Zehir Ustası◑
◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: Slipknot - Snuff
Yayınlanma Tarihi: 10.08.2019 (23:55)
Aşağıda Arnav, Karran, Latafah var.
İyi Okumalar!
◑
Larastka Krallığı - Kantre - Ulu Saray
Talayer
Oldukça dikkatli bir şekilde elimdeki malzemelere odaklanmıştım. Yaptığım işin kusursuz ve tam olması lazımdı. Üstelik şüpheleri üstüme çekmemem gerekiyordu. Büyük bir kumar oynuyordum ve kazanmam gerekiyordu. Kaybedersem her şeyim elimden alınırdı. Daha fazlası için bu denli çok çalışırken neden kaybedeyim ki? Üstelik kendimi biliyordum, yeteneklerimin farkındaydım ve bunu doğru bir şekilde kullanıyordum.
Kraliçe Kaisra'nın isteğim üzerine hazırlattığı küçük bir odadaydım. Benden Loya'nın ölümü için zehir hazırlamamı istemişti. Elindeki tek seçenek buydu. Düğün yaklaşmış iken meclisi toplayıp itiraz edemezdi, insanlara gerçeği söylemezdi. Ölüm tek çözüm olacaktı ve bunu sessizce yapmak için zehir harika bir araçtı. Özellikle usta bir kişi hazırlarsa kimsecikler Loya'nın nasıl öldüğünü anlayamazdı. Bu yüzden benden istemişti. Tehditler ve vaatlerle bunu benden isterken ben ise seve seve diyerek ona karşılık vermiştim. Fakat işin gerçek yüzünü bilmiyordu.
Havanda Larastka'ya özgü olan zehirli bir otu dövüyordum. Yanımda beni izleyen Raji ve Karran vardı. Raji yaptığım işi dikkatle izlerken Karran kullandığım otlara bakıyor, kokluyordu. Ona dediğim şeyleri de yapıyordu. Benim kadar olmasa da o da zehir konusunda bilgi sahibiydi. Daichin'in yolundan giden birisi savaşmanın her yolunu bilmeliydi.
Raji "İki gündür bununla uğraşıyorsun." dedi.
"Çünkü kusursuz olmalı!" dedim.
"Buna değecek mi? Kral buna razı geldi, onu anlayamıyorum."
Gülerek "Çaresizlik insanlara yapmam dediği şeyleri yaptırır, dostlar düşman olur iken düşmanın dostun olur." dedim.
Karran "Yılan gördüğün insanın zehrine katlanacağını bile bile onunla müttefik olursun. Kral için sinir bozucu bir durum ama buna mecbur."
Raji "Talayer ise bu krizi kendi lehine çevirdi."
Omzumu silkerek "Yaptığım şeyden pişman değilim. Bu adımları atmam lazımdı aksi takdirde bir adım ileriye gidemeyiz. Ayashri ile aklımızda Azinkayt için birçok plan var ama engellerimiz büyük." dedim.
"Engeller hep olacak ve hemen aşamazsınız."
"Hemen aşamayız, biliyorum ama o engelleri ufak ufak azaltabilirim Raji. Bu zehri yaparak önümdeki ufak engelleri azaltmış olurum ve geleceğe yatırım yapıyorum."
Karran "Hem Kaisra'nın dostluğunu kazanıyorsun hem de Jayce'den istediklerini alacaksın. Bu işten oldukça kârlı çıkıyorsun."
"Kaisra'nın dostluğu burada olduğumuz sürece önemli. Jayce ile güç birliğine girmeyecekleri çok açık. Sürekli zıt düşüyorlar, sürekli aralarında bir çekişme var. Hal böyle olunca bu ikiye bölünen bir gücü kendi tarafıma çekmek mecburiyetindeyim."
Raji "Bu iyi bir şey. Azinkayt için istenilenleri almak kolaylaşır."
"Hepsini vermezler ama bir kısmını evet, alabiliriz. Üstelik geleceğe de bir yatırım bu!" dedim ve ezdiklerimi kaynayan kazana attım. Tatlı koku her yere yayılmıştı.
Karran "Bu tatlı kokudan kimse zehir olduğunu anlamaz." dedi ve güldü.
"Kaisra'nın özel isteğiydi."
Raji "Peki Jayce ile anlaştığınız gibi panzehrini hazırladın mı?" dedi ve kafamı salladım.
"Elbette ve kendi üstümde denedim. Panzehir başarılı."
Karran alaycı bir şekilde "Ükhel ile dans etmeye ne kadar meraklısın!" dedi.
"Ükhel ile dans etmek mesele değil, denemem lazımdı ve kendimde denedim. Ustamda bunu yapıyordu."
"Çocuklara doğru öğretmenlerle bir şeyler öğrenmeli. Ben bundan bunu çıkardım. Ya panzehir işe yaramasaydı ne olacaktı? Ölürsen ne olurdu?"
"Dünyadan bir piç silinirdi, bir şey olmazdı ve Ayashri benim için çok üzülürdü." dedim ve bir tutam böğürtleni kaynayan kazana attım.
Raji "O nasıl oldu?" dedi ve derin bir nefes aldım. Ayashri ayrı bir meseleydi. Aniden ağrıları oluyordu, dengesini kaybediyordu. İnatla hekimlere danışmıyordu, saçmasapan bitki çaylarından medet umuyordu.
"İyi diyelim ve iyi olsun. Kendisi hekimleri sevmiyor, çocukluktan gelen bir huy ve bunu kıramıyorum."
Karran "Acaba hamile olabilir mi diye sorgulamıyor değilim."
Derin bir nefes aldıktan sonra "Bebek için erken diyordu ama bilmiyorum. En son ilaçlar alıyordu." dedim.
"Belki de bir şeyler oldu."
"Bilemiyorum. Umarım hamiledir ve hasta değildir. Dileğim bu."
Raji "Hamile birçok şeyi değiştirir bana göre. Mesela Prenses Latafah tedirgin olabilir. Sonuçta senin ondan önce bir çocuğun olacak."
Karran "Talayer'i meşru saymıyorlar ki!"
"Saymasınlar ama halk Talayer'i biliyor, Kral'ın ona bakışını biliyor ve bu Prenses'i tedirgin etmeli."
"Açıkçası eğer Aya hamile ise onu daha çok korumam gerekiyor. Önceden sadece benimle uğraşılıyordu şimdi ise bu iş çığrından çıkmış olacak."
Karran düşünceli bir şekilde "Kral'ın tepkisi ne olurdu, ben bunu merak ediyorum." dedi.
"Jayce ve Ayashri defteri kapandı, bitti. Kral'ın bu konu hakkında bir şey demeye hiç hakkı yok." dedim sertçe ve kapı açıldı.
Kapıya baktığımızda gelen kişi Kraliçe Kaisra ile Lord Eduard idi. Gecenin bir vaktinde gelmesine şaşırmıştım. Kaisra sıradan bir elbise giymişti, dalgalı saçları açıktı ve ipek şalı üstündeydi. Merakla bana bakarken dostane bir gülümse yüzündeydi. Lord Eduard ise daha ciddiydi ve saraylı kıyafetlerinden kurtulmuş değildi. Kaisra ile çok samimilerdi. Bana çocukluk arkadaşıyız falan deseler de daha fazlası olduğunu düşünmüyor değildim. Eh, bunu ortaya çıkaracak kişi ben değil Loya idi. Başarırsa sarayda yer yerinden oynardı.
Kraliçe tezgahın başına gelmişti. Gözleri tezgahtaki her şeyi süzmüştü. Lord ise ona göre daha ilgisizdi. Kollarını kavuşturmuş bana bakıyordu. Ben ise yaptığım işle ilgileniyordum. Şükürler olsun ki, panzehrini çoktan yapmıştım. Zaten özellikle zehri ve panzehri birbirine çok yakın olan bir zehir seçmiştim. Yoksa işim çok zor olurdu.
Kraliçe "Nasıl yaptığını merak ettim. Düşündüğümden daha uzun sürdü." dedi ve gülümsedim.
"Kraliçem, yaptığı işte kusursuzluk aradığım için en ufak bir hatada yeniden yapıyorum." dedim ve Karran ile bakıştık.
"Bu özelliğini çok sevdim. Keşke hep bu sarayda kalsaydı ve benimle çalışabilseydin. Bunu çok istiyorum ama eşinin sana ihtiyacı var."
"Açıkçası kendimi çok şanslı hissediyorum. Tüm kıtanın en güçlü kadınına hizmet etme lütfuna eriştim."
Lord Eduard "Koku çok tatlı değil mi?" dedi ve kaynayan kazana baktı. Ben ise ezdiğim başka bir bitkiyi içine atmıştım.
Kazanı karıştırırken "Tatlı olmalı, Lordum yoksa kurbanın içi çürümez." dedim.
"Bu işlerden anlamadığım için bana tuhaf geliyor."
"Zehir ustası herkes olamaz."
Kraliçe "Bunun için özel mi yetiştirildin, değil mi?" dedi ve kafamı salladım.
"Daichin'in rahibi olan birisi tarafından yetiştirildim. Yaşamak için ölümle barışık olmalıydım ve savaşmanın sınırı yok."
"Bu zehirle Loya'nın işi bitmiş olacak! O soysuz sürtüğün haddini vereceğim. Jayce'i kandırdı ama beni kandıramayacak!"
Lord "Jayce'e bunun hesabını nasıl vereceksin?" dedi ve Kraliçe umursamazca omzunu silkti.
"Bunu saraya o kızı sokmadan önce düşünecekti. Bana meydan okudu ve bedelini ödeyecek. Beni hafife almayacaktı."
"Kesin ölecek değil mi?"
"Elbette ölecek. Zehirlendiğini fark etmediği sürece böyle olması gerekiyor."
Kraliçe gözlerini kısarak "Zehirlendiğini anlayabilir mi?" dedi ve gülümsedim.
"Bir Nizarlı dışında kimse anlayamaz." dedim ve Kraliçe'nin aklına bir damla zehir karıştırdığıma inanıyordum.
Kaisra Karran'a bakmıştı. Şüpheliydi. Karran "Bana bakmayın, Kraliçem. Ben Azinkayt'a bağlıyım ve Azinkayt size hizmet ediyor iken neden ihanet edeyim ki?" dedi.
Lord Eduard "Neden bir Nizarlı bunu anlayabiliyor?"
Kraliçe "Çünkü mevcut malzemeler yüzünden, Eduard. Talayer'in istediği malzemeler bu buzul topraklarda yok. İmkanlar dahilinde bunlar yapıldı."
"Peki o zaman." dedi ve minik cam şişeler çıkardım.
Cam şişelerin içine pembe sıvıyı doldurmuştu. Hepsinin ağzını kapattıktan sonra heybenin içine şişeleri koymuş ve Kraliçe'ye vermiştim. Kraliçe memnuniyetle heybeyi almıştı. Yaptığım işten memnundu, şimdiden zafer kazanmış gibiydi. Bu zehrin etkilerini görmek için sabırsızdı. Ben de sabırsızdım. Kazanmak istiyordum ve kazanmak için her şeyi yapıyordum. Temkinli adımlarımla ilerliyordum.
"Bu zehir şişeleri düğün gününe kadar yetecektir. Yemeğine, suyuna karıştırılabilir. Pembe olmasına aldırmayın." dedim.
Kraliçe "Güzel. Loya gün geçtikten eridiğini göreceğim. Sen ödüllendirileceksin."
"Bana olan sözlerinizi tutmanız, arzum. Eşim de bunu istiyor."
"Elbette! Siz bana kalbimin arzusunu verdiniz ve ben de size istediklerinizi vereceğim."
Tezgahın başından ayrılmıştım. Kraliçe'ye bakarak "Buna çok memnun olacağız, ekselansları!" dedim.
"Gidebilirsin, Talayer." dedi. Başımı hafifçe eğerek odadan Raji ve Karran ile odadan çıkmıştım.
Yatak odasına gelmiştim. Ayashri makyaj masasına oturmuş, saçlarını bozuyordu. Geceliğini giymişti. Beni görünce rahatlamış olduğunu görmüştüm. Bu işlerden dolayı biraz benim için korkuyordu. Ters bir durum olursa başımı yakacağımın farkındaydı ve o da haklıydı. Biraz tehlikeli bir oyundu ama bu olmalıydı. Ayashri'yi yanağından öptükten sonra kıyafetlerimden kurtulmuştum. Daha sonra şöminenin yanıp yanmadığını kontrol etmiştim. Yatağa uzandığımda ise Ayashri bana sarılmıştı.
Ayashri "Yemek boyunca senin rahatsız olduğunu, bu yüzden tek katıldığımı söyledim ama aklımda sürekli sen vardın." dedi.
"Benim için endişelenmene gerek yoktu. Jayce ve Loya ne yaptığımı biliyorlardı, Kaisra biliyordu. Neden korkuyordun ki?" dedim.
"Bilmiyorum, sanırım bu saraydaki herkesin sinsi olduğunu düşündüğümden kaynaklı. Kapalı kapılar ardından neler hesaplandığını bilebilir miyiz? Baksana, Loya söylememesi gereken bir sırrını açığa vurdu ve Kaisra direk onu öldürmeye karar verdi."
"Saray ortamları böyle, güzelim. Ölümler, buradakiler için hiç sorun değil."
"Ben burada yapamazdım. Bu kadar iki yüzlü yerler bana göre değil ama kendi sarayımızda da böyle insanların olacağını biliyorum. Onlara anladığı dilden karşılık vereceğim elbette ama burası kesinlikle bana göre değil."
"Üstelik Jayce yeni kral olduğu için bu entrikalar, ölümler daha çok olacaktır. Herkes yeni kralın gözüne girmek için birbirini öldürecek, basamak olarak kullanacak. Kral Arnav'ı tutanlar bile koyu bir şekilde Jayce'i savunacak. Jayce'e kolaylık diliyorum."
"Arnav demiş iken o da Azinkayt'a sürüldü, bizimle dönecek ve açık açık Sürgün Prensi olduğu ilan edildi. Jayce gibi denetleyici olmayacak."
"Ona üzülüyorum biliyor musun? Gayrimeşru bir çocuğu oldu ve sahip çıkamıyor. Jayce bu konuda katı davranmış. Keşke bebek babasını tanıyabilseydi." dedim ve iç çektim. Bir çocuk için babasını tanıyamamak çok acı vericiydi. Özellikle piç olunca daha çok bu konu yıpratıyordu. Jayce'i bu yüzden uyarmayada çalışmayacaktım çünkü beni ciddiye almayacaktı.
"Loya evlat edinmiş diye biliyorum. Bu daha iyi değil mi? Arnav ona Azinkayt sürgününde iken gelecek sağlayamaz."
"Fakat burada öz babasını merak edecek, yanlış isimler tarafından öz babasını tanırsa yaşanacak felaketi göremiyor musun?"
"Jayce ve Loya bunun farkındadır ve kendileri Arnav'ı tanıtacaktır. Dranil gibi yapacak halleri yok. Loya'dan bunu ders almışlardır."
"Bilemiyorum, bence bebeğin yeri babasının yanı. Şu an her şey çok tatlı görünüyor olabilir ama ilerisi onlar karanlık. Vakitleri var iken Arnav'a bebeği verilmeli."
"Arnav ile konuşsana, Talayer."
"Neden?"
Göğsümde parmak uçlarını gezdirerek "Onun niyetini anlarsın diye düşünüyorum. Dranil yaşadığı Jayce örneğini görmek istemiyorum." dedi ve güldüm.
"Jayce ilk geldiğinde kafasında planlarını kurmuştu. Örgüte sızmak, örgüte yardım etmek gibi planları vardı ve başardı."
"Arnav gelsin, bir şey diyemem bu konuda ama bana, sana muhalif olan kesim onun gücünü bize karşı kullanmamalı. Yapacağımız yeniliklerin önünü tıkar, ülke bir adım bile ileriye gidemez."
"Yeniliklerimiz mevzu bahis olduğunda demir yumruk gibi karşı gelenlerin tepesine ineceğimiz açık. Azinkayt gelişmeyi hakkeden bir ülke ve biz onun eski günlerini geri getireceğiz. Bunun için bunca onursuzluğa katlandık."
"Önlemlerimizi alalım diyorum. Geri dönüldüğünde birçok şey olacak çünkü. Yeni bir alfabe kurulacak, devlet içindeki işleyiş değişecek, yeni teşkilatlanmalar yapılacak. Yasalar düzenlenecek. Tüm bunlar olurken muhalif kesim olmasını istemiyorum. Azinkayt'ı geriye götürmek isteyen insanlar olmamalı. Hoş, şu an bu yenilikleri gerçekleştirebilecek miyiz bilmiyorum."
"Kaisra ile neden pazarlık yaptım? Bu yeniliklerin, devrimlerin olabilmesi içindi. Hanedanlık fikrinden önce bunlar vardı. Hanedanlığı da teklif edeceğim ama şu zamana kadar bakılırsa bu çok zor."
"Yine de şansımızı denemekte fayda var. Açıkçası bu oyuna girmeseydik de yenilikleri gerçekleştiremezdik."
"Bunda da haklısın. Larastka, sömürgelerine karşı acımasız. Sömürge ülkelerindeki insanların ne koşulda yaşadıklarını umursamıyor."
"Ülkemiz için en iyisi olacak, hiç kimse buna engel olamayacak." dedi ve esnedi. Uykusu gelmişti.
"Uykun geldi. Ayashri, farkında mısın? Bu aralar çok uyuyorsun, çabuk yoruluyorsun. O anlamsız ağrılarından bahsetmiyorum bile."
"Temiz havanın etkisi bunlar. Babam öyle derdi." dedi uykulu bir sesle.
"Acaba başka bir şey olabilir mi? Mesela hamile olabilir misin?" dedim ve bana baktı.
"Hamile olmak mı? Delirdin mi?"
"Benden daha iyi vücudunu tanıdığını düşünüyorum. Son günlerdeki gidişin hiç iyiye işaret değil. Çabuk yoruluyorsun, dengeni kaybettin, iştahın arttı ve anlamsız ağrıların var."
"Hepsinin mantıklı birer açıklaması var. Çabuk yorulabilirim, dans gecesinde ise çok çalıştım ve dengemi kaybettim. Anlamsız ağrılarım var ama üşüttüğüm için. Bir şeyim yok benim! Çocukmuşum gibi üstüme gelme."
"İyiliğini düşünüyorum. Tamam, hekimleri sevmiyor olabilirsin ama kendi iyiliğini düşün."
"Yeterince iyiyim, inan bana. Hamile olsam anlardım."
Kuşkuyla "Aylık kanamaların ne durumda?" dedim ve Ayashri derin bir nefes aldı.
"Gayet iyi, merak etme. Hiçbir problemim yok. Düzenli anlayacağın. Hem bebek konusu daha erken değil mi? Birazcık birbirimizin tadını çıkaralım sonra olur."
"Bana bu konuda yalan söylediğini düşünüyorum. Ters giden bir şeyler var."
"Bebek istiyorsan açık açık yüzüme diyebilirsin. Bir şey olduğu yok, inan bana." dedi bıkkın bir sesle.
"İyi o zaman. Sen nasıl diyorsan öyle olsun ama en küçük bir şeyde hekimleri başına dikeceğim, emin ol." dedim ve Ayashri alaycı bir şekilde güldü.
"Korkma, bana bir şey olmaz. Ben hekimlerle büyütülmedim ki, annem de az çok anlıyordu. Hadi, şimdi uyuyalım. Bu konu için çok konuştuk." dedi ve birbirimize sarılarak uyuduk.
Sabah mutlu kalkmıştık. Kar lapa lapa yağıyordu ve duracak gibi değildi. Güzeldi yine de. İnsan izleyince rahatlıyordu. Kahvaltımızı bu karın yağışını izleyerek yapmıştık. Güneyde böyle bir şey olmadığı için bunun tadını çıkarmak istemiştik. Ayashri bu yağan karın altında gezmek istemişti ve onu kıramamıştım. Gece de yürümüştük. Tatlı anlardı.
Ayashri ile yürürken bizi pencereden soğuk bakışları ile izleyen Jayce'i gördüm. Mavi gözler, bu karlı havadan daha buz gibi olduğu kesindi. Benimle işbirliği yapmaktan memnun değildi ve bunu kendine yakıştıramıyordu.Oysa buna mecburdu. Loya'yı yaşatmak istiyorsa benim oyunumu oynamalıydı. Fakat neden bu donuk bakışlar vardı? Soğuk bakarak ne elde edecekti ki? Ah, deli Jayce! Aklından ne geçiyor olduğunu bilmek istiyordum. Sana ne yapsam yaranamazdım, bunu biliyordum. En azından geçici bir ateşkes vardı ve bunda bile Aya ile bana buzdan bakmak zorunda mıydın?
Kar yürüyüşünden sonra Ayashri Miriam'ın davetiyle kart oyunu oynamaya gitmişti. Valhareslileri sevmişti ve ben de sevmiştim. Yönetici çifti uyumlu insanlardı. Gustav ikili oynayan bir gençti, Kraliçe Anita ise dobralığı ile bu saraydakileri yıldıran bir kadındı. Onunla zaman zaman konuşuyordum çünkü çok şey yaşamıştı ve hayatından ders alınacak noktalar vardı. Bundan faydalanmadan olmazdı.
Ayashri'nin isteği üzerine Kral Arnav pardon Devrik Kral Arnav'ı görmek için oda hapsinde tutulduğu odasına gelmiştim. Askerler ilk başta nazlansa bile sonunda onları razı etmiştim. İçeri girdiğimde Arnav masasının başında bir şeyler çiziyordu. Beni görünce umursamamıştı. Başına dikildiğinde çizime baktı.
"Bence kalemini bu kadar sert kullanma ve gölgelerini daha yumuşak ver. İnan bana o zaman resimdeki kadın daha iyi öne çıkacaktır." dedim ve mavi gözler bendeydi.
Arnav "Resimden anlar mısın?" dedi ve kafamı hafifçe salladım. Daha sonra kanepeye oturdum.
"Resimden anlamaktan daha fazlası ben de var, Prens. Büyük bir sanat aşığımdır. Resimler çizerim, heykel koleksiyonum vardır." dedim ve Arnav bana bakarak güldü.
"Yalancısın!"
Gözlerimi kısarak "Tüccar iken paramın bir kısmını buna harcıyordum. Desteklediğim genç yetenekler vardı sonra olaylar karıştı, desteğim kesilmek zorunda kaldı. Olsun, bir daha yaparım." dedim.
"Nizarlı piçten beklenmeyecek hareketler." dedi ve gözlerimi devirdim. Kaisra'nın oğlu olduğu nasıl da belliydi.
"Bir piçin sanatla ilgilenmeyeceğini kim söyledi, böyle bir yasa çıktı ve haberim mi olmadı? O zaman idam edilmem gerekiyor."
"Senin adını duydum, neler yaptıklarını biliyorum ama karşıma bu şekilde çıkıyor olman çok ilginç."
"İlginç olmamalı. Beni kulaktan bilgilerle tanımanız, yanlış. Bırakın yüz yüze konuşalım ve öyle tanışalım."
"Beni zaten bol bol tanıyacak vaktin olacak, Talayer. Ben Prens Ce-Arnav Dutarse." dedi. Sesinde derin bir hüzün vardı. Geldiği noktadan mutlu değildi.
"Zaman kaybetmeyi sevmem, huyum değildir. Zamanı dolu dolu değerlendirmek gerek. Evet, sizi dinliyorum." dedim ve arkama yaslandım.
"Anlatacak ne var, söyle bana. Her şeyimi kaybettim, herkes gitti ve ben buradayım. 4 duvarın arasına kardeşim tarafından acımasızca hapsedildim ve sürgün edileceğim güne kadar bekliyorum. Orada da yeni 4 duvarım olacak ve ömrüm sonuna dek orada olacağım."
"Eğer iyi anlaşırsak sizi 4 duvar arasında tıkmak istemiyoruz ama bir yandan da korkuyoruz, Prens. Kardeşiniz Esla'ya ilk geldiğinde Dranil için pek iyi düşünceleri yoktu, yaramazlık yaptı ve biz onunla yaptığı yaramazlık sonucu tanıştık."
Omzunu silkerek "Klasik Jayce, ne diyebilirim ki? O muhalif birisiydi, çevresine asiydi. Bu beni şaşırtmadı." dedi.
"Peki siz nasıl olacaksınız? Bu soruyu açık soruyorum. İsterseniz doğruyu söyleyin, isterseniz yalan konuşun."
"O zaman neden soruyorsun?"
"Çünkü aklımdaki düşüncelerin oturabilmesi için, Prens. Azinkayt içinde ikinci bir Jayce vakası istemiyoruz."
"Haklısınız ama benden korkmayın. Ben Jayce gibi olmayacağım. Onun gibi mevcut koşulları kendime göre yapmayacağım, bulunduğum yere uyum sağlamayı tercih edeceğim. Sakin bir hayat istiyorum ve Esla bunu bana verecek."
Tek kaşımı kaldırarak "Küçük kardeşinize kin beslemeyecek misiniz?" dedim.
Arnav gülerek "Dutarse Prensleri birbirine düşerse ülke zarar görecek ve düşmanlarımız sevinecek. Ülkemi seviyorum, Talayer ve ülkemin zarar görmesini istemiyorum." dedi.
"Kraldan farklı olmanız şaşırtıcı. Jayce ülkesine zarar gelmesini umursamadan Zaferin Ruhu'nu desteklemişti."
"Onun bencil doğası ile beni karşılaştırmayın. Jayce, bencildir. Annem gibi kendi arzularını her şeyden üstün tutar ama gerçekte kral olması gereken kişi Jayce idi."
"Neden?"
"Çünkü kendi arzuları ile ülkenin arzularını birleştirebilir. Ben bunu yapamadım ve her şeyi mahvettim. Ülkeyi felakete sürükledim, sevdiklerimi kaybettim ve en acısı kendimi yolumda kayboldum." dedi ve derin bir nefes aldı.
"Bunlar geçecek, göreceksiniz. Her şey yoluna girecek ve bu anılar size tecrübe olacak. Asla yapmamanız gereken adımları bileceksiniz."
Buruk bir tebessümle "İşte görüyorsun. En yüksekte iken bile düşebiliyorsun. Düşüş hızlı ve acımasız oluyor. Her şeyin var iken bir anda hiçbir şeyin olmuyor." dedi.
"En dipte iken en yükseğe bile tırmanabiliyorsun. Prens, siz elinizdekilerin kıymetini bilemediniz ve hayatınızın dizginlerini tutamadınız. Bu yüzden bugün bu haldesiniz. Bundan sonrası için geç değil. Doğru adımlar atarsanız ve doğru insanlar hayatınızda olursa kendi mutluluğunuzu yakalayabilirsiniz."
"Buna inanıyor musun?"
"Evet, inanıyorum. En dibi gördüm ama oraya hapsolmadım. Eğer karamsarlığa boyun eğseydim o karanlık çukurdan çıkamazdım ama mücadele ettim. Sizden tutup da, kral olmak için mücadele edin demiyorum demem üstelik! Çünkü kral olmak sizi mutlu etmemiş. O zaman başka bir amaç bulun. İnsan amaçsız yaşayamaz."
"Doğru." dedi düşünceli bir şekilde ve ayağa kalktım.
"Sizinle sohbet etmek güzeldi, Prens. Esla'da iyi anlaşacağımızı düşünüyorum. Mesela Esla'daki genç ressamları keşfedebiliriz." dedim ve Arnav gülmüştü.
"Neden olmasın?"
"İyi o zaman. Görüşmek üzere!" dedim ve odadan çıktım.
Arnav'ın bir zararı olmayacağı açıktı. Yolunu kaybetmişti ve kendi yolunu arıyordu. İstediği yolda kardeşinde olduğu gibi iktidar arzusu yoktu. Sadece faydalı olmak ve sakin bir yaşam istiyordu. Eğer ona bu istediğini sağlarsam sorun çıkarmayacak hatta faydalı bile olabilirdi. Kendi iktidarımızın için bir Dutarse tehditi yeterliydi. İkinci bir Dutarse fazlasıyla sıkıntı olurdu. Jayce ile farklı olmasına da şaşırmıştım. Benzer özellikleri yoktu. Arnav daha ince ruhlu iken Jayce demir gibi sertti. Larastka'nın Jayce gibi bir krala ihtiyacı vardı ama kişisel hırslar yüzünden Arnav başa geçirilmişti. Neyseki Larastka insanları bu yanlışı görmüş, düzeltmek için Jayce'e destek vermişlerdi. Larastka insanları, ülkelerini bence hanedanlarından daha çok düşünüyordu.
Enrico ile karşılaşmıştım ve ona beraber çay içmeyi teklif etmiştim. Farklı düşüncelere ihtiyacım vardı. Ona buradaki gözlemlerini sormuştum, o ise buradaki gözlemlerini anlatıyordu ve benim düşüncelerimi soruyordu. Ben de ona kendi gözlemlerimi anlatıyordum. Özellikle Larastkalı insanların ülkelerini kendi yöneticilerinden çok düşündüğünü dediğimde şaşırmıştı. Neden dediğinde ise ona Arnav ile konuşmamı anlatmıştım. Düşüncelerimi haklı bulmuştu ve beni uyarmıştı. Arnav'ın tehlikeli bir konumda olduğunu, tek bir yanlışta beni bile yakacağını demişti. Haklıydı.
Yaptığı şaka sonucu gülerken kapı tıklanmış ve Enrico'nun gel sesiyle içeri Karran girmişti. Dövmeli yüzü gergindi. Kara gözlerindeki gerginliğin sebebini merak ediyordum.
"Ne oldu, Karran?" dedim ve kuzenim yutkundu.
Karran "Leydi Loya fenalaşmış ve Prenses Latafah ortalığı birbirine kattı. Gelsen fena olmayacak." dedi ve Enrico ile bakıştık. Ben ise gülmemek için kendimi kastım. Kaisra anlaşılan zehri dediğimden daha çok kullanmıştı, Loya'da bu fazla kullanımın etkisi görülmüştü. Latafah'ın ortalığı karıştırması ise çok iyiydi. Planladığımız gibi işliyordu.
Enrico "Leydi Loya'nın neyi var?" dedi merakla.
"İçtiği çaydan sonra burnundan kan gelmiş, bayılmış. Prenses Latafah ile konuşurken olmuş bu ve Prenses'in iddiasına göre içilen çayda zehir varmış. Prenses bunu nasıl anladı, bilmiyorum." dedi ve ben derin bir nefes aldım.
"Latafah olayları abartıyor olmalı. Leydi Loya'nın zehirlenmesi için bir sebep var mı?" dedim.
Enrico "Bilemiyorum ama Ana Kraliçe son günlerde Leydi'yi tersliyor."
"Neden tatlı leydimizin durumunu öğrenmiyoruz?" dedim ve ayağa kalktık.
Loya, kendi yatak odasına çekilmişti. İçeride Miriam, Latafah, Jayce, Kraliçe Kaisra ve Ayashri vardı. Jayce Loya'nın elini tutarken Kraliçe numaradan endişelenmiş havasına bürünmüştü. Beni gördüğünde ise gözleri zafer kazanmış gibi ışıl ışıl olmuştu. Latafah kaşlarını çatarak bakıyordu. Enrico Miriam'in yanına geçmişti. Ben ise Ayashri'nin yanına geçmiş, onu saçlarından öpmüştüm. Bir elimi beline dolamış, kendime bastırmıştım. Kaos dolu bu ortamda bu minik kız benim kalkanımdı.
"Geçmiş olsun, leydim." dedim ve Loya öksürerek kafasını salladı.
Loya "Teşekkür ederim." dedi ve Kraliçe, Loya'nın saçlarını okşadı.
Kraliçe "Ah, zavallı kızım. Neden bir anda böyle oldun?" dedi ve Loya kafasını salladı.
"Bilmiyorum, inanın bilmiyorum. Oysa bugün her şey çok güzel başlamıştı. Dediğiniz gibi zayıfladığımı düşündüğüm için biraz daha çok yemek yemeye başladım ama şimdi kendimi halsiz hissediyorum."
Latafah "O çayın içindekiler normal değildi, leydim. İnanın bana, değildi." dedi ve Kaisra ona ters ters baktı.
Kraliçe "Bunu nasıl anlayabilirsin?"
"Ben Nizarlıyım, zehir bizim işimiz! Sağlıklı bir insanın bir anda yere yığılması normal bir şey mi? Bana o çayı verin ve size hangi zehir olduğunu söyleyeyim." dedi ve Jayce Latafah'a baktı.
Jayce "Bu kadar iddialısın demek."
"Elbette! Bir zehir ustası değilim ama kendimce bu konuda bilgim vardır."
Kraliçe "Jayce, delirdin mi? Bu saraya zehir nasıl girebilir? Loya'nın yediği bir şeyler dokunmuş olmalı." dedi ve Jayce annesine baktı.
Jayce "Söz konusu Loya olunca hassaslaşıyorum." dedi ve Loya Jayce'e gülümsedi.
Loya "Hayatım, ben iyiyim. Annen haklı. Yediklerim dokundu, rahatsız etti. Koskoca Ulu Saray'a hangi deli zehir sokabilir ki?"
Latafah "Bana inanmanız lazım!"
Loya öksürerek "Lütfen, odadan çıkın. Ayashri ve Talayer dışındakilerin gitmesini istiyorum." dedi ve Kaisra bana baktı.
Ayashri "Leydi Loya düğündeki dansçılar için bana danışmak istiyordu. Dansımı Esla'da da hep beğenirdi." dedi ve Kaisra'nın şüphe bulutları dağılmış gibiydi. Diğerleri ile beraber odadan çıkmıştı. Jayce'e kapıyı kilitlemesi için kapıyı işaret ettim ve o da oflayarak kilitlemişti.
Ben ise yanımda taşıdığım panzehri bir kadehin içine boşaltmıştım ve Loya'ya vermiştim. Loya ise hızla içmişti ve derin derin nefes almıştı. Bana korkuyla bakıyordu.
Gülümseyerek "Korkma, seni hızla ölüme götürmeyecek. Kaisra dediğim ölçüden fazla kullandığı için kan geldi ama zararsız. Onu uyaracağım ve Latafah mesajımızı almış. Raji iyi bir haberci ve Latafah kendisine gelen haberi çıkarları için iyi değerlendiriyor." dedim.
Loya "Bir an gerçekten ölüyorum diye korktum. Çok korkunçtu."
"Bunu göze alarak zaten fazla kullanımı etkili olmayan bir zehir hazırladım." dedim ve Ayashri ile Jayce yatağa oturmuştu.
Jayce "Latafah sence panzehri hazırlayacak mı?"
"Mutlaka yapacak. Bu gece panzehrin tarifi elinde olacak ve Kral Jayce'in gözüne girmek için bunu yapacaktır. Yaptığı şey etkisiz olacak ama olsun. Benim yaptıklarım Loya'yı koruyacak."
Ayashri "Kraliçe Kaisra ise panzehrin Latafah'dan geldiğini bilecek ve ona bilenecek."
Loya "Böylece bu işten sıyrılacaksın, Talayer. Hem Venaim ailesinde güç kaybı olacak hem de Kaisra'nın dostluğunu kazanacaksın." dedi ve güldüm.
"Bu işler böyle yürüyor." dedim.
Jayce "Bana hala kazandığın kârı demedin." dedi. Sorgulayıcı bakışları eğlendiriyordu.
"Zamanı gelsin, göreceksin. Borcunu ödeyeceksin, Jayce." dedim.
Zamanı gelince zaten görecekti. Bu oyunu neden çevirdiğimi anlayacaktı. Ülkem için yapıyordum bunu. Ayashri ile beraber hayallerimizin gerçekleşmesi içindi ve bunu yapmalıydım. Sonuçta bu bir savaştı ve savaşta her şey yapılırdı. Kılıçlar silahlarımız olamazdı. Zeka da bir silahtı ve ben bunu neden kullanmayayım ki? En büyük silahım zekam iken kullanmamak aptallık olurdu. Zehirli bir oyundu ama ben zehir ustasıydım. Zehir benim en iyi bildiğim işlerden birisiydi ve bunu mükemmel bir şekilde yapmalıydım.
◑
Karran
Latafah
Arnav
◑
◑Yapılan planı nasıl buldunuz? Plan sizce sağlam mı? Düğüne kadar işler mi?
◑Aya&Tal sizce ülkelerine yenilikler getirebilir mi? Larastka bu yeniliklere izin verecek midir?
◑Talayer&Arnav konuşmasını nasıl buldunuz? Arnav'ın Esla'daki günleri nasıl olacaktır?
◑Sizce Talayer'in hamleleri doğru mu? Ülkesi için Kaisra'yı yanına çekmesi doğru mudur? İstediklerini alması için içten pazarlıklı olması doğru mu?
Bir dahaki bölüm Ayashri olacaktır! Sevgilerle.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top