ESKİ ANILAR
Ersin, arabada yeni insanlarla tanıştı. Kendisinin Avukat olduğunu Antalya'da, yaşadığını söyledi. İlk söz alan Gamze, oldu.
"Bende Mersin'de, yaşıyorum. Boşandım. Ve yedi yaşında bir kızım var.". Gamze kumral ,gözlüklü balık etli bir kadındı. 40 yaşındaydı".
Söze giren diğer isim ise Aysu, oldu. Aysu,emekli bir Edebiyat öğretmeniydi. 49 yaşındaydı ve evliydi. 15 yaşında liseye giden bir kızı vardı. Eşi de emekli pilottu.
Kerem, gurubun içinde en genç olanıydı. Henüz yirmi yedi yaşındaydı. Yüksek lisans elektrik mühendisliği öğrencisiydi. Üç yıldır beraber olduğu sevdiği bir sevgilisi vardı.
Kadir' e gelirsek; kendisi bir spor öğretmeniydi. 40 yaşındaydı. Bekardı.
Son olarak Burcu, ise 30 yaşında, bir bankacıydı. Evliydi. Henüz çocuğu yoktu. Ersin, gurupla kaynaşmıştı. Onları sevmişti. Aynı şekilde diğerleri de kendisini sevmişti.
Araba bir an durdu. Ve Ersin, kafasını yana çevirdiğinde onu gördü.
Gizemli baykuşu. Kuş sanki halen daha onu bir şeye karşı uyarıyor gibiydi. Sorun ne? diye düşündü,Eren. Hayır yani ne olabilir ki? bu durumu arabada diğerlerine anlatsa kendisiyle alay edeceklerinden adı kadar emindi. Aslında ortada kötü ya da tuhaf bir durumda yoktu,iyi de Ersin, niçin bu halde hissediyorum ki? diye düşündü.
Niçin içinde tuhaf bir his vardı?
Anlamlandıramadığı bir his. Baykuş ona bakmaya devam ederken Ersin,birden ağacın altında kanlarla yazılmış bir yazı fark etti.
Ağaçta şöyle yazıyordu "evrende yalnız değiliz, unutma dostum". İlginç diye düşündü,Ersin. Hem de çok ilginç.
İyi de ne anlama geliyordu bu? Bu tarz düşünceler içerisindeydi ki, Aysu'nun, arabada şiir okuduğunu duydu. E zamanında az Edebiyat, dersi vermemişti, nede olsa.
"özgürlüğe yolculuk yapıyorum baş ucumda resmin aklımda gözlerin". "Ersin, kafasını arkaya çevirdiğinde baykuşun uçarak halen daha kendilerini izlediğini fark etti.
İyi de neden? diye düşündü.
YOL
Niçin? bu soruların yanıtını verebilmeyi o kadar çok isterdi ki, fakat bu şu an için imkansızdı.O efsane yamyamlık hikayelerine de inanmak istemiyordu. İçinden gelmiyordu, bu. Araştırmalar ve incelemeler bunun olduğunu söylüyordu. İnsan yemek anlamına gelen bu duruma tarihte de rastlanmıştı. Hatta başkalarını öldürerek etlerini yemekten zevk alanlar bile vardı. Mesela Jeffrey Dahmer, adlı seri katilin gerçekleştirdiği cinayetlerde 17 erkeği öldürerek etlerini yediği ve böylelikle cinsel ilgi duyduğu insanları kendi bedenine hapsetmeyi amaçlamıştı. Otofaji, ye bile sık olmasa da rastlanıyordu. Buda kişinin kendi bedenini yemesi anlamına geliyordu. Tırnak yeme alışkanlığı da buna örnek olarak verilebilirdi. Öyle ki kişi kimi zaman kendisini sakatlayabiliyordu,bile. Yamyamlığın her türlüsü vahşice diye düşündü, içinden.
Ersin, birdenbire kendisini içinden şu satırları yazarken buldu.
ÖZGÜRLÜĞE
Özgürlüğe yolculuk yapıyorum.
Baş ucumda senin resmin.
Aklımda gözlerin...
Ersin, arada bir içinden şiir yazmayı severdi. Fakat nedense bunları kağıda yazmaya üşeniyordu.
"Bu gezi hepimize iyi gelecek dostlar dedi Gamze".
"Kesinlikle yılda bir bulunur böylesi, üstelik fiyatlar çok da uygun diyerek "yorumda bulundu, Kerem.
"Çok susadım", diyerek çantasından çıkarmış olduğu şişe suyu ağzına dikti, Aysu. İçmeyi bitirdikten sonra da oh be rahatladım, diyerek derin bir nefes aldı.
Hazır olmaz mıyız hiç? diyerek karşılık verdi, Burcu'da. Bunu söylerken yüzünde bir tebessüm vardı. Ersin, o gizemli baykuşu unutmuştu, bile. Yolculuğun keyfini sürüyordu.
Gizemli varlıklarmış, başlarım onlara diye düşündü,içinden. Onlar sadece kitaplarda ve filmlerde olurdu. Gerçek hayatta o tarz şeyler, bilinmeyen varlıklar yoktu.
Acaba?
Bu ara çok fazla film izlemişti. Etkilenmiş olabilirdi.Hepsi saçmalık dedi içinden. Hadi yaşı küçük olsa neyse de, bu yaşta böyle şeyler düşünmen oldukça komik dostum,diye düşündü. Allahtan bunu bir tek kendisi biliyordu, başkaları değil. Bu yüzden de içi son derece rahattı. Düşüncelerimi okuyamazlar diye düşündü. Bu tarz şeylere inanmıyordu bile, sadece o gizemli baykuşun bakışlarını bir türlü aklından çıkaramıyordu. Alt tarafı bir kuşun onu niçin bu denli etkilediğine de açıkçası bir anlam veremiyordu. İlginç diye düşündü. Bir gezinin insana böyle hissettirebileceği kimin aklına gelirdi ki?bu gezi Ersin,için şimdiden heyecanlı olmaya başlamıştı.
"Ne düşünüyorsun? "diye sordu, Gamze,bakışlarını Ersin'e, doğru çevirerek.
"Bu gezinin güzel başladığını ve çok eğleneceğimizi düşünüyordum", diyerek karşılık verdi, Ersin.
"Hım kulağa gerçekten de harika geliyor," dedi,Gamze.
"Sana kaç kere dedim, içme şu zıkkımı diye, ama, laf anlatamıyorum ki. Oğlum 27 yaşındasın, kendi hayatını zehir ediyorsun, "dedi, Aysu bakışlarını şu anda sigara içmekte olan Kerem'e, dikerek.
"Ne yapayım be abla? alıştık bir kere, bir türlü vazgeçemiyorum."
"Benim oğlum da çok içerdi, ne var ki, ne zaman sevgili edindi,işler ciddiye bindi, ve ona karşı nefesi çok kötü kokmaya başladı, o zaman bırakmaya karar verdi, ve bunu başardı da. Birde bebek doğunca, artık bırakması kaçınılmazdı."
"Allah bağışlasın dedi, Burcu."
"Sağol kızım, ama, artık o bir bebek değil, bir genç kız. On bir yaşına girdi, bile."
"Oh oh maşallah sağlıkla büyür onu da evlendirirsin ileride, umarım dedi," Kadir.
Sanmıyorum,ama, umarım dediğin gibi olur,oğlum. O günleri göreceğimi sanmam,ama, sağlıklı çocuklarım, torunlarım var. İnsan daha bu yaşta başka ne ister ki? dedi şoför Cihangir. 60 yaşında bir adam için fiziği de gayet iyiydi. Gurup onu ayrıca kişilik olarak da çok sevmişti. Konuşmayı sürdürürlerken Burcu,ise birasını yudumlamakla meşguldü. Oh be dünya varmış, dedi,içmeye ara verdiği esnada. İş hayatı o kadar yorucu geçiyordu ki,uzun zamandır böyle bir tatil düşlüyordu. O an bu anmış, diye düşündü. Her insanın arada bir uzaklaşmaya, kafasını dinlemeye ihtiyacı vardı. Kızını, ve kocasını uzaklarda bırakıp, bu yolculuğa çıkmıştı. Kocası ona, bu tatile ihtiyacın var hayatım git,kafanı dinle, bol-bol dinlen demişti. Kızı da ona, aynen anne, seni özleyeceğim,ama, bu, tatili hak ettin,hem iki hafta dediğin nedir ki? Göz açıp, kapayıncaya kadar geçer demişti.
Oda böylece bu yolculuğa çıkmıştı.İyi ki, çıktım, diye düşündü. Radyoda Lionel Richie'den,"Hello" adlı parça çalıyordu. Bu şarkı nedense ona hep eski sevgilisini hatırlatıyordu. Bu şarkı çaldığında az yürümemişlerdi,el-ele Bodrum'un, sahillerinde. Az dans etmemişlerdi. Bu eski parça bir kaç kez şans eseri denk gelmişti,beraberlerken. Şu anda arabada çalarken onu düşünüyordu. Acaba unuttum sanırken, aslında hiç unutmamış mıydı?
Onu?
Belki de hiç unutmadım, diye düşündü, gözü uzaklara doğru dalıp giderken. Filiz, kendisine cool sevgilim derdi, hep. Bu kelime o dönemlerde oldukça hoşuna giderdi. Zengin, yakışıklı bir piç aralarına girinceye kadar, gayet mutluydular. Filiz'i, namuslu bir kız sanırdı, paraya önem vermediğini düşünürdü, ama, zengin adamın teki onu da, tıpkı tüm diğer kadınlarda olduğu gibi, etkileyivermişti,işte. Filiz,şuanda Amerika'nın, "Las Vegas",şehrinde yaşıyordu. Oraya taşındığını facebook hesabında görmüştü. Güya, evliliğe karşıydı, dedi içinden. Ne karşıymış, ya. Beş sene birlikte olmuşlardı. Ersin,ona tam üç kez evlenme teklif etmişti. Filiz'de, ona buna gerek olmadığını söylemişti. Beni sevmiyor musun?diye sormuştu, bir keresinde. Filiz'de, tabi ki seviyorum, diyerek elini kalbine uzatmıştı. Ersin, inanmıştı, çünkü elini kalbine koyduğunda Filizin ki hızlıca çarpıyordu. Sanki aşıkmışçasına.
"İmzaya o kağıt parçasına ne gerek var ki? seni seviyorum, bir ömür boyu birlikte yaşayabiliriz derdi," Filiz.
Oysa her şey yalanmış, diye düşündü. Kendisini terk edip, Amerika'ya, yerleşir, yerleşmez o itle evlenmişti. Aradan bir sene geçmişti. Çocukları olmuş muydu? bilmiyordu. Ne fark eder ki?diye düşündü. O güçsüzdü, parası yoktu, çünkü. Yarın zengin,ünlü bir adama dönüşse ne yapar, eder, onların boşanmasını ve Filiz'in,tekrardan kendisine dönmesini bir şekilde sağlardı. Şöhret böyle bir şeydi,çünkü. Fakat asla parası olmayacaktı, ünlü de olamayacağına göre,konu burada kapanıp, bir daha açılmamak üzere tamamen bitmişti. Yeteneği olsa herhangi bir konuda şöhret olabilirdi.
Bir Oyuncu mesela ya da bir Yönetmen. Halen daha Filiz'i,unutamadığına inanamıyordu. Tabi ki unutamamıştı. Çünkü halen daha facebook hesabında engelliydi. Engeli kaldırdığı gün onu unutacaktı, bunu biliyordu. Çünkü insan bakmaya korkmadığı kişiyi unutmuş demekti, fakat eğer bakmaya korkuyorsan,üzülüyorsan,ve başkasından kıskanıyorsan unutamamışsındır. Sırf o adamla olan mutluluklarını görmemek için engellemişti,onu. Arkadaşlıktan çıkarıp, bir daha bakmayabilirdi,ama, ya bir şekilde karşısına çıkarsa?kısacası Ersin,korkmuştu. Şu anda o adamla deliler gibi seviştiğinden adı kadar emindi. O pis salak Carlos. Ada bak,Carlos. İsmi bile ne kadar boktan diye düşündü. Hıyarın tekiydi. Parası vardı, ve kahretsin yakışıklıydı. Ve sporcuydu.Fakat aptaldı. Evet çoğu zengin adam gibi, kafası yeterince çalışmıyordu,Carlos'un. Onu tek bir şekilde yenerdi, oda zekası. Kültürlü değildi,ve asla da olamayacaktı.Ben kültürlü,bilgili bir adamım diye düşündü. Oysa Carlos, zengin, ve yakışıklı olmasına rağmen aptaldı. Ünlü de sayılırdı, gerçi. İnstagram da tam 1 milyon takipçisi vardı. Çünkü sürekli olarak kendisini, sergiliyordu. Çıplak vücuduyla spor yaparken vidyolar atıyordu. Buda kafası çalışmayan, seksi, güzel ,ama, aptal kızların onu takip etmesine yol açıyordu. Ya da kafası yeterince çalışmayan gaylerin. Bir şekilde takipçi topluyordu,işte. Fakat en çok takipçisini lüks evini paylaşarak toplamıştı. Sırf zengin diye binlerce kişi takip ediyordu,onu. Paranın gücü bu olsa gerek dedi içinden. Ersin, onu aldattığından adı kadar emindi. Tıpkı tüm diğer zengin piçlerin eşlerini aldattığı gibi. Peki,ama,ya gerçekten birbirlerini seviyorlarsa? Ya Carlos, denen it, onu aldatıyor olmasına rağmen seviyorsa? bunun düşüncesi bile onu kahretmeye yetiyordu. Ve deli gibi kıskanıyordu.
Sevdiğini...
Fakat kazanan gösteriş meraklısı olmuştu. O değil.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top