Zehrin Oyunu♕
BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: Epic Massive Battle Music - The Fury Within
Yayınlanma Tarihi: 18.01.2020 (00:04)
Aşağıda Anita, Rishen, Prasad, Nuyan, Latika var.
İyi Okumalar!
♕
Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı
Talayer
Kış soğuk ve berbattı. Kışın getirdiği soğuktan hoşlanmıyordum. Sonuçta ben bir yaz insanıydım. Nizarlılar her daim öyle olmuştu. Ateşi severdik ama ona göre yaşamlarımız şekillenirdi. Kış, orada Esla kadar yoğun değildi. Gerçi Kantre'yi düşününce Esla'daki kış, kış değildi. Orada kış erken başlar, geç biterdi. Oradaki insanlara sabır dilemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.
Yanımda teyzem Asrel vardı. Yakında giecekti. Ziyaretinin uzatmasının nedeni, Kraliçe Anita'yı tanımak istemesiydi. Sivriliği ile ünlü bir hükümdarı tanımadan gitmek istemiyorum demişti. Buna karışmamıştım. Gerçekten de Anita tanınması gereken bir kadındı. Akıllı ve eğlenceliydi. Ayrıca Larastka'ya kafa tutacak kadar inatçıydı, cesurdu. Verdiği savaşı kazanamamıştı ama bu pes etmesine engel değildi. Bir gün kazanacağına inancı olmasaydı uzun yıllar boyunca hükmetmezdi. İnandığı davanın başarıya ulaştığını görür müydü, bilemiyordum ama bunun için yılmadan çalışmaya devam edeceği kesindi.
Kapım tıklanmış, içeri Raji girmişti. Bana Loya'nın mektubunu verip gitmişti. Lacivert zarfın üstünde altın renkli taçlı şahin damgasına usulca dokundum. Anne ve oğuldan henüz ses seda yoktu. Bu tahmin ettiğim bir şeydi. İkisine birbirinin aynısı cümleler yazmıştım. Loya'ya ise bambaşka cümleler kurmuştum. Bu cümleler onun daha önce adım atmasını sağlayacaktı. Zarfın güzel damgasını nazikçe bozdum. Teyzemin duymasını istediğim için yüksek sesle okumaya başladım. Onun da düşünceleri önemliydi.
Sevgili dostum, abim Talayer
Mektubunu okuduktan sonra hemen yazma ihtiyacı duydum. Öncelikle bana yazdığın için teşekkür ederim. Sen söylemeseydin durumdan hiç haberim olmayacaktı. Kaisra ve Jayce için yazdıklarını ise onaylamaktan başka bir çarem yok. Sana karşı olamam. Buna ayıracak zamanım yok. İkisi de şimdilik birbirini oyalamalı. Bu benim de işime geliyor açıkçası. Ah, Talayer! Bu saray, bu ülkede yaşamak çok zor. Yavaş yavaş dayım Dranil'e dönüşüyorum sanırım. Bunu istemiyorum, bunu kabullenmek istemiyorum ama Dranil gibi davranmazsam bu sarayda hayatta kalamayacağımın farkındayım. Sadece ben değil, oğlum ve kızlarım da hayatta kalamaz. Yaşatmam gereken canlar var iken kimse beni Dranil'e benzemekle yargılamamalı değil mi?
Mektubunda belirttiğin gibi o adamı Jayce ve Kaisra'dan saklaman çok doğru olacaktır. Yaşamasını ben de isterim. Kimse korkunç bir sır yüzünden ölüme mahkum edilemez. Sırrımı kimseye yaymayacağı konusunda bana verdiğin güvence ile o adamın yaşamasına göz yumabilirim. Eğer sırrımı satarsa onun ölümü senin elinden değil, benim elimden olur. Larastkalılar sayesinde ölümün kesin çözüm olduğunu öğrendim. Esla'ya geldiğim zaman beni o adamla buluşturmanı istiyorum. Bunu benim için yapmak zorundasın.
Esla'ya ziyaret planlıyoruz. Daha doğrusu Güney ülkeleri adına bir ziyaret gezimiz olacak. Fakat Valhares'i de görmek istediğim için amaç Güney ülkelerini gezmek olmuyor. Zamanını belirlemedik. Hamileliğimden sonra buna karar vereceğiz. Jayce ile beraber hoş bir ziyaret olacaktır diye düşünüyorum. Yıllar sonra büyüdüğüm topraklara dönmek bambaşka olacaktır. Esla'nın değişimi, Azinkayt'ın gelişimi dilden dile yayılan bir konu. Herkes bunu konuşuyor iken ister istemez merak ediyorum. Benim bildiğim Esla'da dilencilik, hırsızlık olayları çoktu. İnsanlar sefalet içindeydi, kent çamurdan ibaretti. Şimdi ise sen ve Ayashri sayesinde çamurdan kent mermerden bir kente dönüştü. Eski tarihimizdeki gibi olması beni içten içe mutlu ediyor. Esla, Kraliçe Esla adına kurulan bir şehir. Asla çamurdan olmamalıydı.
Sana yazmayı seviyorum. Yanımda olmanı da isterdim, Talayer. İkimizde benzer kaderlere sahibiz. Bu sarayda beni öldürmek istiyorlar. Larastka'nın idam edilen ilk kraliçesi ben olmak istemiyorum ama çevremdeki sırtlanlar bunun için uğraşıyor. Yanında Jayce var diyeceksin ama ona zaman zaman güvenemiyorum. Sanki her an elimi bırakacakmış gibi geliyor. Bu güvensizliğin nedeni ise geçmiş yıllarda Ayashri'ye yaptıkları! Ayashri'nin ailesini katletmesi unutamıyorum, Ayashri'yi burada aşağılamak için kaç defa diz çöktürdüğünü sen de biliyorsun. Ya bana da aynısını yaparsa ne olur? Ayashri'nin şansı, sendin. Sen onu o katliamdan çekip kurtardın ama benim için öyle birisi yok. Başımın kanlı kütüğe değmemesi için savaşmam gerek. Bildiğim tek gerçek bu. Savaşmayı bırakırsam, kendimden vazgeçersem yok olacağım. Her türlü tarihe geçmiş olacağım. Ya Larastka'nın en başarılı kraliçesi olacağım ya da Larastka'nın idam edilen ilk kraliçesi ben olacağım. Tanrı Arynad umarım benim için ilk seçeneği uygun görüyordur.
Yazacaklarım bu kadar, dostum. Dualarını sakın benden eksik etme. Larastka'daki tek gerçek dostunun ben olduğumu biliyorsun. Kaisra'ya asla güvenme, o kendi öz yeğenini bile çıkarları için ölüme atan birisi. Bu uyarımı gözardı etmeyeceğini biliyor, bir dahaki mektubunu hevesle bekliyorum.
Sevgilerle
Larastka ve Sömürgeler'in Kraliçesi
Ce-Loya Dutarse
Mektubu bırakmıştım. Loya orada zor durumda olmalıydı. Mektuptan tek anladığım buydu. Zaten az çok tahmin edebiliyordum. Jayce'in kuzeni Aiden ile Loya arasında bir şeylerin döndüğünü ima eden dedikodular Esla'da bile konuşulur olmuştu. Sadece imalar vardı. Kantre'de bundan daha fazlası konuşuluyor, Loya'nın canı sıkılıyordu. Loya orada ölürse işler bizim içinde iyi olmazdı. Onun yaşaması lazımdı, bir şekilde yardım etmeliydim ama bunun nasıl olacağını bilmiyordum.
Teyzeme baktığımda düşünceliydi."Ne düşünüyorsun?" dedim ve bana baktı.
Teyzem "Kraliçe Loya'nın çaresiz olduğunu düşünüyordum. Buz topraklarında verdiği yaşam mücadelesinde sonuç belli değil mi, Talayer? Kaisra onu yenecek." dedi. Mektubu sandığa koymuştum.
"Loya güçlü, teyze. Larastka'ya dışarıdan geldi ama insanlar ona Kalplerin Kraliçesi diyor, kendisini sevdirdi."
"Halka kendisini sevdirdi ama saraylılar onu asla benimsemdi çünkü kendilerinden değildi. Kaisra ise yıllardır o sarayın içinde, nerede ve nasıl hareket edeceğini biliyor. Sarayın gücü Kaisra'da iken halkın sevgisi kimin umurunda? Bir kraliçe gelir bir kraliçe gider ve halk eskiyi unutup yeniyi sever."
"Kantre halkı nankör olamaz."
İç çekmişti."Loya Kantre'ye giderek kendi sonunun başlangıcında bulundu. Kantre'de işler sarayda yürür, bu bilinen bir gerçek. Kendisini sarayda sevdirmeliydi."
"O sarayın onu sevmeyeceği açıktı. Sömürge ülkesinden gelen bir soyluyu kim ciddiye alır ki? Bu konuda Jayce'in de hatası var. Saraylılara biraz daha sert davranabilir, Loya'nın ezilmesine müsaade etmezdi."
"Ülke yönetiyor, bunu unutma. Ülkeyi yönetmek içinde o saraylılara ihtiyacı var. Her yeri Azinkayt ile bir tutarsan hata yaparsın. Buradaki sarayda her şey iyi işliyor çünkü insanların bir kısmı önceden asil, soylu değildi. Fakat Kantre öyle değil."
Derin bir nefes almıştım."Burada da sorunlar var, hiçbir saray sorunsuz değildir. Buna inanmıyorum." dedim. Ela gözleri merakla bana bakmıştı.
"Burada ne sorun var? Yine ne karıştırıyorsun, Talayer?"
Kafamı hafifçe yana yatırmıştım. Önümdeki kağıda bakarak "Güçlenmesini istemediğim insanlar var. Onları durdurmazsam Loya'nın dediği gibi sadece kendi canımı değil, karımın ve evlatlarımın da canlarını kaybederim. Bunun için bir şeyler yaptım. Yarın, öbür gün göreceksin." dedim.
Teyzem kaşlarını hafifçe çatmıştı. Dediklerim hoşuna gitmemişti."Masum insanların canını yakma. Geçmişten ders almadın mı? Annenin sonundan ibret almıyor musun? Masum insanların canları yakıldıkça yaratıcılar kızar, onların intikamlarını alır." dedi ve ona baktım.
"Teyze, bu dünyada intikamı yaratıcılar almaz. Biz kendimiz alırız. Masumların canlarının yakılmasını umursamış olsalardı o zaman neden diğer insanlar yaşıyor? Neden bir şey olmamış gibi davranıyorlar? Gördüğün gibi yaratıcılar için ölenin masumiyeti önemli değil. İntikam, insanlar arasında var ve yaratıcılar asla buna karışmıyor."
"Hayatın seni getirdiği hali gördükçe üzülüyorum. İntikam kalbinde hükmetmesin, Talayer." dedi. Kapı çaldığında susmuştu. Gel dememle içeri Veran girmişti. Ayashri'nin beni sarayın bahçesinde beklediğini, Kraliçe Anita'nın Esla'ya geldiğini söylemişti. Peki deyip onu göndermiştim.
Teyzemle beraber odadan çıkmıştık. Aşağıya inmiş, Aya'nın yanına geçmiştim. Bana yumuşak bir ifadeyle bakmıştı. İleriye baktığımızda Aspenza bayraklarını taşıyan atlılar giriş yapmıştı. Sarı kumaşın üstünde kırmızı güneş, güneşin içinde sarı yıldız vardı. Atlıların arkasında ise sarı at arabası vardı. Durmuşlardı. At arabasının kapısı açılmış, inen kişi Kraliçe Anita idi. Lacivert kadife pelerini üstündeydi. Başak sarısı saçları tek örgüyle örülmüş, ucunda lacivert kurdele ile bağlanmıştı. Yaşlanmış olsa bile ilk gördüğümüz zamanki bakışlarını kaybetmemişti. Kendinden emin, biraz ukala bakışlarla etrafı inceliyordu. Bizi görünce yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.
Ayashri ile beraber ona doğru yürümüştük. Kraliçe de bize gelmişti. İçten bir şekilde bana ve Ayashri'ye sarılmıştı. Tuhaf geliyordu. Sanki bir kraliçeyi ağırlamıyorduk da evimizin huysuz ama tatlı teyzesi bizi ziyarete gelmiş gibiydi. Ayashri "Kraliçe Anita, Azinkayt'a ve Esla'ya hoş geldiniz!" dedi.
Anita ise gülmüştü. Anita "Ayashri, ben artık kraliçe değilim çocuğum. Kraliçe olsaydım şu an benim burada olmam büyük bir suçtu. Aspenza Kraliçesi olarak hitap etmen gereken kişi Naomi, ben ise Leydi Anita'yım."
"Ülkemize gelerek bize büyük bir şeref verdiniz, leydim. Sizleri aramızda görmek bizi mutlu etti." dedim.
"Nizarlı, tatlı dilliliğinden hiçbir şey kaybetmemiş olduğunu görüyorum. Ben de buraya geldiğim için memnunum. Yorucu ve zorlu bir yolculuktu ama buna değeceğine inancım tam."
"Keşke yaz veya bahar mevsiminde gelmiş olsaydınız, daha rahat bir yolculuk geçirirdiniz."
"Zaman kaybetmemem lazımdı, Talayer. 57 yaşındayım ve ölümün ayak sesleri duyuyorum. Yapmam gereken birçok iş var iken erteleyemezdim."
Ayashri "Leydim, Yakut Sarayı'na tekrardan hoş geldiniz. İsterseniz onurunuza verilecek yemeğe kadar dinlenin. Nasıl olsa konuşacağımız vakit var."
Anita gülerek "İşte bu teklife asla hayır demem. Günlerdir han köşelerinde yemek yemekten, banyoya girmekten sıkılmıştım." dedi ve hep birlikte saraya girmiştik.
Akşam yemeğine kadar biraz olsun dinlemiştim. Akşam yemeği içinde hazırlanmıştık.Benim için sorun yoktu. Beyaz bir gömlek, siyah pantolon ve dizlerime kadar gelen ceketim ile hazır oluyordum. Ayashri ne giysem diye çok düşünüyordu. Eskiden daha rahat şeyler giyiyor, fazla düşünmesine gerek kalmıyordu. Şimdi ise sarayın ev sahibi olarak uygun giyinmesi şarttı. Basit bir tunik, pantolon ile insanların karşısına çıkamayacağını Latika'dan öğrenmişti. Dolabındaki çoğu kıyafet Latika'nın tasarımlarıydı. Aya'ya uygun, güzel giysilerdi.
Aya'nın elbisesini beraber seçmiştik. Lacivert, omuzlarını açıkta bırakan bir elbise hoşumuza gitmişti. Gümüş takılar seçmiş, saçlarını toplatmıştı. Hazır olduğunda odadan çıkmıştık. Yemek salonu, bugün için kalabalıktı. Anita gelişi ile büyük bir davet verilmişti. Şarkılar çalınıyor, dansçılar dans ediyordu. Çocuklar ise sağda solda koşturuyordu. Neşeli bir saray görüntüsü vermek, benim isteğim olmuştu. Dışarıdan kimse burada bir sorun olduğunu düşünmesini istemiyordum. Dışarıdan sorunlu gözükürsek insanlar bu sorunlara karışma ihtiyacı duyacaktı. Bu tatsız bir durumdu.
Yemek masamızda Anita ve diğerleri gelmişti. Aya ile yerimize oturunca yemek başlamıştı. Masadaki çoğu insanın dikkati Anita'daydı. Leydi'nin hal ve hareketleri neden insanların bu denli ilgisini çekiyordu, anlamıyordum. Sanırım ilk defa yabancı bir ülkenin hükümdarı olan birisinin ziyaretinden dolayıydı. Gerçi tahtını bırakan bir hükümdardı ama olsundu. Hükümdar, her daim hükümdardı. Tacını, tahtını bıraksa bile geçmiş onunla beraber gelirdi. Anita bu bakışları umursamıyordu. Bordo bir elbise giymişti. Saçları açıktı ve basit bir tokayla tutturulmuştu. Neşeyle yemeğini yiyor, konuşuyordu.
Anita "Yakut Sarayı çok güzel! Dranil'in ülkeden ülkeye yayılan görgüsüzlüğünden eser yok." dedi ve Prasad biraz buna bozulurken Latika gülmüştü.
Latika "Leydi Anita, babam her daim güçle gösterişin birbirine bağlı olduğunu düşünürdü. Eğer bir saray ne kadar gösterişli ise o kadar güçlü olur, düşmanları çekinir derdi."
"Dranil'in kızıydın değil mi? Öyle kendini tanıtmıştın. Hayat ne kadar garip. Babanın ölümüne neden olan insanlarla aynı masada oturuyorsun. Bu seni kızdırmıyor mu? Ayashri kendi babasının intikamını alarak başa geçti ve seninle beraber abin bu sarayda hizmet ediyorsunuz. Dranil bunu görseydi keşke."
Latika sakindi. Çatalıyla salatasını oynarken "Babamın hataları oldu, leydim. Ölümcül hatalardı. Bunlardan birisi de kendi öz çocuklarını önemsememesiydi. Büyük hataları olan birisini savunmak mantıklı mı? Hayatta kalmak istedik ve Ayashri'nin yanında olduk. O da babam gibi davranmadı, bizi babamın geçmişiyle yargılamadı. Sonuç olarak her iki tarafta birbirine yardımı oldu." dedi.
Anita yüzünü ekşitmişti."Larastkalılar için çok sıkıcı bir durum. Onlar kesinlikle sizin Ayashri'nin başına sorun olmanızı isterdi. Malum kaosa tapıyorlar. Bir inancımız yok derler ama tanrıları kaostur." dedi ve şarabını yudumladı.
Misha gülerek "Larastkalıların kesinlikle tanrıları kaos. Aksi takdirde birçok ülkeyi birbirine düşüremezdi." dedi.
"Lütfen, lütfen laflarınıza dikkat edin. Larastkalılar bunu duyarsa asla hoşlarına gitmez." dedim. Yanımda oturan Aya bana bakmıştı.
Ayashri "Bunu nereden duyacaklar ki? Kulakları bunu duyacak kadar uzun mu?" dedi. Prasad bana bakıyordu. Donuk bakışlar şüpheliydi.
"Bilemiyorum, Dara. Her yerde kulakları varmış gibi geliyor."
Anita "Prens Arnav bu yüzden mi masamızda değil, Talayer?"
"Onunla hiçbir sorunumuz yok, kendisi biraz hasta. Soğuk havalardan dolayı boğazları ağrıyor. Üstelik kendisi benim için kıymetli bir dost. Beraber yetiştirdiğimiz öğrenciler var. Bir sanat okulu açmayı planlıyoruz."
"Bir Larastkalı ile dost olmak, ilginç bir deneyim olurdu."
Ayashri "Arnav diğerleri gibi değil. Bize uyum sağladı ama hizmetindekiler uyum sağlamamayı tercih ediyor. Attığımız her adımı kraliyetlerine bildiriyorlar. Anlayacağınız üzere Jayce'in gözleri üstümüzde."
Teyzem şarabını yudumladıktan sonra "Torununuz adına endişe etmiyor olmalısınız. Yeni hükümdar oldu, tecrübelerinizden yararlanmak isteyebilir." dedi.
Anita "Bensizliğe alışması gerek. Onun hükümdarlığı boyunca onun yanında kalırsam neden tacımı ona verdim ki? Kaldığım yerden devam ederdim."
Prasad "Ülkenizden uzakta kalmak sizi korkutmuyor mu? Larastka bunu öğrenirse sorun olabilir, sadece size değil. Bize de sorun olarak dönecektir." dedi. Bakışlarını bize yöneltmişti. Biraz suçlayıcı, biraz kınama vardı.
Anita tam konuşacağ sırada Ayashri Anita'yı susturmuştu. Prasad'a bakarak "Farkında isen bu masada 2 hükümdar var. Onlar da ben ve Talayer. Diğerlerinin ise böyle makamları yok. Leydi Anita, bu masada hükümdar sıfatıyla otursaydı sen burada olur muydun? Seni bu masada tutmam için nasıl bir özelliğin var? Latika her iki durumda bu masada olurdu, kendisi şahsi danışmanlarımdan birisi ama sen kimsin?" dedi. Sesinin sertliği masadaki herkesin susmasına neden olmuştu. Prasad ise sinirle bakarken yanında oturan eşi onun elini tutmuştu. Rishen bu siniri durdurabileceğini sanıyorsa yanılıyordu.
"Benim kim olduğumu biliyorsun, Ayashri. Bildiğini biliyorum."
"Keşke bilmeseydim, o zaman daha mutlu olurduk ikimizde." dedi ve Latika dudaklarını ısırmıştı. Genç kadın, abisi ile Ayashri'nin arasındaki gerilimden dolayı rahatsızdı.
Latika abisine bakarak "Neden üstüne vazife olmayan konuları açıyorsun ki? Neden her seferinde zıt düşmeyi tercih ediyorsun?" dedi. Bunu demesi Prasad'ı şaşırtmıştı.
Prasad "Latika! Ne dediğinin farkında mısın? Burada bana destek çıkman gerekirdi. Sonuçta bizim birbirimiz dışında kimimiz kaldı ki?"
"Huzuru bozanlarla yanyana olmam. Bunu öğrenemedin mi? Babam gibi davranmaktan vazgeç, sen o olamazsın. Lütfen, benim tanıdığım abim ol." dedi ama Prasad'ın bunu umursadığı denilemezdi.
"Prasad, konuyu daha fazla uzatma ve susmanı istiyorum. Masamız tatsızlaşmamalı. Bugün başarılı bir hanımın sarayımıza gelişini onurlandırmak adına bir davet verdik, tatsızlık çıkarsa üzülür." dedim.
Anita "Prasad, devletin ve hükümdarların için endişeleniyorsun. Seni anlıyorum ama korkma. Ben buraya hükümdar sıfatıyla gelmedim, sıradan bir Aspenza vatandaşıyım. Bu durumda yasal haklarım beni istediğim yere gitme konusunda özgür kılıyor."
Prasad "Larastka sizin bu ziyaretinizi masum görecek mi? Azinkayt'ın başı ağrıdığında siz burada olmayacaksınız, bununla uğraşan siz olmayacaksınız. Neden anlamıyorsunuz?"
Anita gülerek "İmkanın olsa beni buradan kapı dışarı edersin! Ne kadar ayıp. Hiç babanın diplomatik zekasını almamışsın. Dranil şu an aramızda olsaydı benim gelişimi kutlardı." dedi. Prasad buna da bozulmuştu.
Ayashri "Dranil bence de bunu kutlardı. Eh, kan taşımak Dranil'e benzemek için yeterli değilmiş. Keşke böyle boş laflara insanlar kanmasa değil mi? Birazcık hareketlere bakılsa, ona göre kime benzediğine karar verir insan." dedi. Şarabını yudumlarken Prasad'a soğukça bakıyordu.
Yemekteki gerginlik dağılmış gibiydi ama gece boyunca Prasad'ın bize özellikle Aya'ya olan öfkeli bakışları dikkatimi çekmişti. Sakinlik sağlanmıştı. Belki de biz öyle sanıyorduk. Yine de güzel bir gece olmuştu. Bu tatsız olayı saymazsak güzel bir geceydi. Herkes memnun ayrılmıştı. Prasad hariç demek daha doğruydu. Ayashri'nin onu herkesin için küçük düşürmesi onu huysuzlaştırmıştı ve geceden erken ayrılmıştı. Latika abisinin bu haline üzülse de bir şey diyememişti. Ona üzülüyordum. Abisinin yanlışlarını görüyor, onu uyarmasına rağmen devam ediyordu. Bunu bozacak bir şey yapamıyordu. Çaresizdi.
Üstümdekileri çıkardıktan sonra yatağa geçmiştim. Aya ise geceliğini giymiş, saçını bozmakla uğraşıyordu. Bu gece güzel bir ev sahibi olmuştu. Gerçek bir kraliçe gibiydi. Nerede, nasıl davranacağını biliyordu. Tacı olmayan bir kraliçeydi. Benim güzel hediyemdi. Bir gün tacı olacaktı. Azinkayt ve Nizar'ın güzel tacı, başında olacaktı. Gücü yansıtan bir kadın olacaktı. Bu ona yeniden âşık olma nedenimdi.
Güzel saçları açılmıştı, dalga dalga beline dökülüyordu. Yanıma gelmiş, bana sarılmıştı. Çıplak göğsümde sıcaklığını hissetmek günün yorgunluğunu alıyordu. Saçlarını okşarken Ayashri "Anita'nın gelişi herkesi memnun etmedi." dedi.
"Herkesi memnun edemeyiz, Dara." diye mırıldandım.
"Neden iyi olanı görmüyorlar? Neden kendi bencil düşüncelerinde ısrarcılar? Bunu anlamıyorum."
"Prasad'a takılma, unut onu."
"Unutmam mümkün mü? Sürekli karşımda, sürekli bana muhalif olma peşinde. Ondan kurtulmak istememe neden oluyor."
"Çevresindekilerin etkisinde çok kalıyor. Onu yanlış yönlendirenler çok fazla ve birilerinin buna dur demesi gerekli." dedim ve bana bakmıştı.
İri gözleri merakla bendeydi."Aklından ne geçiyor?" dedi. Gülümseyip saçlarından öpmüştüm.
"Çok güzel şeyler olacak. Bana aradığım açığı verdiler, bunu kullandım. Bu akşam yemeğinde de iyice ikna oldum."
"Ne yapacağını neden bana söylemiyorsun ki?"
"Yarını bekle, benim güzel yaseminim. Yarın çok güzel şeyler olacak. Herkes hakkettiğini alacak. Ufak bir temizlik olacak. Gerçek bir temizlik."
İç çekmişti. Sabırsızlanmasına bayılıyordum."O zaman sabırla bekleyeceğim. Neyse ki çok değil." dedi. Gülmüştüm. Bir şey dememiş, onu daha çok sararak beraber uyumuştuk.
Sabah kahvaltısından sonra toplantı meclisine Ayashri ile girmiştik. Salondaki herkes gelmişti. Hatta Anita da buradaydı. Ayashri dün akşam yemekte toplantıya izleyici olarak katılmasını istemişti. Anita ise hayır dememiş, gelmişti. Tarun'un yanına oturmuştu. Gözleri dikkatle bizdeydi. Bugün için yorumlarını dinlemek ilginç olacaktı. Yaptığım hamleyi onaylamasına ihtiyacım yoktu. Ben doğru olanı yapıyordum. Karşıt gücü dağıtmalıydım. Loya nasıl kendi canlarını yaşatmak istiyorsa ben de istiyordum. Çünkü bizim gibi insanlar kimsesizliğin nasıl büyük bir boşluk olduğunu ve bir yere ait olmamanın nasıl acı verdiğini bilirdi. Bu boşluktan ve acıdan kaçmak için her şeyi yapardık.
Tartışma sesleri yükselir iken Ayashri'nin elime dokunmasıyla kendime geldim. Bakışlarında beni uyarma vardı. Ben ise gülümsemiştim ve salona bakmıştım. Nuyan ve Prasad, hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. Konu vergilerdi. Nuyan vergilerin artırılmaması gerektiğini, halkın zor duruma düşeceğini savunurken Prasad ileriye gidilmesi adına vergilerin artırılması gerektiğini savunuyordu. Sıkıcı ve gereksiz bir konu üstünde tartışıyorlardı. Birazcık ortamı hareketlendirmek, ufak sürprizim adına alıştırma yapmam lazımdı.
Öksürük sesimle iki taraf susmuş, bana bakıyordu."Saygıdeğer meclis üyeleri! Bu konudaki tartışmanız oldukça sıkıcı ve gereksiz olduğunu söylemek istiyorum." dedim.
Nuyan gözlerini kısmıştı.Nuyan "O zaman kararınız nedir, Yönetici?" dedi.
"Kararım kesin. Halkın sırtına daha fazla vergi konulmayacak, bunun yerine dışarıdan gelen tüccarlar için verginin bir miktar artırılması uygun olacaktır. Tarun, buna benzer bir öneri sunmuştun. Bununla ilgilenmeni istiyorum." dedim. Tarun elbette dedikten sonra önündeki deftere not almıştı. Böyle işleri çok seviyordu.
Prasad memnuniyetsizdi. Her zamanki hali demek daha uygun olurdu.Prasad soğukça "Bu konu oldukça önemliydi ve basit bir çözümle geçiştirdiniz, Yönetici Talayer. Halk vergi vermeyecek ise neden var?" dedi.
Ayashri "Halk, bu devleti yeterince ayakta tutuyor. Vergilerini ödüyorlar, Prasad. Daha fazla vergi demek nedir, biliyor musun? Devletin halka karşı efendileşmesi demektir ve biz efendi değiliz!"
"Dara'yı duydun, değil mi? Biz efendi değiliz, Prasad. İnsanların kazandığı her şeye sırtlarına kırbaç vurarak alamayız. Babanın dönemini yaşamıyoruz. Ayrıca bundan daha önemli bir konumuz var." dedim.
Prasad sessiz kalırken yanında oturan kayınbabası Garja hareketlenmişti. Garja "O zaman bu konudan daha önemli konu nedir?" dedi.
"Bunu nasıl diyeceğimi bilemiyorum çünkü bu konunun içindeki insanları bu konuya yakıştıramıyorum. Beni çok üzüyor."
Yatin "Meraklandırmayı seviyorsunuz, Yönetici." dedi ve gülümsedim. Bu işteki ortağımdı. Oldukça titiz çalışmıştı. Kesin sonuca ulaştığımız için mutluydum.
Prasad bana ve Yatin'e bakmıştı. Tedirgin bir yüz ifadesi yüzündeydi. Huzursuzca "Lütfen ne olduğunu söyler misin, Yönetici?" dedi.
Yapmacık bir şekilde derin bir nefes almıştım. İçten içe kutladığım zaferi görmemeleri lazımdı. Prasad'a bakarak "Bu meclisten birisi Kral Jayce'e casusluk yapıyor, Prasad. Buna inanabiliyor musun? Devletimizin sırları başka bir devlete satılıyor." dedim. Prasad'ın gözleri iri iriydi. Baygın bakışlara canlılık gelmişti.
Ayashri şaşkınca "Ciddi misin? Böylesine korkunç bir suçu kim yaptı?" dedi.
Prasad "Bundan emin olunulmalı. Çok ağır bir suç. Devletin sırları başka bir devlete verilmesi büyük bir suç."
Yatin "Çok talihsiz bir durum! Kim olduğunu biliyor musunuz, Yönetici?"
"Kim olduğunu bilmiyorum ama şüphelendiğim isimler var. Acilen tutuklanması gereken isimler. Böylece gerçek suçluyu açığa çıkartabileceğiz. Meclisteki herkesin tam olması ne kadar hoş değil mi? Böyle zamanlarda oldukça faydalı oluyor!" dedim.
Prasad iyice huzursuzlanmıştı. Prasad "Bu isimler kim?" dedi ve yutkunmuştu. Titreyen elleriyle su içmişti. Ölümünü bekleyen bir hali vardı ve bu beni eğlendiriyordu.
Askerler diye bağırmıştım. Prasad'a bakarak "Krimdra-Prasad'la Ostraye ve onun çevresindeki herkesi, Krimdra ailesini tutuklayın. Vatana ihanet, casusluk suçundan tutuklusunuz." dedim.
Prasad elindeki bardağı düşürmüştü. Askerler ise harekete geçmişti. Onlar tutuklanır iken çığlıklar salonu dolduruyordu. Masumum, masumum diye bağırıyorlardı. Sadece Prasad bir şey demiyordu. Mavi gözleri bizdeydi. Gerçekten bunu öğrenemeyeceğimi mi sanıyordu? Jayce'e yazdığını bilemeyeceğimi düşünürse büyük yanılgı içerisine düşmüş olurdu. Ben onun babası gibi değildim. Ben onun babasından daha serttim sadece bunu göstermemeyi tercih ediyordum. Onun bu açığını daha farklı kullanacaktım. Karşıt güçleri dağıtmak için ideal bir durumdu.
Tutuklanmalar sona erdiğinde ayağa kalkmış, merdivenlerden inmiştim. Sağımda ve solumda oturan insanlar bana bakarken elimle Prasad ve grubunun oturduğu yeri işaret etmiştim. Sert bir sesle "Buradaki herkes bugün bu yaşananlardan ibret almalıdır. Prasad ve taraftarlarına ne olduğunu gördünüz. O grubun içinden birisi, Azinkayt'a ihanet etti! Efendi olarak gördüğü o kibirli kuzeylilere yazdı ve bunun bedelini ödeyecek. Şimdi o kuzeyliler nerede? Onu kurtarırlar mı? Hiç sanmıyorum! Çünkü onlar için bir köle gider, yerine bir köle gelir. Bir kölenin yaşamını umursamazlar. Bunu aklınızdan hiç çıkarmayın. Aklınızda olsun. Ben ve Ayashri'an-Dara bu ülkenin başıdır. Devlete ihanet demek bize ihanet demektir. İhanetin bedeli ise ağırdır." dedim.
Ayashri yanıma gelmişti. Sakin bir sesle toplantı bitmiştir dedi ve beraber odadan çıkmıştık. Beraber benim çalışma odama geçmiştik. Kendime hızla şarap doldururken ona sorduğumda istememişti. Şarap kadehimle ona bakmıştım."Nasıl buldun?" dedim.
Ayashri "İnanmıyorum! Dün gece bahsettiğin temizlik bu muydu?" dedi. Kafamı hafifçe salladım.
"Evet! Hoşuna gitmedi mi?"
"Hala şoktayım. Prasad ve annemin akrabaları tutuklandı. Gerçekten böyle bir suç var mı? Jayce'e muhbirlik mi yapmışlar?"
Derin bir nefes almıştım."Evet, gerçekten böyle bir suç var. Bize muhalif olan soyluların evlerine casuslar yerleştirdim. Yatin bu konuda bana yardımcı oldu. Ardından Kral Jayce'e birkaç mektup gittiğini ve birkaç mektup geldiğini öğrendim. Bu mektupları yazan kişi ise Prasad." dedim.
Aya'nın gözleri öfkeden iri iri olmuştu. Tiz bir sesle "Hemen ölsün!" dedi.
"Dara, yapma bunu. Öfkeyle karar verirsen ileride vereceği zararı göremiyorsun. Prasad şu an ölürse hiç iyi olmaz. Onun ölmesi gereken zaman şu anki zaman değil. İlk önce kolunu kanadını kırmamız lazım. Böylece bize bilenecek, baş kaldırmak isteyecek. Başını kaldırdığı vakit ezmemiz için gerekli nedenimiz olacak. Şu an ölürse Jayce'in eline koz vermiş oluruz ve bu hiç işimize gelmez."
"Şu an tutuklandı, farkında mısın? Jayce yine yapacağını yapar."
Gülümseyerek "Birazcık sabretmeyi öğrenmen gerek. Neden Arynad öğretilerini okumuyorsun? Belki de benim biraz sana sevgili annemiz olan Aeje'den bir şeyler anlatmam gerekli." dedim.
"Sabredeceğim bakalım. Bu işi nasıl çözeceksin, merak ediyorum."
"Kocanı tanıyormuşsun gibi konuşma. Her şey çok güzel gidecek ve Jayce'in bunlardan asla haberi olmayacak."
"Peki bundan sonra yine Jayce'e yazmaya devam ederse ne olacak?"
Omzumu silkerek "Yazmaya cesaret eder mi? Dranil olsa ederdi ama Prasad edemez. O, korkak birisi." dedim. Boş bardağı bırakmış, yerime oturmuştum.
"Bilemiyorum!" dedi ve kapı tıklanmıştı.
Gel sesimle içeri teyzemle Anita girmişti. İkisi de bu olaylar sonucu şaşkındı. Özellikle Anita bunu beklemiyor olmalıydı. Ülkeye gelir gelmez bir olay patlak vermişti. Bunu beklediğini sanmıyordum. Yine de düşünceleri değerliydi. Yaşlı kurdun düşüncelerini duymak için sabırsızdım. Anita, Ayashri'nin karşısındaki koltuğa oturmuştu. Ela gözleri ciddiyetle bendeydi. Teyzem ise Aya'nın yanına oturmuştu. O, bu olayları biliyordu. Planımı ona ince ince anlatmıştım. Benim görmediğim yerleri görmesi içindi ki, görmüştü. Birkaç yeri onunla değiştirmiştim.
Anita "Talayer, bana dün meclis toplantımıza mutlaka katılın der iken bugünkü olayı mı kast ettin?" dedi.
"Evet, leydim. Her şeyin planlı olduğu bir meclis toplantısına geldiniz." dedim.
"Amacın ne senin? Dranil'in intikam davası hala bitmedi mi? Sevgili Ayashri'nin bu meseleyi yıllar önce kapattığını düşünüyordum."
"Amacım bana ve aileme zarar verebilecek, içeriden veya dışarıdan nereden gelirlerse gelsinler, tehditleri ortadan kaldırmak. Prasad ve çevresindeki herkes bize karşı tehlikeli bir hal almıştı. Prasad, benim ve evlatlarımın geleceğine göz dikmiş iken boş duramazdım."
Ayashri Anita'ya bakmıştı. Yaşlı kadın, açıklama bekler gibiydi.Ayashri "Prasad son yıllarda değişmeye başladı. Önceden bizimle uyumla hareket ederken evlendikten sonra eşinin etkisiyle bize karşı doldu. Sevgili eşi Rishen benim akrabam, akrabam olduğu için hakketmediği makamlarda olmak istedi. Buna izin vermediğim için bana bilendi. Dranil'in oğlu ile evlenerek hayal ettiği makama ulaşmak istiyor." dedi.
Teyzem "Bunu çok yanlış bir yoldan yapıyor. Prasad'ı harcayacağını düşünmüyor mu? Prasad'ın çevresinde olanlar, onu Prasad olduğu için sevmiyorlar. Dranil'in oğlu olduğu için tercih ediyorlar."
"Üstelik Prasad asla babam gibi olmayacağım derken babasının küflenmiş gücünü kullanmaya kalkıştı. Şimdi Leydi Anita, bana söyle. Sen ne yapardın?"
Anita duraksamıştı. Bakışları düşünceliydi. Yavaşça "Zavallı Prasad." diye mırıldanmıştı.
Ayashri ise onun bu sözüne gülmüştü. Anita onun bu gülüşüne kaşları çatık bakmıştı."Ona acımıyorum, leydim. Çünkü o bunu hakketti. Babası gibi karşımda olmayacaktı. Beraber yürümeyi teklif ettim ama o bana ihanet etmeyi tercih etti."
"İnsanlar hata yapabilir, Ayashri. Hiçbir insan hatasız olamaz. Prasad'ın sevenlerini düşün. Merhametini göster."
"Prasad, benim canımı acıtmaya kalkıştı. Jayce beni evlatlarımla tehdit ederken Prasad bana merhamet duydu mu? İçinden nasıl kahkahalar atmıştır! Üstelik gözümün içine baka baka yalan söyledi. Üzgünüm ama bu konuda merhamet göstermemi beklemeyin."
"Düşman merhamet gösterirse merhamet gösterilir. Aksi takdirde merhamet gösterilmemeli. Hayatın bize öğrettiği bu." dedim.
Anita "İleride kazanacağız düşmanlar artacak, bu iyi bir şey mi? Bir düşman öldürüldü ama yerine üç düşman geldi. Böyle devam etmek sağlıklı mı?"
Ayashri "Evet, sağlıklı! O 3 kişi ders almamış olmalı ki karşımıza çıkmışlar. Bu da ölmeleri için bir neden olur. Eğer benden merhamet dilerlerse ben de merhamet gösteririm, elimi uzatırım ama kılıçlarını çıkarırlarsa öldürmeleri için zırhımı çıkarmam."
"Düşmanlarınla yorulacağın zaman gelecektir, bunu sakın unutma. Bence bu olayın etkisi kolay kolay dinmeyecektir. Prasad yaşarsa size kinlenecek. İleride bu kin size verecektir."
"Prasad kim, leydim? Dranil'in oğlu. Dranil'i biz yendik! Yıllardır devrilmeyen sert askeri, devirdik! Prasad onun kadar güçlü olsaydı şu an bu sarayda, bu odada oturan kişi o olurdu. Ayashri ile ben bilinmeyen bir mezarlıkta gömülü olurduk." dedim.
Anita bir şey dememişti. Merhamet göstermenin zamanı olurdu. Her daim gösterilen merhamet bir süre sonra yenilgiye yol açardı. Üstelik Prasad'a yeterince merhamet gösterdiğimizi düşünüyordum. Babasına karşı çıktığı için yanımızda olmasına izin vermiştik. Savaştan sonra sıfırdan bir hayat kurması için yardımcı olmuştuk. Rishen ile evlenmesine karşı çıkmamıştık. Peki o ne yapmıştı? Nankörlük! Bu nankörlüğün cezası olmazsa büyürdü. En sonunda bizim canımıza kast ederdi ve geç kalırdık. Geç kalmadan bir şeyler yapılmalıydı.
Arnav'ın yardımcısı odaya geldiğinde bu tartışma son bulmuştu. Prens'in beni beklediğini dediğinde ise unutmuş olduğum konu aklıma gelmişti. Bugün Arnav ile sanat okulu için harabe köşklere bakacaktık. Konu Prasad olunca kendimi kaptırmıştım. Tatlı hanımlardan izin istemiş, onların yanından ayrılmıştım. Dışarı çıkmadan önce siyah pelerinimle kılıcımı almıştım. Dışarı çıktığımda Prens Arnav beni bekliyordu. Lacivert pelerin tercih etmişti. Sakin bakışlarla çevresine bakıyordu. Beni görünce mutlu olmuştu. Dutarse kardeşleri içinde en sevdiğim oydu. Sanatı seviyor, sakin bir hayat onu mutlu ediyordu. Jayce gibi her işe burnumu sokayım, benim dediğim olsun demiyordu. Arnav'ın bu özellikleri onu kıymetli bir arkadaş, şaşırtıcı bir Dutarse yapıyordu.
"Beklettiğim için kusura bakma." dedim.
Arnav "Sorun değil. Saray bugün kazan gibi kaynıyor ve karıştıran sen olmuşsun." dedi. Arkasındaki saraya bakmıştı.
"Birilerinin bu sakin sarayı karıştırması lazımdı. Bunu seve seve üstlendim." dedim. Daha sonra at arabasına binmiştik.
Şehrin merkezindeki birçok harabe köşkü incelemiştik. Kurulacak sanat okulunda sanatın birçok dalları olacaktı. Müzik, resim, heykel, yazarlık! Sanatsız bir toplum gelişkin bir toplum değildi. Bu çalışmalarım Arnav'ın da dikkatini çektiği için üstünde beraber çalışır olmuştuk. Ayrıca Prens Esla'da boş durmak istemiyorum diye bana çok yakınmıştı. Şimdi bu sanat okulunun başında olunca ilgilenecek bir şeyi olacaktı. İkimizde bundan memnunduk.
Şehrin merkezine yakın bir harabeyi seçmiştik. Arnav, köşkü satın almıştı ve tamirat parasını kendi hazinemden ödeyeceğim diye ısrar edince onu kıramamıştım. Köşkün iyi bir şekilde eski haline dönmesini istiyordu. Çocukların içinde mutlu olacağı bir köşk diyordu daha sonra yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu. Nedenini biliyordum. Göremediği oğlunu özlüyordu. Ulu Saray'ın duvarlarının ardında büyüyen, babasını hiç görmeyen bir çocuktu. Arnav hakkında ne düşünüyordu, ne biliyordu merak ediyordum. Arnav da oğlunu tanımıyor, bilmiyordu. Sadece Loya tarafından gönderilen çizimler vardı elinde. Birde Arnav'ın ve oğlunun doğum günlerinde hediyeleşmelerine izin vardı. Daha fazlasına yoktu. Jayce müsaade etmemişti. Bu acımasızlıktı. Jayce neden insanları evlatları üzerinden cezalandırıyordu ki? Bu zalimceydi.
Saraya döndüğümüzde Arnav'a gelen misafirimizle tanışmasını söylemiştim. O ise elbette demişti. Akşam yemeği öncesi çalışma odamda vergilerle ilgil incelemeler yapmıştım. Tarun ile göz atmam güzel olurdu. Kafası zehir gibi çalışıyordu. Zeki insanları severdim. Akşam yemeği ise sakindi. Masamızda Latika ile Nuyan yoktu. Ayashri'nin anlattığına göre Latika abisinin tutuklandığını ve bunun nedenini duyunca bayılmıştı. Abisinin bu olayında bayılmakta haklıydı. Kimse Prasad'ın bunu yapmasını bekleyemezdi.
Yemekten sonra Anita'nın onuruna dans gösterisi yapılmıştı. Leydi, bunu sevdiğini dile getirmişti. Azinkayt'ın kültürünü hızla kazanmasıyla ilgili beni ve Aya'yı övmüştü. Bu övgülere nazik bir teşekkürle karşılık vermiştik. Mütevazilik, her zaman kalpleri yumuşatan bir silahtı. İçten bir mütevazilikle insanların saygısını kazanırdık. Bunu biliyordum ama bilmediğim şey Anita'nın buradaki varlığıydı. Bugün bir şeyler söyler diye düşünüyordum ama yoktu. Eh, bugünkü olay sırasında nasıl diyebilirdi ama olsun. Mutlaka ona vakit ayırır, dinlerdim. Burada sessiz sessiz kalması hoşuma gitmiyordu.
Ertesi gün saray daha karmaşık geçmişti. Çünkü tutuklananların sorgusu başlamıştı. Meclis toplantısından sonra sorgulamalarını izlemeye gitmiştim. Sarayın arka tarafındaydı. Açık, meydanda hepsi dizilmişti. En önde Prasad ve Garja oturuyordu. Beyaz kıyafetler giydirilmişti. Kollar ve bacaklar sandalyeye bağlanmıştı. Askerler itiraf edin diyordu. Hepsi masumuz diyordu. Asker ikinci defa soruyordu ve masumuz dediğinde bu soğuk havada üst bacaklarına dikenli sopayla vuruluyordu. Acı keskindi. Bunu Prasad'ın yüzünden anlıyordum. Eğer acıdan bayılan olursa soğuk su ile uyandırılıyor, bir daha vuruluyordu.
Nuyan Prasad'a bakarak "Dranil oğlunun bu halini görseydi, ondan utanırdı. Latika'nın yorumu bu oldu." dedi. O da benimle bu sorguyu izlemeye gelmişti.
İç çekmiştim."Prasad, asla Dranil'i gururlandıran bir evlat olmadı. Bunun ezikliği ile büyüdü, şimdi ne yapıyorsa bu eziklikten dolayı yapıyor." dedim.
Bana bakmıştı."Gerçek suçluyu biliyorsun değil mi? Senin gibi kurnaz bir adamdan gerçek kolay kolay saklanmaz."
"Birazcık gerçek çarpıtılacak, bunun zamanını bekliyorum." dedim ve Prasad'ın inleme sesi yükseldi. Ben masumum diye bağırmıştı.
Nuyan ise Prasad'a bakmıştı. Kaşlarını çatık, memnuniyetsizdi."Latika'yı çok hayal kırıklığına uğrattı. Onu kırdı."
"Bana kızıyor mu?"
"Abisine ve Rishen'e kızıyor. Senin için dediği tek şey, doğru bildiğini yapıyor demek oldu. Sana kızarsa ne olur ki? Prasad ile farkı kalır mı? Ben onunla evlenir miydim?"
"Latika, Ostrayeler içinde en temizi. En aklı başında olanı geliyor. Dranil böylesine değerli bir evladın kıymetini bilemedi, yazık oldu."
"Onun kızı Loya olduğunu unutuyorsun. Gerçi Loya yerine kendi evlatlarına değer verseydi ne olurdu merak ediyorum."
"Çok şey olurdu. Mesela şu an Prasad burada işkence görmezdi."
"Latika güçlü birisi, göreceksin. Abisi ölse bile o yoluna devam edecektir. Bunu yaparken size düşman olmayacaktır. Prasad'ın bunu hakkettiğini bilecek."
"Bunu biliyorum, endişe etmiyorum." dedim. Sakinlikle işkenceli sorguyu izlemiştik. Sonra saraya geri dönmüştük. Bugün konuşmayacaklarını biliyordum. Tıpkı asla konuşmayacakları bildiğim gibi.
Sarayın koridorlarında ise bize doğru koşan Rishen'i görmüştüm. Beklediğim avım gelmişti. Geç bile kalmıştı. Bir gün bile beklemez diyordum. Böyle aksilikler olacaktı. Genç kadının öfkeli bakışları ise beni korkutmamıştı. Kızıl saçları darmadağınıktı, üstündeki pelerini düşmüştü ve geceliği ile saraya geldiği belli olmuştu. Sefil haline insanlar acımıştı ama onun kendisine acıması yoktu. Çıplak ayaklarla bana koşmuş, iteklemişti.
Rishen "Seni adi piç!" diye bağırmıştı. Ben ise sakin sakin ona bakıyordum.
"Bana piç diyen ilk kişi değilsin. Buna alıştım, canım acımıyor. Daha yaratıcı hakaretler bulursan daha mutlu olurum." dedim.
"Nasıl yaparsın bunu? Babamı, kocamı, ailemi nasıl tutuklatırsın? Soysuz fahişenle bunu nasıl karar verirsin?"
Nuyan "Rishen! Dikkatli konuş. Karşında Azinkayt Yöneticisi Talayer var." dedi. Sesi sertti ama genç kadını sakinleştirmemişti.
"Hırsıza ne yapacağımı soracak değilim."
"Ne yapacağını duymak ister misin? Ben sana diyebilirim ama kulağına fısıldamam lazım. Bir piçin kulağına eğilmesine iznin var mı?" dedim. Mavi gözler bendeydi. Ağlamaktan şiş şişti ama diyeceklerim ilgisini çekmiş olmalıydı.
"Ne?"
"Yaklaş de, söyleyeyim."
"Yaklaş." diye fısıldadı. Nuyan'ın meraklı bakışlarına aldırmadan Rishen ile aramdaki mesafeyi kapatmıştım. Dalgalı, kızıl buklesini kulağının arkasına yerleştirmiştim.
Kulağına eğilip "Babanla kocan arasında tercihini yap. Mahkemede kimi kurtarmak istiyorsan onun adını ver. Kocanı kurtarmak istiyorsan babanı suçla. Babanı kurtarmak istiyorsan kocanı suçla. Seçim senin, leydim." diye fısıldadım. Ona baktığımda gözleri iri iriydi. Bir şey diyemiyordu. Demesine gerek yoktu.
Nuyan gidelim dediğimde Nuyan peşimden gelmişti. Rishen ise olduğu yere çökmüştü. İşte olmuştu. Zehrimin son damlasını akıtmıştım. Artık gerisi Rishen'deydi. Kocasını yaşatacak veya öldürecekti. Prasad'ın yaşayıp yaşamaması her türlü işime gelirdi. Tek bildiğim şey kazanmış olduğumdu. Ayashri ve evlatlarımın geleceği için düşmanlarımı ortadan kaldırmalıydım. Buna yönelik bir oyun oynarken kim beni yargılayabilirdi ki? Hiçkimse! Yapmaları gereken tek şey zehrimin gücünden korkmalarıydı. Ben bir akreptim ve acımazdım.
♕
Prasad
Latika
Rishen
Nuyan
Anita
♕
♕Loya'nın mektubu için düşünceleriniz nedir? Sizce Talayer Kantre'de olsaydı ona yardımı dokunur muydu?
♕Anita'nın gelişi için düşünceniz nedir? Beklediğiniz gibi mi davrandı?
♕Prasad ve ekibinin tutuklanması için düşünceniz nedir? Talayer'in bu oyunu nasıl? Doğru bir hamle miydi?
♕Rishen'in tercihi ne olacaktır? Kocası mı, babası mı?
Bir dahaki bölüm Ayashri olacaktır. Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top