Şifa◑
◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: Skylar Grey - Words
Yayınlanma Tarihi: 16.06.2019
Aşağıda Naely, Latika var.
İyi Okumalar!
◑
Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı
Loya(Yaş:21)
Saçımı parmağıma dolamış, dışarıyı izliyordum. Kıştan bu yana her şey değişmişti. Yaşananlar ağırdı. Bu ağırlığın altında ise ezilmemeye çalışıyordum. Her şeyi sindirmeye ve bir şey yokmuş gibi ilerlemeye dair çabalarım vardı. Başarılı mıydım? Kısmen. Kısmen bazı şeyleri başarmıştım. Mesela Abshek'in hain kızı olduğumu kabullenmiştim ama dayımla olan ilişkimde bunu bilmiyormuş gibi yapıyordum. Eskisi gibi olmamıza şaşırıyordum. Ben aramızdakiler bozulacak sanıyordum ama olmamıştı.
Dayımla benim aramdakiler bozulmayabilirdi ama bu saraydaki geleceğimiz sıkıntıdaydı. Ayashri serbest olduğu sürece dayıma rahat bir uyku yoktu. Nizarlılar onu vermeyi ret etmişti. Ayashri'yi kullanmayı düşünüyor olabilirlerdi ama oradaki kimliğini bildiklerini sanmıyordum. Ayashri bu zamana kadar kendi kimliğini saklayarak geldi ise bundan sonra da aynı yolu izlerdi. Kendisi ise kullandıracağını sanmıyordum hatta o Nizar'ı kullanırdı.
Kız kardeşim Ayashri. Benim kardeşim. Üvey bile olsa kardeşimdi ve bunu düşünmek çok komik geliyordu. Zamanında onu fahişe diye aşağıladığım, küçük gördüğüm dansçı kız benim kardeşimdi ve benim sayemde şu an hayattaydı. Neden ona yakınlık duymaya başlamıştım? Nedendi? Bunun cevabını bulmuştum. Ayashri, birlikte olmasak bile benim gerçek ailemdi. İkimizde de Abshek'in kanı vardı ve kan her şeyden üstündü.
Saçımı savurdum ve dışarıyı izlemeyi bıraktım. Kapım tıklanmıştı ve gel sesimle içeriye Yatin girmişti. Yatin beni o gün dışarı çıkarmayı başarmıştı ve Ayashri'yi kurtarmam da yardımcı olmuştu. Bunu neden yaptığını sorduğumda ise geleceğe yatırım demişti. Ona göre dayım gittikçe çöküyordu ve Ayashri yükseliyordu. Yükselişini durdurmaktan ise desteklemenin iyi olduğunu söylemişti. Ben bu dengede neredeyim diye sorduğumda ise gülerek sen Larastka'ya hükümdar olansın, sen bu dengede yer alamazsın demişti.
Yatin "Leydim, beraber dışarı çıkmamız için gerekli olan her şey ayarlandı. Kendi adamlarımdan oluşan askerlerim hazır ve sizi bekliyoruz." dedi ve mavi pelerinimi aldım. Mavi kurdelesini bağlamış ve son kez aynada kendime bakmıştım. Hazırdım.
"Gidelim." dedim ve Yatin ile beraber odadan çıktık.
Esla'nın kirli sokaklarına inebilmiştik. Yürüyerek inmeyi tercih etmiştim. Jayce'i ise davet etmemiştim. Beni suçlamasından sıkılmıştım çünkü. Ayashri'ye yakalanma emrini yetiştirdiğim için bana ilk başlarda kızgındı. Doğum günü kutlamasında bile beni umursamamıştı. Bu beni incittiği için ondan uzak durma kararı almıştım. Yemek masasında falan konuşuyordum ama diğer zaman mesafeliydim. Ne hali varsa görsündü. Benim de gururum vardı, benim de kalbim vardı. Tek kalbi olan Jayce değildi!
Yatin "Bugün Smeryn'den son mektup geldi, Leydi Loya." dedi ve Yatin'e baktım.
"Ne diyorlar?" dedim.
"Venaim hanesi zor durumda olan ve davalarında haklı olan insanlara her daim kapılarının açık olduğunu, bu sebeple Ayashri'yi teslim etmeyeceklerini yazmışlar. Üstelik Larastka'ya bildirilirse dillerinin susup, kılıçlarının konuşacağını belirtmişler."
"Larastka'nın bizimle ilgileneceğini sanmıyorum. Kendi kaosları ile uğraşırken hain bir kızın sorunuyla ilgilenmezler."
"Kesinlikle!"
"Dayım bir şekilde Ayashri'yi geri almanın yolunu bulacaktır ve Ayashri'de bir şekilde Esla'ya dönecektir."
"Ayashri annesi ve kardeşi için dönmek zorunda. Dayın bunu biliyor ve acele etmeyecektir. Ayashri gelesiye kadar yapması gereken hazırlanmak."
Dilenci bir kadına parmağımdaki yüzüğü verirken "Ayashri zeki bir kız. Burada yeterince ezildi ve bir daha ezilmemek için güçlenmesi gerektiğinin farkındadır." dedim ve yolumuza devam ediyorduk.
"Ayashri'nin en belirgin 2 seçeneği var bence. Ya Venaim hanesinden destek alacak ya da paralı askerlerle anlaşacak. Bana sorarsan Venaim hanesinden destek alması daha iyi olur."
"Bu desteği nasıl alacak?"
"Paralı askerler için yeterince parası var mı, bilmiyorum. Belki tüccar Talayer sayesinde olur ama tüccarın tüm serveti bir orduya yeter mi? Venaim hanesinden destek almanın en güzel yolu ise hanedan üyelerinden biriyle evlenmesi olur. Evlilik bu tarz alışverişler için güzel bir seçim."
"Evleneceği bir Venaim erkeği var mı? Üstelik Talayer hayatta buna izin vermez!" dedim gülerek.
"Başka bir çözümleri var mı? Talayer bir tüccar olarak buna karışmaya hakkı yok." dedi ve dayımın dediği bir şey aklıma gelmişti. Talayer'in aslında Kral Dinuri'nin gayrimeşru oğlu olduğunu ve bu yüzden Smeryn'de rahatça kalabildiklerini demişti. Acaba Talayer'in aklına Yatin'in dediği gibi bir evlilik gelmiyor muydu? O Ayashri'ye askerler verecekti ve Ayashri onunla olacaktı. Karlı bir antlaşmaydı.
"Sence Kral Dinuri bunu ister mi?"
Yatin gözlerini kısarak insanlara bakmıştı. Ekmek kuyruğundaki kavgadan memnun olmamıştı."Kral Dinuri, her daim duygularını belli etmeyen bir adam olarak anılır. Fakat bu zamana kadar sorunsuzca gelmesini sağlayan şey zekasıdır. Kral Dinuri mutlaka Ayashri'de geleceği görecektir ve onu kendisine bağlamak isteyecektir. Bunun için evliliği o sunacaktır."
"Ayashri birisine bağlanmaktan hoşlanmaz. Özgürlüğüne düşkün birisi."
"Özgürlük savaşı seviyor, insanların özgürlüğü için savaşıyor ve bunun için fedakarlıklar yapmaya açık birisi olmalı. Başkalarının özgürlüğü için kendi özgürlüğünü kurban etmeyi bilmeli. Yoksa bir adım bile ilerleyemez."
"Peki buradaki insanları ne oldu? Yakın çevresinden ses seda yok."
"Liderlerinin emrini bekliyorlar ve mantıklı olan bu. Ayashri olmadan hareket ederlerse dayın kolayca onları dağıtabilir."
"Dayım her şeyi yapabilir." dedim ve askerlere birkaç malzeme aldırmıştım. Sebzeler, meyveler, bir parça et gibi temel yiyeceklerdi. Yatin ise beni dikkatle izlemişti. Daha sonra yeniden yürümeye başlamıştık. Bu sefer ara sokaklara girmiştik. Burası ana caddeye göre daha sakin ama daha pisti. Zaten varacağımız yere az kalmıştı.
"Peki sen ve Prens Jayce'in durumu ne?" dedi merakla.
"Ben ve Jayce. Onunla konuşmuyorum. Görmezlikten geliyorum. Ayashri kaçtı diye beni nasıl suçlamıştı? Benim bir gururum var, duygularım var ve kalbim var. Jayce için kendimi görmezden gelemem."
"Özür dilemedi mi?"
"Diledi elbette dilemez mi? Fakat özür dilemesi benim ona olan kırgınlığımı değiştirmiyor." dedim ve Yatin iç çekmişti.
"Larastka Kraliçesi olacaksın, farkındasın değil mi? Jayce'e bu şekilde davranarak nasıl olacaksın?" dedi ve Yatin'e sertçe baktım.
"Bir kerede benim ne düşündüğümü, ne hissettiğimi sormayı düşünün! Sen, dayım ve diğerleri. Ben bunu istiyor muyum? Evet! Fakat Jayce beni kırıyor ve bu kırıklar kalbime batarken kraliçelik tacını düşünmüyorum." dedim öfkeyle ve sonunda gelmiştik.
Yatin ve askerleri beklemelerini söylemiştim. Çok kalacağımı sanmıyordum. Malzemeleri aldıktan sonra köşeyi dönmüştüm. Daha sonra ön bahçeden içeri girmiştim. Karşımdaki küçük, tek katlı evde kalan kadın için gelmiştim. Soluk kırmızı kapısına vurmuş ve kapı açılmıştı. Kadının yeşilimsi kahverengi gözleri beni görünce mutlu olmuştu. Ben ise bir şey hissetmemiştim. Onu tanıdığımdan beri hiçbir şey hissedemiyordum. Oysa bir çocuğun annesi için bir sevgi kırıntısı olsa bile hissetmesi gerekmez miydi?
Malzemeleri beraber içeri taşımıştık. Salonu ve mutfağı birleşikti. 3 ahşap kapı ise kapalıydı. Duvarlardaki raflarda kitaplar vardı. Bu kitapları Talayer vermişti ve bende arada getiriyordum. Onun canı sıkılmasın diyeydi. Benim dışımda kimsesi yoktu ve bu bana bir sorumluluk duygusu hissettiriyordu. Onunla ilgilenmeli ve ihtiyaçlarını karşılamalıydım. Talayer olsaydı belki daha rahat olurdum.
Annem veya Naely malzemelerini yerleştirmişti. Daha sonra ise bana ikram edeceği bir şeyler sunmuştu. Cevizli kek ve vişne suyuydu. Bunları görünce şaşırmıştım ama o gülümsemişti. Yanıma oturmuştu ve önümdeki tabağı yeyip yemediğime bakıyordu. Kalbini kırmamak adına kekinden bir parça ısırmıştım. Oldukça güzeldi. Tadı hoşuma gidince gülümsemiştim.
Annem "Geçen geldiğinde canının cevizli kek istediğini söylemiştin ve bende bugün yaptım. Nasıl beğendin mi?" dedi hevesle ve kafamı salladım. Daha sonra vişne suyunu içmiştim.
"Oldukça lezzetli olmuş, teşekkür ederim. Zahmet oldu." dedim utangaç bir sesle ve annem elime dokunmuştu.
"Loya, ben senin annenim kızım. Senin her isteğini seve seve gerçekleştiririm."
"Eksik bir şey kaldı mı? Her şeyden almaya çalıştım."
"Benim için endişelenme, korkma. Benim keyfim gayet iyi. Bu küçük ev bana yetiyor, ayrıca azda olsa para kazanmaya başladım. Çevre mahallelerin yırtılmış elbiselerini dikiyorum, terzilik yapıyorum."
"Sevindim." diye mırıldandım.
"Sen sarayda mutlusun değil mi? Kimse seni üzmüyor olmalı." dedi ve buruk bir şekilde gülümsedim. Sarayda olmak dışarıdaki bir insana göre mutluluktu ama yaşayanlar bilirdi saraydaki hüznü.
"Gayet iyiyim, kimse beni üzmüyor ve üzemez! Dranil'in yeğeniyim ben. Canımı acıtamazlar, üzemezler." dedim ve annemin gözleri endişeyle bana bakmıştı. Yanağımı okşarken gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Ağlamamalıydım, ağlamamalıydım. Bu kadının yanında ağlayamazdım. O, beni hep mutlu bilecekti.
"Keşke senin yanında olabilseydim, Loya. Her şey çok farklı olurdu. Seni çok seviyorum, kızım ve biliyorum ki sende beni seviyorsun. Sevmeseydin benimle ilgilenmezdin, yanımda olmazdın."
"Bununla mı kendini kandırıyorsun? Oysa ben sana dair ne hissettiğimi bilmiyorum. Bir şey hissetmiyorum demek daha doğru. Yıllar sonra bir kadın geliyor ve benim annem olduğunu diyor. Sevebilmem mümkün mü? Bilmiyorum. Fakat bir yandan sana sahip çıkmak istiyorum. Senin zarar görmemeni istiyorum."
"Beni sevdiğini göstermez mi?"
"Sevgi özel bir şeydir ve bir anda oluşmaz. Ben sadece sana karşı sorumluluğumu yerine getiriyorum."
"Loya, şartları biliyorsun." diye mırıldandı.
"İsteseydin beni vermeyebilirdin, direnebilirdin. Zor günlerdi, şartlar böyle gerektirdi kabul ediyorum ama bir yanım isteseydi seni vermemek için her şeyi yapardı diyor."
"Zor günlerdi. Seni bırakmak istemedim, inan bana." dedi ağlamaklı bir sesle.
"Peki bana ne demeli? Annesiz büyüdüm, bir ailem olmadı. Dayımın yanında yetiştim ve onu aile olarak gördüm. İçten içe annesiz ve babasız olmayı bastırdım, dayıma düşkün oldum. Sonra bir gün geliyor ve her şey paramparça oluyor. Bir enkazın altında eziliyorum ve çıkmak acı verici oluyor."
"Her şeye yeniden başlayabiliriz."
"Bu mümkün mü?" diye fısıldadım ve annemin yüzü elimdeydi. Bana gülümseyerek bakıyordu. Ona bakınca benim ona benzediğimi görüyordum. Dudaklarımız, göz yapımız benziyordu.
"Neden olmasın ki?" dedi ve ayağa kalktım. Daha fazla burada kalmam mümkün değildi. Gitmeliydim ve saraya, ait olduğum yerde olmalıydım.
"Ben bilemiyorum zira benim geleceğim çok farklı ve sana orada yer olmayabilir. Ben sadece şu an sana karşı sorumluluğumu yerine getiriyorum. Sana sahip çıkmak, benim sorumluluğum. Esla'da benim dışında kimsen yok." dedi ve o derin bir nefes aldı.
"Peki, Loya." dedi sessizce ve başını eğdi. Bu haline üzülmüştüm. Ona sarılmak istemiştim ama yapamamıştım. Dışarı çıkmıştım ve dolan gözlerimi silmiştim.
Yatin ve askerler bıraktığım yerlerdelerdi. Yatin'e kısık bir sesle bir şey sorma, saraya kadar sus demiştim ve emrime uymuştu. Şu an konuşmak istemiyordum. Annemi düşünüyordum. Bir şey hissedemediğim kadın. Onu korumak, iyi bir yaşam sunmak istiyordum. Peki bunu neden yapıyordum? O kimdi ki? Beni doğurmuştu sonra ise yoktu. 21 yıllık yaşamımda yoktu. Bundan sonra var olması neyi değiştirecekti ki? Beni değiştirebilir miydi? Benim acılarımı, kederlerimi yok edebilir miydi? Hayır! Kocaman bir hayır. Bunu biliyor iken neden üzülüyordum ki? O sıradandı işte. Herhangi bir kadındı! Bunu bilmeliydim, yapmam gereken tek şey buydu. O, benim sorumluluğumda olan birisiydi. Ona karşı bir sevgimin olması, ihtimal dahilinde olamazdı.
Saraya geldiğimde ise hızla banyo yapmıştım. Daha sonra akşam yemeği için hazırlanmıştım. Dayım, annemi ziyaret ettiğimi bilmiyordu. Bilseydi, tepkisi sert olurdu. Ona göre geçmişi umursamamalı ve yoluma devam etmeliydim. Ayashri ve annemi boşvermeliydim ama olmuyordu ki! Bir bağ beni o ikisine çekerken boşvermek mümkün değildi.
Akşam yemeği ise aynıydı. Sakindi. Dayım hafif şeyler yiyordu ama masada çeşit çeşit yemekler mevcuttu. Onların yüzüne bakmıyordu. Konular ise klasik şeylerdi. Ben ise suskun kalmayı tercih etmiştim ve Jayce'i görmezlikten geliyordum. Bugün yaşadıklarımdan sonra birde onun nazını çekecek değildim. Her şey bir yere kadardı. Bana istediği kadar laf atsındı, istediği kadar konuşturmaya çalıştırsındı, umurumda olmayacaktı. Kendimi ezdirmeye niyetim yoktu. Aşkımdan ölüyor olsam bile kendimi ezdiremezdim.
Yemekten sonra Jayce, Prasad ve Latika'nın kağıt oyununa katılmamıştım. Odama çekilmek için müsaade istemiştim. Keyfimin olmadığını ve başımın ağrıdığını söyleyip, odama çekilmiştim. Jayce inat etse bile onu ret etmiştim. Odama geldiğimde ise geceliğimi giymiş, uyumuştum.
Ertesi gün ise daha iyiydim. Zaten hep böyle oluyordu. Sabahları daha neşeli bir ruh halinde iken günün ilerleyen zamanlarında çöküyordum. Melankolik bir ruh haline bürünüyordum. Bundan hoşlanmıyordum. Ben hayattan zevk almasını bilen birisiydim. Şımarıklık benim doğamda var iken neden melankolik bir hale geliyordum ki? Saçmaydı. Çok saçma!
Kendime ait çalışma odamda kitabımı okurken kapım çalmıştı ve gel sesimle içeri Latika girmişti. Kuzenim oldukça sakindi. Genelde beni kıskandığı için benden uzak durmak tercihiydi. Şimdi ise gelmesi garip gelmişti. Acaba bana laf sokmak mı istiyordu? Bu daha mümkündü.
Kadife, mavi elbise giymişti. Boynunda inciler vardı ve saçları topluydu. Nazikçe oturmuştu ve yumuşak bir gülümseme yüzündeydi. Dost gibi görünmeye çalışıyordu ve bende ona karşı dost gibi olmaya çalışacaktım.
Kitabımı kapatırken "Ne oldu, kuzen?" dedim ve ona baktım.
Latika "Seni merak etmiş olamaz mıyım? Son zamanlarda oldukça sakinleştin. Önceki Loya'dan eser kalmadı." dedi ve gülümsedim.
"Büyüyor olamaz mıyım? Önceki yaptıklarım artık çocuksu geliyordur ve ben yetişkin gibi davranmak istiyordum." dedim gülümseyerek ama koca bir yalandı. Ben kendimi büyüyor gibi görmüyordum.
"Büyümek! Hoş bir kelime geliyor kulağa. Fakat seninki bu değil." dedi ve arkama yaslandım.
"Abin gönderdi seni değil mi? Sen beni umursamazsın. Ne yaşadığımı, ne hissettiğimi zerre merak etmezsin. Tanıyorum seni, Latika. İkimizde birbirimizden hoşlanmıyoruz." dedim ve Latika ellerine baktı.
"Abim gönderdi, doğru ama ben de senin için endişeleniyorum. Şu anki Loya beraber büyüdüğümüz Loya değil. Sen oldukça şımarık davranan, kimseyi önemsemeyen birisiydin ama şimdi farklısın. İnsanlara yardım ediyorsun, daha olgun davranıyorsun."
"Bu ilgin için teşekkür ederim ama ben gayet iyiyim."
"Babam yüzünden mi? İstemediğin bir şey mi yaptı?"
"Baban, çok tatlı bir adam. Benimle güzelce ilgileniyor. Cidden öyle!"
"Acaba Jayce ile evlenmeyi istemiyor musun diye abimle sorguladık. Belki de bu yüzden böylesindir diye düşündük ama Jayce ile yakındın, en azında yakın zamanlarda."
"Prens ile evlenmek, her kızın tatlı bir rüyası ve ben bu rüyaya sahip olabilirim! Neden mutsuz olmalıyım ki?" dedi ve Latika hafifçe kafasını yana yatırdı.
Gözlerini kısarak "Jayce ile aranızın iyi olmama nedeni, Ayashri olabilir mi? Onun kaçmasına yardımcı olmuşsun. Kapı arkadasında, babamın sana kızarken duydum bunu. Jayce ve babam, bir plan yapmışlar. Birisi Ayashri'yi alacak iken diğeri ise Leydi Selange'yi alacak. Her şey kusursuz iken birisi bu planı mahvediyor ve bu kişi babamın öz çocuklarından daha çok sevdiği yeğeni oluyor." dedi ve gerilmiştim. Yüzümdeki gülümseme solmuştu.
"Böyle bir şey seni ilgilendirmez. O küçük burnunu bu işe sokarsan itinayla keserim." dedim soğukça ve Latika kahkaha attı.
"Neden? Ne oldu, Loya? Sadece aklıma birçok soru geliyor. Neden mesela sen Ayashri'yi kurtardın? Neden babam bunun için sana çok kızdı? Jayce ile aranın bozulacağını bile bile neden bunu yapma ihtiyacı duydun? Söyle bana, ben senin kuzeninim." dedi gülümseyerek.
"Nedenlerin içinde boğul!" dedim dişlerimi sıkara. ve o kaşlarını çatmış, arkasına yaslanmıştı. Bacak bacak üstüne atmıştı.
"Hiç sana yakışıyor mu? Seni babam özenle yetiştirdi ve senin ettiğin laflara bak.Sana yardımcı olabilirim. Gerçekten yapabilirim bunu!"
"Senin gibi ufak bir solucandan mı yardım isteyeceğim? Yaptı isem yaptım. Ben Loya'yım."
"Korkuyorsun. Geleceğin karanlık. Kimse seni kurtaramayacak. Böyle devam et. Ne babam sana elini uzatsın, ne de Prens Jayce. Yalnızlığınla yok ol."
"Benim mi geleceğim karanlık?Tarih beni Loya olarak yazacak ama senin ne olacağın, belirsiz. Kimsenin hatırlamadığı, Dranil'in kızı diye anacakları birisi olacaksın. Ben ise kendi tarihimi yazacağım."
"Biliyor musun? Ben ve abim, kurtulacağız. Babamın saltanatının sonu geldi. Babam ve sen silineceksiniz. Kimse sizi kurtaramayacak! Aklın varsa benimle iyi geçinirsin."
"Ayashri ortada yok iken bunu söyleyemezsin. Babanı hafife alıyorsun." dedim sertçe.
"Babamın dönemi bitti, Loya. Kabullen bunu."
"Bu açık bir gerçek ama sen şunu atlıyorsun. Benim dönemim geliyor. Ben yaşamak için her şeyi yaparım, inan bana. Sen buraya geldin çünkü benim sana yalvarmam gerektiğine inandın. Bunu görmek hoşuna giderdi ama ben sana yalvarmayacağım. Yalvarmak gibi bir huyum yok.Jayce ile aram kötü, ona mesafeli olabilirim ama bu onunla evlenmemi etkiler mi? İnsanlar hırsları uğruna evlilikler yapıyor iken ben neden yaşamak için yapmayayım?" dedim ve Latika'nın yüz ifadesi bozulmuştu.
"Sen yaşamayacaksın." dedi donukça.
"Elinden geleni yap o zaman. Hadi, öldür beni." dedim ve Latika öfkeyle ayağa kalktı.
"Sana acımıştım. Bizimle ol ve kurtul diyecektim. Fakat sen başına gelen her şeyi hakkediyorsun." dedi öfkeyle ve odadan çıktı. Ben ise derin bir nefes aldım.
Büyük bir tehlike atlattığımı düşünüyordum. Latika'nın her şeyi çözdüğünü düşünmüştüm. Kapı arkasından sadece benim Ayashri'yi koruduğumu duyması iyiydi. O gün dayım bana o hain kardeşini mi korudun diye bağırmıştı. Latika bunu duymamış olmalıydı. Diğer cümleleri duymuştu. Ayashri'yi mi korudun, neden gibi şeyleri duymuştu. Ayashri'nin kardeşim olduğunu bilseydi şu an her şey bambaşka olurdu. Beni bununla tehdit ederdi. Hatta ölmekten beter bile yapabilirdi.
Odamda biraz daha kalıp, kitap okuduktan sonra sıkılmıştım. Saraydaki terzileri ziyaret edip, yeni giysilerin modelini onlarla konuşabilirdim. Fakat koridorda karşıma sevimsiz Vadim çıkmıştı. Ruhsuz Larastkalı, karşımdaydı.
"Ne var?" dedim sertçe.
Vadim "Prens, seninle konuşmak istiyor."
"Ben istemiyorum!"
"Leydim, inat etmeyin. Prensin bu zor zamanlarında size ihtiyacı olduğu açık iken neden onu yalnız bırakıyorsunuz?"
"Benim zor zamanlarımda, o yanımda olmadığı için olabilir mi? Jayce'i tanıyorsun. Beni suçladı, bana kızdı ve bir şey olmamış gibi bir süre sonra benden özür diledi. Sence benim bunları sindirmem mi gerekli? Ah, canım Jayce'im diye pohpohlamalı mıyım? Neyim ben? Oyuncak bebeği mi?"
"Sevginizle onu iyileştirebilirsiniz."
"Ah, canım! Sen beni bu laflarla mı kandıracaksın?" dedim sesim titreyerek. Benim düşüncemi bana söylemişti. Bir zamanlar inandığım bir şeydi ama şimdi buna inanmak zordu.
"Ben gerçeği söylüyorum. Prensin size ihtiyacı var iken onu yalnız bırakmayın. Yanlışlar oldu, yanlış insanlar araya girdi ama bakın. Artık o yanlışlar yok."
"Ayashri yanlış değildi, Vadim. Yanlış olan Jayce'in ona olan hisleriydi. Şimdi çekil önümden."
"Leydi Loya..." dedi ve omzunu ittirerek önümden çekilmesini sağlamıştım.
Terzilerin yanına gitmiştim ama gidesiye kadar sarayın sessiz bir yerinde ağlamıştım. Daha sonra yaşlarımı silmiş ve gülücükler saçarak terzilere inmiştim. Kafamı dağıtabilmeyi ise başarmıştım. Kendime renk renk elbiseler diktiriyordum. İşlemelerini bile belirlemiştik. Hatta birisini kendi elimle işlemiştim. İnsanlar beni överken onlara gülümsemiştim.
Akşam yemeği ise aynıydı. Aslında fark vardı. Jayce ile göz göze gelmemeye çalışıyordum. O inatla mavi gözlerini bana dikerken ben gözlerimi ondan kaçırıyordum. Dayımda bunu fark etmişti ve inatla Jayce ile benimle konuşuyordu. Konuşmalara kısa ve kaçamak cevaplar veriyordum. Kurtulmaya çalıştıkça dayım uzatıyordu. Fakat bir şekilde kurtulmuştum. Erken odama çekilmek istemiştim ve başarmıştım.
Odama geldiğimde rahatlamıştım. Koltuğa oturmuş ve derin bir nefes almıştım. Fakat bu rahatlama kısa bir sürede bitmişti. Kapım aniden açılmıştı ve Jayce karşımdaydı. Kapıyı kapatmıştı ve ayağa kalktım. O ise karşıma dikilmişti.
"Prens Jayce, odamdan çıkar mısınız? Keyifim yok ve sizinle uğraşmak istemiyorum." dedim sertçe ve kapıyı gösterdim.
Jayce "Loya, beni ne zamana kadar görmezden geleceksin? Üstelik evleneceğimize dair ortada bir söz var iken benden kaçacak mısın?" dedi gözlerime bakarak.
"Senden kaçacağım. Verilen sözden kaçmayacağım ama senden kaçacağım." dedim ve güldü.
"Özür diledim senden. Aptallık ettim! Kalbini kırdım ama bu kadarı fazla değil mi? Beni görmezden gelmen acımasızlık olmuyor mu?" dedi ve kollarımı kavuşturdum.
"Acımasızlık mı? Acımasızlığı siz çok iyi bilirsiniz, Prens. Hastalıklı bir takıntıyla neler yaptığınız ortada." dedim ve Jayce kafasını salladı.
"O ayrı bir konu. Evet, büyük hataydı. Büyük bir aptallıktı. Ayashri'yi kendimden soğuttum ve benden nefret etmesini sağladım."
"Aferin! Hatalarınızı görebiliyormuşsunuz." dedim alaycı bir şekilde.
"Onu seviyorum, hastaca seviyorum ve nasıl iyileşebilirim bilmiyorum. Çaresizim, yalnızım ve sen aradığım desteksin. Beni seven birisi, beni olduğum gibi kabul eden birisi yanımda olmalı."
"Peki ben ne olacağım ? Bebek bakıcılığı mı yapacağım?" dedim ve Jayce omuzlarımı tuttu.
"Benim varlığım yetmez mi?"
"Kalbin benim olmayacak, ruhun benimle işkence çekecek ve ben bunu izlemeye mahkum olacağım. Acı çekeceğiz." dedim ve gözlerim dolmuştu.
"Olsun. Bir zamanlar bana ne demiştin? Beraber acı çekeriz, beraber yaparız. Beraber her şeyin üstesinden geliriz." dedi ve onun güzel mavi gözleri de dolmuştu.
Yanağından süzülen yaşı silerken "Ayashri'ye hala aşık mısın?" dedim.
"Fazlasıyla, aşığım." diye mırıldandı ve yutkundu.
"Salak Ayashri!" dedim sinirlerim bozulmuş bir şekilde gülerken. Ne dediğimi bilmiyordum, ne hissedeceğimi bilmiyordum.
"Fakat benim burada elim kolum bağlı ve bunu yapan sensin. Senin varlığın benim burada elimi kolumu bağlıyor. Şimdi benden uzak olma."
"Bu uzaklık ikimize iyi geliyor. Jayce biz beraber olabilir miyiz? Buna inancın var mı?"
"Benim tek bildiğim şu an senin varlığına ihtiyaç duyduğum. Ayashri'yi deli gibi özlüyorum, deli gibi seviyorum ama zincirlerimden kopamıyorum. Sen benim zincirimsin, Loya." dedi ve dudaklarıma aniden yönelmişti.
Onun öpüşüne karşı koyamamıştım. Beni kendine bastırmasına engel olamamıştım. Onu kendime çekmiştim. Kıyafetlerimizi çıkarırken aklımdan geçen şey bu yaptığımın aptallık olduğuydu. Jayce'e bu kadar kolay mı teslim olacaktım? Jayce'e boyun mu eğecektim? Nedendi bu? Nedendi? Zayıflığımı bu gece Jayce'in öpücükleriyle, onun dokunuşlarıyla unutacaktım. Yarın olduğu zaman ne olacaktı? Kendime kızacaktım ama kalbimdeki hislere engel olamamıştım.
Jayce "Loya, kendine engel olma." diye fısıldamış ve boynumu öperken inlemiştim. Kendime engel olmamıştım. Kendimi tutkuya bırakmıştım ve bütün gece sevişmiştik. Tutkunun bir ilaç olduğunu, aşkın şifa olabileceğini Jayce ile öğrenmiştim. Bu geceden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını da biliyordum. Belki hayatımın hatasıydı belki değildi. Belki şu an o beni kullandığını saniyordu ama yanılıyordu. Sonuç olarak artık birbirimizin olmuştuk.
◑
Naely
Latika
◑
◑Yatin'in düşünceleri için ne diyeceksiniz? Sizce dedikleri mümkün mü?
◑Loya ve annesinin ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce anne kız olabilirler mi? Loya annesini seviyor mu?
◑Latika ve Loya konuşması için düşünceleriniz nedir? Sizce Latika gerçeği çözer mi?
◑Final sahnesi için düşünceleriniz nedir? Loya, Jayce'den uzak mı durmalıydı yoksa yakın mı?
En keyif aldığım Loya bölümü oldu. Yazarken onun hislerine inebilmeyi sevdim. Bir dahaki bölüm Jayce olacaktır. Sevgilerle.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top