RÜYA

Acaba onu bir gün tekrardan görebilir miydi?Şu anda dünyanın bir ucunda olduğunu biliyordu,ama, o hayatın ,kim ne derse desin, bir tür tesadüfler üzerine kurulduğunu düşünüyordu. İçinde bulunduğu durumu kimse anlayamazdı. Onu sadece, tek bir kişi anlayabilirdi,oda kendisinden başkası değildi. Beni tek bir kişi anlayabilir,oda kendim diye düşündü,içinden. Filiz'e,takıntılıysa ne olmuş yani?takıntılarını da seviyordu,çünkü onu o yapan özellikler biraz da takıntılarıydı.

Takıntılarımı seviyorum, çünkü beni ben yapanda bu.

Farklıydı,farklıydık diye düşündü,içinden. Yani bir zamanlar öyleydi. Artık böyle bir aşk yoktu.

Ah bu ayrılık...

O kişiyi kaybetmenin,ve bir daha göremeyecek olmanın acısı bir hayli fazlaydı. Onu delicesine seviyordu. Onun başkasına ait olduğunu biliyordu. Evli olduğunu da biliyordu,fakat kalbine bir türlü bir söz geçiremiyordu.

İçindeki bu yasak aşkı atamıyordu. Unutmayı denemişti, ama,  olmamıştı.

Kim bilir?

Belki bir gün..."Wish you were here" dedi içinden. Pink Floyd'un, bu şarkısı ona bu seferde kendisine asla dönmeyecek olan sanal sevgilisini anımsatmıştı. O gizemli kadını da unutmamıştı. Keşke yanımda olsaydın, burada, be gizemli kadın dedi içinden. Kadın ona ünlü biri olduğunu söylemişti, çocukken aşık olduğu biri. Yada aşık olduğunu sandığı biri. Ona söz vermişti. Kendisini buralardan alıp, götürecekti. Fakat aradan 3 sene geçmiş olmasına rağmen ona bir daha yazmamıştı.Çünkü Ersin, ona kızıp, küfür etmişti.Cezam bu oldu,sanırım, dedi içinden. Bazen sinirlenince çok kötü olabiliyordu. Bu olaydan sonra çok mail atmıştı,ona. Fakat her ne yaptıysa hiçbiri ona ulaşmamıştı.Uyarı gelmişti, mesajınız gönderilemedi, diye. Sanırım beni engelledi, diye düşündü,Eren. Kaybetti. Hiç tanımadığı,kim olduğunu bilmediği, ve asla adını bile bilemeyeceği birini kaybetmişti.

Kim olduğunu bilmeden sevmişti,onu. Nedir, bu ulaşılamayana duyulan tutku? diye düşündü. İlginç diye düşündü. Neredeyse her hafta bir kadınla yatıyor olmasına rağmen eski sevgilisini, ve o tanımadığı kendisine ünlü olduğunu söyleyen sadece dört kez yazıştığı o kadını özleyebiliyordu. Yattıklarının hiçbirini hatırlamazken, bu iki kişiyi unutamıyordu.

Bir türlü kalbinden silemiyordu onları.

İşin ilginç yanı birinin geçmişte bir şeyler yaşadığı 5 senelik sevgilisi olması,diğerininse hiç tanımadığı biri oluşuydu. Hadi ilk yaşadığı herkesin başına geliyordu. İnsanlar evlenip, boşanabiliyordu,ya da uzun süreli beraberlikler bazen ayrılıkla sonlanabiliyordu. O iki kişinin de yoluna devam edip, başkalarıyla evlenmesinden daha doğal başka bir şey daha olamazdı. Peki,ama, ya diğeri?ona ne demeli?

Kendisiyle alay edip,oynayan gizemli bir kadın. Çocukken aşık olduğun ünlüyüm ben,diyerek facebooktan bir gece yarısı yazmıştı, ona. Bir yerden paylaşımlarımdan görmüş olmalı diye düşündü. Hakkındaki her şeyi biliyordu."Seni izliyorum, demişti, ona. Adamım seni izliyor. Ve hakkındaki her şeyi bilip, görüyor, bunu unutma."

İyi ki düşüncelerimi benden başka kimse bilmiyor diye düşündü.Yoksa ona deli der, kendisiyle alay ederlerdi.  İnsanoğlu zaten doğuştan kötüydü, ve çoğunun da kafası çalışmıyordu, bu yüzden de tek yaptıkları kendileri matrak bir şeymiş gibi,sürekli başkalarıyla alay edip durmaktı. Mutsuz insanlar ülkesi diye düşündü, içinden.  Kendini bir şey sanma, çünkü değilsin,kimse değil dedi içinden. Başkalarını da sakın ola,kendinden küçük görme,diye düşündü.

Ünlüymüş,boş versene diye düşündü. Normal birisiyle bile, ilişkisini yürütememişken, ünlü biriyle nasıl yürütebilirdi ki?

Bu adeta imkansızdı.Ersin,kıskanç biriydi. Ve sevdiği kişiyi çok fazla insan beğenirse, çok kıskanırdı. Ve bu kıskançlık da ilişkilerine zarar verip, bitirebilirdi. Kıskançlığı kendisine güvenmediğinden değildi,sadece bazen sevdiği kişiyi oldukça sahiplenebiliyordu. Bunun iyi bir özellik olmadığının farkındaydı. Fakat elinde değildi.Bir keresinde eski sevgilisinin facebook hesabındaki şifresini gizlice ele geçirmişti. Ve kimlerle arkadaş bakardı. Filiz'in, facebookta sadece kırk arkadaşı vardı, ve çoğu da akrabaları, ve kız arkadaşlarıydı. Gizlice bunu öğrenmek o dönem Ersin'in,oldukça hoşuna gitmişti.Tabi bunu Filiz'den, sakladı. Çünkü öğrendiği taktirde kendisini terk edeceğini biliyordu. Filiz, asla kıskançlığa gelemeyen, özgürlüğüne oldukça düşkün bir kadındı. Ersin,halen daha onu düşündüğüne inanamıyordu. Üstelik burada söz konusu olan evli ve Amerika'da, yaşayan bir kadındı. Gene de onu arada bir özlüyordu.

Her şeye rağmen....

Oysa onu unutmuştu, yıllardır düşünmüyordu, belki de sadece bir anlığına hatırlamıştı.

Kim bilir?

Yanıtını bilebilmeyi o kadar çok isterdi ki,ama, maalesef bilemiyordu. Tek bildiği aradan kaç sene geçerse geçsin Filiz'in, kalbinin ufak da olsa bir köşesinde yer aldığı gerçeğiydi. İçini acıtan bir gerçekti, bu. Onu sadece film izlerken ya da arkadaşlarıyla eğlenirken düşünmüyordu. Sevdiği şarkıcıların konserlerinde de,düşündüğü pek söylenemezdi. Fakat ne zaman yalnız kalsa ve kendi kabuğuna çekilse,işte o zaman birlikte geçirdikleri güzel günleri hatırlıyordu. Ve bir daha asla geri gelmeyecek olan o günleri özlüyordu. İnsanın elinde değildi, belki de sevmemek. Unutamamaya gelirse; zaman diye düşündü,içinden. Bu konuda daha başka ne söyleyebilirdi ki?

Bitti, dedi,içinden. Ve biteli yıllar olmuş. Gene de düşündüğünde kendisini oldukça şanslı sayıyordu. Sağlığı yerindeydi, ve çoğu insana göre normal bir hayatı vardı. Biraz deli olduğunu kabul ediyordu,ama, bu her insan için geçerli değil miydi?ya da ona öyle geliyordu,bilmiyordu.

Yolculuğun ilerleyen zamanlarında güzel bir şarkı dinlesem iyi olacak, diye düşündü. Müzik ruhun gıdası diye boşa denmemişti,nede olsa. Tabi şu anda ihtiyacı olan hareketli parçalardı. Romantik şarkılar bu ara dileyeceği son şey olurdu. Aslında onu sevdiğim filan yok diye düşündü. Bu tamamen yalnızlıktan kaynaklıydı.Onu sadece bir anlığına hatırlamıştı,o kadar.Sonuçta bir geçmişleri vardı, hatırlaması normaldi. Hayatında biri yoktu, ve olduğu zaman artık asla aklına gelmeyeceğini biliyordu. Hatta bundan adı kadar emindi. Zaman her şeyin ilacı olduğu gibi,bir hayli de hızlı geçiyordu.İyi değerlendirmek gerekir, diye düşündü,Ersin. Çünkü bir gün öleceğiz. Geçenlerde çok enteresan bir rüya görmüştü. Bir uzaylı tarafından kaçırılmıştı. Ve ne yapacağını bilemez haldeydi. Uzaylılar birden fazlaydı, ve kendi aralarında konuşuyorlardı.

"Hey beni neden kaçırdınız?" diye sordu, rüyasında.

"Sence neden kaçırdık?"

"Bunu ben nasıl bilebilirim ki? bildiğim bir şeyi soracak halim yok" dedi yüksek sos tonuyla. Daha sonra lafını tamamladığında bağırdığı için pişman oldu. Uzaylıları kızdırmış olabilirdi. Hem kendisini bağladıklarına göre dostu olarak görmedikleri kesindi. İyi de neden? diye düşündü. Niçin yaşayan tüm varlıklar birbirine düşman olmak zorundaydı?niçin kendin gibi olmayanı dışlamak ve öldürmek? Ölüm kelimesi bir an için onu korkuttu. Birazdan öleceğini hissetti bir anda,uzaylılar onu öldüreceklerdi.Fakat ölmeden önce cevabı öğrenmeliydi.

Tabi eğer soracağı sorunun bir yanıtı varsa.Yoksa bile soracaktı. Ölmeden önce şansını denemeye değerdi.

"Beni niçin kaçırdınız? niçin öldürmek istiyorsunuz? Benden size zarar gelmez, beni bırakın, gideyim.Ben iyi bir insanım, diğer insanlar gibi değilim, biz insanlar, ve siz uzaylılar bir arada dostça yaşayabiliriz."

Hayır yaşayamayız, çünkü bu çok zor dedi uzaylı.

Çok mu zor? diyerek karşı çıktı bir diğeri. Bu çok zor filan değil, bu adeta imkansız diyerek sözlerine devam etti. Siz insanoğlu yıllardır her şeyi bildiğinizi sanırsınız,ama,hayır hiçbir bok bildiğiniz yok. Sizi sürüngen, köleler sizi. Bu savaşı biz kazandık, yıllardır, dünyaya geri dönmek için harcadığımız çabadan haberin var mı senin?sizin devriniz sona erdi dostum,artık,devir bizlerin. Sizler, bizi sevmiyorsunuz, siz insanoğlu, bu dünyada kendinizi yaşayan tek güç sanıyorsunuz,ama, yanılıyorsunuz. Siz insanoğlu bencil, kıskanç, ve hırslısınız. Kendinizi diğer varlıklardan üstün gördüğünüz gibi, bir tek kendinizi seviyorsunuz. Narsistsiniz,ama,aslında hiç bir şey değilsiniz, bu dünyada, bir yeriniz yok. İnsanlığın sonu geliyor, yakında, evet, çok yakında yok olacaksınız, ve dünyayı artık uzaylılar yönetecek. Bunu hak ettik.

Ersin, duyduklarına inanamıyordu. Şu anda içinde bulunduğu durum o denli içler acısıydı ki,bir depremde, ya da selde, ölüp gitmeyi uzaylılara yem olmaya tercih ederdi. Fakat ne yazık ki, bu şu an için mümkün değildi. İçinden bir an önce ölmesi için dua ediyordu. Umarım, onu hemen öldürürlerdi, işkence filan görmek istemiyordu. İşkenceyi daha fazla uzatmanın bir anlamı yoktu.Uzaylılar yavaşça ona doğru yürümeye başlamışlardı.Ellerinde bıçaklar vardı. Ölüme çok yakındı. Yutkundu, ve sivri bir alet bacaklarına ve gövdesine saplandı. Ölüyordu, ve dilini kestikleri anda çığlık atarak yatağından uyanmıştı. Bu bir kabustu. Ve korkudan dolayı da ter içinde kalmıştı. Ne kabus,ama, diye düşünmüştü. Derin bir nefes alarak kendisini direk duşa atmıştı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top