvedemezdi.Mutsuz insanlara inat yaşasın hayat ve mutluluk diyerek bağırıyordu,içinden.Çığlık atmak ve sonunda mutluluğu yakaladığını söylemek istiyordu.Mutluluğu hemen elde edememişti,üzerinden çok yıllar geçmişti,ama,böylesi bir aşk için beklemeye değmişti.

Sonunda...tüm engellere ve yaşanmışlıklara rağmen kavuşmuşlardı.

Bunu hak etmişlerdi.Ve başarmışlardı.Zoru başarmak dedikleri bu olsa gerek.

Bir Gün...

Ayrılıklar da sevdaya dair...

Ersin,bazen kötü olmayı da seviyordu.Ersin,her insanın içinde azda olsa bir kötülük olduğuna inananlardandı.Öyle düşünüyordu.Kimi bunu dışarı çıkarırdı,kimiyse çıkarmazdı.Bu bazen bir tercihe de dönüşebilirdi.Tıpkı hayatın da tercihlerle,ve de seçimlerle dolu olması gibi.Senin tek yapman gereken karar vermekti,o kadar.Ersin,bazen hakkında kötü yorumda bulunanlara tek bir şey söylüyordu, "cehenneme kadar yolunuz var pislikler".Hakkındaki kötü yorumlara aldıran biri değildi.Hatta bazen bunlar onu daha da güçlü kılıyordu.Ve kendisine pezevenk,gavat,bencil,kibirli,burnu büyük,onursuz,şerefsiz,adi,pislik, yorumlarına sadece gülüyordu.Hatta evet öyleyim dostum , hepimiz birer katiliz,ve de orospuyuz diye dalga geçerek yanıt veriyordu.Ve bu kendisine kızanları daha da deliye çevirip,çıldırtıyordu.Onlarla eğlenmeyi seviyordu.Birine geçenlerde taşak mı geçiyorsun,demişti.Karşısındaki bu herif çok umursamaz diyerek onunla sosyal medya üzerinden atışmayı kesmişti.Bu troller bu işten para kazanıyorlardı.Onlarında işi başkalarını internetten üzerinde rahatsız etmek,taciz etmekti.Ersin,çoğunu takmıyor,umurunda değildi.Bazılarından nefret de ediyordu,ama,bazılarını özellikle sırf gülmek için okuyordu.Ve bu onu üzmek yerine aksine bir hayli eğlendiriyordu.Ona böyle demelerinin tek nedeni evli birisine aşık olmasıydı.İşte evet, bu sevgiyi,aşkı anlamıyorlardı.Ne yaparsa yapsın anlatamamıştı.İnsanları onu gerçekten sevdiğine ikna edememişti.Kimi parası için onu sevdiğini,unutamadığını söylemişti.Filiz,zengindi.Fakat birlikte oldukları uzun yıllar aralarında hiç bu konu hakkında konuşmamışlardı.Sadece eğlenip,anı yaşamışlardı,dünyayı gezmiş,bol-bol sevişmişlerdi.Fakat işte bir gün o ayrılık denen lanet olay onunda başına gelmişti. Arkadaşlarının ona kızdığı ikinci konuysa neymiş çapkın olmasıymış.Sanki onlar çapkın değil.Hayatlarında bu tür duyguları tatmamış insanların bencil,kıskanç yorumlarından başka bir şey değildi,bu.O sevdiğini Filiz'i,asla aldatmamıştı.O sadece kısa süreli ilişkilerinde aynı anda birden fazla kadınla görüşmüştü.Bu açık bir ilişkiydi.Her bir taraf da başkalarıyla zaten görüşüyordu,ve bunu birbirlerine söylüyorlardı.Bir bağlılık,ilişki söz konusu değildi.O halde o neden sapık,aldatan adam oluyordu? Yani böyle bir durumda bu saçma değil miydi?bunda ona göre bir aldatma yoktu.Peki diğer insanlara göre bir aldatma var mıydı?




Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top