Dr. Paul Ridyega
Toplam kelime sayısı bilgilendirmelerim hariç (1010).
Hatalarım varsa affola, düzeltmeniz beni mutlu eder.
İyi okumalar dilerim. Esen kalın.
🌹
Kalbimden başlayan sızıntı, onu düşündükçe yerini koca bir boşluğa bırakmaya çalışıyordu fakat bunu başarmasına izin veremezdim, yeni bir hayata başlıyordum artık. Yine de inkar edemediğim bir konu vardı, onu gerçekten özlüyordum. Amaçsız düşündüğüm bu dünyada benim amacım olmuş, beni her konuda desteklemiş ve bana vermesi gereken tüm değerleri vermişti.
"Siz Profesör, en azından karınızın öldüğünü, başına ne geldiğini biliyorsunuz." dedim sertçe yutkunup, "ama ben, ben bilmiyorum profesör." Sağ gözümden dökülen göz yaşı damlasını elimin tersiyle sildim. "Ona ne oldu bilmiyorum."
"Ah, kızım." Beyaz önlüğünün cebinden çıkardığı, krem rengi bez parçasıyla nazikçe sildi akmaya devam eden göz yaşlarımı. "Ağlamak güçsüzlük değildir Alina. Aksine güçlü insanlar ağlar. İçinde biriktirirsen emin ol daha kötü sonuçlarla karşılaşırsın." Sel edasıyla akan gözyaşlarıma inat devam ediyordu silmeye. "içinde tuttuklarını dök. Dök ki bu bedenini daha fazla yorma." bezi avuçlarımın arasına sıkıştırıp, "hem daha çok işimiz var seninle koca kız."
Elimdeki bezi nedensizce sıkmaya başlamıştım. Bezi serbest bırakıp köşeye koyduğum sırada Profesör de yerine geçmişti.
"İstersen soru-cevap şeklinde gidelim. Senin için daha iyi olur." dedi profesör rahat bir pozisyona geçip, "Nişanlın kim Alina." diyerek başladı sorusuna. Adı zihnimde dolanmaya başladığında profesöre güvenebileceğimi getirdim aklıma.
"Dr. Paul Ridyega." Olduğundan kısık tonda çıkan sesimden güvenceyle akmaya çalışan göz yaşlarıma engel olmaya çalıştım. Göz yaşlarımı silmeye ara verdiğimde Profesör'ün endişeli gözleri takılmıştı gözlerime.
"Bana güvenebileceğini unutma Alina. Seni hep olmasını istediğim bir kızım gibi görüyorum."
Profesör ile tanışalı üstünden fazla bir zaman geçmemesine rağmen sanki onu önceden tanıyormuşçasına güven aşılamaya devam ediyordu cümleleri. Onu babam gibi görmeye başlamıştım.
Belki de içimdeki boşluğu doldurmaya...
"Anlıyorum Profesör, teşekkür ederim." dedim, son bir iki damla dökülen yaşlarımın arasından gülümseyerek.
"Anlaştığımıza, sen de rahatladığına göre küçük çaplı konuşma terapisi yapalım o zaman." Profesör yaslandığı koltuktan kendini öne itti ve ellerini dizlerine yerleştirdi.
Uzun bir nefes aldım. "Aynı hastanede görev yapıyorduk. Paul, kardiyoloji bölümünün en iyi asistanlarından biriydi. Ben ise hastanede kendi bölümünde en son gelen asistanlardan biri..." gözümün önüne düşen saç tutamını geriye doğru itip, "bilirsiniz Profesör, bir hastanede en uzun süre çalışan asistan ister istemez kıdemleşiyor. Siz de onun çırağı gibi kalıyorsunuz yanında."
"Bilmez miyim sence Alina?"
"Bilirsiniz tabii Profesör." diye karşılık verdim sorusuna sorduğum sorumdan utanarak.
"Onu başta hiç görmemiştim daha doğrusu karşılaşmamıştık ama onun hakkında söylentileri ara sıra hava almaya çıktığım bahçe katında konuşanlardan duyuyordum. O sıralar bana yığılan nöbetlerle uğraştığım için gözüm hiçbir şeyi görmez olmuştu. Yemekhaneye çıkmaz, serviste, odamda dosya doldurup tanıları araştırmaya devam ederek yemeğimi yerdim."
"Kendini bu derece sıkmanın iyi olmadığını bildiğini varsayıyorum Alina."
"Biliyorum Profesör ama hayatımda bundan başka amacım olmadığını da biliyordum ve ona göre sürdürmeye çalıştım ve başardığımı umuyorum. Sonuçta buradayım." dedim başımı dik tutup.
"Amacıma veya hayaline ulaşmış olabilirsin Alina, ama bu hayatta daha önemli şeyler var. Sağlık gibi ve bu sağlığı ayakta tutan kolonlardan biri de içindeki mutluluktur."
"Biliyorum." dedim bir kere daha haklı olduğunu içimden geçirerek. Belki de bu hırsım bana zarar verecekti. "İzninizle devam edebilir miyim?"
"Lütfen."
"Hastamda kalbiyle ilgili şüphelendiğim bir konu vardı bu yüzden kardiyolojiye konsülte isteği attım. O gün tanıştık onunla, tanışma bahanemiz de kısaca Profesör könsultasyondu. Onu ilk gördüğümde inanmadığım bir düşünceyle baş başa kalmıştım. İlk görüşte aşk." Hafifçe gülümsedim. "Hastayı muayene ettikten sonra konsülteme karşılık olarak tahmin ettiğim tanıyı doğrulamıştı, ARVD."
"Hastamı tedavisi için kendi bölümüne yatırmaya karar kıldık. O günden sonra muayene etmek için kardiyoloji servisine çıkar onunla her karşılaştığımda, gözlerimiz birleştiğinde, içimdeki duygu ikiye katlanırdı. Ben ona aşık olmuştum Profesör." Adını dışarıdan söylememeye çalıştığımda 'Paul' içimde yankılanması göğsümde bir ağrıya neden olmuştu. Sakin kalma çabalarım gittikçe bana zorluk çıkarıyordu.
"Ben, ben onu çok özlüyorum." Sıkmaktan ağrımaya başlayan dişlerimi gevşetip derin nefes aldım. Oturduğum koltuktan hızlıca kalkıp profesörün yanında durdum. "Biraz hava alsam iyi olacak Profesör." Titreyen elime uzandı ardından o da benim gibi ayaklandı. "Ben de şimdi tam sana hava almanı söylecektim. Bak benden hızlı davrandın, yaşlılık işte." dedi minik bir sırıtış eşliğinde. Moralimi düzeltmek için söylediği bu sözlerine hafifçe gülümsedim.
Benden önce davranan Profesör kapıyı benim için açtığında başımı teşekkür edercesine eğdim. kendisine eşlik edip konuşmalardan dolayı duvarların üstüme üstüme geldiğini hissettiğim odadan çıktık. "Size ne kadar teşekkür etsem az Profesör."
"Niçin?" diye sordu ilerlediğimiz koridorun ucundaki cama ulaştığımızda durdu ve tüm camların dışında olduğu gibi bunda da olan korkuluğu ve kilidi açıp camı araladı.
"Mütevaziliğinize hayranım Profesör." dedim ağlamakla karışık gülümseme ile.
"Sen kendini üzme yeter benim iç-" profesör cümlesini tamamlayamadan öksürük krizine girmesi beni korkutmuştu devam eden öksürüklerinin arasında cebini göstermeye çalıştı. Aceleyle elimi cebine sokup ilacını çıkarttım ve kullanmasını sağladım. Yavaşça kendine gelmeye başlayan Profesör teşekkür muhayetinde sırtımı sıvazladı.
"Profesör artık bana ben iyiyim desenizde ben inanmayacağım bilmenizi isterim."
"Kronik hastalık işte Alina."
"İşteyse bu hastalık iyileşmiyor Profesör benden daha iyi biliyorsunuz, bu umursamazlığınızın sebebi nedir?"
"Ben iyiyim. Alina. Öncelik olarak birey kendisini düşünmelidir. Bu yüzden benden önce kendini düşünmelisin."
Soruma cevap alamamıştım fakat söylediği cümleye cevabım hazırdı.
"Ben kendimi yeterince düşündüm. Kendimi bu kadar düşündüğüm için sevdiğim insanı kaybettim. Onunla kendimle ilgilendiğim kadar ilgilenseydim şimdi başına ne geldiğini biliyor olacaktım fakat olmadı Profesör ben başaramadım. Bu yüzden başka birini veya birilerini kaybetmek istemiyorum. Elimden ne gelirse yapmak istiyorum ve sizin içinde bir önerim var eğer duymak isterseniz." Ayakta durmakta zorlanan profesör zorlukla yutkundu.
"Elbette duymak isterim Alina. Bundan sonraki tüm fikirlerin benim için çok değerli."
"Bence sizin başınızda bir hemşire dursun. En azından acil durumlarda erken müdahale eder ve sizi belli olası durumlardan kurtarır diye düşünüyorum."
Cevabıma karşı gülmeye başlayan profesöre şaşkın şaşkın bakmaya başlamıştım.
"Ah, Alina o kadar yaşlı mı gözüküyorum. Bende kendim için biraz iş görürüm diye düşünüyordum. Bir öldürmediğin kaldı."
"Kesinlikle aklımdan böyle bir şey geçirmedim, inanın Profesör. Gerçekten kabalık yaptıysam çok özür dilerim." dedim mahçup bir şekilde.
"Takılıyorum sana Doktor, güzel fikir ama o şuan olmaz. İşimiz başımızdan aşkınken peşimde ek birinin dolanması hem onu hem de beni yorar."
Elimde kalan ilacını profesöre uzattım. "Buyurun Profesör ilacınızı alın fakat daha kolay çıkaracağınız bir yere koymanızı öneririm. Sizden öğreneceğim çok şeyim var." İlacı aldı ve bembeyaz önlüğünün solunda bulunan cebine koydu.
"Burası daha iyi."
Gülümseyerek, "kesinlikle Profesör."
"Şimdi seninle birkaç iş bölümü konuşalım nasıl olur Doktor Alina?"
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top